• Sonuç bulunamadı

108

109

gelişmenin en hızlı seyrettiği ve çevresel şartlardan en çok etkilendiği okul öncesi dönem konusunda yapılan çalışmalar ülkemiz açısından ne yazık ki kısıtlıdır. Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi çocukların gelişim düzeyleri ve sağlıklarının takibi ile birlikte değerlendirilmektedir (Neyzi ve Saka, 2002). Bu nedenle erken çocukluk dönemine dair çalışmaların yapılması da bu konuda ülkemize katkı sağlayacaktır.

Yurtdışında yapılan çalışmalara baktığımızda, büyüme ve gelişme için oluşturulan WHO (World Health Organization) ve CDC (Centers for Disease Control and Prevention) persentil referans değerlerini görmekteyiz. Bu referans değerleri her ne kadar uygulama ve karşılaştırma açısından ülkemiz araştırmacıları için fikir verici olsa da ülkemiz çocuk ve gençlerine özgü referans değerlerinin olması, ülkemizde yapılan çalışmaların değerlendirmelerinin de sağlıklı yapılabilmesi açısından önem taşımaktadır (Öztürk ve ark., 2011). Çünkü her toplumun kendine özgü beden yapısı ve genetik özellikleri bulunmaktadır. Bu nedenle başka bir topumun büyüme ve gelişme normlarını ülkemiz çocuklarına uyguladığımızda yanılgıya düşebiliriz. Bu bağlamda Neyzi ve arkadaşları tarafından oluşturulan referans değerleri önem taşımaktadır. Neyzi çalışmalarında 0-18 yaş arası çocuklardan boy uzunluğu, ağırlık, baş çevresi vb. temel antropometrik ölçümler alarak bu ölçümlerin referans değer olarak kullanılabilmesi için çalışmalar yapmıştır (Neyzi ve ark., 2008). Neyzi’nin oluşturduğu bu referans değerleri ülkemiz çocuklarına uygulanabilirliği açısından önemli bir kaynak olmaktadır. Ancak şu da hatırlanmalıdır ki büyüme ve gelişme normları özellikle gelişmekte olan ülkelerde hızla değişiklik gösterebilmektedir. Bu nedenle oluşturulan referans değerlerinin belli aralıklarla tekrar edilmesi ve yeni referans değerlerinin oluşturulması da önem taşımaktadır. Ülkemizde son yıllarda

110

yapılan çalışmaların da referans değerleri oluşturmaya yönelik olması sevindirici gelişmelerdendir.

Çalışmamızda okulöncesi dönem 3-5 yaş arası toplam 324 çocuktan (163 erkek, 161 kız) 13 antropometrik ölçüm alınmıştır. Ölçümler yaş, cinsiyet ve sosyoekonomik düzeylere göre incelenmiştir. Araştırma kapsamında farklı sosyoekonomik düzeye mensup anaokulu çocukları örnekleme dahil edilmiştir.

Gerekli istatistikî analizler yapıldıktan sonra araştırmaya dâhil edilen çocukların ailelerinin genellikle üst ve orta sosyoekonomik düzeyi temsil ettiği görülmüştür.

Anne ve baba eğitim durumlarına bakıldığında ise yüksekokul, üniversite mezunu ebeveynlerin daha fazla olduğu görülmektedir. Yapılan çeşitli çalışmalar anne ve baba eğitim düzeyinin özellikle de anne eğitim düzeyinin yüksek olduğu ve üst sosyoekonomik düzeye dahil edilen çocukların, görece daha kötü koşullarda yaşayan çocuklardan daha iyi gelişim gösterdiklerine vurgu yapmaktadır (Duyar, 1993; Neyzi ve ark., 2008).

Elde edilen antropometrik veriler değerlendirildiğinde, alınan ölçümlerin genel olarak erkek çocuklarda kız çocuklara oranla daha yüksek olduğu görülmüştür.

Yapılan çalışmalar da genellikle erkek çocukların kız çocuklarından daha iri oldukları yönünde sonuçları ortaya koymaktadır. Özellikle ergenlikle beraber her iki cinsiyette de cinsiyete özgü bedensel farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Yaşamın ilk yıllarında bu farklılık çok belirgin değilken özellikle ergenlik dönemine girilmeden önceki ilk birkaç yılda kendini göstermektedir. Kız çocukları ergenlik dönemine erkek çocuklardan yaklaşık olarak 2 yıl erken girmektedir. Tabi ki bireysel farklılıklar da olabilir. Bu nedenle kız çocukları özellikle ergenliğe girmeden önceki dönemde erkek çocuklarından daha hızlı gelişim göstermekte ve kimi zaman onları

111

geçebilmektedirler. Ancak erkek çocuklar ergenlik dönemine girdikten sonra kız çocuklarını geride bırakmaktadırlar. Yapılan çalışmalar erkek çocukların 12-13 yaşta, kız çocukların ise 11-12 yaşta ergenlik dönemine girdiklerine vurgu yapmaktadır (Hermanussen, 2013).

Boy uzunluğu, genetik ve çevresel pek çok faktörden etkilenmektedir.

Çocuğun genetik potansiyelini maksimum düzeyde gösterebilmesi onun maruz kaldığı çevresel şartlara bağlıdır. Boy uzaması, uzun kemiklerin özellikle bacak kemiklerinin uzunlamasına büyümesi ile direkt ilişkilidir. Ergenlik sonuna kadar devam eden süreçte uzun kemiklerin uç kısımlarında bulunan epifiz plakları kapanana kadar, boy uzunluğu artmaya devam etmektedir. Ergenliğin bitmesi ve epifiz plaklarının kaynaşması ile boy uzaması durur ve birey erişkin boyuna ulaşmış olur (Nilsson ve ark., 2005).

Çocuklarda boy uzunluğunun takibi normal büyümenin izlenmesi açısından önem taşımaktadır. Çocukluk döneminde kalınan olumsuz şartlar ve çeşitli hastalıklar gelişim üzerinde de olumsuz etki yaratmaktadır. Bu nedenle boy uzunluğu özellikle yenidoğan dönemde daha sık olmak üzere belli aralıklarla antropometrik ölçümlerle takip edilmelidir (Turan ve ark., 2005; Şehla, 2006).

Çalışmamızda boy uzunluğu ortalama değerleri yaş ve cinsiyetlere göre verilmiştir. Buna ek olarak yaş ve cinsiyetlere göre persentil tabloları oluşturulmuş ve bu değerler persentil eğrileri ile görsel hale getirilmiştir. Ayrıca çocukların sosyoekonomik düzeylere, yaşa ve cinsiyete göre de boy uzunlukları grafiklerle gösterilmiştir. Boy değerlerine bakıldığında cinsiyetler arasında 3-4 yaşta anlamlı farklılık olduğu erkek çocukların değerlerinin kız çocuklardan daha fazla olduğu

112

görülmüştür. 5 yaşta ise kız ve erkek çocuklar arasında istatistikî açıdan bir faklılık gözlenmemiştir. Ancak üst sosyoekonomik düzey 5 yaş kızların değerlerinin orta ve alt sosyoekonomik düzey değerlerinden daha yüksek olduğu göze çarpmaktadır.

Boy persentil değerlerine baktığımızda ise kızların 3. persentil değerlerinin erkek çocuklardan daha yüksek olduğu görülmüştür. Araştırmamızda yer verdiğimiz diğer persentil değerlerinde ise erkek çocukların değerleri kız çocuklardan daha yüksektir. 50. persentile baktığımızda ise boy uzunluğunun yaşla beraber artış gösterdiği ve erkek çocukların kız çocuklardan daha uzun olduğu görülmüştür.

1930’lu yıllarda Tümay tarafından yapılan çalışma ile çalışmamız boy uzunluğu değerleri karşılaştırıldığında o yıllarda yaşayan çocukların boy uzunlularının çalışmamızdaki çocukların boy uzunluklarından oldukça düşük olduğu görülmektedir. Aradan geçen bunca yılda çocukların boy uzunluklarındaki bu artış ülke şartlarının 1930’lardaki zorlu yıllardan günümüze daha iyi bir hale geldiğinin de göstergesi niteliğindedir. Neyzi ve arkadaşları (1978, 2008) ve Şehla (2006) tarafından yapılan çalışmalar ile çalışmamız değerleri karşılaştırıldığında ise 1978 ve 2006 yılı değerlerinin günümüz değerlerinden nispeten daha düşük olduğu ancak 2008 yılı değerlerinin günümüz çalışması değerlerine daha yakın olduğu görülmektedir.

WHO (2007) ve CDC (2000) değerleri ile çalışmamız karılaştırıldığında ise bu iki sağlık örgütünün değerlerinin değerlerimizden daha yüksek olduğu görülmektedir (Tablo 40). Ülkemiz çocuklarının boy uzunluğunun henüz gelişmiş ülkelerde yaşan çocuklarının standartlarına ulaşamadığı anlaşılmaktadır.

113

Sosyoekonomik açıdan boy uzunlularına bakıldığında ise kız ve erkek çocuklarda her 3 sosyoekonomik düzey (alt-orta-üst SED) açısından da değerlerin benzerlik gösterdiği ve anlamlı bir farklılık bulunmadığı ancak nispeten de olsa üst sosyoekonomik düzeyin değerlerinin orta ve alt sosyoekonomik düzeye göre yüksek olduğu görülmektedir (Grafik 3-4). Boy uzunluğu değerlerdeki bu yakınlığın nedeni gelişmekte ola ülkelerde orta-alt SED ve üst SED arasındaki farkın kapanmaya başlamış olmasıyla alakalı olduğu düşünülebilir. Ancak şu da hatırlanmalıdır ki her çocuğun farklı bir büyüme temposu vardır. Çocuklar 0-6 yaş arası dönemde hızlı bir gelişim göstermekte ergenliğe kadar gelişimlerini devam ettirmektedirler. Büyüme ve gelişmenin yavaşladığı ve erişkinliğe ulaşıldığı dönemde sosyoekonomik düzeyler için değerler arasındaki farkın açılabilmesi de muhtemeldir.

Obezite günümüz dünyasının önemli sağlık sorunlarından biri haline gelmiştir. Obezite genel anlamı ile aşırı kilolu olma durumunu akla getirmektedir.

Temel nedenleri dengesiz beslenme ve vücudun yakabileceğinden ve ihtiyaç duyduğundan fazla besin almasıdır. Ağırlık artışı özellikle obezite günümüz dünyasının en büyük sorunlarından biridir. Yetersiz ve dengesiz beslenme ya da aşırı beslenme özellikle büyüme ve gelişme çağındaki çocuklar açısından ilerleyen dönemlerde malnütrisyonun ya da obezitenin ortaya çıkışı ve çeşitli sağlık sorunlarına neden olmasında etkilidir (Duyar, 1993; Pirinçci ve ark., 2011).

Araştırmamız ağırlık değerlerine, cinsiyetler ve yaşlar açısından bakıldığında, kız çocukların ağırlık değerleri, erkek çocuklardan daha düşük bulunmuştur.

Özellikle 3 ve 4 yaşlarda cinsiyetler arasında istatistikî açıdan anlamlı farklılığa rastlanmıştır. Persentil değerleri yaşa ve cinsiyete göre incelendiğinde ise erkek

114

çocuklarda özellikle 90. 95. ve 97. persentil değerlerindeki farklılık göze çarpmaktadır.

Erkek çocukların çevresel koşullardan kızlara oranla daha fazla etkilendiği bilinmektedir. Özellikle ağırlık erkek çocuklarda erken çocukluk dönemde çokça değişken olmaktadır (Duyar, 1993; Hermanussen, 2013). Kız çocukların persentil değerlerine bakıldığında ise erkeklerden farklı olarak 5 yaşta 90. 95. ve 97. persentil değerlerindeki artış göze çarpmaktadır. Bu sonuç, 5 yaş grubuna dahil edilen kız çocuklarından bazılarında kilo alımının fazla olduğuna işaret etmektedir.

Çocuklardaki düzensiz yeme alışkanlıkları ve aşırı fast food tüketimi bu sonucu ortaya çıkarabilmektedir.

Sosyoekonomik açıdan ağırlık değerlerine bakıldığında, özellikle erkek çocukların ağırlık değerlerinin fazlasıyla değişkenlik gösterdiği, bunun da yukarıda bahsedildiği gibi erkek çocukların özellikle erken çocukluk döneminde çevresel şartlara karşı daha hassas olması ile alakalı olduğunu akla getirmektedir. Özelikle 5 yaşta üst sosyoekonomik düzeye dahil edilen çocukların ağırlıklarındaki artış dikkati çekmektedir. Kızlar açısından sosyoekonomik düzeylere göre ağırlığa bakıldığında ağırlığın, yaşla beraber artış gösterdiği ve ağırlık değerlerinin her yaş grubu için üst sosyoekonomik düzeyde daha yüksek olduğu görülmüştür. Bununla beraber sosyoekonomik düzeyler arasında istatistikî açıdan anlamlı bir farklılığa rastlanamamıştır.

Tümay’ın 1938 yılında yaptığı çalışmasındaki ağırlık değerleri çalışmamız ile karşılaştırıldığında, belirgin farklılık göze çarpmaktadır. Özellikle 1930’lu yıllarda ülkenin sahip olduğu olumsuz şartlar da çocukların gelişimlerinde olumsuzlulara yol

115

açmıştır. Tümay’dan sonraki yıllarda, farklı araştırmacılar tarafından 1978, 2006 ve 2008 yıllarında yapılan çalışmalara bakıldığında ağırlık değerlerinin erkek çocuklarda çalışmamızda daha yüksek seyrettiği görülmektedir. Kızlar açısından ise her 3 çalışma ile çalışmamız ağırlık değerleri benzerlik göstermektedir (Neyzi, 1978;

Şehla, 2006; Neyzi ve ark., 2008).

Öztürk ve arkadaşları tarafından Kayseri ilinde yapılan çalışmada 0-18 yaş arası çocuk ve adölesanların büyüme değerleri oluşturulmuştur. Çalışmada 6 yaşa kadar olan dönem 3 aylık dönemlere bölünerek değerlendirilmiştir. Bu çalışmadaki boy ve ağırlık değerlerinin persentil değerleri ile çalışmamız değerlerini karşılaştırdığımızda Kayseri’de yaşayan çocukların Ankara’da yaşayan çocuklarla ağırlık ve boy değerleri açısından benzerlik gösterdiği söylenebilir (Öztürk ve ark., 2011).

WHO (2007) ve CDC (2000) değerlerine bakıldığında ise çalışmamız dâhilindeki erkek çocukların ağırlık değerlerinin daha yüksek olduğu, kızların ağırlık değerlerinin ise WHO ve CDC değerleri ile daha benzer oldğu görülmektedir. Bu sonuç okul öncesi dönem erkek çocuklarındaki kilo artışının önemli olduğunu göstermektedir (Tablo, 40).

Büst yüksekliği omurga gelişiminin dolaylı bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. Omurga uzunluğu büst yüksekliğinin yaklaşık olarak %60’ını oluşturmaktadır (Dimeglio, 2001). Örneklemimizin büst yüksekliği değerlerinin yaşla beraber artış gösterdiği görülmektedir. Özellikle 4-5 yaşta cinsiyetler arasında istatistikî açıdan anlamlı farklılık olduğu görülmektedir. Yaş ve cinsiyetler açısından örneklemin persentil değerlerine bakıldığında, erkek çocukların büst yükseklik

116

persentil değerlerinin kızlardan daha yüksek olduğu görülmektedir. Büst yüksekliği değerlerine sosyoekonomik düzeyler açısından bakıldığında, erkeklerde de kızlarda da her yaş grubunda, üst sosyoekonomik düzey çocukların büst yüksekliği değerleri görece daha yüksek bulunmuştur. Özellikle 3 yaş üst SED kızlarda büst yüksekliğinin çok daha yüksek olduğu görülmektedir.

Büst yüksekliği, boy uzunluğunu da etkilemektedir. Örneklemin, büst yüksekliği ve boy uzunluğunun oranları hesaplanmıştır. Hesaplanan oranlara bakıldığında, erkeklerde ve kızlarda büst yüksekliğinin, boy uzunluğunun yaklaşık

%50’si kadar olduğu görülmektedir. Bulunan bu sonuç Fredriks ve arkadaşları tarafından yapılan çalışma ile de benzerlik göstermektedir. Buna ek olarak kızlarda yaşla beraber oran değerlerinin düşmeye başladığı görülmektedir. Bu oranlar alt ekstremite deformitesi olan çocuklarda boyun hesaplanması açısından yararlı olabilmektedir (Fredriks ve ark., 2004).

Uzun kemiklerin büyüme ve gelişmesi endokrin bezlerden salgılanan salgılar yardımı ile gerçekleşmektedir. Özellikle büyüme hormonu uzun kemiklerin büyümesi üzerinde rol oynamaktadır. Çocuk büyüdükçe epifiz plakları da gelişerek kapanmaya başlar ve ergenliğin sonuna geldiğinde epifiz plakları tamamen kaynaşır (Nilsson ve ark., 2005) . Örneklemimiz okulöncesi dönem çocuklardan oluşmakta olduğu için araştırmaya dâhil edilen çocukların epifiz plakları henüz kaynaşmamıştır bu nedenle uzun kemikler belirli bir tempoda büyümelerine devam etmektedir.

Çocukların uzun kemik gelişimleri değerlendirmek amacıyla, üstkol, önkol ve tümkol uzunluklarına bakıldığında yaşla beraber değerlerin arttığı görülmektedir.

Üstkol uzunluğu değerleri açısından örnekleme bakıldığında, her iki cinsiyette de

117

yaşla beraber artış gösterdiği görülmektedir. Yaş ve cinsiyetler açısından üstkol uzunluğu ortalama değerleri arasında istatistiki açıdan anlamlı bir farklılığa rastlanmamıştır. Ortalama değerlere ek olarak çocukların gelişimlerinin değerlendirilebilmesi ve yapılacak benzer çalışmalara örnek olabilmesi açısından üstkol persentil değerleri ve bu değerlerin grafikleri de oluşturulmuştur. Üstkol değerleri sosyoekonomik açıdan değerlendirildiğinde ise erkeklerde 5 yaşta kızlarda ise 4 ve 5 yaşta üst sosyoekonomik düzey çocuklarının üstkol uzunluklarının orta ve alt sosyoekonomik düzeyden daha yüksek olduğu görülmüştür.

Önkol uzunluğu değerlerine bakıldığında ise üstkol uzunluğundaki gibi ortalama değerlerin yaşla beraber her iki cinsiyette de artış gösterdiği görülmektedir.

Ancak üst koldan farklı olarak önkolda 3 ve 4 yaşta cinsiyetler arasında anlamlı farklılığa rastlanmıştır. Örneklem için oluşturulan persentil değer ve eğrilerine bakıldığında, kız çocuklarının üstkol ve önkol değerlerinin 5 yaşta erkeklere daha yakın olduğu görülmektedir. Bu kız çocuklarının erkek çocuklardan daha erken ergenlik dönemine girmesi ve büyüme hızındaki artışın başlaması ile ilişkilendirilebilir. Önkol uzunluğu değerlerine sosyoekonomik düzeyler açısından bakıldığında ise kızlarda ve erkeklerde yaş arttıkça önkol uzunluk değerlerinin de artış göstermeye başladığı ve sosyoekonomik düzeyler arasındaki farkın belirgin hale gelmeye başladığı görülmektedir.

Genel olarak üstkol ve önkol uzunluklarına bakıldığında, normal büyüyen bir çocukta üst kolun, önkoldan daha uzun olması beklenmektedir. Ülkemizde çocuklar üzerine yapılan çalışmalar da bunu destekler niteliktedir (Şehla, 2006). Örneklemin, Önkol/üstkol oranına baktığımızda ise beklentilere uygun olarak önkolun, üstkoldan daha kısa olduğu ve önkolun üst kolun yaklaşık %70- 80’i kadar olduğu görülmüştür.

118

Buna ek olarak üstkol ve önkol oranı yaşla beraber düşüş göstermiştir. Çalışmamızla benzer şekilde yapılan bir çalışmada İstanbul’da yaşayan 9-72 aylık çocuklardan çeşitli antropometrik ölçümler alınmış ve değerlendirilmiştir. Şehla tarafından yapılan bu çalışmanın sonuçları örneklemimiz açısından değerlendirildiğinde, üstkol ve önkol uzunluklarının çalışmamız değerlerinden daha yüksek olduğu görülmüştür (Şehla, 2006). Araştırmacının örneklemindeki üst sosyoekonomi sınıfa mensup çocuk sayısının fazla olmasının buna neden olabileceği düşünülmektedir. Farklı illerde ve bölgelerde yaşayan çocukların gelişimlerinin farklı olabileceği yapılan çalışmalarda belirtilmiştir. İstanbul ve Ankara’da yaşayan bu çocukların yaşam şekilleri beslenme alışkanlıkları ve hatta yenidoğan dönemde anne sütü kullanım süreleri farklılık gösteriyor olabilir. Kol uzunluklarındaki farklılığın, çocukların yaşam koşullarının farklı olmasından ve genetik yapıdan kaynaklı olması muhtemeldir (Şehla, 2006).

Denizli kırsalında yaşayan 4-5 yaş erkek çocukların üstkol ve önkol uzunluğu değerlerine bakıldığında ise Ankara okulöncesi dönem çocuklarının değerlerinin yüksekliği göze çarpmaktadır (Akın, 2001). Buradan yola çıkılarak kırsal ve kentsel alanda yaşayan çocukların gelişim açısından birbirlerinden farklılık gösterdikleri sonucuna ulaşılabilmektedir.

Çalışmamızda, tümkol uzunluğu ortalama değerleri yaşa ve cinsiyetlere göre hesaplanmıştır. Kız ve erkek çocuklarda yaşla beraber tümkol uzunluğunun artış gösterdiği ve 5 yaşta kız ve erkeklerin değerlerinin birbirine çok yakın olduğu görülmüştür. Yapılan istatistikî analizlerde cinsiyet ve yaşlar arasında anlamlı bir farklılığın olmadığı anlaşılmıştır. Tümkol uzunluğu büyüme döneminde kız ve erkekler arasında ciddi faklılık göstermemektedir.

119

Tümkol uzunluğu persentil değerlerine bakıldığında ise her persentil diliminde, yaşla beraber değerlerin arttığı gözlenmektedir. Sosyoekonomik düzeyler açısından tümkol uzunluğu değerleri karşılaştırıldığında erkek çocuklarda özellikle 5 yaşta üst sosyoekonomik düzey değerlerinin, orta ve alt SED’den görece daha yüksek olduğu görülmektedir. Kızlar açısından sosyoekonomik düzeye göre tümkol uzunluğu değerlerine bakıldığında, 4 ve 5 yaşta üst SED’in değerlerindeki yükseklik göze çarpmaktadır. Bu sonuçlar yaş ilerledikçe özellikle SED’in büyüme üzerindeki etkisini gözler önüne sermektedir. Çocukluğun erken dönemlerinde sosyoekonomik düzeyin büyüme gelişme üzerinde etkisi gözle görülür değildir. Zaman geçtikçe iyi şartlarda yaşayan çocuk genetik potansiyelini, fenotipinde yani fiziksel yapısında daha iyi göstermeye başlamaktadır. Çalışmamız değerleri Akın tarafından Denizli kırsalında yaşayan erkek çocuklar üzerine yapılan çalışmasındaki 4-5 yaş tümkol uzunluğu verileri ile karşılaştırıldığında, çalışmamız tümkol değerlerinin Denizli kırsalı erkek çocuklarından daha yüksek olduğu görülmüştür (Akın, 2001).

Kulaç uzunluğu ve boy uzunluğu yaşla beraber artış göstermektedir. Yapılan bazı çalışmalarda boy uzunluğu ve kulaç uzunluğu arasında az farklılığın olduğu ve bir ilişkinin de varlığından söz edilirken, bazı toplumlar için bu ilişkinin varlığına rastlanamamıştır. yani boy uzunluğu ve kulaç uzunluğu arasında toplumlar arasında da çeşitli farklılıkların görüldüğü söylenmektedir (Zyerev ve Chisi, 2005).

Örneklemimiz açısından kulaç uzunluğu değerleri yaşla beraber artış göstermektedir. Yaş ve cinsiyetler açısından ortalama değerlere bakıldığında 3 ve 4 yaşta kız ve erkek çocuklar arasında ciddi bir istatistiksel anlamlılığa rastlanmıştır. 5 yaşta ise kız ve erkekler açısından kulaç uzunluğunun birbirine 3 ve 4 yaştakinden

120

daha yakın olduğu görülmektedir. Kulaç uzunluğu persentil değerlerine bakıldığında 97. persentil değerlerinin yüksek olduğu görülmektedir.

Sosyoekonomik açıdan kulaç uzunluğu, erkek çocuklarda 5 yaşta üst sosyoekonomik düzeyde, orta ve alt SED’den daha yüksek bulunmuştur. Kız çocuklarda ise 3 ve 5 yaşta SED’ler arasındaki farklılık göze çarpmaktadır. Özellikle 5 yaşta kulaç uzunluğu oldukça artmış ve orta-alt sınıfa göre daha yüksek değerler göstermiştir.

Kulaç uzunluğu ve boy uzunluğu genelde birbirine yakın değerler göstermektedir (Zverev ve Chisi, 2005). Örneklem açısından kulaç uzunluğu ve boy uzunlukları yaşla beraber her iki cinsiyette de artış göstermiştir. Kulaç Uzunluğu/Boy uzunluğu oranına bakıldığında her iki cinsiyette ve her üç yaş grubunda, boy uzunluklarının kulaç uzunluklarından daha yüksek olduğu görülmektedir. Buna ek olarak bu oranlardan erkek ve kız çocuklarda kulaç uzunluğu değerlerinin boy uzunluğuna yaklaşmaya başladığı görülmektedir. Genel anlamda oranlar kulaç uzunluğunun, boy uzunluğunun %96-98’i kadar olduğunu göstermektedir (Tablo 36).

Boy uzunluğu üzerinde, bacak uzunluğunun etkisi olduğu bilinmektedir (Fredriks, 2005). Örneklemimiz üst bacak uzunlukları, yaşla beraber artış göstermektedir. 3 yaş dışında kız çocukların üst bacak uzunlukları erkeklere göre nispeten daha yüksek bulunmuştur. Ancak kız ve erkek çocukların üst bacak uzunlukları arasında istatistikî açıdan anlamlı bir farklılığa rastlanmamıştır. Yaş ve cinsiyetler açısından persentil değerleri ve eğrilerine bakıldığında ise persentil değerlerinin artış gösterdiği görülmektedir.

121

Sosyoekonomik açıdan üst bacak uzunlukları özellikle 3 yaş erkek çocuklarda üst ve alt sosyoekonomik düzeyler arasında istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,05). Kızlarda ise özellikle 3 yaştan sonra üst sosyoekonomik düzeye dâhil edilen çocukların üst bacak uzunluklarındaki artış dikkati çekmektedir.

Alt bacak uzunluğu değerleri açısından örneklemimiz değerlendirilmiş yaşa ve cinsiyete göre ortalama değerler ve persentil değerleri oluşturulmuştur. Ortalama alt bacak uzunluğu değerlerine baktığımızda erkek çocuklarda alt bacak uzunluğu değerlerinin kız çocuklara nazaran daha uzun olduğu görülmektedir. 3-4 yaşta ise alt bacak uzunluğu değerlerinde cinsiyetler arasında istatistikî açıdan anlamlı farklılığa rastlanmıştır. Persentil değer ve eğrilerine bakıldığında ise erkek çocukların 90. 95.

ve 97. persentil değerlerindeki yükseklik dikkati çekmektedir. Sosyoekonomik açıdan alt bacak uzunlukları değerlendirildiğinde her iki cinsiyette de üst sosyoekonomik düzey değerlerinin orta ve alt sosyoekonomik düzeyden daha yüksek olduğu görülmektedir. Ancak her iki cinsiyette de istatistikî açıdan anlamlı farklılığa rastlanmamıştır. Özellikle erkek çocuklarda sosyoekonomik düzeyler açısından değerlerin daha değişken olduğu görülmektedir. Bu da daha önce bahsedildiği gibi erkeklerin kızlara göre çevresel şartlardan daha çok etkilendiği konusunu akla getirmektedir (Duyar, 1993).

Üst ve alt bacak uzunluğu değerlerimiz Şehla tarafından İstanbul’da yapılan çalışma değerleri ile karşılaştırıldığında, İstanbul çocuklarının üst ve alt bacak uzunluk değerlerinin çalışmamız değerlerinden farkın özellikle alt bacak uzunluklarında daha yüksek olduğu görülmektedir. Alt bacak uzunlukları arasındaki bu denli farkın metodolojik farklılığı akla getirmektedir. Denizli kırsalında yapılan çalışmanın 4-5 yaş, üst bacak ve alt bacak değerleri ile çalışmamız değerleri

122

karşılaştırıldığında ise alt bacak uzunluğu değerlerinin çalışmamız değerlerinden daha yüksek olduğu görülmüştür (Akın, 2001).

Alt ekstremite içinde, femur (üst bacak), tibiadan (alt bacak) daha uzundur.

İlk 5 yaşta uzun kemiklerde büyüme adölesan döneme kadar hızla devam etmektedir.

Bu dönemde femur her yıl 0,7 ile 1 cm arasında uzamaktadır. Adölesan dönemle beraber, femur uzama hızında artış görülmektedir. Yapılan araştırmalarda tibia uzunluğunun, femur uzunluğunun yaklaşık %80’i kadar olduğu belirtilmektedir (Dimeglio, 2001). Örneklem açısından alt bacak/üst bacak uzunluğu değerlerine bakıldığında, erkeklerde alt bacak uzunluğunun, üst bacak uzunluğunun yaklaşık

%75’i olduğu özellikle 5 yaşta erkek çocuklarda alt bacak uzunluğu değerinin üst bacak uzunluğu değerine yaklaşmaya başladığı görülmüştür. Kızlardaki orana bakıldığında ise alt bacağın üst bacağın yaklaşık %70’i kadar olduğu görülmektedir (Tablo 38). Erkek çocuklarda femur ve tibia arasındaki uzunluk farkı daha azken, kızlarda bu fark daha fazladır.

Alt ekstremiteler, üst ekstremitelerden daha uzun olma eğilimindedir ve sağlıklı çocuklar bu yönde gelişimlerini devam ettirir (Dimeglio, 2001). Yaş ve cinsiyetler açısından alt taraf uzunluğu değerleri 5 yaşa kadar erkek çocuklarda yüksekken, 5 yaşta değerlerin her iki cinsiyette de benzer olduğu görülmektedir. Alt taraf uzunlukları arasında cinsiyet ve yaş açısından istatistiksel anlamlılığa rastlanmamıştır. Persentil değerlerine bakıldığında ise kız çocuklarının 75. 90. 95. ve 97. persentil değerlerinin erkek çocuklardan yüksek olduğu dikkati çekmektedir.

Sosyoekonomik düzeyler açısından çocukların alt taraf yükseklikleri değerlendirildiğinde değerlerin her 3 yaş grubunda ve her iki cinsiyette de düzenli

123

olarak artış gösterdiği anlaşılmaktadır. Özellikle 3 yaş erkek çocuklarda alt taraf uzunluğu değerlerinin sosyoekonomik düzeylere göre daha fazla değişkenlik gösterdiği ve istatistikî açıdan orta ve alt sosyoekonomik düzeyden farklılık gösterdiği anlaşılmaktadır. Kızlarda ise 5 yaşta üst sosyoekonomik düzeyde alt taraf uzunluğunun daha yüksek olduğu görülmektedir. Alt taraf uzunluğu Denizli kırsalında yaşayan 4-5 yaş erkek çocukların değerleri ile karşılaştırıldığında Çalışmamız değerlerinin daha yüksek olduğu görülmüştür (Akın, 2001).

Alt taraf yüksekliği boy uzunluğu üzerinde etkilidir. Yaşla beraber artış göstermektedir. Çalışmamızda da buna paralel olarak yaşla beraber alt taraf yüksekliği değerlerinde artış görülmektedir. Erkek çocukların alt taraf yüksekliklerinin kızlardan daha fazla olduğu ve 5 yaş kız ve erkek çocuklarda değerlerin birbirine iyice yaklaştığı görülmektedir. Ancak kız ve erkek çocuklar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılığa rastlanmamıştır.

Sosyoekonomik açıdan alt taraf yüksekliği değerlerine bakıldığında ise, özellikle 3 yaşta üst ve alt SED’de anlamlı farklılık göstermiştir. 4 yaş üst-orta ve alt SED erkek çocuklarda değerler birbirine yaklaşırken 5 yaşta üst SED’in orta ve alt SED’i geçtiği görülmektedir. Kızlarda ise hem 3 hem de 4 yaşta değerler birbirine daha yakın iken, 5 yaşla beraber üst SED’in, orta ve alt SED’i geçtiği görülmekte, ancak istatistikî bir anlamlılık bulunmamaktadır.

Çalışmamıza dâhil edilen okulöncesi dönem çocukların boy uzunluğu ve alt taraf yüksekliği oranına bakıldığında alt taraf yüksekliğinin, kız ve erkek çocuklarda boy uzunluğunun %50’sini oluşturduğu görülmektedir. Alt taraf yüksekliği ve kulaç uzunluğu oranına bakıldığında ise tıpkı boy uzunluğundaki gibi alt taraf

124

yüksekliğinin, kulaç uzunluğunun yaklaşık olarak %50’si kadar olduğu görülmektedir. Büst yüksekliği ve alt taraf yüksekliği oranına bakıldığında ise büst yüksekliğinin, alt taraf yüksekliğinden görece daha uzun olduğu ancak yaşla beraber her iki cinsiyette de alt taraf ve büst yüksekliği arasındaki farkın azalmaya başladığı görülmektedir (Tablo 35).

Diz yüksekliği değerlerine yaş ve cinsiyetler açısından bakıldığında değerlerin yaşla beraber artış gösterdiği görülmüştür. Diz yüksekliği değerleri cinsiyetler arasında özellikle 3 yaş ve 4 yaşta istatistiksel açıdan anlamlı farklılığa rastlanmıştır. Bulunan ortalama değerler erkek çocuklarda, her yaş grubunda kız çocuklardan daha yüksek bulunmuştur. Persentil değerlerine bakıldığında ise kız çocuklarda 5 yaşta 90. 95. ve 97. persentil değerlerinin diğerlerinden çok daha yüksek olduğu görülmektedir. 5 yaşta örneklemdeki bazı kız çocuklarında büyüme temposundaki hızlanma bu değerlerin yüksek olmasına neden olmuş olabilir.

Sosyoekonomik açıdan diz yüksekliği değerleri erkek çocuklarda, 3 ve 4 yaşta birbirine oldukça yakın seyrederken, erkeklerde 5 yaşla beraber üst sosyoekonomik düzey çocukların diz yükseklerindeki artış dikkati çekmektedir. Kız çocuklara bakıldığında ise erkeklerden farklı olarak üst sosyoekonomik düzeye dahil edilen kızların her üç yaş grubunda da değerlerinin yüksek seyrettiği görülmektedir.

Buna ek olarak 3 yaş kızlarda üst ve alt sosyoekonomik düzeyler arasında istatistiki açıdan anlamlı farklılığa rastlanmıştır (p<0,05).

Diz ve dirsek genişliği ölçümleri de uzun kemik büyümesinin değerlendirilmesinde kullanılmaktadır. Çalışmamız kapsamındaki diz ve dirsek genişliklerine baktığımızda yaşla beraber değerlerin artış gösterdiğini görmekteyiz.

125

Yaşlar ve cinsiyetler arasındaki değerlere bakıldığında her üç yaş grubunda da dirsek genişliği değerlerinin erkek çocuklarda daha yüksek olduğu, buna ek olarak 3 ve 4 yaşta kız ve erkek çocuklar arasında istatistiki açıdan anlamlı farklılık olduğu görülmüştür. Buradan yola çıkarak erkek çocuklarda kemik yapısının kızlardan daha kütlevi olduğunu söylemek mümkündür. Hayatın ilk birkaç yılında büyüme hızla devam etmekteyken özellikle ilerleyen yaşlarda cinsiyetler arasında kemik gelişimi açısından da farklılıklar görülmektedir (Hermanussen, 2013). Diz genişliğine bakıldığında ise yaşla beraber her iki cinsiyette de değerlerin artış gösterdiği görülmüştür. Yaşlar ve cinsiyetler açısından kız ve erkeklerin diz genişliği arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olduğu görülmüştür. Özellikle 3 ve 4 yaştaki istatistiksel anlamlılık çok güçlüdür (Tablo 28). Bu sonuca göre erkek çocukların kemiklerinin kız çocuklara oranla daha iri olduğu düşünülebilir. Diz ve dirsek genişliği değerleri Akın’ın çalışmasına dâhil ettiği Denizli ili kırsal kesimde yaşayan 4-5 yaş grubu erkek çocuklardan görece daha yüksektir. Bu ufak farklılığın sebebi kırsal ve kentsel alanda yaşayan çocukların gelişimlerinin de farklı olmasından kaynaklanıyor olmasıdır (Akın, 2001).

Diz ve dirsek genişliklerinin persentil değerleri örneklemimiz çocuklarının yaşla beraber gelişimin devam ettiğini göstermektedir. Kol ve bacak kemiklerindeki büyümeye paralel olarak kondül genişliklerinde de artışın olması beklenen bir sonuçtur. Buna ek olarak erkeklerde kemik gelişiminin kızlardan daha belirgin olması da erkeklerdeki diz ve dirsek genişliği değerlerinin kızlardan yüksek oluşunu açıklar niteliktedir. Literatürde yapılan okulöncesi fiziksel büyüme çalışmalarının azlığı nedeniyle bu değerlerin yapılacak benzer çalışmalara kaynak oluşturması sevindirici bir gelişme olacaktır.

Benzer Belgeler