• Sonuç bulunamadı

DEMOKRAT PARTİ İKTİDARI (1950-1960)

TÜRKİYE’DE KARAYOLLARIN GELİŞİMİ (1950-2000)

2.1.2. İmzalanan Paktlar

2.1.2.1. Balkan Paktı

ABD bu dönemde Sovyetler Birliği ile ilişkileri çok gergin olan ve Kominform’dan ihraç edilen Yugoslavya’nın durumu üzerinde önemle durmuş ve bu 160 Başbakan Menderes, bu olayın (Selanik’te bomba patlaması) Türk halkını öfkelendirdiğini ve

spontane bir biçimde Rum azınlığa saldırıldığını iddia etmiştir. Birkaç gün sonra, hükümet açıklaması tekrar gözden geçirilerek değiştirilmiş; olaylar, Türk komünistleri tarafından planlanmış ve hayata geçirilmiştir. Olayları, 9 Eylül 1955’te 2000’in üzerinde kişinin “komünist” görüşlerinden dolayı tutuklanması izlemiştir. Ancak Dilek Güven’e göre 1955’teki saldırıların gerçekte devletin yöneticileri tarafından planlandığını ve hayata geçirildiğini gösteren yeteri kadar dayanak mevcuttur. Dilek Güven, (2010): Cumhuriyet Dönemi Azınlık Politikaları ve Stratejileri Bağlamında 6-7 Eylül Olayları, İletişim Yayınları, İstanbul, Dördüncü Baskı: s.14.

161Ortaylı, 2010: 107. 162Armaoğlu, 1989a: 521.

ülkenin güvenliğini sağlayacak çözümler aramıştır. Bunun için çıkar yol olarak da Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya arasında bir Balkan Paktı tesis edilmesini görmüş ve bu bağlamda Atina ve Ankara’yı Belgrat’la yakınlaşmaya yöneltmiştir.163

Bu sırada Menderes’in de, “Atlantikten Pakistan’a kadar olan bir güvenlik zinciri kurulması adına Balkan Paktı’nın tesis edilmesini” arzuladığı bilinmektedir.164 Bu

isteklerle üç Balkan devleti kendi aralarında görüşmelere başlamıştır.

Üç Balkan Devleti arasındaki bu yakınlaşma, en başta, Türkiye ve Yunanistan’a NATO çerçevesinde bağlı olan İtalya’yı, Yugoslavya ile Trieste konusunda anlaşmazlık durumunda olduğu için, endişelendirmiştir. Bu yüzden İtalya üç devlet arasındaki işbirliği çalışmalarından devamlı olarak haberdar edilmiştir.165

Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya arasında yapılan üçlü görüşmeler sonunda 28 Şubat 1953’de Ankara’da üç devletin Dışişleri Bakanları olan Fuat Köprülü, Stefanopulos ve Koca Popoviç arasında bir Dostluk ve İşbirliği Antlaşması (Ankara Antlaşması)166 imzalanmıştır. TBMM antlaşmayı 18 Mayıs’ta, muhalefetin de tam desteği ile ve oybirliğiyle onaylamıştır. Bu pakta göre üç devlet ortak çıkarlarıyla ilgili konularda birbirlerine danışacaklar ve üye devletlerin Dışişleri Bakanları yılda en az bir defa toplanacaklardır. Bu antlaşma Bağcı’ya göre, “birçok Balkan ülkesini kontrolü altında bulunduran komünist tehlikesine karşı bir meydan okumadır”.167

Balkan Paktı çerçevesinde 9 Ağustos 1954’te imzalan Bled antlaşması ise üç devlet arasında 28 Şubat 1953’te Ankara’da imzalanan antlaşmanın resmi bir ittifaka dökülmesidir. Antlaşmanın ana hükümleri Ankara Antlaşmasının hükümlerine benzemektedir. Bu antlaşma ile üç devlet, “içlerinden birine veya birkaçına, ülkelerin herhangi bir yerinde meydana gelecek silahlı saldırıda Birleşmiş Milletler Antlaşmasının tanıdığı birlikte meşru müdafaa hakkını kullanarak saldırıyı önlemek için silahlı kuvvet

163Gönlübol, 1996: 237. 164Bağcı, 2007: 51. 165Gönlübol, 1996: 238.

166Antlaşmanın tam metni için bk. Keesing’s, February 28-March 6 1953, s.12781. 167Bağcı, 2007: 53.

kullanmak üzere, saldırıya uğrayan taraf veya taraflara yardım eylemek hususunda mutabık”kaldıklarını belirtmişlerdir.168

Ankara Antlaşmasından Bled Antlaşmasına gidilen günler içinde, Sovyetler Birliği’nin iç ve dış politikasında önemli değişiklikler olmuştur. Stalin’in ölümünden sonra onun yerine geçen Kruşçev ve diğer Komünist Parti yöneticileri yalnız komünist devletler karşısında daha yumuşak bir tutum takınmakla kalmamışlar, aynı zamanda “barış içinde bir arada yaşama”169 politikasını da benimsemeye başlamışlardır.170

Bu arada, Sovyetlerin Türkiye karşısındaki tutumunda da bir değişiklik olmuş ve Sovyet Hükümeti 30 Mayıs 1953’te Türkiye’ye bir nota vererek, Ermeni ve Gürcü Sovyet Cumhuriyetlerinin 1946 yılında bu devletten istedikleri topraklardan vazgeçmiş olduklarını ve bunun sonucunda artık “Sovyetler Birliği’nin Türkiye üzerinde hiçbir toprak isteği” kalmadığını bildirmiştir. Aynı notada bu isteklerde bulunulduğu sırada “Karadeniz Boğazları yönünden Sovyetler Birliği’nin güvenliğine karşı yöneltilecek muhtemel bir tehdidin bertaraf edilmesi” konusunda da söz edildiği hatırlatılmış, bununla beraber Sovyet Hükümetinin bu konudaki görüşünü de yeniden gözden geçirdiği ve Sovyet güvenliğinin hem Türk, hem de Sovyet Hükümeti tarafından kabul edilebilecek şartlarla, Boğazlardan gelecek tehlikelere karşı korunabileceği bildirilmiştir.171

Sovyetler Birliği’ndeki bu tutum değişikliği karşısında, üç Dışişleri Bakanı, Bled antlaşmasının imzalandığı gün bir ortak bildiri yayınlayarak, “dünyayı tehdit 168Gönlübol, 1996: 242.

169 Peaceful coexistance. İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen Soğuk Savaş yıllarından sonra Sovyetler

Birliği tarafından ortaya atılan, kapitalist ve sosyalist sistemler arasındaki ilişkilerin savaşa yol açmadan sürdürülemeyeceğini ve topyekün bir savaşın kaçınılmazlığını reddeden görüş. Sovyet lideri Nikita Kruşçev, Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin 1956 yılında toplanan 20.Kongresi’nde bu görüşe yeni bir yorum getirmiştir. Bu yorum esas itibariyle nükleer bir savaşta her iki tarafın da yok olacağının anlaşılmaya başlanması ile ilgilidir. Kruşçev’e göre barış içinde bir arada yaşama, sosyalist ülkelerin kapitalist ülkelerle olan mücadelesinin daha çok ekonomik ve teknolojik alanlara kayması sonucunu doğuracak bir ilkedir. Sönmezoğlu, 2005: 122.

170Gönlübol, 1996: 244.

171 18 Temmuz’da Sovyet Hükümetine verdiği karşılık notasında, Türk Hükümeti, Sovyetler

Birliği’nin toprak taleplerinden vazgeçmesini memnunlukla karşıladığını ve Sovyet notasında söz konusu edilen iyi komşuluk bağıntılarının kurulmasını candan istediğini belirtmiştir. Boğazlar rejimine gelince; Türk notasında bu rejimin Montreux Sözleşmesi tarafından düzenlendiği Sovyetler’e bir kez daha hatırlatılmıştır. Gönlübol, 1996: 244.

eden harp tehlikelerinin şimdilik azalmış olduğu”nu, “memleketleri arasında mevcut barışçı işbirliği ile Türkiye, Yugoslavya ve Yunanistan Hükümetlerinin başka memleketlere misal olmaya değer bu hareketlerinin, milletlerarası durumda gerginlikleri izole edecek unsurların meydana gelmesine büyük ölçüde yardım edeceğinden” emin bulunduklarını söylemişlerdir.172 Bandung Konferansında

temelleri atılan ve bu Konferansta kabul edilen ilkeler çerçevesinde gelişen bir bağlantısız devletler bloğunun belirmesinden sonra, Yugoslavya bu bloğa kaymaya başlamış ve çok geçmeden Hindistan ve Mısır’la birlikte bağlantısız devletlerin lideri durumuna gelmiştir. Bu gelişme, Yugoslavya’nın Batı’yla olan ilgisini de zayıflatmış ve Balkan Paktı bundan büyük zarar görmüştür.173Türkiye ile Yunanistan arasındaki

gerginlik Kıbrıs anlaşmazlığının 1959’da Zürich ve Londra anlaşmaları ile çözülmesinden sonra geçici bir süre için de olsa giderilmiştir ama Yugoslavya’nın milletlerarası ilişkilerinde izlediği bağlantısızlık ve ‘barış içinde bir arada yaşama” ilkesine aktif bağlılık politikası bu devletin Balkan Paktıyla ilişkilerini bütün bütüne kesmesine kadar ulaşmıştır. Bu gelişmeler sonunda, aslında yirmi yıllık bir süre için oluşturulduğu halde kurulmasının üzerinden bir yıl geçmeden, hukuken var olan, fakat uygulama alanına aktarılamayan bir kuruluş durumuna düşen Balkan Paktı bu biçimiyle 1960 yılına kadar devam etmiş ve Pakt’ın 1960 Haziran’ında da resmen sona erdiği açıklanmıştır.174