• Sonuç bulunamadı

2. TÜRKİYE’DE TARIM SEKTÖRÜ VE KADIN EMEĞİ

2.3. TÜRKİYE’DE KIRSAL ALANDA KADININ KONUMU

2.3.1. Tarım Sektöründe Kadın Emeğinin Sorunları

2.3.1.1. Ataerkil Aile Yapısı

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde erkek gücünün egemen olduğu kadının ve kadın emeğinin ikinci plana atıldığı bir ataerkil aile yapısı egemendir.

46

Toplumda kadın evlenmeden önce babasına, evlendikten sonra eşe ve erkek kardeşlerinin dediklerine itaat etmeye mecbur bir şekilde yaşam sürmektedir.

Kız çocukları ve kadınların üstüne yüklenilen roller gereği kız ve erkek çocuklarına ataerkil kültür gereği farklı davranılmaktadır. Kız çocukları toplum tarafından uysal, özverili, yumuşak olan kalıp değerlerin içine hapsedilip; erkek çocukları girişken, atak gibi kalıp değerlerle ifade edilmektedir (Kuzgun & Sevim, 2004, s. 16). Kız çocuklarının üstüne yüklenilen bu kalıplar kuşkusuz onları içinde bulundukları konum ve durumu sorgulamadan, küçük yaştan itibaren onlara yüklenilen görevleri yerine getirerek kendinden sonra gelen kuşaklara aktararak devam etmelerine sebep olacaktır.

Kadının yeri evidir anlayışına dayanan ataerkil kültür kadını ev ve içindeki işlerle sınırlamaktadır. Bunun sonucu olan toplumsal cinsiyet ile yaşlı ve çocuk bakımı, bulaşık, çamaşır, yemek gibi işlerde kadının omzuna binmektedir. Kadın tam zamanlı çalışmış olsa bile emeği karışlığındaücret alamamakta, toplum tarafından emeği değersiz görülmektedir. Kendisine ait boş vakti olmayan kadın ücretli olarak işgücüne katılmak istese dahi ataerkil kültürün namus kavramları gereği ya babasından ya kocasından izin almak zorunda olduğu için emek piyasası dışına itilmektedir (Atasü Topçuoğlu, 2012, s. 7).

Toplumumuzda kadının iş, ev, sosyal alan gibi her alanda karşı karşıya kaldığı ataerkil düşünce yapısı özellikle tarım toplumlarında kendini daha belirgin şekilde göstermektedir. Tarım sektöründe kadın istihdam oranı yüksek ve kadınlarücretsiz aile işçisi ya da mevsimlik ücretli işçi olarak çalışmaktadır. Kapitalizm ve ataerki ideoloji ev kadınlığı veya anneliği kadın açısından daha değerli göstermeye çalışırken ücretli emeği değersiz göstermeye çalışmaktadır. Kadına atfedilen ev kadınlığı rolü dini boyutlar açısından desteklemeye çalışılarak kadın emeği değersizleştirilmektedir. Kendine yüklenilen değer yargılar sebebiyle kadın tarım işlerinde ücretsiz aile işçisi ya da mevsimlik ücretli işçi olarak çalışsa dahi kendini çalışıyor olarak görmemekte ev kadını olarak tanımlamaktadır (Lordoğlu, 1990; akt., Candan & Özalp Günal, 2013, s. 97).

Ataerkil toplumun değer yargıları ve tutumları ile yetiştirilen erkek her daim erk olmak istemektedir. Erkek kendine yüklenilen rol ve sorumluluklarla

47

hayatına devam etmekte iken kadına ya toplumca yapması gereken ya da yapmaması gereken tutum ve davranışlar öğretilmektedir (Çelik, 2016, s. 2).

Kadınlar ve erkekler kendi içinde gruplara ayrılırken her iki cinsin sorumluluk alanları farklıdır. Cinsiyetler arası erkek güçlü olan ve ailenin hâkimi olan taraf kabul edilirken, kadının saygınlık kazanmasının kuralı çok çocuk yapmak, bütün ev ve bahçe işlerini hiçbir karşılık beklemeden yapmaktan geçmektedir (Arıkan, 1988, s. 3). Toplum tarafından kadına benimsetilen tutum, davranış ve değerler sonucu kadın için önemli olan iyi bir eş ve anne, mutlu yuvaya sahip olma, eşine ve ailesine saygıda kusur etmeyen kişi olmaktır. Bu sebeple hane içinde ücretsiz olarak çalışan kadın çalışma yaşamına ücretli olarak girse bile bu durumun kendisi için geçici olmasını istemektedir.

Özçatal’ın (2007) Tokat’ta yaptığı araştırmada da yukarıdaki olgulara benzer sonuçlar çıkmıştır. Kadınlar aslen ev kadını ve anne olmak isterken var olan ekonomik zorluklardan dolayı çalışmaya başlamıştır. Kadının işinin ya da işyerinin seçimine büyük çoğunluklaevin erkeği karar vermiştir. Çalışılan yer de genelde akraba ya da tanıdık birinin işyeridir. Araştırma sonucuna göre ataerkil düzen sadece evdeki erkeğin hiyerarşisini sürdüğü bir sistem değildir. Kadın için ev dışında da erkek egemenliği devam etmektedir. İşverende kadını bacısı, anası gibi görmekte ve onun namusundan ve güvenliğinden kendisini sorumlu tutmaktadır. Kazanılan para erkeğe teslim edilmekte, kadın için kendi kazandığı parasının bir önemi yoktur. Kadının kazandığı paraya bakış açısı bir eksik kapatıyor gözyledir. Kadınların çoğu evlenince ve çocuğu olursa çalışmamayı isterken, temel amaç iyi bir anne ve eş olmaktır (Özçatal, 2011, s. 28-33).

Konuyla alakalı bir diğer araştırma ise Yavuz (2015) tarafından Trabzon’da yapılmıştır. Yavuz’un sonuçları da Özçatalın’ı destekler nitelikte olup ona paralel sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Araştırma sonuçlarına göre Trabzon’da kadınlar eğitim almamayı, çalışma hayatına girmemeyi, aileden kalan hakkı olan mirası almamayı, kendilerinin ev içinde ev dışında ücretsiz emek karşılığı çalışmalarını, erkek çocuklarına kız çocuklarına göre ayrımcılık yapılmasına eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşmamışlardır. Mevcut olan bu durumdan şikâyetçideğil aksine Trabzonlu olmanın getirdiği bir külürel kimliğe sahip çıkma olarak değerlendirmişlerdir. İdeal erkeği çalışıp evine ekmek getiren erkek olarak tanımlarken kendilerinin ise mecbur kalmadıktan sonra çalışmayı istemediklerini

48

ifade etmişlerdir. Kadın çalışsa dahi kendi kazandığını ek gelir eşinin kazandığını temel gelir olarak görmektedir. Kadının aile içindeki konumunun belirleyicisi ve güçlü olmasının koşulu ise erkek çocuk doğurmaktır (Yavuz, 2015, s. 119-124).

Geleneksel düşünce yapısının hâkim olduğu kırsal alanda kadının saygınlığı ve hane içindeki konumu onun itaatkâr, sabırlı, hayır demeyen kişisel özelliklerine ek doğurganlığı ve özellikle erkek çocuk doğurmasıyla ölçülmektedir. Şöyle ki kadının ataerkil düzende konumuna baktığımızda yeni evlenen gelin hiyerarşik olarak evin en alt konumundadır. Gelin tarımsal üretime katılmanın yanı sıra aynı sırada tüm ev işlerinden sorumludur. Aynı şekilde kendi gelini olduğunda saygınlığı en üst düzeye dönüşse de erkeklere ve evin büyük kadınlarına saygılı olma durumu her daim devam eden bir olgudur (Kandiyoti, 1997, s. 58). Kadının ev içi üretimi göz ardı edilerek hane içinde yapmış olduğu üretime olan katkısı göz ardı edilmektedir.

Ataerkil sisteme dayalı düzen içinde kadınların hayatında var olan sınırlamalar kadınların istihdam biçimini de doğrudan etkilemektedir. Bir nevi Türkiye’de kadınların emek piyasasına dâhil olmasında etkili olan faktörler kültürel değerleri, toplumsal cinsiyet rolleri ve cinsiyet ayrımcılığı tarafından şekillenmektedir (Yaman Öztürk, 2016, s. 39).