• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: TÜRKİYE’NİN DEMOGRAFİK YAPISI VE İÇ GÖÇ

2.3. Türkiye’de Göçün İten-Çeken Etkenleri

2.3.5. Arızi Olaylar

Göç etmeye neden olan arızi olaylar içerisinde genelde evlilik, çobanlık, yatırımlar için arazilerin kamulaştırılması, doğal afetler, hayvanlara otlak bulmak veya rekreasyon için yaylalara çıkmak, turizm vb. nedenler olmaktadır (Yürüdür, 2008; Yılmaz, 2009). Tüm bu nedenler kitlesel olmayan ve/veya geçici olan nüfus hareketlerine yol açmaktadır. Çalışmamızda bu tür arızi olaylardan ziyade 1980 sonrası göçlerde önemli etkisi olduğu düşünülen zorunlu göç itici faktör olarak ele alınmıştır. Özellikle 1990’lı yıllarda terör nedeni ile kitlesel göçler söz konusudur.

74

Zorunlu göçü gönüllü göçten ayıran temel etken bireyin iradesi dışında gerçekleşmiş olmasıdır. Zorunlu göç kavramı iki şekilde meydana gelmektedir. Bunlar; yerinden olma ve yerinden edilmedir. “Yerinden olma”; iç savaş, çatışma, doğal afet ve kalkınma planlarının sonucunda gerçekleşen yer değiştirmeyi kapsarken, “yerinden edilme” kavramı, sadece iç savaş ve çatışmadan doğan ve istem dışı göçlere denir(Erkan ve Aydın, 2010:33-34).

Osmanlı Devleti’nde ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamasında birçok mübadele ve zorunlu göç söz konusudur (Kongar, 2007; Keser, 2011; Tanör, 2009). Ancak geriye dönük zorunlu göçleri araştırmak, araştırmanın konusu dışında olduğu için üzerinde durulmamıştır.

1984 yılında terör eylemlerine başlayan Kürdistan İşçi Partisi (PKK) Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerini etkisi altına almış ve bu terörden dolayı birçok kişi göç etmek zorunda kalmıştır. Biryandan örgüt göçe zorlarken diğer yandan da güvenlik nedeni ile devletin köyleri boşaltması söz konusudur. Bölgedeki halk iki kıskacın arasında kaldığı için akın akın şehirlere göç etmiştir.7 Özellikle ilk zorunlu göç yıllarında yakın şehirlere göçler olmuş, zamanla göçler artarak diğer şehirlere de yayılmıştır. Yakın illerin dışında zorunlu göçlerin en çok olduğu illerden bazıları şunlardır: İstanbul, Adana, İzmir, Mersin, Bursa vb. (Keser, 2011:52-53).

Tablo22

Terör Nedeni İle Göç Edenlerin Göç Edenler İçerisindeki Oranı (%)

İller Oranları İller Oranları İller Oranları

Ağrı 2.76 Erzincan 4.48 Muş 3.44

Batman 6.07 Hakkari 4.49 Siirt 7.34

Bitlis 3.46 Iğdır 0.96 Şırnak 7.1

Diyarbakır 14.71 Kars 1.84 Tunceli 3.38

Elazığ 1.96 Mardin-Kızıltepe 5.84 Van 3.66

Kaynak: Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu, 1998:29; Aktaran Ceylan, 2012.

7

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) bünyesinde, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da boşaltılan yerleşim birimleri nedeniyle göç eden yurttaşların sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nun yayımladığı raporda, 1997 yılı itibari ile olağanüstü hal kapsamında olan iller ile şiddetin hakim olduğu illerde güvenlik güçleri tarafından terörle mücadele çerçevesinde 905 köy ve 2.523 mezra boşaltılmış, bunun sonucunda 378.335 kişi yaşam yerlerini terk etmiştir. Bu konu ile ilgili değişik kaynaklarda farklı bilgiler mevcuttur. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nün (HÜNEE) 2006 yılında yayınlamış olduğu eserde “terör olayları dolayısı ile boşaltılan köylerden toplam 953.680-1.201.200 kişi zorunlu göçe maruz kalmıştır” denilmektedir (Keser, 2011:53).

75

Tablodan da anlaşılacağı gibi 15 ilde terör nedeni ile göç edenler bulunmakta ve bu oranlar azımsanmayacak kadar ileri düzeydedir.

Keser (2011:63-65) tarafından Diyarbakır’da yapılan bir araştırmada terör nedeni ile zorunlu göçler ele alınmış ve terör nedeni ile göç edenlerin göç eden örneklemin tümüne oranı %16.6 olarak bulmuştur. Terör dışında diğer zorunlu göç nedeni ile göç edenlerin oranı %8.6’dır. Diğer zorunlu nedenler içerisinde en çok akrabalarla uyuşamama (%7.8), sonra kan davası (%0.5) ve en son doğal afetler (%0.3) belirtilmiştir.

Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde 1980’li yıllarda başlayan ve 2000’li yıllara kadar devam eden terör kaynaklı zorunlu göçler evrim değiştirebilen bir süreçtir. Bu süreç, özellikle köylere getirilen koruculuk sistemi ile daha da içinden çıkılmaz hal almış ve koruculuğu kabul edenlere terör örgütü, kabul etmeyenlere ise güvenlik güçleri zor kullanarak onların göç etmelerine sebebiyet vermiştir. Bu zor şartlar koruculukla ilişkisi olmayanları da etkilemiş ve göç etmeye zorlamıştır. Kürt meselesinin kalıcı çözümünü amaçlayan 2005 ve 2009 açılımlarının akim kalmasının ardından, ‘2013 Çözüm Süreci’ olarak adlandırılan yeni dönemde meselenin çözümü noktasında silah ve şiddetin neden olduğu çatışma ortamını ortadan kaldırarak, diyaloga, siyasete, huzur ve barışa zemin hazırlamayı amaçlamış bu yönde önemli gelişmeler sağlanmıştır (SETA, 2014).

Terörden dolayı göç edenlerin nedenlerini Kalkınma Merkezi şu şekilde sıralamıştır; a. Köy yakmaları,

b. Güvenlik sorunuyla bağlantılı mecburi göç, c. Geçim sıkıntısı,

d. Hayvan barınaklarının yakılması,

e. Köyden uzaklığı belirli bir mesafenin dışındaki arazilerin işlenmesine izin verilmemesi,

f. PKK'lılara yiyecek verildiği gerekçesiyle hayvanların mera alanlarında, yaylalarda otlatılmasına izin verilmemesi,

76

g. Köylülerin köy dışından temin ettikleri erzakların PKK'lılara verildiği gerekçesiyle kısıtlanması ve karneye bağlanması,

h. Özellikle kış mevsiminde yolların kapalı olması nedeniyle köy dışına sık sık erzak almaya gidilememesinin yarattığı sorunlar,

i. Koruculuğun dayatılması; köylülerin koruculuğu kabul etme veya köyü terk etme dayatması ile karşı karşıya bırakılması,

j. Köy korucularının uyguladığı baskı,

k. Çoğu okulların kapalı olması, çocukların eğitim olanaklarının oldukça sınırlı olması,

l. Seyahat güvenliğinin olmaması,

m. PKK ve Devlet Güçleri arasında kalınması (Kalkınma Merkezi, 2006:17; Aktaran Ceylan, 2012:6)

Zorunlu göçle şehre göç edenler zor şartlarda çalışmakta ve yaşamaktadırlar. Kimsenin yapmadığı zor, kirli, düşük ücretli, tehlikeli ve düşük vasıf gerektiren işleri yapmaktadırlar. Yaşamlarını ise dar, kirli ve ihtiyaca cevap vermekten uzak gecekondularda sürdürmektedirler. Çünkü bu kişilerin vasıflı oldukları tek şey çiftçiliktir onu da şehirde yapamadıklarından vasıfsız durumuna düşmektedirler (Parrado ve Kandel, 2011).

Zorunlu göç sonrasında şehirlerin çevresinde gecekondulaşma sürekli artmıştır. Bu gecekondular sürekli yoksulluğun kol gezdiği yerlerdir. Kentten daha çok kır görüntüsü içerisindedir. Bu bölgeler gelişmiş ülkelerdeki sefalet bölgelerinden farklıdır. Sefalet bölgelerinde miskin, işsiz ve aylaklar ikamet ederken gecekondu bölgesinde oturanlar köyden gelip şehirde yer bulamayanlardan oluşmaktadır. Bu kişiler iş bulabildiği sürece çalışan tiplerdir. Bu yerler aynı zamanda tampon bölgesi niteliğindedir. Yani kırdan göç edenlerin şehirleşmeye adım attıkları yerlerdir. Her ne kadar zorunlu göçle gelen kişilerin oluşturduğu gecekondular biraz farklı olsa da. Çünkü zorunlu göçle gelenlerin çoğu geri dönmek istemekte ve kademli olarak şehir hayatına geçememekte, sürekli yoksulluk içerisinde kalmaktadırlar. Diğer bir önemli nokta ise zorunlu göçle gelen

77

kadınlar erkeklere göre köye geri dönme isteğinde değillerdir (Erkan ve Bağlı, 2005:111).

2004 yılında 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması hakkında kanun yürürlüğe girmiş ve zararların giderilmesine yönelik fırsatlar doğmuştur. Bu kapsamda; ölüm, yaralanma ve sakatlanmadan kaynaklanan zararlar, taşınır ve taşınmazlarında oluşan zararlar, tarım ve hayvancılıkla ilgili zararlar ile terör nedeniyle göç etmek zorunda kalan vatandaşların mal varlıklarına ulaşamamaları nedeniyle uğradıkları zararlar karşılanmaktadır (İİGM, 2014).8Yapılan bir araştırmada gerek kanundan gerekse de uygulamadan kaynaklanan yetersizliklerin söz konusu olduğu vurgulanmaktadır. Ölenler için 14.000-20.000 TL arası tazminat verilmekte olduğunu, bu tazminatı alabilmek için avukatlar tutulması gerektiği ve tutulan avukatlar haksız kazançla zenginleşirken hak sahiplerinin gereken haklarını tam alamadıklarının tespit etmiştir (Kurban, 2008:105).

Tazminat Yasası’nın kapsamı, insan bedenine ve taşınmaz mallara gelen zararlar ile tarım yapamamaktan doğan maddi kayıplarla sınırlı kalmakta, mağdurların manevi kayıplarını, göç sonrası oluşan kira ve diğer giderlerini, hayvancılık yapamamaktan doğan zararlarını karşılamamaktadır. Birkaç yıl öncesine dek kadastro yapılmamış ve arazi mülkiyetini tespit edilememiş olması gibi yasal sebepler ve devletin zorunlu göçteki sorumluluğunu kabul etmemesi zararların telafisinin önündeki engellerdir (Kurban ve diğerleri, 2012:149-150).

1994 yılında 12 ilde başlattığı ve daha sonra iki ili ilave ettiği Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi (KDRP) uygulamaları tam başarı sağlayamamıştır.9 Çünkü

8

Kanun kapsamındaki zararların karşılanması amacıyla İllerde Vali Yardımcıları başkanlığında Zarar Tespit Komisyonları oluşturulmuştur. Başvuruların yoğun olduğu 2 İlde (Hakkâri, Mardin) birden fazla komisyon oluşturulmuş olup, halen ülke genelinde 19 Komisyon çalışmalarına devam etmektedir. 66 Komisyon ise çalışmalarını tamamlamıştır. Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten Kasım ayına kadar Zarar Tespit Komisyonlarına

toplam 364.092 başvuru yapılmıştır. Bu başvurulardan 331.013 adedi sonuçlandırılmış olup;

bunlardan 175.213 başvuru için tazminat ödenmesine karar verilmiş, 155.800 başvuru ise reddedilmiştir. Kasım 2013 itibariyle, komisyonlarca olumlu sonuçlandırılan ve sulhname imzalayan vatandaşlara ödenmek üzere talep edilen toplam zarar tutarı 3.103.431.322 TL olup, 3.099.684.604 TL’si ilgililere ödenmiştir. Kalan 3.746.718,- TL’nin ödenmesine yönelik çalışmalar devam etmektedir. Daha önce köy boşaltma iddialarıyla yapılan başvuruları iç hukuk yollarının tüketilmiş olması şartını aramaksızın kabul eden AİHM 5233 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra aldığı kararda düzenlemenin etkili bir iç hukuk yolu olduğunu vurgulayarak başvuruları kabul edilemez bulmuş ve zarar tespit komisyonlarına yönlendirmiştir (İİGM, 2014).

9

Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi; Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde, terör ve güvenlik kaygılarıyla yaşadıkları yerlerden göç etmek zorunda kalan vatandaşlardan gönüllü olarak geri dönmek isteyenlerin geri dönüşlerinin kolaylaştırılması, geri dönülen yerlerde gerekli sosyal ve ekonomik alt yapının tesisi ile sürdürülebilir yaşam koşullarının oluşturulması, geri dönmek istemeyenlerin ise mevcut yaşadıkları yerlerde şehir hayatına

78

göçmenlerin dönecekleri köylerin sosyal çelişkileri göz önüne alınmamıştır ya da çözülememiştir. Bu yıllarda köylerdeki ayrılıkçılık ve kargaşadan doğan düzensizlik projenin başarılı olmasını engellemiştir (Kurban, 2008:105; Keser, 2011).

Zorunlu göçe maruz kalanların sayıları azımsanamaz. Her ne kadar göç verilerinde yüzdesi düşük olsa da etki gücü oldukça fazla görünmektedir. Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinde birçok yeri etkilemiş görünmektedir. Devletin her ne kadar sonradan zararları ödemeye yönelik gayretleri olsa da sorun yaşamış kişilerin sorunlarını giderme yolunda önemli bir adım olarak görünmemektedir. Bu tip büyük sosyal olaylarda akılcı ve hızlı tedbirlerin alınması, sorunu büyümeden gidermenin en etkili yolu olduğu söylenebilir.