• Sonuç bulunamadı

3.1.1.1.2 Avrupa Birliği Türkiye Enerji ilişkiler

Türkiye’nin enerji durumuna baktığımız zaman enerji fakiri; petrol ve doğalgaz fakiri bir ülke profili karşımıza çıkmaktadır. Türkiye enerji fakiri ülke olmasına rağmen enerji tüketimi gittikçe artan bir ülkedir.

Grafik 4. 1970-2005 Yılları Arasında Türkiye’de Birincil Enerji Kaynakların Üretimi ve Tüketimi (BinTep)

Kaynak: Alpay Hekimler, “Enerji ve Çevre Politikalarının Geleceği Đktisadi Bakış Açısıyla Fütürist Bir Analiz” Enerji ve Çevre Politikalarının Geleceği, 4-7 Nisan 2007, s.11.

Yukarıdaki grafikten de anlaşılacağı üzere Türkiye’de enerji üretimi ve tüketimi bazen inişlerde de olsa genelde artış göstermektedir. Enerji üretim ve tüketimi gelişmişliğin de bir göstergesi olarak kabul edildiğine göre, gelişmek için mutlak 153 Dedeoğlu, s.20. 0 10000 20000 30000 40000 50000 60000 70000 80000 90000 100000 1 9 7 0 1 9 7 5 1 9 8 0 1 9 8 5 1 9 9 0 1 9 9 5 2 0 0 0 2 0 0 1 2 0 0 2 2 0 0 3 2 0 0 4 2 0 0 5 Üretim Tük eti m

91

anlamda enerji girdisine ihtiyaç duyulması nedeniyle bu trendi olumlu olarak değerlendirmek gerekir. Ancak burada çarpıcı olan başka bir nokta bulunmaktadır, bu da kendi ürettiğiniz miktar, tükettiğiniz miktarın altında kaldığı sürece bağımlılığınızın, yani dışa bağımlılığınızın artmasıdır. Bu ise beraberinde farklı açılardan da değerlendirilmesi mümkün olan risk ve problemleri beraberinde getirmektedir ki, geçmiş senelerde doğal gaz akışının kısa süreli kesilmesinin dahi ne gibi sorunlar yaratabildiğini bilinmektedir. Yine doğalgaz satın altığımız ülkelerin açıklamaları, hem de enerjiye en fazla ihtiyaç duyduğumuz bir zamanda ülke olarak yüreklerimizin ağzımıza gelmesine neden olmaktadır. AB cephesine baktığız zaman durum hiç de farklı görünmemektedir.

AB enerji arzı güvenliğini sağlayabilmek amacıyla çoklu boru hatları Politikası’nı izleyerek enerji ithalâtında kaynak çeşitliliği yaratmayı hedeflemektedir. Dolayısıyla enerji ihtiyacını büyük ölçüde karşıladığı Rusya ve Kuzey Afrika’nın yanında, gelecekte mutlaka Orta Doğu kaynaklarına da erişmek isteyecektir.154

Rusya ile Ukrayna arasında son yıllarda ortaya çıkan sorunlar nedeniyle bu gazın AB'ye taşınmasında sorunlar ortaya çıkmaktadır. Gazın transit taşıma ücreti nedeniyle ortaya çıkan sorun ilk kez 2005 yılının Mart ayında gündeme gelmiş olup, akabinde devam eden anlaşmazlıklar neticesinde Rusya, soğukların hüküm sürdüğü Ocak 2006'da Ukrayna üzerinden AB'ye giden gazı kesmiştir. 4 günlük bu ilk kesinti, Rusya gazına bağlı olan ülkelerde gaz güvenliğinde endişelerin başlamasına neden olmuştur. 2007 yılının Ekim ve 2008 yılının Mart aylarında Rusya ve Ukrayna arasında gaz nedeniyle yaşanan sorunlar tekrar belirginleşmiş ve en son 2009 yılı Ocak ayında, Rusya, Ukrayna üzerinden AB'ye giden gazı iki hafta kadar kesmiştir. Bunun neticesinde bilhassa hem AB ülkelerinden Bulgaristan ve Slovakya'da, hem de Moldova ve Ukrayna'daki milyonlarca insan yine kış ortasında dondurucu soğuklarda çaresiz kalakalmıştır. Böyle kesintilerin olması, gaz tedarikçisi olarak tek bir ülkeye bağımlı olmanın dezavantajını tartışmaya mahal bırakmayacak ölçüde ortaya koyması açısından çok önemlidir.155

154

Tonus, s.15. 155 Kıdeyş, 22.

92

Esas itibariyle AB’de enerji konusunda tek bir kaynağa bağımlı kalmak istememektedir fakat mevcut durumda elinde çok da şansının olmadığını göstermektedir. Enerjinin önem kazandığı günümüzde şüphesiz enerji kaynaklarına yakın olan ülkelerin önemini artırmaktadır.

Enerjinin denizyolu ile taşınması konusunda ise Türk Boğazları, Rusya ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nden Karadeniz’e aktarılan petrolün uluslararası geçiş noktalarıdır. Türkiye’nin kontrolünde olan bir diğer nokta da Azerbaycan, Kazakistan ve Irak petrollerinin boru hatları ile taşındığı Đskenderun Körfezi’dir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bu açıdan taşıdığı önemi vurgulamakta fayda vardır. Gelecekteki transferlerin de ağırlıkla boru hatları aracılığıyla olacağı göz önünde bulundurulduğunda Türkiye üzerinden AB’ye boru hatları uzatmanın çok sayıda seçeneği mevcuttur.156 ABD’nin Afganistan ve Irak’a müdahaleleri ve petrol fiyatlarındaki istikrarsızlıkların ardından enerji arzı güvenliği konusunun öneminin daha da artmıştır. Petrol üretiminde Ortadoğu’nun üstünlüğü göz önünde bulunduğunda, önümüzdeki 20- 25 yıllık bir dönemden sonra, dünya petrol üretiminde Orta Doğu’nun tekrar ağırlık kazanabileceği; bu nedenle, AB’nin en az ABD kadar Orta Doğu’da etkin olmayı isteyeceğini söylemek yanlış olmasa gerek. AB çerçevesinden meseleye bakılacak olursa mesele sadece enerji politikası değil aynı zamanda dış güvenlik meselesi olarak ele alınabilir.

AB gelecekte enerji kaynaklarına coğrafi yakınlığı avantajını değerlendireceği projeler üzerinde yoğunlaşacağı, petrolü de boru hatları vasıtasıyla alacağı varsayımı dillendirilmektedir. Bu durumda Türkiye, doğal gazda olduğu gibi, birçok petrol boru hattı projesinde de bir köprü görevi üstlenebilir. Bunun gerçekleşmesi halinde Türkiye, AB - Rusya Enerji Diyaloğu’nda Rusya’nın AB’den talepleri arasında yer alan işlenmiş petrol ürünleri ihracatını artırma politikasını da gündeme getirebilir. Böylece, petrolün işlenmesinin Türkiye’de gerçekleşmesi sayesinde önemli bir istihdam, katma değer ve ihracat fırsatı sağlanabilecektir.

156 Tonus, s.15

93

Bu bağlamda enerji geçiş yolu olarak Türkiye'nin coğrafi konumu AB için son derece önemlidir. Bakü'den başlayarak Türkiye üzerinden Avusturya'ya kadar uzanacak olan Nabucco projesi, 2002 yılında BOTAŞ tarafından başlatılmıştır. Türkiye ile beraber, boru hattının ortakları arasında eşit hisse ile Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Avusturya ve Almanya bulunmaktadır. Nabucco, AB'nin enerji arz çeşitliliğine katkı sağlaması gibi önemli bir avantaja ve dolayısıyla AB Komisyonu'nun desteğine sahip olup, bu nedenle, fizibilite ve mühendislik çalışmalarında AB fonları da kullanılmaktadır. Đlk hesaplara göre Nabucco hattının toplam maliyeti 4,6 milyar Euro'dur. Nabucco projesinde her ne kadar gaz kaynaklarının yeterliliği konusunda bir belirsizlik olsa da 2020 yılı itibarıyla 31 milyar metreküp doğalgaz taşıyacağı öngörülmektedir. Nabucco'nun gelecekte Erzurum'da Türkiye-Đran Doğalgaz Hattı ile birleşerek, Đran gazını da AB'ye taşıması mümkün olabilir. Hatta Irak gazı ve de Suriye üzerinden yapımı düşünülen boru hattıyla Mısır gazının da bu hatta bağlanması ihtimalleri mevcuttur.157

Nabucco, Türkiye’nin stratejik konumu açısından son derece önemli bir projedir. Bu projeyle Türkiye Avrupa için güvenli bir güzergâh olacak ve aynı zamanda kaynak çeşitliliğine imkân sağlayacaktır.

Diğer taraftan Ukrayna ile yaşanan kronik sorunlar neticesinde Rusya, bu ülkeyi by-pass edecek gaz boru hattı projelerini geliştirmeye çalışmaktadır. Bu bağlamda Kuzey Avrupa'da Baltık Denizi'nin altından döşenecek Kuzey Akım ve Karadeniz'in altından döşenecek Güney Akım projelerini tamamlama çabalarını hızlandırmıştır. Bazı kaynaklar Güney Akım projesinin tamamen Nabucco projesini baltalamaya yönelik olduğunu öne sürmektedirler. Rusya'nın Nabucco'ya gaz sağlayacağı bilinen Hazar ülkelerinin ürettiği gazı satın alma çabaları bu iddiayı destekler niteliktedir. Esas itibariyle Rusya bu projeyle enerji ağırlığının elinden gitmesini istememektedir.

Günümüzde AB’nin 500 milyar metreküp olan doğalgaz tüketimi 2020’li yıllara doğru yaklaşık olarak 700 milyar metreküp civarında olacaktır. Nabucco boru hattı tek başına çalıştığında 31 milyar metreküp gaz taşıyacak kapasitededir.

94

Rakamlardan da anlaşılacağı üzere Nabucco’nun tek başına bu açığı kapaması imkânsız gibi görünmektedir. Fakat Ukrayna hattının devre dışı kalmasıyla alternatif güzergâh olarak görülmektedir.

AB’nin enerji güvenliği noktasında Türkiye’ye ciddi ihtiyacı vardır. Körfez ülkelerinin doğal gazını Türkiye’ye boru hatları vasıtasıyla getirmesi AB’nin jeopolitik ve enerji arzı güvenliği açmazlarında anahtar rolünü yüklenmesine olanak sağlayacaktır. 72 milyonluk nüfusuyla AB’ye dinamizm katması beklenen Türkiye, Birlik bütçesine getireceği yük daha çok AB kamuoyunda dillendirilmektedir. Ancak, Türkiye’nin üyeliğinin Birliğe getireceği avantajları tüm yönleriyle ortaya koyabilmek tarafların birbirlerini daha iyi anlayabilmelerine, kısır tartışmalardan uzaklaşmalarına yol açacaktır. Böylelikle AB’nin Türkiye’ye ve Türkiye’nin de AB’ye olan ihtiyacı açıkça görülebilecektir.