• Sonuç bulunamadı

3. BÖLÜM

3.6 Ar-Ge Faaliyetlerinin Türkiye Ekonomisine Etkisi

Dünyanın ortak bir Pazar haline gelmesiyle birlikte gücü ülkelerin yanında bu pazarda pay almak oldukça güç görünmekte fakat sihirli bir değnek olan teknoloji ve yenilik çabaları bu pazardan pay almak için ideal politikalar olmaktadır. Ekonomisi gücü olmayan ülkelerin sömürülmeye mahkum olduğu tarihsel bir geçektir. Küresel rekabetle birlikte ülkeler birlikler kurmaya ve kendi ekonomilerini korumaya yönelik tedbirlere başvurmuştur. Bu gün dünya üzerinde birçok, serbest ticaret bölgeleri, gümrük birlikleri, ortak pazarlar mevcuttur.

Ar-Ge politikalarının ekonomik kalkınma ve büyüme üzerindeki önemi dikkate alınırsa büyüme hedefleri ile tutarlı bir Ar-Ge politikasının olması gereği kabul edilmelidir. Türkiye’nin büyüme hedefleri de Grafik 3’te görülmektedir.

Grafik 11: Türkiye’ nin Büyüme Hedefleri

Kaynak: Kalkınma Bakanlığı, 2012-2014 Orta Vadeli Program, Ekim 2011

Türkiye’ nin 2012 -2014 Orta Vadeli Programına göre 2012 yılı için % 4 büyüme, 2013 ve 2014 yılı için % 5,0 büyüme hedeflenmektedir.İstikrarlı bir büyüme için ekonomi politikalarının önemi yadsınamaz. Ekonomik büyümenin sağlanabilmesi birçok nedene bağlanabilir.Yatırımların artırılması ve istihdamın sağlanması, teknolojik gelişmişlik, sermaye birikiminin sağlanması sayabileceğimiz en önemli etkenlerdir. Ülkelerin son zamanlarda çabaları genellikle yabancı sermaye yatırımlarını ülkeye çekmek ve teknolojik üretimi yaparak ticarileştirme ve dünya ülkeleriyle rekabette üstün güç olma şeklinde yansımaktadır.

GSYİH bir ülkenin ekonomik büyüklüğü ilgili ekonomik göstergelerden biri olarak kabul edilmektedir. Ülkelerin ekonomik büyüklükleri hakkında bilgi edinmek için genellikle GSYİH’ ları karşılaştırılır.

7,5 4,0 5,0 5,0 0,0 1,0 2,0 3,0 4,0 5,0 6,0 7,0 8,0 2011 2012 2013 2014 Büyüme Hedefleri (%)

Grafik 12: GSYH Büyüme Oranı

Kaynak: www.tüik.gov.tr ,www.hazine.gov.tr (Erişim T: 01.04.2012)

Türkiye 2011 yılında 8,5 lik büyüme ile dünyada Çin’den sonra 2. ülke olmuştur.2011 yılında 772,298 milyar dolar GSYH’sı ile 30 OECD ülkesi arasında 16. büyük ekonomi haline gelmiştir (www.hazine.org.tr. Erişim: 05.05.2012)

İçsel büyüme teorilerinde teknoloji ekonomik büyümenin belirleyicisi olarak görülmüştür. Yeni teknolojiklerin bulunması için yapılan harcamaların sürekli olarak artması ekonomik büyümede sürekli artışa neden olacağı ifade edilmiştir. Aynı zamanda teknolojik ilerleme verimlilik artışını beraberinde getirecektir. Verimlilikteki artış ise ekonomik büyümeyi tetikleyecektir.

5,3 4,3 4,4 1,5 7,2 2,2 0 1 2 3 4 5 6 7 8 1982-1986 1987-1991 1992-1996 1997-2001- 2002-2006 2007-2010 GSYİH Büyüme Oranı (Dönem Ortalaması, %)

Grafik 13: Türkiye’ de Ar-Ge harcaması

*2010 Fiyatlarıyla

Kaynak: www.tüik.gov.tr (Erişim T: 01.04.2012)

Türkiye’de Ar-Ge harcamaları incelendiğinde 2001’den 2010 yılına değin düzenli bir artış olduğu gözlemlenmektedir. Özellikle son zamanlarda çıkarılan Ar- Ge faaliyetlerini destekleyen ve çeşitli istisna ve muafiyetler sunan hukuki düzenlemeler Ar-Ge harcamalarının artışını hızlandırmıştır.

Türkiye’ de Ar-Ge Harcamaları 2002 yılında 3 Milyar dalar iken 2009 yılında 8,7 Milyar dolar olarak gerçekleşmiş olup, söz konusu bu artış yüzde 190 civarındadır. (OECD: 2010/ 2). 2010 yılı Ar-Ge Faaliyetleri Araştırması sonuçlarına göre kamu kuruluşları, vakıf üniversiteleri ve ticari sektördeki anket sonuçları ile devlet üniversitelerinin bütçe ve personel dökümlerine dayalı olarak Türkiye’de Gayri Safi Yurtiçi Ar-Ge Harcaması 2010 yılında bir önceki yıla göre yüzde 14,6 artarak 9.268 Milyon TL olarak hesaplanmıştır. (www.tüik.gov.tr Erişim T: 05.12.2012) 2886 2701 2900 3051 2898 3835 4400 6091 6893 8087 9268 0 1000 2000 3000 4000 5000 6000 7000 8000 9000 10000 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 Ar-Ge Harcaması * Milyon TL

Grafik 14: Ar-Ge harcamaları’ nın GSYİH’ ya oranı

Kaynak: www.tüik.gov.tr (Erişim T: 01.04.2012)

2010 Yılında Türkiye’de Gayri Safi Yurtiçi Ar-Ge harcamasının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) içindeki payı binde 8,4’tür. Bu oran 2009 yılında binde 8,5’ti.Türkiye’nin GSYİH içindeki Ar-Ge harcaması 2000 yılından 2009 yılına kadar (2001 yılı ve 2002 yılları hariç) sürekli artış olmuştur. GSYİH içinde Ar-Ge harcamalarının yüksek olması ülkenin teknoloji yaratma yeteneğini doğrudan etkilemektedir. OECD ortalaması 2,33 iken Kore, Japonya gibi teknoloji kabiliyeti gelişmiş ülkelerde bu oran sırasıyla 3,36 ve 3,33’tür.Türkiye’ de 2000 yılından bu yana Ar-Ge harcamalarında görülen artış Ar-Ge faaliyetlerine verilen önemin göstergesidir. 0,48 0,54 0,53 0,48 0,52 0,59 0,6 0,72 0,73 0,85 0,84 0 0,1 0,2 0,3 0,4 0,5 0,6 0,7 0,8 0,9 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 Or an % Ar-Ge /GSYİH

Grafik 15: Kişi Başına Ar-Ge Harcaması (SAGP, Dolar )

Kaynak: www.tüik.gov.tr (Erişim T: 01.04.2012)

Türkiye’ de kişi başına Ar-Ge harcaması 1998 yılında 32 dolar iken 2010 yılında 127 dolara yükselmiştir. Kişi başına Ar-Ge harcamasında özellikle 2003 yılı sonrasında daha hızlı artış dikkat çekmektedir.Türkiye’nin 2000 yılından sonra uygulamaya koyduğu politikalar sayesinde Ar-Ge faaliyetlerinin önemi artmıştır.2001 yılında yaşanan ekonomik krizin de etkisiyle takip eden dönemde kişi başına Ar-Ge harcaması sabit kalırken 2003 yıllında bu harcamalar düşmüştür. Ancak kişi başına Ar-Ge harcaması 2003’ten bu yana sürekli atış eğilimi göstermiştir.

Grafik 16: Gerçekleştiren Sektörler Bazında Ar-Ge Harcamaları Oranı

Kaynak: www.tüik.gov.tr (Erişim T: 01.04.2012) 32 39 44 46 46 42 53 67 78 100 108 120 127 0 20 40 60 80 100 120 140 1998 199 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 Kişi Başına Ar-Ge Harcaması (SAGP,Dolar)

60,4 58,9 64,3 66,3 67,9 54,6 53,2 48,2 43,8 47,4 46 33,4 33,7 28,7 23,2 24,2 33,8 35,6 41,3 44,2 40 42,5 6,2 7,4 7 10,4 8 11,6 11,2 10,6 12 12,6 11,04 0 10 20 30 40 50 60 70 80 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010

Gerçekleştiren Sektörler Bazında Ar-Ge Harcamaları Oranı

Ar-Ge harcamaları, finanse eden kesimler itibarıyla incelendiğinde; 2010 yılında harcamaların %45,1’i ticari kesim, %30,8’i kamu kesimi, %19,6’sı yükseköğretim kesimi, %3,7’si yurtiçi diğer kaynaklar ve %0,8’i yurtdışı kaynaklar tarafından karşılanmıştır. Özel kesim Ar-Ge harcamaları kriz dönemi olan 2001 yıllında düşüşe geçmiş bu düşüş 2003 yılına kadar sürmüştür.2003 yılından 2008 yılına kadar özel kesim Ar-Ge harcamaları sürekli artış göstermiştir.2010-2010 yılları arasında kamu sektörü Ar-Ge harcamaları ise dalgalı bir seyir izlemektedir. Yüksek Öğretim Ar-Ge harcamaları ise 2001’den 2004’e kadar geçen sürede düzenli olarak artış göstermiş fakat 2004’te Yüksek Öğretim Ar-Ge harcamaları düşüşe geçmiştir. Bu düşüş 2008 yılına kadar sürmüştür.2008 yılında Yüksek Öğretim Ar- Ge harcamaları oranı 43,8 iken 2009 yılında bu oran 47,4 olarak gerçekleşmiştir.

Grafik 17: Türkiye'nin Tam Zaman EşDeğer (TZE) Ar-Ge Personeli Sayısı

Kaynak : www.tüik.gov.tr (Erişim Tarihi: 01.04.2012)

2000 yılından günümüze kadar Türkiye’nin Tam Zaman Eşdeğer (TZE) Ar- Ge personel sayısı sürekli artış eğilimi göstermiştir. 2000 yılından 2010 yılına kadar geçen zaman diliminde Türkiye’nin TZE Ar-Ge personel sayısı %202 artış göstermiştir. 2010 yılında Tam Zaman Eşdeğeri (TZE) cinsinden toplam 81792 kişi Ar-Ge personeli olarak çalışmıştır. Bir önceki yıla göre TZE cinsinden Ar-Ge personel sayısındaki artış %11,3’tür.(www.tüik.gov.tr Erişim T: 05.12.2011)

27.003 27.698 28.964 38.308 39.960 49.252 54.444 63.377 67.244 73.521 81.792 0 10.000 20.000 30.000 40.000 50.000 60.000 70.000 80.000 90.000 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010

Grafik 18: Türkiye’ nin Tam Zaman Eşdeğer Ar-Ge İnsan Kaynağı

Kaynak: www.tüik.gov.tr (Erişim T: 01.04.2012)

Türkiye’ nin TZE Ar-Ge araştırmacı sayısı 2002 yılında 23.995 kişi iken 2010 yılında 64.341 kişiye yükselmiştir.2002- 2010 yılları arasında TZE Ar-Ge araştırmacı sayısında % 168 artış olmuştur. Türkiye’nin TZE Ar-Ge personeli ve TZE araştırmacı sayısı 2002- 2010 yılları arasında sürekli artış göstermiştir.

Grafik 19: Türkiye Kaynaklı Bilimsel Yayın Sayısı

Kaynak: www.tübitak.gov.tr (Erişim T: 01.04.2012)

27 28 29 38 40 49 54 63 67 74 82 23 23 24 33 34 39 43 50 53 58 64 0 10 20 30 40 50 60 70 80 90 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 TZE Ar-Ge İnsan Kaynağı (1000 Kişi)

TZE Ar-Ge personeli TZE Araştırmacı

6.977 8.379 10.807 13.156 16.300 17.438 20.092 24.093 24.846 27.786 28.194 0 5.000 10.000 15.000 20.000 25.000 30.000 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 Türkiye Kaynaklı Bilimsel Yayın Sayısı

2000 yılında Türkiye kaynaklı bilimsel yayın sayısı 6.977 iken bu rakam 2010 yılında 28.194’e ulaşmıştır.2000 yılından 2010 yılına kadar sürekli artış gösteren Türkiye kaynaklı bilimsel yayın sayısı bu yıllar arasında yüzde304 artış göstermiştir. Bilimsel yayın sayısı bakımından Türkiye Dünya sıralamasında 2000 yılında 26. sırada yer alırken 2010 yılında 18. sıraya yükselmiştir.(www.tübitak.gov.tr Erişim: 05.12.2011)

Grafik 20: Milyon Kişi Başına Düşen Bilimsel Yayın Sayısı

Kaynak: www.tübitak.gov.tr (Erişim T: 01.04.2012)

Türkiye’de Milyon kişiye düşen bilimsel yayın sayısı Türkiye Kaynaklı Bilimsel Yayın sayısına paralel olarak 2000 yılından 2010 yılına kadar sürekli artış göstererek 2000 yılında 103 olan sayı 2010 yılında 362’e ulaşmıştır. Milyon kişiye düşen bilimsel yayın sayısı bakımından Türkiye Dünya sıralamasında 2000 yılında 53. sırada yer alırken 2010 yılında 45. sıraya yükselmiştir.(www.tübitak.gov.tr Erişim: 05.12.2011) 103 122 155 186 227 239 272 322 327 361 362 0 50 100 150 200 250 300 350 400 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 Milyon Kişi Başına Düşen Bilimsel Yayın Sayısı

Grafik 21: Patent Başvurularının Yıllara Göre Dağılımı

Kaynak: www.türkpatemt.gov.tr (Erişim T: 01.04.2012)

Türkiye’de patent başvurularının yıllara göre dağılımı incelendiğinde 2003 yılından sonra hızlı bir yükselme dikkati çekmektedir. 2003 yılında 490’nı yerli başvuru, 662’si yabancı başvuru olmak üzere toplam 1152 patent başvurusu yapılmıştır. 2011 yılında ise yerli başvuru sayısı 4087’e yükselirken, yabancı patent başvuruları 6154’e yükselmiştir.2011 yılında toplam 10241 patent başvurusu yapılmıştır.2011 yılında yapılan başvuruların 1582’si İstanbul ilinden yapılırken Bursa’dan 530 adet, Ankara’dan ise 417 adet patent başvurusu yapılmıştır.(www.turkpatent.gov.tr Erişim T: 02.03.2012)

277 4087 3156 6154 3433 3214 1874 1152 2252 3461 5165 6189 7137 7241 8343 10241 0 2000 4000 6000 8000 10000 12000 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011

Patent Başvurularının Yıllara Göre Dağılımı

Grafik 22: Patent Tescillerinin Yıllara Göre Dağılımı

Kaynak: www.türkpatemt.gov.tr (Erişim T: 01.04.2012)

Grafikte Türkiye’de 2000 ve 2011 yılları arası patent tescilleri gösterilmiştir. 2000 yılında 23 adet yerli patent tescili, 1113 adet yabancı patent tescili yapılmış iken 2011 yılında bu sayı yerli patentte 847’ye yabancı patent tescilinde ise 5692’ye yükselmiştir. 2000 yılından 2011 yılına kadar geçen zaman diliminde yerli patent tescilleri bazı yıllarda olan dalgalanmalar hariç sürekli artış eğilimi göstermiştir. Yerli patent tescillerinde 2011 yılında %33,91 artış olmuştur.

Grafik 23: Türkiye’nin Uluslararası Patent Başvuruları

Kaynak: www.hazine.gov.tr(Erişim T: 01.04.2012)

2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 yerli 23 58 73 93 68 95 122 318 338 456 642 847 yabancı 1113 2051 1711 1087 1868 3077 4183 4472 4531 5154 4868 5692 toplam 1136 2109 1784 1180 1936 3172 4305 4790 4869 5610 5510 6539 0 1000 2000 3000 4000 5000 6000 7000

Patent Tescillerinin Yıllara Göre Dağılımı

85 11 115 174 269 355 361 385 480 0 100 200 300 400 500 600 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010

Türkiye 2002 yılında 85 adet uluslararası patent başvurusunda bulunmuştur. Başvurular 2003 yılında düşüş göstermesine karşın 2004 yılında büyük bir artış göstererek 11 adetten 115 adete yükselmiştir.2010 yılında uluslararası patent başvurusu sayısı 480’e ulaşmıştır.2002-2010 yılları arasında başvuru sayısında %465 artış olmuştur.

Grafik 24: Türkiye’nin Faydalı Model Tescilleri

www.türkpatemt.gov.tr (Erişim T: 01.04.2012)

Grafikte yer alan Faydalı Model başvuru ve tescillerinin yıllara göre seyri incelendiğinde son yıllarda Türkiye’nin faydalı model başvuruları ve tescillerinde dalgalanmalar olmasına rağmen başvuru ve tescil sayıları artış göstermiştir.2000 yılında Türkiye’nin 454 adet Faydalı Model başvurusu var iken 2011 yılına gelindiğinde bu sayı %599 artarak 3175 adete yükselmiştir. Faydalı model tescilleri ise 2000 yıllında 145 adet iken 2009 yıllına kadar geçen zamanda büyük artışlar göstermiş ve 2151 adete ulaşmıştır.2010 yılında tescil sayısı düşüşe geçmiş bu yılda 2022 adet tescil yapılmıştır.2011 yılında devam eden tescil sayısındaki düşüş önceki yıla göre -%3,66 farkla 1948 adet olarak gerçekleşmiştir.

Türkiye ihmal ettiği teknoloji ve Ar-Ge politikalarına son zamanlarda çıkarılan kanun ve tebliğler ile destek ve muafiyetler sunarak faaliyetler arttırılmaya çalışılmaktadır. Ar-Ge çalışmalarının arttırılabilmesi için vergi teşvik oranları

454 631 914 1206 1479 1896 2424 2972 2949 2842 2994 3175 145 257 376 704 678 964 1665 2148 1833 2151 2022 1948 0 500 1000 1500 2000 2500 3000 3500 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 Türkiye'nin Faydalı Model Başvuru ve Tescilleri

arttırılmış %100 oranında uygulamaya konulmuştur. Dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde Ar-Ge faaliyetlerine uygulanan teşvikleri bu tür faaliyetleri arttırma çabası gütmekte aynı zamanda yabancı sermayedarları da uluslararası sınırları kaldırarak yatırımlara teşvik etmektedir.

Türkiye’nin Ar-Ge istatistikleri incelendiğinde önceki dönemlere göre artış olduğu görülmektedir. Hükümet teşvik politikaları ile Ar-Ge faaliyetlerini arttırmaya çalışmaktadır. Fakat gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında Türkiye’de Ar-Ge faaliyetlerinin çok düşük seviyelerde kaldığı görülmektedir. Uluslararası rekabette yer almak ve rekabet gücümüzü arttırmak için teşvik politikalarımızın geliştirilmesi gerekmektedir. Mevzuata yapılan değişikliklerle Ar-Ge faaliyetlerine yönelik çalışmalar devam etmekte yapılan değişiklikler ile istisna oranları yüzde yüze çıkarılmış ve Ar-Ge istisnasından yararlanma tarihi 2023 yılına kadar uzatılmıştır. Yaşanan gelişmelerin Türkiye ekonomisinin gelişmesi ve ekonomik hedeflerine ulaşması yolunda adımlarına hız kazandıracağı ortadadır.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Teşvik edici vergi politikaları, genel olarak, gelişmekte olan ülkelerde özel sektör yatırımlarını teşvik ederek ekonomik kalkınmayı gerçekleştirme ve ekonomik istikrarı sağlama gibi makroekonomik amaçların yanı sıra; bölgesel dengesizlikleri giderme, istihdamı artırma vs. yönüyle de ekonomik – sosyal amaçlar taşımaktadır.

Toplumsal refahın sağlanması, ekonomik gelişme ve kalkınmanın devamı için kamu harcamaları ve kamu gelirlerinin dengesi sağlanmalıdır. Uygulanan vergi politikaları, vergi gelirlerini doğrudan etkilemektedir. Yanlış uygulanan vergi politikaları, kamu gelirlerinde azalmaya neden olmakla kalmayıp ekonomik istikrarın bozulmasına ve kaynak dağılımı üzerinde de olumsuz etkilere neden olmaktadır.

Özellikle günümüzde küreselleşmenin etkisiyle ekonomi politikaları daha da önem kazanmıştır. Globalleşme ile birlikte rekabetin boyutlarında değişiklik olmuş uluslararası düzeyde bir gelişme görülmüştür. Bununla birlikte gelişmiş ülkeler arasındaki rekabet küreselleşmeyle birlikte ivme kazanmış, küresel rekabet ülke stratejilerinde önemli değişiklikleri beraberinde getirmiştir. Devletlerin ekonomideki rollerini uluslararası kurallar belirlemeye başladığı günümüzde, ülkeler yatırım teşvikleriyle yatırımcıları ülkelerine çekmeye çalışırken bir yandan da yerli sermaye ve girişimciyi başka ülkelere kaptırmama çabasındadır.

Son zamanlarda yaşanan gelişmelerle bilimin önemi artmış bilimsel bilgiye sahip olmanın ülke ekonomisine katkısının çok yüksek olduğu anlaşılmıştır. Aynı zamanda yapılan Ar-Ge faaliyetleri ile gelişmişlik düzeyinin paralellik gösterdiği görülmüştür. Bu durum ülkelerin bilimsel faaliyetlere olan duyarlılığını arttırmıştır. Bilimsel bilginin üretimine verilen önem, bilim ve teknoloji kurumlarının sayısının artışına öncülük etmiştir. Gelişmiş bütün ülkelerde Ar-Ge faaliyetleri kamusal destekler ile teşvik edilmekte aynı zamanda Ar-Ge harcamalarının GSYİH içinde payı arttırılmaya çalışılmaktadır. Ülkelerin Ar-Ge‘ye ayırdıkları kaynaklara bakıldığında genel olarak gelişmiş ülkeler GSYİH’larının %2- %3 ‘ünü Ar-Ge harcamalarına ayırmaktadır. Bu ise gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri

düşünüldüğünde çok yüksek miktarlara tekabül etmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde ise Ar-Ge’ye ayrılan kaynak çok düşük seviyelerde seyretmektedir.

Ekonomik büyümenin yapı taşı olan bilgi ve bu bilgilerin ürünü olan teknolojik yeniliklerin desteklenmesi günümüz koşullarında Türkiye ekonomisi için hayati öneme sahip olduğu ortadadır. Bu amaçla son zamanlarda Türkiye’de bilim ve teknolojiyi geliştirmeye yönelik birçok politika geliştirilmiş, bilimsel kurumların sayısında önemli artışlar olmuştur.

Türkiye’de bilim ve teknolojinin önemi batılı ülkelere göre çok geç fark edilmiştir. 17. Yüzyılda Osmanlı imparatorluğu batının bilimsel gelişmeler konusunda üstünlüğünü kabul etmemiş, bilimsel gelişmelerin yaşandığı 18. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu batılı ülkelerin aksine geriye gitmiştir. Avrupa’ da yaşanan Aydınlanma Çağıyla bilim ve teknikte çok büyük ilerlemeler kaydedilmiş, yapılan buluşların etkisiyle batılı ülkelerin ekonomileri daha da güçlenmiştir. Zayıf ve gittikçe güç kaybeden ekonomisiyle Osmanlı Devleti batılı ülkelerin ekonomileri karşısında daha fazla direnememiştir.

Osmanlı Devletinden sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde ekonomiyi düzelmeye ve geliştirmeye yönelik düzenlemelere öncelik verilmiştir. Türkiye’de 1913 yılında teşviki sanayi kanunu çıkarılarak her ne kadar sanayileşme faaliyetleri arttırılmaya çalışılmışsa da dönemin koşullarında bu pek mümkün olmamıştır. Daha sonra İzmir İktisat kongresinde alınan kararlar doğrultusunda uygulanamayan Teşviki Sanayi Kanunu 1927 de tekrar yürürlüğe girmiş bu dönemde sanayi alanında önemli gelişmeler yaşanmıştır. Fakat sermaye yetersizliği ve özel sektörün yapısal sorunları nedeniyle sanayileşme politikalarında devletçilik ilkesi ağrır basmıştır (Ardıç ve Yılmaz,2002:189-195).Daha sonraları planlı ekonomiye geçilmiş hazırlanan kalkınma ve sanayi planlarıyla ülke ekonomisinin istikrarlı bir şekilde büyümesi ve kalkınması için tedbirler alınmıştır.

1963 yılına gelindiğinde 4.Beş yıllık kalkınma planında Teknoloji Politikaları’na ilk kez yer verildiği gözlenmiştir. Özellikle TÜBİTAK’ın 1963 yılında kurulmasıyla bilim ve bilimsel çalışmaların önemi artmıştır. Türkiye’nin

bilim politikalarının belirlenmesinde hükümete yardımcı olmak sorumluluğuyla ilk kez Türk Bilim Politikası; 1983-2003 dokümanını hazırlamıştır.1983 yılında kurulan Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nun (BTYK) sekreterya görevi TÜBİTAK’a verilmiştir. Türkiye’ de bilim ve teknolojiye verilen önemin artmasıyla birlikte Türkiye’nin bilim politikalarının belirlenmesinde TÜBİTAK’ın etkinliği de giderek artmıştır.

1983 yılında ise Başbakan’a bağlı Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu kurulmuş ve bu da ülkede AR-GE politikalarının saptanması, yönlendirilmesi ve koordinasyonu konusunda önemli bir adım oluşturmuştur.

Türkiye’nin son dönemlerine bakıldığında Teknoloji ve Ar-Ge’nin ekonomi için önemi anlaşılmış olup Bilim ve Teknoloji alanında ulusal ve uluslararası düzeyde faaliyet gösteren birçok oluşum varlığı ve devletin politikalarındaki bilim ve teknolojiye verilen önem göze çarpmaktadır. 4691 sayılı teknokent kanunu ile yönetici şirketlere, girişimcilere ve öğretim görevlilerine yapacakları Ar-Ge faaliyetlerinde çeşitli kolaylıklar sağlanmış ve yine 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi hakkındaki kanun ile Ar-ge faaliyetleri desteklenerek Ar-Ge istisna oranı son düzenleme ile %100 olarak uygulanmaya başlanmıştır. Ar-Ge faaliyetlerinin ve teknolojinin gelişmesi amacıyla uygulanan politikalar ile Ar-Ge ve yeniliğe düzenli bir kaynak ayrılması ve Ar- Ge personellinin sayısının artırılmaya çalışılması bilim ve teknolojinin artan öneminin önemli göstergeleridir.

Ülkelerdeki Ar-Ge faaliyetlerinin düzeyini ülkenin gelişmişlik düzeyi, ekonomik ve endüstriyel yapısı, teknik personel yeterlilik düzeyi, ülkenin bilim ve teknoloji alt yapısı, temel harcamalara yapılan hükümet harcamaları, kamu ve özel sektör araştırma çalışmaları arasındaki bağlantı gibi faktörler etkilemektedir (OECD, 2002: 8). Ülkeler arasında faktör farlılıkları teknoloji üretme kabiliyetini önemli ölçüde etkilemektedir. Bu durum gelişmiş teknoloji üreten ülkeler ile gelişmekte olan teknoloji üretme kabiliyetinden yoksun daha çok teknoloji transfer eden ülke ekonomileri arasındaki uçurumun büyüklüğün temel nedenidir.

Ülke ekonomileri için hayati öneme sahip yenilik sürecinin en önemli parçası olan Ar-Ge faaliyetlerinin arttırılmasında beşeri sermayenin niteliği de önemlidir. Ar-Ge faaliyetlerinin karmaşıklığı ve uzmanlık gerektiren bir süreci kapsaması Ar- Ge personelinin tamamının nitelikli iş gücünden oluşmasını gerektirmektedir. Yetişmiş nitelikli eleman eksikliği bugün gelişme çabasında olan ülkelerin önünde duran önemli engellerden bir tanesidir. Gelişmiş ülkelerde nitelikli eleman sayısının fazlalığı Ar-Ge yaratma potansiyelini büyük ölçüde etkilemektedir. Bunun yanı sıra eğitimli iş gücüne sahip olmak uzun bir süreci beraberinde getirmektedir. Türkiye’de yetişmiş elman eksikliği ve kaliteli araştırmacıların yurt dışında çalışma istekleri Ar- Ge faaliyetlerini olumsuz etkileyen nedenlerden biridir.

Türkiye’de Ar-Ge ile ilgili en önemli problemlerden bir diğeri Ar-Ge faaliyetlerine ayrılan kaynağın yetersiz olmasıdır. Bu nedenle bilim politikalarımızda ve kalkınma planlarımızda Ar-Ge faaliyetlerinin önemi üzerinde durulmuş aynı zamanda Ar-Ge faaliyetlerinin arttırılmasına yönelik tedbirlerden bahsedilmiştir. Bununla birlikte GSYİH içindeki Ar-Ge ye yönelik yatırımların payını artırmaya yönelik mali politikalar ve hukuki çalışmalar devam etmektedir. Türkiye’de başka bir problem ise Ar-Ge harcamalarında özel sektörün payının çok düşük düzeylerde kalmasıdır. Türkiye’de özel sektörün girişimciliği ile yapılan Ar-Ge yatırımlarının düzeyi gelişmiş ülkelere göre çok gerilerdedir. Ar-Ge teşviklerindeki amaç Ar-Ge yatırımlarının devlet desteğiyle özel sektör aracılığı ile gerçekleştirmektir. Fakat alt yapı yetersizlikleri ve Ar-Ge sürecinin karmaşıklığının beraberinde getirdiği risk faktörü özel sektör girişimlerini önemli ölçüde engellemektedir.

Alınacak bazı tedbirler ile Ar-Ge faaliyetlerinin arttırılabilmesi mümkündür. Ar-Ge faaliyetlerinin arttırıla bilmesi için, eğitim alanında yapılacak istikrarlı yatırımlar ile nitelikli ve kaliteli araştırmacılar yetiştirilmesini sağlamak gerekmektedir. Yine teknoloji transfer eden bir ülke olmaktan ziyade teknoloji üreten bir ülke olma yolunda ilerlemek için Ar-Ge’ye ayrılan kaynakların yani GSMH’dan ayrılan payın arttırılması gerekmektedir. Ayrıca üretilen teknolojinin ticarileştirme süreci de çok önemlidir. Ticarileştirilmeyen bilginin ekonomiye etki etmesi beklenemez. Yapılan buluşların üretim aşamasına geçmesi uzun bir süreci

kapsayabilmekte aynı zamanda bilginin dışlanamaması taklitçilik yoluyla elde edilen çalışma sonuçlarının haksız bir şekilde yayılmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle patent haklarının korunmasına yönelik hukuksal düzenlemelerin iyi bir şekilde işlemesi gerekmektedir.

Teknoloji üretimi çok maliyetli bir süreci kapsamaktadır. Özellikle teknoloji üretme kabiliyeti yüksek olan fakat sermaye yetersizliği içinde kıvranan işletmelerin finansal problemlerini en kısa zamanda çözüme kavuşturacak piyasalar