• Sonuç bulunamadı

Demirel’e göre “Türk Dünyası” bir gerçektir. 11 milyon kilometre kare üzerinde yaşayan bu insanların tarihlerini yapan büyük şahsiyetler, sanatçılar, düşünürler, mimarlar ve edebiyatçılar aynı insanlardır. Türkiye’nin tek arzusu bir taraftan hukuki ve siyasi alanda yeniden yapılanarak milli devletlerini kurmaya çalışan, diğer yandan ekonomilerini dünya şartlarına uygun hale getirmeye çalışan bu

83 Fırat Purtaş, “Süleyman Demirel’in Dış Politika Felsefesi”, içinde Haydar Çakmak (edt), Türk Dış Politikası: 1919-2008, Platin, Ankara, 2008, s. 580.

84 Süleyman Demirel, Büyük Türkiye, Dergah Yayınları, İstanbul 1977. s.98. 85 Fırat Purtaş, Türk Dış Politikası: 1919-2008, s. 581.

devletlerin egemenlik ve bağımsızlık mücadelelerini desteklemek, sahip oldukları doğan zenginlerin de yardımıyla tam olarak kendi ayakları üzerinde durmalarını sağlamaktır.86

Demirel’e göre Türkiye’nin Avrasya’da başından beri aradığı, demokrasinin, barışın, serbest piyasanın ve hukukun gelişmesidir. İstanbul’daki 1992 KEİ Kuruluş Zirvesi’nden, Yalta’daki 1998 KEİ Şartı’nın imzalanmasına, Bakü’deki 1998 İpek Yolu Zirvesi’nden Saraybosna’daki 1999 İstikrar Paktı2nın imzalanmasına, İstanbul’daki Kasım 1999’da Bakü-Ceyhan Boru Hattı ile Hazar Geçişli Doğalgaz Boru Hattı’na ilişkin anlaşmaların imzalanmasına kadar uzanan tarihi süreç on yıl öncesinden hayal edilemeyecek bir küresel iş birliği olmuş, ülkemiz bu süreçte Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar uzanan bu geniş coğrafyada yeni bir ortaklık arayışının doğmasına öncülük etmiştir.87

Demirel Avrasya coğrafyasındaki Türk halklarının manevi işbirliği için de çalışmıştır. Demirel Avrasya’yı çok büyük bir imkan olarak görmüştür. Türk Dünyası Dostluk ve İş Birliği Kurultaylarının yapılmasına büyük önem vermiştir. Orta Asya Türk cumhuriyetlerinin Rusya’dan çekinmeleri sebebiyle ikinci Türk Devletleri Liderleri Zirvesi bir kaç kez ertelenmiş, Türkiye’nin verdiği diplomatik çabalar sayesinde 18-19 Ekim 1994’te İstanbul’da toplanmıştır. Demirel, Kazak ve Özbek liderleri toplantılar düzenli hale gelinceye kadar kurultayların ülkemizde yapılmasına ikna etmeyi başarmıştır.88 Rusya bu toplantıdan rahatsızlık duyduğunu ifade etmiştir. Demirel zirvenin Turancı ve herhangi bir ülkeye karşı olmadığını belirten bir açıklama yapmıştır.

13-21 Ekim’de İzmir’de 2. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ev İşbirliği Kurultay’ı toplandı. Demirel, son beş yılda bir Türk dünyasının doğduğuna işaret ederek bu dünyanın ögelerinin kendilerine kimlik aramadıklarını, çünkü zaten

86 Çankaya 1997: Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 1997 Yılı Etkinlikleri, s. 378. 87 Süleyman Demirel, 2000’e girerken Türkiye, s. 32.

bu kimliği hiç bir zaman kaybetmediklerini açıkça ifade etmiştir.89 Demirel Türk Cumhuriyetleri Zirvesi’ni toplamaktan mutluluk duyduğunu defalarca kez dile getirmiştir. Rusların tedirgin olduğunun söylenmesine karşılık ise “İstedikleri kadar

tedirgin olsunlar. Türkiye bu zirve ile çok şey kazanmıştır. Türkiye’nin pazarlık gücünü arttırdı. 6-7 aydır bu zirveyi toplamaya çalışıyorum. Şayet bu zirveyi toplamasaydık; Türkiye, Türk Cumhuriyetlerini terk etti diyeceklerdi...” şeklinde

cevap vermiştir.90 Demirel Türk Devlet ve Toplulukları, Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultaylarını desteklediğini daha öncede dile getirmiştik. İlk kurultaya Cumhurbaşkanı Özal’ın “Türkeş” isminden dolayı himaye etmemesi üzerine Demirel destek vermiş, 21-23 Mart 2001 tarihinde düzenlenen 9. Kurultay’a hükümetin destek vermemesinden sonra Abdül Haluk Çay’ın isteği ile Demirel yeniden destek sağlamıştır.91 Hamasetin katılımcılarda rahatsızlık uyandırdığını düşünen Demirel, dengeli bir konuşma sergilemiştir. Türk dünyasına herkesin destek olması ve gelişimine katkıda bulunması gerektiğinin altını çizmiştir.

Türk siyasi hayatında bazı devlet adamlarının da Avrasya bölgesine olan ilgisi resmi ziyaretlerine yansımıştır. Özal’ın ölümünden kısa süre önce Orta Asya’yı ziyaretlerinde bulunması ve Ekim 1994’te yeni cumhurbaşkanı Demirel’in Türkmenistan’ın bağımsızlığının üçüncü yıl kutlamalarına katılmak için ülkeye gitmesi bu ziyaretler arasında en önemlilerinden bir tanesi haline gelecekti. Demirel’in gezisi sırasında Türkmen gazını İran ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak boru hattının temelini atmıştır.92

1998 yılından başlayarak Bakü-Tiflis-Ceyhan boyu hattının hayata geçirilmesine yönelik önemli gelişmeler meydana gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 75. Yılı kutlamaları vesilesiyle davetli olarak Türkiye’de bulunan Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan, Özbekistan cumhurbaşkanları, 29 Ekim 1998’de ABD Enerji Bakanı Bill Richardson’ın da

89 Mustafa Aydın, “Kafkasya ve Orta Asya ile İlişkiler” içinde B. Oran (edt), s. 399. 90 Cüneyt Arcayürek, Sessiz Darbe, s. 213.

91 Hakan Güneş, 21. Yüzyılda Türk Dış Politikasının Analizi, s. 116.

gözlemci sıfatıyla katıldığı bir törende Ankara Bildirgesi’ni imzaladılar. Türkiye Cumhuriyeti adına bu bildirgeyi Süleyman Demirel imzalamıştır. Bu bildirgede Hazar havzası ülkelerinin güvenlik, bağımsızlık, ekonomik kalkınma ve refah seviyelerinin yükseltilebilmesi amacıyla petrol ve doğalgaz kaynaklarının birden fazla boru hattı ile dünya pazarına ulaştırılmasının gerekli olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca tarafların Bakü-Ceyhan boru hattının gerçekleştirilmesine ilişkin olarak siyasi kararlılıkları da tekrar teyit edildi.93 Demirel Bakü-Ceyhan boru hattının tamamlanabilmesine ilişkin o günlerde durumu şu şekilde ifade etmiştir; “Azerbaycan kararlıdır, Gürcistan ve Türkiye’de kararlıdır ve ABD projeyi

desteklemektedir.”94

Süleyman Demirel’e göre Kafkasya, Türkiye açısından Avrasya coğrafyasının en öne Yolu”nun önemli bir güzergahı, Avrupa’nın Asya ile buluştuğu eşik olan Kafkasya, Avrasya vizyonunda önemli bir yer tutmaktadır. Kafkasya’da kalıcı barışın ve bu barışla birlikte istikrarın sağlanabilmesi Türkiye’nin dış politika önceliklerinden bir tanesi olmuştur.95 Bu bağlamda, Azerbaycan-Ermenistan çatışması önemli bir yer almaktadır. Demirel’de bu sorunun çözümü için bir çok defa katkıda bulunmaya hazır olduğunu dile getirmiştir. Azerbaycan’ın bağımsızlığını garanti altına alınması, demokrasisinin güçlendirilmesi ve serbest Pazar ekonomisi içinde kalkınma yolunda başlattığı reformları destekleyeceğini söylemiştir.96

Demirel, Azerbaycan’daki gelişmeleri yakından takip etmiş, Elbiçey’e yapılan darbe sonucu tüm dünya Rus yanlısı bir iktidarın Azerbaycan’ın başına geçeceğinden endişelenmiştir. Benzer eleştiriler Türkiye’de de yaşanmıştır. Bu sürecin dengeli atlatılmasında Süleyman Demirel’in katkısı oldukça fazladır. 4 Haziran 1993’te Azerbaycan’da Elçibey’e karşı bir ayaklanma çıkmıştı. Türkiye olaya üzüntüyle yaklaşmış ve birçok yetkili Elçibey’e destek açıklamasında

93 Mustafa Aydın, “Kafkasya ve Orta Asya ile İlişkiler” içinde B. Oran (edt), s.437.

94 “Ersümer: Bakü-Ceyhan Projesi Suya Düşmedi”, Hürriyet, 13 Ekim 1998, aktaran Gökmen

Kılıçoğlu, Süleyman Demirel ve Dış Politika içinde Haydar Çakmak (Edt), Cumhurbaşkanları ve Dış

Politika, s. 238.

95 Süleyman Demirel, 2000’e Girerken Türkiye, s. 35. 96 Süleyman Demirel, 2000’e Girerken Türkiye, s. 36.

bulunmuştu. Elçibey’e karşı ayaklanmanın olduğu sıralarda durumun önemini gören Demirel, Haydar Aliyev’i telefon ile arayarak Elçibey’in davetini kabul edip, Bakü’ye gidip ülkesini kurtarmasını beklediğini dile getirmiştir.97 Elçibey’e yapılan darba sonrasında Azerbaycan’la ilişkilerden bir gerginlik yaşanmıştır. Türkiye’de Aliyev’in Rus yanlısı olduğu görüşü ağırlıktaydı. Bu dalgalı dönemin atlatılmasında da Demirel’in Aliyev ile kurduğu dostluğun ve iki ülke vatandaşlarına benimsendirilen kardeşlik duygusunun payı büyüktü.

Dağlık Karabağ’da durum daha da kötüleşirken Aliyev geniş kapsamlı bir askeri iş birliğinin hayata geçirilmesini istiyordu. Ancak bu Türkiye açısından zordu. Aliyev, Mevlid Başkanı Resul Guliyev’i Demirel ile görüşmesi için görevlendirmiştir. Guliyev, bu bölgeye yönelik kurtarma hareketi düzenlemek istediklerini belirterek bu hareketin siyasi alana nasıl bir katkı sağlayacağını sormuş; Demirel, işgal edilen toprağın kazanılabilmesi için yeterli güç varsa operasyon yapılmasının yerinde olacağını ancak başarısızlık durumunda daha çok toprak kaybedebileceklerini, Azerbaycan’ın başarılı olmak için cepheden asker kaçışını engellemesi gerektiğini açıkça belirtmiştir. Rusya’dan destek alamayacaklarını, dünyanın da Ermenilerin yanında olacağını unutmamaları gerektiğini de eklemiştir. Savaşı kazanacak gücün oluşturulmasından sonra diplomasi ile bu toprağın barışçıl yollar ile de kazanılabileceğini belirtmiştir.

Moldova da Avrasya politikası açısından önemli bir ülkedir. Bu ülke ile ilişkiler ve burada yaşayan Gagavuz Türkleri Demirel’in önem verdiği konulardan bir tanesidir. Moldova Cumhurbaşkanı Mircea Snegur, 1994 yılında Moldova’yı ziyaret eden Demirel’e 22 Mayıs 1996’da Ankara’ya gelerek iade-i ziyarette bulunmuştur. Moldova cumhurbaşkanı yanında çok sayıda bakan ve bürokrat ile birlikte Gagavuz Yeni Halk Topluluğu Başkanı’nı da seyahatinde yanında bulundurmuştur. Demirel, Moldova’nın Avrupa Konseyi’ne kabul edilen ilk bağımsız ülke olmasını tebrik etmiş, Gagavuzlarla aralarındaki sorunların barışçıl

yolla çözümlenebileceğinin vurgusunu yapmıştır.98 Bu görüşmeler sonrasında Moldova ile çok sayıda iş birliği anlaşması imzalanmıştır.99 Demirel 25 Haziran 1998’de Moldova’ya iki günlük bir ziyaret düzenlemiş, ziyareti sırasında başkent Kişinev’den sonra Gagavuz Eli’ni ziyaret etmiştir. Bölgede 1994 yılında da gelen Demirel Komrat ve Çadır Lubga kentlerinin içme suyu problemini çözmek için söz vermiş, bu gezisinde ise tesitlerinin açılışlarını yapmıştır. Demirel ayrıca bu ziyaretinde TİKA tarafından inşaatı tamamlanan Atatürk Kütüphanesi’ni hizmete açmıştır.100

Benzer Belgeler