• Sonuç bulunamadı

İngilizcenin dil olarak baskın hâle gelmesinin yanında Hollywood endüstrisinin, ürettiği filmlerle Amerika kültürünü dayatması sonucu birçok ülke, kendi kültür değerlerini ve dilini Amerikan kültürünün etkilerinden en az zararla kurtarma çabası içine girmiştir. Ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel alanlarda -iyi ya da kötü- bazı değerlerin yerel sınırlarını aşarak dünya çapında yayılması şeklinde özetlenebilecek olan küreselleşme olgusu, devletler için hem çeşitli fırsatlar yaratmakta hem de altından kalkılması güç sorunlar ortaya çıkarmaktadır. İletişim teknolojilerinin sınır kavramını ortadan kaldırması sonucu hiçbir ülkenin bu gelişmelere arkasını dönme gibi bir lüksü ve imkânı yoktur.

Bu gelişmeleri yakından takip eden Avrupa Birliği, İngilizce ve Amerikan kültürü karşısında erimekte olan dilleri ve bu dillere ait kültürleri koruma çabası içine girmiştir. Gittikçe güçlenen İngilizce karşısında diğer dilleri ve kültürel zenginliği korumak Avrupa Konseyinin politikaları arasında yer almaktadır. Dil politikalarının belirlenmesinde, kendi dilleri açısından İngilizcenin tehdidini yakından hisseden Almanya ve Fransa’nın çok büyük etkisi olmuştur. Bu amaçla Avrupa Konseyi, uzun yıllar süren araştırmaları sonucunda Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Programı’nı (CEFR=The Common European Framework of Reference for Languages) meydana getirmiştir. Avrupa Konseyi üyesi ülkeler arasında olması sebebiyle bu programa Türkiye de dâhildir.

dolaşmasını gerçekleştiren Avrupa Birliği ülkeleri, vatandaşlarının, kendi ana dili ve ortak anlaşma dili olan İngilizcenin yanında en az bir dil daha bilmesini, kendi vatandaşlarının çok dilli ve çok kültürlü bir şekilde yetişmesini sağlamayı amaçlamaktadır. Bunu kısaca (1+2) şeklinde formülleştirmişlerdir. Bu bağlamda “Avrupa Yurttaşlığı” kavramı ortaya çıkmış ve yurttaşların nitelikleri arasında çok dillilik ve çok kültürlülük de sayılmıştır.

Avrupa Konseyi yabancı dil politikasını iki üst amaca bağlamıştır. Bunlar: “1) Dil ve kültür çeşitliliğini karşılıklı bir zenginlik kaynağı olarak korumak ve geliştirmek; 2) İnsanlar arası ilişkileri, uluslararası akışı ve düşünceler arası alışverişi kolaylaştırmak.” Tır (Polat, 2001: 36). “Bu yolla çok dil öğrenmenin farklı dil ve kültürel geçmişleri olan insanlar arasında hoşgörüyü arttıracağı ve bireylerin birbirlerini daha iyi anlamalarını sağlayacağı beklenmiştir.” (Demirel, 2008: 21). Konsey bunu vurgulamak ve bu konuya verdiği önemi göstermek için 2001 yılını “Avrupa Diller Yılı”, 2003 yılını ise “Kültürlerarası Eğitim Yılı” ilan etmiştir.

Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Programı, ilköğretimde birinci, ortaöğretimde ikinci, yükseköğretimde üçüncü yabancı dilin öğrenilmesini hedef olarak göstermiştir. Ancak yabancı dil öğrenmeyi sadece okula veya belli bir döneme has bir özellik olarak algılamamış ve öğrenmeyi insan hayatının bütün dönemine yaymıştır. Çerçeve program;

Kendi kendine öğrenme,

Hayat boyu öğrenme,

ilkelerini ön plana çıkarmaktadır. (CEFR, 2001).

Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Programı’na göre bir dilin iletişim için kullanılabilmesi, o dilin dil bilgisinin öğrenilmesinden daha çok önemlidir. Bunun için öğrenicinin hangi dil seviyesinde hangi dil yeteneklerini kullanabilmesinin ve öğreniciye dilin hangi bağlamlarının öğretilmesinin gerektiği metinde açıklanmıştır. Bağlam konusunda Kişisel, Kamu, Mesleki ve Eğitim olmak üzere dört temel alan belirlenmiş ve hayatın her alanını kapsayacak şekilde alt başlıklar sıralanmıştır:

“Yabancı dil öğrenen kişi kavramı içerisinde bulunan bütün bu

kavramlar, açıkça yabancı dil öğretiminin de hangi bağlamlara doğru gitmesi gerektiğini göstermektedir. Bu bağlamlar öncelikle dil kullanıcılarının yaşamlarında bulundukları alanlara ayrılmıştır. Bu alanlar ‘kişisel, kamusal, mesleki ve eğitim alanlarıdır. Bunlar kişinin dil kullanıcı olarak gerçek hayatta karşılaşabileceği alanlardır. Bütün insanların ortak olarak yaşadığı dil ve yaşam alanlarıdır. Türkçe de yabancı dil olarak öğretilirken/öğrenilirken bu alanlardan söz etmek kaçınılmaz olacaktır. Bu alanlar, Genel Avrupa Çerçevesi’nde ayrıca yedi dışsal duruma ayrılmıştır ve dil kullanımının bu durumlar içerisinde gerçekleştiği tanımlanmıştır. Bu durumlarla birçok Avrupa ülkesinde karşılaşıldığı da belirtilmiştir (CEF, 2000: 50). Bu dışsal durumların sosyokültürel öğelerden bağımsız olduğu iddia edilemez elbette. Ancak yine de genel kavramlar olarak dilsel iletişime ev sahipliği yaptıkları aşikârdır. Bu yedi durum şöyledir (CEF, 2000: 51) : ‘Mekân, Kurum,

Yabancı dil öğrenimi ve öğretimi alanında, bugün anlam daralmasına uğrayarak herhangi bir

eğitim kurumunda okuyan kimse anlamında terim yönü daha ağır basan ‘öğrenci (student)’ kelimesi

yerine, yaşı ne olursa olsun bir kurumdan ders alan ya da bağımsız şekilde kendi kendine öğrenen anlamlarını karşılamak üzere ‘öğrenici (learner)’ kelimesi kullanılmaktadır.

Kişiler, Nesneler, Olaylar, İş/çalışma ve Metinler.’

(…) Bunlara bir de sosyokültürel bilgiyi eklemek yerinde olacaktır. Zira bu öğeler her ülke toplum için farklıdır ve iletişimi, dil kullanımını oldukça etkilemektedirler.

Sosyokültürel bilgi şunlardan meydana gelir (CEF, 2000: 93): ‘1) Günlük yaşam (yiyecek ve içecek, yemek zamanları, masa adabı, kamu tatilleri, çalışma saatleri ve uygulamaları, boş zaman faaliyetleri); 2) Yaşam koşulları (yaşam standartları, bölgesel, sınıfsal ve etnik çeşitleriyle, ev şartları, refah dağılımı); 3) Kişiler arası ilişkiler (toplumun sınıfsal yapısı ve sınıflar arası ilişkiler, kadın erkek arası ilişkiler, samimiyet, aile yapıları ve ilişkileri, jenerasyonlar arası ilişkiler, çalışma durumlarındaki ilişkiler, halk, polis, memurlar arasındaki ilişkiler, ırk ve toplum ilişkileri, politik ve dinsel gruplar arasındaki ilişkiler); 4) Değerler, inanışlar ve davranışlar (şu etmenlere göre: sosyal sınıf, çalışma toplulukları, bunlar: akademik, yönetici, kamu hizmetleri, eğitilmiş ve kas gücüne dayalı çalışanlar; refah, gelir ve miras kalmış, bölgesel kültürler, güvenlik, kurumlar, gelenekler ve sosyal değişim, tarih, özellikle de tarihi kişilikler ve olaylar, azınlıklar, etnik ve dinsel, ulusal kimlik, yabancı ülkeler, kişiler, politika, sanat, müzik, güzel sanatlar, edebiyat, drama, popüler müzik ve şarkılar, din, mizah); 5) Vücut dili (sosyokültürel yetiyi yönlendiren ve oluşturan göreneklerin bilgisi); 6) Sosyal gelenekler (dakiklik, hediyeler, elbiseler, rahatlama, içecekler, yemekler, davranışsal ve konuşma adetleri ve yasaklar, kalma süresi, ayrılma ); 7) âdet olmuş davranışlar (dini durumlarda, doğum, evlilik, ölüm, gösteri ve seremonilerdeki izleyici davranışları, kutlamalar, festivaller, danslar, diskolar).” (Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi,

2009).

Avrupa Konseyinin bu çalışmayı yapmasındaki amaç, herhangi bir dili dayatmak değil, dil alanında bütün dünyada kullanılabilecek bir dizi standartlar getirmeye çalışmaktır. Başvuru Metni, her dilin kendine özgü öğrenme ve öğretme

yöntemleri olduğunu göz önünde bulundurarak dil için yöntem geliştirmeyi kullanıcılara bırakmıştır. Metin, kullanıcılara çeşitli sorular sorarak yol göstermekte ve onların kendi amaçlarına yönelik hedef ve stratejiler geliştirmesine yardımcı olmakta, kullanıcılardan sadece belirlenen çerçeveye uygun yöntemler geliştirmesini beklemektedir.

Bu politika çerçevesinde “Avrupa Konseyi, Dil Politikaları Birimi tarafından geliştirilen Avrupa Dil Gelişim Dosyası projesinin, 15-17 Ekim 2000 tarihleri arasında Polonya'nın Cracow kentinde düzenlenen Eğitim Bakanları Daimi Konferansı sonunda imzalanan sonuç bildirgesiyle Konseye üye tüm ülkelerde uygulanması karar altına alınmıştır. Bu bağlamda, 2004-2005 öğretim yılına kadar, önce pilot okullarda uygulamaların yapılması, 2004-2005 öğretim yılından sonra da, tüm Avrupa Konseyi üye ülkelerinde bu uygulamanın yaygınlaştırılması planlanmıştır.” (Demirel, 2008: 23).

Avrupa Dil Gelişim Dosyası kişiye özeldir ve üç bölümden oluşmaktadır:

Dil Pasaportu: Öğrenicinin bildiği Avrupa dillerini ve bildiği dillerdeki yeterlilik düzeylerini gösteren belgedir. Gelecek yıllarda Avrupa’da serbest dolaşım hakkı, oturma ve çalışma izni için bu pasaportun kullanılması düşünülmektedir.

Dil Öğrenim Geçmişi: Kişinin öğrendiği dilleri niçin, nerede ve nasıl öğrendiğini; dildeki gelişme durumunu, hangi ülkeleri ne zaman ziyaret ettiğini, hangi iletişim kanallarını kullanabildiğini, yabancı dilde okuduğu kitapları, dergileri ve izlediği televizyon kanallarını, kısaca yabancı dil öğreniminin özgeçmişine ait bilgilerin yer aldığı bölümdür.

Dil Dosyası: Öğrenicinin yabancı dili öğrenirken yaptığı çalışmaların örneklerinin bulunduğu bölümdür. Öğrenicinin, aldığı diplomalar, sertifikaların tarih ve adlarıyla birlikte bu dosyayı da bulundurması gerekmektedir. (geniş bilgi için bkz. Demirel, 2008: 23-24).

Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Programı, dil öğrenicileri için üç seviye belirlemiş ve bu üç seviyeyi de kendi içinde ikiye ayırmıştır.

Benzer Belgeler