• Sonuç bulunamadı

Askeri İlişkilerde İlk Yıllar

Amerika - İngiltere arasındaki Özel İlişki oldukça tartışılan bir kavram olsa da özellikle savunma ve istihbarat alanında gerçekten bu tür bir ilişkinin var olduğunun hakkını vermek gerekmektedir392. Amerika - İngiltere arasındaki askeri ilişkiler bir bakıma 18.yy’da birbirlerine karşı savaşarak başlamıştır. Ancak İkinci Dünya Savaşı iki ülkeyi özellikle askeri anlamda hiç olmadığı kadar birbirine yakın hale getirdi. Bu ilişkinin gerçekten eşsiz olarak nitelendirilmesinin ardında askeri birimlerin her branşının birlikte uyum içersinde çalışıp, plan yapabilmesi, daha önemlisi savaşta da sadece NATO şemsiyesi altında değil, iki ülke kuvvetlerinin birbirine gerçek anlamda entegre olarak birlikte çalışmaları yatmaktadır. Özellikle istihbarat anlamında karşılıklı güven söz konusudur ki bu durum özel ilişkinin en hassas yönünü teşkil etmekte, ilişkiyi de özel yapan etmenlerin başında gelmektedir393. Cephelerde Amerikan ve İngiliz askerleri yan yana savaşmışlar, komutanlar birbirlerinin bölüklerini yönetmişlerdir. Diğer ülkelerden farklı olarak birlikte askeri operasyonlara girmişler, planlama ve yürütme konusunda, silah mühendisliği, nükleer teknoloji gibi alanlarda birlikte çalışmışlardır. İngiliz askeri ve diplomatik personel özellikle savaş döneminde Amerikan stratejik komuta sisteminin içine adeta adapte olmuştur. Amerika ve İngiltere nükleer silahlarla ilgili teknik ve savunma istihbaratını paylaşmışlardır. Öyle ki diğer ülkelerle bu çeşit bir işbirliği içerisine girmediklerini söylemek yanlış olmaz. Askeri ilişkilerde karşılıklı güvenin yanı sıra çıkar alışverişi de söz konusuydu. İkinci Dünya Savaşı başlangıcında Fransa'nın düşmesinden sonra Amerika İngiltere için tek çıkış yolu oldu. Önce Almanya'da Nazilere karşı, sonrasında Sovyetlere karşı güvenlik konusunda yakın ilişki İngiltere tarafından vazgeçilmez olarak görülüyordu. Ayrıca Amerika'nın yanında taraf olup, operasyonlara katılarak askeri anlamda güçlü devlet statüsünü muhafaza etmeye çalışmıştır. Onun sayesinde İngiltere uluslararası olaylara ağırlığını koymaya devam edebilmiştir. Amerika için de İngiltere faydalı bir partner olmuştu. Karşılığında İngiltere'deki üsleri kullanma yetkisine sahip olmuş, Avrupa'daki stratejik çıkarları söz konusu olduğunda İngiltere yakınlaştıcı rol oynamıştır.

392 Dumbrell, J. (2009). UK-US Special Relationship: Taking the 21st -CenturyTemperature. The Journal of

Politics and International Relations. Vol:11 s 64-78

393 Jakub, J. (1995). The Anglo-American “special relationship” in the post coldwar world: Much more than

İngiltere küçük partner olarak ilişkiye özellikle başlangıçta büyük oranda diplomatik deneyim, etkili istihbarat servisi ve stratejik olarak önemli askeri üslerle katkıda bulunmuştu. İngiltere bir bakıma üslerin karşılığında Amerika’nın nükleer silah teknolojisine erişimi elde etmiştir. Ayrıca aşinalık da burada önemli bir etmen olmuştu. İki ülke arasında kurumsallaşmış ilişkinin varlığı ve alışkanlıklar devamlılığı sağlayıcı etki yapmıştır. Bu ilişkide askeri yönün daha çok bağlayıcılığının olduğu söylenebilir. İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş gibi askeri ve stratejik öneme sahip dönemlerin etkisiyle ve güvenlik endişesi nedeniyle istihbarat ve askeri alanda başlayan yoğun ilişkiler Özel İlişkiye olanak sağladı. Kültürel ve tarihi bağlantılar ilişkiyi kolaylaştırıcı etmen olmuş ancak ilişkilerin merkezi ve var olma sebebi askeri alanda kendisini göstermiştir. Bu durum daha çok savaş dönemi ittifakı kavramını öne sürmüş olsa da Özel İlişkiye olumlu katkı yaptı ve ağır basan güvenlik tehditlerinin ortadan kalkmasına rağmen ilişki hayatta kalabildi. Sonraki dönemde İslami terörizm, kitle imha silahlarının yayılması gibi nedenlerle İngiltere Amerika'nın temel stratejik partneri olmaya devam etti. Diğer geleneksel pek çok müttefiki ile sorun yaşadığı 2003 yılındaki Irak müdahalesinde İngiltere'nin desteği Amerika'nın faaliyetlerini mazur göstermiş, en azından tek taraflılık söylemlerini ortadan kaldırmıştı394. Bu doğrultuda İngiltere askeri ve stratejik açıdan Amerika’nın en önemli müttefiklerinin başında gelir.

Amerika ile İngiltere 1812-14 yılları arasındaki savaş dönemi sonrasında büyük ölçüde ticari bağlarının zedelenmemesi amacını güderek askeri açıdan karşı karşıya gelmemeye çalıştılar ve sonrasında da aralarında herhangi bir savaş yaşanmadı. Ancak bu durum özellikle askeri anlamda bir ittifakın oluşmasını sağlayacak ortamı da tesis etmedi. Bunda Amerika’nın müdahalelerden kaçınıcı yalnızlık politikasının ve iki ülke arasında hüküm süren güvensizliğin büyük etkisi vardı. Özellikle 1895 ve 1902-1903 yıllarında olan birinci ve ikinci Venezüella krizleri sonrasında Amerika’nın Batı yarımkürede etkin hale gelmesiyle İngiliz hükümeti 1904 yılında Amerika’yı savunma planlarının bir parçası olmaktan çıkardı ve Amerika İngiltere’ye karşı üstünlüğü bir bakıma kanıtlanmış oldu395. Ancak yüzyılın ilerleyen dönemlerinde Amerika'nın Batı yarımküredeki etkinliğinin yanı sıra İngiltere'nin özellikle denizlerdeki üstünlüğü ile rekabet edecek askeri açıdan daha baskın ve totaliter yeni bir ülke daha yükselişe geçmişti: Almanya. Bu bağlamda İngiltere ittifak arayışında tercihi liberalliği, ortak geçmişi ve en önemlisi saldırgan ve müdahaleci olmayan yalnızlık politikası nedeniyle Amerika'dan yana kullanmıştır. Amerika bu yalnızlık politikasını Birinci Dünya Savaşı’nda da sürdürmeye çalışmış, tarafsız devlet olarak, savaşan devletlerle ticaretine devam etmişti.

394 Hoggett, P. (2005). Iraq: Blair's Mission Impossible. The British Journal of Politics & International Relations.. Vol.7, Sayı: 3, 418-428

Ancak zamanla ticaret gemileri saldırılara maruz kalmış ve ticareti zarar görmüştü. 1917 yılınında beş Amerikan gemisinin Alman denizaltıları tarafından batırılmasının da etkisiyle aynı yıl yardımcı güç (associated power) olarak İngiltere'nin yanında savaşa girmiştir396. 1918’e kadar kara savaşlarına pek fazla katılmayan Amerika, savaşa toplamda 2 milyonun üzerinde asker göndermişti397. Denizlerde İngiliz Amiralin kontrolünde birlikte çarpışan İngiliz-Amerikalı birliklere karşı, karada Amerikalı komutan John Pershing kuvvetlerini ayrı tutmayı tercih etmişti398. Amerikalılar özellikle Almanların denizlerdeki U-boat operasyonlarına karşı savunmada başarılı olmuştur. Amerika savaşın gidişatı açısından önemliydi ve sonucu kolaylaştırdı. Amerika İngiltere'ye ve İtilaf devletlerine katkı amaçlı savaşa girmişti, ancak savaş sonrası için beklentileri İngiltere ile farklılık gösteriyordu. Bu durum savaş sonrasında onları yine rakip haline getirmiştir.