• Sonuç bulunamadı

Daha önceden de belirtildiği gibi AB ülkeleri, 1946 yılında imzalanan Roma Antlaşması’ndan bu yana, bir iç pazar ya da diğer bir ifadeyle tek pazar oluşturma çabası içerisindedir. Oluşturulan bu tek pazarda amaç; malların, hizmetlerin, sermayenin ve insanların serbest dolaşımını sağlamaktır. Farklı teknik ürün düzenlemeleri ve test prosedürleri, AB ülkeleri arasında malların serbest dolaşımı konusunda en büyük engeli oluşturmuş ve tek pazar amacına ters düşmüştür. Sonuçta Avrupa Komisyonu, Avrupa Adalet Mahkemesinin birçok kararından esinlenerek gelişen ve değişen ‘’yaklaşımlar’’ çerçevesinde üye ülkelerin ulusal yasalarını uyumlaştırarak ticari engelleri kaldırmayı amaçlamıştır.

2.4.1. Klasik Yaklaşım (Old Approach)

Bu uyumlaştırma çabaları sonucunda 1969 yılında teknik engelleri ortadan kaldırmak amacıyla ‘’Klasik Yaklaşım’’ benimsenerek mevzuat düzeyindeki teknik kuralların ve bunlara eş etkiye sahip standartların tümünün uyumlaştırılmasına çalışılmıştır. Klasik yaklaşım çerçevesinde 55 tanesi motorlu taşıtlar konusunda olmak üzere kimyasal maddeler, gübreler, gıda maddeleri ve tekstil ürünleri v.b. alanlarında yaklaşık 100 adet yönetmelik çıkarılmıştır. Bu yönetmeliklerde ürünlerin hangi teknik gerekliliklere sahip olması gerektiği en ince ayrıntısına kadar belirtilmektedir.

Bu yaklaşımda yaşanan en büyük sorun, üye ülkelerin kendi ülkelerinde uygulanan teknik düzenlemeler hakkında pek fazla taviz vermek istememelerinden ve her teknik ayrıntı üzerinde yoğun tartışmalar olmasından dolayı karar almada çok fazla zaman harcanmasından kaynaklanmaktadır.150

Bu konuda ATAD’ın (Avrupa Toplulukları Adalet Divanı) 1979 tarihli ‘’Casis de Dijon’’ davası sonucu aldığı karar büyük önem taşımaktadır çünkü bu kararla birlikte üye ülkelerde ‘’Karşılıklı Tanıma İlkesi’’ kabul edilmiştir. Karşılıklı Tanıma İlkesi’ne göre, bir üye ülkede geçerli olan kanunlara uygun olarak üretilen ve pazarlanan bir ürün, diğer üye ülkenin mevcut mevzuatına uygun olmasa bile bu ülkede serbestçe satılabilmektedir. Bu ilke, klasik yaklaşım gibi her sektörde ayrı ayrı yapılan düzenlemeleri gereksiz hale getirmektedir. Bunun yerine, ‘’karşılıklı tanımanın’’ olmadığı alanlarda sağlık, güvenlik, tüketicinin ve çevrenin korunması gibi temel gerekler bazında uyumlaştırma kabul edilmiştir.151

Klasik Yaklaşım büyük katkılar sağlamasına rağmen 1980’lere gelindiğinde istenilen seviyeye ulaşamamıştır. Bunun da en temel sebebi, mevzuatın uzun ve ayrıntılı prosedürler içermesi ve yönetmeliklerin son derece detaylı ve teknik ayrıntılarla dolu olmasıdır. Bu çerçevede üye ülkeler arasında ‘’klasik yaklaşım’’ politikası kapsamında teknik düzenlemelerin uyumlaştırılma çabaları yerini 1985 yılında ‘’Yeni Yaklaşım’’ a bırakmıştır.152

2.4.2. Yeni Yaklaşım (New Approach)

Klasik Yaklaşım’ın yetersizliğinden sonra AB Konseyi 7 Mayıs 1985’te Yeni Yaklaşım Politikası’nı benimsemiştir. Bu politika, ürünleri tek tek ele almayıp, kullanım amaçlarını (elektrikli aletler, makineler gibi) temel alarak ürün gruplarını

150 T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Avrupa Topluluğu Koordinasyon Genel Müdürlüğü, ‘’Avrupa

Birliği’nde Akreditasyona İlişkin Uygulamalar ve Türkiye’de Akreditasyon Sisteminin Oluşturulmasına Yönelik Çalışmalar’’, s. 5

151 T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Avrupa Topluluğu Koordinasyon Genel Müdürlüğü, s. 6 152 Çeşmecioğlu, s. 6

oluşturmayı ve bir ürün grubunda bulunması gereken temel gerekleri belirleyerek, üye ülkelerin mevzuatlarını uyumlaştırmayı hedeflemektedir.153

Yeni Yaklaşım Politikası esas olarak, kamunun ve halkın sağlık ve güvenliğini korumak zorundadır ancak bu zorunluluğun ticarette engellere yol açtığı durumlarda, uygulanması gereken ilkelerden oluşmaktadır. ‘’Temel Gerekler’’olarak adlandırılan bu ilkeler zorunlu niteliğe sahiptir. Yeni Yaklaşım Politikası, aynı zamanda isteğe bağlı nitelikteki standardizasyon konusunda yapılan düzenlemeleri ve Klasik Yaklaşım Politikasının en zayıf noktalarından biri olan, ticari ürünler için uygunluk değerlendirme işlemlerini de kapsamaktadır.154

Yeni Yaklaşım Politikasının temel ilkeleri:155

• Mevzuat uyumu, AB Pazarı’na sürülmüş ürünlerde, eğer AB içerisinde serbest dolaşımdan yararlanılacaksa karşılamak zorunda oldukları temel gereklerle sınırlı kalmaktadır.

• Yönetmeliklerle belirlenmiş olan temel gerekleri karşılayan ürünlerin teknik özellikleri uyumlaştırılmış (Harmonize) standartlarda belirlenmektedir.

• Uyumlaştırılmış veya öteki standartların uygulanması isteğe bağlı olmakta ve üretici teknik gerekleri karşılamak için diğer teknik özelliklere başvurabilmektedir.

• Uyumlaştırılmış standartlara uygun olarak üretilmiş olan ürünlerin bunlara eşdeğer olarak kabul edilen temel gereklere uygun oldukları kabul edilmektedir.

Özetle, Yeni Yaklaşım Politikası, her ürünle ilgili ayrı uygulanan mevzuat yerine benzer özellikleri taşıyan ürün grupları ile ilgili olan ve temel gerekler olarak isimlendirilen, insanların can ve mal güvenliği, hayvan ve bitki sağlığının korunması çerçevesinde hazırlanan mevzuatın uyumlaştırılmasını öngören yaklaşımdır. Şu anda

153 T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Avrupa Topluluğu Koordinasyon Genel Müdürlüğü, s. 6 154 Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Ölçüler ve Standartlar Genel Müdürlüğü ‘’Avrupa Birliği Teknik

Mevzuat Uyumu ve CE İşareti’’, s. 11

Yeni Yaklaşım kapsamında yürürlükte olan ve önceki bölümlerde ayrıntılı olarak belirtilen 22 tane ‘’Yeni Yaklaşım Yönetmeliği’’ bulunmaktadır.

Yeni Yaklaşım Politikasının benimsenmesinden sonra AB’nde standardizasyon faaliyetleri hız kazanmıştır. 28 Mart 1983 tarihli ve 83/189/EEC sayılı Konsey Yönetmeliği ile üye ülkeler ve AB Komisyonu arasında teknik standartlar ve teknik düzenlemeler alanında bilgilendirme prosedürü uygulanmaya başlanmıştır. Buna göre, üye ülkeler kendi ülkelerinde yürürlüğe girecek olan taslak halindeki tüm standartlardan ve teknik düzenlemelerden birbirlerini haberdar etmek zorundadırlar. Bu bilgilendirme, üye ülkelerin standart ve teknik düzenleme farklılıklarını ortaya çıkarmasını ve bu alanda gerekli görülen uyumlaştırma çalışmalarının daha sağlıklı bir şekilde yapılmasını sağlamaktadır.156

2.4.3. Küresel Yaklaşım (Global Approach)

Klasik Yaklaşımın en büyük eksikliklerinden biri de, ülkelerin uyguladığı test yöntemleri ve belgelendirme faaliyetleri alanında uyumlaştırmanın oluşturulmamış olmasıdır. Teknik düzenlemelerin uyumlu olması, tek başına malların serbest dolaşımı açısından yeterli bulunmadığı için AB 1989 yılında ‘’KüreselYaklaşım’’ı yayımlamıştır.157

Söz konusu yaklaşıma göre, her üye ülkede, belli ürünlerin testlerinin yapılması ve bu ürünler için belge düzenlenmesi konusunda bazı kuruluşlar yetkilendirilecek ve o ürünle ilgili olarak yetkilendirilmiş kuruluşların dışında hiçbir kuruluşun verdiği belge geçerli olmayacaktır.158 Buradan da anlaşılacağı gibi, 1989 yılında Avrupa Birliği, bugünkü akreditasyon kavramının temelini atmış ve belgelendirme konusunda standardizasyona gidilmesi gerektiğinin üzerinde durmuştur.

156 Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Ölçüler ve Standartlar Genel Müdürlüğü, s. 7 157 Çeşmecioğlu, s. 15

Bu çerçevede yalnızca bir ürün ya da hizmetin, belirli bir şartnameye uygunluğunu, belgelendirme ve akreditasyon ile ilgili çok geniş bir alanı kapsayan genişletilmiş bir politika oluşturulması düşünülmüş ve Komisyonun tavsiyesi ile ‘’Uygunluk Değerlendirmeleri ile İlgili Küresel Yaklaşım Kararı’’ benimsenmiştir.

Küresel Yaklaşım ile piyasada daha kaliteli ürünler yer alacak, açık ve güvenilir teknik ortamın yaratılması sağlanacaktır. Küresel Yaklaşım’ın temel ilkesi, test, deney ve belgelendirme konusunda karşılıklı tanımayı ve altyapıların yakınlaştırılmasını sağlamak amacıyla, karşılıklı güvenin ve şeffaflığın temini açısından ‘’akreditasyonun’’ önemini vurgulamaktır.

2.4.4. Modüler Yaklaşım

AB Konseyi tip testi, birim doğrulama ve üreticinin uygunluk beyanını da içeren daha geleneksel ürün belgelendirme prosedürlerinin beraberinde ilgili standartları da kapsayan üç kalite güvenlik sistemini de sekiz uygunluk değerlendirme prosedürü arasına uyumlaştırma kararı almıştır. AB, uygunluk değerlendirmesi prosedürlerinin çeşitli aşamaları için 8 adet Modül ve bu Modüllere ve Temel Gereklere Uygunluğu Gösteren ‘’CE’’ Uygunluk İşaretinin Ürünler Üzerinde Taşınması ve Kullanılmasına İlişkin Kurallarla İlgili Modüler Yaklaşım Kararını benimsemiştir.159

Modüler Yaklaşım uygunluk değerlendirme işlemlerini şu ölçütlere göre Modüllere ayırmaktadır;160

• Ürünün Gelişim safhasına göre (üretim, tasarım, prototip)

• İlgili değerlendirme türüne göre (kalite güvencesi, belge kontrolleri, tip testi, muayene v.s.)

• Değerlendirmeyi kimin yürüttüğüne göre (üretici veya üçüncü kişiler)

159 Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Ölçüler ve Standartlar Genel Müdürlüğü, s. 13 160 Çeşmecioğlu, s. 15

Modüler Yaklaşımda, ürünlerin teknik özellikleri ve taşıdıkları risk seviyelerine göre A’dan H’ye 8 Modül kapsamında uygunluk değerlendirme faaliyetleri yürütülmektedir. Daha öncede belirtildiği gibi, düşük risk taşıyan ürünlerde üreticinin uygunluk beyanı (self-declaration) yeterli olmaktayken yüksek risk grubundaki ürünlerde, bir değerlendirme kuruluşunun (Onaylanmış Kuruluş- Notified Body) kalite güvence sistemleri kapsamında yapacağı test ve deneylere gereksinim duyulmaktadır.

Tüm bu yaklaşımlar kronolojik bir gelişim şeklinde özetlenecek olursa, mal ve hizmetlerin serbest dolaşımını sağlamak ve ticaretin önündeki engelleri kaldırmak amacıyla uygulamaya konulan bu yaklaşımlar ilk olarak Klasik Yaklaşımla başlamış ve ürünlerin teknik özellikleri en ince ayrıntısına kadar belirtilmiştir. Ancak bu yaklaşım malların serbest dolaşımının sağlanmasında etkinliği sağlayamamış, her ürün için belirlenen ayrıntılı standartlar süreçlerin uzamasına neden olarak zaman kaybı yaşanmasına neden olmuştur. Bu nedenle Yeni Yaklaşım geliştirilmiş ve her ürün için ayrı ayrı standartların belirlenmesi yerine, ürünlerin teknik özelliklerine göre ürün grupları oluşturularak bu ürün grupları için standartlar ve yönetmelikler belirlenmiştir. Bu yaklaşım kapsamında 22 tane Yeni Yaklaşım Yönetmeliği bugün de uluslararası ticarette geçerliliğini korumakta ve günün değişen şartlarına göre yenilenmekte ve uyumlaştırılmaktadır. Daha sonra 1989 yılında AB, Global Yaklaşımı benimseyerek, test ve belgelendirme faaliyetlerinin üzerinde durmuş ve akreditasyon faaliyetinin önemini vurgulamıştır. En son olarak 1993 tarihinde Modüler Yaklaşım benimsenerek ve ürünlerin teknik özellikleri ve risk gruplarına göre 8 ayrı Modül belirlenerek test ve deneylerin bu Modüllere göre yapılması kararlaştırılmıştır.