• Sonuç bulunamadı

Johann Sebastian Bach Çello Süitlerinin otografları kayıptır ve günümüze ulaĢan dört kopya el yazması vardır (Grier, 1996, s. 84-85; 2007, s. 9; Schwemer ve Woodfull-Harris 2014, s. 5). Winold (2007, s. 9)‘a göre; araĢtırmacılar Johann Sebastian Bach‘ın Çello süitlerinin kendi el yazması ve yine kendi kopyası olan ikinci bir el yazması olduğunu ileri sürmektedirler. Günümüze ulaĢan ve kayıp olan el yazmalarına iliĢkin bilgiler Ģunlardır:

1. Kayıp olan, J.S.Bach‘ın kendisi tarafından yazılmıĢ ilk el yazması. Köthen Dönemi‘nde (1717-1723) muhtemelen 1720‘de yazılmıĢtır.

2. Kayıp olan, J.S.Bach‘ın kendisi tarafından kopyalanmıĢ ikinci el yazması. Muhtemelen 1720 ile 1730 arasında bir tarihte yazılmıĢtır.

3. Ġyi bir orgcu ve J.S.Bach‘ın en bilgili kopyacılarından olan Johann Peter Kellner‘in kopyaladığı el yazması. Tahminen 1726‘da Keman sonatları ve partitalarını kopyaladığı dönemde yazılmıĢtır.

16

4. J.S.Bach‘ın kendi yazdığı ikinci kopyaya dayanan, ikinci eĢi Anna Magdalena Bach tarafından kopyalanmıĢ el yazması. Tahminen 1727 ile 1730 arasında bir tarihte yazılmıĢtır.

5. Kayıp olan ve kimin tarafından yazıldığı bilinmeyen el yazması.

6. Günümüze kadar ulaĢmıĢ kimin tarafından yazıldığı belli olmayan el yazması.

7. Günümüze kadar ulaĢmıĢ kimin tarafından yazıldığı belli olmayan diğer bir el yazması.

8. El yazmalarından 5. 6. ve 7.‘nin hangi tarihte yazıldığı kesin olarak bilinmemekte ancak araĢtırmacılar 18. yy sonlarında yazılmıĢ olabileceğini ileri sürmektedir.

Magdalena‘nın el yazmasının 1730‘da Johann Sebastian Bach‘ın kaybedilmiĢ bir otografından üretilmiĢ olduğu, Kellner‘in baĢka bir otograftan muhtemelen 1726‘da üretildiği, diğer iki kopyanın ise daha sonra yazılmıĢ olduğu düĢünülmektedir (Grier, 1996, s. 82). Kellner‘in el yazması zaman bakımından Bach‘ın kayıp olan otografına en yakın olanıdır. Anna Magdalena Bach‘ın el yazmasının aksine, Kellner‘de çok sayıda yanlıĢ nota, yanlıĢ ritim ve nadiren eksik ya da fazla ölçü gibi kopyalama hataları vardır. 5. Süit‘in Gigue bölümünde yalnızca ilk 9 ölçü vardır, Sarabande bölümünün ise tamamı eksiktir. Scordatura olarak yazmamıĢ, duyulan sesleri yazmıĢtır. Kellner‘deki diğer bir fark ise ―suiten‖ yerine genellikle 18.yy‘da kullanılan ―sonaten‖ teriminin yer alması ve çello yerine Bach döneminde daha çok viola de gamba anlamında kullanılan ―viola de basso‖yu seçmesidir (Schwemer ve Woodfull-Harris, 2014, s. 7).

Var olan bir diğer kaynak ise; 5. süitin lavta transkripsiyonu olan Bach‘ın otografıdır. Otograf, bestecinin eseri kendi el yazısıyla notaya almasıdır. Ġçerik ve teknik açıdan el yazısı, kopyacıların yazdıklarına ya da basılı notalara göre kuĢku bırakmayacak özellikte ve sağlıklı olduğu için müzikal değeri yüksektir. El yazısı notalar, ayrıca bestecinin çalıĢma biçimi hakkında da ipuçları vermektedir. Bütün bu yönleriyle otograf, 19.yy‘dan itibaren önemsenmiĢtir. Otograf, bestecinin eser

17

yazarken geliĢtirdiği tasarımların da belgeleridir. Yaratma süreci ile ilgili ayrıntıları, bu el yazısı notalarda açık ve net olarak görmek mümkündür (Say, 2005, s. 47). Bu açıdan bu transkripsiyon tarihsel bir kaynak olarak pek çok açıdan önemlidir. Bununla birlikte, Bach‘ın bu eseri ilk olarak lavta için mi yoksa çello için mi yazdığı henüz bilinmemektedir.

Eppstein, Bach‘ın Çello Süitlerinin günümüze kadar ulaĢan el yazmalarını Kaynak A (A.Magdalena Bach), Kaynak B (J.P. Kellner), Kaynak C (Anonim Berlin), Kaynak D (Anonim Viyana) olarak kategorize etmiĢtir. J.S. Bach‘ın otografı olan 5. Süitin lavta transkripsiyonu, Anna Magdalena Bach‘ın el yazması ile hemen hemen aynı tarihlerde yazılmıĢtır ve Eppstein‘ın soy ağacı doğru ise lavta A, C, ve D‘deki yazımı içermemektedir. Bu durumda, Kellner kendi kopyasında bazı değiĢiklikler yapmıĢtır veya besteciden doğrudan aldığı düzeltmeler söz konusudur. Muhtemelen Kellener, Bach‘ın düzeltmeler yaptığı ikinci otografından kopyalama yapmıĢ ve Bach‘ın bu lavta transkripsiyonu düzeltilmiĢ olan ikinci kopyadan üretilmiĢ olmalıdır. Ancak bu teori ile ilgili problem Ģudur ki; sahip olduğumuz en iyi bilgi Kellner‘in kopyasının Magdalena‘dan ve lavta transkripsiyonunun otografından önce yazılmıĢ olduğudur. Önceki hipotezlere dönülecek olursa, ya Kellner, Anna Magdalena her ne kadar Bach ile aynı zamanlarda lavta transkripsiyonunu hazırlıyor olsa da Magdalena‘da mevcut olmayan, düzeltilmiĢ lavta transkripsiyonuna ulaĢmıĢtır ya da Anna Magdalena doğrudan Bach‘ın otografından kopyalamamıĢtır (Grier,1996, s. 85-86).

Bir notayı yorumlamak için teknik bilgi ve yetkinlik gerekmektedir. Eğer kopyacı çok hakim değilse hatalar yapmıĢ olabilir ve yorumcunun bunu anlaması gerekir. Anna Magdalena Bach, bir kopyacı olarak, eseri anladığı gibi yazmıĢ, belki de bazı simgeleri bilmediği için farklı yorumlamıĢ olabilir (Grier, 1996, s. 44-45). Bylsma (2014, s. 25), aynı konuyla ilgili olarak Magdalena‘nın yaylı çalgı çalmadığını, o nedenle bu süitleri çalan kiĢinin kendi bağlarını yazmakta özgür olduğunu ifade etmiĢtir.

AraĢtırmacılar ve icracılar genel olarak Anna Magdalena Bach‘ın el yazmasının en önemli ve güvenilir kaynak olduğu konusunda hemfikirdir. Bu düĢüncenin nedeni, Anna Magdalena Bach‘ın yalnızca J.S.Bach ile yakın iliĢkisi

18

olması değil aynı zamanda iyi ve özenli bir kopyacı olmasıdır. Ancak bu el yazmasına iliĢkin artikülasyon tutarsızlıkları, bağ, nota ve değiĢtirici iĢaret hataları gibi bazı problemler de vardır (Winold, 2007, s. 3-10). Johann Sebastian Bach‘ın keman sonatları ve partitalarının bazı pasajlarının otografları ile Anna Magdalena Bach‘ın kopyaları karĢılaĢtırıldığında; Anna Magdalena‘nın bağlarının zor anlaĢıldığı birbirinden oldukça farklı olduğu da görülmektedir (Schwemer ve Woodfull-Harris, 2014, s. 6). Pek çok performansçı, bağlara genel prensiplere göre veya Bach‘ın diğer çalgısal eserlerinden yararlanarak karar verilmesi görüĢündedirler. Bağlar, tarihsel kaynaklardan çok, bestecinin beklentilerine ve icracının anlayıĢına bağlıdır (Winold, 2007, s. 91).

Ancak ne olursa olsun, Anna Magdalena Bach‘ın el yazmasının çıkıĢ noktası ve herhangi bir edisyonun temeli olması gerektiği gibi genel bir yargı söz konusudur (Winold, 2007, s. 9). Anner Bylsma gibi bazı performansçılar bütün problemlere rağmen Anna Magdalena Bach‘ın el yazmasının takip edilmesi, ondan yararlanılması konusunda ısrarcıdır. J.P.Kellner‘in el yazması da Bach‘ın en önemli ve güvenilir kopyacılarından biri olması nedeniyle oldukça değerlidir. Kullanılabilir ve güvenilir olarak zor kabul görmesinin nedeni, el yazmalarındaki hatalar ve eksikliklerdir. Özellikle 5. Süitte önemli bölümler tamamlanmamıĢ, eksik kalmıĢtır. Kellner‘in el yazması özellikle Anna Magdalena Bach‘ın el yazmasında anlaĢılmayan bazı pasajları değerlendirmek için baĢvurulacak ikinci bir kaynak olması bakımından değerlidir (Winold, 2007, s. 91).

Bach‘ın kendi el yazmalarının kaybolmuĢ olması normalden daha fazla farklı fikre yol açmıĢ ve bu eserlerin nasıl yorumlanacağı konusu müzik dünyasında çok tartıĢılan bir durum haline gelmiĢtir. Siblin (2009, s. 7)‘e göre bu eserlerin çellistler için 50‘den fazla kaydı ve 75‘ten fazla icracı edisyonu, ayrıca çeĢitli enstrümanlar için de transkripsiyonları bulunmaktadır. Edisyon oluĢturmada eklektizm söz konusu olabilmektedir. Esere iliĢkin birkaç kaynak varsa, editör tarihi durumlar veya olaylardan etkilenmiĢ olan bütün kaynakları inceleyip, her bir kaynağın önemini görsel olarak bir soy ağacı ile gösterebilir (Grier, 1996, s. 130). Tarihsel edisyonların yanı sıra, büyük yorumcuların önceki kuĢaklarda eserlerin nasıl yorumlandığı ile ilgili bilgileri çalıĢtıkları uzman öğretmenler aracılığıyla nesilden nesile yazılı olmayan kurallarla aktarıyor olmaları açısından icracıların edisyonlarının basılması

19

da müzisyenler ve özellikle öğrenciler için önemli olabilmektedir (Grier, 1996, s. 151).

Bestecinin kendi anlatımı olmadığı için tempo, dinamikler, bağlar ve çalma stili gibi özellikleri ile notasyon yol gösterici olmaktadır. Sadelik yanlısı sanatçılar, Bach‘ı 1720‘lerde tınlıyor gibi düĢünerek çalma amacındadır. Bu, bağırsak telli dönem çalgılarından, konser salonunun büyüklüğüne, düĢük akortlamaya ve vibratoya kadar her Ģeyi etkilemektedir. Bununla birlikte Janos Starker, Bach‘ın çello süitlerine iliĢkin pek çok konunun gizemini koruyor olmasından dolayı, yorumlama ile ilgili bir netlik olmadığını ―Çok uzun yıllardır, J.S.Bach, çello süitlerinin nasıl çalınmasını isterdi diye düĢünüyorum‖ Ģeklinde ifade etmiĢtir. Bir müzik parçasını ipod ile klimalı odada rock, caz ve salsa tecrübesine sahipken dinlemenin, 18.yy‘da bir kaledeki soylunun mum ıĢığında dinlediği ile aynı olmayacağı da söz konusudur. Bu sebeple, Bach‘ın kendi elinden çıkmıĢ bir el yazmasının olmayıĢı ile kesin bir otantizm tanımı yapmak göz ardı edilmiĢtir. Bunun da ötesinde, süitlerde çok sayıda yaklaĢımla sergilenen içsel mantık ve güzellik bulunmaktadır (Siblin, 2009, s. 116- 119).