• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL ÇERÇEVE, LİTERATÜR GELİŞİMİ, ASİMETRİK BİLGİ

2.2 Literatür Gelişimi

2.2.1 Asimetrik bilginin etkilediği piyasalar

George Akeldof, Joseph Stiglitz ve Michael Spence asimetrik bilginin finansal piyasalara olan etkileri üzerine araştırmalar yaparak, 2001 yılında Nobel Ölülünü almaya hak kazanmışlardır. George Akeldof asimetrik bilginin otomobil piyasasına, Joseph Stiglitz asimetrik bilginin sigorta piyasasına, Michael Spence ise asimetrik bilginin emek piyasalarına olan etkilerini incelemişlerdir. Asimetrik bilginin aynı zamanda sermaye piyasasına ve kredi piyasasına da etkisi olduğu görülmüştür. 2.2.1.1 Akeldof’un otomobil piyasası

Akeldof ilk asimetrik bilginin varlığını tespit eden kişidir ve bunu kendisine özgü bir teoriyle açıklamaktadır. Bunu açılarken Amerika’daki araba piyasasından örnek vermektedir.

Akeldof kullanılmış arabalar örneğiyle asimetrik bilgi sorununu aşağıda anlatıldığı gibi en iyi bir biçimde ifade etmiştir. Dört tane farklı araba olduğunu düşünün. Kimisinin yeni kimsinin kullanılmış arabalar olduğunu düşünün. Kimisinin de iyi arabalar kimisinin de kötü arabalar olduğunu düşünün. Amerikalılar arasında kötü arabalar için kullanılan bir tabir bulunmaktadır; onlar kötü arabalara limonlar demektedirler. Yeni bir araba iyi olabilir ya da kötü yani limon olabilir. Aynı durum kullanılmış arabaları içinde geçerli olabilir.

Böyle bir piyasadan alışveriş yapan bireyler aldıkları yeni arabanın iyi mi? Yoksa kötü mü? Yani limon olduğunu bilemeyeceklerdir. Birey arabayı satın alıp kullandıktan sonra arabanın kötü olduğunu yani limon olduğunu anlayacaktır. İşte burada tam anlamıyla asimetrik bilgi sorunu vardır. Satıcı arabanın kötü bir araba olduğunu bilmekte ve müşteriden bunu gizlemektedir. Dolayısıyla satıcı, müşteriden çok daha fazla bilgiye sahiptir. Bu örnekte olduğu gibi bilgi asimetrisinden dolayı piyasadaki iyi arabalar ve kötü arabalar aynı fiyattan satılmaktadırlar. Burada satıcı arabanın iyi mi? Kötü mü? Olduğunu dile getirmemektedir; çünkü bildiğini dile getirdiği takdirde kullanılan araçların yeni araçlarla aynı değerde olmadığı ortaya çıkacaktır. Eğer aynı değere sahip olsalardı kötü arabayı iyi bir araba fiyatına satın alıp, yeni bir araba satın almak mümkün olacaktır. Bu durum da hem müşterileri hem de yeni araba satıcılarını kötü etkilemiştir; çünkü yeni araba sahipleri arabalarını gerçek değerinden satamamış olacaklardır.

Piyasalarda meydana gelen bu durumu, Gresham’ın kötü para iyi parayı kovar teorisine benzetebiliriz. Bu durumda, bütün kötü arabalar piyasadaki bütün iyi arabaları kovacaktır. Asimetrik bilgiyle Gresham’ın kötü para iyi parayı kovar teorisindeki fark şudur ki; Gersham’ın teorisinde iki tarafta kötünün ve iyinin ne olduğunu bilmektedir; fakat asimetrik bilgide ise iki taraftan biri daha fazla bilgiye sahip olup bu bilgiyi paylaşmamaktadır (Akerlof, 1970:489-490). Akerdof asimetrik bilginin piyasalara ne kadar çok zarar verdiğini araba örneğiyle açıklamıştır. Piyasalardaki bilgi sahibi kişilerin bu bilgiyi kendi çıkarları doğrultularında kullanmaları hem karşılarındaki kişilere hem de piyasaya büyük zararlar vermektedir.

2.2.1.2 Spence’nin emek piyasası

Spence emek piyasasında işverenin işçi seçimi yaparken signaling yani sinyal verme kavramından bahsetmektedir. Bu kavram doğrultusunda işverenin işçi seçimi yaparken işi biraz daha kolaylaşmaktadır.

M.Spence tarafından bulunan sinyal verme problemi asimetrik bilgi sorunlarından bir diğeridir. Spence (1973) yılında yayınlanmış olduğu “Job Market Signaling” ve 1974 yılında yayınlamış olduğu “Market Signaling” gibi çalışmalarında “sinyal” kavramını emek piyasasında eğitim kavramı olarak kullanmıştır. İşveren işe alacağı kişinin ne kadar verimli olduğunu bilmediği için aralarında bir asimetrik

enformasyon sorunu vardır. Bu emek piyasasında sadece düşük ücretle çalışıp düşük nitelikli elemanların olduğu izlenimini verebilmektedir. Böylece, bu durum Akerlof’un limon piyasasıyla benzerlik göstermektedir (Löfgren vd., 2002:199-200). Spence sinyal kavramının işverenler tarafından kullanılması gerektiğini ifade etmektedir. Sinyalinde, işçi seçerken bakılması gereken en önemli özelliğin eğitim olduğunu dile getirmiştir.

Spence burada sinyal vermeyi kullanarak piyasalarda ters seçim sonucu ortaya çıkacak olan sorunları engellemeye çalışmaktadır. Sinyal verme işverenlere işçilerin kalitesi hakkında bilgi verir ve bu bağlamda işverenler işçiyi işe alıp almama konusunda karar vermiş olmaktadırlar (Löfgren vd., 2002:199-200). Sunumlar, diplomalar ve iş tecrübeleri hepsi teker teker sinyal aracı olarak görülmektedirler (Sarıkaya, 2002:100). İşçiler işverene güzel bir sinyal göndermek istiyorlarsa eğitime yatırım yapmak zorundadırlar. İşveren işçinin eğitim seviyesini bilemeyeceğinden ve takip edemeyeceğinden dolayı geçmişte elde etmiş olduğu tecrübelere dayanarak bir ücret teklifinde bulunur. En yüksek teklifi sunar. Eğer verilen ücret sinyal ile uyuşuyorsa bir sıkıntı yoktur; aksi bir durumda yani teklifin sinyalle uyuşmadığı durumda işveren ücreti geri alabilir ya da değiştirebilir.

2.2.1.3 Kredi piyasası

Asimetrik bilgi birçok alanda etkili olduğu gibi kredi piyasalarında da etkisini göstermektedir. Her piyasada olduğu gibi bu piyasaya da olumsuz etkileri vardır. Bankalar bu durumu minimize etmek ya da ortadan kaldırmak için bir yöntem geliştirmişler ve onu kullanmaktadırlar. Bu yöntemin adı kredi tayınlamasdır.

Bankalar, kredi kartı şirketleri ve diğer borç verenler yüksek risk taşıyan müşterilerle, düşük risk taşıyan müşterileri ayırt etmekte sorun yaşamaktadırlar. Eğer bir banka yüksek risk taşıyan müşterileriyle, düşük risk taşıyan müşterilerine aynı faiz oranını uygularsa bu en büyük kredi riskine sebep olacaktır. Bu durum faiz oranlarını arttıracak ve kredi havuzunun daha da kötüye gitmesine sebep olacaktır (Samuelson ve Marks, 2012:584). Yukarda ki örnekten de anlaşılacağı üzere bankalar ve diğer borç veren kuruluşlar yanlış kişiye kredi vermeyle karşı karşıyadırlar; bu yüzden kredi oranlarını yükseltirler. Böylece piyasada borcu geri ödeyebilecek bir kitle kalmayacaktır. Akeldof’un araba piyasasında olduğu gibi sadece limonlar kalarak, banka ve diğer kuruluşlar ters seçim yapmış olacaklardır.

Halbuki faiz oranını yükseltmeyip dengede tutmuş olsalardı bu sorunu yaşamayacaklardı.

Diğer bir problem oluşturacak kavram ise ahlakı tehlikedir. Hülsman ahlaki tehlikeyi A kişisinin B kişisinden temin edeceği kaynağı B kişisine söylediği alandan, B kişisinin haberi olmadan başka bir alanda kullanması olarak tanımlanmaktadır (Hülsman, 2006:35). Bankalar müşterilerinin hangisinin riskli hangisin risksiz durumda olduğunu ayırt etmekte sorun yaşamaktadırlar. Faiz oranlarını arttırarak aslında risk sahibi olan müşterileri daha da cesaretlendirmektedirler. Böylece risk sahibi olan kişileri tercih ederek sonrasında kredinin riskli müşteriler tarafından farklı alanlarda kullanılmasıyla ahlaki tehlike sorunuyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Ters seçim kredi alınmadan önce gerçekleşmektedir. Yani banka krediyi vermeden önce müşteriyi araştırmamış ve krediyi vermiştir. Hâlbuki kredi verdiği müşteri, krediyi ödeyebilecek durumda değildir. Bu ters seçimdir. Ters seçimden sonra ise, ahlaki tehlike problemi devreye girmektedir. Öreğin, bir müşteri bankadan kredi alacaktır ve bunu turizm sektöründe kullanacaktır. Yani bankaya bu şekilde bildirmiştir. Eğer müşteri krediyi alırda bankaya söylemiş olduğu alandan başka bir alanda krediyi kullanırsa bu ahlaki tehlike sorunu olacaktır.

Kredi piyasalarında diğer bir problem ise kredi tayınlamasıdır. Bankalar asimetrik bilgiden dolayı kaynaklanan ters seçim, ahlaki tehlike sorununu engellemek için kredi tayınlamasına gitmektedirler. Bu durum arz ve talebin kredi piyasasında bozulmasıyla meydana gelmiştir (Müslümov ve Aras, 2004). Bu durumda bankalar faiz oranlarını arttırırlar ve yine piyasada limonlar kalacaktır. Böylece bankalarda verdikleri krediyi riske atmamak için kredi tayınlamasına gideceklerdir.

2.2.1.4 Sermaye piyasası

Sermaye piyasasında meydana gelen asimetrik bilginin diğer piyasalarda olduğu gibi sermaye piyasasında da bilgi eksikliğinden kaynaklandığı görülmektedir. Burada da asimetrik bilgi sorunları olan ters seçime ve ahlaki tehlikeye rastlanmaktadır. Asil vekil arasındaki ilişki vekilin kendini düşünmesinden dolayı asili olumsuz yönde etkilemektedir.

Sermaye piyasasında, piyasada bulunan kişilerin mal, hizmetler ve işlemlerle ilgili aynı bilgi düzeyinde olmamaları asimetrik bilgiye sebep olmaktadır. Aralarında finansal bir anlaşma bulunan taraflar hiçbir zaman eşit bilgi düzeyine sahip

değillerdir. Borç alanla borç vereni karşılaştırdığımızda borç alan her zaman daha avantajlıdır. Borç veren, borç alanın yapacağı yatırımlar hakkında borç alan kadar yeterli bilgi birikimine sahip değildir. Buradaki bilgi dağılımı eşit değildir. Borç verenin güvensizliği borç verdiği kişiye karşı artmaktadır. Böylece bilginin azlığı güveni ve parayı azaltmaktadır. Sermaye piyasası da bu şekilde işlemektedir. Bilginin az olduğu yerde sermayede az olacaktır. Fonlar verimini kaybedeceği için yatırımcılarda yatırımlarını azaltıp sermaye akışının kısıtlanmasına sebep olacaklardır. Bütün bu olaylar birbirini etkilediği için sonuç olarak ekonomide daralmalar görülecektir (Kibar, 2018:192).

Burada da yine ters seçim görülecektir. Ellerindeki kötü hisse senedini satmak isteyen firmalar hisse senedi fiyatlarını arttıracaklardır. Böylece Araba piyasasında olduğu gibi elinde iyi hisse senedi olan firmalar piyasadan çekilecek, kötü hisse senetli firmalar, ellerindeki senetleri satacaklardır. Burada ters seçim, senet alacak kişilerin bilgisizliliğinden kaynaklanmaktadır. O yüzden yanlış hisse senedini alacaklardır (Kibar, 2018:194). Sermaye piyasasında da asimetrik bilginin etkileri görülmektedir. Asimetrik bilginin olduğu her yerde muhakkak ters seçim ve ahlaki tehlike vardır. Burada görülen ahlakı tehlike sorunu ise asil ve vekil sorunudur. Asil vekil teorisinde vekil asilin arzu ettiği şekilde hareket etmelidir. Bireyler genelde kendi çıkarlarını düşündükleri için bu yüzden genellikle vekil ve asil arasında çatışmalar yaşanmaktadır. Bu sorunun ana sebebi yanlış alınan tedbirler ve bu durumu düzeltmenin en iyi yolu en etkili bir şekilde alınması gereken tedbirlerdir (Wilkinson, 2005:36). Vekil asilden daha fazla bilgiye sahip olduğu için asilin çıkarlarını düşünmeyip kendi çıkarlarını ön plana alması ahlaki tehlikeyi doğurur; çünkü vekil asilin çıkarlarını gözetmek için vekil olarak seçilmiştir.

2.2.1.5 Stigliz ve Rotchild’in sigorta piyasası

Stigliz ve Rptschild seperatin equilibrium, yani ayrım dengesini bularak şigorta şirketlerinin işini kollaştırmışlar ve sigorta şirketlerinin müşterileri hakkında doğru bilgiye ulaşmalarını sağlamışlardır.

Stiglitz ve Rotschild tam bilgiye sahip olmayanların tam bilgiye sahip olanlardan bilgi edinmelerinin birtakım sözleşmelerle mümkün olduğunu ortaya koymuşlardır. Bunu tespit etmek için sigorta şirketleri müşterileri arasında birtakım araçları ayırmak için kullanmışlardır; çünkü amaçları doğru kişiye doğru sözleşmeyi

sunabilmektir. Risk düzeyleri farklı olan kişilere farklı sözleşmeler hazırlamışlardır. İlk sözleşmenin primi yüksektir ve kaza meydana gelince sigorta şirketi bütün masrafları karşılayacaktır. İkinci sözleşmede ise, prim daha düşüktür ve sigorta şirketinin ödeyeceği masrafların bir limiti vardır. Böylece yüksek riske sahip olan bireyler ilk sözleşmeyi, düşük riske sahip olan bireyler ise ikinci sözleşmeyi seçeceklerdir. Yüksek riskliler bir tarafa düşük riskliler bir tarafa ayrılmış ve denge sağlanmış olacaktır. Buna ayırma dengesi (seperatin equilibrium) denmektedir (Stiglitz and Rotschild, 1976:632-639). Stiglitz ve Rotschild ayırma dengesinin işleyişinden bahsetmişlerdir.