• Sonuç bulunamadı

Avrupa Kentsel Şartı ve Ulaşımda Yeni Yaklaşımlar

6. KENTİÇİ ULAŞIMDA İNSAN VE ÇEVRE ÖĞESİ

6.2. Avrupa Kentsel Şartı ve Ulaşımda Yeni Yaklaşımlar

Kentli hakları alanında, Avrupa Konseyi tarafından 1992 yılında kabul ve ilan edilen Avrupa Kentsel Şartı, geçmişte yapılan hatalardan ders çıkaran kentlerin, gelecekte alacağı şekli ortaya koyması açısından önemli bir adımdır. Avrupa Kentsel Şartı metni, 20 maddelik bir bildirge ve 13 maddelik şart ilkelerinden oluşmaktadır. Bildirgenin başlıkları; güvenlik, kirletilmemiş, sağlıklı bir çevre, istihdam, konut, dolaşım, sağlık, spor ve dinlence, kültür, kültürler arası kaynaşma, kaliteli bir mimari ve fiziksel çevre, işlevlerin uyumu, katılım, ekonomik ve sürdürülebilir kalkınma, mal ve hizmetler, doğal zenginlikler ve kaynaklar, kişisel bütünlük, belediyeler arası işbirliği, mali yapı ve mekanizmalar, eşitlik şeklindedir (Öndül,

1998). Avrupa Kentsel Şartı’nı Türkiye Yerel yönetimlerin imzasına sunduğu için henüz imzalamamıştır.

Çağlardan beri insanoğlu, faaliyetlerinin çapını genişletmek, uzaklardaki kaynakları elde etmek ve bunları taşımak için mücadele etmiş ve bu da ulaşım tekniklerinin sürekli gelişmesinde önemli bir etken olmuştur. Ulaşımdaki her ilerlemeyle, insan yaşamı biraz daha değişmiş, bugünün kentlerinde; yaya, at, raylı taşıma, otomobil, otobüs, ticari araçlar gibi ulaşım dizgelerinin çok ötesine erişilmiştir. Otomobil, ilk icat edildiği 1884’den beri, ulaşım politikalarını yönlendirmiş, hatta etkisiyle toplu taşıma araçların dahi gözden düşürmüştür. Yavaş ama kesin bir biçimde, otomobil kentleri öldürmektedir. Öyle ki artık 2000’li yıllarda, ikisi bir arada olamayacağından, otomobil ya da insandan birinin seçimini zorunlu kılacaktır. Bugünden bir şey yapılmaz, yeni düzenlemeler getirilmezse, araç trafiği, özellikle de özel araçlar ve kamyonlar, sadece kentleri tahrip etmekle kalmayacak, sera gazı etkisiyle tüm çevrenin zarar görmesine de hatırı sayılır bir katkıda bulunacaktır (Zeren, Arapkiroğlu,1996, 6).

Avrupa Kentsel Şartı, ulaşımla ilgili konuları dönüşüm programı başlığı altında açıklamıştır. Ulaşımda Dönüşüm Programı, Avrupa Kentsel Şartı’nın Ulaşım ve Hareketlilik ile ilgili dört ilkesine odaklanarak açıklanmıştır.

İlke-1: Özel araçlarla seyahat hacminin azaltılması gerekliliği; otomobil ağırlıklı ulaşımın olumsuz yönleri özellikle sürdürülebilirlik kavramının ortaya çıkması ile görülmeye başlanmıştır. Bu olumsuzluğun kamu tarafından anlaşılabilmesi için, kentlerde otomobil adedinin doygunluk noktasına erişmesi ve otomobilin çevreye hasar veren yönlerinin açığa çıkması gerekmiştir: Kentlerde yürütülmeye çalışılan otomobile dayalı ulaşım politikaları, sürdürülebilir kalkınma anlayışının üç dayanağı olan ekonomiklik, toplumsallık ve çevresel olma özelliklerinin üçünü de karşısına almaktadır. Ekonomik açıdan otomobil ile ulaşımın ekonomik olmadığı, aksine ömrünün yüzde doksanını durarak geçirmesi, kalan yüzde onunda ise en çok beş kişilik taşımaya yönelik gücü keşfedilen en verimsiz araç sıfatını hak etmektedir. Toplumsal açıdan, aşırı otomobil kullanımından kaynaklanan trafik sıkışıklığının toplumun, özellikle toplu ulaşım dizgelerini kullanan çoğunluğa

zarar verdiği, önemli toplumsal dengesizliklere ve kayıplara yol açtığı görülmektedir. Çevresel yönden de, otomobilin en büyük çevre kirleticisi olduğu bilinmektedir. Bu toplumsal gerçeğe rağmen, tercih serbest bırakıldığında, kişilerin ulaşımda kullanmaya eğilimli oldukları araç türü yine otomobil olmaktadır (Acar, 2004,18).

İlke-2: Hareketlilik; kentler, yaşanabilir bir mekan oluşturmaya yönelik bir biçimde düzenlenmeli ve değişik ulaşım türlerine olanak tanınmalıdır. Açıkça, ulaşımı yok farz etmek mümkün olmayacağı gibi tasfiye de edilmez. Aksine, belirli bir ulaşım çeşidine yönelik politikalar izlemek yerine, yaşamanın keyif verdiği bir kent yaratmayı hedefleyen değişik ulaşım biçimleri sunmak daha yararlıdır. Bu, toplu taşıma, bisiklet, yaya gibi ulaşım çeşitleriyle, kişi ve hizmetlerin bireysel ulaşımına öncelik vermek, ağır trafiği kısıtlamak, yol kullanımına örneğin; zaman ve mekanın dönüşümlü kullanımı; yarı zamanlı yaya dolaşımı, dönüşümlü saat, gün, hafta ve yıl dilimi uygulamaları gibi yenilikçi kontrol kıstasları koymak; bisiklet yolları ve titizlikle düzenlenmiş yaya yolları oluşturmak ve kent dışı otopark yerleriyle birlikte merkeze ulaşımda düşük maliyetli, sık, güvenli toplu taşım dizgeleri yaratmak anlamına gelir (Acar, 2004, 18).

İlke-3: Sokağın sosyal bir mekan olarak düzenlenmesi; kentlerimizde yaya kaldırımı düzenlemeleri daima geri plana itilmektedir. Önceliğin araçlara verilmesi nedeniyle, araçlara ayrılan mekanların dışında kalan; tanımsız, ölçeksiz, dar, sürekliliği olmayan bantlar kaldırım olarak adlandırılıp, yayalara sözde bırakılmaktadır. Daima otomobile yönelik çözümler üretilmeye şartlanıldığı için kentsel tasarımlarda kentlilere yaya mekanları bırakma gereksinmesi, iskan alanlarının içinden geçen yollarda bile araçlar lehine feda edilmekte veya araçlarca işgaline izin verilmektedir (Acar, 2004, 18).

Sokağın yaşanabilir sosyal bir mekan olarak kaybı, kentte güvensizliğin artması ve kentsel bozulmayı da beraberinde getirir. Artan güvenlik, asayiş ve sosyal uyum; geniş kaldırımlar, yaya bölgeleri ile sokakların iyileştirilmesi, doğru sokak düzenlemesi ve planlaması ile trafik akımlarının kontrolü ve tek yönlü yolların dikkatli kullanımı demektir. Bu aynı zamanda açık alanların; yüksek kaliteli ve dayanaklı malzeme kullanılarak; kaliteli kent mobilyası, yol levhaları, ticari tabelalar, cephe düzenlemeleri; yeşillendirme, su, heykel, çeşme ve anıtlarla

donatılarak, korunması ve iyileştirilmesi demektir. Yapılacak tüm bu düzenlemeler yaya kaldırımlarında ve dükkan önlerinde; çekici, kaliteli, özel, ticari ve kamu aktivitelerini özendirecektir. Böyle bir düzenleme rahatsızlık veren gürültülerin olabildiğince yok edilmesi demektir (Zeren, Arapkiroğlu,1996, 6).

İlke-4: Sürekli bir eğitim ve öğretim çabası gerekliliği; sürdürülebilir ulaşımın toplumsal olarak kabulü için politik ve ekonomik değişim ve dönüşüm sürecine girilmesi gerekmektedir. Toplumun tümüne hitap eden ulaşım dizgelerine kavuşulabilmesi için, ulaşımı ve kamusal mekanı biçimleyen kesiminin ve piyasa ortamının politik gücünün azaltılması ön koşuludur. Ulaşımın geleceği konusu, yaşam tarzının değişmesine dayandığından kamunun bilinçlenmesine, bu değişimi gerçekleştirecek olan politik iradenin güçlenmesine bağlıdır. Kamunun bilinçlenmesinde en büyük görev, doğruları ortaya koyacak ve savunacak yönetici (yerel yönetimler), mühendis ve plancılara düşmektedir. Ortaya konulan doğruların uygulamaya konulabilmesi ise, toplumun genel çıkarlarını, bireysel veya belirli kitlelerin çıkarlarının üstünde tutan yeni bir politikacı tipi ortaya çıkmalıdır (Acar, 2001,18)

Kentsel Şart’ın bir başka başlığı da doğa ve çevre ile ilgilidir. Genelde günümüz kentlerinin birçoğu; taş, beton, çelik, cam ve asfalt yığını olup, bunların yanında ise yeterince kullanılamayan monoton yeşil kuşaklar veya alanlardan oluşmaktadır. Sanayi tesisleri, enerji üretim alanları, trafik ve konutların ürettiği her tür atık, havayı ve toprağı kirletmekte; doğal yaşam kentlerin ve meskun alanların dışına kaymaktadır. Kente özgü doğal koruma alanları, peyzaj düzenlemeleri kente kimlik ve karakter kazandıran, kent görüntüsüne özellik katan ve hatırı sayılır bir etkisi olan yerlerdir. Kentlerin, boğucu havasından kaçan insanlara, doğayla baş başa kalabilecekleri soluma alanları sunması gerekir. Yeşil alanlar ve buradaki canlılar, kişinin kendini geliştirmesine birer araçtır. Çocuklara kentsel mekanlarda dünyaya gelip aynı zamanda doğayla ilişkiye girebilme fırsatı tanırlar. Yerel yönetimler, doğal miraslarını dikkatle koruyan ev sahipleri olmalıdır. Ayrıca, kaynak kullanımını iyileştirmek, çevre kalitesini yükseltmek, temiz ve sağlıklı yerel üretim, ulaşım ve tüketimi teşvik ederek, doğal yapıları korumakla yükümlüdürler. Hepsinin üzerinde, kent ve doğanın birbirini dışlayan kavramlar olmamalıdır (Zeren, Arapkiroğlu, 1996, 8).

Kentsel Şart’ın, “Kentlerdeki Özürlü ve Sosyo-ekonomik Bakımdan Engelliler” başlıklı bölümünde; yolculuk, iletişim ve kamu ulaşımı tüm insanlar için yapılabilir ve erişilebilir olması gerektiği vurgulanmaktadır. İnsanların ve malların serbest dolaşımı, temel kişisel haklardan olmakla birlikte, toplumun bazı grupları için yolculuk ve iletişim sorun olmaya devam etmektedir. Söz konusu haklar, yaşlarından, bedensel ve zihinsel yeteneklerinden kaynaklanan engelleri olan grupları kapsar. Bu nedenle, bu kişilerin değişik olanak ve faaliyetleri kullanımı; evrensel resimli anlatımlar, tercümeler, yaya ve bisikletliler için yollarda uygun işaretlemeler kullanılarak teşvik edilmelidir (Acar, 2001, 21).

Benzer Belgeler