• Sonuç bulunamadı

2 2 Büveyhî Emirleri Zamanında Türklerin Faaliyetleri

İktidara gelen ilk Büveyhî emiri Muizzüddevle’nin (H.334-356/M.945-967) son döneminde Türkler kuvvetlenmiş Muizzüddevle’ye karşı ayaklananları destekleyen

490 İbnü’l-Cevzi, XIV, 46; İbnü’l-Esîr, VIII, 450; İbn Kesir, XI, 212.

Deylemliler ise zayıf duruma düşmüşlerdi.492 Muizzüddevle’ye karşı Nasıruddevle ve İbn Şirzad’ın ittifak edip ona saldırdıklarını görmekteyiz. Her iki tarafta da Türk askerler bulunmaktaydı. Bağdat’ta iki ordu birbiriyle çarpıştı. Nasıruddevle, Muizzüddevle askerîne erzak ulaştırılmasını engellemek için gayret gösteriyordu. Bu harp dört ay devam etti. Bu süre sonunda Muizzüddevle Bağdat’ta kontrolü sağladı ve diğer taraftan, Irak ve civarında havayı kendi lehine sakinleştirmek, saltanatına yönelecek pürüzleri ortadan kaldırmak ve Berîdîleri hakimiyetine boyun eğdirmek için çalıştı. Bu gaye ile, halife Mutî de beraberinde olduğu halde Basra şehrini Ebû’l-Kasım Berîdî’nin elinden almak için harekete geçti.493 Muizzuddevle, 22 yıl müddetle (H.334-356/M.945-9607) Bağdat tahtında kaldı. Bu müddet zarfında, halifelikten başka bir hususiyeti kalmamış olan Abbâsî halifelerini devre dışı bırakarak, tüm devlet yetkilerini eline aldı.494 Abbâsî devletinin durumunu çok iyi biliyordu. Dolayısıyla devlete tehlike oluşturabilecek durumları ortadan kaldırmak için çalıştı. Düşmanları Hamdânîler, Berîdîler ve diğerlerinin kötülüğünden korunmasını bildi. Devrinin en önemli komutanlarından birisi de Türk Komutan Sebüktekin idi.495 Muizzüddevle’nin bu komutana çok değer verdiği yine tarihi kaynaklardan496 anlaşılmaktadır.

Bu dönem içinde diğer önemli Türk komutan Alptekin eş-Şerâbî’dir. İncelediğimiz kaynaklarda ismi Heftekin, Elftekin ve Eftekin olarak değişik biçimlerde yazılan, Alptekin Ebû Mansûr Türkî eş-Şerâbî, Muizzu’ddevle Ahmed b. Büveyhî’nin hizmetinde bulunmuştur.497

Muizzüddevle’nin ölümünden sonra yerine oğlu İzzüddevle (H.356-367/M.967- 978) geçmiştir. Onun emirliği esnasındaki Türklerin siyasî faaliyetlerine geçmeden önce Muizzüddevle b. Büveyh’in, ölümünün yaklaştığını hissettiği zaman oğlu İzzüddevle Bahtiyar’a vermiş olduğu öğütlerde Türkler hakkında ilginç bilgiler bulunmaktadır. Muizzüddevle oğluna; uyanık olmasını, düşmanlarından ve özellikle ordusunun çoğunluğunu teşkil eden Türklerden sakınmasını ve maaşlarını zamanında ödemesini tavsiye etmiştir.498 Buradan da anlaşılmaktadır ki Türkler, daha evvel olduğu gibi Bağdat’ta paralı askerlik mesleğini Büveyhîler zamanında da devam ettirmektedirler. İzzüddevle Bahtiyar, babasının tavsiyelerini yerine getiremedi ve onun kendisi için

492 İbnü’l-Esîr, VIII, 453. 493 İbnü’l-Esîr, VIII, 453.

494 Suyûtî, Târîhu’l-Hülefa, s. 397.

495 İbnü’l-Esîr, VIII, 466; İbn Hallikan, Vefayât, I, 174-177; Hasan İbrahim, Hasan, a.g.e., III, 389-431; 496 İbn Kesir, XI, 232

497 İbn Kesir, XI, 260; Makrizî, Hıtat, II, 9. 498 İbnü’l-Esîr, VIII, 575; İbn Kesir, XI, 282.

çizdiği siyaset doğrultusunda yürümedi. Üstelik Türk Komutan Sebüktekin’in ikta arazilerine göz dikti.499 Kendi malına göz diktiğini gören Sebüktekin, Bahtiyar’a düşman oldu. Sebüktekin’in, ordu içine hatta Bahtiyar’ın çok yakınları arasında bile casusları vardı, bunlar vasıtasıyla onun her işinden ve teşebbüsünden haberdar olurdu.500 Bunun üzerine Sebüktekin, İzzüddevle’nin meskenini kuşatarak ailesini gözetim altına aldı. Böylece Türkler Büveyhoğullarının üzerinde hakimiyet kurdular. Bu sırada İzzüddevle Ahvaz’da bulunuyordu. Bu hadise sırasında Bağdat’a giremiyordu. Sonra Türkler, İzzüddevle’nin üzerine gitmek için Vâsıt’a hareket ettiler. Fakat bu arada Sebüktekin öldü. Bunun üzerine Türkler Eftekin adında aralarında bulunan bir emirin etrafında birleşerek İzzüddevle Bahtiyar ile karşılaştılar. Güçsüz duruma düşen İzzüddevle Bahtiyar’ı amcasının oğlu Adududdevle kurtarmış ve O, Irak’a tamamen hakim olmuş, karışıklıkları durdurmuştur.501 Alptekin komutasındaki Türkler Bağdat’ta H.364/M.975’te yenilince etrafındaki yaklaşık 400 süvariyle birlikte Şam’a girdi ve Fatımî valisini şehirden çıkararak yaklaşık bir buçuk yıl Şam’ı idare ederek, hutbeyi Abbâsî halifesi adına okuttu. Bunun üzerine harekete geçen Fatımî Halifesi el-Aziz Billah ilk önce Mısır’ı ele geçiren meşhur Fatımî komutan Cevher’i bir orduyla Alptekin üzerine gönderdi. Alptekin Karmatîlerden aldığı destekle Cevher’i sıkıştırdı. Cevher ancak mal karşılığında antlaşma yaparak canını ve ordusundan geriye kalanları zor kurtarabildi. Daha sonra bizzat Halife el-Aziz Billah’ın iştirak ettiği büyük bir orduyla H.366/M.977 tarihinde Remle’de giriştiği savaşta yenildi ve savaş sonucunda esir olarak halifenin yanına getirilen Alptekin, el-Aziz Billah’ın büyük ikram ve izzetiyle karşılaştı. Halife kendisine ayrı bir çadır kurulmasını emretti ve kıymetli hediyeler sundu. Ardından da esir aldığı adamlarıyla birlikte Alptekin’i Mısır’a götürdü.502 Bu komutan ve beraberindeki Türk komutanlar Fatımî ordusunun paralı askerleri statüsüne alınmıştır.503

İzzüddevle Bahtiyar’a karşı Türkleri kullanan Adududdevle (H.367-372/M.978- 983) iktidara geçince otoritesini sağlamlaştırmış, emrindeki Türk askerlere sözünü geçirmiştir.504 Türk askerler bu dönemde askerî görevlerini yerine getirmiş öne çıkan faaliyetlerde bulunmamışlardır. Bu devreye, Türklerin Büveyhîler içindeki sessizlik dönemi diyebiliriz. Ancak bunun döneminde Fatımi ordusunda bulunan Türk

499 İbnü’l-Esîr, VIII, 576. 500 İbn Miskeveyh, II, 235. 501 İbnü’l-Esîr, VIII, 646.

502 Ebû Ya’la Hamza İbnü’l-Kalânisî, Zeylü Tarihi Dımaşk, (Neşr. H. F. Amedroz), Beyrut, 1908, s. 19; Makrîzî, Hıtat, II, 10.

503 Devadârî, Kenzü’d-Dürer, VI, 141. 504 İbnü’l-Esîr, VIII, 671; İbn Kesir, XI, 301.

komutanların Suriye’yi ele geçirmek için faaliyete geçtiklerini bilmekteyiz. Bunlardan birisi Bultekin et-Türkî,505 diğeri Mencütekin et-Türkî’dir.506

Adududdevle’nin ölümü üzerine yerine oğlu Samsamuddevle Ebû Kalicar (H.372- 376/M.983-986) geçti.507 Ancak Samsamuddevle ile, nüfuzunu İsfahan, Rey, Şiraz ve civarına yayılmış olan en büyük kardeşi Şerefüddevle arasında anlaşmazlık çıktı. Şerefüddevle H.376/M.986 yılı içinde Ahvaz’dan hareketle Vâsıt üzerine yürüdü ve şehri ele geçirdi. Bunun üzerine Samsamuddevle, yakın adamlarıyla nasıl bir yol takip edeceği hususunu müzakere etti. Adamlarından birkaçı, kardeşine karşı taraftarları olan Deylemlîlerle Türkler arasına ayrılık sokmak için Musul ve civarı dağlık bölgelere gitmeyi tavsiye ettiler.508

Şerefüddevle’nin Bağdat’a girişi, kardeşi ile olan mücadelesini sona erdirmedi. Nitekim Türkler ve Deylemliler arasındaki anlaşmazlık ortaya çıktı. Türkler Şerefüddevle’yi, Deylemlîler de Samsamüddevle’yi desteklediler. Mücadele Deylemlilerin zaferiyle neticelendi ve onlar Samsamuddevle’nin yeniden hükümdar olmasını istediler. Ancak Şerefüddevle, onları kardeşini öldürmekle tehdit ederek, Türklerle Deylemliler arasını bulmayı başardı.509

Şerefüddevle (H.376-403/M.982-989) Türklerin sayesinde iktidara gelmiş ve bu iktidarının devam etmesi için de Türklerle Deylemîler arasındaki huzursuzluğu gidermeye çalışmıştır.510 Onu Halife Tai karşılamış ve emirlik tacını giydirdi.511 Bu arada amcası Rey, İsfahan sultanı Fahrüddevle arasında rekabet baş gösterdi. Bu sebeple onun, amcası Fahrüddevle’yi destekleyen Bedr b. Hasanveyh üzerine Türk Komutan Karatekin Cehşiyârî komutasında Cebel bölgesine bir ordu gönderdiğini görmekteyiz. Giden bu ordu ve başlangıçta zafer kazanmış olmasına karşın, Bedr, karşısında tutanamamış hezimete uğratmıştır. Bedr, Irak’ı tehdit eden büyük bir güç haline geldi.512

Şerefüddevle’in ölümü üzerine Bahaüddevle (H.379-403/ M.989-1012) emir oldu. Türkler bu emirliğe Şerefüddevle’nin oğlu vali Ebû Ali’yi getirmek için desteklediler. Ancak Bahaüddevle, Ebû Ali’yi yakalayıp öldürdü. Onu destekleyen Türkleri de kendine çekmeyi başardı. Onun döneminde Türkler ile Deylemlî askerler arasında karışıklıklar

505 Devadârî, Kenzü’d-Dürer, VI, 205, 206. 506 İbnü’l-Adîm, Zubdetü’l-Haleb, s. 106. 507 İbnü’l-Esîr, IX, 22.

508 İbnü’l-Esîr, IX, 49. 509 İbnü’l-Esîr, IX, 49.

510 İbnü’l-Esîr, IX,52; İbn Kesir, XI, 305. 511 İbnü’l-Amîd, Tarihü’l-Müslimin, s. 241. 512 İbnü’l-Esîr, IX,52; İbn Kesir, XI, 307.

çıkınca, Bahaüddevle, Türkleri destekledi.513 Bu sayede Deylemlîlerin nüfuzunu zayıflatmaya muvaffak oldu. Ne var ki, Bahaüddevle’nin Türklerin desteğini kazanması ve Deylemîlerin nüfuzunu zayıflatması üzerine bir takım karışıklıklar çıktı fakat o, karşılaştığı güçlüklere bir sınır koyamadı. Bahaüddevle’nin halife Taî’yi tutuklayıp azlettikten sonra Kadirbillâh’a bîat ettiği (H.381/M.991)514 esnada, yeni halifenin göreve başlaması sebebiyle, Türkler ve Deylemlîler aralarındaki huzursuzluk giderildi. Birlikte isyan ederek âdet olduğu üzere cülus bahşişi istediler.515

Bahaüddevle, bu arada Bahtiyar’ın iki oğluyla mücadele etmek zorunda kaldı. Bahtiyar’ın oğulları Samsamuddevle’yi öldürüp Fars’ı ele geçirmiş ve Deylemlîleri kendisiyle muharebeye sokmak için çalışmalar yapmaktaydı. Ancak Bahaüddevle, Deylemlilerin liderini kendi tarafına çekti. Bahtiyar’ın Fars’a hâkim olan iki oğluyla savaştı. İki kardeş arasında fitne ve düşmanlık çıkartarak Fars bölgesini ele geçirdi. Bahtiyar’ın iki oğlundan biri Batiha’ya diğeri de Deylem bölgesine gitti; ancak ikincisi Türkler, Deylemliler ve Zutlar’ın çoğunluğu tarafından desteklendiği Fars’a geri döndü ve Kirman bölgesinin büyük bölümünü eline geçirdi. Bahaüddevle uzun süren çabalardan sonra bir ölçüde devletin birliğini sağlamaya muvaffak olmuş, fakat Irak’taki Büveyhî nüfuzu azalmaya başlamıştı. Bahâüddevle’nin H.403/M.1012’de ölümüyle516 oğulları arasında uzun süren bir hâkimiyet mücadelesi başladı ve Büveyhîler parçalanmaya başladı.

Bahâüddevle’den sonra yerine geçen oğlu Sultanüddevle’nin (H.403-411/M.1012- 1020) Irak’ta karşılaştığı en büyük güçlük Deylemliler ve Türkler arasındaki mücadele idi.517 Sultanüddevle’nin ordusunun çoğunluğunu Türkler oluşturmaktaydı. Deylemli askerler tarafından kandırılıp teşvik edilen Ebû’l-Fevâris, kardeşine isyan etti. H.407/M.1016 yılında Şiraz’ı ele geçirdi.518 Fakat Sultanuddevle’nin ordusu çok geçmeden onu bu şehirden çıkardı ve Kirmân’a kadar kovalayarak Kirmân’ı da istilâ etti. Bu arada Türk olan Gazneliler Büveyhîler’in hâkimiyet sahâlârına doğru genişleme- kteydi. Kirmân’dan kaçan Ebû’l-Fevâris, Horasan’a gitti ve Gazneliler’den yardım istedi. Gazneli Mahmud onu desteklemeye karar verdi. Gazne hükümdarı Yeminüddevle, Mahmut b. Sebüktekin’e sığındı. Ondan aldığı askerî takviye ile Kirmân’ı geri aldı (H.408/M.1017). Ne var ki, bu ordu Sultanüddevle karşısında fazla tutunamadı. Bozguna

513 İbnü’l-Esîr, IX, 63.

514 İbnü’l-Esîr, IX,79; İbn Kesir, XI, 310. 515 İbnü’l-Esîr, IX, 80.

516 İbnü’l-Esîr, IX, 241; İbn Kesir, XI, 352. 517 İbnü’l-Esîr, IX, 241.

uğrayan Ebû’I-Fevâris, önce Hemedan emîri Şemsüddevle b. Fahrüddevle’ye bilâhare Batiha hâkimi Mühezzibüddevle’ye sığınmak zorunda kaldı.519 Bu mücadeleler, Kirman valiliğinin kardeşi Sultanuddevle’nin liderliğini tanıdığını kabul etmesi şartıyla, Ebû’l- Fevâris’e verilmesiyle sona erdi.

Sonuçta Türklerin desteklediği Müşerrifüddevle b. Bahâüddevle H. 412/ M.1021 Irak’a hâkim oldu Sultânüddevle de Irak üzerindeki hâkimiyetinden vazgeçmek zorunda kaldı.520 Müşerrifüddevle zamanında (H.411-416/M.1020-1025) Türklerin nüfuzu arttı. Bunun sebebi, Büveyhoğulları hükümdarlarının zayıflığı ve bu dönemde Irak’ta saltanat tahtına çocukların oturmuş olmasıdır. Hanedan mensupları arasındaki taht mücadelesinden faydalanan Gazneli Mahmud ise ömrünün son yıllarında batıya yöneldi ve Rey şehrine hâkim olarak Büveyhîler’in H.420/M.1029 yılında Cibâl koluna son verdi.

Müşerrifüddevle’nin ölümünden sonra Irak’ta yeniden taht mücadelesi başladı. Sonunda askerler kardeşi Celâlüddevle’yi (H.416-435/M.1025-1043) emîr seçtiler.521

Kirman’da tahta geçmeyi başaran Ebû Kâlîcâr bir ara Bağdat’ı ele geçirmek istediyse de başarılı olamadı, fakat kendini Emîrü’l-ümerâ olarak kabul ettirdi.

Îbnu’1-Esir, Celâlüddevle zamanında, Türk komutanların nüfuzunun arttığını, Abbâsî devletinin işlerinin yürütülmesinde son derece etkili olduklarını geniş bir şekilde açıklamış; hatta onların Büveyhî hükümdarlarının tayinlerine de müdahale etmeye başladıklarını, onları kendilerine itaate ve bağlılığa zorladıklarını bildirmektedir. Bu dönemde halife, onların dileklerini yerine getirmekten başka hiçbir şey yapmamıştır.522 Türk askerler isteklerini elde etmek ve mal kazanmak için sık sık isyana teşebbüs ediyorlardı. Nitekim Bağdat’ta Celalüddevle’ye karşı isyan ederek onun sarayını yağmaladılar. Hatta Celâlüddevle’nin para basımı için gönderdiği altın ve gümüşleri de yağmalayıp aralarında taksim ettiler. Celâlüddevle’yi evinde muhasara ederek, ona, su ve yiyecek ulaştırılmasını engelleyecek kadar ileri gittiler. Sonunda halife Kadirbillâh, araya girerek iki tarafın anlaşmasını temin etti.523

Kâdir’in yerine halifeliğe, 32 yaşındaki oğlu Kâimbiemrillâh geçti.524 Bu dönemde Bağdat anarşi ve çatışma merkezi olmuş, gruplar arasındaki çekişmeler başta Türk ve Deylemliler olmak üzere gittikçe artmıştı. Türk askerleri, Celâlüddevle’nin bir kardeşi

519 İbnü’l-Esîr, IX, 302. 520 İbnü’l-Esîr, IX, 323.

521 İbnü’l-Esîr, IX, 346; İbn Kesir, XII, 19. 522 İbnü’l-Esîr, IX, 347.

523 İbnü’l-Esîr, IX, 353.

Sultanüddevle’nin oğlu Ebû Kalicâr’ı desteklemişler. Bu askerler Celâlüddevle’yi hal’ edip yerine kardeşinin oğlu Ebû Kalicâr’ı saltanata geçirmeyi hedeflemişlerdi. İki taraf arasındaki bu harpler, H.428/M.1037 yılında Bağdat’ta en yüksek noktasına ulaştı ve Sultan canını kurtarmak için Bağdat’tan kaçtı. Bu seferde şehre Ebû Kalicar girdi. H.425/M.1034 yılında Kentin doğu kesiminin korunmasını Türk asıllı komutan Ebû’l- Hâris Arslan’a teslim etti.525 Daha sonra Celalüddevle, Arslan’ı kendi yanına çekmeyi bildi. Ancak Celâlüddevle ve yeğeni Ebû Kalicâr H.428/M.1037 yılında sulh yaptılar, ikisi arasında anlaşma gerçekleşti.526

Celâlüddevle’nin H.435/M.1044’te ölümüyle Bağdat’ta hutbe İmamüddevle Ebû Kâlîcâr adına okundu.527 Böylece Ebû Kâlîcâr (435-440/M.1044-1048) Büveyhîler’in Irak, Fars ve Kirman kollarını tek bir idare altında toplamış oluyordu. Bu devirde Selçuklularla Büveyhîler arasındaki mücadele başlamış, Selçuklular Büveyhiler’in hâkim oldukları topraklara doğru ilerlemeye başlamışlardı.528

Selçuklular Dandanakan Savaşı’ndan (H.431/M.1040) sonra toplanan kurultayda o zamana kadar ele geçirilmiş ve ileride zapt edilecek toprakları hanedan üyeleri arasında paylaştırmışlardı. Bu bölüşme sırasında Kirman bölgesi Çağrı Bey’in oğlu Kavurd’a verilmişti. Kirman eyaletine Selçuklu akınları ilk olarak H.434/M.1042-43 yılında başladı.529

Ebû Kalicâr, kendisine olan ahdini bozup Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey’e katılarak Kirmân’ın bazı bölgelerini ele geçiren, kendisini hezimete uğratıp bu bölgeden çıkaran İsfahan emîriyle harbe tutuştu.530 H.438/M.1046 yılında kendi adına hutbe oku- tan bu valiyi yola getirmeyi başardı. Bu olaydan iki yıl sonra, Ebû Kalicâr ile Tuğrul Bey arasında sulh akdedildi.531 Tuğrul Bey kardeşi İbrahim Yınal’a Ebû Kalicar’ın idaresinde olan bölgeden elini çekmesini emretti.532 Bu arada Tuğrul Bey’in Ebû Kalicar’ın kızıyla, Ebû Kalicâr’in oğlu Ebû Mansûr’un da Tuğrul Bey’in kardeşi Davud’un kızıyla evlenmeleri üzerine iki taraf arasındaki ilişkiler daha da arttı.

Selçukluların Bağdat’ı ele geçirmeyi bir müddet geciktirmeleri, Büveyhî ve Selçuklu ailesini bağlayan akrabalıkla birleşen bu sulhun neticelerindendir. Daha sonra

525 İbnü’l-Esîr, IX, 433.

526 İbnü’l-Cevzi, XV, 256; İbnü’l-Esîr, IX, 455. 527 İbnü’l-Esîr, IX, 516; İbn Kesir, XII, 51. 528 İbnü’l-Esîr, IX, 510.

529 İbnü’l-Esîr, IX, 510. 530 İbnü’l-Esîr, IX, 534. 531 İbnü’l-Esîr, IX, 536. 532 İbnü’l-Esîr, IX, 537.

Kavurd, Kirman üzerine yürüyerek bu bölgedeki Büveyhî hâkimiyetine son verdi. H.447/M.1048.533

Son zamanda Büveyhîlerin genel komutanı olan Türk komutan Arslan Besasiri Bağdat’ta huzur ve sükunetin sağlanması için büyük başarı gösterdi.534 Aynı tarihte Ebû Kâlîcâr öldü yerine oğlu Hüsrev Fîrûz geçti. Halife Kâimbiemrillâh ona el-Melikürrahîm (H.440-447/M.1048-1055) lakabını verdi. Büveyhîler bu dönemde hakim oldukları bölgelerden Kirman’ın hakimiyetini Selçuklulara kaptırmışlar, ellerinde sadece Irak ve Fars bölgeleri kalmıştı. Ancak Melikurrahîm bu iki bölgeye hakim olmak için hem kardeşleriyle hem de Selçuklularla mücadele etmek zorunda kalmıştır.

Halife Kâim-Biemrillâh bu sırada Büveyhîler’in ve Türk askerlerinin komutanı olan Ebü’l-Haris Arslan Besâsîri’nin baskısı altında idi.535 Bu komutan Abbâsî hilafetinin sonunu getirerek ve Irak ile Bağdat’ı Şii Fatımi Devleti’nin hakimiyetine devredecek tehlikeli bir planı uygulamaktaydı.536 Bundan dolayı Abbâsî halifesi Selçuklu

Sultanı Tuğrul Bey’i Bağdat’a davet etmiş ve kendisini bu güç durumdan kurtarmasını istemişti. Bu ısrarlı davetler sonucu harekete geçen Tuğrul Bey, H.447/M.1055’de İslâm dünyasının o zamanki merkezi olan Bağdat’a girdi.537 Türkler ve Deylemli askerler arasında çıkan olayları bastıran Selçuklu ordusu, âsileri cezalandırdı. Tuğrul Bey bu olay sebebiyle suçlu gördüğü el-Melikürrahîm’i hapsettirerek Bağdat’taki 110 yıllık Büveyhî hâkimiyetine son verdi.

Sâmânîlerin içinde de Türkleri görmekteyiz. Sâmânî Hükümdarı Abdülmelik b. Nuh’un (H.343-350/M.954-961) yılında saray Hâcibliği görevini Gaznelilerin atası Alptekin yürütmekte idi. Bu komutanın çocukları daha sonra Gazneliler Devletini kurarak Horasan’a tamamen hakim olmuşlardır. İslâm’ın bayraktarlığını yapacak olan Türkler, ilk önce bunu Gazneli Mahmut’la göstermişlerdir. İbn Hallikan’ın ifadesiyle Gazneli Mahmud İslâmın ilk döneminden beri Müslüman bayrağı dalgalanmamış, hiçbir ayet ve sure okunmamış yerlere ulaşmış, oralara camiler ve mescitler yaptırmıştır.538

533 İbnü’l-Esîr, IX, 605. 534 İbnü’l-Esîr, IX, 607. 535 İbnü’l-Esîr, IX, 601. 536 İbn Haldûn, III, 458.

537 İbnü’l-Esîr, IX, 609; Nüveyrî, Nihâyetü’l-Ereb, XXVI, 281. 538 İbn Hallikan , II, 85.

I. 3. Halifelerin Türklerle İlgili Siyasetleri

Daha önce geçtiği gibi H.232/M.847 yılında halife olan Mütevekkil’den itibaren, Abbâsî halifeleri Türk komutanların destekleriyle iktidara gelmekteydiler. Birileri sayesinde iktidara gelenler, bir gün birileri vasıtasıyla iktidardan gidebilirlerdi. Bu durum Abbâsî halifelerinin her zaman kafalarını rahatsız etmiş ve Türklere karşı bir takım tavır ve davranışlar sergilemelerine neden olmuştur. İncelediğimiz dönem içerisinde Halifelerin Türklere karşı müspet veya menfi yöndeki davranışları, Abbâsî- Türk ilişkilerini ortaya koyması bakımından oldukça önemlidir.

İkinci dönem Abbâsî Halifelerinin ilki olan Mütevekkil halife olduktan sonra kendisini hilafet makamına getiren Türk askerî erkanına karşı sert bir tavır almış, onların birini diğerinin aleyhine kullanmak suretiyle onların nüfuz ve sultasından kurtulmak istemiştir.539 Mes’ûdî’nin de ifade ettiği gibi halife bir takım kararlar almıştır.540 Yine

Gordon, Mütevekkil’in enerjisinin büyük bir kısmını “Türk politikası”na harcadığını541 belirtmektedir. Aşağıda sunulacak bütün maddelerde Mütevekkil’in Türklere karşı tutumlarını görmek mümkündür.

I. 3.1. İnak’ın Halife ile Arasının Açılması ve İnak’ın Öldürülmesi

Mütevekkil Döneminin en önde gelen Türk komutanı olan İnak, Halife tarafından alabora edilmek istenen ilk kişi olmuştur. Çünkü İnak, Gordon’un da belirttiği gibi; O, asker olmaktan çıkıp yönetimde hem saray politikalarında etkin roller üstlenmiş hem de politik ve askerî alanda yüksek derecede karar verme mercîi haline gelmişti.542 Halifenin bundan sonra İnak’a karşı tavırları, ondan kurtulmak istediğini göstermektedir. Mütevekkil H.234/M.849 yılında, üst düzey devlet adamlarıyla gezinti esnasında içkinin de etkisiyle İnak’a bir hayli ağır laflar söylemiş, İnak da onu öldürmeye kalkışmıştı. Sabah olunca durum ve olup bitenler Mütevekkil’e nakledilmiş, Halife de İnak’dan “sen benim babamsın ve beni sen yetiştirdin diyerek özrünü beyan etmiş ve

539 Brockelmann, Carl, İslam Ulusları ve Devlet tarihi, Çev. Neşet Çağatay, Ankara, 1992, 108. 540 Mes’ûdî, Tenbih, s. 329.

541 Gordon, a.g.e., s. 80 542 Gordon, a.g.e., s. 80

onun gönlünü almıştır.543 Gordon bu sözden yola çıkarak Türk komutanların, halifelerin yetiştiricileri olduklarını belirtir. Doğrusu bu görüşe katılmamak imkansızdır. Çünkü bütün halifelerin bir Türk yetiştiricisi bulunmaktadır. Muhtemelen böyle bir yoruma gidilmemesi için bu sözü İbn Vâdirân benim ve devletimin reisisin şeklinde rivayet etmektedir.544

Her ne kadar Mütevekkil onun gönlünü alsa da ondan bir an evvel kurtulma niyetinde ve onu merkezden uzaklaştırma çabası içerisindeydi. Mütevekkil, Mu’tasım’ın Afşin’e karşı yürüttüğü açık mücadelenin bir benzerini İnak’a karşı yürütme cesaret ve imkanını bulamamıştır. Bu yüzden birtakım tuzak ve hilelere başvurmuştur. Hatta bu niyetini gizlemek için ona Kûfe, Hicaz, Mekke ve Medine valiliklerini vermişti.545 Bu arada Halife, İnak’ın hacca gitmesi hususunda, kaynaklarda bildirilmeyen, bazı kimseleri ikna etmek için görevlendirmiş ve bu konuda başarılı olmuştur. Nitekim İnak hacca gitmek için Mütevekkil’den izin isteyince Halife ona izin vererek girdiği her şehirde oranın emiri olacağına dair yazılı bir belge verip hil’at giydirmişti.546

İnak hac görevini yaptıktan sonra Sâmerrâ’ya dönmek için yola çıktığında Mütevekkil Bağdat valisi İshak b. İbrahim’e bir mektup yazarak onu Bağdat’ta hapsetmesini emretmiş, diğer taraftan da İnak’a elbiseler ve hediyeler göndermişti.547 Halife böylece onu kuşkulandırmak istemiyordu. İnak Bağdat’a yaklaştığında İshak b. İbrahim onu karşılamak üzere yola çıkmıştı. İnak Enbar yoluyla Sâmerrâ’ya gitmek istemiş, fakat İshak, ona Halifenin mektubunu sunmuştur. Mektupta Halife, İnak’ın Bağdat’a gitmesi, burada bulunan Haşimoğulları ve Müslümanların ileri gelenleriyle tanışması ve onlara hediyeler dağıtması istenmekteydi. Bunun üzerine İnak Bağdat’a gitmiştir.548 Neticede İnak, İbrahim tarafından hepsedilip öldürülmüştür.

İnak Bağdat’a gelip İshak b. İbrahim’le karşılaştığında yanında üç yüz kadar