• Sonuç bulunamadı

BİRİNCİ BÖLÜM İNANÇTA ÖLÇÜ VE DENGE

A. BÜYÜK MELEKLER:

Büyük melekler görevleri yönünden şöyle sıralanabilirler:

1. Cebrâîl:

Büyük meleklerdendir. Allah’dan peygamberlere vahiy getirmekle görevlidir.

K ur’an’ı Allah’dan getiren odur: “Şüphesiz ki, bu K ur’an (Allah katında) değerli olan elçinin getirdiği bir kelâmdır”99. Cebrâil’in, Rûhu’I-Emîn, Rûhu’l-Kudüs100 ve Rûh1(n gibi isimleri vardır. Diğer melekler102 gibi Cebrâil de insan sûretinde olduğu halde bir

95 B ak ara. 2/285.

% B a k a ra , 2/177.

9 ‘ B kz. B a k a ra , 2 /9 8 ; N isâ , 4 /1 3 6 .

9 * M ü d d e s sir, 7 4 /3 1 . 99 T e k v îr, 81/19.

100 N ah l. 1 6 /1 0 2 ; Ş u a râ , 2 6 /193.

101 K a d r, 97/4.

1 M e ry e m , 19/16-17.

kısım sahâbîler tarafından görü lm üştür103. M elekler, aslî durum ları ile ancak Peygam berler tarafından görülebilirler104.

D iğer insanların meleklerin mâhiyetleri hakkında bazı şeyler tehayyül etm eleri ve akıl dışı bir kısım tablolar çizmeye çalışmaları doğru değildir. Onlar hakkında doğru ve dengeli olan düşünce, onların mâhiyetlerini ancak Allah’ın bildiği tarzında olmalıdır.

2. Azrâîl:

K u r’an-ı K erim ’de “ölüm m eleği” diye vasfedilen Azrâil ( A S .) eceli gelenlerin, AJlâh’ın izniyle ruhlarını almakla görevlidir. Y üce Allah bu hususu şöyle beyan etm ektedir: “De ki: Size vekil edilen ölüm meleği (m elekü’l-mevt), canınızı alır, sonra R abb’inize döndürülürsünüz” 105. Yine A zrâil’in can alışının, kesinlikle yer, zaman, sayı, güç vb. m addî ve sınırlı şeylerle ilgisinin kurulm am ası gerekir.

3. İsrafil:

Kıyâmetin kopm ası ve yeniden diriliş için olmak üzere iki defa sûra üflem ekle görevlidir. Bu bir nevî îlândır, mâhiyetini ancak Allah bilir. Bu husus K u r’a n ’da şöyle belirtilmektedir: “Sûrâ üflenince, Allâh’ın diledikleri m üstesnâ olmak üzere g öklerde ve yerde, kim varsa hepsi düşüp ölmüş olacaktır. Sonra ona bir defa daha üflenince, hemen ayağa kalkıp baka kalacaklardır” 106.

4. M ikâîl:

K âinâtta ve dünyada cereyan eden hâdiselerin gerçekleşm esi, rüzgârların esmesi, yağışların m eydana gelmesi ve bitkilerin çıkması gibi tabiat olayları da denilen bir takım oluşumların teşekkülünde görevlidir. K u r’an-ı K erim ’de adı şu şekilde geçm ektedir: “Kim, Allâh’a, meleklerine, peygamberlerine, Cibril’e ve M îkâl’e düşman olursa, bilsin ki, Allah kâfirlerin düşm anıdır” 107.

M ukaddes varlıklara karşı düşmanlık besleyenlerin Y ahûdîler olduğu rivayet edilm ektedir108. A yette böyle kimselere Y üce Allâh’ın düşman olduğu açıkça dile getirilm ektedir. G erçekte Allâh’a ve elçilerine düşmanlık düşüncesiz, ölçüsüz ve dengesiz bir davranıştır. Normal ve îtidâlli îtikat ve tavır, meleklerin Allâh’a itâatkâr

1,13 BUHÂRÎ. îm an, 37; MÜSLİM, îm ân, 1. nr. 4.

,w N ecm , 53/13: BUHÂRÎ. B eıT ü ’l-V ahy. 1; Krş. B A B A N Z Â D E Ahmed NÂİM - Kamil MİRAS.

Sahîh -i B u h â r î T ecrîd -i Sarih T e r c e m e ve Şerh i. İstanbul 1947. I. 13 - Sccdc. 32/11.

v '(l Zünıer. 39/68.

Bakara. 2098; Nâziât. 79/5.

C â m i u ’l- B e y â n . I. 439-4 4 0 . M e fâ t ih u 'l Ğ a y b . 111. 194-198; H a k D ini, I, 354

33

olmaları ve düşüncesiz, ölçüsüz ve dengesiz bir davranıştır. Normal ve îtidâlli îtikat ve tavır, m eleklerin Allah’a itaatkâr olmaları ve günah işlem em eleri109 inancıdır.

B. M E L E K L E R İN D İĞ ER Ç EŞİTLER İ:

D ört büyük m elekten başka, çeşitli vazifelerle görevli bir takım m elekler daha vardır. Savaşlarda m ü’minlere yardım etm eleri110, insanların yaptıklarını yazm aları111, A llah’ı zikir ve tesbîh etm eleri112, Allah’a itâatları113, peygam berlere salâvât getirm eleri114, insanları g özetm eleri115, m ü ’minler için duâ etm eleri116 gibi görevler sayılabilir. Bu m eleklere, vazifelerinin evsâfına uygun olarak çeşitli isimler verilmiştir.

“İlliyyûn” , “M ukarrabûn” , “H afaza” , “M ünker ve Nekîr” ve “Kirâmen Kâtibin” gibi.

Bu son sayılan m elekler, insanların yaptıklarını amel defterlerine yazarlar. K u r’an ’da onlar hakkında şöyle buyurulur: “Üzerinde koruyucular (yaptıklarınızı zaptedici m elekler) vardır, onlar değerli yazıcılardır. Yaptığınız her şeyi bilirler” 117

Bütün Peygam berler ve İlâhî K itaplar meleklerin varlığını bildirmişlerdir.

M elekler de ruh, akıl ve nefis gibi m addî olmayan ve gözle görülm eyen mânevî varlıklardır. Aklın m evcûdiyetini nasıl inkâr m üm kün değilse, diğerlerini de inkâr edemeyiz.

M eleklerden ayrı olarak, yine mânevî ve lâtif varlıklardan olan cinlerin varlığı da Kitap ve Sünnetle sabittir. Bu hususta îzaha girişilmeyecek, sadece ilgili bazı âyetlerin numaraları verilmekle yetinilecektir11*

Bir de naslarda adı çokça anılan Şeytan vardır. Şeytan, cinlerden olup şerrin, kötülüğün ve dalâletin temsilcisidir. Y üce Allah meleklere, Hz. Â dem ’e secde etmesini (selâm secdesi) em rettiğinde “hemen secde ettiler, yalnız (şeytanların büyüğü) İblîs diretti, böbürlendi, nankörlerden oldu” 119. Şeytan kendisinin ateşten, Â dem ’in ise topraktan yaratıldığını ileri sürerek Allâh’a isyan etti. Şeytan hakkındaki bilgiler için de âyet num araları verilecek120, izahata girilmeyecektir.

109 Tahrîm, 65/6.

,KI Â lü İmrân. 3/1 2 3 -1 2 6 ; Enfâl. 8/9; Tevbe, 9/25-26: Ahzâb, 33/9; Feth, 48/47.

111 E n ' â m ; 6/61; Kâf. 50/17-18; İnfıtâr, 82/1 0-11.

112 Ârâf. 7/206; Nahl. 16/49-50: Sâffât. 37/165-166: M ü ’mın. 40/7; Fussilet. 41/38: Şûrâ. 42/5.

113 Enbiyâ. 2 1/2 7-28.

m Ahzâb. 33/56.

" s T â r ik .'86/4.

" fi M ü'm in . 40/7 -9; Şûrâ, 42/5.

117 İnfıtâr. 82/10-12.

118 Bkz. E n'â m . 6/130: C i n a 72/1. 3: Zâriyât. 51/56; N em i. 27/39-40.

119 Bakara, 2/34.

120 Bkz. Fâtır. 35/6: Ârâf, 7/27: N a h l 16/99-100.

D ünyada iyi ve kötü, îman ile inkâr arasında sürekli bir m ücâdele vardır. Bu, bazen iyinin, bazen de kötünün üstünlüğü şeklinde sürüp gitm ektedir. İyiliğin yanında melek, kötülüğün arkasında da şeytan bulunur. İnşan, aklını ve irâde gücünü iyi yönde kullanırsa meleğin sesine kulak verm iş olur. Yok, kötü arzularının esiri olup irâdesini menfî yönde kullanırsa, şeytanın telkinine uym uş olur. M eleğin çağrısına uyan kişi Allah’ın yardımı ile, ölçülü ve dengeli davranışlar sergiler ve dâim â başarıya ulaşır.

III. K İT A PL A R A İM AN:

A. İLÂHÎ K İT A PL A R IN Ö Z E L L İK L E R İ

Y üce Allah insanlara yalnız akıl verip onları kendi hallerine bırakmamıştır.

Aynı zam anda onlara yol gösterm ek üzere peygamberleri vasıtasıyla bir takım kitaplar gönderm iş ve m utluluk yolunu gösterm iştir. Bu kitaplara “İlâhî veya semâvî kitaplar”

denir. Kitaplar, Allâh’ın kelâm sıfatının iktizâsı/gereği ve vahiy ürünüdür. Vahy, Allah ile peygamberleri arasında m eydana gelen bir konuşm adır. Bir başka ifâde ile vahiy, A llâh’ın, insanlara tebliğ etmesi için peygam berine emir ve yasaklarını bildirmesidir.

Y üce Allah, Peygamberleriyle toplum lara kitaplar gönderm iştir. B unlar bazen su h u f adı verilen ve sahîfelerden oluşan kitapçıklar şeklinde olmuştur. B azen de tam bir kitap tarzında gönderilmiştir. İlk peygam ber olan Hz. A dem ’e 10 sayfa verilmiştir. 10 sayfa Hz. İbrahim ’e, 50 sayfa Hz. Şît’e, 30 sayfa da Hz. İdrîs’e indirilmiştir.

K itap halinde olanlar ise dörttür. Tevrat, Zebûr, İncil ve K u r’an-ı Kerim.

T evrat Hz. M û sâ’ya, Zebûr Hz. D âv u d ’a, İncil Hz. îs â ’ya, K u r’an da Hz. M uham m ed (S )’e Allah tarafından gönderilmiş kitaplardır.

İnsanlara rehber olarak gönderilen kitap ve sayfaların aslı “el-L evhu’l- M ahfuz”dadır ki, “K orunm uş Levha” demektir. Bu husus K u r’a n ’da şöyle belirtilir:

“Hayır, (K u r’an o inkârcıların dedikleri gibi bir söz değil), o çok şerefli bir K u r’an dlup, K orunan bir Levhada (yazılı)dır” 121

İslâm âlimlerinin belirttiğine göre, âlemlerin yaratılışından sonuna kadar, olup biteceklerin hepsini Allah Taâlâ ezelde takdîr edip yazm ıştır122. B una K u r’an-ı K erim ’de bazen “Kitâb-ı M übîn” 12'', bazen “İmâm-ı M übîn” 124, bazen de “Ü m m ü’l- K itâb” 125 denir.

_1 Burûc. 85/2 1-22.

" M efâtih u ’l-Ğayb. X X X L 124: H ak Dini, VII, 5696.

1:3 Eıv âm. 6/59.

^ Yâsîn. 36/12.

Zuhmf. 43/4.

.35-B. SE M A V Î K İT A PL A R : 1 - Tevrat:

İslâm ’ın teme! inancına göre, dört kitaptan birincisi, Hz M ûsâ’ya verilen T e v ra t’tır. Bu kitap İsrail oğullarına ulaştırılmak üzere Hz. M û sâ’ya indirilmiştir. Bunun bir başka adı da "Ahd-i A tik”tir. K ur’an-ı Kerim, Tevrat ve Incil’den geniş olarak söz eder “Biz, içinde doğruya rehberlik ve nur olan T ev rat’ı indirdik. Kendilerini (A llâh’a) vermiş peygam berler onunla Yahûdîlere hükm ederlerdi. Allah’ın kitabını korumaları kendilerinden istendiği için R abb’lerine teslim olmuş zâhitler ve bilginler de (onunla hükm ederlerdi). Hepsi ona şahitlerdi. (Ey Y ahûdîler ve hâkimler!) İnsanlardan korkm ayın, B e n ’den korkun. Ayetlerimi az bir bedel karşılığında satmayın. Kimler A llâh’ın indirdiği ile hükm etm ezlerse işte onlar kâfirlerin ta kendileridirler” 126.

“ (Y ahûdîler) Allâh’ı şânına yaraşır biçimde tanıyamadılar. Zîrâ ‘Allah, insana bir şey indirm edi’ dediler. Deki: Öyleyse M û sâ’nın insanlara nur ve yol gösterici olarak indirdiği ve sizin de parça parça kâğıtlar haline koyup açıkladığınız, (fakat işinize gelmediği için de) çoğunu gizlediğiniz o K itab’ı kim indirdi9 Sizin de atalarınızın da bilemediğiniz şeyler (K u r’an ’da) size öğretilmiştir. (Ey M uham m ed) sen Allah’de, sonra onları bırak, daldıkları bataklıkta oynayadursunlar” 127

Ahd-i Atîk diye de bilinen T ev rât’ın şu üç nüshası vardır:

a - Y ahûdîler ve P rotestanlar’ca kabul edilen İbrânîce nüsha,

b - R om a ve Doğu Hristiyan Kilisesi’nce kabul edilen Y unanca nüsha, c - Sâm irîler’ce kabul edilen Sâmirîce nüshadır.

Bu nüshalar arasında karşılaştırm a yapılınca, aralarında önemli farkların bulunduğu ortaya çıkar. Bunların, Y ahûdî tarihi boyunca, insanlar tarafından yazılmış bir takım uydurm alar olduğu görülür. Hz. M ûsâ M Ö. XIII. asırda yaşamıştır. Bugün m evcut olan en eski İbrânîce T evrat nüshası ise, M Ö. VII. veya X. asırda yazılmış bir kitap olarak bilinmektedir. Bu sebeple Yahûdî ve Hristiyanların da kabul ettiği asıl T e v rât’ın, yani Hz. M û sâ’ya, Allah tarafından indirilen esas nüshanın bugün m evcut olm adığıdır128

126 Mâide, 5/44.

127 En'âm. 6/91.

12!! Şerâfettin GÖ LCÜ K. İslâm A kâidi. Konya 1989. 1 1 2 ,1 1 3 ; D inler Tarihi, 310

2 - Zebûr:

Z ebûr Hz. D âvud’a verilen semavî bir kitaptır. K u r’an-ı K erim ’de üç yerde Z e b û r’un ismi geçer. “D âv ûd ’a Z e b û r’u verdik” 129. “ Şüphesiz, T e v rat’tan sonra Z e b û r’a da şunu yazmışızdır: Y eryüzüne salih kullarım vâris olur”130

Hz. D âv ud ’a indirilen Z ebûr elde müstakil bir kitap halinde m evcut değildir.

Ancak, bugün Ahd-i A tîk’in içinde “M ezm urlar” adı ile yer alm aktadır H a k k ın d a fazla bilgi yoktur. G ünüm üzde Y ahûdî sinagoglarında veya kiliselerde söylenilen İlâhîler arasında “M ezm urlar”a rastlanır. Şurası unutulm am alıdır ki, bu m ezm urların Hz.

D âv ud ’a isnâdı kesin değildir. Biz, Z eb û r’un Hz. D âvud’a indirildiği tarzına inanmakla m ükellefiz131, her bulduğum uz şeye kötü körüne inanmakla m ükellef değiliz.

3 - İncil:

İncil, Hz. İsâ’ya gönderilen İlâhî bir kitaptır. K u r’an-ı K erim ’de Hz. İsâ ve İncil ile ilgili geniş bilgi yer alm akta, Hristiyanların değiştirdikleri hususlar bildirilmektedir.

“ Allâh’a inandık, bize indirilen K u r’an ’a, İbrâhim ’e, İsm ail’e, İshâk’a, Y akû b ’a ve oğullarına indirilenlere, M û sâ’ya, İsâ ’ya ve Peygam berlere R abb’lerinden verilenlere inandık” 132.

K u r’an-ı Kerim İncil’i, Hz. İsâ ’ya gönderilişi îtibâriyle, İlâhî bir kitap olarak belirtir ve onun bir nur olduğunu ifâde eder: “Onların izi üzerine arkalarından M eryem oğlu İsâ’yı ondan önce gelmiş bulunan T ev rât’ı doğrulayarak gönderdik. O na yol gösterici, aydınlatıcı olan ve önünde bulunan T ev rat’ı doğrulayan İncil’i sakınanlara öğüt ve yol gösterici olarak verdik” 133.

İşte âyette vasıfları beyan edilen bu yol gösterici, aydınlatıcı, Tevrâtı tasdik edici ve öğüt olan Incil’in aslı nerededir? Hristiyanlar Hz. İsâ’nın kendilerine tebliğ etm ediği, “Mesîh, AJlâh’ın oğludur” gibi sözleri kendi ağızlarıyla uydurm uşlardır134.

Y üce Allah onların İlâhî esastan ayrılışlarını şöyle beyan eder: “G erçekten Allah M eryem oğlu İsâ ’dır diyenler, kâfir olmuşlardır. Halbuki İsâ şöyle demişti: “Ey İsrâiloğulları, benim de R abb’im, sizin de R abb’iniz olan Allâh’a kulluk edin Çünkü kim Allâh’a ortak koşarsa, kuşkusuz Allah, ona cenneti haram kılar. Onun varacağı yer

Nısâ. 4/163; İsrâ. 17/55.

,3r‘ Enbiyâ. 21/105.

Meh med A Y D IN - Osman CİLACI. D inler Tarihi. Konya 1980. 75

!1_ Âlii İmrân. 3/84.

131 Mâide. 5/46.

m Tevbe. 9/30.

37

ateştir Zâlimlerin hiçbir yardımcısı yoktur K uşkusuz Allah, üçün üçüncüsüdür, diyenler, (A llâh’a M eryem ve İsâ’yı ortak koşanlar) kâfir olmuştur. Halbuki bir tek Allah’tan başka ilâh yoktu r” 135. Yine K u r’an ’da, Y ahûdî bilginlerinin ve Hristiyan râhiplerinin çıkar sağlam ak gâyesiyle, AJlâh’ın kendilerine indirdiği kitapları değiştirdikleri belirtilm ektedir130.

Hz. İsâ ibrânî dilini konuştuğu için, Yüce Allah Incil’i bu dilde indirmiştir.

Fakat bugün İsâ Aleyhisselâm ’ın dilinde bir Incil m evcut değildir. Hristiyanların elinde Ahd-i Cedîd adı verilen, sekiz kişi tarafından yazılmış birbirinden farklı kitapçıklar vardır. Bunların dördü İncil diye adlandırılır. Bunlar M atta, M arkos, Luka ve Yuhanna isimlerindeki kişiler isnâd edilen İncillerdir Kendi aralarında çelişki ve tutarsızlıklarla dolu olan bu nüshaların nerede ve ne zaman yazıldıkları hususu, H ristiyanlar arasında uzun uzadıya derin tartışm alara neden olmuştur.

Hz. İsâ’dan 325 sene sonra İznik’te toplanan bir konsilde binden çok kişiden yalnız 3 1 8 ’i Hz. İsâ’yı tanrı olarak kararlaştırm ış ve pek çok İncil nüshaları arasından yukarıda adları verilen dördü resmî nüsha olarak kabul edilm iştir137.

Bugün Yeni Ahid; dört İncil ile bir kısım m ektuplardan oluşm aktadır. İncil ve T ev rât’ın bu şekilde asıl nüshalarından uzak olmaları ve vahiyle ilgili bulunmayışları, Y ahûdî ve Hristiyan din adamlarının görüş ve yorumlarının yoğunlaşm asına sebep olmuş, fakat bu dinler, insanlığın hayat felsefesiyle ters düşm üş ve toplum ların m addî ve m ânevî ihtiyaçlarına yeterlilik özelliklerini yitirmişlerdir.

4 - K u r’an-ı Kerim:

İlâhî kitapların sonuncusu olan K u r’an-ı Kerim, bütün insanlığa Peygam ber olarak gönderilm iş bulunan H z.M uham m ed (S )’e Allah Taâlâ tarafından vahiy yoluyla indirilmiş, eşsiz (m ûcize) bir kitaptır. Gönderildiği zam andan günüm üze kadar tevâtür yoluyla gelmiş, hiçbir tah rîf ve tağyîre uğramamıştır. Y üce Allah, “D oğrusu K u r’an ’ı Biz indirdik B iz ve onun koruyucusu da elbette B iz’iz” 138 buyurm uştur. Bu İlâhî v a ’d gerçekleşm iş, K u r’an hiç bozulm adan bize kadar ulaşmış ve kıyâm ete kadar da aynı sâfiyetiyle devam edip gidecektir.

'■’5 Mâide. 5/72, 73.

‘‘,f’ Teybe, 9/34; Âyetin gen iş mânası için bkz. ŞEVKÂNÎ. Tefsir. II, 357 13 D inler T arihi. 263

r,!< Hıcr. 15/9.

K u r’an-ı K erim ’e bu isim Allah Taâlâ tarafından verilmiştir: “D oğrusu o, elbette çok şerefli bir K ur’a n ’dır” 139.

K u r’an-ı K erim ’in daha başka isimleri de vardır. Bunların sayısı hakkında çeşitli görüşler bulunmaktadır. Bu ihtilâfın sebebi, isim ve sıfatların birlikte değerlendirip değerlendirilmemesidir. tsim ve sıfat ayrımı yapılmadan sayılınca K u r’an- ı K erim ’in isimleri doksandan fazladır. Z erkeşî (ö. 794/13 9 2 )’nm E b ü ’l-M eâlî’den nakline göre K u r’an ’m elli beş ismi v ard ır140. Bunların bazıları; Kitâb, Furkân, Tenzîl, Zikr, Hak, Nur, Kelâmullah, Hablullah ve es-S ırâtü’l-M üstakîm ’d ir141.

K u r’an-ı Kerim, kendisinden önceki kitaplardan bahsetm iş, onların aslını tasdîk etm iş142 ve yapılan bir takım tebdil ve tahrifleri de belirtm iştir143,

a) K u r’a n ’m îcâzı (Eşsizliği):

K u r’an-ı Kerim, sonsuz bir m ucize ve eşsiz bir kitaptır. H er hususta, akıllara durgunluk veren ve insan hayrete düşüren İlâhî bir sözdür. D iğer peygam berlerin mucizeleri, hissî (maddî) m ucizeler olduğundan, zamanın geçm esiyle bittiği, onları ancak o çağda yaşayanlar gördüğü halde, K u r’an mucizesi kıyâm ete dek sürecek bir m ucizedir144. Hz. Peygam ber (S), bir hadîslerinde şöyle buyurmuşlardır:

“Peygam berlerden hiçbir Peygam ber yoktur ki, ona kendi zamanındaki insanların inandıkları bir mûcize verilmiş olmasın. Bana m ucize olarak verilen ise, ancak Allah’ın vahyettiğidir. Bunun için kıyâmet gününde ben, tâbii en çok olan Peygam ber olacağımı ümîd ederim ” 145.

K u r’an-ı Kerim, hem lâfız, hem de mâna bakımından m ûcize bir kitaptır. Onun lâfız yönünden mûcize oluşu şu şekildedir: “K u r’an Arap dili ve edebiyatının en üstün olduğu bir dönem de indirilmiş; Arap edip, şâir ve belâğatçılarına karşı, kendisinin benzerini ortaya koymaları için şu şekilde meydan okum uş (tehaddî) ve onların bu husustaki aczlerini ispatlamıştır:

“De ki: Andolsun, insanlar ve cinler şu K u r’an ’ın benzerini m eydana getirm ek için bir araya toplansa, bazısı bazısına yardımcı da olsa, yine onun bir benzerini

m Vâkıa. 56/77.

11fl Bedriiddin Muham med b. Abdillah ez-ZERKEŞÎ, el-B urhân fî Ulûm i’l-K u r’an. Mısır 1376/1957. I 273.

141 Burhan, I, 274 142 Âlü İmrân. 3/2-4;

141 Bakara. 2/16. 79; Nisâ, 4/46: Mâidc. 5/13. 41.

144 AYNÎ. Umde. IX. 300. 301.

BUHÂRİ. Fedâilü’l-Kurân 1.

39

yapam azlar” 146. “Y oksa onu uydur mu diyorlar17 Hayır onlar inanmıyorlar. D oğru iseler, haydi onun gibi bir söz getirsinler!” 147

“E ğer kulum uz (Hz. M uham m ed)’a indirdiğimizden şüphe içindeyseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin; Allah’tan başka bütün şâhitlerinizi de çağırın, sözünün eri kim selerseniz... Ama yapamazsanız, ki asla yapamayacaksınız, öyleyse yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının” 14*. On beş asır geçtiği halde K u r’an-ı K erim ’in bu meydan okuması devam etm ektedir. Bu güne kadar ona cevap veren çıkm am ış ve kıyâm ete kadar da çıkm ayacaktır149

K u r’an-ı Kerim, sırf lafız bakımından değil, aynı zam anda m âna yönünden de mûcizedir. Hz. M uham m ed (S), üm m î bir zât olduğu halde, Allah’tan vahiy ile aldığı ve insanlığa tebliğ ettiği K u r’an, en yüce hakîkatleri kapsam aktadır. İlmin ve tekniğin ulaştığı hususları, K u r’an asırlarca önce haber vermiş, hiçbir k eşif ve îcad onun işâret ettiği ve bildirdiklerinin aksini ortaya çıkarmamıştır. Tersine bilimsel keşifler ve veriler, K u r’a n ’ın anlaşılm asında kolaylık sağlam ıştır150.

Bazı âlimler de K u r’a n ’ın gayb haberlerinin yanında, insan kalbi üzerindeki fevkalâde tesiri, getirdiği hükümlerin ve tâlîmâtın üstünlüğü sebebiyle m ûcize olduğunu belirtm işlerdir151. Zîrâ Y üce AJlah, ümmî Peygam ber’ini bu K u r’an ile t e ’yîd etmiş, O da bu sâyede gönülleri değiştirip diriltmiştir. Bu ve benzeri sebeplerledir ki, ümmî bir kavmi dalâlet ve felâketten kurtararak, hidâyet ve saâdete ulaştıran K u r’an mûcizesi, âsâyı ejderhâya çevirm ek152 ve ölüyü diriltm ek153 gibi hissî (m addî) m ûcizelerden daha üstün ve kıyam ete kadar sürecek bir mûcizedir.

b) K ur’an-ı K erîm ’in Diğer İlâhî K itaplardan Üstünlükleri:

K u r’an-ı Kerim, kendisini diğer m ukaddes kitaplardan ayıran bi çok husûsiyetler taşım aktadır. Bunlar kısaca şöyle özetlenebilir.

14,1 İsrâ. 17/88.

M' Tûr. 52/31. 34.

Bakara. 2/23. 24.

1,19 G.b. için bkz. Ebû Bekr Muham m ed b. Et-Tavyib el-BA KILLÂNÎ. İ'câzu ’l-K u r’an, Talik. Ahmed H A Y D A R , Bevrut 1 4 1 1/1991, 40 vd.: Mahmud b. Ömer ez-ZEMAHŞERÎ, el-K eşşâf an H ak âik i’t- Tenzîl ve U yû n i’I-EkâvîI fî V ücûhi’t-T e’vîl, D âru’l-Fikr 1397/1977. I. 238 vd.; Talât KO ÇYİG İT - İsmail C ER RA HO ĞLU . K u r’an-ı Kerim M eâl ve Tefsiri. Ankara 1984. I. 67-68: İsmail K A R A Ç A M . Sonsuz M u’cize K u r’an. İstanbul 1987, 109 vd

G.b. için bkz. Celal KIRCA. K u r’an-ı Kerim ve M odern İlim ler, İstanbul 1981, 127 vd.; Krş. Saî3 ŞİM ŞE K. Günüm üz T efsir Problem leri. Konya 1995, 15 vd.

151 Geniş bilgi için bkz. Seyyıd Süleyman N ED VÎ, Asr-ı Saâdet. Tere.: Ömer Rıza DOĞRUL. İstanbul 1347/1 928. IV, 157 vd.

152 Ârâf. 7/107; Şuarâ, 26/32.

153 Âlü İmrân, 3/49.

1 - K u r’an-ı Kerim, son Peygam ber Hz. M uham m ed (S )’e, diğer kitaplar gibi toptan değil, bir takım sebep ve olaylara göre âyetler ve sûreler halinde peyderpey (m üneccem en) indirilmiş; böylece daha iyi öğrenilip uygulanm ası gerçekleşm iştir.

2 - K u r’an-ı Kerim, İlâhî kitapların sonuncusudur. O ndan sonra bir başka kitap gönderilm eyecektir. Kapsadığı prensip ve hükümler, kıyâm ette dek geçerliliğini koruyacaktır.

3 - K u r’an-ı Kerim zamanım ıza kadar hiçbir değişikliğe uğram adan gelmiş, kıyâm et kopuncaya kadar da öylece sürüp gidecektir. Y üce Allah onun garantörüdür:

“O zikri (K u r’a n ’ı) Biz indirdik Biz. O ’nun koruyucusu da elbette Biziz!” 154 “Onlar kendilerine gelen K u r’an ’ı inkâr ettiler. Halbuki o, azîz (eşsiz) bir kitaptır. O na önünden de ardından da bâtıl gelmez. O, hikmet sahibi, çok övülen Allah’tan indirilmiştir” 155.

4 - K u r’an-ı K erim ’in kapsadığı gerçekler insanlığın bakış açısını ve görüş ufkunu geliştirip genişletecek mâhiyettedir. Bir âyette şöyle buyurulm aktadır: “Biz onlara, uflıklarda/dış dünyada ve kendi nefislerinde âyetlerimizi göstereceğiz ki, o (K u r’an) nun gerçek olduğu ortaya çıksın. R abb’inin her şeye şahit olması yetm ez mi?” 156

5 - K u r’an-ı Kerim diğer dinler arasındaki ihtilâfları halleder, problemleri çözüm e kavuşturur: “Biz sana Kitabı, ancak hakkında ayrılığa düştükleri şeyi kendilerine açıklaman için indirdik ve (o kitap) inanan bir kavm e yol gösterici ve rahm et olsun” 157.

6 - K u r’an-ı Kerim insanı düşünm eye sevkeden ve pek çok kolaylıklar sağlayan İlâhî bir kitaptır: “Andolsun, Biz K u r’an ’ı (düşünüp) öğüt almak için kolaylaştırdık; o halde düşünüp öğüt alan var mıdır?” 158

Hülâsa, K u r’an-ı Kerim diğer İlâhî kitaplara nasip olmayan bir m azhariyete sahip, m ukaddes bir kitaptır. H em hâfızalarda, hem de m ushaflarda hiçbir değişikliğe uğram adan bugüne kadar gelmiş, sonuna kadar öylece sürüp gidecektir. Kapsadığı esaslar, insanlığın dünyada huzurlu yaşaması, ebedî âlem de de sonsuz m utluluğa kavuşmasını sağlayacak mâhiyettedir. Kullandığı üslup ve izlediği m etod, kişinin verimli çalışma içine girmesini ve dengeli bir hayat sürmesini gerekli kılmaktadır.

Hıcr. 15/9.

Fussilet. 41/4 1, 42.

Fussilet, 41/53.

’5' Nahl. 16/64.

i5!< Kamer. 54/17.

-41

K u r’an-ı Kerim, hiçbir ayırım yapm adan asıl îtibâriyle İlâhî kitapların hepsine îm an’ın şart olduğunu da belirtir.

IV. P E Y G A M B E R L E R E İM AN

Y üce Allah insanı akıllı bir varlık olarak yaratm ış ve onu diğer yaratıklardan üstün kılmıştır. Fakat yalnız aklı ile her şeyi yeter ölçüde bilemez ve dengeli bir hayat sürüp m utlu olamaz. Bu sebeple Allah, insanlığa yol gösterm ek, akılları ile

Y üce Allah insanı akıllı bir varlık olarak yaratm ış ve onu diğer yaratıklardan üstün kılmıştır. Fakat yalnız aklı ile her şeyi yeter ölçüde bilemez ve dengeli bir hayat sürüp m utlu olamaz. Bu sebeple Allah, insanlığa yol gösterm ek, akılları ile

Benzer Belgeler