• Sonuç bulunamadı

FARKLI SOSYO-EKONOMİK DÜZEYDEKİ OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLARIN BÜYÜME - GELİŞME DURUMLARININ BELİRLENMESİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "FARKLI SOSYO-EKONOMİK DÜZEYDEKİ OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLARIN BÜYÜME - GELİŞME DURUMLARININ BELİRLENMESİ"

Copied!
160
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ANTROPOLOJİ (FİZİK ANTROPOLOJİ) ANABİLİM DALI

FARKLI SOSYO-EKONOMİK DÜZEYDEKİ OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLARIN BÜYÜME - GELİŞME DURUMLARININ BELİRLENMESİ

Yüksek Lisans Tezi

Ayşegül ÖZDEMİR

Ankara–2015

(2)

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ANTROPOLOJİ (FİZİK ANTROPOLOJİ) ANABİLİM DALI

FARKLI SOSYO-EKONOMİK DÜZEYDEKİ OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLARIN BÜYÜME - GELİŞME DURUMLARININ BELİRLENMESİ

Yüksek Lisans Tezi

Ayşegül ÖZDEMİR

Tez Danışmanı

Prof. Dr. Başak KOCA ÖZER

Ankara–2015

(3)

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ANTROPOLOJİ (FİZİK ANTROPOLOJİ) ANABİLİM DALI

FARKLI SOSYO-EKONOMİK DÜZEYDEKİ OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLARIN BÜYÜME - GELİŞME DURUMLARININ BELİRLENMESİ

Yüksek Lisans Tezi

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Başak KOCA ÖZER

Tez Jürisi Üyeleri

Adı ve Soyadı İmzası

……… ……….

……… ………

……… ..………..

……… ..………..

……… ………

………. ………

Tez Sınavı Tarihi: ……….

(4)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE

Bu belge ile, bu tezdeki bütün bilgilerin akademik kurallara ve etik davranış ilkelerine uygun olarak toplanıp sunulduğunu beyan ederim. Bu kural ve ilkelerin gereği olarak, çalışmada bana ait olmayan tüm veri, düşünce ve sonuçları andığımı ve kaynağını gösterdiğimi ayrıca beyan ederim.(……/……/200…)

Tezi Hazırlayan Öğrencinin Adı ve Soyadı

………

İmzası

………

(5)

I İçindekiler

Tablolar Dizini ... III Grafikler Dizini ... VII Şekiller Dizini ... XII Önsöz ... XIII

Giriş ... 1

1.Bölüm: Antropoloji ve Antropometri... 3

1.1.Antropoloji nedir? ... 3

1.2.Antropometri Nedir? ... 4

1.2.1.Antropoloji’de Antropometrinin Yeri, Önemi ve Kullanım Alanları ... 5

2.Bölüm: İnsanda Büyüme ve Gelişme ... 7

2.1.Büyüme ve Gelişme Nedir? ... 7

2.1.1.Okul Öncesi Dönem Çocuklarında Büyüme ve Gelişme ... 9

2.2.Büyüme ve Gelişmeye Etki Eden Faktörler ... 9

2.2.1.Hormonlar ... 9

2.2.2.Çevre ... 12

2.2.3.Genetik ... 14

2.4.İnsanda İskelet Gelişimi ... 16

2.4.1.Kemik Doku, Oluşumu ve Gelişimi ... 16

2.4.1.1.İntramemranöz Kemik Oluşumu ... 17

2.4.1.2.Kondral Kemik Oluşumu ... 17

(6)

II

2.4.2.Uzun Kemiklerin Büyümesi ... 18

2.4.2.1.Uzun Kemiklerin Büyümesini Etkileyen Genetik ve Çevresel Faktörler ... 20

3.Bölüm: Fiziksel Büyüme Çalışmalarına Genel Bakış ... 22

3.1.Türkiye’de Okulöncesi Dönem ve Okul Çocukları Üzerine Yapılan Fiziksel Büyüme Çalışmalarına Genel Bakış ... 30

4.Bölüm: Materyal ve Metot ... 40

4.1. Konu ve Amaç... 40

4.2. Materyal ... 41

4.3. Metot ... 42

4.4. Veri Analizi ... 42

5.Bölüm: Bulgular ... 44

5.1. Sosyo-demografik Bulgular ... 44

5.2. Antropometrik Bulgular ... 47

6. Bölüm :Tartışma ... 108

Sonuç ... 130

Özet ... 132

Summary ... 133

Kaynakça ... 134

Ekler………..144

(7)

III Tablolar Dizini

Tablo 1: Araştırmaya dahil edilen okulöncesi dönem çocuklarının yaşa ve cinsiyete

göre dağılımı………...………41

Tablo 2: Erkek ve kız çocuklarının anne ve baba eğitim durumu dağılımları…..….44

Tablo 3: Anne ve baba meslek grubu dağılımları……….……..45

Tablo 4: Sosyoekonomik düzeyin (SED) yaş ve cinsiyetlere göre dağılımı………..46

Tablo 5: Antropometrik ölçümlerin yaş ve cinsiyetlere göre ortalama değerleri………..…49

Tablo 6: Yaşlara ve cinsiyetlere göre boy uzunluğu ortalama değerleri………50

Tablo 7: Yaşa ve cinsiyete göre boy persentil değerleri………...…..50

Tablo 8: Yaşlara ve cinsiyetlere göre ağırlık ortalama değerleri………...….54

Tablo 9: Yaşa ve cinsiyete göre ağırlık persentil değerleri……….……..54

Tablo 10: Yaşlara ve cinsiyetlere göre büst yüksekliği ortalama değerleri…………58

Tablo 11: Yaşa ve cinsiyete göre büst yüksekliği persentil değerleri………...……..58

Tablo 12: Yaşa ve cinsiyete göre ortalama üstkol uzunluğu değerleri……...………62

(8)

IV

Tablo 13: Yaşa ve cinsiyete göre üstkol uzunluğu persentil değerleri…………..….62

Tablo 14: Yaşlara ve cinsiyetlere önkol uzunluğu ortalama değerleri………...66

Tablo 15: Yaşa ve cinsiyete göre önkol uzunluğu persentil değerleri…………...….66

Tablo 16: Yaşlara ve cinsiyetlere göre tümkol uzunluğu ortalama değerleri….……70

Tablo 17: Yaşa ve cinsiyete göre tümkol uzunluğu persentil değerleri………..……70

Tablo 18: Yaşlara ve cinsiyetlere göre kulaç uzunluğu (span) ortalama değerleri……….…….74

Tablo 19: Yaşa ve cinsiyete göre kulaç uzunluğu (span) persentil değerleri…….…74

Tablo 20: Yaşlara ve cinsiyetlere göre üst bacak uzunluğu ortalama değerleri………..…78

Tablo 21: Yaşa ve cinsiyete göre üst bacak uzunluğu persentil değerleri……….…….78

Tablo 22: Yaşlara ve cinsiyetlere göre alt bacak uzunluğu ortalama değerleri…….82

Tablo 23: Yaşa ve cinsiyete göre alt bacak uzunluğu persentil değerleri……….…..82

Tablo 24: Yaşlara ve cinsiyetlere göre diz yüksekliği ortalama değerleri…….….…86

Tablo 25: Yaşa ve cinsiyete göre diz yüksekliği persentil değerleri…………..……86

Tablo 26: Yaşlara ve cinsiyetlere göre alt taraf yüksekliği ortalama değerleri………....90

(9)

V

Tablo 27: Yaşa ve cinsiyete göre alttaraf yüksekliği persentil değerleri…………..90

Tablo 28: Yaşlara ve cinsiyetlere göre diz genişliği ortalama değerleri.………...95

Tablo 29: Yaşa ve cinsiyete göre diz genişliği persentil değerleri………95

Tablo 30: Yaşlara ve cinsiyetlere göre dirsek genişliği ortalama değerleri………...….99

Tablo 31: Yaşa ve cinsiyete göre dirsek genişliği persentil değerleri………99

Tablo 32: Boy uzunluğu, büst yüksekliği ortalama değerleri ve büst/boy uzunluğunun yaş ve cinsiyete göre oranları………..……….………….102

Tablo 33: Alt taraf yüksekliği, boy uzunluğu ortalama değerleri ve alt taraf/ boy uzunluğunun yaş ve cinsiyete göre oranları………..103

Tablo 34: Önkol uzunluğu, üstkol uzunluğu ortalama değerleri ve önkol/üstkol uzunluğunun yaş ve cinsiyete göre oranları………..103

Tablo 35: Önkol uzunluğu, üstkol uzunluğu ortalama değerleri ve önkol/üstkol uzunluğunun yaş ve cinsiyete göre oranları………..………104

Tablo 36: Kulaç uzunluğu (span), boy uzunluğu ortalama değerleri ve kulaç uzunluğu/boy uzunluğunun yaş ve cinsiyete göre oranları………...………105

(10)

VI

Tablo 37: Alt taraf yüksekliği, kulaç uzunluğu (span) ortalama değerleri ve alt taraf yüksekliği/kulç uzunluğunun yaş ve cinsiyete göre oranları………...……….105

Tablo 38: Önkol uzunluğu, üstkol uzunluğu ortalama değerleri ve önkol/üstkol uzunluğunun yaş ve cinsiyete göre oranları………..…106

Tablo 39: Çalışmada kullanılan antropometrik ölçümlerin korelasyonu ve anlamlılık düzeyleri………..……..107

Tablo 40: Ülkemizde yapılan çeşitli çalışmalarla çalışmamız bazı verilerinin karşılaştırılması (Erkekler)………128

Tablo 41: Ülkemizde yapılan çeşitli çalışmalarla çalışmamız bazı verilerinin karşılaştırılması (Kızlar)……….……..129

(11)

VII Grafikler Dizini

Grafik 1: Erkek çocukların yaşa göre boy persentil eğrileri……….……..51

Grafik 2: Kız çocukların yaşa göre boy persentil eğrileri………..……….51

Grafik 3: Erkek çocukların boy uzunluğu değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi………..52

Grafik 4: Kız çocukların boy uzunluğu değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi………..………..………..53

Grafik 5: Erkek çocukların yaşa göre ağırlık persentil eğrileri………….………….55

Grafik 6: Kız çocukların yaşa göre ağırlık persentil eğrileri………..………55

Grafik 7: Erkek çocukların ağırlık değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi………...……….56

Grafik 8: Kız çocukların ağırlık değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi………57 Grafik 9: Erkek çocukların yaşa göre büst yüksekliği persentil eğrileri………..………..…….59

Grafik 10: Kız çocukların yaşa göre büst yüksekliği persentil eğrileri……….…….59

Grafik 11: Erkek çocukların büst yüksekliği değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi………..60

(12)

VIII

Grafik 12: Kız çocukların büst yüksekliği değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi……….…….61

Grafik 13: Erkek çocukların yaşa göre üstkol uzunluğu persentil eğrileri………….63

Grafik 14: Kız çocukların yaşa göre üstkol uzunluğu persentil eğrileri……….63

Grafik 15: Erkek çocukların üstkol uzunluğu değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi………..……64

Grafik 16: Kız çocukların üstkol uzunluğu değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi. ………..…….……65

Grafik 17: Erkek çocukların yaşa göre önkol uzunluğu persentil eğrileri……….….67

Grafik 18: Kız çocukların yaşa göre önkol uzunluğu persentil eğrileri………..……67

Grafik 19: Erkek çocukların önkol uzunluğu değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi……….….68

Grafik 20: Kız çocukların önkol uzunluğu değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi……….….69

Grafik 21: Erkek çocukların yaşa göre tümkol uzunluğu persentil eğrileri……..….71

Grafik 22: Kız çocukların yaşa göre tümkol uzunluğu persentil eğrileri……….…...71 Grafik 23: Erkek çocukların tümkol uzunluğu değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi………..72

(13)

IX

Grafik 24: Kız çocukların tümkol uzunluğu değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi……….……….73

Grafik 25: Erkek çocukların yaşa göre kulaç uzunluğu (span) persentil eğrileri………...…………..75

Grafik 26: Erkek çocukların yaşa göre kulaç uzunluğu (span) persentil eğrileri……….……75

Grafik 27: Erkek çocukların span (kulaç uzunluğu) değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi………..……..76 Grafik 28: Kız çocukların büst yüksekliği değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi………..77

Grafik 29: Erkek çocukların yaşa göre üst bacak uzunluğu persentil eğrileri……….79

Grafik 30: Kız çocukların yaşa göre üst bacak uzunluğu persentil eğrileri…………79

Grafik 31: Erkek çocukların üst bacak uzunluğu değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi……….…80

Grafik 32: Kız çocukların üst bacak uzunluğu değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi………..81

Grafik 33: Erkek çocukların yaşa göre alt bacak uzunluğu persentil eğrileri……….…83

Grafik 34: Kız çocukların yaşa göre alt bacak uzunluğu persentil eğrileri……….……83

(14)

X

Grafik 35: Erkek çocukların alt bacak uzunluğu değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi……….……84

Grafik 36: Kız çocukların alt bacak uzunluğu değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi……….……85

Grafik 37: Erkek çocukların yaşa göre diz yüksekliği persentil eğrileri………87

Grafik 38: Kız çocukların yaşa göre diz yüksekliği persentil eğrileri………87

Grafik 39: Erkek çocukların diz yüksekliği değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi……….88

Grafik 40: Kız çocukların diz yüksekliği değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi………89

Grafik 41: Erkek çocukların yaşa göre alt taraf yüksekliği persentil eğrileri………..….91

Grafik 42: Kız çocukların yaşa göre alt taraf yüksekliği persentil eğrileri………..….91

Grafik 43: Erkek çocukların alt taraf yüksekliği değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi………92

Grafik 44: Kız çocukların alt taraf yüksekliği değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi………93

Grafik 45: Erkek çocukların yaşa göre diz genişliği persentil eğrileri……….……..96

(15)

XI

Grafik 46: Kız çocukların yaşa göre diz genişliği persentil eğrileri………….……96

Grafik 47: Erkek çocukların diz genişliği değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi………97

Grafik 48: Kız çocukların diz genişliği değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi………..……98

Grafik 49: Erkek çocukların yaşa göre dirsek genişliği persentil eğrileri………..….100

Grafik 50: Kız çocukların yaşa göre dirsek genişliği persentil eğrileri………..….100

Grafik 51: Erkek çocukların dirsek genişliği değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi………101

Grafik 52: Kız çocukların dirsek genişliği değerlerinin yaşa ve sosyoekonomik düzeylere (SED) göre değişimi………101

(16)

XII Şekiller Dizini

Şekil 1: 0-5 yaş arası erkek (üst) ve kız (alt) boy persentil eğrileri (WHO, 2007)………..….24

Şekil 2: 0-5 yaş arası erkek (üst) ve kız (alt) ağırlık persentil eğrileri (WHO, 2007)……….………..25 Şekil 3: 2-20 yaş arası erkek ve kız boy ve ağırlık persentil eğrileri (CDC, 2000)………..………26

(17)

XIII Önsöz

Büyüme ve gelişme insan hayatının en önemli dönemlerinden birini oluşturmaktadır. Yapılan bu çalışmada farklı sosyoekonomik düzeye mensup okulöncesi dönem çocuklarının büyümelerine ilişkin genel değerlendirmeler yapılmaya çalışılmıştır. Tez konumun ortaya çıkışında bana yardımcı olan, değerli fikirlerini ve her türlü desteğini benden esirgemeyen, tez danışmanım Prof. Dr.

Başak Koca Özer’e, tez çalışmam sırasında desteklerini esirgemeyen Prof. Dr.

Neriman Aral’a, Doç. Dr. Müdriye Yıldız Bıçakçı’ya, Uzman Ece Özdoğan’a ve Doç. Dr. Serpil Eroğlu Çelebi’ye, alan araştırmam sırasında antropometrik ölçümlerin alınması konusunda bana yardımcı olan arkadaşlarım Araş. Gör. Sibel Önal, Cansev Meşe, Kübra Baran, Esra Baş, Pelin Küçük’e ve her zaman yanımda olup beni destekleyen aileme çok teşekkür ederim.

(18)

1 Giriş

Büyüme ve gelişme insan hayatındaki en önemli dönemlerden biridir. Anne karnından başlayarak erişkinliğe kadar insanın büyüme ve gelişimi devam etmektedir. Özellikle doğum sonrası dönemdeki ilk bir yılda çocuğun büyümesi hızlı seyreder. Anaokulu ve okul döneminde çocuğun büyümesi bebeklik dönemine oranla daha yavaş ilerlemektedir (Lejarraga., 2002).

Büyüme ve gelişme bir tempo içinde devam eder. Büyüme ve gelişme hızı her yaşta ve her bireyde farklılık göstermektedir (Malina ve Bouchard, 1991).

Çocukların fiziksel büyümelerinin değerlendirilmesinde ve takibinde antropometri sıklıkla kullanılan bir tekniktir. Özellikle yeni doğan dönemden itibaren çocukların boy, ağırlık, baş çevresi vb fiziksel özelliklerinin takibi yapılarak çocuğun gelişiminin normal seyredip seyretmediği konusunda fikir edilebilmektedir (Akın, 1995; Günay ve ark., 1990).

Büyüme ve gelişme çalışmalarında özellikle boy ve kilonun takibi sıklıkla kullanılan iki antropometrik ölçümdür. Boy uzunluğu çocukluk yenidoğan dönemden başlar adölesan dönemde atak yapar ve çocuk yetişkin boyuna ulaşır. Boy uzunluğu ve ağırlık artışına bakıldığında, yenidoğan dönem ve erken çocukluk döneminde boy uzunluğu ve ağırlık artışı daha fazladır. Genel olarak yenidoğan dönemde ve erken çocukluk döneminde hem kızlar hem de erkeklerde büyüme hızı yüksektir. Orta çocukluk döneminde boy uzunluğu ve ağırlık artışı daha durağan halde iken adölesan dönemle beraber tekrar artış görülmektedir (Malina ve Bouchard, 1991).

(19)

2

Büyüme ve gelişme üzerinde pek çok faktörün etkisinden söz edilmektedir.

Genetik ve çevresel faktörler bir çocuğun gelişiminde beraber etki göstermektedir.

Özellikle okulöncesi dönemde çocuğun maruz kaldığı çevresel şartlar ve beslenme durumu yetişkinlik çağına yapılan yatırımdır. Ailenin eğitim ve sosyoekonomik düzey çocuğun büyüme ve gelişmesi üzerinde etkilidir. Sosyoekonomik düzeyi iyi olan çocukların sosyoekonomik düzeyi daha kötü olan çocuklara göre aynı yaş grubunda daha iyi gelişim göstermektedir (Malina ve Bouchard, 1991).

Çocuğun normal gelişip gelişmediğinin takibinin yapılması, çocuğun ileriki yaşamı açısından önem taşımaktadır. Bu bağlamda okul öncesi çocuklara yönelik yapılacak çalışmalar da herhangi bir gelişimsel bozukluğun tespiti ve önleminin alınabilmesi açısından önem taşımaktadır (Lejarraga, 2002).

Okul öncesi dönemde çocuklar hızlı gelişim gösterirler ve çevrenin etkilerine oldukça açıktırlar. Bu dönemde çocuklar hem bilişsel hem sosyal hem de motor gelişimlerini devam ettirmektedirler. Bir toplumun çocuklarının büyüme standartlarının oluşturulması ve bilinmesi de çocuklara yönelik hizmetler ve yapılan çeşitli çalışmaların değerlendirilmesi açısından önemlidir (Lejarraga., 2002; Fidancı, 2015).

(20)

3 1. Bölüm: Antropoloji ve Antropometri

1.1.Antropoloji nedir?

Antropoloji yunanca kökenli bir kelimedir ve insanbilim anlamına gelmektedir. Antropoloji bilimi insanı biyo-kültürel bir varlık olarak ele almakta evrimsel süreci konusunda çalışmalar gerçekleştirmekte ve çevresiyle bir bütün olarak değerlendirmektedir. Antropoloji, insan odaklı bir bilim dalı olması sebebiyle insanın dâhil edilebileceği pek çok bilim ile de ortak çalışmalar yapmaktadır.

Amerika ve Kanada gibi ülkelerde antropoloji; sosyal antropoloji, arkeoloji ve biyolojik antropoloji olmak üzere 3 alt dala ayrılmaktadır. Bazı ülkeler bu gruba linguistik antropolojiyi de dâhil etmektedirler. Ülkemizde ise antropoloji; sosyal antropoloji, paleoantropoloji ve fizik antropoloji olmak üzere üç alt dala ayrılmaktadır (Stein ve Rowe, 2006; Jurmain ve ark., 2009).

Antropoloji’nin Türkiye’deki gelişimi cumhuriyetle beraber başlamıştır.

Mustafa Kemal Atatürk özellikle antropoloji ve arkeolojinin ülkemizde geliştirilmesi konusuna oldukça önem vermiş ve desteklemiştir. Buna yönelik olarak 1925 yılında Türk Antropoloji Enstitüsü İstanbul’da kurulmuş ve başına Ord. Prof. Dr. Şevket Aziz Kansu getirilmiştir. İzleyen yıllarda İstanbul ve Ankara Üniversitelerinde kurulan Antropoloji bölümleri ile eğitim ve öğretim faaliyetine başlamıştır.

Günümüzde ise kurulan yeni üniversitelerde açılan antropoloji bölümleriyle gelişimine devam etmektedir (Özbek, 1998).

(21)

4 1.2.Antropometri Nedir?

Antropometri ,insan vücut ölçümlerinin oransal olarak çalışılmasına dayalı bir tekniktir (Hall ve ark., 2007; ITCA WIC, 2013). Antropometri tekniğinin temeli oldukça eski dönemlere dayanmaktadır. Rönesansa kadar olan dönemde, Leonardo ve Dürer gibi bilim insanları vücut yapısıyla ve oranlarıyla ilgilenmişlerdir. 18.

yüzyıla gelindiğinde ise literatürde de antropometri ile ilgili çalışmalar ortaya çıkmıştır. Çeşitli araştırmalarla, askerlerin ve ordu mensuplarının boylarının zaman zaman kayıt altına alındığı belirtilmektedir. L.G. Roederer 1753 yılında yeni doğanlar üzerinde ilk kesitsel çalışmalarını gerçekleştirmiştir. Sonraki dönemde ise 1759 ve 1777 yılları arasında Montebelliard, kendi oğlu üzerinde büyüme ve gelişme değerlendirilmesi amacıyla altı aylık periyotlarla boy ölçümü alarak uzunlamasına (longitidunal) bir çalışma gerçekleştirmiştir. 19. yüzyıla gelindiğinde ise antropometrik çalışmaların giderek arttığı görülmektedir (Ulijazsek ve Mascie- Taylor, 1994).

Çeşitli ülkelerde antropoloji ve etnoloji toplulukları tarafından organizasyonlar düzenlenerek antropometrik ölçümler konusunda yıllık raporlar oluşturulmuştur. Sonraki dönemlerde hem iskelet hem de canlı bireyler üzerinden antropometrik ölçümlerin alınacağı yüzlerce nokta belirlenmiş ve bunlar Rudolf Martin tarafından yayınlanmıştır. Standardizasyon o zamanın bilim insanları açısından oldukça önemli konulardan biriydi. 20. yüzyılda ise yeni kurulan bilimsel dergilerde yapılan çalışmalar yayınlamaya başlayarak antropometri tekniği gelişimini sürdürmeye devam etmiştir (Ulijazsek ve Mascie-Taylor, 1994).

(22)

5

1.2.1. Antropoloji’de Antropometrinin Yeri, Önemi ve Kullanım Alanları

Antropoloji insanı her yönüyle ele alan bir bilimdir. Özellikle fizik antropoloji insanın bedensel yapısının incelenmesi üzerine çalışmalarını gerçekleştirmektedir. İnsanın fiziksel yapısını incelerken de antropoloji genel olarak antropometriden yararlanmaktadır. Antropometri tekniği sayesinde birey ve nüfus bazında insanların fiziksel özellikleri belirlenebilmektedir. Bu nedenle fizik antropoloji, ergonomi, sağlık ve sporla ilgili pek çok alanda hem pratikliği hem de ekonomik oluşu yönüyle antropometri tekniği kullanılmaktadır (Şehla, 2006).

Antropometrik ölçümler vücuttaki belirli anatomik noktalardan özel ekipmanlarla eğitimli ve tecrübeli kişilerce alınmalıdır. Bilim insanları, insanla ilgili çoğu alanda yaşam standartlarını iyileştirebilmek amacıyla antropometrik ölçümlerden yararlanmaktadır (Akın, 2013). Araştırmacılar her toplumun kendine ait belli antropometrik özellikleri olduğunu belirtmekte ve ergonomi, sağlık ve spor gibi alanlarda da antropometri tekniğinden faydalanmanın yararlı olacağını söylemektedir (Doğan ve Altan, 2007; Akın, 2013).

Antropometri sağlık alanında özellikle çocukların gelişimlerinin izlenmesi açısından önemlidir. Boy, kilo, baş çevresi vb. fiziksel özelliklerin takibi çocukların sağlıklı gelişip gelişmedikleri konusunda standartlar oluşturmaya ve takibinin yapılmasına imkân vermektedir (Şehla, 2006).

Antropometrinin önemli kullanım alanlarından biri de ergonomidir.

Kullanılan eşyaların, çalışılan ofislerin, yaşanılan çevrenin, insanın anatomik özelliklerine uygun olması rahat yaşam açısından oldukça önemlidir. Toplumların

(23)

6

standart ölçülerine göre düzenlenen alanlardan ve üretilen malzemelerden daha fazla verim alındığı belirtilmektedir (Akın ve ark., 2012).

Ergonominin yanı sıra antropometri, sporcu ve yetenek seçimi konusunda da yol gösterici olmaktadır. Sporun herhangi bir dalında faaliyet göstermek isteyen bireylerin fiziksel özelliklerini araştırarak bireyin hangi spor dalında daha başarılı olacağı konusunda fikir vermektedir (Akın ve ark., 2012).

Antropoloji ve antropometri sıkı sıkıya bağlıdır. Toplumların fiziksel özelliklerinin bilinmesi ve sağlık takiplerinin yapılabilmesi ülke için de kaynak kullanımı açısından daha yararlı olacaktır (Akın ve ark., 2012).

(24)

7 2. Bölüm: İnsanda Büyüme ve Gelişme

2.1.Büyüme ve Gelişme Nedir?

İnsanın büyüme ve gelişmenin normal şekilde ilerlemesinde rol oynayan en önemli faktörler; genetik yapı, kişinin metabolizması ve endokrin sistemin doğru çalışmasına bağlıdır. Bu da özellikle çocukluk dönemindeki yeterli beslenmeye bağlıdır. Sosyoekonomik düzeyi düşük ve görece daha iyi olan toplumlardaki çocukların büyümeleri karşılaştırıldığında, yeterli düzeyde besin alımının olduğu bölgelerdeki çocukların, beslenme yetersizliğine maruz kalan çocuklardan daha iyi gelişim gösterdikleri anlaşılmıştır (Martorell ve ark., 1979).

Büyüme, organizmadaki hücre sayısının mitoz bölünme ile artması ve buna bağlı olarak vücut hacminde ve kütlesindeki artış anlamına gelir (Bogin, 1999;

Özbek,2007). Büyüme dönemi hücrelerarası maddelerin miktarındaki artış sayesinde olmaktadır (Özbek, 2007) Büyüme dönemi oldukça dinamik bir dönemdir. Bu dönemde, organizmada hücresel, moleküler değişimler gözlenir ve iki aşamadan oluşur. Bunlar fizyolojik ve morfolojik olarak vücutta görülen değişikliklerdir.

(Rogol ve ark., 2000; Özbek, 2007). Büyüme olayı bebeklik ve erken çocukluk dönemlerinde hızla ilerlerken, ileri çocukluk döneminde yavaşlamaya başlar ve adölesan dönemde atak yaparak erişkin boya erişilir (Malina ve Bouchard, 1991;

Nizamoğlu, 2006). Çocukluk çağı, döllenmeden başlayarak ergenliğin tamamlanmasına kadar devam eden bir süreçtir (Bundak ve Neyzi, 2002). Büyüme

(25)

8

yapısal ve işlevsel açıdan bireysel farklılıkların ortaya konmasında da önemli rol oynar. Çünkü büyüme bireyler arasında farklılık göstermektedir (Özbek, 2007).

Büyüme, çocuğun sağlık durumunu gösteren önemli bir dönemdir. Sağlıklı çocuk normal büyüyen çocuktur. Çocukların beslenme durumları da bu dönemde büyümeyi etkileyen önemli faktörlerdendir. Çocuk organizmasını yetişkinlerden ayıran en önemli özellik sürekli büyüme, gelişme ve değişme süreci içinde olmasıdır (Bundak ve Neyzi, 2002).

Büyümenin belirlenmesinde kullanılan önemli parametreler, büyüme hızı ve ağırlık artışıdır. Çocukluk döneminde büyüme; boy, ağırlık ve baş çevresi ölçümleri ile izlenir. Puberte döneminde büyümenin boyutu, belli puberte evrelerine göre ve cinsiyetlere göre değişiklikler göstermektedir (Nizamoğlu, 2006).

Gelişme (olgunlaşma), biyolojik işlevlerin kazanıldığı dönemdir. Gelişme vücutta hem kalitatif hem de kantitatif özelliklerin değişimi anlamına gelmektedir.

Çocukluk döneminden daha karmaşık bir yapıya geçilmesi olarak tanımlanabilir (Bogin, 1999). Bu dönemde hücre ve dokuların yapı ve bileşimi değişmektedir (Neyzi ve ark., 2002). Kalıtım ve çevre koşulları gelişme üzerinde veya gelişme düzeyine ulaşmada önemli öğelerdir. Gelişmenin değerlendirilmesinde kullanılan önemli 5 ölçütü şöyle sıralayabiliriz; dişlerin gelişmesi ve diş sayısı, kemiklerin olgunlaşma derecesi, nöromotor gelişme derecesi, zeka düzeyi ve psikososyal gelişme, cinsel gelişme düzeyi (Neyzi ve Saka, 2002).

(26)

9

2.1.1. Okul Öncesi Dönem Çocuklarında Büyüme ve Gelişme

Gelişim anne karnında başlar ve ergenlik döneminin sonuna kadar devam eder. Hayatın ilk yıllarında büyüme hızı oldukça fazladır. İlk iki yılda çocuk yürüme gibi motor becerilerini kazanmaktadır. Bebeklikten sonraki dönemde çocuğun büyüme hızında bir yavaşlama görülürken beyin gelişimi hızla devam eder. Bu nedenle çocuk bu dönemde çok daha iyi beslenmelidir (Larsen, 2008). 3-6 yaş arası okul öncesi dönem çocukları çevreleriyle giderek sosyalleşen bireyler haline gelmektedirler. Bu dönemde boy yılda 4-7 cm artarken, kilo ise yılda 1,5 ile 2,5 kg arasında artış göstermektedir (Fidancı, 2015).

Okul öncesi dönemde beslenmenin önemi yadsınamaz. Bu dönemdeki çocuklar enerji ihtiyaçlarının %15’ini proteinden, %55’ini karbonhidratlardan ve

%30’unu yağlardan karşılamaktadır (Fidancı, 2015).

2.2. Büyüme ve Gelişmeye Etki Eden Faktörler

2.2.1. Hormonlar

Hormonlar, büyüme gelişme ve cinsel olgunlaşmayı kontrol eden, ikincil cinsiyet karakterlerinin ortaya çıkmasında görevli önemli etmenlerdir. Özellikle hipofiz bezi vücuttaki hormonların işleyişini kontrol eden ana kumanda merkezi olarak görev yapmaktadır. Hipofiz bezi hipotalamus ile işbirliği içinde hormonların

(27)

10

salgılanmasını kontrol ederek, vücut dengesini sağlamaktadır. Hipofiz bezi, ön ve arka olmak üzere iki lobdan oluşmaktadır. Büyüme açısından önemli olan kısım ön lobdur (Malina ve Bouchard, 1991).

Büyüme hormonu ya da somatotropin, büyümede öncelikli etkisi olan hormondur. Büyüme hormonu özellikle karbonhidratı yağa dönüştürerek vücutta depo edilmesine ve enerji elde edilmesine yardımcı olmaktadır. Vücudun hacimce büyümesinde somatomedinler önemli yer tutmaktadır. Somatomedinler protein sentezine yardımcı olarak hücrelerin çoğalmasına ve dolayısıyla büyümeye yardımcı olurlar. Özellikle büyüme hormonuyla bağlantılı olan somatomedin-C vücuttaki uzun kemiklerin uzamasında ve buna bağlı olarak bireyin boyunun da uzamasında ve büyümesi üzerinde büyük etkiye sahiptir. Somatomedin-C bebeklik döneminde vücutta düşük düzeyde iken çocukluk dönemleriyle beraber artmaya başlamakta geç adölesan dönemlerde ise tekrar azalmaktadır. Büyüme hormonu, özellikle çocukluktan adölesan döneme kadar oldukça fazla salgılanmaktadır. Büyüme hormonu cinsel olgunlaşma ve adölesan dönem boyunca uyku halinde gece, gündüze oranla daha fazla salgılanmaktadır. Büyüme hormonunun salgılanması çevreyle de etkileşim halindedir. Özellikle fiziksel aktivite, beslenme düzeyi psikolojik ve sosyal durumun etkisi altındadır (Malina ve Bouchard, 1991).

Büyüme hormonunun yanı sıra tiroit hormonu da büyüme gelişme cinsel olgunlaşma ve beyin gelişimi üzerinde etkiye sahiptir. Bireyin normal olarak büyüyebilmesi için tiroit bezi hormon salgılamaktadır. Büyüme hormonunun vücutta etkilerinin ortaya çıkabilmesi için tiroit bezinden salgılanan tiroksin adı verilen bir hormona ihtiyaç duyulmaktadır. Tiroit bezinin normal çalışmadığı durumlarda (hipotiroit) büyüme ve gelişmenin de geri kaldığı araştırmalarla ortaya konmuştur.

(28)

11

Tiroit hormonunun fazla salgılandığı durumlarda ise (hipertiroit) metabolik olayların hızlanması ve enerji ihtiyacının artmasına bağlı olarak kilo kaybı ortaya çıkmaktadır.

Yine tiroit bezi üzerinde küçük parçalar halinde bulunan paratiroit bezleri de parathormon ve tirokalsitonin salgılayarak vücuttaki kalsiyum oranını ayarlamakta, kemik, diş ve iskelet gelişimine katkıda bulunmaktadır (Malina ve Bouchard, 1991).

Pankreas ise insülin ve glukagon hormonu salgılayarak büyüme ve gelişmeye yardımcı olmaktadır. İnsülin ve glukagon hormonları kan şekerinin ayarlanmasından sorumludur. Tiroit gibi insülin de büyüme hormonuyla ortak çalışmaktadır ve büyüme hormonunun etkilerinin ortaya çıkmasında rol oynamaktadır (Malina ve Bouchard, 1991).

Adrenal bezler ise ana maddesi kolesterol olan steroid hormonlarını da salgılayarak büyüme üzerinde rol oynarlar. Steroid hormonlar, gonadların gelişiminde yani cinsel olgunlaşma açısından önem taşımaktadırlar. Sinir sistemi üzerinde etkilidirler. Özellikle aşırı stres ya da çok sevinçli olunan dönemlerde Adrenalin ve noradrenalin salgılayarak kalp atışı, kan damarlarının daralıp genişlemesi ve oksijen taşınması üzerinde rol oynamaktadır. Steroid hormon;

estrojen, testosteron ve progesteron salgılamaktadır. Bu hormonlar dişi ve erkek bireyin ikincil cinsiyet karakterlerinin ortaya çıkmasında rol oynamaktadır (Malina ve Bouchard, 1991; Campbell ve Reece, 2010).

Hipofizin ön kısmından ve hipotalamustan salgılanan Androjenler, erkeklerdeki ana eşey hormonlarıdır ve en önemlisi de testosterondur. Androjenler, leyding hücreleri tarafından sentezlenerek erkekte birincil (üreme sistemi ile ilgili) ve

(29)

12

ikincil cinsiyet karakterlerini ( SED kalınlaşması, yüz ve vücutta kıllanma vb.) ortaya çıkarmaktadır (Campbell ve Reece, 2010).

Dişilerde ise hipotalamustan salgılanan gonadotorpin salgılatıcı hormon (GnRH), hipofiz bezinin ön kısmından salgılanan folikül uyarıcı hormon (FSH) ve lutenize edici hormon (LH), estrojenler ve yumurtalıklardan salgılanan dişi eşey hormonları menstural ve ovaryum döngülerini düzenlemekte yani dişilerde üremeyi düzenlemektedirler (Campbell ve Reece, 2010). Estrojenler üremeyi düzenlemenin yanı sıra ikincil cinsiyet karakterlerinin (göğüslerin oluşumu, göğüs ve kalça bölgelerinde yağın depolanması vb.) oluşmasında da etkilidir. İlerleyen yaşlarda ise bayanlarda yumurtalıklar folikül uyarıcı hormon (FSH) ve lutenize edici hormona (LH) karşı duyarsızlaşmaya başlamakta ve estrojen hormonu işlevini yitirmektedir.

Böylece dişilerde yumurtlama ve mensturasyon biter ve menopoz denilen döneme girilir (Campbell ve Reece, 2010).

2.2.2. Çevre

Çevrenin büyüme gelişme üzerindeki etkisi yadsınamaz. Özellikle genetik yapı ile çevresel etmenler birleştiğinde, çocuğun büyüme ve gelişmesi de buna göre şekillenmektedir. Yetersiz beslenme, stresli yaşam, sosyoekonomik düzey, aile içindeki sevgi ve ilgi, ebeveynlerin öğrenim durumları, kardeş sayısı büyüme ve gelişme üzerinde etkili olan faktörlerdir. Boy ve ağırlık ortalamasının ailedeki çocuk sayısı arttıkça düştüğü bilinmektedir (Özbek, 2007).

(30)

13

Ailenin sosyoekonomik düzeyi çocukların büyüme ve gelişmesi üzerinde oldukça etkilidir (Malina ve Bouchard, 1991). İyi şartlarda büyüyemeyen çocukların gelişimsel olarak iyi şartlarda yetişen yaşıtlarına göre geri kaldıkları, araştırmalarla ortaya konmaktadır. Gelişmiş ülkelerdeki ailelerin geliri, eğitim düzeyi, sağlık hizmetlerine ulaşım olanakları ve yaşadığı çevre gelişmekte olan ya da az gelişmiş ülkelere göre daha iyi durumdadır. Bu nedenle daha iyi şartlarda yaşayan çocuklar sosyoekonomik açıdan yetersiz olan toplumlara göre daha uzun ve daha kiloludur (Malina ve Bouchard, 1991).

Yapılan araştırmalara göre annenin özellikle hamilelik dönemlerinde maruz kaldığı şartlar ileriki dönemlerde çocuğun yaşamını da etkilemektedir. Örneğin;

ebeveynlerin evde ya da annenin hamileliği sırasında sigara içmesi ya da çocuğun evde pasif içici olması, ilkokul dönemine gelindiğinde ailesi sigara içmeyen ya da annesi hamileliği sırasında ve sonrasında sigara kullanmayan ailelerin çocuklarından gelişimsel olarak daha geride oldukları sonucunu ortaya çıkarmıştır (Malina ve Bouchard, 1991).

Çocukların nasıl bir çevrede yaşadıkları da büyümeleri üzerinde önemli rol oynamaktadır. 20. yüzyılda Amerika ve Batı Avrupa’da yapılan araştırmalarda kentlerde yaşamlarını sürdüren çocukların, kırsal kesimde yaşayan yaşıtlarına göre daha uzun ve kilolu oldukları ortaya konmuştur. Günümüzde ise bu fark çok önemli değildir. Doğu Avrupa ve Akdeniz’de ve gelişmekte olan ülkelerde ise kaynakların yetersizliğine bağlı olarak yine kentsel ve kırsal alanda yaşayan çocuklar arasında gelişimsel farklılıklar göze çarpmaktadır (Malina ve Bouchard, 1991).

(31)

14

Büyüme üzerinde iklimlerin etkisinden de söz edilmektedir. Örneğin;

sonbahar döneminde kilo artışı belirginken, ilkbahar aylarına gelindiğinde boyda uzamanın daha belirgin olduğu görülmüştür (Özbek, 2007). Yapılan araştırmalarda sıcak bölgelerdeki çocuk ve adölesanların soğuk olan bölgelerdeki yaşıtlarına göre kiloca daha hafif oldukları saptanmıştır. Yine yüksekliğin (3000 m ve üstü) de büyüme üzerindeki etkisi olduğu belirtilmektedir. Yüksek kesimlerde iklim daha soğuk ve kuraktır. Ayrıca ultraviyole ışınlara da daha çok maruz kalınmaktadır. Tüm bu etmenler çocukların büyümeleri ve gelişmeleri üzerinde etkiye sahiptir. Doğum ağırlığı yükseklik arttıkça düşüş göstermektedir. Yine yapılan çalışmalar ortaya koymuştur ki deniz seviyesinde yaşayan çocuklar, yüksekte yaşayan akran çocuklara göre daha uzun ve kiloludurlar. Yüksek alanlarda yaşayan çocuklardaki bu gelişimsel geriliğin nedeninin ise yüksek alanlarda vücuda taşınan oksijen miktarının yetersizliği ve besin alımındaki azlık olduğu düşünülmektedir (Malina ve Bouchard, 1991).

2.2.3. Genetik

Yaşam boyunca genetik kodumuz ve çevremiz etkileşim halindedir. Büyüme ve gelişme üzerinde hem çevrenin hem de genetik yapının önemli rolleri vardır.

Bireyin büyüme ve gelişmesinin hızı ve ritmi hormonal, çevresel ve genetik etmenlerin birbirleriyle olan ilişkisine bağlıdır (Özbek, 2007).

Bir kişinin büyümesi, gelişmesi, boy uzunluğu genetik etkilerin altındadır.

Ancak bu özellikler uygun yaşam koşullarıyla beraber ortaya çıkabilmektedir.

Beslenme yetersizliği, çeşitli enfeksiyon hastalıkları ve sosyoekonomik açıdan

(32)

15

ailenin yetersiz olması da çocuğun genetik potansiyeli doğrultusunda gelişip gelişemeyeceğini belirleyen önemli etmenlerdir. Bir genin fenotipte etkisini göstermesi de yine diğer genlerle olan ilişkisine bağlanmaktadır. Genetik kontrol büyüme üzerinde önemli rol oynamaktadır. Örneğin tek yumurta ikizlerinde kemik gelişimine bakıldığında her yaşta büyük benzerlikler gösterdiği anlaşılmaktadır.

Bunlara ek olarak büyüme üzerinde ırksal farklılıkların etkisi de yadsınamaz.

Örneğin; Amerika’ da yaşayan Arizona yerlilerinin çocukları güç koşullarda yaşamlarını sürdürmelerine rağmen, aynı yörede ekonomik açıdan daha iyi durumda olan beyazların çocuklarından daha uzun boylu oldukları görülmüştür (Özbek, 2007).

Büyüme ve gelişme üzerinde birçok etkenden söz edilmektedir. Genler, hormonlar, beslenme ve çevre büyüme ve gelişme üzerine etkili olan etmenlerdir.

Tüm bu karmaşık yapı çocukların büyümesini kontrol etmektedir (Malina ve Bouchard., 1991). Endokrin sistemdeki hormonlar da büyüme ve gelişme üzerinde etkilidir. Genetik özelliklerimizin ortaya çıkmasında endokrin sistem önemli rol oynar. Çocuğun fiziksel ya da psikolojik özellikleri fenotipte kendini göstermektedir.

Fenotip üzerinde hem genetik yapı hem de çevre etkilidir. Bunlara ek olarak beslenme de büyüme ve gelişme üzerinde önemli rol oynamaktadır. Beslenme durumu endokrin bezlerin doğru çalışmasında rol oynamaktadır (Malina ve Bouchard, 1991).

(33)

16 2.4. İnsanda İskelet Gelişimi

2.4.1. Kemik Doku, Oluşumu ve Gelişimi

Omurgalı canlıların vücutlarında destek görevi gören organik ve inorganik maddeleri içeren kemik doku osteoblastlar olarak adlandırılan kemik yapıcı hücrelerden oluşmaktadır. Kemik; kalsiyum, magnezyum ve fosfat gibi maddelerce zengindir. Kemiğin esnek ve dayanıklı olması sert minerallerin yanı sıra kollajenlerin de etkisiyle olur (Campbell ve Reece, 2010; Mays, 1998). Kemikleri, şekilleri bakımından 3 gruba ayırabiliriz. Bunlar; kol ve bacaklardaki uzun kemikler, kafatasında bulunan yassı kemikler ve vertebraların da dâhil olduğu omurlardır (Mays, 1998).

Kemik dokusu ikiye ayrılmaktadır; primer kemik dokusu ve sekonder kemik dokusu. primer kemik dokusu, embriyonel hayatta ve kemiklerin zarar gördüğü durumlarda kendini yenilerken oluşan ilk kemik dokusudur. Sekonder kemik dokusu ise tamamen sert bir yapı almış ve olgun kemik haline gelmiş yapı olarak adlandırılmaktadır. Sekonder kemik dokusu ise kendi içinde iki başlığa ayrılmaktadır. Bunlar; süngerimsi ve kompakt kemik dokudur. Hem uzun hem de kısa kemiklerin metafiz ve epifizlerinin iç yüzeyleri süngerimsi yapıdayken, kemiklerin dış kısımları ise kompakt kemik denilen daha sıkı bir yapıdan oluşmaktadır (Özdemir, 2008).

(34)

17

İntramembranöz ve kondral olmak üzere 2 tür kemikleşme bulunmaktadır.

İntramembranöz kemikleşme, bağ dokusu tarafından kondral kemikleşme ise kıkırdak dokudan oluşmaktadır. Kemikleşme hangi şekilde olursa olsun, oluşan ilk kemik dokusu primer (birincil) kemik yani olgunlaşmamış kemiktir. Bu primer kemik kalıcı olmayıp yerini olgun kemik dokuya bırakacaktır. Kemik yapımı ve yıkımı belli bir düzen içerisinde işlemekte ve yenilenmektedir. Kemiğin yenilenmesi;

mekanik, kimyasal ve hormonal faktörlerin etkisi altında devam etmektedir. (Bayçu, 1995).

2.4.1.1.İntramemranöz Kemik Oluşumu

Kemiğin intramembranöz oluşumu, bağ doku tarafından gerçekleştirilmektedir. Mezenşim hücreler, damarlar etrafında toplanarak çoğalırlar.

Boş kalan kısımlar matriks ve kollajen liflerle dolar. Daha sonra mezenşim hücreler, osteoblastları oluşturur ve osteoblastlar da osteosit denen kemik hücrelerine farklılaşırlar. Olgunlaşan kemik trabeküler (süngerimsi) yapıdadır (Bayçu, 1995).

2.4.1.2.Kondral Kemik Oluşumu

Kondral kemikleşme, hyalin kıkırdak hücreleriyle oluşmaktadır. Uzun ve kısa kemiklerin bazıları bu şekilde gelişmektedir. Kondral kemikleşme de kendi içinde ikiye ayrılmaktadır. Bunlardan birincisi, perikondral kemikleşme, ikincisi ise endokondral kemikleşmedir. Perikondral kemikleşme, kemiğin enine büyümesini,

(35)

18

endokondral kemikleşme ise kemiğin boyuna büyümesini ifade etmektedir (Bayçu, 1995).

2.4.2. Uzun Kemiklerin Büyümesi

Çoğu uzun kemik fetal hayatın 2. ayının sonunda şekillenmeye başlamaktadır (Mays, 1998). Femur gibi uzun kemiklerde kemikleşme, kıkırdak taslağının orta hattında, ilk kemik halkasında görülür. Olgun kıkırdağın orta hattında hücreler düşük yoğunluktadır ve kondrositler, hipertrofik hale gelmiştir. Kondrositlerin orta hattaki hipertrofisi perikondriyumda, osteogenezise neden olan kimyasal faktörler sonucu ortaya çıkmaktadır. Başlangıçtaki taslak kemik, hücre çoğalmasıyla boyca büyümesine devam eder. Ayrıca kıkırdağın kemikleşmesi de büyüme plağında devam eder. Diyafizin sonraki büyüme ve gelişmesi kemik yıkımı ve yeniden yapımı ile olmaktadır (Ulijaszek ve ark., 1998).

Uzun kemikler, enine ve boyuna olmak üzere 2 tür gelişim göstermektedirler (Carter ve ark., 1996). Uzun kemiğin gelişiminde periosteum yani kemik zarının önemli olduğu anlaşılmaktadır. Birçok araştırmacı, periosteumun büyüme plaklarının (epifiz plakları) aktivitelerini düzenlediği ve uzun kemik büyümesi üzerinde etkili olduğunu belirtmektedir. (Houghton ve Dekel, 1979).

Epifiz plağı, kıkırdağın oluşturduğu karmaşık bir yapıdır ve uzun kemiklerin alt kısmında epifiz ve metafiz yapısı arasında yerleşmiştir. Epifiz plağıyla beraber kemiğin uzunlamasına büyümesi endokondral büyüme olarak adlandırılmaktadır.

Büyüme plağının oluşumunun, femur uzaması ve büyüme hızıyla ilişkisinin olduğu

(36)

19

belirtilmektedir (Eerden ve ark., 2003). Epifiz plağı gelişimi; kondrosit hücrelerinin çoğalması, hipertrofi ve kıkırdak matriksinin salgılanmasıyla kondrogenezisisn oluşumunu barındırır. Epifiz plağının uzunlamasına büyümeyi gerçekleştirmesi sırasında, birçok endokrin faktör de kemiğin büyümesini denetlemektedir. Endokrin sistemdeki; büyüme hormonu, insülin benzeri büyüme hormonu, glukokortikoid, tiroit hormonu, androjen, östrojen, leptin ve D vitamini, uzun kemiklerin büyümelerinde önemli rol oynamaktadır. Bu hormonlar, parakrin sisteme sinyaller göndererek büyüme plağının oluşumunda rol oynayan kondrositlerin çoğalmalarını sağlar. İnsanlarda görülen iskeletsel gelişim geriliklerinin büyük olasılıkla nedeni, endokrin sistemdeki düzensizlikten kaynaklanmaktadır. Sosyoekonomik açıdan iyi durumda olmayan ailelerin, sağlıklı ve yeterli besin alamayan çocuklarında, büyüme benzeri insülin hormonu ve tiroit hormonu düşüşe geçecektir ve büyüme yavaşlayacaktır (Nilson ve ark., 2005). Epifiz plağının ve hücre bölünmesi arasındaki ilişkinin, kemiğin uzunlamasına büyümesiyle ilgili olduğuna dair yapılan bir çok araştırma bulunmaktadır (Kember ve Sissons, 1976). Büyüme hormonunun ve insülin benzeri büyüme hormonunun (IGF-1), kemiklerin uzunlamasına büyümesi üzerinde etkisi bulunmaktadır. Buna ek olarak, glukokortikoidler, büyümenin geri kaldığı durumlarda tedavi amaçlı kullanılmaktadırlar. Glukokortikoid, kondrositlerin çoğalma devrelerindeki uyarımı konusunda önemli rol oynamaktadır. Tiroit hormonu ise iskeletsel gelişim, olgunlaşma ve boy uzunluğu üzerinde etkilidir. Pübertal büyümede yer alan, androjen ve östrojenlerin eksikliklerine bakıldığında ise yetişkin bireyin eriştiği boy uzunluğunda kısalık ortaya çıkmaktadır. D vitamini eksikliği ise rikets (çocuklarda raşitizm) gibi kemikte çeşitli lezyonlara neden olmaktadır (Nilson ve ark., 2005).

(37)

20

Epifiz plağında, 3 bölge bulunmaktadır bunlar; dinlenme bölgesi, çoğalma bölgesi ve hipertrofik bölgedir. Bu 3 bölgedeki düzenli işleyiş sayesinde kıkırdak yapı kemik yapıya dönüşür ve büyüme gerçekleşir. Büyüme plağı tek tür hücre içermektedir bunlar kondrositlerdir. Dinlenme zonunda bu kondrositler kendilerini yavaşça eşlerler. Çoğalma zonunda ise bu eşleme hızlanır. Böylece uzunlamasına büyüme gerçekleşmeye başlamaktadır. Hipertrofik zonda, hücreler bölünmelerini durdurur. Hücrelerin bölünmesi durur ancak hacimce büyümelerini devam ettirirler ve kondrosit boşluklarında damarlar yer almaya başlar. büyüme plağındaki hücrelerin çoğalması ve uzunlamasına büyüme yaşla ilişki içinde seyrine devam etmektedir (Nilson ve ark., 2005).

2.4.2.1.Uzun Kemiklerin Büyümesini Etkileyen Genetik ve Çevresel Faktörler

İnsanın büyümesi ve gelişmesi çeşitli faktörlere bağlı olarak şekillenmektedir.

Bunlardan biri kişinin ailesinden aldığı genetik yapısıdır. Kemik gelişimi ve boy uzunluğu da genetik yapıdan etkilenmektedir. Çocuklar ailelerinden aldıkları genotipi, fenotiplerine yansıtırlar. Ancak hamilelik döneminden başlayarak, annenin olumsuz çevre şartlarına maruz kalması ve rahim içi yapıdaki değişimlerin de bebeğin fiziksel gelişimine etkisi bulunmaktadır. Anne rahmi, bebeğin gelişimi için yeterli uygunlukta değilse genetik olarak uzun ve iri olma potansiyeline sahip olan bir bebeğin gelişmesi bu durumdan olumsuz etkilenecektir (Güleç, 1990;

Büyükkarakaya, 2011).

(38)

21

Genetik ve çevresel yapı büyüme ve gelişme döneminde etkileşim halindedir.

Çocuğun genetik potansiyelini gerçekleştirebilmesi çevresel şartların iyi ya da kötü olması durumunda farklılık gösterecektir (Ulijaszek ve ark., 1998). Sosyoekonomik yönden iyi durumda olan bireylerde gelişim daha hızlı olurken, sosyoekonomik açıdan kötü durumda olan bireylerin büyümelerinde bir yavaşlama gözlenmektedir (Güleç, 1990).

Bir çocuğun büyüme gelişmesi ve buna bağlı olarak iskeletsel gelişimi de genetik ve çevresel faktörlere bağlıdır. Yetişkin bireyin boy uzunluğunun belirlenmesinde çocukluk dönemindeki uzun kemiklerinin gelişimi oldukça önemlidir (Güleç, 1990). Gelişimde genetik mirasın rolü, çevresel faktörlerin rolünden oldukça fazladır. Ancak; her ikisinin de etkileşim içinde bulunulduğu unutulmamalıdır (Ulijaszek ve ark., 1998).

Uzun kemiklerde büyüme epifiz plağındaki kıkırdak dokuda bulunan hücrelerin bölünmelerindeki artışla gerçekleşmektedir. Bölünmeden sonraki aşamada ise kıkırdak doku ya da bağ doku kemikleşmekte ve uzun kemikler bu şekilde uzamaktadır (Mays, 1998; Uysal, 2005). Çocukluk çağı boyunca kemik gelişiminin düzenli işleyişi, yetişkinlikteki kemik sağlığının da temelini oluşturmaktadır (Bachrach, 2000).

Çocukluk dönemindeki boy uzunluğu çocuğun sağlık durumunun belirlenmesinde oldukça önemlidir. Boy uzunluğunun belirlenmesinde pek çok etken bir arada rol oynamaktadır (Demirel ve ark., 2005; Kayıran ve ark., 2011). Genetik yapı, kültürel ve ekonomik seviye ve tıp biliminin gelişmesiyle insanların hayat şartlarındaki değişme birleşince boy uzunluğu, kemik gelişimi ve toplumların sağlık

(39)

22

düzeylerinde de değişikliklerin yaşandığı belirtilmektedir (Bostancı, 1954; Bachrach, 2000; Neyzi ve Saka, 2002). Neyzi ve Saka yaptıkları çalışmada çevrenin genetik yapıdan daha etkili olduğu görüşündedirler (Neyzi ve Saka, 2002). Türkiye’de fiziksel büyüme çalışmasını yapan ilk kişi olan Nafi Atuf Kansu da yaptığı araştırmada genetik yapının ve çevrenin çocukların gelişimlerinde birlikte değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir (Duyar ve Erişen, 1996).

Ülkemizde yapılan çeşitli çalışmalarda da sosyoekonomik düzey ve yetersiz beslenmenin çocuk gelişimi üzerindeki etkilerine yer verilmiştir. Sosyoekonomik açıdan zor şartlar altında olan çocukların gelişimlerinin, sosyoekonomik açıdan daha iyi olan yaşıt çocuklara oranla daha geride olduğu yapılan çalışmalarla belirtilmiştir (Neyzi ve Saka, 2002).

3.Bölüm: Fiziksel Büyüme Çalışmalarına Genel Bakış

Çocukların erişkinlerden ayrılan en önemli özelliği devam eden büyüme ve gelişme süreci içinde olmalarıdır. Çocukların gelişimi bir toplumun sağlığı ve gelişmişliği konusunda araştırmacılara değerli fikirler vermektedir (Alantar, 1939;

Bostancı, 1954; Uysal, 2005).

Birçok araştırmacı, insanın fiziksel gelişimi konusunda çalışmalar yapmıştır.

Çocuklar üzerinde yapılan antropometrik araştırmalar, toplumların değişik dönemlerinde ve değişik yörelerinde çocukların gelişimsel özelliklerinin anlaşılması ve takibi açısından önemli olmuştur. Çocuk büyümesine dair yapılan ilk çalışma 1777 yılında Buffon tarafından yapılan çalışmadır. Dünya çapında baktığımızda,

(40)

23

insanların fiziki büyümelerini ilk kez antropometrik yöntemleri kullanarak sistemli hale getiren bilim insanı Quetelet’dir (Bostancı, 1954; Duyar ve Erişen, 1996).

Dünya üzerinde yapılan ilk longitidunal (uzunlamasına) araştırma ise Montbellier tarafından yapılmıştır (Neyzi ve Saka, 2002). Buna ek olarak; Boas (1892), Porter (1893), Gilbert (1895), Weissenberg (1895), Hall (1896) gibi pek çok araştırmacı da insan gelişiminin gerek fiziksel, gerek ruhsal, pek çok dalında araştırmalar yaparak bilim dünyasına sunmuşlardır (Bostancı, 1954; Duyar ve Erişen, 1996).

Araştırmacılar bir bireyin sağlıklı gelişiminin sadece boy ve tartı ile tespit edilemeyeceğini, aynı zamanda vücut ölçümlerinin birbirleriyle olan oranlarının da önemli olduğunu belirtmişlerdir (Bostancı, 1954).

Günümüzde ise Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Hastalık Koruma ve Önleme Merkezi (CDC) gibi sağlıkla ilgili önemli kuruluşlar belli yaş grupları için boy uzunluğu, ağırlık, baş çevresi vb. persentil (yüzdelik) değerleri oluşturmuştur (Şekil 1-3). Oluşturulan bu değerler gerek yurtdışında gerekse ülkemizde yapılan çalışmalarda referans değer olarak kullanılmaktadır. Persentiller yaşa ve cinsiyete göre genellikle 3. 5. 10. 25. 50. 75. 90. 95. ve 97. yüzdelik değerleri olarak oluşturulmaktadır. 3. persentil ölçüm alınan bireyler içinde en alt sınırda bulunanları, 50. persentil ortalama değeri, 97. persentil ise en üst değerleri temsil etmektedir.

Toplumlar açısından persentil değerleri oluşturmak özellikle büyüme ve gelişme çağındaki çocukların normal büyümelerinin takibi açısından önem taşımaktadır.

Çocuğun, kendi toplumuna özgü persentil değerleri içinde yaşına göre hangi persentil değerleri arasına düştüğüne bakılarak büyümenin takibini yapmak mümkündür.

Topluma özgü persentil değerlerinin oluşturulması da bu açıdan önem taşımaktadır (CDC, 2000; WHO, 2007; Pirinçci ve ark., 2011).

(41)

24

Şekil 1: 0-5 yaş arası erkek (üst) ve kız (alt) boy persentil eğrileri (WHO, 2007)

(42)

25

Şekil 2: 0-5 yaş arası erkek (üst) ve kız (alt) ağırlık persentil eğrileri (WHO, 2007)

(43)

26

Şekil 3: 2-20 yaş arası erkek (üst) ve kız (alt) boy ve ağırlık persentil eğrileri (CDC, 2000)

Türkiye’de yapılmış fiziki büyüme çalışmalarından ilki Nafi Atuf Kansu tarafından 1917 yılında gerçekleştirilmiştir (Duyar, 1998). Kansu, çalışmalarını

(44)

27

Ankara, İstanbul, Anadolu’nun çeşitli illeri ve bu illere ait köylerindeki çocuklar üzerinde yürütmüştür (Kansu, 1939). Muallim dergisinde yayınlanan çalışmada, Bursa’da yaşayan çocukların gelişimleri antropometrik verilere dayanılarak açıklanmıştır (Duyar ve Erişen, 1996; Neyzi ve Saka, 2002). 1925 yılına gelindiğinde ise Türk Antropoloji Enstitüsü kurularak, İstanbul’da yaşayan çocuklar üzerinde bir araştırma gerçekleştirilmiş, çocuklardan boy ve ağırlık ölçümleri alınmıştır. Bu araştırmanın sonuçları, Türk Antropoloji Mecmuası’nda yayınlanmıştır (Kansu, 1939). Türkiye’de antropolojinin de gelişmesiyle fiziksel büyüme çalışmaları giderek önem kazanmıştır. 1926 yılında Türk, Rum, Ermeni ve Musevi çocuklarının gelimlerinin değerlendirilmesi ve diğer ülke çocuklarıyla karşılaştırılmalarına dayalı bir çalışma yapılmıştır (Bostancı,1954; Duyar ve Erişen, 1996; Duyar, 1998). İlk dönem olarak adlandırılan 1925- 1950 döneminde Şevket Aziz Kansu, Seniha Tunakan ve Muzaffer Süleyman Şenyürek antropolojiye değerli katılarda bulunmuşlardır. Alantar (1939), Tümay (1939) ve Yalım (1940) tarafından yapılan çalışmalarda, çocuklardan antropometrik ölçümler alınmıştır. Çalışmalar sonucu bulunan veriler diğer ülke çocuklarının değerleri ile karşılaştırılmıştır (Bostancı, 1954; Neyzi ve Saka, 2002).

1950 yılından sonra ise özellikle Enver Yaşar Bostancı’nın yaşayan çocuklar ve çocuk iskeletleri üzerinde yaptığı fiziksel büyüme çalışmaları dikkati çekmektedir. Bostancı’nın yaptığı bu araştırmalar, 1917-1950 yıllarındaki araştırmalarla karşılaştırıldığında daha kaliteli ve kapsamlı bir yapı göstermektedir.

Bu nedenle Bostancı’nın araştırmalarının, fiziksel büyüme çalışmaları açısından Türkiye’de yeni bir dönem başlattığı belirtilmektedir (Duyar, 1998).

(45)

28

Ülkemizde özellikle ilk dönemde yapılan fiziksel büyüme araştırmalarının yapıldıkları dönemdeki koşullar nedeniyle çeşitli eksikliklerinin bulunduğu belirtilmektedir. Araştırmaya dâhil edilen çocukların sosyoekonomik durumlarının göz ardı edildiği ve araştırmaların istatistiksel açıdan yeterli değerlendirmelerinin yapılamadığı düşünülmektedir (Duyar, 1998).

1970’li yıllardan sonra ise pek çok araştırmacı tarafından Türkiye’nin farklı illerinde ve bölgelerine kırsal alanda ve kentlerde yapılan araştırmalarda sosyoekonomik düzey ve sosyoekonomik düzeyin çocuğun gelişimi üzerindeki etkisi konusuna ağırlık verilmeye başlanmıştır (Neyzi ve Saka, 2002).

1978 yılında Neyzi ve arkadaşları İstanbul’da 0-18 yaş arası yaklaşık üç bin çocuktan ve yine aynı yıl Tümerdem, Erzurum’da 6-14 yaş arası 1925 okul çocuğundan boy kilo vb. ölçümler alınarak gelişimlerinin değerlendirilmesi yapılmıştır (Neyzi ve ark., 1978; Tümerdem, 1978). Erem tarafından ise Bursa ili 6- 12 yaş arası 747 ilkokul öğrencisi üzerinde bir çalışma yapılmıştır (Erem, 1979).

1980’li yıllara gelindiğinde ise Erefe ve arkadaşları (1982), Aytekin ve Dirican (1983), Akgönül (1984), Özer ve arkadaşları (1986), Baki ve Teziç (1986), tarafından yapılan Küçüködük ve arkadaşları (1989), Korkmaz (1989)’ın Türkiye’nin farklı illerinde yaşayan ve farklı sosyoekonomik düzeye mensup okul çocuklar üzerine yaptıkları fiziksel büyüme çalışmaları dikkati çekmektedir. Özellikle geçmiş dönemlerdeki çalışmaların aksine bu çalışmalar Ankara ve İstanbul odaklı olmaktan çıkmıştır.

Özellikle 1988 yılında Saatçioğlu tarafından 7-11 yaş arası 7 coğrafik bölgeden 7 ilden (İstanbul, Ankara, İzmir, Rize, Elazığ, Adana, Gaziantep ) 1020

(46)

29

yüksek sosyoekonomik düzeye dahil edilen çocuk üzerine yaptığı çalışması da 80’li yıllarda yapılan kapsamlı çalışmalardan olması yönüyle dikkat çekmektedir. Çalışma dâhilinde çocuklardan uzunluk, genişlik ölçümleri ve deri kıvrımı kalınlığı ölçümleri alınmıştır. Araştırma sonucunda ise özellikle ağırlık, boy uzunluğu, büst yüksekliği, göğüs çevresi, kalça çevresi, triseps deri kıvrımı kalınlığı ve kol kas ve yağ alanlarının, cinsiyetler arasında anlamlı farklılık gösterdiğine değinilmiştir (Saatçioğlu, 1988).

Hatipoğlu ve Kavak (1990), Günay ve arkadaşları (1990) tarafından Diyarbakır ve Bursa’da yaşayan çocukların gelişimlerinin incelenmesine yönelik çalışmada sosyoekonomik açıdan kentsel (2149 çocuk) ve kırsal alan çocuklarının (2202 çocuk) boy uzunlukları konusunda birbirlerinden farklı oldukları belirtilmiştir.

Buna ek olarak, 1993 yılında Gemlik’te İkiz ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada da ilkokul çocuklarından boy uzunluğu, ağırlık ve kol ve bacak uzunluk ölçümlerinin alındığı görülmektedir. Akın tarafından Van’da, Salbacak ve arkadaşları tarafından Konya’da yapılan çalışmalarda da okul çocuklarının gelişimleri antropometrik öçlümler aracılığıyla değerlendirilmiştir (Cankur ve ark., 1993; Akın, 1995; Salbacak ve ark., 1999).

Yine 1993 yılında, Duyar tarafından yapılan çalışma da Saatçioğlu’nun 1988 yılında yapmış olduğu çalışmaya benze olarak, 7 coğrafik bölgeden 7 ilde gerçekleştirilmiştir. Çalışmada yüksek sosyoekonomik düzeye dahil edilen, kız ve erkek toplam 1200 çocuğun şişmanlık durumları incelenmiştir. Araştırma sonucunda Amerika değerleri ile çalışma değerleri karşılaştırılmış ve Duyar’ın çalışmasında dahil edilen çocukların Amerikalı çocuklardan daha az şişman oldukları sonucuna

(47)

30

varılmıştır. Buna ek olarak Duyar çalışmasında şişman çocuğa rastlamadığını da belirtmiştir (Duyar, 1993).

Geçtiğimiz 10 yıllık dönemde yapılmış büyüme ve gelişme çalışmalarına genel olarak bakıldığında, Gemlik’te Pala ve arkadaşları, Akdoğan ve arkadaşları, Özdemir ve arkadaşları, Bundak ve arkadaşları, Koca Özer, Neyzi ve Hatipoğlu ve arkadaşları, gibi pek çok araştırmacının antropometrik ölçümler yardımı ile yapmış olduğu fiziksel büyüme çalışmaları göze çarpmaktadır (Pala ve ark.,2002; Akdoğan ve ark, 2005; Özdemir ve ark., 2005; Bundak ve ark., 2006; Koca Özer, 2007; Neyzi ve ark., 2008; Hatipoğlu ve ark., 2009).

3.1.Türkiye’de Okulöncesi Dönem ve Okul Çocukları Üzerine Yapılan Fiziksel Büyüme Çalışmalarına Genel Bakış

Geçmişten günümüze kadar yapılan çalışmalar, çocukların gelişimlerinin değerlendirilmesi açısından oldukça değerli bilgiler vermektedir (Neyzi ve Saka, 2002). Özellikle çocukların gelişimleri bir toplumun sağlık göstergelerinin başında gelmektedir. Çocukların gelişimleri üzerinde birçok faktör bir arada rol oynamaktadır. Çocukları gelişim dönemlerinde oldukları için olumsuz çevre şartlarından kolayca etkilenebilmektedirler. Özellikle çevresel etmenler ki bunun içine sosyoekonomik düzey, temizlik yaşanılan çevre ve kardeş sayısı da dâhil edildiğinde, yapılan araştırmalar çocuk gelişimi konusunda değerli bilgiler vermektedirler (Özbek, 2007).

(48)

31

Kansu tarafından, 1939 yılında yapılan çalışmalar antropolojinin fiziksel büyüme çalışmaları üzerindeki gelişimi açısından oldukça önemlidir. Kansu, araştırmasını İstanbul, Ankara, Anadolu’nun çeşitli il ve köylerinde yaşayan, 5-19 yaş arası 907 kız, 1690 erkek toplam 2597 çocuk üzerinde gerçekleştirmiştir.

Araştırmasında boy, kilo, baş gelişimleri, el gelişimleri gibi birçok fiziksel özellik araştırılmış ve bu gelişimlerin değerlendirilebilmesi açısından çocuklardan çeşitli antropometrik ölçümler alarak bu ölçüler değerlendirilmiştir (Kansu,1939).

Tümay tarafından İstanbul’da hastaneye başvuran 6774 kız, 6462 erkek toplamda 13236, 0-16 yaş arası, çocuğun gelişimlerinin değerlendirilmesine yönelik bir çalışma yapılmıştır. Çalışmaya dâhil edilen çocukların Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden ve İstanbul’dan geldikleri belirtilmiştir. Çocuklar üzerinden boy uzunluğu, ağırlık, baş çevresi, göğüs çevresi, karın çevresi ölçümleri alınarak bunlar yaşlara ve ailelerin ekonomik durumlarına göre sınıflandırılarak değerlendirilmiştir.

Doğumdan sonraki dönemde özellikle baş çevresinin daha hızlı bir gelişim gösterdiğini belirmiştir. Tümay araştırmasında aldığı ölçümlerden elde ettiği bulguları, yurtdışında yapılan çalışmalarla da karşılaştırarak değerlendirmelerini yapmıştır (Tümay, 1939).

1939 yılında Türkiye’nin farklı bölgelerinden, İstanbul’da Şişli Çocuk Hastanesi’ne başvuran 1 ay ile 12 yaş arası toplam 10030 çocuktan alınan antropometrik ölçümlere dayanılarak Alantar tarafından fiziksel büyüme çalışması yapılmış ve bulunan değerler yurtdışında da yapılan çeşitli çalışmalarla da karşılaştırılmıştır. Alantar çocuklarda boy uzunluğundaki artışın, süt çocuğu, 7 yaşa doğru ve püberte zamanı olmak üzere 3 fazda gerçekleştiğini belirtmiştir. Kızlarda boy uzunluğundaki artışın erkeklerden daha önce olmasına neden olarak da kızların

(49)

32

püberte dönemine, erkek çocuklardan daha erken girmesini göstermiştir. Boy uzunluğunun 12 yaşa kadar erkeklerde daha uzun olduğu ancak 12 yaşta kızlarda erkekleri geçtiği belirtilmiştir. Büst yüksekliğine bakıldığında ise 5 yaşa kadar kızların büst yüksekliklerinin, erkeklerden daha düşük olduğu sonraki yaşlarda ise değerlerin erkeklerin değerlerine yaklaştığı görülmektedir. Bacak uzunlularındaki artışın ise 5 yaştan sonra ivme kazandığı kızlarda 9-10 erkeklerde 10-11 yaşlarında ani bir artışın olduğu belirtilmektedir (Alantar, 1939).

Bostancı, çocuklar üzerine yapılacak çalışmaların öneminden bahsetmiş ve çocukları bir ülkenin en değerli varlıkları olarak nitelendirmiştir. Buna yönelik olarak 1954 yılında, Ankara’ da yaşayan 9-16 yaş arası 1679 çocuğun boy uzunluklarının değerlendirilmesine yönelik bir çalışma gerçekleştirmiştir. Bostancı araştırmasında bulduğu değerlerin Kansu (Ankara, 1939) ve Yalım (İstanbul, 1940)’ın araştırmalarındaki değerlerle büyük ölçüde benzerlik gösterdiğine de değinmiştir. Boy uzunluğunun erkek ve kızlar arasındaki farklılıklarının ergenlik dönemine geçiş dönemindeki farklılıkla alakalı olduğu da belirtilmektedir.

Erkeklerin, kızlara nazaran ergenlik dönemine daha geç erişmelerinin kızların boylarının belli yaşlarda erkeklerden daha uzun oluşunun nedeni olduğu belirtilmiştir (Bostancı, 1954).

Bostancı, Ankara’da yaşayan 9-16 yaş arası çocuklardaki büst yüksekliği ve alt taraf uzunluklarını da değerlendirmiştir. Kız ve erkek çocuklarda boy ve büst uzunluğundaki artış paralel seyretmektedir. Bostancı çalışmasında büst yüksekliğinin 15 yaşa kadar kızlarda daha fazla olduğunu 16 yaşta ise erkeklerin büst yüksekliğinin kızlarınkini geçtiğini belirtmiştir. Alt taraf yüksekliğinin özellikle postnatal yaşamda büste nazaran daha hızlı gelişim gösterdiğine değinilmiştir. Kız ve erkek çocukların

Referanslar

Benzer Belgeler

Araştırma, çift kör plasebo kontrollü müdahale araştırması düzeninde ve "İlköğretim Çocuklarında Çinko Eksikliği ve Çinko Suplementasyonunun Okul

Has- talarda t›rnak bulgular› DLSO (distal lateral subungual oniko- mikoz), PSO (proksimal subungual onikomikoz), TDO (total distrofik onikomikoz), YBO (yüzeysel beyaz onikomikoz)

Millî folklor araştırmalarına, daha önce belirtildiği gibi, kültürel çoğulculuk kuramıyla bilimsel bir geçerlilik kazandır- mış bulunan Herder, gerçekleştirdiği

Tüketici eğitimi bilgi testi sonuçlarında; öğrencilerin cinsiyetlerine (p<0.001), aile gelirlerine (p<0.001), haftalık harçlık miktarlarına (p<0.05), anne (p<0.001)

33 “Hermes Trismegistus”, mad. Encyclopedia of Religion and Ethics, VI/626... mizde bulunan bu en eski Hermetik metinlerın büyük bir kısmı Grekçe ve çok az bir kısmı

Antijen varlığı serolojik olarak tespit edilen bu i ki köpeğin her ikisinin de erkek olduğu ve birinin 3-6 yaş, diğerinin ise >7 yaş grubunda yer aldığı be- l irlendi

Daha sonra akademik olarak başarıları yüksek olan ve risk altındaki bu çocukların söylemleri doğrultusunda yılmazlıklarını etkileyen en önemli faktörler

Sonuç: Miyokart enfarktüsü geçiren hastalarda Yeşil Kart ve SSK’lı oranının istatistiksel olmasa da anlamlı düzeyde yüksek bulunması; dolayısıyla sosyal açıdan alt