• Sonuç bulunamadı

3.2.1 Amerika’nın Küresel Üstünlüğü

Amerika’nın var olan küresel üstünlüğü, ortaya çıkışının hızlılığı, dünya çapındaki faaliyet alanlarını ve uygulanış biçimiyle diğerlerinden ayrılır. Tek bir yüzyıl içerisinde Amerika kendini, Batı Yarıküre’de oldukça soyutlanmış bir ülkeden dünya çapında örneği görülmemiş bir erişim ve kontrol gücüne sahip bir ülkeye dönüştürmüştür.173

1898’deki Đspanya-Amerika Savaşı Amerika’nın ilk deniz aşırı fetih savaşıydı. Amerikan gücünü Pasifik’in ilerisine, Havai’den öteye, Filipinlere kadar taşıdı. Yüzyıl dönümünde Amerikan strateji uzmanları her iki okyanusta da etkin donanma üstünlüğü için doktrin geliştirmekle uğraşıyorlardı ve Amerikan donanması çoktan Đngiltere’nin “dalgalara hükmettiği” fikrine meydan okumaya başlamıştı. Amerika’nın Montraeo doktrini ile yüzyılın başında açıkça ilan edilmiş olan sonra da Amerika’nın ileri sürdüğü “kader bildirgesi” (manifest destiny) ile haklılığı savunulan Batı Yarıkürenin güvenliğinin tek koruyucusu olarak özel statü talepleri, hem Atlantik hem Pasifik okyanusunda donanma hâkimiyetini kolaylaştıran Panama Kanalının yapımı ile daha da artmıştır.174

ABD 1914’te savaşın başlamasının ardından tarafsızlığını ilan etmesine rağmen Almanya’ya karşı savaşan devletlere ciddi yardımlarda bulundu.175

ABD’nin böyle davranmasının en önemli nedeni şüphesiz ki Almanya’yı kendi üstünlüğüne engel olma ihtimali olan devlet olarak görmesidir.

I. Dünya Savaşı, Amerikan Askeri Kuvvetleri’nin Avrupa içerisine kitlesel yayılımı için ilk fırsatı sağlamıştır. I. Dünya Savaşı öncesinde nispeten yalıtılmış olan bir güç, seri biçimde Atlantik’in bir yanından diğer yanına yüz binlerce askerini sevk etmiştir; uluslararası arenada önemli yeni bir oyuncunun ortaya çıkışını haber veren, benzeri görülmemiş büyüklükte ve geniş faaliyet alanına sahip, okyanuslar arası bir

173

Brzezinski, s.17. 174

Brzezinski, s. 16-17.

102

sefer savaşın, Avrupa’nın uluslararası sorunlarına çözüm arayışında Amerikan ilkelerinin uygulanması yönünde Amerikan’ın ilk önemli diplomatik çabalarını teşvik etmesi de aynı derece de önemlidir. Woodrow Wilson ilkelerinin ünlü on dört maddesi Amerikan Kuvvetleri ile takviye edilen Amerikan idealizminin Avrupa jeopolitiğine sokulmasını temsil eder (ABD 1. Dünya Savaşından 15 yıl önce Rusya Japonya arasındaki Uzakdoğu Savaşında önemli bir rol üstlenmek suretiyle artan uluslararası önemini de göstermiştir.) Böylece Amerikan idealizmi ve Amerikan gücünün birleşmesi kendisini dünya sahnesinde tam anlamıyla hissettirmiştir.176

Savaşın sona ermesiyle “Wilson oluşturulacak yeni düzen için denizlerin açıklılığı, gizli anlaşmaların yasaklanması, serbest ticaretin devamlılığı, silahsızlanma ve ulusların kendi kaderlerini tayin haklarının sağlanması gibi ilkeler belirlemişti. Ayrıca devletlerarasında sorunların çözümleneceği bir forum olarak “Milletler Cemiyeti” adı ile uluslararası bir örgüt kurulacaktı.177

Dünya siyasetindeki Avrupa devri, gerçek anlamda ilk küresel savaş olan 2. Dünya Savaşı sürecinde kesin olarak sona ermiştir. Bu savaşta eş zamanlı olarak üç kıtada çarpışılmış, Atlantik ve Pasifik okyanusun her ikisinde de yoğun mücadeleler olmuştur. Savaşın küresel boyutları, Đngiliz ve Japon askerleri, uzak bir Batı Avrupa adasını ve uzak bir Doğu Asya adasını temsilen, Hindistan-Burma sınırlarında, evlerinden binlerce mil uzakta çarpıştıklarında sembolik olarak gösterilmiştir. Avrupa ve Asya tek bir savaş alanına dönüşmüştür. Savaştan sonraki 50 yıla, küresel üstünlük amaçlı iki kutuplu Amerikan-Sovyet çekişmesi egemen oldu. Bazı açılardan Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği arasındaki çekişme jeopolitik uzmanlarının en sevdikleri teorinin gerçekleştirilmesini temsil ediyordu. Hem Atlantik hem Pasifik okyanusunda egemen olan dünyanın en önemli deniz kuvvetleri, Avrasya’nın merkezi topraklarında hüküm süren dünyanın en önemli kara kuvvetlerine karşı yarışıyordu. Jeopolitik boyut daha net olamazdı. Büyük ödül dünya için Kuzey Amerika ve Avrasya

176

Brzezinski, s.18-19 177

Levent Ürer, “Woodrow Wilson’un ‘Đdeal Dünya Tasarımının, Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluş Felsefesine Etkileri” T.C.Đ.U. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, sayı 28, Mart 2003, s, 1–23.

103

karşı karşıya. Kazanan dünyaya tamamen hakim olacaktı. Bir kez zafer elde edildikten sonra, kazananın yolunda durabilecek kimse yoktu.178

Soğuk savaşın son aşamasında, Avrasya haritasında güneyde üçüncü bir savunma cephesi belirdi. Sovyetlerin Afganistan’ı işgali Amerika’nın iki bileşenli karşılığına yol açtı. Sovyet ordusunu bozguna uğratmak amacıyla yerli Afganlı direnişçilere doğrudan ABD yardımı ve Sovyet siyasi ve asgari gücünün güneyde daha ileri yayılımını önlemek amacıyla Basra Körfezindeki Amerikan askeri mevcudiyetinin büyük ölçüde artırılması. Amerika Birleşik Devletleri, Batı ve Doğu Avrasya’daki güvenlik çıkarlarını göz önüne alarak Basra Körfez bölgesinin savunulmasını üstleniyordu. Bir nükleer savaş korkusu ile her iki taraf da son ana dek doğrudan bir askeri çatışmadan kaçınırken, Avrasya bloğunun tüm Avrasya üzerinde fiili olarak etkili olma çabalarının Kuzey Amerika tarafından başarıyla önlenmesi, mücadelenin sonucunun askeri olmayan askeri yöntemlerle belirlendiği anlamına geliyordu. Siyasi canlılık, ideolojik esneklik, ekonomik dinamizm ve kültürel çekicilik belirleyici ölçütler olmuştu. Çin ve Sovyet bloğu yirmi yıldan az bir sürede dağılırken, Amerika’nın önderliğindeki koalisyon birliğini koruyordu. Bu kısmen demokratik koalisyonun, komünist kampın hiyerarşik ve dogmatik ama aynı zamanda kırılgan doğasının tersine, çok daha esnek olmasına bağlıydı. Demokratik koalisyon, resmi doktrinsel bir biçim olmaksızın paylaşılan değerleri kapsıyordu. Komünist bloksa sadece tek geçerli yorum odağı olan dogmatik Ortodoksluğu vurguluyordu. Aynı zamanda Amerika’nın başlıca güdümlü devletleri kendinden önemli ölçüde zayıftı, oysa Sovyetler Birliği Çin’e sonsuza kadar kendisinin altıymış gibi davranamazdı. Sonuç olarak Amerika ekonomik ve teknolojik olarak çok daha dinamik olduğunu kanıtladı. Sovyetler Birliğiyse giderek dinamizmini kaybetti. Amerika’yla, ne ekonomik büyümede ne de askeri teknolojide etkin olarak rekabet edebildi. Ekonomik çöküş ideolojik moral bozukluğunu da beraberinde getirdi.179

Sonunda, Sovyetler Birliğinin içindeki nüfusun %50’sini oluşturan Rus olmayan kesim de Moskova’nın egemenliğini reddetti. Rus olmayanların yavaş yavaş uyanışı Ukraynalıların, Gürcülerin, Ermenilerin ve Azerilerin, Sovyet gücünü,

178

Brzezinski, s. 20-21 179 Brzezinski, s. 22-23.

104

kendilerinden kültürel olarak üstün olmayan insanların yabancı “sömürgeci egemenliği” olarak görmeye başladığı anlamına geliyordu. Orta Asya’da ulusal talepler daha zayıf olsa da, burada insanlar yavaş yavaş başka yerlerde sömürgeciliğin bittiği bilgisiyle desteklenen Đslami kimlik hissiyle de fazla tahrik olmuşlardı. Kendinden önceki pek çok imparatorluk gibi Sovyetler Birliği de sonunda kendi içerisinde patladı ve parçalandı; çöküşü doğrudan askeri yenilgiden ziyade ekonomik ve toplumsal gerginliklerle ivmelenen bir dağılmaydı.180

Soğuk savaşın sona ermesiyle çift kutuplu dünyadan tek kutuplu dünya dönemine geçiş yaşanmıştır. ABD’nin önündeki en büyük aktörün SSCB’nin dağılmasıyla tartışmasız en büyük küresel aktörün ABD olduğu tescillenmiştir.

Amerika’nın bugünkü küresel üstünlüğünün etkinlik alanı ve yayılımı benzersizdir. Amerika Birleşik Devletleri tüm dünya denizleri ve okyanuslarına hakim olmakla kalmaz siyasal olarak önemli mesafelerde, gücünü karada da göstermesine olanak veren, kara ve denizden kıyı hakimiyeti sağlanan iddialı bir askeri kabiliyet de geliştirmiştir. Askeri birlikleri Avrasya’nın batı ve doğu uçlarında çok sağlam konuşlandırmıştır ve Basra Körfezi’ne de hakimdir.Amerika’nın ekonomik dinamizmi küresel üstünlüğün uygulanması için gerekli ön koşulu sağlamaktadır. Amerika’nın ekonomisi, 2. Dünya Savaşından hemen sonra, Dünya GSMH’ sinin %50 sini tek başına üreterek tüm diğer ülkelerden apayrı bir konuma geçti. Daha da önemlisi, Amerika en son bilimsel gelişmeleri askeri amaçlı kullanarak, teknolojik olarak emsalsiz ve etkili, küresel erişim açısından örneği bulunmayan askeri tesisler yaratarak önderliğini devam ettirdi hatta genişletti. Bütün bu süre boyunca, ekonomik olarak belirleyici olan enformasyon teknolojilerindeki rekabette güçlü avantajını devam ettirdi.181

Özetle, Amerika küresel gücün belirleyici dört alanında en üstün durumdadır. Askeri olarak eşi olmayan bir küresel erişime sahiptir; ekonomik olarak, her ne kadar, her ikisi de küresel gücün diğer niteliklerinden nefret eden Japonya ve Almanya bazı bakımlardan rakip olsalar da küresel büyümenin lokomotifi olmaya devam etmektedir; teknolojik olarak yeniliğin tüm ultra modern alanlarında önderliği elinde tutmaktadır ve

180

Brzezinski, s. 25. 181 Brzezinski, s. 41-42.

105

kültürel olarak, bazı aşırılıklara karşın, özellikle dünya gençleri arasında rakipsiz bir cazibeye sahiptir. Tüm bunlar Amerika’ya başka hiçbir devletin yakınlarına bile yaklaşamadığı siyasi bir nüfuz sağlamaktadır. Amerika’yı tek kapsamlı küresel süper güç yapan bu dördünün bileşimidir.182