• Sonuç bulunamadı

Bu çalıĢmada tarama ve görüĢme (mülakat) yöntemi kullanılmıĢtır. ÇalıĢmaya öncelikli olarak Kazak okullarında okutulan 7. sınıf ders kitabının, öğretici materyal kitabının ve öğretmen kılavuz kitabının temin edilmesiyle baĢlanılmıĢtır. Daha sonra Kazakistan‟daki kütüphanelerde eğitim-öğretim kitapları ve müfredat programları incelenerek çalıĢmayla ilgili alanlarda tercümeler yapılmıĢ ve eğitim sistemiyle ilgili

4

bilgiler tespit edilmiĢtir. AraĢtırmanın daha sistemli ve verimli olması için Kazakistan‟ın Güney Eyaletinde yer alan Kentav Ģehri Atatürk Ġlköğretim Okulundaki Kazak dili dersi öğretmenleri ile konu hakkında görüĢmeler yapılmıĢtır.

Sonrasında konuyla ilgili yararlanılabilecek yüksek lisans tezleri, doktora tezleri, kitaplar, makaleler, süreli yayınlar ve materyaller incelenerek elde edilen bilgiler değerlendirilmiĢtir.

5

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

ANA DĠLĠ VE ANA DĠLĠ EĞĠTĠMĠ-ÖĞRETĠMĠ

1. ANA DĠLĠ KAVRAMI VE ANA DĠLĠ EĞĠTĠMĠ 1. 1. DĠLE GENEL BĠR BAKIġ

Dil, insanların duygu ve düĢüncelerini ifade etmede kullandığı temel bir araçtır. GeçmiĢten geleceğe kurulan köprüde kültürle beraber yaĢamını sürdüren dil, Ģüphesiz insanla var olmuĢ ve var olmaya devam edecek insanlık hazinesi bir Ģaheserdir.

Dilin, insan hayatında var olan her Ģeyle doğrudan veya dolaylı olarak bağlantılı olması üzerine pek çok araĢtırma ve çalıĢma yapılmasını sağlamıĢ ve sağlamaya da devem etmektedir.

Türk Dil Kurumunda dil, “Ġnsanların düĢündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle ve iĢaretlerle yaptıkları anlaĢma, lisan, zeban” (TDK Türkçe Sözlük, 2005) olarak tanımlanmıĢtır.

Muharrem Ergin (2007: 3) dili, “Ġnsanlar arasında anlaĢmayı sağlayan tabii bir vasıta, kendine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde geliĢen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmıĢ bir gizli antlaĢmalar sistemi, seslerden örülmüĢ içtimai bir müessesedir” Ģeklinde ifade etmiĢtir.

Hilmi Uçan (2008: 15-16) için dil “genel anlamıyla bir iletiĢim aracıdır; bu aracın bir kodu, kendi içinde bir iĢleyiĢi, iletiĢim özneleri tarafından bilinen Ģifreleri vardır. Bu Ģifrelerin çözümü için de dil bilgisi, dilbilim ve göstergebilim devreye girer” Ģeklindedir.

Doğan Aksan (1999: 13) dili, “Sözlü ve yazılı olarak iletiĢimde kullandığımız, doğduğumuzda hazır bularak edinmeye baĢladığımız, doğrudan doğruya insana özgü, çok güçlü, büyülü bir düzendir; düĢünme ve düĢünüleni aktarma dizgesi” olarak tanımlamıĢtır.

Barın ve Demir, (2006: 2) “Ġnsan dili, diğer canlılarınkinden farklı ve geliĢmiĢ bir sistemdir. Ġnsan dili, duygu ve düĢüncelerin özelliklerine göre biçimlenip tümüyle bir gramer kalıbına dökülmüĢ, değiĢen koĢullara göre geliĢmesini sürdüren karmaĢık bir sistem” olduğunu söylemektedirler.

6

Zeynep Korkmaz (1992: 75)‟ın tanımında dil, “Ġnsanlar arasında karĢılıklı haberleĢme aracı olarak kullanılan; duygu, düĢünce ve isteklerin ses, Ģekil ve anlam bakımından her toplumun kendi değer yargılarına göre biçimlenmiĢ ortak kurallarının yardımı ile baĢkalarına aktarılmasını sağlayan, seslerden örülü çok yönlü ve geliĢmiĢ bir sistem”olarak geçmektedir.

T. N. Gencan (1979: 1) dili “düĢünceleri anlatmaya yarayan bir imler dizgesi”

olarak tanımlamıĢ ve dilin “Onun için de yazıyla, resimle, körler alfabesiyle, simgesel törenlerle, nezaket biçimleriyle, süel haberleĢme imleriyle karĢılaĢtırılabilir” olabileceğini vurgulamıĢtır.

Erdoğan Boz (2007: 8) dili, “Dil (langue) toplumsal bir dizge, söz (parole) ise bireysel bir eylemdir. Dil, toplumun var oluĢundan baĢlayarak benimsediği zorunlu bir aĢamalar bütünüdür ve tümüyle kimsede bulunmaz” Ģeklinde açıklamaktadır.

Tahsin Banguoğlu‟nun (2004: 9) tanımında ise, “Dil, insanların meramlarını anlatmak için kullandıkları bir sesli iĢaretler sistemi” olarak belirtilmektedir.

Yukarıda da görüldüğü gibi dil üzerine farklı tanımlar yer almaktadır. Fakat yapılan tüm bu tanımlara bakıldığında dilin, özde iletiĢimi ve anlaĢmayı sağlamak için kullanılan bir araç olduğu hiç Ģüphesiz ortak bir görüĢtür.

1. 2. ANA DĠLĠ

Ana dili, bireyin anne karnındayken öğrenmeye baĢladığı ve doğduktan sonra annesinden ve çevresinden öğrenmeye devam ettiği dildir. Belirli bir süreç kapsamında öğrenilen ve Ģekillenen ana dili, insanların toplumla iliĢkisini sağlamakta ve kültürel unsurların aktarımı görevini yerine getirmektedir.

Ana dili, Türkçe sözlükte “insanın çocukken ailesinden ve soyca bağlı olduğu topluluktan öğrendiği dil” (TDK Türkçe Sözlük, 2005) olarak tanımlanırken, Recep Nas (2003: 3), ana dilini “anadan öğrenilen dildir” cümlesiyle açıklamıĢtır.

Demir ve Yapıcı (2007: 180), “Ana dili edinimi aile ortamından toplumsal çevreye doğru geniĢleyen bir kültür ortamında bireyin doğumundan itibaren kendiliğinden iĢleyen ve her Ģeye rağmen gerçekleĢen bir süreçtir” demektedirler.

Zeynep Aydın Yılmaz (2007: 2) ana dilini “bireyin baĢlangıçta annesinden, yakın aile çevresinden daha sonra da iliĢkili bulunulan çevreden öğrenilen, insanın

7

bilinçaltına inen ve bireylerin, topluma en güçlü bağlarını oluĢturan dil” olarak tanımlamıĢtır.

Berke Vardar “Ana dili, insanın içinde doğup büyüdüğü aile ya da toplum çevresinde ilk öğrendiği dildir” demektedir (akt. Sever, 2004: 23).

Doğan Aksan‟a (2007: 81) göre ana dili “BaĢlangıçta anneden ve yakın aile çevresinden, daha sonra da iliĢkili bulunan çevrelerden öğrenilen, insanın bilinçaltına inen ve bireylerin toplumla en güçlü bağlarını oluĢturan dildir” Ģeklindedir.

Ġdris KarakuĢ, ana dilini, “insanın çocukluktan itibaren tabii ortamlarda öğrendiği ve kendisini bütün iletiĢim alanlarında en rahat ve kolay ifade edebildiği dil” olarak görmektedir (akt. Günay, 2007: 18).

M. D. Çelebi ise, (2006: 303) ana dilini “insanın yaĢamı boyunca, içinde yaĢadığı topluma göre biçimlenen, baĢta beyindeki dil merkezinin olgunlaĢmasıyla koĢut olarak, sosyo-kültürel etkileĢimlerle geliĢen, değiĢken bir göstergeler dizgesi”

olarak ifadelendirmektedir.

AraĢtırmacıların ana dili kavramıyla ilgili tanımlarına bakıldığında Ģekillenmenin merkezinde Ģüphesiz anne, yaĢanılan çevre ve kiĢinin kendisinin doğrudan yer aldığı görülmektedir.

1. 3. ANA DĠLĠ EĞĠTĠMĠ VE ÖĞRETĠMĠ

Ana dili öğretimi, insanların birbirlerini daha iyi anlayabilmeleri, birbirleriyle daha sağlıklı iliĢkiler kurulabilmeleri ve de birlik ve beraberliği tam anlamıyla sağlayabilmeleri için eğitim-öğretim temelinde sistemli bir Ģekilde yapılan öğretim türüdür.

Dil öğretimi; insanların baĢka milletlerle iliĢki kurabilmesi, yeni ticaret hacimleri oluĢturabilmesi, yeni ve baĢka kültürleri öğrenebilmesi, kendi kültürlerini diğer toplumlara tanıtabilmesi ve özellikle de küreselleĢen dünyaya ayak uydurabilmesi için önem teĢkil eden bir husustur.

Türkçede ana dili öğretimi 11. yüzyılda KaĢgarlı Mahmud‟a kadar uzanmaktadır. Araplara Türkçeyi öğretmek için KaĢgarlı Mahmud‟un kaleme aldığı Divanü Lügati-t Türk adlı eserde, ana dili öğretiminin önemine ve ciddiyetine son derece önem verilmiĢtir. KaĢgarlı Mahmud, Divanü Lügati-t Türk adlı eserinde sadece dil öğretimi yapmamıĢ aynı zamanda Türk kültüründeki motiflere de yer

8

vermiĢtir. KaĢgarlı Mahmud Divanü Lügati-t Türk‟ü neden yazdığını ve eserine neden bu kadar önem verdiğini de anlatmıĢtır.

Eserin giriĢinde KaĢgarlı Mahmud, kitabın yazılıĢıyla ilgili olarak: “And içerek söylüyorum, ben Buhara‟nın sözüne güvenilir imamlarının birinden ve baĢkaca NiĢaburlu bir imamdan iĢittim, ikisi de senetleriyle bildiriyorlar ki, yalavacımız kıyamet belgelerini, ahir zaman karıĢıklıklarını ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkacağını söylediği sırada „Türk dilini öğreniniz; çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır‟ buyurmuĢtur” (Atalay, 1985: 4) diye yazmaktadır. Bu ifadelerden de anlaĢılacağı üzere KaĢgarlı Mahmud Türk diline ve Türkçe öğretimine hizmeti, dinî bir vazife olarak görmektedir (BaĢar, 2014: 31).

Günümüzde ana dili öğretiminde KaĢgarlı Mahmud‟un yöntemleri dikkate alınmakta ve müfredat programlarında bu yöntemler uygulanmaktadır.

Karahanlılar döneminde yazılan Divanü Lügati-t Türk‟ten sonra, Harezm, Kıpçak, Çağatay, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de Türkçenin öğretilmesi konusunda çok önemli çalıĢmalar yapılmıĢtır. Yapılan bu önemli çalıĢmalar genel olarak incelendiğinde dil öğretiminden ziyade gramer öğretimine yönelik eserler olduğu görülmektedir.

Türklerin Ġslamiyeti kabul etmesinden sonra bilim ve edebiyat dili olarak Arapça ve Farsça kullanılmaya baĢlamıĢ, bu durum ise Türkçenin sistemli bir Ģekilde öğretimini maalesef geri plana atmıĢtır. Bu nedenle “Tanzimat çağına kadar ana dili öğretimi hakkında bir geliĢmeden söz etmek mümkün değildir” (Topçuoğlu, 2010:

15). Türkçenin bir sistem dâhilinde öğretimi bu dönemden itibaren baĢlamıĢtır Ana dili öğretiminin bu denli önemli olması muhakkak onu düzenli ve sistemli bir plan dâhilinde yapma zaruretini ortaya çıkarmaktadır. Sayılan bu nedenlerden dolayı ana dili öğretiminin dünyadaki önemi son yıllarda daha da artmıĢ ve buna bağlı olarak pek çok alanda ana dili öğretiminin gereksinimleri/gerekliliği araĢtırılmaya baĢlanmıĢtır.

Bu konunun ciddiyetini bilen ülkeler, kendi ana dili öğretimini geliĢtirmeyi ve yenilemeyi hedeflemekte, doğrudan veya dolaylı olarak konuyla ilgili çalıĢmalar yapmakta ve yapılan tüm çalıĢmaları da desteklemektedir.