• Sonuç bulunamadı

2. LİTERATÜR TARAMASI

2.2. İlgili Araştırmalar

2.2.1. B-DBE Temelli Araştırmalar

DBE’nin kalabalık öğrenci sayısına sahip olan okullarda daha kolay bir şekilde uygulanabilirliğini araştıran Carroll-Rowan ve Miltenberger (1994), okul öncesi dönemdeki 62 çocuğa kaçırılmadan korunmaya yönelik bir eğitim vermiştir. Bir grup çocuğa video izletilerek öğretim yapılmış ve sınıf içerisinde prova yapmaları sağlanmıştır. Diğer gruba ise aynı eğitim öğretmen tarafından verilmiştir. Araştırma sonucunda video ile öğretim yapılan çocukların %46’sının, öğretmen tarafından uygulamalı olarak öğretim yapılan çocukların ise %57’sinin kendisine yaklaşan bir yabancıdan uzaklaştıkları ve bu tehlikeli durumu bir yetişkine bildirdikleri gözlemlenmiştir. Sonuç olarak etkililik açısından video ile yapılan öğretim ile öğretmen tarafından uygulamalı olarak verilen eğitim arasında anlamlı bir farklılık olmadığı belirtilmiştir.

Holmes ve Jones (1996), üç farklı eğitim yönteminin yangınlara yönelik acil durum becerilerinin kazanılması ve bilgi sahibi olunmasındaki etkililiğini incelemek amacıyla 56

dördüncü sınıf öğrencisi ile çalışmıştır. Eğitim yöntemlerinden ilkinde davranışsal yaklaşım, ikincisinde animasyonlu görseller ve üçüncüsünde ise hareketsiz görseller kullanılmıştır. Tüm grupların performansları herhangi bir eğitime tabi tutulmayan bir kontrol grubunun performansı ile eğitimler öncesi ve sonrasında karşılaştırılmıştır. Araştırma sonucunda davranışsal yaklaşım ve animasyonlu görseller kullanılan grupların animasyonsuz görseller kullanılan gruba ve kontrol grubuna göre yangınlara yönelik acil durum becerilerinin kazanılması ve bilgi sahibi olunması bakımından daha yüksek düzeyde başarı gösterdikleri belirlenmiştir. Bu doğrultuda araştırmada yangın güvenliğine yönelik davranışsal becerilerin kazandırılması amacıyla bilgisayar temelli DBE yaklaşımlarının kullanılabilir olduğu vurgulanmıştır.

Glang, Noell, Ary ve Swartz (2005) yaya güvenliği becerilerinin öğretimi için yenilikçi bir B-DBE temelli öğretim yöntemini önerdiği araştırmasında, 36 çocuğa 40 dakikalık etkileşimli etkileşimli bir bilgisayar programını kullandırmıştır. Uygulama hedef davranışa yönelik örnek animasyonların gösterilmesi ile başlamakta ve sonrasında ise öğrenenlerin bilgisayar üzerinde oluşturulmuş animasyon ortamında program tarafından verilen geri bildirimler ve yapılan hataların düzeltilmesine yönelik yönlendirmeler ile uygulama yapmaları şeklinde devam etmektedir. Ardından öğrenenlerin ilgili becerileri gerçek dünyadaki trafik olaylarının simüle edildiği video senaryoları üzerinde prova etmeleri sağlanmıştır. Gerçekleştirilen uygulamanın etkililiğinin değerlendirilmesi amacıyla bilgisayarlaştırılmış sokak simülasyonları ve bilgisayarlaştırılmış video değerlendirmeleri kullanılmıştır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda katılımcıların video değerlendirmeleri ve bilgisayarlaştırılmış sokak simülasyonları sırasında tehlikeli araçları doğru bir şekilde tanımlama becerilerinde önemli gelişmeler sağlandığı bulunmuştur.

Padgett ve diğerleri (2006), fetal alkol sendromu tanısı konulan 4-7 yaşlarındaki 5 çocuğa yangın güvenliği becerilerini öğretmek ve bu becerilerin simüle edilmiş gerçek dünya koşullarına genellenebilirliğini değerlendirmek amacıyla hazırlanmış bir bilgisayar temelli sanal gerçeklik oyununun etkililiğini değerlendirmiştir. Geliştirilen bilgisayar programı ile çocuklara klavyedeki yön tuşlarını ya da bir joystick kullanarak sanal bir ev ortamındaki karakterleri yönlendirerek güvenli bir şekilde yangından uzaklaştırmaları öğretilmeye çalışılmıştır. Uygulama öncesi ve sonrasında çocuklardan yangın güvenliğine yönelik olarak hazırlanan resimleri doğru bir şekilde sıralamaları ve bu adımları sözel olarak açıklamaları istenmiştir. Araştırma sonunda ve bir hafta süre sonra gerçekleştirilen son-test sırasında tüm çocukların verilen resimleri doğru bir şekilde sıralayabildikleri ve bu sıralamanın gerekçesini açıklayabildikleri belirlenmiştir. Araştırma ile çocuklara güvenlik becerilerinin öğretiminde bilgisayarlaştırılmış yöntemin kullanılabilir olduğu vurgulanmakla

birlikte edinilen becerilerin gerçek yaşam koşullarına genellenme derecesinin belirlenmesine yönelik araştırmalar yapılması gerektiği önerilmiştir.

Self, Scudder, Weheba ve Crumrine (2007) yerel bir devlet okulunda öğrenim gören otizmli çocuklara güvenli davranış becerilerinin öğretiminde sanal gerçeklik yaklaşımı ile çeşitli görseller entegre edilmiş öğretim yönteminin etkililiğini karşılaştırmıştır. 8 otizmli çocuk rastgele olarak gruplara ayrılarak yangın ve kasırga güvenliği becerilerine yönelik eğitimler verilmiştir. Her iki grupta yer alan çocukların ilgili durumlara yönelik güvenlik becerilerini geliştirmeleri ve gerçek durumlara transfer edebilmelerinde önemli gelişmeler sağlanmıştır. Ayrıca sanal gerçeklik yaklaşımı ile öğretim yapılan grubun ilgili becerileri daha kısa sürede öğrenebildikleri belirlenmiştir.

Seckinger-Bancroft (2010), çocuklara kaçırılmadan korunma becerilerinin öğretimine yönelik iki farklı modelin etkililiğinin ve verimliliğinin değerlendirilmesi başlıklı doktora tezinde, DBE yaklaşımını bilgisayarlaştırılmış ortamda yürütmüştür. Bu yaklaşım çerçevesinde öğretim, modelleme, prova, geri bildirim ve yerinde eğitim aşamalarını ilgili becerileri kazandırmadaki etkililik ve verimlilik açısından karşılaştırmıştır. 10 yaşındaki 40 çocuk ile yürütülen çalışmada katılımcılar, bilgisayarlaştırılmış eğitim verilen deney grubu ve DBE uygulanan kontrol grubuna ayrılmıştır. Değerlendirmeler yerinde değerlendirme yöntemi ile laboratuvar ve doğal bir ortamda, temel düzeyde, uygulama sonrasında ve uygulamadan iki hafta ve bir ay sonrasını kapsayan sürelerde yapılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgular deney ve kontrol grubundaki çocukların eğitim sonrasında belirlenen güvenli davranışlara yönelik performanslarında istatistiksel ve klinik açıdan önemli gelişmeler yaşandığını göstermiştir. Uygulama sonrasında yapılan izleme çalışmalarında edinilen becerilerin sürdürülebildiği ve gerçekçi koşullara genellenebildiği gözlemlenmiştir. Öte yandan bu tür bir eğitim programının uygulanmasının bilgisayarlaştırılmış öğretim ile daha uygun maliyetlere gerçekleştirilebileceği vurgulanmıştır.

Vanselow ve Hanley (2014) ise gerçekleştirdiği araştırmada, B-DBE yaklaşımının güvenlik ile ilgili becerileri geliştirilmesine etkisini ve edinilen becerilerin çeşitli tehlike durumlarına yönelik genellenebilirlik derecesini belirlemeye çalışmıştır. Üç farklı çalışma şeklinde yürütülen araştırmanın birinci bölümünde B-DBE ile birlikte yerinde eğitim yöntemi kullanılarak 11 çocuğa kendisi ile birlikte gelmesini isteyen bir yabancıdan uzaklaşmaları ve bu durumu bir yetişkine haber vermeleri öğretilmiştir. Araştırmanın ikinci ve üçüncü bölümünde ise B-DBE ile verilen kaçırılmadan korunma, zehirli kimyasallar ve çakmak kullanımından sakınma eğitimlerinden birine ya da ikisine katılan çocuklardan 16’sına yerinde eğitim uygulanmıştır. Araştırma sonucunda B-DBE kapsamında bilgisayar oyunu oynayan ve yerinde eğitim alan çocukların çeşitli tehlike durumlarına karşı kendilerini güvenli bir şekilde koruyabildikleri ve bu performanslarını yerinde eğitim

almadan sadece B-DBE ile eğitim aldıkları benzer tehlike durumlarına (zehirli kimyasal ve çakmak) yönelik olarak da genelleyebildikleri bulunmuştur. Bu doğrultuda çeşitli tehlike durumlarının geneline yönelik olarak uygulanabilecek kapsamlı bir güvenlik beceri eğitimi programlarında verimliliğin ve etkililiğin artırılabilmesi için B-DBE’nin geleneksel olarak kullanılan DBE ve yerinde eğitim yaklaşımına alternatif olarak kullanılabileceği vurgulanmıştır.

O'Neill ve Rehfeldt (2016), öğrenme bozukluğuna sahip ergenler ve genç yetişkinlere sözlü mülakat becerilerinin öğretiminde B-DBE’nin etkililiğini değerlendirmiştir. Araştırmada kullanılan B-DBE yaklaşımı öğretici videolar, video modelleme, prova, geri bildirim ve seçim temelli öğretim (sunulan seçeneklerden doğru olanı seçme) bileşenlerinden oluşmaktadır. Araştırmadan elde edilen veriler öğrenme bozukluğuna sahip bireylerin, B-DBE yaklaşımı ile seçim temelli öğretime gereksinim duymadan sunulan seçenekleri doğru bir şekilde sıralamaya yönelik olan mülakat sorularını başarılı bir şekilde yanıtlayabildiklerini göstermiştir.

B-DBE, çeşitli davranışsal becerilerin kazandırılması amacıyla sanal gerçeklik gibi yenilikçi teknolojiler entegre edilerek de kullanılmaktadır. Bu doğrultuda gerçekleştirilen araştırmalardan birisinde Park ve diğerleri (2011), zihinsel engelli bireylere çeşitli sosyal becerilerin kazandırılması amacıyla sosyal beceri eğitimi yaklaşımını sanal gerçeklik temelli bir yapıda uygulamıştır. Araştırmada sanal gerçekliğin rehabilitasyon çalışmalarında zihinsel engelli bireylerin motivasyonlarını artıracağı hipotezinden yola çıkılarak geleneksel rol oynama yöntemi sanal gerçeklik temelli rol oynama tekniği ile karşılaştırılmıştır. 91 katılımcı üzerinde yarı deneysel olarak gerçekleştirilen çalışmada, sanal gerçeklik teknolojisinin kullanıldığı grubun iletişim becerileri ve girişkenlik gibi sosyal beceriler bağlamında geleneksel yöntemin kullanıldığı gruba göre daha fazla gelişim gösterdiği belirlenmiştir.

Ip ve diğerleri (2018) sanal gerçekliğin otizm tanısı konulmuş bireylerin duygusal ve sosyal uyum becerilerinin gelişimi üzerindeki etkililiğini incelemiştir. Bireylerin günlük yaşantılarında karşılaşabilecekleri çeşitli sosyal durumlara yönelik duygusal kontrol ve rahatlama stratejilerinin öğretilmesine odaklanılan araştırmada sanal gerçeklik temelli öğrenme senaryoları hazırlanmıştır. 6-12 yaş aralığındaki 94 çocuğun katıldığı araştırmada sanal gerçeklik temelli beceri eğitimlerinin otizmli çocukların duygusal kontrol, duygularını ifade etme ve sosyal-duygusal mütekabiliyet becerilerini olumlu yönde anlamlı bir şekilde geliştirebildiği bulunmuştur.

Sanal gerçeklik, davranışsal beceri öğretiminde cerrahi eğitim alanındaki çeşitli prosedürel yapıların öğretilmesi ve el becerilerinin geliştirilmesi amacıyla da kullanılmaktadır (Aggarwal vd., 2007; Kühnapfel vd., 2000; Larsen vd., 2009). Geliştirilen

sanal gerçeklik temelli cerrahi eğitim sistemleri ile cerrahların beceri düzeyleri geliştirilebilmekte ve hastalar üzerinde uygulama yapmadan önce çeşitli prosedürleri öğrenmeleri sağlanabilmektedir. Sanal gerçekliğin cerrahi eğitim alanında kullanılan diğer simülatör temelli sistemlere göre beceri öğretimi açısından daha uygun maliyetli ve etkili bir alternatif oluşturabileceği ifade edilmektedir.

Grabowski ve Jankowski (2015), sanal gerçeklik teknolojisini kullanarak madencilere kontrollü ve güvenli bir ortamda doğru davranışsal becerileri kazandırmaya çalışmıştır. 21 madencinin katıldığı araştırmada katılımcılar sanal gerçeklik gözlüklerini kullanarak uygulamalar gerçekleştirmiştir. Araştırmada madencilik alanında dikkat ve beceri gerektiren patlatmalı çalışma alanının kontrol edilmesi, eski patlayıcıların çıkarılması, metan gazı seviyesinin ölçümü, istinat kemerlerinin ayarlanması, patlayıcı madde hazırlama, patlatma sonrası kontrol şeklindeki çeşitli davranışlara odaklanılmıştır. Araştırma sonucunda katılımcılar, sanal gerçeklik sistemini ilgili becerilerin geliştirilmesinde ve becerilerin kalıcılığı noktasında faydalı bulduklarını ifade etmişlerdir. Ayrıca verilen eğitimin olumlu etkilerinin araştırma tamamlandıktan 3 ay sonrasında da görülmeye devam ettiği gözlemlenmiştir.

Benzer Belgeler