• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM: AYETLERĠN TEFSĠRĠ VE KARġILAġTIRILMASI

2.3. AYETTE VERĠLEN ÖZELLĠKLERĠN KARġILAġTIRILMASI

Mâide Sûresi'nin 5/54. ayeti ve Fetih Sûresi'nin 48/29. ayetine bakıldığında daha önce detaylandırarak anlatıldığı Ģekilde Allah'ın hoĢuna giden, ashapta ve müminlerde bulunan veya bulunması gereken önemli özellikler zikredilmektedir. Mâide Sûresi'nde zikredilen özellikler Allah'ın dinini koruyacak karaktere sahip olan insanların özellikleridir. Çünkü Allah, insanların dinden dönmeleri halinde bu vasıflarla donanmıĢ bir toplum inĢâ etmekten bahsetmektedir ki bu toplumu oluĢturan bireylerin en çok sahip olması gereken özellikler de ayette bahsedilen özelliklerdir. Dolayısıyla bahsedilen niteliklere sahip bir Müslüman toplumu Allah'ın dinini seve seve emanet edeceği, kendilerinin de bu emanete sahip çıkma güç ve yeteneğine sahip oldukları istisnâî bir toplumdur.

Fetih Sûresi'nde zikredilen özellikler peygamberi öz ana babasından daha çok seven, uğruna seve seve can verecek kadar samimi ve ihlâslı olan ashâbın ayırıcı özellikleridir. O ashâb ki daima peygamberinin yanında olmuĢ, ona destek olmuĢ, onunla nice zorluklara katlanmıĢ ve yine onun vesilesiyle hidâyete erip Allah'ın övgüsüne nâil olmuĢtur. Ayette zikredilen özellikleri ashâbın özellikleri olarak kabul etmemizin en temel sebebi ayetteki حُهدَعدَ دَنٍاِذلَّ دَ yani "onunla birlikte olanlar" ifadesidir. Allah'ın peygamberiyle samimiyet ve ihlâsla beraber olanların da bizzat sahâbe olması sebebiyle ayetteki niteliklerin ashâba ait olduğunun belirtilmesinin gerektiği kanısındayız. Bununla beraber Allah'ın rasulüyle birlikte olma halinin sadece onu görüp iman etmekle sınırlı olmaması, onu görmese bile ona iman etme, samimiyetle onu sevme, sünnetlerine devam etme vb. özelliklerle mânen peygamberle birlikte olanların da ayetin kapsamına girebilecek oluĢu dolayısıyla bahsedilen özelliklerin bütün müminlerin özellikleri olma ihtimali de yok sayılmamalıdır. Nitekim bu ifadeye "peygamberin safında olanlar" Ģeklinde mânâ veren müfessirler de buna iĢaret ediyor olsa gerektir.621

Daha önce de bahsedildiği gibi Mâide Sûresi'ndeki ayetin "Onlar Allah yolunda

cihad ederler" kısmı "Hiç bir kınayanın kınamasından korkmazlar" kısmı ile

birleĢtirilerek "Onlar, Allah yolunda cihad ederken hiç bir kınayıcının kınamasından

621

korkmazlar" Ģeklinde de anlaĢılmıĢtır. Fetih Sûresi'nin ilgili ayetinde de bazı

özellikler diğeri ile birleĢtirilerek farklı Ģekillerde yorumlanmıĢtır. Ayetteki

"peygamberle beraberdirler" bölümü bazı müfessirlerce ayrı bir özellik olarak kabul

edilmemiĢ ve ayete "Allah'ın rasulü Muhammed ile beraber olanlar inkârcılara karşı

şiddetli (çetin), kendi aralarında merhametlidir..." Ģeklinde anlam verilmiĢtir. Ayrıca

Fetih Sûresi'ndeki "Onları rukû ve secde ederken görürsün" lafızlarını kendisinden sonra gelen "Onlar, Allah'ın lutuf ve hoşnutluğunu amaç edinmişlerdir" ifadesi ile birlikte ele alarak "Onların, rukû ve secde ederek Allah'ın lutuf ve hoşnutluğunu

istediklerini görürsün." Ģeklinde mânâ veren müfessirler de olmuĢtur. Ġki ayetteki

özelliklerde de belirttiğimiz kısımların farklı müfessirlerce farklı Ģekillerde anlaĢılarak birleĢtiriliyor oluĢu ayette zikredilen özelliklerin anlam ve sayılarını da etkilemektedir. Bununla birlikte ayetlere verilen bu mânâlarla anlam bozulmamakta, tersine içerik zenginleĢtirilmiĢ olmaktadır. Fakat yapılan çalıĢmanın da bir gereği olarak ayetin zikredilen kısımlarının tamamı ayrı ayrı ele alınarak incelenmiĢtir. Mâide Sûresi 5/54. ayette zikredilen özellikler ile Fetih Sûresi 29. ayette zikredilen

özellikler bir Ģema yardımıyla özetlenecek olursa Ģöyle bir tablo oluĢacaktır: Mâide Sûresi 54. Ayet Fetih Sûresi 29. Ayet

Verilen Ģemada da görüldüğü gibi Fetih Sûresi'ndeki "Onunla beraberdirler" ifadesi Mâide Sûresi'ndeki "Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler" ifadesi ile

هدَعدَم دَنياِذلَّ دَ رْمحُ ُّ اِ حُي اِ الَّ حُكرْ يدَ دَع حُا لَّ اِ دَ هدَنوُّ اِ حُي دَ رْم دَنرْ دَ حُاادَ دَ حُ دَن اِناِم رْ حُ رْ يدَ دَع مٍ لَّ اِ دَ ً لَّ حُ اًعلَّكحُ محُ ي دَ دَني اِ اِ ادَكرْ يدَ دَع مٍةلَّزاِعدَ اًن دَورْ اِ دَ اِ ّا دَناِم ًلًرْ دَ دَاوحُ دَترْ دَي اِّا اِ اِ دَ ياِ دَا حُ اِهادَجحُي اِاوحُجُّ اِ دَ دَ رْناِم رْماِ اِهوحُ حُ ياِ رْمهادَ اِ مٍماِ دَ دَ دَم رْودَ دَاوحُ ادَ دَي دَ دَ اِ اِجرْناِ رْ ياِ رْمحُ دَ دَم دَ اِ ي رْولَّت ياِ رْمحُ دَ دَم دَ اِ رْمحُ ُّ اِ حُي هدَعدَم دَنياِذلَّ دَ

karĢılaĢtırıldığında benzer görülmüĢ ve eĢleĢtirilmiĢtir. Zira Allah'ı sevmek onun peygamberi ile beraber olmak ve peygamberine tâbî olmak demektir. Ayrıca onların Allah'ı sevmesi demek Allah'ın da onları sevmesi demektir bu sebeple hem "Allah

onları sever" kısmı hem de "onlar Allah'ı severler" kısmı birlikte ele alınarak bir

eĢleĢtirme yapılmıĢtır. Nitekim tez için bu konuyu seçmemizde de etkili olan M. Feyzi Efendi'ye ait bir sahifede bu iki bölüm birbiriyle karĢılaĢtırılarak benzerlikler tespit edilmiĢtir. Mehmet F. Efendi, bu durumu

ن

رْ اِ رْ دٍَ دَ حُ ّا حُمحُكرْ اِ رْ حٍُ ٌاِنوحُعاِ لَّ دَا دَ ّا دَاوُّ اِ حُ رْمحُتنحُ ااِا رْ حُق

دٌمَ اِ لَّ دٌ وحُ دَ حُ ّا دَ رْمحُكدَ وحُنحُ رْمحُكدَ "De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir." meâlindeki Âl-i Ġmran Sûresi 31. ayeti ile desteklemiĢtir.622

Fetih Sûresi 29. Ayette müminlerin kâfirlere karĢı Ģiddetli olmaları ifadesi ile onlara karĢı izzet içinde olmaları ifadesi, müminlere karĢı merhametli olmaları ile de müminlere karĢı merhamet ve tevazu içinde olmaları kısmı birbirine benzer görülmüĢ ve bu Ģekilde eĢleĢtirme yapılmıĢtır. Yine ayetlerdeki kâfirlere karĢı Ģiddetli olma ve müminlere karĢı Ģefkatli ve merhametli olma niteliklerinin de neredeyse aynı olduğu ve benzer kullanımlarla ifade edildiği görülecektir. Nitekim "ezille" ve "ruhamâ" kelimelerinin ne kadar benzer olduğuna ve alçak gönüllü, sevecen, merhametli gibi anlamlara gelen "ruhamâ" kelimesinin aynı zamanda "ezille" kelimesini açıkladığına dikkat çeken müfessirler olmuĢtur.623

Müslüman olmayanlara nasıl davranılması gerektiğini anlatan ifadeler de aynı Ģekilde birbirlerini açıklar niteliktedirler. Daha önce de kısaca belirtildiği gibi ayetler, bir müminin Müslüman olmayan insanlara karĢı kaba saba davranması, onlara iĢkence etmesi ve ezâ vermesi vb. Ģekillerde anlaĢılmamalıdır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da Peygamberin hayatına bakmak, Müslüman olmayan insanlarla olan ikili iliĢkilerimizin nasıl olması gerektiği yönünde bizlere gerekli malumâtı verecektir. Peygamberin hayatı ki Müslüman olmayanlara Ġslam'ı tebliğle ve onların eziyet ve ceflarına sabretmekle geçmiĢtir, fakat Hz. Peygamber bir defa bile müĢriklerin kendisine davrandıkları Ģekilde onlara davranılması yönünde bir teĢvikte bulunmamıĢtır. O, daima affedici olmayı, sevmeyi, değer vermeyi tercih etmiĢtir. Hz. Peygamberin hayatı ki, bir Yahudi cenazesi karĢısında ayağa kalkması

622

Bkz. EK-1.

623

gibi, gerektiğinde müslüman olmayanlara saygı göstermeyi içeren birçok olay ve örneklerle doludur.

Müslüman olmayan insanlarla iliĢkiler konusunda en önemli ipuçlarından bir tanesi de Medine Vesîkası'nda saklıdır. Vesîkanın amacına, maddelerine ve sonucuna bakıldığında Hz. Peygamberin Müslüman olmayan insanlarla anlaĢma yaptığı, iki taraftan da birbirlerinin inançlarına saygı duymasını istediği ve hatta gerektiğinde beraber hareket edilmesini istediği açıkça görülmektedir. Bütün bunlarla beraber Hz. Peygamberin Medine Vesîkası'ndaki görev ve pozisyonunun liderlik olduğunun da altının önemle çizilmesi gerekmektedir. Günümüz Ģartlarına bakıldığında birçok Müslümanın Müslüman olmayan insanlarla karĢı karĢıya geldiği, beraber yaĢadığı, aynı ortamda çalıĢtığı bir vâkıâdır. ĠĢte bu durumda önemli olan onlara kaba saba davranmak, onları rezil etmek, rencide etmek ve incitmek değil aksine onlara, inançlarına ve hayat tarzlarına saygı duymaktır. Ayrıca Müslüman olmayan insanlarla birlikte yaĢarken, aynı ortama bulunurken Müslüman'ın taviz vermemesi gereken bazı hususlar söz konusudur. Her Ģeyden önce bir Müslüman kendi inanç ve ibadetlerinden asla taviz vermemelidir. Ayrıca inançsal olarak hayatı anlayıĢ ve yaĢayıĢ tarzlarına dikkat etmeli, kimliklerini unutup onlar gibi inanıp onlar gibi yaĢamaktan imtina etmelidir. Zaten bir müslüman için en vahim olan Ģey de onlara benzeyip onlar gibi yaĢıyor hale gelmektir. Yoksa çeĢitli nedenlerle onlarla aynı ortamda bulunmak, Hz. Peygamberin hayatında da gördüldüğü gibi kınanacak bir durum değildir. Aynı Ģekilde peygamberimizden kendisine nice eziyetler eden müĢrikler aleyhine dua etmesi istendiğinde onun verdiği cevap gayet ilgi çekicidir: "Ben lanetçi olarak gönderilmedim. Ben ancak ve ancak rahmet olarak göderildim."624

Efendimizin bu cevabından müslümanlar da kendi paylarına düĢen dersleri almalı ve ona göre hareket etmelidirler.

ÇalıĢmada benzerlikleri aĢina olarak görülen ve karĢılaĢtırılan özellikler bunlardır. Mâide Sûresi 5/54. ayette zikredilen Allah yolunda cihad etme ve hiç bir kınayanın kınamasından korkmama özellikleri ile Fetih Sûresi 48/29. ayetteki rüku ve secde ederek Allah'ın rızasına ermeye çalıĢma, simalarında secde izlerinin olması ve onların misallerinin Tevrat ve Ġncil'de geçiyor olması özellikleri arasında eĢleĢtirme

624

yapılacak Ģekilde çok yakın bir benzerlik tespit edilememiĢtir. Herhangi bir karĢılaĢtırmaya tâbi tutulmayan bu özellikler, aslında birbirini tamamlar niteliktedir. ÇalıĢmanın konusunun Allah'ın kitabı olması sebebiyle zorlama yorumlarla geride kalan özellikleri de karĢılaĢtırmaktan kaçınılmıĢ ve bu sebeple diğer özellikler karĢılaĢtırmaya tabi tutulmamıĢtır.

SONUÇ

Mâide Sûresi'nin 5/54. ayetinden hareketle her Ģeyden önce iman etmiĢ bir insanın ölünceye kadar imanını koruma garantisinin olmadığının ayetten çıkartılması gereken en önemli sonuçlardan bir tanesi olduğu düĢünülmektedir. Nitekim ayetteki

"Ey İman edenler!" hitabından sonra "sizden kim dininden dönerse" Ģeklinde bir

ibarenin kullanılmıĢ olması bu durumun en önemli delillerindendir.

Ayette bahsedilen irtidâdın da doğru anlaĢılması hayatî bir önem taĢımaktadır. Ayet okunduğunda akla ilk, dinden dönme anlamının gelmesi gayet normaldir ve diğer ayetlerle de örtüĢen bir durumdur. Fakat konu biraz daha detaylı olarak düĢünüldüğünde buradaki irtidâdın anlamının sadece dinden dönme fiilini gerçekleĢtirme durumu ile sınırlandırılmaması gerektiği düĢüncesi hasıl olmaktadır. Ġlgili bölümlerde de bahsedildiği üzere irtidâdı Müslüman olmayan insanların hayatı gibi bir hayat sürme, onların kültürlerini benimseme, onları müminlere tercih etme, onlara gıpta etme vb. özelliklerin yayılması ve toplumun geneline mâl olması ile açıklayan müfessirler de olmuĢtur. Aslında günümüz Müslümanlarının en büyük sorunlarından bir tanesinin bu konu olduğunu söylemek mümkündür. Dolayısıyla, bu konu görmezden gelinmemesi gereken önemli bir konudur. Nitekim ayetin devamı da bu konunun ne kadar önemli olduğunu destekler niteliktedir.

Ayette, müminlerin irtidâdı durumunda yerlerine çok daha güzel özelliklere sahip müminlerin getirileceği belirtilmektedir. Bu ibâre, onların elindeki Ġslam nimetinin topluca alınması ve çok daha üstün niteliklere sahip insanların onların yerine getirilmesi demektir. Zira hitaplar hep çoğul sigalarla gelmiĢtir. Tarihî seyre baktığımızda da bu durum müĢâhede edilmekte ve Emevilerin, yitirdikleri güzel vasıflar sebebiyle Ġslam sancaktarlığı nimeti Abbasilere, sonra da onların gerekli nitelikleri yitirmesi sebebiyle Osmanlıya, Türklere verilmiĢtir. Türkler de kendilerine verilen Ġslam sancaktarlığı yapma nimet ve vazifesi için gerekli olan Ģartları yitirdiklerinde, Müslüman olmayan insanların kültürlerini ve hayat tarzlarını benimseyerek baĢkalaĢım içerisine girdiklerinde tarihin tekerrür edeceği akla gelebilmektedir.

Allah, farklı inançlara müntesip olan insanların değil müminlerin sevilmesini, Müslüman olmayanlara karĢı Ġslamî konularda asla taviz verilmemesini, onlarla

cihad edilmesini, onların aĢağılama ve kınamalarından asla korkulmamasını istemektedir. Hatta bu niteliklere sahip insanların kendisini, kendisinin de bu nitelikleri hâiz insanları sevdiğini belirtmektedir. Fakat bunları yaparken inanmayan insanların hor görülmesini ve onların haklarının çiğnenmesini de yasaklamakta ve daima adâlete vurgu yapmaktadır. Diğer inanç ve toplumların kültürlerine, onların hayat tarzlarına Kur'ân'ın bakıĢ açısı gayet açık ve nettir. Hatta Allah, Müslümanlardan bazılarının onlara, onların Müslümanlara dâir hisleri ile ilgili çok açık bilgiler vermekte, onlara olan özenti ve benzeyiĢlerden sakındırmaktadır. Nitekim Mümtehine Sûresi'nin 60/1. ayetinde "Ey iman edenler! Benim de düşmanım

sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Oysa onlar, size gelen hakkı inkâr ettiler. Rabbiniz olan Allah'a inandınız diye peygamberi ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer rızamı kazanmak üzere, benim yolumda cihad etmek için çıktıysanız (böyle yapmayın). Onlara gizlice sevgi besliyorsunuz. Oysa ben, sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa, mutlaka doğru yoldan sapmıştır."625

buyrularak konu, açıkça dile getirilmiĢtir.

Bununla birlikte herhangi bir Müslümanın kendisine yapılacak kötülüklerden veya hakkında söylenecek sözlerden, tenkit ve kınamalardan korkup çekinmeden Allah yolunda cihad etmesinin ve sadece Allah'a ibadet etmesinin, Allah'a bütün benliğini adamasının öyle ki artık bütün âzâlarında, hal ve hareketlerinde bu adanmıĢlığın okunuyor olmasının ne kadar önemli ve aslında birbirine benzer özellikler olduğu unutulmamalıdır.

Fetih Sûresi 48/29. ayetinde ise ilk olarak Hz. Muhammed'in Allah'ın peygamberi olduğu açıkça vurgulanmak sûretiyle hem risâleti tasdik edilmekte hem de ona iman etmeyenlere cevap verilmektedir. Bu tasdik, peygambere verilen değerin de bir göstergesidir. Peygamberden sonra ise ashâbından bahsedilmiĢ, onların daima peygamberin yanında oldukları, kâfirlere karĢı izzetli, müminlere karĢı da merhametli oldukları, daima ibadet bilinci ile yaĢadıkları ve Allah'ın rızasını amaçladıklarından bahsedilmiĢtir.

Fetih Sûresi'nin ilgili ayetinde, ashâbın ne kadar üstün niteliklere sahip olduğunun, Allah katındaki değerlerinin açıkça belirtiliyor olmasına rağmen farklı çevre ve

625

grupların aynı ayetin farklı kısımlarından onların günahkâr olduğunu, hatta dinden çıktıklarını anlıyor olmalarını iyi niyetle ve objektiflikle açıklamak imkansız gözükmektedir. Ashâbın değerine dâir örnek olarak gösterilebilecek olan bu ayetin farklı bir Ģekilde anlamlandırılması üzücüdür. Peygamberimizden ashâbının önem ve değerine dâir pek çok hadis rivayet edilmiĢtir. Ġmam Mâlik de Fetih Sûresi'ndeki bu ayetten yola çıkarak ashâba karĢı buğuz eden Râfizîleri tekfir hükmü çıkarmıĢ ve ashâba buğuz edenin bu ayet gereğince kâfir olduğunu bildirmiĢtir. Onun bu görüĢüne katılan âlimler olduğu gibi ehl-i kıblenin tekfir edilemeyeceğini söyleyerek bu görüĢe katılmayanlar da mevcuttur.626

Buradan hareketle Kur'ân gibi bir kitap üzerine yapılan yorumlarda aĢırılıklardan sakınmak önem arzetmektedir.

Yüce Allah'ın dinden dönenlere meydan okuduğu, kendilerinin yerine çok daha iyilerini getirmeyi vaad ettiği bir topluluğun ve peygamberi kendi canlarından- kanlarından aziz bilen, onun kutlu davasında daima yol arkadaĢı olan, Ġslam davasının tahayyül edilemeyecek derecede ezâsını-cefâsını çekmiĢ olan ve bizlere de sefasını yani onu rahatça yaĢayabilme imkanını sunmuĢ olan ashâbın Allah tarafından belirtilen özellikleri bunlardır. Dolayısıyla bu özellikler hakkında, günümüz Müslümanlarının üzerinde durup düĢünmesi ve bu özelliklerin ne kadarının kendilerinde bulunduğunun veya bulunmadığının muhasebesini yapmaları hayatî bir konudur. Ġki ayete de dikkatle bakıldığında verilen tüm özelliklerde müminlere ait olan psikolojik bir üstünlüğün olduğu ve yapılan her Ģeyin birisi bana zarar verir, beni eleĢtirir vb. korkularla gizli kapaklı değil aksine alenen yapılması gerektiği yani aslında belki de Allah'ın bizden en çok istediği Ģeyin, onun uğruna diğer herkesten ve her Ģeyden vazgeçebilmemiz ve bunu gönül rızasıyla yapabilmemiz olduğu görülecektir.

626

KAYNAKLAR

Abduh, M. & Rıza, M. R. (2011). Tefsiru'l-menâr. (Çev. R. Yaran & M. Erdoğan) Ġstanbul: Ekin Yayınları.

Albayatî, Y. Adel Zaynal. (2016). Tefsirde bağlam (siyak) ve el-muharreru'l-vecîz

örneği. YayınlanmamıĢ doktora tezi. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Ankara.

Arabî, M. G. (2006). et-Tefsiru's-sûfiyyü'l-felsefiyyü li'l-Kur'âni'l-kerim. DımeĢk: Dâru'l-BeĢâir.

AteĢ, S. (2014). Kur'ân-ı kerim tefsiri. (2. Basım). Ġstanbul: Yeni Ufuklar NeĢriyat. Aydar, H. (2012). "Osmanlı tefsir kültürü açısından mühim bir eser; Bursa Ulu

Cami 435 numaralı tefsir nüshası". Turkish Studies. Volume 7(3), 307-327. Aydın, M. A. (2013). Türk hukuk tarihi. (11. Basım). Ġstanbul: Beta Yayınları.

Ayıntâbî Mehmet Efendi, Mehmet b. Hamza ed-Debbağ. (1980). Kur'ân-ı kerim

meâli ve tefsiri tibyân tefsiri. (Haz. A. Davudoğlu). Ġstanbul: Sağlam

Yayınevi.

Bakkal, A. (2009). Kur'ân'ı anlamada siyak-sibakın önemi. Kur'ân ve Tefsir

Akademisi Araştırmaları, 1, 11-48.

Baltacı, B. (2011). Kur'ân ayetlerini isimlendirme geleneği. Çukurova Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi Dergisi, 11(1), 21-53.

Baltacı, B. (2011). Osmanlı dönemi ayet tefsirleri. Türkiye Araştırmaları Literatür

Dergisi, 9(18), 405-417.

Baltacı, B. (2011, Temmuz). Nüzul dönemi şartlarının Kur’ân’ın anlaşılmasındaki

yeri-örnekler üzerinden bir değerlendirme. Kur’ân Öncesi Mekke Toplumu

Sempozyumu'nda sunulmuĢ bildiri. Ġstanbul Üniversitesi, Ġstanbul.

Baltacı, B. (2013). Müstakil ayet tefsirleri-Kastamonu yazmaları-. (2. Basım). Bursa: Emin Yayınları.

Baltacı, B. (2016, Aralık). Mâide sûresi 54. ayet ile Fetih sûresi 29. ayetin

Türk Dünyası Eğitim Bilimleri ve Sosyal Bilimler Kongresi'nde sunulmuĢ bildiri. Ankara.

Bayraklı, B. (2002). Yeni bir anlayışın ışığında Kur'ân tefsiri. Ġstanbul: Bayraklı Yayınları.

Bedir, A. (1999). Sûrelerin isimleri. Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,

5(5), 167-216. Beğavî, Ġmam Muhyi's-Sünne Ebî Muhammed el-Hasan b. Mesûd. (1993). Tefsîru'l-

beğavî (Meâlimü't-tenzîl), (Tahk. M. A. en-Nemr, O. C. ed-Damirî, S. M.

el-HarĢ) (2. Basım). Riyad: Dâru't-Taybe.

Bilmen, Ö. Nasuhî. (1991). Kur'ân-ı kerim'in türkçe meâli âlisi ve tefsîri, Ankara: Akçağ Yayınları.

Bursevî, Ġsmail Hakkı b. Mustafa el-Hanefiyyü'l Halvetî. (2003). Ruhu'l-beyân fî

tefsiri'l-Kur'ân. Beyrut: Dâru'l-Kütübi'l-Ġlmiyye.

Çağrıcı, M. (2007). Bütün yönleriyle asr-ı saadette Ġslam, Vecdi Akyüz (Ed.) içinde, Asr-ı Saadet'te Oluşan İslam Ahlâkı (s. 23-75). (2. Basım) Ġstanbul: Ensar NeĢriyat

Çelik, Ö. (2013). Hakk'ın daveti Kur'ân-ı kerim meâli ve tefsiri. Ġstanbul: Erkam Yayınları. Demirci, M. (2010). Tefsir tarihi. (8. Basım). Ġstanbul: M.Ü. Ġlahiyat Fakültesi Vakfı

Yayınları.

Derveze, M. Ġ. (2014). et-Tefsirü'l-hadîs (Nüzul sırasına göre Kur'ân tefsiri). (Çev. ġ. KarataĢ & A.-M. Çelen). Ġstanbul: DüĢün Yayıncılık.

Derveze, M. Ġ. (2015). Kur'ân'a göre Hz. Muhammed'in hayatı (Sîretü'r-rasûl). (Çev. M. Yolcu). Ġstanbul: Yarın Yayınları.

Dilek, M. (2007). Sevgi insanı Hz. Muhammed'in dualarında sevgi talepleri.

Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 12(17), 293-303.

el-Aclûnî, Ebu'l-Fidâ Ġsmail b. Muhammed b. Abdilhâdî el-Cerrâhî. (1995). Keşfu'l-

hafa ve müzîlü'l-ilbâs. Beyrut: Dâru'l-Kütübi'l-Ġlmiyye.

el-Belensî, Ġmam Ebî Abdallah Muhammed b. Ali. (1991). Tefsîru mübhemâti'l-

el-Beydâvî, Kadı Nasuruddîn Ebû Saîd Abdullah b. Ömer b. Muhammed eġirâzî. (2011). Envâru't-tenzîl ve esrâru't-te'vîl (Beydâvî tefsiri). (Çev. A. Öztürk). Ġstanbul: Kahraman Yayınları.

el-Buhârî, Ebû Abdillah Muhammed b. Ġsmail b. Ġbrahim el-Cûfî. (1972). Sahihi

Buhârî muhtasarı tecrîd-i sarih tercemesi ve şerhi. (Çev. K. Miras). Ankara:

TTK Basımevi.

el-Bikâî, Burhânuddin Ebi'l-Hasan Ġbrahim b. Umer. (2006). Nazmü'd-dürer fî

teâsubi'l-âyâti ve's suver. Beyrut: Dâru'l-Kütübi'l-Ġlmiyye.

el-Cevziyye, Ġbn Kayyım. (2011) Bedâiu't-tefsîr. (Çev. H. ÖğmüĢ & H. Aldemir). Ġstanbul: Polen Yayınları.

el-Kurtubî, Ebu Abdillah Muhammed b. Ahmed b. Ebî Bekr b. Ferh. (2002). el-

Câmiu li-ahkâmi'l-Kur'ân. (Çev. M. B. Eryarsoy). Ġstanbul: Buruç Yayınları.

el-KuĢeyrî, Ebu'l-Kasım Zeynü'l-Ġslam Abdulkerim b. Hevâzin b. Abdilmelik. (2013). Letâifu'l-işârât (Kuşeyrî tefsiri). (Çev. M. Yalar). Ġstanbul: Ġlk Harf Yayınları.

el-Maturidî, Ebû Mansûr Muhammed b. Muhammed es-Semerkandî. (2009).

Tevîlâtü'l-Kur'ân. (Tahk. M. M. Vanlıoğlu). Ġstanbul: Mizan Yayınevi.

el-Mervezî, Ebû Abdillah Ahmed b. Muhammed b. Hanbel eĢ-ġeybanî. (2013). el-

Müsned. (Çev. H. Yıldız & H. Yıldız). Ġstanbul: Ocak Yayıncılık.

el-KuĢeyrî, Ebu'l-Huseyn Müslim b. El-Haccâc b. Müslim. (1973). Sahîhi Müslim

tercüme ve şerhi. (Çev. A. Davudoğlu). Ġstanbul: Sönmez Yayınları.

en-Nesâî. Ebû Abdirrahman Ahmed b. ġuayb Ali. (2012). Sünen-i Nesâî tercemesi.

(Çev. H. Hatipoğlu). Ġstanbul: Kahraman Yayınları.

en-Nevevî. Ebû Zekeriyya Yahya b. ġeref b. Mürî. (2008). Riyâzü's-sâlihîn. (Çev. H. Akın). Ġstanbul: Ensar NeĢriyat

er-Razî, Ebû Abdillah (Ebu'l-Fazl) Fahruddin Muhammed b. Ömer b. Hüseyin.

(1990). Tefsîr-i kebîr (Mefâtihu'l-gayb). (Çev. S. Kılıç & L. Cebeci) Ankara:

Akçağ Yayınları. Erzurumlu, Ġbrahim Hakkı. (2012). Marifetnâme, (Sad. M. F. BaĢar & H. A. Eser).

Ġstanbul: AlemYayıncılık.

Esed, Muhammed. (2016). Kur'ân kavramları. (Haz. Ö. Aydın & E. Özalp). Ġstanbul: ĠĢaret Yayınları.

et-Taberî, Ebû Cafer Muhammed b. Cerir Yezid el-Âmülî el-Bağdadî. (1980).

Câmiu'l-beyân fî tefsîri'l-Kur'ân. Beyrut: Dâru'l-Marife Yayınları.

et-Tabersî, Ebû Ali Eminüddin el-Fazl b. El-Hasen b. El-Fazl. (1997). Mecmeu'l-

beyân fi tefsiri'l-Kur'ân. Beyrut: Dâru'l-Kütübi'l-Ġlmiyye.

et-Tirmizî, Ebû Ġsa Muhammed b. Ġsa b. Sevre (Yezid). (2007). Sünen-i Tirmizî

tercemesi. (Haz. A. Parlıyan). Ġstanbul: Konya Kitapçılık.

ez-ZemahĢerî, Ebu'l-Kasım Mahmud b. Ömer b. Muhammed el-Harizmî. (1989). el-

Keşşâf an hakâiki gavemidi't-tenzîl ve uyûni'l-ekâvîl fi vücühi't-te'vîl.

Riyad: Mektebetü'l-Abikan.

ez-ZerkeĢî, Ebû Abdillah Bedruddin Muhammed b. Bahadır b. Abdillah et-Türkî el- Mısrî. (1994). el-Burhân fî ulûmi'l-Kur'ân. Beyrut: Dâru'l-Marife Yayınları. Gezgin, Ali Galip. (1999). Tefsirde Semantik Metod ve Kur'an'da "Kavm"

Kelimesinin Semantik Analizi. Yayınlanmamış doktora tezi. Süleyman

Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Isparta.

GüneĢ, Abdulbâki. (2005). Kur'ân'da ayet ve ayet bütünlüğü. YayınlanmamıĢ yüksek lisans tezi. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Elazığ.

Güngör, M. (1988). Tefsir'de konulu tefsir metodu. İslamî Araştırmalar Dergisi. 2(7), 49-55.

Hamidullah, M. (2011). İslam peygamberi. (Çev. M. Yazgan). Ġstanbul: Beyan Yayınları.

Havva, S. (1989). el-Esâs fi't-tefsîr. (Çev. M. B. Eryarsoy & H. Ünal). Ġstanbul: ġamil Yayınları.

Ġbn Arabî, ġeyhu'l-Ekber Muhyiddin. (2008). Tefsîr-i kebir te'vilât. (Çev. V. Ġnce). Ġstanbul: Kitsan Yayınları.

Ġbn Arabî, ġeyhu'l-Ekber Muhyiddin. (1989). Fî tefsîri ve iĢârâti'l-Kur'ân. DımeĢk:

Matbaatü-Nadr.

Ġbn ÂĢûr, Muhammed Tâhir. (1984). Tefsiru't-tahrîr ve't-tenvîr. Tunus: Dâru't-

Tunus.

Ġbn Berrecan, Abdüsselam b. Abdirrahman b. Muhammed el-Lahmî. (2003). Tefsîru

ibn Berrecan tenbihi'l-efhâm ila tedebbüri'l-kitabi'l-hakîm ve taarrufi'l- âyâti ve'n-nebei'l-azîm. (Tahk. A. F. Mezidî). Beyrut: Dâru'l Kütübi'l-Ġlmiyye.

Ġbn Manzûr, Ebû'l-Fadl Muhammed b. Mükrim el-Ġfrîkî el-Mısrî. (2010). Lisânu'l-

Benzer Belgeler