• Sonuç bulunamadı

Araştırma konumuz olan, Karaman Beylerbeyliği, 16. yüzyılda geniş bir alana karşılık gelmektedir. Karaman Beylerbeyliği genel olarak 36–42 Kuzey paralelleri ile 31–36 Doğu meridyenleri arasında, Orta Anadolu Bölgesi’nin güneyi ile Akdeniz Bölgesi’nin doğusunda yer alır. Beylerbeylik, kuzeyinde Cihanbeyli platosu, Tuz gölü ve Kızılırmak Nehri, doğusunda Erciyes Dağı ve Aladağlar, güneyinde Bolkar Dağları, Akdeniz ve Geyik Dağları, batısında ise, Dedegöl Dağları, Sultan Dağları ve Emirdağ ile çevrelenmiştir (Harita 1.). Bugün Beylerbeyliğin sınırları içinde Aksaray, Karaman, Kayseri, Konya, Mersin, Nevşehir ve Niğde illeri yer almaktadır.

Karaman Beylerbeyliği’nin kuzeybatısında, bugün Konya iline bağlı Cihanbeyli Platosu ve bu platoda yer alan Turgud kazası213, Tuz Gölü’nün kuzeydoğu kıyısında kurulmuş olan ve Ankara iline bağlı olan Koçhisar (Şereflikoçhisar), Tuz Gölü güneyinde Aksaray iline bağlı ve Aksaray merkez ilçe ile Konya’ya bağlı Karapınar ilçelerini kapsayan Eskiil (Eskil) yer alır214. Doğuya doğru Aksaray ilinin merkez ilçesi, doğusunda Bayburd215, Nevşehir iline bağlı Ürgüp, Kayseri, Erciyes Dağı güneyinde bulunan Kayseri iline bağlı Karahisar-ı Develü (Develi) çevresini içine alır. Güneye doğru ise Niğde, Konya’ya bağlı Ereğli ilçesini içine alan araştırma alanımızın sınırı güneybatıya yönelir. Batıda İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan Larende (Karaman) bulunmaktadır. Araştırma alanımız buradan Orta Toroslar’a yani Akdeniz Bölgesi’ne doğru genişler. Taşeli Platosu ve kuzeyindeki dağlık alanlar üzerinde kurulmuş olan, Konya’ya bağlı Aladağ bu alan üzerinde bulunur216. Daha güneyde Karaman’a bağlı Ermenek, Akdeniz’e doğru İçel iline bağlı Mud (Mut), Karataş (Erdemli), Silifke, Gülnar, Anamur, Antalya‘ya bağlı Selendi (Gazipaşa) ilçeleri, sınırlarımız içindedir.

213 Turgud, bugünkü Konya iline bağlı Akşehir ilçesi ve Konya ve Cihanbeyli ilçeleri arasında bulunmaktadır. H. B. Karadeniz, Atçeken Oymakları, s. 69.

214H. B. Karadeniz, Atçeken Oymakları, s. 68.

215 Bayburd, bugünkü doğusunda Aksaray ili ve Konya’nın Karapınar ilçesi, güneyinde Karaman ili, batısında Konya merkez ve Bozkır ilçeleri arasında bulunan alana denk gelmektedir. H. B. Karadeniz, Atçeken Oymakları, s. 67. Bayburd’un sınırları için bkz. Faruk Demirtaş, “Osmanlı Devrinde Anadolu’da Kayılar”, Belleten, C. XII, S. 47, Ankara 1948, s. 556–558. Şikâri de, Konya ile Engüri arsındaki sahra olarak tanımlamış çölün yarısının da Bayburd ili olduğu anlaşılmaktadır. Bkz. Şikâri, Karmanname, s. 129. Bayburd coğrafyası için bkz. F. Demirtaş, “Osmanlı Devrinde Anadolu’da Kayılar”, s. 577, 585. 216 Aladağ, bugün Göksu vadisinin bir kısmı ile Belviran (Hadim) ve Taşkent ilçelerinden meydana gelmektedir. Kuzeydoğu’da Karaman ili, güneyinde Ermenek ve Mut, batısında Alanya, kuzeybatısında Bozkır ilçeleriyle çevrilidir. Bkz. Alaaddin Aköz, “XVI. Asrın İlk Yarısında Aladağ Kazası (1501– 1540)”, Osmanlı Araştırmaları, S. XVI, İstanbul 1996, s. 67.

Selendi’den itibaren Akdeniz kıyısından Toroslara doğru yönelen Karaman Beylerbeyliği, batıda Konya’ya bağlı Seydişehir ve Beyşehir ilçelerini içine almaktadır. Buradan kuzeybatıya yönelen sınırımız, Akşehir ile İshaklı ve Ilgın’ı içine alarak nihayetlenir.

Karaman Beylerbeyliğinin kapsadığı alan, Orta Anadolu ve Akdeniz Bölgeleri içinde bulunan birbirinden farklı bölümlere ve dolayısıyla farklı yeryüzü şekillerine sahiptir. Genel olarak, İçbatı Anadolu’nun İç Anadolu’ya sokulduğu burun olan Emirdağ ile Tuz Gölü kuzey ucu arasında çizilecek bir çizginin güneyinde yer alan İç Anadolu Bölgesi’nin Konya Bölümü ve Tuz Gölü doğusunda yer alan Orta Kızılırmak bölümü ile Akdeniz Bölgesi’nin Adana bölümünde yer alan Taşeli Yöresi (İçel Yöresi), Orta Toros Dağları Yöresi ve Antalya bölümünde bulunan Göller yöresi araştırma alanını oluşturmaktadır.

Karaman Beylerbeyliği’nin kapsadığı bu geniş alanı bölüm ve yörelere ayırarak incelemek doğru olacaktır. Batı’da Emirdağı’ndan başlayan Konya bölümü, yüzey şekilleri bakımından oldukça sade bir görünüme sahiptir. Bölüm içerisinde yer alan Konya yöresi kabaca doğu-batı doğrultusunda uzanan büyük bir çukur ve onu çevreleyen yükseltisi 1000 m.yi geçmeyen platolardan oluşur. Kuzeyde Cihanbeyli platosu, batısında Tuz Gölü Çanağı, güneyinde Obruk Platosu ve bu platonun güneyinde Konya-Ereğli havzası yer alır.

Konya Ovası’nın batısında ise Eber-Akşehir kapalı havzası bulunur217. Konya’nın kuzeyinde Obruk Platosu ve yükseltisi 1500 m.yi aşan Bozdağ, plato üzerinde hafif dalgalı bir görünüm oluşturur. Kalkerlerden oluşan Obruk Platosu 70-80 km uzunluğunda olup, üzerinde dar ve derin erime çukurları olan ve platoya da adını veren obruklar yer alır. Obruk Platosu ülkemizin en tenha alanlarındandır218. Cihanbeyli Platosu ise, 1000-1100 m. yükseltisinde, kireçtaşı, kumtaşı marn ve killerden oluşan tabakalar üzerinde uzanır. Platonun suları Tuz Gölü’ne dökülmektedir.

217Ersin Güngördü, Türkiye’nin Coğrafi Bölgeleri, Ankara, 2000, s. 98; Ekrem Yalçınkaya, Coğrafyada, Tarihte ve Bugünkü Konya – İktisadi ve Turistik-, Konya 1943, s. 3–8.

En önemli akarsuyu olan İnsuyu Deresi, plato içerisinde nispeten geniş bir vadi oluşturmuştur ve vadinin yamaçları üzerinde Cihanbeyli şehri kurulmuştur219.

Kendini çevreleyen plato alanları içine 100 m. kadar gömülen tektonik kökenli Tuz Gölü çanağı kapalı havza özelliği göstermektedir. Çanağın en çukur kısmını derinliği 2 m.yi geçmeyen ülkemizin ikinci büyük gölü olan 1620 km2 alana sahip Tuz Gölü ve batısındaki Tersakan Gölü işgal etmiştir220. Beslenmesinin azlığı ve buharlaşmanın fazla olması nedeniyle yaz mevsiminde Tuz Gölü büyük oranda kurur ve 30 cm. kalınlığında tuz tabakası oluşur. Gölün kenarında Kaldırım ve Yavşan adlı iki büyük tuzla bulunmaktadır221. Tuz Gölü Çanağı’nın en önemli yerleşmesi Konya- Ankara karayolu üzerinde kurulmuş olan Şereflikoçhisar’dır.

Obruk platosunun güneyinde Konya-Karapınar-Ereğli Havzası yer alır. Bu yörede Karacadağ (1375 m.), Meke Dağı (1280 m.), Karadağ (2288 m.) gibi volkanik dağlar yer alır. Adı geçen volkanik dağlar havzayı ikiye ayırır. Batıda 30 km genişliğinde Konya Ovası, doğuda 20 km genişliğinde Ereğli Ovası olmak üzere iki bölümdür. Bir kapalı havza olan Konya Ovası 1000 m. civarında yükseltiye sahiptir. Yörenin kuzeybatısında Sultan Dağları, güneyinde Erenler ve Bolkar dağları uzanmaktadır. Ova tabanında birbirinden uzak ve seyrek olan köylerin çevresi, yeraltı suyuna ulaşılabilen alanlarda kerpiçten yapılmış 3–5 çoban evinden oluşan yaz yaylası adı verilen yerleşmelerle kuşatılmıştır. Toprakların tahıl ziraatı için ayrılan yıllarda veya aşırı otlatmalar sonucu bozkırın en önemli bitkisi olan yavşanotunun azaldığı yıllarda çobanlar bu evleri terk ederek başka sahalara göçmektedirler222. Bu durum bize bu alanda hala bir tür konar-göçerliğin farklı bir tarzda devam ettiğini göstermektedir.

Konya Bölümü’nde yayla yerleşmelerinin büyük çoğunluğu plato yüzeylerinde bulunur. Yani köy yerleşmeleri ile yaylalar arasında önemli bir yükseklik farkı bulunmamaktadır. Bu nedenle bölgedeki yaylacılık hareketleri dikey değil yatay karakterlidir. Bunun en güzel örneklerini ise Konya-Karapınar yaylaları oluşturur.

219Hakkı Yazıcı, İç Anadolu Bölgesi Coğrafyası, Ankara, 2002, s.25–26; E. Yalçınkaya, Bugünkü Konya, s. 63–64.

220E. Güngördü, Türkiye’nin Coğrafi Bölgeleri, s. 98. 221H. Yazıcı, İç Anadolu Bölgesi Coğrafyası, s.40. 222E. Güngördü, Türkiye’nin Coğrafi Bölgeleri, s. 101.

Yaylalar köylerin ortak malıdır. Yazın yaylaya götürülen hayvanlar, kışın köylerin yakınlarındaki sayalarda (ağıl) muhafaza edilirler. Zamanla köye dönüşen çok sayıda yayla bulunmaktadır. Yayla yerleşmelerinin dışında köyden küçük yerleşme şekillerinden ağıl, mezra, bağ evleri yer alır. Bozkırlar geniş yer kapladığından daha çok Karaman cinsi koyun ve tiftik keçisi beslenmektedir. Dolayısıyla ağılların sayısı fazladır223. Çok uzun yıllardan beri aşırı otlatılma yapılan bu çevrede zaten cılız olan bitki örtüsü ortadan kalmış ve Karapınar ile Hotamış ovalarında kumullar meydana gelmiştir. Kuru zeminlerde tahıl, sulanabilen ova kenarlarında ise şeker pancarı üretimi yapılır.

Zengin tarım alanları büyük kasaba ve şehir yerleşmelerinin doğmasına neden olmuştur. Yöredeki tarım ve hayvancılık ile buna bağlı sanayi sayesinde gelişen en önemli şehir yerleşmeleri, Konya224, Çumra, Karapınar, Ereğli225, Karaman’dır226. Karaman, İç Anadolu’nun Akdeniz Bölgesi’ne doğru en fazla sokulmuş olduğu yerde kurulmuştur. Torosların kuzeyinde yer alan ve Karadağ’ın eteklerinde kurulmuş olan şehir gelişimini komşu iki bölge arasında yapılan davar ticaretine borçludur. Son yıllarda ise genellikle gıda sanayisindeki tesislerin artışı ile Karaman daha da gelişmiştir.

Selçuklulara başkentlik yapmış Konya, zamanının ilim ve kültür merkezi durumundaydı. Konya, kuruluşunu bol sulu Meram Çayı’na borçludur. Önceleri Hac yolu üzerinde bulunan şehir, Marmara ve Ege bölgelerini, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu’ya bağlayan yol üzerinde kurulmuştur. Bugün ise kültür, sanayi ve turizm şehridir227.

Konya’nın kuzeybatısında Emir Dağı ile Sultan Dağları arasında yükseltisi daha fazla olan Akşehir-Eber kapalı havzası yer alır. Kapalı havzanın en önemli gölleri,

223H. Yazıcı, İç Anadolu Bölgesi Coğrafyası, s.62–63.

224Konya için bkz. Ekrem Yalçınkaya, Bugünkü Konya, s. 63–85; İ. H. Konyalı, Konya Tarihi, 1212 s. 225Ereğli için bkz. Ş. Çelik, Ereğli Kazası, 87 s.

226Karaman şehri için bkz. A. Aköz, Karaman Kazası, 250 s.; Alaaddin Aköz, “XVI. Asırda Lârende Kazası Hakkında”, Osmanlı Araştırmaları, S. XIII, İstanbul 1993, s.98–136; O. Gümüşçü, Larende Kazasında Yerleşme ve Nüfus, s. 1–248; İ. H. Konyalı, Ermenek ve Mut, s. 1-671; E. Yalçınkaya, Bugünkü Konya, s. 80–82; Gaffar Totaysalgır, Karaman (Lârende) Tarihi İncelemeler, Konya 1944. 227E. Güngördü, Türkiye’nin Coğrafi Bölgeleri, s. 102.

Akşehir, Eber ve Çavuşcu gölleridir. Aralarında 7 km. uzaklık olan Akşehir ve Eber göllerinin kenarları sazlık ve kamışlıklarla kaplıdır. Çevresindeki bataklıklarla birlikte alanı 110 km2dir. Dışa akışı olmayan bu gölün suları tuzludur. 104 km2lik alana sahip olan Eber Gölü ise doğusunda Akşehir Gölü’ne dökülen bir gidegeni olduğu için suları tatlıdır. Çavuşcu Gölü’nün alanı ise, 51 km2dir.

Yükseklik ve denize olan uzaklığa bağlı olarak Konya Bölümü’nde karasal iklim hüküm sürmektedir. Yaz mevsimi oldukça sıcak geçen Konya bölümünde kışın ise sıcaklık genellikle 0 oC civarındadır (Konya; ort sıc. 11.5 oC, Ocak ayı –0.3 oC, Temmuz ayı 23.2 oC) . Tuz Gölü Çanağı, Konya-Karapınar-Ereğli havzası ile birlikte Türkiye’nin en az yağış alan yöresidir. Yıllık yağış miktarı 300 mm. civarındadır (Konya 322 mm, Şereflikoçhisar 357 mm). Yaz mevsimi genellikle kurak, sonbahar nispeten yağışlı, kış ve ilkbahar ise daha fazla yağışlıdır. Yazın bağıl nemin düşük olması buharlaşmayı arttırır ve kuraklığa neden olur. Ancak Akşehir çevresi Toros Dağları’nın (Sultan Dağları) eteğinde ve yüksekte olduğu için yağış miktarı daha fazladır (Akşehir 690 mm)228.

Konya Bölümü, yaz kuraklığına bağlı olarak yazın kuruyan otların yaygın olduğu bozkır bir alandır. Yavşan, kekik, geven, ayrık otu, çoban yastığı gibi bozkıra ait otsu türler, yabani badem, karaçalı, çalı gülü gibi çalı türleri, Torosların İç Anadolu’ya bakan kesimlerinde ve Karadağ’da ise meşe ve ardıç gibi kuru orman ağaçları görülür. Ayrıca Tuz gölü ve Konya-Ereğli arasındaki bataklıkların kenarında tuzcul bitkiler mevcuttur229.

Bu yörenin halkı da tarım ve hayvancılıkla geçinir. Koyun ve tiftik keçisinin yanı sıra bataklık alanlarında sığır da beslenir. En önemli şehir yerleşmesi Konya’ya bağlı olan, İç Anadolu’yu Akdeniz’e bağlayan yol üzerindeki Akşehir’dir. Ayrıca Ilgın, Kadınhanı, Sarayönü kasabaları vardır230.

228İbrahim Atalay-Kenan Mortan, Türkiye Bölgesel Coğrafyası, İstanbul, 2006, s.533–534; H. Yazıcı, İç Anadolu Bölgesi Coğrafyası, s.30–34.

229 İ. Atalay - K. Mortan, Türkiye Bölgesel Coğrafyası, s.540–547, H. Yazıcı, İç Anadolu Bölgesi Coğrafyası, s.36–37; Besim Darkot, “Konya”, İslam Ansiklopedisi, C. 6, İstanbul 1967, s. 842.

230Akşehir ve çevresi hakkında bkz. V. Ertürk, Akşehir Sancağı, 552 s.; E. Yalçınkaya, Bugünkü Konya, s. 65–72.

Araştırma alanımızın içinde bulunan bir diğer bölüm ise, Tuz Gölü’nün doğusunda yer alan Orta Kızılırmak Bölümü’dür. Bu bölümde Karaman Beylerbeyliğinin sınırı, genel olarak Kızılırmak nehrinin güneyinden başlamaktadır ve Orta Toroslara dayanmaktadır. Orta Kızılırmak bölümünün güney kesimine Kayseri- Niğde Yöresi adı verilmektedir. Kızılırmak yayı ile Orta Toroslar arasında yer alan bu yörenin yeryüzü şekilleri oldukça çeşitlidir. Bu yörede Erciyes (3917 m.), Melendiz (2936 m.), Hasandağı (3268 m.) gibi volkanik dağlar, tüf platoları (Ürgüp-Göreme), derin yarılmış vadiler (Ihlara vadisi) ve kapalı havzalar yer almaktadır231.

Erciyes Dağı, Kayseri-Develi arasında kaide çapı 30 km.yi bulan merkezi bir koni ve birçok parazit koniden meydana gelmiştir. İç Anadolu’nun en yüksek dağıdır. Erciyes Dağı’nın kuzeyinde ortalama 1050 m. yükseltiye ve 355 km2lik alana sahip Kayseri ovası bulunmaktadır. Bu ovanın en önemli yerleşmesi ovanın güney kenarında kurulmuş olan Kayseri’dir. Önemli yolların kavşak yerinde bulunan Kayseri, Türkiye’nin en planlı ve düzenli şehirlerinden biridir232.

Erciyes Dağı’nın güney ve güneybatısında ise, Develi Ovası yer almaktadır. Bu ova yaklaşık 1000 km2lik yüzölçümüyle Orta Kızılırmak Bölümü’nün en büyük ovalarından biridir. Develi-Yeşilhisar arasında uzanan ovanın doğu-batı uzunluğu 35 km, kuzey-güney uzunluğu 30 km.dir. Ortalama yükseltisi 1070 m. olan ovanın ortasında Yay Gölü ile bataklıklar ve Sultan sazlığı yer alır233. Hem vadi tabanlarına hem de ovaya gelen yan derelerin oluşturdukları birikinti koni ve yelpazeleri ovanın doğusu ve kuzeyinde yer alır. Birikinti koni ve yelpazeleri çevrenin çoğunlukla sulu tarıma ayrılmış verimli alanlarıdırlar234. Develi Ovası’nın doğusunda Kayseri’ye bağlı Develi ilçe merkezi kurulmuştur235. Kayseri ve Develi ovalarında daha çok sığır beslenmektedir.

231H. Yazıcı, İç Anadolu Bölgesi Coğrafyası, s.17. 232H. Yazıcı, İç Anadolu Bölgesi Coğrafyası, s.18. 233H. Yazıcı, İç Anadolu Bölgesi Coğrafyası, s.18.

234 Harun Tunçel, Develi İlçesinin Beşeri ve İktisadi Coğrafyası, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi, Ankara 1994, s.114.

235Karahisar-ı Develi kazası, 16. yüzyılda bugünkü Kayseri ili Yeşilhisar ve Develi ilçelerinin tamamıyla, İncesu ilçesinin batı kesimlerini ihtiva eden bölgedir. Kaza merkezi olan Karahisar ise Yeşilhisar’dır. Bkz. Mustafa Oflaz, “16. Yüzyıl Başlarında Karahisar-ı Develi Kazası (İdari Yapı, İskân ve Nüfus)”, III. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri (06–07 Nisan 2000), Kayseri 2000, s. 338.

Hasandağı ve Melendiz Dağı doğu-batı doğrultusunda olup aralarında bir takım geniş beller yer alır. Melendiz Dağı’nın doğu ve güneyinde tektonik çukurluklar yer almaktadır. Kuzey ve batısında ise platolar yer alır. Melendiz Dağı’nın kuzey eteklerinde yer alan ve kalınlığı yer yer 100 m.ye erişen tüf örtüsünün Melendiz Çayı tarafından derin bir şekilde yarılmasıyla Ihlara Vadisi oluşmuştur. Ihlara köyü ile Selimiye köyü arasında uzanan bu vadi oldukça derin ve sarp yamaçlıdır. Bozkır içerisinde, yeşilliklerle kaplı bir mikroklima alanıdır236.

Orta Kızılırmak Bölümü’nde de İç Anadolu’daki karasal iklim hüküm sürmektedir. Konya Bölümü’nde olduğu gibi yazlar sıcak ve kurak kışlar soğuk ve kar yağışlı geçmektedir. Kayseri (10.6 oC), Aksaray (11.5 oC), Niğde (10 oC)’de de ortalama sıcaklıklar genellikle 10.5 oC civarındadır. Konya bölümüne göre daha fazla yağış alan bölümde ortalama yıllık yağış miktarı 300–400 mm arasında değişmektedir (Niğde; 334 mm, Aksaray; 338 mm, Nevşehir; 429 mm, Kayseri; 378 mm). Nevşehir, Kayseri ve Niğde’de ilkbahar yılın en yağışlı mevsimidir237. İlkbahar ve yaz başı yağışları, daha çok Kırkikindi yağmurları şeklindedir238.

Bölümün en önemli akarsuyu Melendiz Dağı’ndan kaynaklarını alan ve Tuz Gölü kapalı havzası içinde bulanan Melendiz Çayı’dır. Orta Kızılırmak bölümünde yer alan Hasandağı’nda gür sayılabilecek meşe topluluğu yer almaktadır. Ayrıca dağın 1800 metresinden itibaren sub-alpin, 2400 metresinden itibaren ise alpin kuşak başlar239. Bu alpin çayırlar sayesinde dikey yönlü yaylacılık faaliyetleri yapılmaktadır.

Tuz Gölü’nün güneydoğusunda ve Hasandağı’nın kuzeyinde ve yolların kavşağında kurulmuş olan Aksaray240 verimli bir ovanın ticaret merkezi durumundadır. Ürgüp-Avanos-Uçhisar arasındaki volkan topoğrafyası, peribacalarının mevcudiyeti ile dikkat çekicidir. Peribacaları, bölgedeki patlamalı püskürmelerden çıkan tüf ile çakıl ve volkan camı gibi iri malzemelerden oluşan sert tabaka veya blokların farklı şekilde aşınmaları ile oluşmuştur. Özellikle vadi yamaçlarında yağmur sularının tüfleri kolayca

236H. Yazıcı, İç Anadolu Bölgesi Coğrafyası, s.19. 237E. Güngördü, Türkiye’nin Coğrafi Bölgeleri, s. 92. 238H. Yazıcı, İç Anadolu Bölgesi Coğrafyası, s.34.

239İ. Atalay-K. Mortan, Türkiye Bölgesel Coğrafyası, s.548.

aşındırmaları sonucu aşınmaya dirençli olan volkanik tabakalar takke halinde kalmışlardır241.

Ürgüp-Göreme tüf platosunun kuzeyinde, yeni şehirlerimizden birisi olan ve 1954 yılında il merkezi durumuna getirilen Nevşehir kurulmuştur. Gıda sanayisi ve turizm ile canlanan Nevşehir, 18. yy.da Sadrazam İbrahim Paşa’nın memleketi olduğu için yeni imar ve iskân çalışmalarıyla kurulmuştur. Ayrıca Ürgüp, Derinkuyu, Yeşilhisar gibi kasabalar yer almaktadır. Özellikle Ürgüp ve Derinkuyu’da halkın geçim kaynaklarından birisi de turizmdir.

Melendiz Dağı’nın güneydoğusunda kurulan Niğde, Sivas ve Kayseri çevrelerini Akdeniz’e bağlayan yol üzerinde kurulmuştur. Ayrıca Niğde iline bağlı Bor ve Aksaray iline bağlı Ortaköy ilçeleri bu bölümde yer alan diğer önemli merkezlerdir242.

Erciyes Dağı’nda dikey yönlü bir yaylacılık faaliyeti söz konusudur. Bunlardan en bilinenleri dağın kuzeyinde Sütdonduran ve kuzeydoğusundaki kayak tesislerinin de bulunduğu Develi-Kayseri karayolu üzerindeki Tekir yaylalarıdır. Aksaray Ovası ve çevresinde hem yatay hem de dikey yönlü yaylacılık faaliyeti yapılmaktadır. Bu alanda 215 yayla yerleşmesinin bulunduğu ve bunlardan 147’sinin sürekli yerleşmeye dönüştüğü tespit edilmiştir. Yöredeki yayla meskenleri genellikle taştan yapılmış olmakla birlikte çit ve çadır meskenlere de rastlanılmaktadır243.

Küçükbaş hayvanların barındığı ve onlarla ilgili işlevlerin yapıldığı hayvan barınakları ile 1–2 çoban kulübesinden oluşan yerleşmelere ağıl denilmektedir. Ağıllar, kış mevsiminde karın az düştüğü veya hiç yağmadığı yerlerde yerel malzemelerle yapılmış olan duvar veya çitlerin kuşattığı bir alandır244. İç Anadolu’da bozkır alanlar fazla olduğu için bölgedeki ağıl sayısı fazladır.245.

241 İ. Atalay-K. Mortan, Türkiye Bölgesel Coğrafyası, s.528; D. Yörük, Aksaray Sancağı, s. 21–23. İ. Atalay-K. Mortan, Türkiye Bölgesel Coğrafyası, s.528.

242 Niğde şehrinin diğer başlıca özellikleri için bkz. M. Oflaz, Niğde Sancağı, 157 s.; İ. H. Konyalı, Niğde-Aksaray Tarihi III, s. 2746-3309; Reşat İzbırak, “Niğde”, Türk Ansiklopedisi, C. XXV, Ankara 1977, s. 258–264.

243H. Yazıcı, İç Anadolu Bölgesi Coğrafyası, s.62.

244E. Murat Özgür, Türkiye Coğrafyası, Ankara, 2001, s. 95. 245 H. Yazıcı, İç Anadolu Bölgesi Coğrafyası, s. 63.

Araştırma alanının bir bölümü ise, Akdeniz Bölgesi’nde yer almaktadır. Manavgat-Akseki-Bozkır-Çarşamba Çayı’ndan geçen çizginin doğusunda kalan alana, Adana Bölümü adı verilmektedir. Bu sınır ile Erdemli arasında kalan kısma ise Taşeli Platosu Yöresi adı verilmektedir. Genel olarak yüksek ve devamlı sıradağlar, bunlar arasında geniş dalgalı ve çok yüksek plato alanı ile bu platoyu yaran derin vadiler, Taşeli platosunun yeryüzü şekillerini oluşturmaktadır.246

Bolkar Dağları batısında Toroslar, İç Anadolu masifinin şekline uyarak bir yay meydana getirir. Bolkarlar, batıya doğru alçalarak yerini platolara terk eder ve bu plato, Ermenek batısına kadar devam eder. Konya Ovası ile Akdeniz arasında yer alan platonun, her iki uçta yükseltisi 2000 m. civarında iken, Göksu Vadisi’nde 1000 m.ye düşer. Taşeli Platosu, Göksu ve kolları ile Erdemli batısındaki Limonlu (Lamas) Çayı ile doğusundaki Sorgun Çayı’nın kolları ve diğer akarsular tarafından derin bir şekilde yarılmıştır. Platoda, yüksek kalker yüzey ile burayı yaran seyrek fakat derin vadilerin görünüşü birbirine zıt iki şekil gösterir. Kalkerlerden meydana gelen platonun orta kesimi taş çölünü andıran görünümü ile mükemmel bir karst topografyasına sahiptir.247.

Akdeniz Bölgesi’nin 1000 m.ye kadar yükselen kıyı kuşağında, kışları ılık ve yağışlı, yazları sıcak ve kurak geçen tipik Akdeniz iklimi hâkimdir. Yüksek kısımlarda ise kışları soğuk ve karlı, yazları serin ve nispeten yağışlı geçen Akdeniz dağ iklimi hüküm sürer. Bölgede yükseklik, dağların uzanışı, geniş ve derin oluklar, denize olan uzaklık yağış ve sıcaklığın dağılışını önemli ölçüde etkiler. Kıyı kesiminde ortalama sıcaklıklar 18 oC nin üzerindedir. Göller Yöresi’nde 12–13 oC’ye düşen sıcaklıklar Torosların 2000 m. civarındaki kesimlerinde 5–6 oC ‘dir. Göksu Çayı’nın açtığı Mut Oluğu, Orta Torosların ve Akdeniz Bölgesi’nin en sıcak ve kurak alanını oluşturur. Yazın sıcaklık bazen 45 oC’ye yükselir. Özellikle fönün meydana geldiği günler çok sıcak geçer. Kıyı kesimi ise yaz aylarında çok sıcak geçer. Bölgede, ortalama yağış

Benzer Belgeler