• Sonuç bulunamadı

Demirel, aktif siyasette de cumhurbaşkanlığı döneminde de AB’yi bir çağdaşlık projesi olarak görmüş ve her zaman desteklemiştir. Türkiye’nin en önemli sorununun AB’ye girememe meselesi değil küreselleşme olgusunu göğüsleyebilmesi ve dünyadaki rekabet ortamına ayak uydurması olarak düşünmüştür.101 Demirel’e göre dış politikadaki öncelikli hedef, 21.yy dünyasının hukuki ve kurumsal altyapısının inşa edildiği dönemde, Türkiye’nin etkinliğinin, hareket kabiliyetinin her geçen gün arttırılmasıdır.102 Bu hedefin sağlanabilmesi bakımından da Avrupa Birliği önem taşımaktaydı. Küresel ekonominin büyük çapta ekonomik gruplaşmaların birbirine eklenmesinden oluştuğu günümüzde ülkemizin içinde bulunduğu coğrafyada her alanda dünya optimaline ulaşmak için AB’yi mutlaka uğranılması gereken bir liman olarak tanımlamıştır.103 Türkiye Avrupa Birliği macerasında uzun süredir yol almaktaydı. Demirel’e göre bu süreç boyunca Türkiye’de önemli değişiklikler olmuştur. Birlik içerisinde de. Sonuç olarak Lüksemburg toplantısında aday yapılmamıştır. Demirel bu durumu Avrupa’da düşüncelerin değişmiş olmasına

98 HulusiTurgut, Avrasya ve Demirel: Avrasya’daki Çoban Yıldızı (3. Cilt), ABC. Medya Ajansı,

İstanbul 2005, s. 44

99 Hulusi Turgut, Avrasya ve Demirel: Avrasya’daki Çoban Yıldızı, s. 510

100 Sedat Ergin, “Demirel’in Moldova Gezisinin Dökümü”, Hürriyet, 28 Haziran 1998, aktaran

Gökmen Kılıçoğlu, Süleyman Demirel ve Dış Politika içinde Haydar Çakmak (Edt),

Cumhurbaşkanları ve Dış Politika, s.. 240.

101 Fırat Purtaş, Türk Dış Politikası: 1919-2008, s. 584.

102 Çankaya 1997: Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 1997 Yılı Etkinlikleri, s. 374. 103 Çankaya 1997: Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 1997 Yılı Etkinlikleri, s. 374.

bağlamaktadır. Bir coğrafya Avrupası mı olunmalı, AB bir Hristiyan kulübü mü olmalı, yoksa bir değerler Avrupası mı olmalı tartışmalarının Türkiye’nin durumunun belli olmasını geciktirdiği ifade etmektedir. 104 AB’nin Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’yi diğer adaylarla birlikte tam üyeliğe aday göstermesini, 1997’de Lüksemburg’da yapılan ayrımcılığın düzeltilmesi olarak görmüş ve sevindirici bir adım olduğunu belirtmiştir. Demirel AB üyesi devletlerle ikili ilişkilerin ortaklık temeli içerisinde yürütülmesine fazlasıyla önem vermiştir. Ülkeler arasındaki karşılıklı üst ziyaretlerin iş birliğine olumlu bir ivme sağlayacağını düşünmektedir.105

Gümrük Birliği çeşitli yönleriyle Türk kamuoyunda uzun süre tartışıldı. Antlaşmaya şu ya da bu nedenle karşı çıkanların kamuoyunu etkilemek üzere ileri sürdükleri maddeler, gümrük birliği karşısında “Kıbrıs’ın satıldığı” iddiasıydı. Gümrük Birliği’nin onaylandığı Belçika’nın başkenti Brüksel’de açıklama yapan Deniz Baykal, beş yılın uzun bir süre olduğunu, bu süre zarfında Kıbrıs sorununa çözüm getirileceği konusunda iyimserlik içinde olduğunu ifade etmekle yetinecekti. 106

Türk kamuoyunda artan tepkiler ve Kıbrıs’taki rahatsızlık Cumhurbaşkanı Demirel’i harekete geçirdi ve 28 Aralık 1995’te KKTC ile Türkiye arasında Ortak Deklarasyon yayınlandı. Söz konusu deklarasyonda, nihai hedefin iki toplumlu ve iki kesimli bir çözüm olduğu, bu çözümün .107 Ardından Türkiye’nin etkin garantisinin devam edeceğinin altı çiziliyor, nihai çözüme kadar geçecek süre içinde Türkiye’nin KKTC’nin güvenliğini tam olarak sağlayacağı ve bu konuda Rum-Yunan tarafının giriştiği askeri tırmanma teşebbüslerine karşı gerekli cevabı vereceği belirtiliyordu. Nihai çözüme kavuşmanın ardından ise Federal Kıbrıs’ın Türkiye’yle birlikte AB’ye tam üye olabileceği, Türkiye ile KKTC arasındaki ekonomik ilişkilerin daha da artacağı ve nihayet, Türkiye’nin KKTC Uluslararası kuruluşlarda görüşlerini

104 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Açıklamaları, İstanbul Sanayi Odası Yayınları, İstanbul

2004, s. 15.

105 Süleyman Demirel, 2000’e Girerken Türkiye, s. 22.

106 Melek Fırat, “Yunanistan’la İlişkiler” Baskın Oran (edt), s. 461 107 Melek Fırat, “Yunanistan’la İlişkiler” Baskın Oran (edt), s. 461-462.

yansıtabilmesi için gerekli siyasi katkının sağlanacağını, bu amaçla KKTC ve Türkiye dışişleri bakanlıkları arasında iş birliğinin daha da artması ve sürekli bir siyasal danışma mekanizması kurulacağı açıklanıyordu.

Bu deklarasyon Türkiye’de gümrük birliği ve Kıbrıs konusunda farklı görüşlerin olduğunu ortaya koyuyordu. AB ile gümrük birliğine öncelik veren hükümet Brüksel’de Kıbrıs konusunda daha tavizkar bir tutum sergilenerek, Kıbrıs ’dan verilecek ödün karşılığında sağlanacak gümrük birliğine karşı çıkan geleneksel politikanın temsilcisi askeri ve sivil bürokrasi cumhurbaşkanının şahsında Lefkoşa’ya güvence vermeyi sürdürüyordu.108

Kıbrıs’ın birbiri ardına siyasal, sosyal ve hukuksal gerilimlere sahte olduğu dönemde S-300 füze bunalımı bu gerilime bir de askeri boyutu ekledi. Sorun sadece Kıbrıs’ta dengesinin bozulması kadar basit değil, Türkiye’den yapılan yorumlarda Türk toplarının da bundan böyle saldırıya açık hale geleceğini vurguluyordu. Bu ise Türk-Yunan dengesinde bir bozulma hali meydana getirecekti. Ankara’nın bunu kabul etmesine zamanlama bakımından olanak yoktu. Nitekim Denktaş adada eğilimin savaşa doğru olduğu saptanmasını yaparken Demirel, KKTC vatandaşlarının tehdit altında olmasına izin vermeyeceğini, Savunma Bakanı Tayan ise daha da sert bir tutum ile bu füzelerin yerleştirilmemesi için Türkiye’nin elinden geleni yapacağını ama eğer füzeler tehdit oluşturursa 1974’ü tekrarlamaktan kaçınmayacaklarını belirtmiştir.109

Demirel, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesini istemiş, bunun çağdaş Türkiye için bir gereklilik olduğunu düşünmüştür. Türkiye’nin bir barış, uygarlık ve refah projesi olarak gördüğü AB’nin içinde olması gerektiğini vurgulamıştır. Türkiye’nin Lüksemburg Toplantısı’nda AB’ye aday ülkeler arasına alınması gerektiğini düşünen Demirel, Türkiye’ye söz verilmesine rağmen bunun gerçekleştirilmediğini ifade etmiştir.110 Helsinki kararları ile Türkiye’nin adaylığa

108 Melek Fırat, “Yunanistan’la İlişkiler” Baskın Oran (edt), s. 462. 109 Melek Fırat, “Yunanistan’la İlişkiler” Baskın Oran (edt), s.471.

kabul edilmesini olumlu bulmuştur. Demirel, Fransız Cumhurbaşkanı Chirac’ın kendisini arayarak “şartsız adaysınız” dediğini söylemiştir. Ancak daha sonra Türkiye’nin önünde bir çok şart dayatıldığını eleştirmiştir.111

Türkiye’nin AB’yle hayalini kurduğu Gümrük Birliği 1996 yılında hayal kırıklığı ile sonuçlanmıştı. Ekonomik veriler Türkiye’nin bu ilişkiden zararlı çıkacağını ortaya koyduğu gibi, bunun yanında siyasal açıdan da durum pek parlak değildi. Kıbrıs’ın tam üyeliği için hatırlıklar başlatılırken Türkiye’nin adaylığı söz konusu dahi değildi. Çiller, Avrupa kulislerine Türkiye’nin tam üyeliği konusunda taahhüt edilecek kesin bir takvim karşılığında, 1995 tarihli Demirel-Denktaş ortak deklarasyonunla belirtilen Türkiye ile Kıbrıs’ın eşzamanlı üyeliği konusunda ödünsüz politikanın esnekleştirilebileceği mesajını iletiyordu.112 20 Ocak 1997’de Demirel ile Denktaş yeni bir bildirge yayınlayarak bu politikaya yanıt verdiler. Söz konusu deklarasyonda, Kıbrıs Rum Hükümeti ile Yunanistan arasındaki askeri iş birliğinin bölgede barışı açıkça tehdit ettiği, bu politikayı sonuçsuz bırakabilmek için Türkiye ile KKTC arasında 1960 Garanti Antlaşması’na dayanarak etkin ve fiili garantiyi eksiksiz şekilde sağlayacakları, KKTC’ye yapılacak bir saldırıyı Türkiye’ye yapılmış gibi kabul edeceklerini, bununla birlikte önlemek üzere gerekli askeri eşgüdüm ve planlamayı tereddütsüz şekilde yapacaklarını, ortak bir savunma konsepti oluşturacaklarını, Yunanistan’ın güney Kıbrıs’ta hava ve deniz üsleri kurmasının karşısında Türkiye’nin de kuzey Kıbrıs’ta benzer girişimlerde bulunacağını belirtiyordu.113

Öcalan’ın yakalanması sürecinde Yunanistan’ın tutumu Türkiye’nin eline büyük bir koz vermiştir. Ankara Yunanistan’ı sert bir dille eleştirmenin yanında Cumhurbaşkanı Demirel, tıpkı ekim ayında Suriye’ye yaptığı uyarının benzerini Yunanistan’a da yapmış, bunun sonucunda Yunan Silahlı Kuvvetleri alarma geçmişti. Uluslararası politikada da Yunanistan’ın prestiji olumsuz etkilenmiş, Atina

111 Süleyman Demirel, Devran, s. 311.

112 Melek Fırat, “Yunanistan’la İlişkiler” Baskın Oran (edt), s. 474. 113 Melek Fırat, “Yunanistan’la İlişkiler” Baskın Oran (edt), s. 474.

ABD ve AB tarafından kınanmıştı.114 Demirel, Yunanistan’ı teröre destek veren ülke olarak nitelemiş, Yunanistan’daki PKK kamplarını vurabileceğini açıklamıştır.

Benzer Belgeler