• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: II DÜNYA SAVAŞI SONRASI DÖNEM

2.4. BALKAN PAKTI

Balkan ülkeleri arasında işbirliği denemeleri yeni değildir. Türkiye, İkinci Dünya Savaşı öncesi döneminde de Balkanlar’daki duruma büyük bir önem vermiş ve hatırlanacağı gibi, 1934 yılında Bulgaristan’ın revizyoncu isteklerine karşı bir Balkan Antantı’nın kurulmasına da önayak olmuştu. Yugoslavya’nın güvenliğini korumak için 1954 yılında imzalanan Balkan Paktı, bu bakımdan, Türkiye’nin bu bölgede başlattığı ikinci işbirliği denemesidir.

Türkiye ile Yunanistan’ın NATO’ya katılmalarından sonra, bu iki devletle, NATO üyesi olmayan Yugoslavya arasında sıkı işbirliği ve güvenlik ilişkileri kurulması ve bu amaçla bir anlaşma yapılması telkini ABD’den gelmiştir. Gerçekten, önceleri Sovyet Bloğu içinde bulunan Yugoslavya’nın 1948 yılında Sovyetler ile arası açılmış ve bu komünist devlet bağımsız bir dış politika izlemeye başlamıştır. Bunun üzerine A.B.D. Yugoslavya ile daha yakın ilişkiler kurmaya yönelmiştir. Amerika’dan ekonomik yardım almaya başlayan Yugoslavya’nın, güvenliği bakımından duyduğu endişeler bu devletle Türkiye ve Yunanistan arasında yapılacak bir anlaşma ile ortadan kaldırılabileceği ve Sovyetler Birliği’nin Balkanlar’dan Akdeniz’e açılma projesini engelleyebileceği düşünülüyordu.

Böylece, Türkiye ve Yunanistan’ın NATO’ya girdikleri yıl içinde başlayan temaslar, üç devlet arasında, 28 Şubat 1953 günü, Ankara’da, bir “Dostluk ve İşbirliği Anlaşması’nın103 imzalanmasıyla sonuçlandı.

Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya, bu anlaşmanın önsözünde “Birleşmiş Milletler ilkelerine inançlarını, barış içinde yaşama ve barışı koruma kararlarını belirttikten sonra, savunma teşkilatlarını dıştan gelecek her saldırıya karşı daha etkili duruma sokmak için çabalarını birleştirmeye karar verdiklerini; bu amaçla, dünyanın bu bölgesinde barış ve güvenliğin, korunması için Birleşmiş Milletler Anlaşmasının 51 inci maddesine uygun olarak gerekli tedbirleri alacaklarını açıklamaktadırlar.”104

103 Anlaşma Metni: Düstur, 3.Tertip, Cilt 34, ss.1347-1350. 104 Tayyar Arı, age, s.165.

“Anlaşmanın birinci maddesi, sürekli işbirliğini sağlamak bakımından, tarafların ortak çıkarlarını ilgilendiren bütün sorunlar üzerinde danışmalar yapılmasını öngörmektedir.

İkinci madde, ortak savunma tedbirleri de dâhil olmak üzere, güvenliklerine ilişkin konuların birlikte inceleneceği; üçüncü madde ise, bu meselelerde ahenkli kararların alınabilmesi için üç devletin Genelkurmayları arasında işbirliği yapılacağı esaslarını koyuyor.

Dördüncü madde ekonomik, teknik ve kültürel alanlarda işbirliği yapılmasına ilişkindir.

Beşinci madde ile üç devlet, aralarında çıkabilecek uyuşmazlıkları barışçı yollarla çözümleme yükümlülüğü altına girmektedirler.

Altıncı maddede önemli bir hüküm yer alıyor; buna göre: Akit taraflar, içlerinden birinin aleyhine müteveccih veya menafini haleldar edebilecek mahiyette olan bir ittifak akdinden veya bir harekete katılmaktan kaçınacaklardır.”105

Ardından üç devlet arasındaki anlaşmanın, bir ittifak anlaşmasıyla güçlendirilmesi hususunda görüş birliğine varıldı ve bunun ön tasarısını hazırlamakla görevlendirilen bir komisyon Atina’da çalışmaya başladı. Ortaya çıkan metin, Türkiye ve Yunanistan tarafından NATO Konseyinin 29 Temmuz 1954 günlü toplantısına sunuldu ve Konseyin tasvibi a1ındı 9 Şubat 1954 günü de Yugoslavya’nın Bled şehrinde, “İttifak, Siyasi İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşması” imzalandı.

Bled Anlaşmasının öncekinden farklı hükümlerini şöyle sıralamak mümkündür: İkinci madde gereğince “Akit taraflar, içlerinden birine veya birkaçına, ülkelerinin herhangi bir yerine müteveccih olarak vuku bulacak her silahlı tecavüzü, bütün Akit taraflara tevcih edilmiş bir tecavüz telakki eylemek ve binnetice, Birleşmiş Milletler Anlaşmasının 51 inci maddesinde tanınan münferit veya müşterek meşru müdafaa hakkını kullanarak, silahlı kuvvet istimali de dâhil olmak üzere, tesirli bir müdafaa için lüzumlu görebilecekleri bilcümle tedbirleri aralarında mutabakat halinde

derhal alarak tecavüze uğrayan taraf veya taraflara münferiden veya müştereken yardım etmek hususlarında mutabık kalmışlardır.”106

Dördüncü madde ile Ankara Anlaşmasının birinci maddesinde öngörülen Dışişleri Bakanları Konferansının yerine geçecek bir Daimi Konsey kurulmuştur. Bu Konsey esasa ilişkin kararları oybirliğiyle alacaktır.

On üçüncü madde, anlaşmanın yürürlük süresini yirmi yıl olarak saptamıştır. Nihayet, bir üçüncü anlaşma, kurulan Balkan Paktı’nın örgütünü tamamlamaktadır. Sözü edilen bu anlaşma, 2 Mart 1955 tarihinde, Ankara’da imza edilen Balkan İstişari Meclisinin Teşkiline Mütedair anlaşmadır. Kurulması öngörülen bu Meclis, akit taraflarını Milli Meclislerinin her birinin kendi üyeleri arasından seçeceği yirmişer üyeden meydana gelecektir. Anlaşmanın ikinci maddesine göre bu “Meclisin vazifesi, Akit Devletlerin milletlerinin esenliğini tahakkuk ettirmek; müşterek menfaatlerini korumak; sulhu temin etmek maksadıyla, karşılıklı münasebetlerinin her sahasında mümzi memleketler arasındaki işbirliğinin inkişafına yardım edebilecek bütün imkânları tetkik etmektir.”107

Ortaya çıkan ilk metnin108, Türkiye ve Yunanistan tarafından NATO Konseyinin 29 Temmuz 1954 günlü toplantısına sunulup konseyin tasvibinin a1ınması bu paktın, NATO güdümüyle ve onun bölgesel askeri politikalarına karşı ve komünist rejimle idare ediliyor olsa bile Yugoslavya’yı Sovyet bloğuna karşı komşu ülkelerle birlikte hareket ettirmek üzerene kurulduğu tezini güçlendirmektedir. Balkan Antantı İtalya ve Almanya’nın yayılmacı politikalarını önlemek üzere tasarlanmışken bu sefer aynı coğrafyanın ülkeleri bir başka süper güç topluluğu tarafından bir diğerinin, Sovyetler Birliği’nin, yayılmasını önlemek maksadıyla Balkan Paktı adı altında bir araya getirilmek zorunluluğunda bırakılmışlardır. Balkan Paktı yapısal olarak örgütlenmesini, 2 Mart 1955 tarihinde, Ankara’da imzalanan “Balkan İstişari Meclisinin Teşkiline Mütedair Anlaşma”da tamamlayabilmiştir. Bu anlaşmada bir meclis kurulması öngörülmüş ve bu Meclis, Anlaşma taraflarının milli meclislerinin her birinin kendi

106 Tayyar Arı, age, s.166.

107 Tayyar Arı, age, s.167.

üyeleri arasından seçeceği yirmişer üyeden meydana gelmesi kararlaştırılmıştır.109 Anlaşmanın ikinci maddesine göre bu meclisi vazifesi, Anlaşma Devletlerin milletlerinin esenliğini tahakkuk ettirmek; müşterek menfaatlerini korumak, sulhu temin etmek maksadıyla, karşılıklı münasebetlerinin her sahasında memleketler arasındaki işbirliğinin inkişafına yardım edebilecek bütün imkânları tetkik etmektir.110

Tüm bu gelişme ve örgütsel yapılanmalara rağmen Balkan Paktı işlevsel değildi. Çünkü taraflardan ikisi, Yunanistan ve Türkiye zaten NATO’ya üye olduklarından NATO’nun güvenlik şemsiyesi altındaydılar. Bu paktın daha çok Sovyet Blok’undan ayrılan ama NATO’ya da girmek istemeyerek Bağlantısızlar Hareketi içerisinde yer almayı yeğleyen Yugoslavya’yı Sovyetler’den uzak tutmanın bir yolu olarak tasarlanmıştı Batılı devletlerce. Ayrıca Türkiye-Yunanistan arasında Kıbrıs uyuşmazlığının artması Sovyet Bloğu ile Türkiye arasında 1954 yılında başlayıp 1957 yılında karşılıklı heyet ziyaretlerinin yapılmasıyla güçlenmeye başlayan ilişkiler ve de Yugoslavya’nın Bağdat Paktı’nın askeri yükümlülüklerine uymaması paktı işlemez bir hale getirmiştir. Pakt bu güne kadar lağvedilmiş olmasa dahi yaklaşık 50 yıldır işlemez bir haldedir. Şüphesiz bu ittifakın Türk-Yunan çatışması ile yediği ölüm darbesi, Yugoslavya’nın bu ittifaktan yakasını kurtarması için çok işine yaramıştır.111

109 Christopher Cviic, agm, s.132. 110 Tayyar Arı, age, s.167.

111 Balkan Paktı ile ilgili olarak: Oral Sander, Balkan Gelişmeleri ve Türkiye (1945-1965), Ankara