• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM: ARAŞTIRMANIN KAPSAM VE YÖNTEMİ

1.1. ARAŞTIRMANIN AMACI ve ÖNEMİ

Toplumdaki evlilik kurumuna ve özellikle akademisyen evliliklerinin kültürel dinamiklerini ve iş tükenmişliğini araştırmaya yönelik bu çalışma, hem iş yaşantısında çalışma verimini arttırması hem de yaşam kalitesini arttırıcı bir potansiyel taşıması bakımından her sosyal bilimler çalışması gibi önemlidir.

Aşağıda daha ayrıntılı bilgi verilmiştir.

1.1.1. Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın amacı, akademik personelin iş ile evlilikte uyum sürecinin birbiriyle bağlantılarını, etkileşimini, işlevlerini kültürel yapıların birbirleri ile olan ilişkileri bakımından açıklamaktır. Evlilik uyumunu ve iş yaşantısını etkileyeceği düşünülen;

yaşanılan şehir, evliliğe ilişkin görüşler, gelir durumu gibi unsurlar da dâhil edilerek bu ilişki anlamlandırılmaya çalışılacaktır. Öncelikle evlilik kurumunun dinamiklerine odaklanan bu çalışmada daha sonra evliliğin iş yaşamındaki tükenmişlik ile bağlantılarına bakılacaktır. Bazı iddialara yanıt aranacaktır: Akademisyenlerde evlilik kurumunun devamlılığını sağlayan etkenler nelerdir? Evlilikteki mutluluk, iş yaşamına ne ölçüde yansımaktadır? Evli akademisyen iş yaşamında mutlu mudur?

Evlilik, akademisyenlerin iş yaşamındaki tükenmişliğini ne ölçüde etkilemektedir?

Antropolojik açıdan İnsan canlılar dünyasının üyelerinden bir tanesidir. İnsan yani homo sapiens sapiens, günümüz modern insanı aslında bir primat yani omurgalı ve memeli bir hayvandır. Diğer canlılardan, düşünme kapasitesinin genişliğini el becerileri ile birleştirebilmesi sayesinde oluşturduğu kültürü ile ayrılır. Kültürünü

yani bilgisini ve geleneğini nesilden nesile aktarır. Bir canlı olarak insanın da temel amacı öncelikle hayatta kalmak, daha sonra neslini devam ettirmektir. Bu birincil ihtiyaçlardan bir tanesidir. Ancak insanın farklarından bir tanesi kültürü sayesinde bir evlilik bağı oluşturmasıdır. Bunun çok çeşitli sebepleri, tarihi bir geleneği vardır.

Eğer kültürün her şeyi düzene sokan bir özelliği olduğunu varsayarsak, üremeyi düzene sokan şeyin evlilik öğesi olduğu düşünülebilir. Ancak toplumda başka işlevleri de yerine getirebilir. Evliliğin günümüzde cinsellikten çok daha önemli bir işlevi vardır; hemen hemen tüm sosyologlarca kabul edilen bu işlev ailenin koruyucu (dayanışma) unsurudur. Günümüz dünyasında evlilik çeşitli yaptırımları olan bir kurumdur. Ancak hiçbir zaman kusursuz bir kurum değildir. Evlilik ortak bir tanıma sahip olsa da bunca insan çeşitliliğinde neredeyse her toplum hatta her insan için farklı bir anlamda tezahür ediyor olabilir. Bu çalışmada irdelenen şey modern, tek eşli ve heteroseksüel evliliklerdir. Evli bireylerin iş yaşantılarındaki tükenmişlikleri ve evlilik yaşantılarındaki uyum (mutluluk) düzeyleridir. Böylece günümüzde evlilik yaşamı süren bireylerin ve bu çalışma göz önünde bulundurulduğunda akademisyenlerin, gerçekte ne durumda olduklarının ortaya çıkartılması amaçlanmaktadır.

İnsan, kültürünü bir sonraki nesile aktararak ilerletir. Bir bilgi toplumu içerisine doğar. Bilim ve insan kültürü sürekli birikerek ilerleyen bir yığındır. Bazı istisnalar olsa da modern toplumda akademisyen azınlığın toplumun en eğitimli kesimi olduğu ya da saygın ve yüksek bir statüde olduğu düşüncesinden hareketle;

akademisyenler örneklemi üzerinden gidilmesi uygun bulunmuştur. Bu verilerin sağlayacağı her türlü olumlu veya olumsuz sonuç Türkiye’de günümüz modern evlilik kurumu dinamikleri hakkında da bilgi verecektir. Akademisyenler örneğinin toplum açısından önemli olduğunu şu gerekçe ile açıklamak gerekir; toplumun bu kesimi daha entelektüel ve uzmanlaşma açısından daha elittir. Toplumda daha

‘öncü’ bir yaşam tarzına sahip oldukları düşünülebilir. Bu açılardan toplumun bir adım önünde oldukları da düşünülebilir ve yapılacak çalışma topluma ışık tutabilir.

Günümüzün modern yaşam tarzını süren insan, doğasına uygun olmayan zorlayıcı etkilere maruz kalmaktadır. Sanayi devriminden bu yana insan; beslenmesi ve hayat şartları ile biyolojik yapısına uygun olmayan bir yaşam tarzı sürmektedir ve bu durum, bireyleri yoğun baskı altında tutan unsurlardan belki de en büyüğüdür.

Bu stres altında toplumdaki bireylerin bir kısmı belirli dönemlerde tükenmişlik sendromu yaşamış ya da halen yaşıyor olabilirler. Yaşanan tükenmişlik, özellikle 21. Yüzyıldaki insanın kültürel evrim hızındaki artışın biyolojik ve sosyo-kültürel bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Türkiye’de ise sanayi toplumuna geçişin; köy yaşam biçiminden, şehir yaşam biçimine geçişin bir sonucu olarak görülebilir.

Bu çalışma hem toplumun evlilik bağlarındaki çözülmeler sorunsalından yola çıkarak bunu kültürel bağlamda ve iş tükenmişliği bağıntıları ile ortaya koymaktadır, hem de bu sayede toplumdaki evlilik kurumunun yapısına dair bilgi sağlayan bir katkı yapmayı amaçlamaktadır. Araştırma ileri bir tarihte tekrar edilebilir, genişletilebilir ve yahut çeşitli kısımları farklı alanlardaki araştırmacılarca kullanılabilir.

1.1.2. Araştırmanın Önemi

Akademisyenlerin evlilik uyumları ile iş yaşantısı ve diğer unsurlarla olan bağlantılarının tespit edilmeye çalışıldığı ve evliliklerdeki problemlerin hangi dinamiklerden kaynaklandığına dair cevapların arandığı bu araştırmanın, akademisyenler üzerine ya da evlilik alanında çalışacak olanlara, akademisyenlere ve tüm topluma bir perspektif ve katkı sunması, bu alana yeni bir bakış açısı getirmesi umulmaktadır. Bu katkılar şunlardır:

• Araştırmanın akademisyenlerde evlilik uyumunun düşük olduğunu ileri süremesi, toplum açısından evililk kurumundaki çözülmeye dair bir ipucu olması açısından önem taşımaktadır. Çeşitli sebeplerden evliliği ön planda tutmayan akademisyenlerde evlilik uyumunun neden düşük olduğu ve probleme yol açan dinamiklerin açıklanması düşünülmektedir.

• Aile; sosyoloji, antropoloji, psikoloji başta olmak üzere pek çok bilim dalı ile ilgili bir çalışma alanıdır. Bu nedenle aile alanındaki çalışmalar çoğu kez disiplinler arası yaklaşımı gerektirir. Daha önce evlilik uyumuna ilişkin çalışmalar yapılmıştır. Bu araştırmanının evlilik uyumunu ve iş tükenmişliğini de kapsaması (tükenmişlik envanterinin kullanılması) sebebiyle başlangıç tarihi itibari ile belli başlı birkaç araştırmadan birtanesi olduğu düşünülebilir. Görüşme ile açık uçlu sorulardan elde edilen alan verisi de önem taşımaktadır. Genellikle tükenmişlik ve evlilik uyumu üzerine yapılan çalışmalarda bu alan verisi kullanılmaz. Özellikle bu sebepten dolayı ulaşılacak sonuçlar ile araştırmanın alan literatürüne katkı yapması umulmaktadır.

• Ekonomi, siyaset, eğitim ve din ile birlikte sosyoloji alanında ele alınan beş temel kurumdan biri olan ailenin ve bunun alt kurumu olan evliliğin çözümlenmesine yönelik bu araştırma sonucunda ortaya konulacak bulgular, toplumsal bilimler alanına katkı sağlayacaktır.

• Bu araştırmanın verilerinin, akademisyenlerin evlilik ve iş yaşamı konusunda, eğer yardım gereksinimleri varsa bu yöndeki eğitim programlarının hazırlanmasına katkı sağlayacağı düşünülebilir.

• Çalışma Türkiye’de aile yaşamına dair açıklama getirebilir, ama bu genelleme yapılmasa bile daha kısıtlı bir sonuç olarak akademisyenlerde aile yaşamı hakkında genellemelere ulaşılabilir.

• Benzeri çalışmaların farklı zamanlarda ve/veya diğer üniversitelerde (farklı bölgelerde) yinelenmesi halinde, elde edilen verilerin karşılaştırılması yapılabilir.

Asıl olarak tüm sosyal bilimler çalışmaları gibi toplumsal yapıya ve insan yaşamının kalitesine küçük bir katkı sağlarsa, çalışma amacına ulaşmış olacaktır.