• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM: ARAŞTIRMANIN KAPSAM VE YÖNTEMİ

1.2. YÖNTEM

1.2.1. Problem Cümlesi

Bu çalışmanın temel sorunsalı, “Akademisyenlik mesleğindeki bireylerin evliliklerinde yaşadıkları uyumsuzluğun iş tükenmişliği ve diğer demografik değişkenler ve kültür ile bağlantısının araştırılmasıdır. Artan boşanmalardan ve azalan evlilik sayılarından, Türkiye’de evliliklerde uyumsuzluk sorunu yaşandığı düşünülmektedir, akademisyenlerde ise bunun daha bariz, toplum açısından öncü şekilde ortaya çıkabileceği düşünüldüğü için bu evren üzerinden örneklem grubu seçilmiştir. Karma bir araştırma yöntemi seçilerek bu bağlantılar ve evliliklerin dinamikleri ortaya çıkartılacaktır. Böylece evliliklerdeki çözülme ortaya konarak, önüne geçmek için adımlar belirlenmesine yardımcı olunabilir. Evliliklerdeki uyum sorunu toplum açısından önemli bir problemdir ve bunun irdelenmesi gereklidir. Bu sorunu çözmeye yönelik en uygun araştırma yönteminin araştırmada kullanılan anket ve görüşme tekniği olduğu düşünülmüştür.

Türkiye’de evliliklerin problem olabilecek yönde seyrettiği görülebilir. İstatistiklere bakıldığında boşanma oranlarındaki artış ve evlilik oranlarındaki düşüş bunun göstergesidir. Bu çalışma ile 4 üniversiteden ve 3 şehirden akademisyenler (325 kişi) seçilerek bu örneklem üzerinden evlilik uyumunu etkileyici faktörler tespit edilmeye çalışılacak ve iş yaşantısı ile evlilik uyumu bağlantısına bakılacaktır.

Problem en açık şekilde Türkiye’de evlilik kurumunda yaşanan çözülmedir.

(Türkiye evllilik oranlarındaki azalma ve boşanma oranlarındaki artmaya bakıldığında) Evlilik kurumu ve evlilik uyumunun dinamikleri akademisyenler örneği üzerinden tespit edilmeye çalışılacaktır. Evli akademisyenlerin evliliklerinin uyumsuz olup olmadığı sorgulanmış ve bu uyumsuzluğun hangi demografik kriterler ya da sosyal yapıdan kaynaklandığını tespit etmek amacı güdülmüştür. Örneğin gelir seviyesinin evlilik uyumunu arttırıp arttırmadığına

bakılacaktır. Evliliğinde mutsuz bireyin iş yaşantısında da tükenmişlik yaşayabileceği, ya da tam tersinin olabileceği, evlilik uyumu ile iş tükenmişliği arasında bir ilişki olduğu düşünülmüştür.

Toplumsal yani kişinin kendisi dışındaki itici sebepler evlilik sebebi olabilmektedir.

Sonuç olarak toplumda evlilik kurumu bazı fonksiyonlarını yitirmiş olabilir. Bunun iş yaşamlarının yoğunluğu ve hayat boyu öğrenci olmaları sebebiyle akademisyenlerde daha bariz ortaya çıktığı görülmektedir. Bu çalışma günümüz Türkiye’sinde evlilik kurumunun yapısında, beklentileri karşılamayan özellikler olduğunu ve bunun uyumsuzluğa yol açtığını akademisyenler örneği üzerinden kanıtlamaktadır. Akademisyenlerde evlilik uyumu ile iş tükenmişliği arasında bir bağlantı olduğunu ileri süren hipotezinin yanı yanı sıra bunlara bağlı olarak demografik faktörler ile iş tükenmişliği ve evlilik uyumu arasındaki bağlantılar ortaya çıkartılmaya ve karşılaştırmalar yapılmaya çalışılmıştır.

Probleme Bağlı Alt Problemler Bu çalışmada:

• Evli akademik personelin evlilik uyum düzeyleri nasıldır?

• Evli akademik personelin mesleki tükenmişlik düzeyleri nasıldır?

• Örneklemin demografik değişkenlere göre dağılımı nasıldır? (yaş, cinsiyet, okul özelliği, çocuk sayısı, evlenme şekli, evlilik süresi ve benzeri kriterlere göre...)

• Akademisyenlerin mesleki tükenmişlikleri ile evlilik uyum düzeyleri arasındaki ilişki nedir?

• Toplumun en eğitimli kesimi olan akademisyen evliliklerinin dinamikleri nasıldır?

• Uzun süren mutlu ve başarılı bir evliliğin sebepleri (ekonomik, statüsel, eğitim düzeyi) neler olabilir?

• Sonuçta Türk toplumunda (örnek üzerinden) evliliklerin geleceği hangi doğrultudadır?

Soruları da sorulmaktadır.

Bu çalışma problemin çözümünü; dengeli bir yaşam, kariyer ve aile yaşmının bir arada erken yaşlardan itibaren uygun kişiler ile gerçekleşmesinde, ayrıca evlilik kurumunun günümüz şartlarına ve topluma daha uygun (kurumsal açıdan) hale getirilmesinde görüyor. Bireysel açıdan ise kişilerin evliliğe olan bakış açılarının değişmesi; örneğin toplum baskısı sebebiyle değil de birliktelik gibi sebeplerle evliliği tercih etmeleri ve uyumlu tavır sergilemleri gerekmektedir. Toplum bu konuda bilinçlendirilmelidir. Çünkü evliliklerde yüksek oranda görülen uyumsuzluk, toplumdaki evlilik kurumunun gidişatını gösteren bir işaret olabilir. Bu durum tıpkı bizim toplumuzda evlilik oranlarının düşmesi ve boşanmaların artması gibi sonuçlara yol açabilir. Ortaya mutsuz bir toplum çıkması muhtemeldir. Çocuk yetiştirme konusunda iyi bir kurum olan aile, buna bir alternatik kurum gelişmedikçe, ailedeki çözülme toplumda dolaylı olarak genç nüfusun azalmasına, sağlıksız bir nesil yetişmesine ve sonraki aşamada, sosyal güvenlik sisteminin bozulmasına yani toplumsal sorunlara yol açabilir.

Evlilik kurumu zayıflayan (azalma gösteren) tıpkı Japonya toplumları gibi ülkelerde, toplumun evliliği gerekli görmediği (Phro, 2013) (evliliğe ihtiyaç duymadığı) bir hale doğru dönüşebilir. Bu durumda benzer işlev gösteren kurumlar yok ise toplumsal bir porblemle karşı karşıya kalınabilir.

1.2.2. Hipotezler

Bu araştırmanın temel varsayımları şunlardır:

• Bu araştırmada seçilen örneklem, evreni kesin olarak temsil etmektedir.

• Evlilik ve aile yaşamı tüm toplumlarda, kültürlerde olduğu gibi Türkiye’de de gereklidir ve kaçınılmazdır.

• Türkiye toplumunda aynı cinsler arası evlilik henüz bahsedilen bir unsur olmadığı ve yasal olmadığı için, tür olarak sadece heteroseksüel evlilik bu çalışmanın konusu olan evlilik türüdür.

Hipotezler;

Bu araştırmanın temel hipotezleri şunlardır:

• Akademik çalışmalara ve kariyere öncelik veren bireyler (akademisyenler) evlilik ve aile yaşamlarında çeşitli hayal kırıklıkları yaşamaktadırlar. Yani iş tükenmişliği ile evlilik uyumu arasında bir bağlantı vardır.

Evliliği ve aile yaşamı beklentilerine uygun olmayan bireyler (akademisyenler) iş yaşamında da tükenmişlik yaşamaktadırlar. Mutlu bir evlilik sürdüren ve uyumlu bir aile yaşamı olan bireylerin (akademisyenlerin) iş yaşamlarındaki tükenmişlik düzeyleri daha düşüktür

• Akademisyenlerin aile yapıları, demografik özellikleri ve ‘hayata bakış açıları’ ile evlilik uyumla rıve iş tükenmişlikleri arasında ilişkivardır.

Bunlar çalışmanın temel hippotezleridir.

Çalışmanın alt hipotezleri ise şu şekildedir;

• Evlilik uyum düzeyi yüksek olan akademisyen kadınların iş tükenmişliklerinin düşük olması beklenmektedir.

• Evlilik uyum düzeyi yüksek olan akademisyen erkeklerin iş tükenmişliklerinin düşük olması beklenmektedir.

• Görücü usulü ile yapılan evliliklerde evlilik uyum düzeyinin, akademisyen kadınlarda ve erkeklerde yüksek oranda olduğu sonucu beklenmektedir.

• Akademisyen kadınların ve/veya erkeklerin eşleri çalışma yaşamının içinde değil iseler, bu durumun evlilik ve aile yaşamını olumsuz yönde etkilemesi ve uyum düzeyini azaltması beklenmektedir (günümüzün hem ekonomik, hem kültürel şartlarının iki eşide çalışmaya iteceği düşüncesi ile bu hipotez ortaya atılmıştır.)

• Akademisyenlerde, eğitim düzeyinin toplum standartlarından yüksek oluşu kadınların da erkeklerin de evlilik ve aile yaşamlarında huzur ve mutluluk düzeyini azaltan bir etkendir (eğitim arttıkça uyum azalır).

• Özel üniversitelerdeki kadın ve erkek akademisyenlerin iş tükenmişliğinin daha az, evlilik uyumunun daha fazla olması beklenmektedir.

• Erkeklerde evlilik süresi arttıkça, evlilik uyum düzeyinin daha yüksek olacağı beklenmektedir.

• Kadınlarda evlilik süresi arttıkça, evlilik uyum düzeyinin daha düşük olacağı beklenmektedir.

• Çocuk sayısı arttıkça, kadın akademisyenlerde evlilik uyum düzeyinin de artması beklenmektedir.

• Çocuk sayısı arttıkça, erkek akademisyenlerde ise evlilik uyum düzeyinin (çocuk sayısı az olanlara kıyasla) daha düşük olması beklenmektedir.

• Üst kadrolardaki akademik personelin (Prof., Doç., Yrd.Doç.) evlilik uyum düzeyinin daha fazla, iş tükenmişlik düzeyinin daha az olması beklenmektedir.

• Alt kadrolardaki akademik personelin (Arş.Gör.,Uzm.,Okut.) tükenmişlik düzeyinin daha fazla olması beklenmektedir.

• Geliri daha az olan akademisyenlerin, evlilik uyum düzeyinin düşük, iş tükenmişlik düzeyinin fazla olması beklenmektedir.