• Sonuç bulunamadı

1.3. Gayrimüslimlerin Hukukî Durumları

2.2.3. Yahudi Milletvekilleri

2.2.3.2. Avram Galanti (Bodrumlu)

04 Ocak 1873 tarihinde Bodrum’da doğdu. Babası ünlü hahamların yetiştiği bir aileye mensup olup, Osmanlı Devletine de 40 yıl kadar hizmet eden Mişon Galanti Efendi’dir. Galanti’nin annesi de yine Rodos’un meşhur Kadron ailesinden Coya Hanım’dır.343 Adı kaynaklarda Avram Galanti, Avram Galante ve Abraham Galante şeklinde görmek mümkün ise de en yaygın kullanılan “Avram Galanti” kullanımıdır. İlk eğitimine 6 yaşında Bodrum’da başlayan Galanti, İbranice’nin temel esaslarını öğrendikten sonra 9 yaşında daha iyi eğitim imkânı bulunan Rodos’a gönderilmiştir. 1887 yılında ilkokulu bitirdikten sonra önce Bodrum Rüştiyesi’ne ardından İzmir İdadisi’ne devam etti. Bu okulu tamamladığında İbranice, Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızca dillerini tamamen öğrenmiştir. Daha sonra Yunanca, Almanca, İngilizce, İtalyanca ve İspanyolcayı da bildiği dillere dâhil etti. Böylece on dili konuşup yazabilecek seviyeye ulaşmıştır.344

Galanti 1894 yılında idadi öğretmeni olarak Rodos’a giderek burada Yahudi cemaatinin cehaletinden dolayı onlara Türkçe, Fransızca ve İbraniceyi öğretmek için “Tiferet İsrael” adıyla bir okul kurmak için harekete geçmiştir. Ancak maddi sıkıntılar sebebiyle başarısız olmuştur. Bunun üzerine dünya Yahudilerinin dikkatini çekmek amacıyla “Bir Okulun Kurulması İçin Yahudi Yardımseverliğine Çağrı” adlı bir makale yazarak Archives İsraelites dergisinde yayınlamıştır. Böylece kurulacak okula maddi desteği Rodos Yahudi Cemaati ve Dünya Yahudi Birliği’nden (Alliance İsraélite Universelle)345 sağlamıştır. Açılan okul başarılı olunca 1901 yılında AIU okul sistemine bağlanmıştır. Ancak bu okulda verilecek Türkçe dersleri hususunda Alliance yönetimiyle problem yaşanmış, sonunda Alliance yönetimi taviz vermmemiş ise de en azından Rodos’taki okullarında Türkçe eğitim verilmesini sağlamıştır.346 Ayrıca kendisi de aylık 180 kuruş nısf maaşla 27 Ağustos 1896 tarihinden 12 Mart 1897 tarihine kadar vekâleten Rodos İdadisi’nde hesap muallimi olarak görev yapmıştır. Mart- Kasım ayları arasında ise yine aynı okulda 200 kuruş maaşla vekâleten Fransızca dersleri yürütmüştür. Daha sonra cebir ve usul-i defteri

343 TBMM AGEM, TBMM ATKÖ, No:1272.

344 Rıfat N. Bali, Galanti Avram, İslam Ansiklopedisi, Cilt.13, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 296-297.

345 Dünya Yahudi Birliği 19. yüzyıl ortalarında Fransa’da kuruldu.

346 Kevser Göral, Avram Galante’nin Hayatı ve Eserleri, Niğde Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 2009, 9.

103

gibi başka derslerde vererek 1902 yılına kadar burada çalışmıştır.347 Öğretmenlik görevini yürütürken aynı zamanda Sultan II. Abdülhamid’in kişiliği ve siyasetini eleştiren yabancı yayınları sansürleme görevini üstlenmiştir. Bu görev yaklaşık 6 yıl kadar devam etmiştir. Bu görevini yürütürken kendi çalışmalarını da hiçbir sıkıntı çekmeden Avrupa’ya ulaştırma imkânı bulmuştur. Galanti bu sansür görevi dışında bu dönemde Maarif Vekâlet’inin On İki Ada Vilayeti Müfettişliği görevini de yürütmüştür.348

Rodos’ta bulunduğu dönemde buraya sürgün gönderilen Şair Eşref349 gibi bazı Türk aydınlarıyla tanışıp İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin gizli hücrelerinden birisine üye olması, yürütmekte olduğu sansürcülük görevini sıkıntıya sokmuştur. Aynı anda ikisini birden yürütemeyeceği için sansürcülük görevinden ayrılmış ve İzmir’e dönmüştür.

1902 yılında İzmir’e döndükten sonra Darü’l-İrfan okulunda Fransızca öğretmenliği yapmaya başlamıştır. Aynı zamanda Halit Ziya Uşaklıgil tarafından kurulan Hizmet Gazetesi’nde yazılar yazmaya başlamış ve gazete yazılarından rahatsız olan muhafazakâr Yahudiler ve muhalifleri Galanti’yi İttihatçılık konusunda II. Abdülhamit’e jurnallemişlerdir. Bunun üzerine Galanti hem ortamdan uzaklaşmak, hem de II. Abdülhamit yönetimine karşı mücadele etmek amacıyla üzere Mısır’a gitmiş ve buradaki Jön Türklere katılmıştır.

1904 yılında Mısır’a gelen Galanti, Kahire’ye yerleşmiştir. Burada ilk iş olarak “La Vara” (sopa anlamındadır) isminde bir gazete yayınlamaya başlayan Galanti, İspanyolca yayınladığı gazetesini kendisini eleştiren muhaliflerine cevap vermek için kullanmıştır. Bu dönemde Galanti, bilinenin aksine kibirli, haris, intikamcı ve meslek ihtiraslarına kapılmış bir kişilik özellikleri göstermekte ve dolayısıyla çıkardığı gazetesinin bu anlamda sağlam bir kaynak olamayacağı değerlendirilmektedir.350 Kahire’de bulunduğu dönemde buradaki Jön Türklerle de temasa geçerek özellikle Ahmet Rıza Bey ile yakın dostluk kurmuştur. Ayrıca Kahire’ye göç etmiş Yahudileri

347 Yunus Özger, Sicil-i Ahval Defterlerine Göre Bazı Yahudi Memurların Sosyo- Kültürel Durumları, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt. 4 Sayı 16. Ordu 2011, 395.

348 Rıfat Bali, Avram Galanti’nin Hayatı ve Eserlerinin Bibliyografyası, Arabi Harfleri Terakkimize Mani Değildir, İstanbul: Bedir Yayınları, 1996, 6.

349 Şair Eşref (1847-1912): Türk edebiyatının hiciv ustasıdır. Tanık olduğu yolsuzlukların üzerine çekinmeden gitmiş, Hicviyelerini daha çok gazel, kaside, muhammes ve özellikle kıtalar biçiminde yazmıştır. Eserlerinde daha çok toplumsal konulara yer vermiştir.

104

bir araya toplayarak “Mısır Cemiyet-i İsrailiyesi” adı altında örgütlemiştir. Onların desteğini de alarak konumunu güçlendirmiştir. Bu arada daha önce Rodos’ta tanıştığı Şair Eşref ile Kahire’de karşılaşmış ve aralarındaki dostluğu ilerleterek Eşref’in Kahire’de yazdığı kitaplarını Anadolu’ya göndermesine posta idaresindeki tanıdıkları vasıtasıyla aracılık etmiştir.351

Galanti, Jön Türklerin 1907 yılında Paris’te toplayacakları kongreye Yahudi komitesinin desteğini teklif etmiş ve Ahmet Rıza bu teklifi kabul etmiştir. Yahudi Komitesi’nin desteği, Osmanlı İmparatorluğu’nda etkin konumlarda yer alan Yahudi aydınlardan oluşmasına rağmen, kongreye destek veren Ermeni ve diğer etnik gruplardan daha zayıf kalmıştır.

Mısır’da kaldığı dönemde Galanti’nin, “Meşveret” (Ahmet Rıza Bey tarafından çıkarılmaktadır), “Şura-i Ümmet”, “Şura-i Osmaniye”, “Doğru Söz” ve Fransızca yayınlanan “Le Progres” gazetelerinde yazıları yayınlanmıştır. 24 Temmuz 1908 tarihinde II. Meşrutiyet’in ilanıyla beraber kendi çıkardığı La Vara Gazetesi’ni kapatarak siyasi faaliyetlerini de sonlandırmıştır.352

Avram Galanti 1909 yılına kadar yazmaktan hiçbir zaman geri durmamış Mısır tarihi, Mısır arkeolojisi ve Mısır uygarlığı konularında yazılar yazmıştır. Mısır ile de sınırla kalmayarak çevredeki diğer ülkeleri tanımaya çalışmış, bu çerçevede Sudan’ı ziyaret etmiştir. Sudan’a geldiğinde burada bir Yahudi devleti kurulabileceği üzerinde kafa yorarak bir proje hazırlamıştır. Bu projesini Londra merkezli Yahudi kuruluşlara sunmuş ise de beklediği ilgiyi görememiştir. 1909 ve 1910 yıllarını İngiltere’de projesine destek aramakla geçirdikten sonra 1911 yılında İstanbul’a dönmüştür.

İstanbul’a döndükten sonra Rodos’tan yakın arkadaşı Moiz Dal Mediko sayesinde Bahriye Nezareti’nde çalışmaya başlamıştır. Bu görevini yürütürken aynı zamanda Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nde çevirmen olarak yarı zamanlı çalışmıştır. Cemiyetin yayın organı Hilal-i Ahmer Mecmuası’nda sürekli yazılar yazmaya başlamış ve bu yaklaşık 3 yıl kadar devam etmiştir. Bu arada İstanbul Üniversitesi’nin modernizasyonu için Almanya’dan gelen profesörlerden Prof. Bergtrasser Karşılaştırmalı Semitik Diller ve Semitik Halkların Eski Tarihi Kürsüsü’ne

351 Rıfat Bali, 8.

352 Albert Kalderon, Abraham Galante Bio-Bibliyografya, Çeviren: Rıfat N. Bali, Müteferrika Dergisi, Sayı 5, 1995, 43-58.

105

görevlendirilmesi üzerine Avram Galanti’ye profesöre yardımcı olarak yanında çalışması teklif edilmiştir. Galanti böylece fikir hayatının meyvelerini vereceği bir ortama kavuşmuştur. Bu görevi sayesinde 150 000 ciltlik kitap ve 10 000 ciltlik yazma eserin bulunduğu üniversite kütüphanesi ile 40 000 ciltlik Beyazıt Kütüphanesi artık elinin altındadır.353

Galanti, İstanbul Üniversitesi’ndeki Profesör Bergtrasser’in yanındaki çalışmaları sayesinde onun takdirini kazanmış ve Birinci Dünya Savaşı sonunda Yahudi profesörlerin gönderilmesinden sonra Profesör Bergtrasser tarafından “Doğu Halklarının Eski Tarihi” kürsüsüne profesör olarak atanmıştır.

Galanti’nin İstanbul’daki bu fikri çalışmalarının arasında birde kendisine Amerika’daki Yahudilerin Hahambaşısı olması yolunda bir teklif yapılmıştır. Bu dönemde Yahudi cemaati derin hizipleşmeler içerisindedir. Bu gruplardan birisi Sefaradlar diğeri Aşkenazlar idi. Aşkenazlar Theodor Herz öncülüğünde Filistin toprakları üzerinde Siyonist bir Yahudi devleti kurma derdinde iken, Sefaradlar AIU okullarında iyi bir eğitim almaktadır. Ancak Balkan Savaşları sonrasında Amerika’ya göç eden bu Osmanlı Sefaradlarını örgütleyecek bir lidere ihtiyaç duyulmuş ve Galanti’ye teklif yapılmıştır. Bu teklif bizzat İstanbul’daki Amerikan büyükelçisi Henri Morgenthau tarafından kendisine iletilmiş ise de Galanti kişisel mazeretler ileri sürerek bu teklife olumlu cevap vermemiştir.354

Milli Mücadele yıllarında yabancı dillerde basılan gazeteleri Türkçeye çevirip Mustafa Kemal Paşa’ya ve arkadaşlarına iletmiştir.

Avram Galanti’nin milletvekilliği bir dönem sürmüştü. Milletvekilliği döneminde komisyon çalışmalarına katılmış, genel kurulda söz almış, kanun teklifi metinlerinin yazımında bulunmuş ve özellikle üniversitelerin özerkleşmesi konusunda gayret göstermiştir. Ayrıca üniversite kanun tasarısı hazırlanırken doçentlik sınavına girecek akademisyenlerin en az üç dil bilmeleri konusunda hazırladığı kanun telifi tartışmalara neden olmuş ve en az iki dil bilme şartı şeklinde yumuşatılarak kabul edilmişti.355

353 Göral, 14. 354 Rıfat Bali, 9.

106

1946 yılında 73 yaşında milletvekilliğinden ayrılarak İstanbul’da Kınalıada’ya yerleşti. Burada ilmi faaliyetlerine devam etti. Vaktinin büyük bir kısmını adada geçirmekte sadece haftada bir gün İstanbul’a gidip çalışmalarını matbaaya teslim etmekte, gerekli düzeltmeleri yapmaktaydı. Matbaada işini bitirdikten sonra arkadaşı Albert Kohen ile vakit geçirip tekrar adaya dönmekteydi.356

Son yıllarını her şeyden ve herkesten uzak yaşamayı tercih etmiş olan Galanti’nin gözleri de eskisi kadar iyi göremez olmuş ve dışarıya çıkmakta zorlanmıştı. Bu durum onu sosyal yaşamdan da uzaklaştırdı.357 Bu dönemde onu gerçekten tanıyan değerini bilen ve dış dünyaya tanıtan Habib Gerez’dir. Habib Gerez bu dönemde Hahambaşılık Sekreterliği ile İstanbul Kültür Derneği Başkanlığını birlikte yürütmektedir. Zaman zaman adaya gelerek Galanti ile görüşmeler yapmış, eserlerini incelemiş ve onun dış dünya ile bağlantısını sağlamıştır.358

Habib Gerez 1985 yılında Şalom gazetesinin yaşam eki’nde kaleme aldığı bir yazısında Avram Galanti hakkında şu ifadelere yer vermiştir.359 “Prof. Avram Galante’yi 1952 yılında tanıdım. İlk şiir kitabım “Gönülden Damlalar”ın yayınlandığı yıl kendisinden bir mektup almıştım. Memnuniyetini belirtiyor ve beni tebrik ediyordu. Ayrıca, kendisini, yaz- kış oturduğu Kınalıada’daki evinde ziyaret etmemi arzuluyordu. O günlerde, iskele civarındaki mütevazı evine gittim. Beni hararetle karşıladı. Çalışma odasında bir iskemleye iliştim. Yerde kitaplar öbek öbek duruyordu. Kendisi çalışma masasına oturmuştu. Masa gazeteler, dosyalar, kitaplarla dolu idi. Bunların arasından, yüzünü ancak görebiliyordum. Titrek bir sesle: “Eser vermeyi kendime zevk edindim. Genç yaşımdan beri bu sahadaki çalışmalarıma devam etmekteyim. Bundan başka bir arzum da yoktur”…

“Genç yaşımdan beri yazı yazmaktayım. Bugüne kadar 51 eserim intişar etmiştir. Yenilerini hazırlamak için didinip uğraşmaktayım. Bu gayretime rağmen, burada ancak, 3-5 kişi kitaplarımı okumaktadır. Kitaplarım burada basılır, fakat dışarıda okunur”…

“Prof. Galante ile çalışmamız böyle oldu. O zaman 79 yaşında idi. Gösterişten hoşlanmayan, sade bir yaşantıyı yeğleyen bir kişi. Eser vermeyi kendisine zevk

356 Güleryüz, N. Az Bilinen Yönleri ile Profesör Abraham Galante, Şalom, S. 1966, 20 Ağustos 1986. 357 Avram Galante, Niğde ve Bor Tarihi, İstanbul: Tan Matbaası, 1951, Önsöz.

358 Reyna İshak, Galante’yi Tanımaya Başlamak, ŞalomGazetesi Yaşam Eki, 1985, 8–9. 359 Habib Gerez, Bir Dost Gözü İle Prof. A. Galante, Şalom Gazetesi Yaşam Eki, 1985, 8.

107

edinmiş, durmadan, dinlenmeden bu uğurda çalışıyordu. Yazdıkları Türk Yahudi toplumu ile ilgili, geçmişe ışık tutan ve tutacak eserler. Prof. Galante ile dostluğumuz ölümüne kadar devam etti. Aramızda gerçi büyük yaş farkı vardı. Benden 43 yaş büyüktü. Fakat ilgi görmesi onu çok hoşnut ediyordu.

Zaman zaman mektup yazıyor ve beni evine davet ediyordu. Birkaç kez birlikte, iskelenin karşısında bulunan lokantaya gittik. Bana itimadı sonsuzdu. Özel hayatına ait gençlik anılarını anlatmaktan çekinmiyordu. Bir keresinde nişanlısından bahsetmişti; çakır keyifti. Titreyen elleri arasındaki bardaktan bira dökülüyor, sevdiği bir şarkıyı mırıldanıyordu. Nişanlısından eser veremeyeceği korkusu ile ayrıldığını söylemişti. Bu nedenle ömür boyunca bekâr yaşadı.”

Avram Galanti 8 Ağustos 1961 tarihinde 88 yaşındayken hayata veda etti. Vasiyeti konusunda Habib Gerez’e bir mektup bıraktı. Bu mektupta cenaze merasimi konusunda gösterişten uzak sade bir törenle vakit kaybetmeden ebedi istirahatgahına teslim edilmesini talep etmişti. Öyle de yapıldı. Cenazesi Neve Şalom Sinagogu’ndan kaldırıldı ve Arnavutköy Musevi Mezarlığı’na defnedildi.360

Avram Galanti’nin yaklaşık 2.000 ciltlik kütüphanesi vasiyeti gereği Hahambaşılık Hukuk Müşaviri Kemal Levent’e teslim edildi. Çok sayıda belge çuvallara doldurularak depoya kaldırıldı. Bunlar saklama koşullarının yetersizliği ve ilgisizlik sonucu harap olmuş ise de kurtarılan kısmı İsrail’de bulunan Yahudi Halkı Merkez Arşivlerine gönderildi.361Galanti’nin adı İsrail’de bir sinagoga, bir hastane kitaplığına ve bir sokağa verilerek yaşatılmaktadır.

360 Habib Gerez, Bir Dost Gözü İle Prof. A. Galante, Şalom Gazetesi Yaşam Eki, 8-9. 361 Rıfat Bali, 12.

108

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TEK PARTİ DÖNEMİNDE GAYRİMÜSLİM

MİLLETVEKİLLERİN FAALİYETLERİ

3.1. 1934 Yılı Trakya Olayları ve Tepkiler

Türkiye’nin siyasal ve toplumsal tarihinde önemli bir yer tutan Trakya olayları 1934 yılının haziran ayının son günlerinde meydana gelmiştir. 1930’lu yıllar sadece dünya tarihi açısından değil Türk tarihi açısından da oldukça sıkıntılı yıllardır. Bu yıllar aynı zamanda “Türk Tarih Tezi”, “Güneş-Dil Teorisi”, “Öz Türkçe”, “Türk Kimliği” ve Türk ırkının fizyolojik ve kültürel yapısında dair çalışmaların yapıldığı dönemdir. İki dünya savaşı arasında dünya devletlerinin ekser çoğunluğunun demokrasiden uzaklaşarak diktatörlüklerin yükselişe geçtiği bir süreçte Türkiye, kesintisiz parlamenter sisteme devam etmiştir. Bu süreçte her ne kadar dış dünyadaki antisemitist dalga Türkiye üzerinde doğrudan etkili olmadıysa da çıkan bazı olaylar bunun bir etkisi olarak değerlendirilebilir.

Trakya olaylarının arkasında aslında Türkiye’nin İtalya üzerinden algıladığı dış tehdit karşısında bölgedeki konumunu sağlamlaştırma çabası vardır. Zira İtalya’da Mussolini’nin iktidara gelmesiyle başlayan yayılmacı siyasetine karşı Çanakkale Boğazı’nın güvenliğini artırmak için bölgedeki azınlık faktörünün dağıtılması düşünülmüştür. Bunun gerekçesi ise azınlıklardan gelebilecek casusluk

109

faaliyetlerinin önlenmesi olarak ifade edilebilir.362 Bu konuda dönemin Amerikan Büyük Elçisi Robert P. Skinner’in 29 Haziran 1934’te Washington’a yazdığı raporda oldukça ilginçtir. Rapor da Trakya’daki Yahudi nüfusunun bölge dışına sürüldüğünden ve hükümet tarafından da bu konuda resmi bir açıklama yapılmadığından bahsetmektedir. Skinner ayrıca hükümetin piyasadan 3.000 ton yün satın aldığından ve bunu asker üniforması yapımında kullanacağından bahsetmektedir. Dolayısıyla Skinner, bölgedeki Yahudilerin gönderilmesini Türkiye’nin Trakya ve boğazları silahlandırma amacında olduğu şeklinde yorumlamıştır.363 Bu casusluk faaliyetleri hakkında duyulan endişe gazete sayfalarına da yansımış 25 Haziran 1934 tarihli Cumhuriyet Gazetesi “Casuslar Arasında” adlı bir yazı dizisi başlatmıştır.364

Hazırlanan İskân Kanunu ile savaş öncesinde sınır bölgesinde ulusal kimlik arayışı çerçevesinde bazı düzenlemeler yapılmak istenmiştir. Hükümetin geçmişteki Ermeni olaylarından ders çıkarmak suretiyle bölgede yaşanabilecek bir savaş ihtimaline karşı 2510 sayılı bu iskân kanunu ile tedbir alınmıştır.365

Yahudi karşıtı yayınlar sadece Milli İnkılâp dergisiyle sınırlı değildir. 6 Mayıs 1934 tarihli Vakit Gazetesi’nde Ragıp Kemal imzalı yazıda “Köylü Bezirgânların Elinden Kurtarılmalıdır” başlıklı yazıyla Çanakkale bölgesinde ticari hayatın insafsız Yahudi tüccarların eline geçtiğinden bahsedilmekte ve tüccarların 60 liralık borç senetlerini 300 liraya çıkardığını, halkın borçları ödeyemediğini ve icra dairelerinin bu dosyalarla dolu olduğu ifade ediliyordu. Ayrıca hükümete de çağrı yapılarak Yahudi tüccarlara karşı halkın haklarının korunması için acil tedbir alınması gerektiğini bildiriyordu.366 Basında çıkan bu haberlere paralel olarak halk arasında hükümetin bölgedeki Yahudileri atmak istediği ancak bunu kolluk kuvvetiyle değil halkın baskısıyla yapacağı yolunda bazı dedikodular başlamıştır.

Yahudiler hakkındaki dedikoduların ayyuka çıkması üzerine durumdan rahatsız olan Yahudi Cemaati Cismani Meclisi bir toplantı yaparak meseleyi tartışmış ve Başbakan İsmet İnönü’ye hitaben önce sadakatlerini bildiren sonra da haklarındaki

362 Rıfat Bali, Yeni Bilgiler ve 1934 Trakya Olayları, Tarih ve Toplum, Cilt 31, Sayı 186, Haziran 1999, 47-55.

363 Ayhan Aktar, Trakya Yahudi Olaylarını Doğru Yorumlamak, Tarih ve Toplum, Sayı 155, Kasım 1996, 46/302.

364 Cumhuriyet, 25 Haziran 1934, 2.

365 Haluk Karabatak, Trakya Olayları ve Yahudiler, Tarih ve Toplum, Sayı: 146, Şubat 1996, 6. 366 Ragıp Kemal, Köylü Bezirgânların Elinden Kurtulmalıdır, Vakit, 6 Mayıs 1934.

110

dedikodular konusunda önlem alınması yolunda bir dilekçe yazılması kararlaştırılmıştır.367 Cismani Meclis Başkanı Aharon Reisner tarafından yazılan dilekçeye Milli İnkılâp dergisinin ilk iki sayısı da eklenerek Cismani Meclis Genel Sekreteri Samuel Altabef tarafından elden Ankara’ya gönderilmiştir.368 25 Mayıs 1934 tarihinden Başbakanlığa teslim edilen dilekçe İçişleri Bakanlığı’na havale edilmiş ve gerekenin yapılacağı bildirilmiştir. Ancak bu dilekçeden bir sonuç çıkmamıştır.

Milli İnkılâp dergisinin yayınlarından rahatsız olan iki Ankara Yahudisi CHF Genel Sekreteri Recep Peker’e dilekçeyle başvurmuştur. Bunun üzerine Recep Peker CHF İzmir İdare Heyeti’ne derginin yayınları hakkında kendisinin bilgilendirilmesini ve dergi yetkililerinin uyarılmasını istemiştir.369 CHF İzmir İdare Heyeti 10 Haziran 1933 tarihli cevabi yazısında; İzmir Yahudilerinin de derginin yayınlarından rahatsız olduğunu belirtmiş ve derginin sahibi ve başyazarı Cevat Rifat ile yazarlarından Osman Oğlu Lem’i ile görüşüldüğünü, ancak her ikisinin de tamamen samimi duygular ile hareket ettiklerini, hiçbir art niyet taşımadıklarını belirtmiştir.370

Trakya olayları ilk 24 Haziran 1934 tarihinde Çanakkale’de Yahudilerin şehri terk etmelerini isteyen tehdit mektupları şeklinde başladı.371 Ardından bu tehditlere hükümetin ve İsmet Paşa’nın da Yahudileri istemediğine dair dedikodu ve söylentiler eklendi. Sonrasında ise tehditler yerini fiili darb ve yağmaya bıraktı. Yahudi ileri gelenleri olaylardan vali ve CHF il merkez idaresine haber vererek güvenliklerinin sağlanmasını talep ettiler. Hatta mesele 25 Haziran 1934 tarihinde Çanakkale’ye gelen Mustafa Kemal Paşa’ya aktarılmış ve onun emri üzerine Yahudilerin dükkân ve evlerinin güvenliklerinin sağlanması emri verilmiştir. Böylece olaylar kısa süreliğine yatışmış ise de bir süre sonra tehdit mektupları yeniden başlamıştır. Çanakkale’deki yaklaşık 1.500 Yahudi ölüm tehditlerinin devam etmesi üzerine bütün varlıklarını bırakıp İstanbul’a kaçmışlardır.372

367 Ayhan Aktar, Varlık Vergisi ve Türkleştirmeleri Politikaları, İstanbul: İletişim Yayınları, 2014, 78.

368 Avner Levi, 1934 Trakya Yahudileri Olayı: Alınmayan Ders, Tarih ve Toplum, Sayı: 157, Temmuz 1996, 111-112.

369 BCA, 490.01.590.40.1/18. 370 BCA, 490.01.590.40.1/1-2.

371 Hakimiyet-i Milliye, 15 Temmuz 1934. 372 Cumhuriyet, 12 Temmuz 1934.

111

Olaylar başladığı andan 4 Temmuz 1934’e kadar ne ulusal basında ne de siyasette her hangi bir bilgi yer almadı. Ancak olaylar 4 Temmuz’dan itibaren gerek ulusal basında gerekse hükümet nezdinde ele alınıp tartışılmaya başlanmıştır. Bu sırada tatilde olan İsmet Paşa, tatilini yarıda kesip Ankara’ya dönerek mecliste bu konuda bir konuşma yapmıştır. Konuşmasında Trakya’da yaşanan olayların kesinlikle tasvip edilmediğini ve Türkiye’de her ferdin Cumhuriyet kanunlarının güvencesi altında olduğunu belirtmiş, Antisemitizm’in Türkiye’nin zihniyeti olmadığını ve bu tür cereyanlara kesinlikle müsaade edilmeyeceğini ifade etmiştir. Ayrıca Dâhiliye Bakanı’nı bölgeye gönderdiğini ve olaylara karışanların derhal mahkemeye çıkarılarak cezalandırılacağını söylemiştr.373

İsmet Paşa’nın bu açıklamalarından sonra olayların odak noktasındaki Milli İnkılâp Dergisi Dâhiliye Vekilliğinin 5 Temmuz 1934 tarih ve 283 sayılı tezkeresi üzerine İcra Vekilleri Heyeti tarafından Matbuat Kanunu’nun 50. Maddesi374 gereği “… neşriyatı ile memleket içinde ve dışında fena bir cereyan husule getirmek ve milli vahdeti bozmak gayesini takip ettiği anlaşıldığından…,” 7 Temmuz 1934 tarihinde

Benzer Belgeler