• Sonuç bulunamadı

Atfedilenin İkiliği İçerisinde “İyi” ve “Kötü” Şöhretler

1. ŞÖHRET KAVRAMI VE TARİHSEL SÜREÇTEKİ GELİŞİMİ

1.5. Atfedilenin İkiliği İçerisinde “İyi” ve “Kötü” Şöhretler

Tarihinin her döneminde, patolojik bir şekilde ilgi çekme veya tüm dikkatleri üzerinde toplama arzusuyla uğraşan insanlar olmuştur. Bunun çarpıcı bir örneği, Mil- lattan önce (M.Ö.) 348 tarihinde bugünkü Türkiye toprakları üzerinde yer alan Efes’teki Artemis tapınağını ateşe veren Herostratus adlı kundakçıya aittir (Borowitz, 2005, s. 13). Herostratus, işkence altında itiraf ettiği suçunun sebebi olarak herkes

71 tarafından tanınma, bilinir olma arzusunun neden olduğunu itiraf etmiştir. Buna kar- şılık Efesliler, Herostratus’un ölümünden sonra adından söz ettirmeyi yasaklamaya çalışmışlardır. Günümüze kadar bu olayın hatırlanması, tarih kitaplarında ve birçok akademik çalışmaya konu olması gerçeği, Efeslilerin taktiklerinin kötü bir başarısız- lığa uğradığını ispatlamaktadır (Garland, 2010, s. 485). Benzer şekilde Antik Ro- ma’da, Efesliler gibi kötü şöhretlerin adının tarihi kayıtlardan ve toplumsal hafızadan silinmesi noktasında başarısızdır. Roma senatosu, imparatorlarından bazılarını, işle- miş oldukları suçlar nedeniyle tarihi kayıtlardan silmek adına “damnatio memoriae” adı bir kararname çıkarmıştır. Latince bir sözcük olan Damnatio memoriae, hatırala- rın lanetlenmesi anlamına gelmektedir. Bu kararnameye göre, Antik Roma dönemin- de bu kararnamenin işaret ettiği suçlara dâhil olan imparatorların onayladığı karar- nameler kaldırılmakta, isimleri yazıtlardan silinmekte, heykelleri yıkılmaktaydı (Garland, 2010, s. 485). Diğer ifadesiyle kötü bir şöhrete sahip olan imparatorun tüm imgeleri tahrip edilmekte, toplumsal hafızadan ve tarihsel bellekten çıkarılmaktaydı. Bu uygulamalardan anlaşıldığı gibi Roma senatosunda ün ve kötü şöhret karşılıklı olarak ayrıcalıklıydı. İki durumda ilgi ve dikkat çekici durumları içerisinde barındır- maktaydı. Ancak günümüzde bu satırların yazılıyor olması, farklı antropolojik ve tarihi kayıtlardan alıntılar yapılması ve Roma senatosunun kararlarına maruz kalan imparatorların bir kısmının biliniyor olması kötü şöhretinde, en az iyi şöhretler kadar ilgi gördüğünün, adından bahsedildiğinin ve hatırlandığının kanıtı niteliğindedir. Tarihi kayıtlara geçen bu iki örnek, tek başına ünlü kültürüne yakın olan bir şeyin Antik Dönemden beri var olduğunu ve iki bin yıl öncesinde de arzu edildiğinin so- mut bir göstergesidir. Bu durum aynı zamanda şöhret olma arzusunun maddi kaza- nımlardan önce insanın iç dünyasında, arzularında var olduğunun bir kanıtı niteliğin- dedir.

Modern dönemdeyse tanınır olmayı tetikleyen doğal insan arzusu, kendisini farklı alanlarda göstermeye başlamıştır. Şöhret olmak için gündelik yaşamdaki faali- yet alanları artmış, bu çeşitlilik ise şöhret olma arzusunu daha da tetiklemiştir. Her ne kadar kapitalist tüketim mantığıyla şekillenmiş toplumlarda yaşıyor olsak ve şöhret olma halinin öncelikle maddi kazanımlar için arzu edildiğine inansak da tarih bilimi şöhret olmanın altında yatan şeyin herkes tarafından tanınma, hatırlanma ve bilinir

72 olmakla beraber kazanılan güç olduğunu göstermektedir. Bu güç modern dönemde hiç kuşkusuz maddi kazanç anlamını da taşımaktadır.

Modern dönemde spor, eğlence, sanat, siyaset, moda, akademi, iş dünyası, kültür endüstrileri, dijital ortamlar gibi suçta bireyin tanınır olmasının bir aracıdır. Bu bağlamda Rojek de özellikle şöhret ile suç arasındaki ilişkiyi modern döneme göre tanımlamaktadır. Tanınmayı sağlamak için bireylerin bazı gayri meşru yollara baş- vurduğunu ifade etmektedir. Bu noktada suç ile kamusal ilgi arasında bir ilişki ortaya çıkmaktadır. Dijital iletişim çağında bu ilişkinin aracısı kuşkusuz gelişen enformas- yon ve iletişim teknolojileridir. Özellikle, kitle iletişimin geliştiği dijital iletişim ça- ğında suç ile kamusal ilgi arasındaki bağlantı her geçen gün güçlenmektedir. İnsan- lar, başarı, yetenek ve becerilere olduğu kadar kural dışı davranışlara da ilgi göster- mektedir. Kural dışılık, kimi zaman yasa koyucu tarafından düzenlenmiş sınırlayıcı bir edebi metni ihlal etmek olabildiği gibi; çoğu zamanda gelenek, görenek gibi sos- yal normların sistemli bir çıktısının ihlali de olabilmektedir. Bu somut ya da soyut toplumsal uzlaşıları ihlal edenler ise her zaman toplumun ilgisini çekmekte, hakkında konuşulmakta ve medya iletilerine konu olmaktadır. Onları kamusal ilginin bir odağı haline getiren şey cesaretleri ve kanun tanımazlıkları sayesinde gerçekleştirdikleridir. Bu bağlamda Mounce kriminal ünlülerin sınıflandırmasını dörde ayırmıştır. Bunlar sosyal haydutlar/social bandit, kriminal kahramanlar/criminal hero, yer altı dünyası- nın ünlüleri/underworld exhibitionist ve kural tanımaz/iniquitous criminal suçlulardır (Mounce, 2009, s. 83).

Mounce (2009, s. 83), kriminal ünlülerin kitle iletişim araçlarından önce var olduğunu, medyayla aracılanmış toplumlarda ise gelişim gösterdiğini ifade etmekte- dir. Bunlardan ilki sosyal haydutlardır. Bu kategori Monaco’nun kahramanlık sınıf- landırmasıyla tutarlılık içerisindedir (Seal, 1996, s. 197). Bu kategori temsilleri, hal- kın içinde bulunduğu durum karşısındaki hoşnutsuzluğunu dile getirerek fikir ve pro- testo ruhunu somutlaştırmada öncülük etmektedirler. Bu kişiler, insanların hayal gü- cünün bir parçası olarak temel özlemlerini temsil ederler (Hobsbawm, 1969, s. 1-29), (Blok, 1972, s. 500). Toplumsal haydutluk, hayatta kalmanın zor olduğu ve baskının kuvvetle hissedildiği dönemlerde ortaya çıkmakta veya hatırlanmaktadır. Halkın, kendi içinden çıkan kahramanlara ihtiyacı olduğu dönemlerde sesini yükseltebilecek,

73 her türlü zorluğa ve kısıtlamaya karşı durabilen karakterlerdir. Sonuç olarak sosyal haydut kategorisi, işçi sınıfın arkadaşı olarak romantikleştirilmektedir (Moore, 1968, s. 214).

İkinci kategori olan kriminal kahramanlar ise kültür endüstrilerinin aracılık ettiği bir çağda ortaya çıkmıştır. Özellikle suçla olan ilişkileri sansasyonel boyutta olduğu için medyanın da ilgisini çeken karakterlerdir. Özellikle televizyon program- ları ve filmlere konu olan bu karakterler, tanınır olma durumlarını gerçekleştirdikleri sansayonel olaylar kadar medya ilgisine de borçludur (Mounce, 2009, s. 84-86). Bu sayede medya sansasyonel nitelikteki suçların üzerine yoğunlaşarak yeni karakterle- rin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu durum aynı zamanda kriminal bir olayın faalinin medya tarafından şöhretleştirilmesi anlamına gelmektedir.

Üçüncü kategori yer altı dünyasının ünlüleridir. Bu kategori temsilleri, geç- mişteki yasadışı faaliyetleri sayesinde finansal ve sosyal mevki kazanmışlardır. An- cak, şöhret statülerini geçmişteki yasadışı faaliyetleriyle birleştirme noktasında her zaman başarılı değillerdir. Çünkü yer altı dünyasının ünlüleri hızlı bir şekilde unu- tulmakta böylelikle kamusal ilgi eksikliğine maruz kalmaktadırlar. Bu nedenle sürek- li olarak yeni ve sansasyonel etki yaratacak olaylara ihtiyaç duymaktadırlar. Sonuç olarak yer altı dünyasının ünlüleri geçmişteki eylemleri sayesinde tanınan kısa süreli şöhretlerdir. Kitle medyası bu kategori temsillerinin üzerinde iki boyutlu etkiye ne- den olmaktaydı. Hem şöhret statülerini güçlendirirken; bazı durumlarda ise zayıflat- maktadır. Bu nedenle şöhret statülerinin sınırları gerçekleştirdikleri faaliyetler ile sınırlıydı (Mounce, 2009, s. 88-90).