• Sonuç bulunamadı

Arapçılığın Bir Örneği Olarak İslam Hukukunda Evlilikte Kefâet

G. YENİ DÖNEM EŞİTLİK KURAMLARI

2. ARAPÇILIK VE ASABİYET KAVRAMI

2.3. Arapçılığın Bir Örneği Olarak İslam Hukukunda Evlilikte Kefâet

Kur’an-ı Kerim’de“Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikâhlamayın! iman etmiş bir cariye, -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkek- leri de iman edinceye kadar nikâhlamayın! İman etmiş bir köle hoşunuza gitse de- müş- rik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırıyorlar, Allah ise kendi izniyle Cen- net’e ve mağfirete çağırıyor. O insanlara ayetlerini açıklıyor, umulur ki öğüt alıp düşü- nürler”278 buyrulmaktadır.

Görüldüğü üzere Kur’ân ve aynı paralelde sahih sünnet, evlilikte nesep unsuruna kesinlikle bir kıymet atfetmemiş; bu meseledeki temel şartın iman olduğunu açıkça vur- gulamıştır. Evlilik binasının sıhhati bakımından, eşlerin kişisel ve toplumsal vasıflarının birbirine uygun olması o evliliğin sağlıklı yürüyebilmesi bakımından gereklidir. Ancak dini terminolojide “kefâet” denen şartın, nesep ile herhangi bir alakasından söz edile- mez. Peygamber devri evliliklerinde, pek asil mevkideki bazı Müslümanların, cahiliye zihniyetinin yıkılışını göstermek için, kendi köle ve cariyeleriyle evlendiklerini görebi- liyoruz. O, halasının kızı Hz. Zeyneb bint Cahş’ı, azatlı kölesi Hz. Zeyd ile evlendirmiş- tir.279 Yine Hz. Zeyd’in oğlu Hz. Üsâme’yi Kureyşli tanınmış bir ailenin kızı olan Fâtıma bint Kays ile evlendirmiştir.280

Medine’ye hicret edenlerden Kureyşli hayırsever

277 Kılıçlı, Mustafa, age., s.276, 277. 278 Bakara, 2/221.

279

Darekutnî, Ebu’l-Hasen, Ali b. Ömer (v. 385/995), es-Sünen, I-IV, Beyrut 1966 3/ 301; Beyhakî, Ebû Bekr Ahmed b. Hüseyin (v. 458/1066), es-Sünenu’l-Kübrâ, I-X, byy bty. 7/136.

280 Mâlik, Ebû Abdillah Mâlik b.Enes (v.179/795), el-Muvatta, İstanbul 1992., Talâk 23; Ahmed b.

90

hanım Durre, Hz. Peygamber’in müşrik amcası Ebû Leheb’in kızı idi. Evlendiği zatlar arasında Zeyd b. Hârise ile Dıhye b. Halîfe de vardır.281

Kureyşli Ebû Huzeyfe b. Utbe, ensârdan olan hanımı Sübeyte’nin azatlı kölesi Sâlim’i evlatlık edinmiş ve kardeşi Velîd’in kızı Kureyşli Hind binti Velîd’le evlendirmiştir.282

Bilâl-i Habeşî Abdurrahman b. Avf’ın kızkardeşi Hâle’yle evlenmiş; Hz. Ömer kızı Hafsa’yı Hz. Selmân’a teklif etmiş ancak bu evlilik gerçekleşmemiştir.283

İlk Müslümanlardan Mikdâd b. Esved’in hanımı, Haşimî Dubâ’a binti Zubeyr b. Abdulmuttalib idi.284

Bu misaller, Kureyşli ol- mayan erkeklerin pekâlâ Kureyşli hanımlar ileevlenebileceklerini gösteren en güzel deliller olarak önümüzde dururken “Kureyşin hepsi birbirinin dengidir. (Bunların dışın- daki) Araplar da birbirinin dengidir. mevâli de birbirine denktir”285 şeklinde bir hadis taraftarlarınca oluşturulabilmiştir. Aynı amaca hizmet eden başka bir rivayette, Arap asıllı Cerîr ile iran asıllı Selmân bir sefere çıkmışlar. Namaza kamet getirilmiş. Cerîr Selmân’a “Buyur imam ol” demiş. Selmân “Hayır olmaz, çünkü siz ey Araplar! Namaz- da önünüze geçemedigimiz gibi, kadınlarınızla da evlenemeyiz. Allah Hz. Peygamber’i sizlerden göndermekle sizi bizden üstün kılmıştır”demiştir.286

İmam Mâlik ve İbn Hacer gibi münekkid hadis imamları, bu ve benzeri hadisle- rin sahih olmadığını söylemiş; nesepte kefâetin aranacağını söyleyen rivayetlerin asılsız olduğunu vurgulamıştır.287

Ne varki Kureyş’in ve Arapların üstünlüğüne işaret eden rivayetlerin etkisinde kalan âlimlerimiz, Kur’ân ve sahih sünnetin apaçık prensiplerine rağmen nikâhta nesebin nazar-ı itibara alınacağını söyleyebilmişlerdir.288

Mezheblerin kefâet hakkındaki görüşleri şu şekildedir:

Hukukçuların kefâetle ilgili şartlar hususunda genel olarak nesepte kefâeti şart koşanlar ve şart koşmayanlar olarak kategorize edebiliriz.

Kefâetin gerekliliğini savunanlar tezlerini bazı ayet ve haberlerle desteklemiş- lerdir. Onlar; Bakara ve Nur suresindeki “Eşleriniz sizin için sizde eşleriniz için bir elbi-

281

İbn Hacer, el-İsâbe, 2/600.

282 Buhârî, Muhammed b. İsmaîl (v. 256/870), Sahîhü’l-Buhârî, I-VIII, İstanbul 1992, Nikâh 16; Beyhakî,

es- Sünenu’l-Kübrâ, 7/137.

283

Beyhakî, es-Sünenu’l-Kübrâ, VII/137; İbnu’l-Kayyim, age., 144; San’ânî, Muhammed b. İsmaîl (v. 1182/1768), Sübülü’s-Selâm, I-IV, Kahire 1982., 3/ 276.

284 Buhârî, nikâh 16.

285 Serahsî, Şemsüddîn (v. 483/1090), el-Mebsût, I-XXX, Beyrut 1989., 5/ 23; Beyhakî, es-Sünenu’l-

Kübrâ7/ 135.

286

İbn Kudâme, el-Mugnî, 9/ 387; İbn Sa’d, age., 4/ 90; Taberânî, age., 6/ 238;Beyhakî, es-Sünenu’l- Kübrâ, 7/134.

287 Hatiboglu, Said, Müslüman Kültürü Üzerine, Ankara 2004. s.166-167. 288 Hatiboglu, Said, age., s.171–172.

sesiniz.”289, “Zîna eden erkek zina eden veya müşrik olan bir kadından başkasıyla evle- nemez”290 ayetleri görüşleri doğrultusunda yorumlarken, hadis olarak şunları delil ola- rak getirmişlerdir.

“Kureyş kabilesi ve boyları evlenmede birbirine denktir, eşittir. Arap kabileleri evlenmede birbirine denk ve eşittir. Arap olmayanlar ancak birbirine evlenmede denk- tirler.”291, “ Kadınları ancak velileri evlendirir ve onlar ancak denkleriyle evlendirsin- ler.”292, “Denkleri bulunduğu zaman şan ve soy sahibi kadınları evlendirmekten kaçın- mayın.” 293, “Neslinizi devam ettirecek olan nutfenizi seçiniz. Denklerinizle evleniniz ve kadınlarınızı denkleriyle evlendiriniz.”294, “Yâ Ali dengini bulduğun zaman bekârı ev- lendirmeyi geciktirmeyin.”295, “Dininden ve ahlâkından râzı olduğunuz kişiler size ev- lenme teklifi yaptığında onunla evleniniz. Eğer böyle yapmazsanız yeryüzünde fitne ve fesat olur.”296

Hanefi mezhebinin müntesiplerinden Hidaye sahibi Ebu Bekr Merğinânî, nesep denkliği hususunda şunları arzeder. “Her iki tarafın faydası için denkliğin sağlanması gereklidir. Çünkü şeref ve izzet sahibi bir kadın kendisinden hasis olan bir erkeğe zev- celik yapmayı reddeder. Bu nedenle eğer bir kadın kendi dengiyle evlenmemiş ise velile- ri ilerde oluşabilecek anlaşmazlıkları önlemek için onu boşama hakkına sahiptirler.” Merğinânî, “Kureyş kabilesi ve boyları evlenmede birbirine denktir, eşittir. Arap kabileleri evlenmede birbirine denk ve eşittir. Arap olmayanlar ancak birbirine evlenmede denktirler”297 hadisini delil getirerek Kureyşlinin, Arabın ve Acemin kendi dengiyle evlenmesi gerektiğini ifade eder.298

Hanefi Âlimlerden Serahsî ve İbn Humâm ise eserlerinde özelliklede nesepteki kefâeti vurgulayan hadisleri tenkit etmişler ve görüşlerini daha çok akli delillerle isbat etme yoluna gitmişlerdir. Serahsi Mebsut’ta denkliğin gerekliliğini şu şekilde izah et- mektedir. “Araplar arasında denklik öteden beri istenegelmiştir. Öyle ki Bedir Sava- şı’nda ortaya çıkan Mubarezede Utbe, Şeybe ve Velid müşrikler adına ortaya çıkınca

289 Bakar, 2/183–187. 290

Nûr, 24/3.

291

Beyhakî, Ebû Bekr Ahmed b. Hüseyin (v. 458/1066), es-Sünenu’l-Kübrâ, I-X, byy,bty, kefaet, 7/132.

292 Muvatta, Nikâh 5.

293 Ebû Dâvud, Nikâh 3; Neseî, Nikâh 11. 294 İbn-i Mâce, Nikâh 46.

295

Tirmîzi, Mevâkıt 13; Cenâiz 73; İbn-i Hanbel, I/105.

296 Tirmizi, Nikâh 3; İbn-i Mâce, Nikâh 46. 297 Beyhaki, Kefaet, 7/132.

92

Müslümanlar adına onların karşısına ensârın gençlerinden üç kişi çıktı. Müşrikler nesep- lerini sordu, onlar da söyledi. Bunun üzerine müşrikler: “Biz Kureyş’den denklerimizi isteriz” dediler. Gençler geri döndü, Peygamber de onların yerine Hz. Hamza, Hz. Ali, Ubeyde’yi görevlendirdi. Serahsî, “Savaşta denklik isteği müşriklere reddedilmediğine göre nikâhta da aranmalıdır. Çünkü nikâh akdi bir ömürlük yapılır”299

şeklinde izah ederken, Yine Hanefi âlimlerden Ömer Nasûhi Bilmen, nikâhın ömür boyu devam et- mek üzere akdedildiğini, sohbet, ülfet, muaşeret, yakınlığın tesisi gibi maksatlara hiz- met etmesi gerektiğini bunun ise ancak birbirlerinin dengi olanlar arasında gerçekleşe- ceğini belirtir.300

Aynı mezhebin müntesiplerinden olan Kemal İbn Humâm ise kefâetle ilgili ri- vayetleri tenkide tabi tutarak denkliğin akli savunmasını yapar. Ona göre evliliğin meş- ru kılınmasından maksat, ömür boyunca eşlerden her birinin maslahatını, menfaatini temin etmek, düzenlemektir. Aynı zamanda evlilik dünürlük yoluyla akrabalık tesis eder. Öyle ki uzak olan yakın olur her konuda destek olur, dünürünü üzen şey kendini üzer, onu sevindiren şey de kendini sevindirir. Bu da ancak karşılıklı yaklaşma ve an- laşma ile mümkün olur. Açıkça bilinen gerçek şu ki, zikredilen vasıflarda uzaklaşma olması halinde gönüller ve ruhlar bir araya gelmez, ülfet kurulmaz, dostluk sağlanmaz. Çünkü asil bir aileden gelen şeref sahibi bir kadın ve ailesi erkeğin kendilerinden her yönüyle daha düşük olmasını kabullenmez ve nikâhı bozma yoluna gidebilir.”301

Şafiî hukukçularına göre de kefâet; Din, hürriyet, meslek ve ayıplardan uzak ol- mak gibi konularında arandığı gibi nesep alanlarında da aranır.302

Ahmed b. Hanbel, Haşimî kadınları Haşimî olmayanlara denk görmezken,303

bir başka Hanbelî âlim İbnu’l-Kayyyim, Kur’ân ve Sünnete göre, nikâhta “dine itibar et- mek”ten başka bir şartın ileri sürülemeyeceği, nesep kefâetinin gerekmediği görüşünde- dir. O, “Kur’ân ve Sünnet kefâette dinden başka bir şart koşmamıştır. Hz. Peygamber’in hükmüne göre nikâhta temel ve kemâl sadece dine itibar etmektir. Buna göre bir Müs- lüman kadın bir gayr-i müslimle, iffetli bir hanım da fasık ve facir birisiyle evlendirile- mez. Kur’ân ve Sünnet bunun dışında nesep, meslek, hürriyet ve zenginlik gibi hususla-

299 Serahsî, Mebsut, 5/ 23.

300 Bilmen, Ömer Nasuhi, Hukuki İslamiye ve Islahatı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Yayınevi, İstanbul

1967, 2/73.

301

İbn Hümâm, Kemalüddîn Muhammed, Şerh-u Fethu’l-Kadîr, Dâru’l-Kutubi’l İlmiyye, Beyrut.1995, 3/285.

302 Şirbînî, Şemsüddin Muhammed, el-Muğni’l-Muhtâc, 3/270. 303 Kudâme, age., 9/393.

rı şart koşmamıştır. Köle oğlu kölenin iffetli ve mümin olması şartıyla asil ve zengin bir hanımla evlenmesine cevaz vermiştir. Kureyşli olmayan erkeklerin Kureyşli hanımları nikâhlamasını; Haşimî olmayan erkeklerin Haşimî hanımlarla, fakir erkeklerin zengin kadınlarla evlenmesini caiz görmüştür.304

Nespte kefâete karşı olanlar genel olarak, tüm insanları Âdem’in çocukları ola- rak kabul edip aralarında herhangi bir ayırım yapılmaması gerektiğini ifade ederler. En- dülüslü âlim İbn Hazm’a göre Müslümanın değeri, samimiyetinin seviyesine göredir. Peygamber akrabası olmak kimseye ayrıcalık hakkı vermez. Nikâh mevzuunda da aynı anlayışla hareket eden İbn Hazm, Muhallâ adlı eserinin nikâh bölümünde söyle der:“Bütün Müslümanlar kardeştir. Sıradan bir zenci kadının oğluna Haşimî halifenin kızı haram kılınamaz. Müslüman bir erkek, zinakâr olmadıkça faziletli bir Müslüman hanıma denktir.”305

Dolayısıyla kefâet nikâhın devamlılığı açısından gerekli bir şart değildir. Koca kadına ister denk olsun, ister olmasın evlilik sahih ve bağlayıcı olur.306 Yine Müctehitlerden Hasan el-Basrî, Süfyan es-Sevrî, Ebû’l Hasan el-Kerhî ve Cessâs ise “Allah katında en üstününüz takva bakımından en üstün olanınızdır”307

ayetini ve Hz. Peygamberin “İnsanlar tarağın dişleri gibi eşittir. Hiç kimsenin kimseye takvadan başka bir üstünlüğü yoktur”308 hadisini ve Hz. Peygamberin veda hutbesindeki, “Ey insanlar dikkat ediniz! Şüphesiz Rabbiniz bir, babanız birdir. Bir Arab’ın yabancı üze- rine yabancının da Arap üzerine takvanın dışında herhangi bir üstünlüğü yoktur”309 sözlerini delil getirerek evlenecek eşlerin Müslüman olması ve evlenme engelinin bu- lunmaması akdin lüzumu için yeterlidir görüşünü benimsemişlerdir.