• Sonuç bulunamadı

Bankanın atipik olarak adlandırdığımız kredi işlemleri BankK 48/I’de sayılan ters repo işlemlerinden alacaklar, vâdeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri ile benzeri diğer sözleşmeler (türev araçlar) nedeniyle üstlenilen riskler ve ortaklık paylarından oluşmaktadır.

Tipik kredilerle üstlenilen piyasa riski, tüm borçlar hukuku sözleşmelerinde geçerli olan ve bankanın riskin aktarılması/devredilmesi amacını göz önünde bulundurmaksızın eşyanın tabiatı gereği taşımak zorunda kaldığı orandadır. Buna karşılık atipik kredilerde piyasa riski, bankanın bu hususta özel uygulamalar geliştirmesini gerektirecek ölçüde karmaşık ve yoğun olup, bu tür işlemler bizatihi anılan riskin aktarılması amacıyla gerçekleştirilmektedir. Bankanın, kredi riskine nazaran piyasa riskini yoğun olarak üstlendiği atipik krediler dolayısıyla gerçekleşen zararının tazmini veya rücu amacıyla başvurabileceği herhangi bir borçlu bulunmamakta; riskin gerçekleşmesi ile doğan zarara banka katlanmaktadır.

a. Ters Repo İşlemlerinden “Alacaklar”

Bir sermaye piyasası faaliyeti olan (SerPK 30/d) sermaye piyasası araçlarının alım ve satımı ile geri alım veya tekrar satım taahhüdü işlemleri, bankalarca da gerçekleştirilebilecek işlemler arasında bulunmaktadır (BankK 4/I-j). Menkul kıymetlerin belirli bir vâdede belirli bir fiyattan geri alma taahhüdü ile satımı repo (repurchase agreement); geri satma taahhüdü ile alımı ise ters repo (reverse repurchase agreement) işlemini ifade eder1. Repo ve ters repo, aynı işlemin iki farklı yüzüdür2.

1 Menkul Kıymetlerin Geri Alma veya Satma Taahhüdü ile Alım Satımı Hakkında Tebliğ’in (Seri: V, No: 7), (RG 31.7.1992, S. 21301) 2 ve 3. maddeleri.

2 Yetim, S.: Repo, Ters Repo ve Menkul Kıymet Ödünç İşlemleri, Cilt: I, Ankara 1997, s. 3. Menkul kıymeti satanın veya alanın taahhüt altına girmesine göre işlem repo veya ters repo olarak adlandırılır (Alıcı, s. 484).

Menkul Kıymetlerin Geri Alma veya Satma Taahhüdü ile Alım Satımı Hakkında Tebliğ’in 5. maddesi uyarınca, repo ve ters repo işlemlerine konu olabilecek menkul kıymetler münhasıran devlet tahvilleri, hazine bonoları, banka bonoları, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'nca ihraç edilen borçlanma senetleriyle, mahalli idareler ve bunlarla ilgili idare, işletme ve kuruluşların SerPK uyarınca ihraç ettikleri borçlanma senetleri ile varlığa dayalı menkul kıymetler dahil olmak üzere menkul kıymetler borsaları veya teşkilatlanmış diğer piyasalarda işlem gören veya borsada tescil edilmiş olan borçlanma senetlerinden ibarettir. Münhasıran menkul kıymetler üzerine yapılması, repo işlemlerini türev araçlardan ayırmaktadır.

Repo işlemi yapan bir banka aktifindeki menkul kıymeti, belirli bir vâdede belirli bir fiyattan geri alma taahhüdü ile müşterisine satar ve böylece kısa vâdeli fon ihtiyacını karşılar.

Satılan menkul kıymetlerin belirlenen vâdede geri alınması ile de borcunu ödemiş olur1. Dolayısıyla repo işleminde banka bizatihi kredi alan durumundadır.

Ters repo işleminde ise banka, müşterisinin aktifindeki bir menkul kıymeti yine belirli bir vâdede belirli bir fiyattan geri satma taahhüdü2 ile satın almaktadır. Dolayısıyla banka kredi veren durumunda olup, belirlenen vâdede menkul kıymeti geri teslim etmekte, bu tarihe kadar mülkiyetinde bulunan menkul kıymet ise, teminat niteliği taşımaktadır.

Bankanın ters repo işlemi ile üstlenmiş olduğu kredi ve piyasa riskini, müşterinin vâdede işleme konu kıymeti satın alıp almamak hususundaki seçimlik hakkını kullanıp kullanmamasına göre ikili bir ayırıma giderek incelemek ve böylece “ters repo işlemlerinden alacaklar”ın kapsamına hangi alacakların girdiğini tespit etmek gerekir.

Vâdede menkul kıymetin fiyatının yükselmesi halinde müşteri, geri satın alma hakkını kullanır. Bu durum da bankanın üstlenmiş olduğu piyasa riskinin gerçekleşmemiş olduğunu gösterir. Satım bedeli, bankanın “ters repo işleminden alacağı”nı ifade eder. Bu alacak, BankK 48/I uyarınca banka kredisidir.

Müşterinin menkul kıymeti geri satın alma hakkını kullanmaması üzerine, bankanın elindeki tek olanak, elindeki teminatın, yani menkul kıymetin vâdesini bekleyerek onu paraya çevirmektir. Ters repo işlemlerinden alacaklar, ikinci olarak, menkul kıymetin ihraçcısından olan bu alacağın banka kredisi olarak kabul edilmesini gerektirir. Ancak bankanın, ihraçcı

1 Yetim, s. 5.

2 Ters repo işlemini, “tahvil ve benzeri sermaye piyasası araçlarının satın alınması” işleminden ayıran da bu taahhüttür.

karşısında alacaklı olmakla üstlendiği kredi riski, zaten tahvil ve benzeri sermaye piyasası araçlarının satın alınması kapsamında banka kredisi olarak değerlendirilecektir.

Menkul kıymetin fiyatının düşmesi halinde, müşteri vazgeçme hakkını kullanırsa, piyasa riski gerçekleşmiş demektir. Bu durumda bankanın kullandırdığı kredi ile elindeki menkul kıymetin fiyatı arasındaki farka, yani zarara katlanması gerekecektir. İşte bu nedenle ters repo işlemleri (atipik) banka kredisi olarak kabul edilmelidirler. Nitekim, bankanın ters repo işlemleri dolayısıyla kredi riskine nazaran yoğun olarak üstlenmiş olduğu risk, piyasa riski olduğundan, bu işlemler dolayısıyla sermaye yeterliliği hesaplamalarında sadece piyasa riskine esas tutar dikkate alınmakta, kredi riskine esas tutar ihmal edilmektedir1 [BSYÖDİY 4/(2)-a]. Bu itibarla BankK 48/I hükmünde “ters repo işlemlerinden alacaklar” ifadesinin kullanılmış olması son derece isabetsizdir. Zira ters repo işleminde, müşterinin geri satın alma taahhüdü bulunmamakta, dolayısıyla bu hakkını kullanmaması durumunda, bankanın müşteriden herhangi bir talepte bulunması gündeme gelmemektedir. Oysa kanunkoyucu bankanın ters repo işlemi ile üstlenmiş olduğu piyasa riskini göz ardı etmiş bulunmaktadır.

Ters repo işlemlerinde menkul kıymetin ilk satış fiyatı, repo oranı, geri satım tarihi gibi tüm koşullar ileri bir tarih için kararlaştırılmış bulunduğundan, bu işlemler özellikle genel piyasa faiz riski dolayısıyla piyasa riskinin yoğun olarak taşındığı işlemlerdir.

Ters repo işleminde bankanın geri satım taahhüdüne karşılık alıcının da geri alma taahhüdünde bulunması halinde banka, ekonomik anlamda bir tür menkul kıymet teminatı karşılığında nakdî kredi veren durumunda olur2. Bu itibarla böyle bir ters repo işleminin tipik kredilerden sayılması gerekir.

Kanunkoyucu sadece ters repo işlemlerinden alacakları kredi olarak kabul etmiş bulunduğundan Kurul, BKİİY’te bu işlemlerin kredi sınırlarının hesaplanmasında hangi oranda dikkate alınacağını belirlememiş; bu itibarla bunların, kredi sınırları bakımından nakdî krediler gibi yüzde yüz oranında gözönünde bulundurulmasını öngörmüş bulunmaktadır.

Bankanın ters repo işlemleri ile üstlenmiş olduğu piyasa riski, kredi sınırları bakımından ayrıca dikkate alınmasını gerektirecek nitelikte olduğundan, Kurul’un BankK 48/I ile verilen yetkiyi kullanarak salt ters repo işlemlerini kredi olarak kabul etmesi ve BKİİY’de buna uygun değişikliğin yapılması isabetli olurdu.

1 Bkz. aşa. Üçüncü Bölüm, III.2.A.b.

2 Bkz. Alıcı, s. 486; Avrupa Merkez Bankası (Ekim 2002-Aylık Raporundan Derleme) Euro Alanında Repo Piyasasının Özellikleri, Bankacılar Dergisi 2003, S. 44, s. 71. Aksi görüşte Taşdelen, s. 487.

b. Türev Araçlar i- Terminoloji Sorunu

İlk kez EBankK’da değişiklik yapan 4672 sayılı Kanun ile kredi olarak kabul edilen

“vâdeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri ile benzeri diğer sözleşmeler”, BankK 48/I hükmü ile de banka kredileri arasında sayılmış bulunmaktadır. Ancak, hükmün EBankK’dan aynen alınarak muhafaza edilmesi, türev araçlar1 (türev/derivatif ürünler-Derivativen-derivative products/instruments/derivatives) bakımından süregelen ve en azından kanunkoyucunun SerPK ve hatta bizatihi BankK ile giderme çabası içinde olduğu2, terim karmaşasının devamı niteliğindedir. Şöyle ki, “vâdeli işlem” terimi, uygulamada zaman zaman tüm türev araçları kapsayacak şekilde bir üst terim olarak3, zaman zaman ise future veya forward ile opsiyon sözleşmelerini ya da sadece future veya sadece forward sözleşmelerini ifade etmek üzere kullanılmaktadır4. Nitekim, SerPK’nın 4487 sayılı Kanun5 ile değiştirilmeden önceki 22/I-j, 30/c, 40/II hükümlerinde sadece “vadeli işlem sözleşmesi” ibaresinin bulunması belirsizliğe yol açmış bulunduğu için, anılan hükümler 4487 sayılı Kanun ile değiştirilerek “her türlü türev araçlar” ibaresine yer verilmiştir6. BankK 4/I-i hükmünde de, SerPK 30/c hükmünde açıklanan türev araçların alım satımına aracılık şeklindeki sermaye piyasası faaliyetinin, bankalarca da gerçekleştirilebilecek faaliyetlerden olduğu benzer bir ifade ile gösterilmiş olduğu halde, BankK 48/I hükmünde “türev araçlar” yerine, “vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri ile benzeri diğer sözleşmeler” ifadesinin kullanılmış olması, terim birliğini sağlama çabasını gölgelemektedir. Kaldı ki, SerPK’ya ilişkin ikincil mevzuatın aksine, BankK’na ilişkin ikincil mevzuatta, her bir türev araç ayrıca düzenleme konusu edilmiştir.

Vâdeli işlem ve opsiyon sözleşmesine benzer sözleşmeler swap sözleşmeleri ve (eğer

“vâdeli işlem” ile kastedilen future sözleşmeler ise) forward sözleşmeleri olduğuna göre, sadece “türev araçlar” terimi ile yetinilebilirdi.

1 “Türev” teriminin kaynağı, sözleşmenin değerinin sözleşmeye konu varlığın değerinden “türemesi”dir [“the contract’s value derives from the value of the underlying asset” (Hu, H-T. C.: Hedging Expectations:

“Derivative Reality” and the Law and Finance of the Corporate Objective, Tex. L. Rev. 1995, Vol. 73, s. 985 vd., yeniden yayım, J. Corp. L. 1995, Vol. 21, s. 13)].

2 Aynı çabanın, aşağıda görüleceği üzere, özellikle SerPK’ya ilişkin ikincil mevzuat bakımından da sarf edildiğini ileri sürmek mümkün değildir.

3 Inter alia bkz. Penezoğlu, Y. G.: Hukuki Yönleri ile Vadeli İşlem Futures Sözleşmeleri, İstanbul 2004;

Reisoğlu, Bankacılık Kanunu Şerhi, C. I, s. 625.

4 Terim karmaşası hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Akçaoğlu, s. 7-11.

5 RG 18.12.1999, S. 23910.

6 Benzer bir süreç TCMB Kanunu’nun 53/b maddesinin, 4651 sayılı Kanun ile değiştirilmesi ve “vâdeli işlem”

yerine, “türev ürün” teriminin tercih edilmesi ile sonuçlanmıştır.

Hükmün eleştiriye açık bir başka yönüne de değinmek gerekir: BankK 48/I’de sayılan tüm işlemler belirli bir risk içerirler ve bu nedenle banka kredisi olarak kabul edilirler. Hal böyle iken, “… sözleşmeler nedeniyle üstlenilen riskler” ifadesinin isabetli olup olmadığı tartışılabilir. Zira, örneğin kredi sınırları hesaplanırken, türev araçlar dolayısıyla üstlenilen riskler de nakdî krediler dolayısıyla üstlenilen riskler de, sözleşmenin tutarı üzerinden dikkate alınacak; yoksa nakdî kredinin “tutarı” ve türev aracın “riski” gibi bir ayırım gündeme gelmeyecektir.

ii- Genel Olarak

Türev araçlar, özellikle döviz kuru ve faiz oranı risklerinin daha iyi ölçülmesi ve yönetilmesini sağlayan, bu itibarla karşı karşıya bulunulan risklerden katlanılabilir maliyetlerle korunmayı mümkün kılan finansal araçlardır1. Türev araçların farklı piyasalardaki değişik fiyatlardan yararlanma (arbitraj-arbitrage), düşük maliyetli yatırım olanağı sağlama gibi çeşitli işlevleri bulunmakla birlikte, riskten korunma (hedging) işlevi ön plâna çıkmaktadır2. Riskin, türev aracın sürekli el değiştirmesi yoluyla yayılması ve büyük bir aracının borcunu ifa edememesi halinde tüm katılımcıların bundan etkilenmesinin mümkün olması nedeniyle türev araçlar tehlikeli birer sistemik risk aracına dönüşmeye de elverişlidir3.

Türev araçlar, yatırımcıya belirli bir varlığın (emtia, menkul kıymet, döviz kuru, faiz oranı, finansal araçların değerini yansıtan endeksler veya bunların bileşimi gibi) alımı veya satımı konusunda seçimlik bir hak tanıyan veya borç yükleyen sözleşmeler4 olarak tanımlanabilir5. Sözleşme konusu varlığın değerindeki değişmeler, türev aracın da değerini belirler.

1 Akçaoğlu, s. 13.

2 Booth, B. H.: Prudence or Paranoia: Considering Stricter Regulation of the International Over-the-Counter Derivatives Market, Duke J. Comp. & Int’l L. 1994-1995, Vol. 5, s. 505; Giger, s. 18; Leon, R.: The Regulation of Derivatives and the Effect of the Futures Trading Practices Act of 1992, J. L. & Pol’y 1994-1995, Vol. 3, s.

323. Ayrıca bkz. Ersan, İ.: Finansal Türevler, İstanbul 1997, s. 71 vd. Türev araçların anılan işlevleri, bunların kumar (BK 504) niteliğinde olup olmadığına ilişkin tartışmalara neden olmuştur. Bu hususta bkz. Kırca, Opsiyon İşlemleri, s. 245-264 ve Hazen, T. L.: Filling a Regulatory Gap: It is Time to Regulate Over-the-Counter Derivatives, N. C. Banking Inst. 2009, Vol. 13, s. 125-127.

3 Türev araçların 2008 yılında başlayan küresel ekonomik krize etkileri hakkında bkz. Moran, E.: Wall Street Meets Main Street: Understanding the Financial Crisis, 13 N. C. Banking Inst. 2009, s. 5.

4 Bkz. Booth, s. 501; Häusler, T.: Die vertraglichen Grundlagen im Bereich des Handels mit derivativen Finanzinstrumenten, Unter besonderer Berücksichtigung des Schweizer Rahmenvertrages für Over the Counter (OTC) Derivate, Zürich 1996, s. 45; Hu, s. 13; Leon, s. 323.

5 Türkiye Muhasebe Standardı-Finansal Araçlar: Muhasebeleştirme ve Ölçme (TMS 39)’un 9. paragrafında türev araçların ortak özelikleri şu şekilde belirlenmiştir: 1. Belirli bir faiz oranında, finansal araç fiyatında, mal bedelinde, döviz kurunda, fiyat veya oran endeksinde, kredi derecesi veya kredi endeksinde ya da başka bir

Bu tanım, bankaların emtia üzerine işlem yapmalarının yasak olduğu gerekçesi ile, konusu emtia olan türev araç sözleşmelerine bankaların taraf olamayacağı savını akla getirebilir. Ancak bankaların emtia üzerine işlem yapma yasağı, SerPK kapsamında emtiayı esas alan sözleşmeler ile Kurulca uygun görülecek kıymetli madenlerin alım satımını içermez (BankK 57/II). Nitekim, bu istisnanın, doğrudan doğruya “opsiyon, future ve forward gibi sözleşmelerin alım satımı”nın bankalarca da gerçekleştirilebilmesine olanak sağlamaya yönelik olarak öngörüldüğü ifade edilmiştir1.

Türev araçlar esas itibariyle opsiyon sözleşmeleri ile forward sözleşmelerine dayanmakta, future ve swap sözleşmeleri ise bunların adeta alt türleri niteliğini göstermektedir. Bu nedenle sözleşmenin taraflarından birisine sözleşme konusu varlığın alım hakkını veren ve fakat bu hususta herhangi bir borç yüklemeyen türev araçlar “opsiyon esaslı (option-based)”; buna karşılık taraflardan birisine sözleşme konusu varlığı belirli bir tarihte ve belirli bir fiyattan satma, diğerine de satın alma yükümlülüğü getiren türev araçlar “forward esaslı (forward based)” olarak adlandırılmaktadır2. Forward esaslı türev araçlar, forward, future ve swap sözleşmelerini kapsamaktadır.

Bankalar türev araç sözleşmelerine müşteri (end user) veya aracı (dealer) olarak ya da alıcı veya satıcı olarak taraf olabilirler3.

2006/48/EC sayılı Yönerge Ek IV’te, türev araçlar konularına göre faize, döviz kuruna ve altına dayalı türev araçlar olmak üzere üçe ayrılmıştır. Bu ayırım uyarınca türev araçlar swap, forward, future, opsiyon veya benzer nitelikteki sözleşmelerden oluşabilir.

değişkende veya sözleşmenin taraflarından birine özgü olmayan finansal olmayan bir değişkende meydana gelen bir değişiklik karşısında değeri değişmelidir. 2. Net bir başlangıç yatırımı gerektirmemeli veya piyasa koşullarındaki değişikliklere benzer tepki vermesi beklenen diğer türden sözleşmelere göre daha az bir net başlangıç yatırımı gerektirmelidir. 3. Gelecek bir tarihte ödenmelidir. Bu üç özelliğin tamamını haiz olan finansal araç veya sözleşme Standard’ın kapsamına giren türev araç olarak kabul edilmiştir.

1 Bkz. 57. maddeye ilişkin Gerekçe, TBMM S. Sayısı 972.

2 Booth, s. 503; Hu, s. 13.

3 Bazı türev araçlar teşkilâtlanmış borsalarda fiyat dışındaki şartları standartlaştırılmış sözleşmeler çerçevesinde işlem görür (exchanged-traded derivatives). Future sözleşmeler böyledir. Bazıları ise tezgâh üstü piyasalarda şartlarını tarafların serbestçe kararlaştırdıkları sözleşmeler ile gerçekleştirilir [over-the-counter (OTC) derivatives]. Forward ve swap sözleşmeler de bu tür türev araçlardır. Buna karşılık opsiyonlar, hem borsalarda hem tezgâh üstü piyasalarda işlem görmektedirler. Tezgâh üstü piyasalarda gerçekleştirilen sözleşmelerin içerdikleri risklerin değerlendirmesi hakkında bkz. Waldman, A. R.: OTC Derivatives & Systemic Risk:

Innovative Finance or the Dance into the Abyss?, Am. U. L. Rev. 1993-1994, Vol. 43, s. 1038-1058. Tezgâh üstü piyasalar kamu otoriteleri tarafından denetlenmediği için bu piyasalarda gerçekleştirilen işlemler, borsada gerçekleştirilen aynı nitelikteki işlemlere nazaran daha risklidir ve 2008 krizinde tezgâh üstü piyasaların oynadığı rol, “türev araç korkusu (derivaphobia)” oluşturacak derecede etkili olmuştur (Erdoğan, O./Sancak, E.: Tezgahüstü Piyasalarda Reform Gereksinimi, Sermaye Piyasası 2010, S. 2, s. 6).

iii-Türleri ve İçerdikleri Riskler

ia. Vâdeli İşlem (Future) ve Opsiyon Sözleşmeleri

Bankacılık mevzuatında türev araçları doğrudan doğruya tanımlayan hükümler bulunmamakla birlikte, SerPK 22-j hükmünde SPK’ya verilen “[e]konomik ve finansal göstergelere, sermaye piyasası araçlarına, mala, kıymetli madenlere ve dövize dayalı vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri dahil her türlü türev araçların niteliklerini, alım ve satım esaslarını, bu araçların işlem göreceği borsalar ve piyasalarda çalışacakların denetim, faaliyet ilke ve esasları ile yükümlülüklerini, teminatlar, takas ve saklama sistemi konularındaki esas ve usulleri düzenleme” görevi doğrultusunda çıkarılan Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsalarının Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik’in1 (VOB Yönetmeliği) 3. maddesinde “vadeli işlem sözleşmesi” ile “opsiyon sözleşmesi”

tanımlanmıştır. Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası Yönetmeliği’nin 3. maddesinde ise, Yönetmelik’te geçen “sözleşme veya türev araç” terimlerinin, VOB Yönetmeliği’nin 3.

maddesinde tanımlanan vâdeli işlem ve opsiyon sözleşmelerini ifade ettiği belirtilmiştir. Bu düzenlemelerden anlaşıldığı kadarıyla, sermaye piyasası mevzuatında vâdeli işlem sözleşmesi future sözleşmesine tekabül etmektedir.

BKİİY 12/(3)-a/b’de ise, “vâdeli işlem sözleşmesi” teriminin, forward sözleşmesi yerine kullanıldığı izlenimi doğmaktadır. Şöyle ki, anılan hükümlerde “… vadeli, futures ve swap alım satım sözleşmeleri ile satın alınan alım ve satım opsiyonları …” ifadesine yer verilmiştir. Ancak kredi sınırlamalarının hesaplanmasında sözleşmenin türünden çok konusu ve vâdesi esas alınmış bulunduğundan, bu kullanımın bilinçli bir tercihe işaret etmediği düşünülebilir. Bu nedenle sermaye piyasası mevzuatına uygun olarak vâdeli işlem sözleşmesinden future sözleşmelerinin anlaşılması daha isabetli olur.

VOB Yönetmeliği’nin 3. maddesi uyarınca vâdeli işlem (future) sözleşmesi, “belirli bir vadede, önceden belirlenen fiyat, miktar ve nitelikte ekonomik veya finansal göstergeyi, sermaye piyasası aracını, malı, kıymetli madeni ve dövizi alma veya satma yükümlülüğü veren sözleşmeyi”2 ifade eder.

1 RG 23.2.2001, S. 24327.

2 Ayrıca bkz. Akçaoğlu, s. 22.

Döviz kuru, faiz oranı veya farklı piyasalardaki fiyat farkından doğan risklere karşı korunma ve kâr elde etme amacıyla gerçekleştirilen future sözleşmelerinin ayırdedici yönü, fiyat dışındaki tüm unsurlarının standartlaştırılmış olmasıdır1.

VOB Yönetmeliği’nin 3. maddesi uyarınca opsiyon sözleşmesi, “opsiyonu alan tarafa belirli bir vadede veya belirli bir vadeye kadar, önceden belirlenen fiyat, miktar ve nitelikte ekonomik veya finansal göstergeyi, sermaye piyasası aracını, malı, kıymetli madeni ve dövizi alma veya satma hakkı veren, satan tarafı ise yükümlü kılan sözleşmeyi” ifade eder2. Opsiyon alıcısı, opsiyon satıcısına ödediği opsiyon primi karşılığında, belirli bir tarihte (Avrupa tipi opsiyon) veya belirli bir dönem içinde (Amerikan tipi opsiyon) sözleşme konusu varlığı satın alıp almamak veya satıp satmamak konusunda seçimlik bir hak (opsiyon) elde eder3. Dolayısıyla, opsiyon alıcısı bu hakkını kullanmak bakımından tam bir serbestiye sahip iken, alıcının hakkını kullanması üzerine satıcı; alım opsiyonlarında (Kaufoption/call-option) sözleşme konusu varlığı satmak, satım opsiyonlarında (Verkaufoption/put-option) ise satın almakla yükümlüdür4.

Bir opsiyon sözleşmesinde, opsiyon alıcısının uğrayabileceği azamî zarar, ödediği opsiyon priminden ibaret iken, kârı teorik olarak sınırsızdır; buna karşılık opsiyon satıcısının kârı opsiyon priminden oluşur ve uğrayabileceği azamî zarar teorik olarak sınırsızdır5. Bu itibarla opsiyon priminin; alıcının, vâdede veya belirlenmiş olan dönem içersinde opsiyon hakkını kullanmaması halinde uğrayacağı zarar veya satıcının bu halde elde edeceği kâra karşılık geldiği söylenebilir. Opsiyon hakkının kullanılması halinde, sözleşmeye konu varlığın piyasa fiyatı ile opsiyon sözleşmesinde öngörülmüş bulunan fiyat arasındaki fark, alıcı ve satıcının kâr veya zarar durumunu belirler.

Future veya opsiyon sözleşmesinde tarafların kâr veya zarar durumu, sözleşmenin sona erme şekli ile yakından ilgilidir. Anılan sözleşmeler üç şekilde sonuçlanabilir: Future sözleşmesinde vâdede sözleşmeye konu varlığın teslim edilmesi/opsiyon sözleşmesinde

1 Akçaoğlu, s. 22.

2 Bankacılık mevzuatında benzer bir tanım Opsiyonlardan Kaynaklanan Piyasa Riski İçin Standart Metoda Göre Sermaye Yükümlülüğü Hesaplanmasına İlişkin Tebliğ’in (RG 3.11.2006, S. 26335) 3. maddesinin (l) bendinde de yapılmıştır.

3 Akçaoğlu, s. 28; Chambers, N. R.: Türev Piyasalar, İstanbul 1998, s. 57; Häusler, s. 58; Kırca, Opsiyon İşlemleri, s. 36; Rieger, M. O.: Optionen, Derivate und strukturierte Produkte-Ein Praxisbuch, Zürich 2009, s.

49, Nr. 1.5; Yılmaz, M. K.: Hisse Senedi Opsiyonları ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında Uygulanabilirliği, İstanbul 1998, s. 29-33.

4 Alım ve satım opsiyonlarının çeşitli şekillerde biraraya gelmesinden oluşan “karmaşık opsiyonlar” hakkında bkz. Kırca, Opsiyon İşlemleri, s. 37-40.

5 Akçaoğlu, s. 29; Keskin, Türev Araç Kavramı, s. 133. Ayrıca bkz. Chambers, s. 62-66.

opsiyon hakkının kullanılması veya ters işlem (Gegengeschäft/off-set) yaparak pozisyon kapatmak1 ya da nakdî uzlaşma (cash settlement)2.

Sözleşme konusu varlığın teslimi istisnaî olup, taraflar genellikle vâde sonuna kadar bekleyerek edimlerini ifa etmek yerine, pozisyon kapatmayı veya nakdî uzlaşma yoluna gitmeyi tercih ederler3. Böylece alınan veya satılan sözleşmeler (uzun ve kısa pozisyon)

Sözleşme konusu varlığın teslimi istisnaî olup, taraflar genellikle vâde sonuna kadar bekleyerek edimlerini ifa etmek yerine, pozisyon kapatmayı veya nakdî uzlaşma yoluna gitmeyi tercih ederler3. Böylece alınan veya satılan sözleşmeler (uzun ve kısa pozisyon)