• Sonuç bulunamadı

Dille iletiĢimin bir yönünü anlama diğer yönünü ise anlatma oluĢturmaktadır (Kavcar, 1983: 113). Anlatma olayına anlatım denmektedir. Diğer bir deyiĢle anlatım, “duygu ve düĢüncelerin söz ya da yazı ile açıklanması”dır. Anlama olmadan anlatım olmayacağı gibi anlama öğrenilmeden anlatma da öğrenilemez. Zira, anlama “görülen bir olayın, nesnenin; duyulan, okunan olayların, bilgilerin kavranması”; anlatım ise “zihindekilerin baĢkasının zihnine, söz ya da yazı ile, aktarılması iĢleminin adıdır”. Anlama edilgen bir eylemken anlatma etkin bir eylemdir (Ġleri, 1998:3).

Anlatma “duygu, düĢünce, tasarı ve yaĢantıların söz ya da yazıyla aktarımı” biçiminde de tanımlanmaktadır (Sever, 1998: 54). Dilsel becerilerden dinleme ve okuma bir anlama eylemini ifade ederken, konuĢma ve yazma bir anlatma eylemidir (Sever, 1998: 54).

Anlatımın iyi olabilmesi için anlatımın özelliklerinin bilinmesi gerekmektedir. Ġleri (1998:4-5) anlatımın özelliklerini Ģu Ģekilde sıralamaktadır:

1. Doğallık: Yapmacıklıktan uzak ve içten anlatım yapılmalıdır. 2. Ġlginçlik: KiĢinin anlatımının kendine özgü olması ile yakalanabilir. 3. Tutarlılık: Anlatılanların birbiri ile çeliĢmemesi gerekir.

4. Ġnandırıcılık: Ġnandırıcılığın yakalanabilmesi öncelikle anlatıcının anlattıklarına kendisinin inanması gerekmektedir.

5. ĠletiĢim dilinde yetkin olmak: Anlatıcı kullandığı dilde yetkin olmalıdır. Dil bilgisi yanlıĢları anlamda kapalılığın nedenlerinden biridir.

6. Akıcılık: Anlatımda tutukluluk olmamalı, anlatım okuyucu sıkmadan ve onun belleğinde kalacak biçimde gerçekleĢtirilmelidir.

7. Duruluk: Anlatımda kullanılan uslup özentili olmamalıdır. Ayrıca cümleler gereksiz yere uzatılmamalı ancak kısaltmak için sözcükleri eksilterek anlamı yok etmeye de gidilmemelidir.

8. Özlülük: Söz ya da yazı gereksiz yere uzatılmamalıdır.

9. Açıklık: Anlatımda kullanılan sözcükler iyi seçilmelidir. Terim niteliğinde bir sözcük varsa ilk kullanımda açıklanmalı, cümleler doğru kurulmalı, tutarlı olunmalıdır. Anlatımın yukarıda sayılan tüm özellikleri açıklığı sağlamaktadır.

1.8.1.3.1. Öyküleyici (Hikâye Edici) Anlatım

Öyküleme Güncel Türkçe Sözlük‟te (www.tdk.gov.tr) “anlatı” olarak karĢılığını bulmaktadır. Anlatının ise tanımı “ayrıntıları ile anlatma” olarak yapılmaktadır. Sözcük, edebiyat terimi olarak “roman, hikâye, masal vb edebi türlerde bir olay dizisini anlatma biçimi, hikâyeleme, hikâye etme, tahkiye” olarak tanımlanmaktadır (www.tdk.gov.tr).

Öyküleme “geçmiĢe yönelik olayların zaman sırasına göre ilgi uyandıracak biçimde anlatılması” olarak da tanımlanabilir (Deniz, 2007: 118). BaĢka bir tanıma göre ise öyküleme “genel bir konu bütünlüğünde, değiĢik kiĢiler tarafından gerçekleĢtirilen, birbiriyle bağıntılı eylemleri zincirini anlatan bir bildiridir” (Günay, 2001: 262).

Öyküleme de olayların art arda gelmesi söz konusudur. Olaylar belli bir zamanda diliminde geliĢmeli ve çeĢitli bağlantılarla art arda gelmelidir. Bu öykülemenin temel yapısını oluĢturmaktadır. Diğer yandan “ en azından bir kahraman ve onun yaptığı edimleri belirten bir izlek” de öykülemenin unsurlarından biridir (Günay, 2001: 262).

Öyküleyici anlatım kısaca “yaĢanmıĢ ya da tasarlanmıĢ bir olayın baĢkalarına söz ya da yazı ile anlatımı” olarak açıklanabilir (Ġleri, 1998: 7). Karadağ‟a (Aktr: Onan ve BaĢ, 2009: 121) göre olay, öyküleme anlatım tarzının temel ögesidir. Öykülemede olay anlatımı, tüm kaynakların buluĢtuğu ortak noktadır. Anlatıcı, fikirlerini olaylar aracılığı ile ifade eder ( Onan ve BaĢ, 2009: 121). Ancak modern öykülerde bir olay

örgüsünün bulunmadığı anlatımlara da rastlamak mümkündür (http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/169/ay.pdf?ref=http://klipyeri.com).

Öyküleyici anlatımda olay, bir ana olay ile birçok yardımcı olay arasında kurulan iliĢklerle yapılabilir (Ġleri, 1998: 8) Günay‟a (2001:262) göre de öykülemede bir oluĢ söz konusudur ve olaylar zinciri bir bütünün parçası olarak bir arada bulunur. Bu süreçte giriĢ-geliĢme ve sonuç bölümlerinden oluĢan bir sıralama izlenmelidir. Öykülemede, önemli olan olayın sahip olduğu evreler ve öyküleme unsurlarıdır (Ġleri, 1998: 8). Bu unsurlar Ģu Ģekilde özetlenebilir:

1. Olayın evreleri:

GiriĢ (serim): Olayın ortaya koyulduğu, yazının baĢlangıç aĢamasıdır. Olayın geçtiği yer, kiĢiler ve zaman ile ilgili bilgiler verilir. GeliĢme bölümüne göre kısa, sonuç bölümüne göre daha uzundur (Deniz, 2007: 6).

GeliĢme (düğüm): Olayın açıldığı, okuyucuyu meraklandıracak biçimde geliĢtirildiği bölümdür (Deniz, 2007: 6). Ana olay yardımcı olaylarla geniĢletilirken bu bölümde merak unsuru oldukça önemlidir (Ġleri, 1998: 7).

Sonuç (çözüm): Olay boyunca uyandırılan merakın giderildiği, tüm soruların yanıt bulduğu bölümdür. Sonuç bölümü de kısa ve öz olur (Deniz, 2007: 6).

2. KiĢiler: Öyküleyici anlatımda olayı yaĢayanlar, olayın dıĢında olan kiĢilerden birinci derecede önemli olabilir. Ancak, olayın kolay anlaĢılabilmesi için kiĢilerin iyi bir biçimde sunulması gerekmektedir (Ġleri, 1998: 8).

3. Zaman: “Zaman sonsuz bir akıĢtır. Ġnsan bu akıĢ içinde doğar, olaylar bu akıĢ içinde geçer. Bu nedenle öykülemede zaman da belirtilir” (Ġleri, 1998: 8).

4. Yer: Öykülemede anlatılan olayların geçtiği yerler, olayların akıĢını bozmayacak biçimde yer almalıdır (Ġleri, 1998: 8).

Öykülemede bir olay; kendi baĢından geçmiĢ gibi, kiĢinin “ben” olduğu biçimde, üçüncü bir kiĢinin baĢından geçmiĢ gibi kiĢinin “o” olduğu biçimde ya da baĢkasından duymuĢ gibi olmak üzere üç biçimde anlatılabilir (Deniz, 2007: 7).

Diğer yandan öyküleyici anlatımda metin yapısında yer alması gereken önemli unsurlar bulunmaktadır. Hareket, zaman, anlam ve yer olarak sıralanan bu unsurların metin yapısı içinde olay örgüsüne destek olacak biçimde yer verilmesi gerekmektedir. Bu unsurlardan anlam, özellikle önemlidir ve gerektiği Ģekilde iĢlenmediği takdirde, diğer bir deyiĢle dil birimleri etkili ve yeterli bir biçimde kullanılmadığı takdirde baĢarılı bir öyküleme ortaya koyulamaz (Onan ve BaĢ, 2009: 121).

Öyküleyici anlatımda “az ya da çok gerçek yaĢamdan esinlerek yaratılmıĢ bir dünya” söz konusudur. Okur, bu dünyayı tanımanın ötesinde belirlenmiĢ alanları kendini de katarak tanımak isteği ile bu tür metinlere yönelir. Öyküleyici anlatımda kahramanların dıĢ görünüĢlerinden kiĢiliklerine değin birçok alan anlatıcı tarafından ayrıntılı olarak verilmemektedir. Bırakılan bu boĢlukların okur tarafından anlamlandırılması beklenir. Bu aĢamada okur, kültürel, toplumsal konumu ve bilgi birikimi gibi birçok unsurun etkisi ile edindiği bakıĢ açısı ile anlatıcının boĢ bıraktığı yerleri tamamlar. Bu tamamlama süreci, okurun düĢ gücünü kamçılayıcı bir süreçtir ve onu üreticiliğe itmektedir. Ancak aynı zamanda “okurun geliĢtirdiği kurmaca dünya, yalnızca kendi imgesel dünyası değildir, aksine bu imgesel dünya her durumda metne bağlı olarak vardır ve oluĢmuĢtur” (Günay, 2001: 156).

1.8.1.3.2. Betimleyici (Tasvir Edici) Anlatım

Betimlemek, Büyük Türkçe Sözlük‟te (www.tdk.gov) “bir nesnenin kendine özgü niteliklerini tam ve açık bir biçimde söz veya yazıyla anlatmak, tasvir etmek” ve “göz önünde canlandırmak” olarak tanımlanmaktadır. Betimleyici anlatım ise “bir Ģeyin söz ya da yazıyla göz önünde canlanacak biçimde anlatılması” olarak tanımlanabilmektedir (Deniz, 2007: 118).

Öyküleyici anlatım karĢısında okurun mantıksal bir iliĢki çerçevesinde geliĢen olayların sonrasını merak etmesine karĢın, betimlemede sözcüklerle betimlenen Ģeyin canlandırılması söz konusudur (Günay, 2001: 167).

Betimleyici anlatım özellikle düz yazı türlerinde kullanılmaktadır ve olayların geçtiği yerleri, kiĢileri ve nesneleri tanıtarak benzerlerinden ayırmak amacıyla baĢvurulan bir anlatım biçimidir (Deniz, 2007: 16). Ancak betimlemeler edebî ve fikir ağırlıklı olmak üzere ikiye de ayrılabilmektedir. Bu bağlamda, edebî betimlemeler “öznel ve anlatıcının konuyu duygu ve yorumlarını katarak kendinde yandırdığı intibalara göre anlatması esasına” dayanırken; fikir ağırlıklı betimlemeler nesnel ve “konunun kiĢisel yorum katmadan olduğu gibi anlatılması” biçimindedir (Onan ve BaĢ, 2009: 122).

Betimlemenin özelliklerini yazarın amacı belirlemektedir. Edebî diğer bir deyiĢ sanatsal betimlemeler okuyucunun duygularını uyandırmaya önem veren içten bir uslup ile gerçekleĢir ve öznel bir bakıĢ açısı söz konusudur. Bilimsel betimlemede ise okuyucuya bilgi vermeye önem verilir, bununla birlikte nesnel bir bakıĢ açısı yakalanmaya çalıĢılır (Ġleri, 1998: 8).

Betimlemede gözlem önemli bir unsurdur (Deniz, 2007: 118). KiĢinin gözlemdeki baĢarısı, betimleyici anlatımdaki baĢarısını da artırmaktadır. Bu nedenle öğrencilerin bu anlatım tarzının etkili kullanılmasını sağlamak için öncelikle onlara gözlem yapabilme becerisinin kazandırılması gerekmektedir (Onan ve BaĢ, 2009: 121).

1.8.1.3.3. CoĢku (Lirik) ve Heyecana Bağlı Anlatım

Liriğin sözcük anlamı “coĢkun, ilhamla dolu” demektir. Sözcük “Eski Yunan edebiyatında lir eĢliğinde söylenen” Ģiirleri ifade ederken, bir edebiyat terimi olarak “çok etkili, coĢkun, genellikle kiĢisel duyguları dile getiren edebiyat” olarak tanımlanmaktadır (www.tdk.gov.tr)

CoĢku ve heyecana bağlı anlatım “duygu ve düĢüncelerin düĢ gücüyle zenginleĢtirilip coĢkulu bir dille anlatıldığı” bir türdür. Lirik anlatımda “akıldan çok düĢünceye, düĢünceden çok duyguya” rastlanır (Deniz, 2007: 118).

1.8.1.3.4. Destansı (Epik) Anlatım

Epik, “destana iliĢkin, destana özgü, destansı eser” olarak tanımlanır (www.tdk.gov.tr). Yunanca söz, deyiĢ anlamına gelen epostan türetilmiĢtir. Eski Yunan‟da Ģiir lirik, dramatik ve epik biçimde üç türe ayrılmıĢtır. Epik Ģiir “topluluk içinde okunan, kahramanlık olaylarını yüceltici, öyküleyici Ģiir”dir. Epik kavramı ilerleyen zamanda anlam geniĢlemesine uğrayarak kahramanlık temasını iĢleyen Ģiirler için kullanılmaya baĢlanmıĢtır (Deniz, 2007: 35).

Sözlü anlatıma dayanan destanlar ise epik Ģiirin en yetkin örnekleri arasında sayılmaktadır. Anlatımda Ģiirin seçilmesinin nedeni “destanların kolayca ezberlenerek belleklerde kalmasını, kuĢaktan kuĢağa geçmesini” sağlamak olmuĢtur (Deniz, 2007: 36).

1.8.1.3.5. Emredici Anlatım

Emredici anlatım, emir, yöneltme ve öneri ifade eden sözcükler üzerinde sıklıkla duran bir anlatım biçimidir (Deniz, 2007: 70).

Dinleyenleri ve okuyanları kendisinden istenilen iĢi yapma ya da bir davranıĢı gerçekleĢtirme yönlendirme amacı taĢır (Deniz, 2007: 118).

1.8.1.3.6. Öğretici Anlatım

Amacı bilgi vermek olan edebiyat türleri öğretici ya da aynı anlama gelen didaktik sözcüğü ile açıklanır (Deniz, 2007: 63).

Öğretici anlatımın konusunda herhangi bir kısıtlama yoktur. Bununla birlikte kimi zaman dinî, felsefi, bilimsel, güncel vb. metinlerde karĢılaĢılan bu anlatım türü aynı zamanda öykü, roman vb. türler ile birlikte de sunulabilir.

Öğretici metinleri incelerken metnin yazıldığı dönemin sosyal, ekonomik ve siyasi yapısının ve sanat anlayıĢının da göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Zira bu metinlerde kullanılan dil ve ele alınan konular dönemin zihniyetine yönelik önemli ipuçları vermektedir ( http://www.dersanlatim.net/tag/ogretici-anlatim-nedir-özellikleri- nelerdir ).

1.8.1.3.7. Açıklayıcı Anlatım

Açıklamak Büyük Türkçe Sözlük‟te (www.tdk.gov.tr) “bir konuyla ilgili gerekli bilgileri vermek, izah etmek” ve “bir sorunla ilgili aydınlatıcı bilgi vermek, tavzih etmek” olarak tanımlanır. Açıklayıcı anlatım ise okura ya da dinleyiciye bir konuda bilgi vermek üzere gerçekleĢtirilen anlatım türüdür.

Okuyucuyu bilgilendirmek ve ele alınan konuda okuyucuyu aydınlatmak amacını taĢıyan açıklayıcı anlatım türüne örnek olarak, fıkra, makale, deneme, sohbet, eleĢtiri verilebilir. Açıklama, niçin ve nasıl sorularına cevap bulmak amacıyla gerçekleĢir ve bu noktada, anlatılan konunun iyi kavranması ve yazının ana düĢüncesinin iyi tespit edilmesi oldukça önemlidir (Deniz, 2007: 64).

Açıklayıcı anlatım, bir konuda okurun bilgilendirilmesini amaçlar. Okurun belli bir konuda ikna edilmesi ya da aktarılan bilgilerin okur tarafından zorunlu olarak benimsenmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Ancak metinde yer alan bilgilere inanma, inanmama, Ģüphe ile yaklaĢma, bilgileri kendi değer yargıları içinde çözümleme gibi amaçlardan söz edilebilir. Günay (2001: 266) bu durumu Ģu Ģekilde açıklamaktadır: “KuĢkusuz bu tür değerlendirmeler alıcının kendi bireysel yönleriyle de ilgilidir. Bu tür bildirinin eksiksiz anlaĢılması bildirinin üretildiği ortamdan, vericinin bireysel özelliklerine (kültürel durum, yaĢ, cinsiyet, sosyal çevre, nezaket kuralları, cümle kullanımı, dil düzeyleri, sen/siz ayrımı, gündelik/yazınsal dil kullanımı gibi)

alıcının kültürel durumundan, kullanılan koda ya da göndergelerin doğru kavramlaĢtırılmasına değin bir yığın dil içi ve dil dıĢı etkene bağlıdır.”

Açıklayıcı metinlerde dilsel bildiriler ile birlikte dil dıĢı bildiriler (grafik, plan, Ģema, tablo vb.) kullanılabilir. Okurun bunları anlayabilmesi için belli bir bilgi birikimine ihtiyacı vardır. Bununla birlikte, metinde yer alan bilgilerde hedef kitle olarak seçtiği alıcı kitle tarafından bilinen terimlere yer verebilir. Ayrıca dil dıĢı göstergelerin anlamını bilme gibi özel çabalara da gereksinim duyulacağından, bilgileri anlayabilmek için sözlük ve ansiklopedi kullanımı gerekebilir (Günay, 2001 : 267).

Açıklayıcı anlatımda, savunulan düĢüncenin iyi açıklanabilmesi için tümdengelim, tümevarım, benzetme gibi kimi bilgi üretme yolları kullanılmaktadır:

Tümdengelim: Genel bilgilerden, yargılardan, kurallardan özel bilgilere, yargılara, kurallara ulaĢmaktır. Örneğin “çikolata diĢ çürütür” gerçeğinden yola çıkarak “ben de çok çikolata yersem diĢlerim çürür” gerçeğine vararak, “diĢlerimi çürütmek için çikolatayı çok yemem” gibi. Bazen benzer olaylardan, bazen bilimsel gerçeklerden hareket edilerek yeni gerçeklere yeni sonuçlara ulaĢmaktır (Ġleri, 1998:6-7).

Tümevarım: Tümden gelimin tersidir ve özel olay ve durumdan genel yargılar elde etme yoludur. Yine “çikolata diĢ çürütür”, “muhallebi diĢ çürütür”, “fondan Ģekeri diĢ çürütür” gerçeklerinden sonra “Ģekerli yiyecekler diĢ çürütür” sonucunun çıkarılması tümevarıma örnektir (Ġleri, 1998:7).

Benzetme: Konuyla ilgili benzer olayların, durumların bir araya getirilmesi çalıĢmasıdır (Ġleri, 1998:7).

1.8.1.3.8. TartıĢmacı Anlatım

TartıĢma “bir topluluğun belli bir konuda, gerçeğe ulaĢmak için kendi aralarında yaptığı düĢünce alıĢveriĢi” olarak tanımlanmaktadır (Ġleri, 1998:10).

Temelinde her zaman bir düĢünce tartıĢması yer alan tartıĢmacı anlatımda, “var olan ve bilinen bir duruma (ya da düĢünceye, görüĢe) karĢıt olarak, açık ya da gizli, bir karĢı düĢünce” geliĢtirilir. Metinlerin genel yapısı içinde “var olan bir Ģeyi reddetme, yeni bir Ģey savunma biçiminde geliĢen bir tartıĢma” söz konusudur (Günay, 2001: 247). Bu bakımdan açıklayıcı anlatımdan ayrılmaktadır.

TartıĢmacı metinler, konunun sunulma biçimi üzerine yoğunlaĢır. Ġkna edici, inandırıcı ve birbaĢkasının inanmasına yönelik hazırlanan her türlü söylem tartıĢmacı anlatım kategorisine girmektedir (Günay, 2001: 247). TartıĢmacı anlatımda “düĢünce ve kanıları değiĢtirmek söz konusudur. Anlatıcı öne sürülen düĢünce, duygu, kanılara katılmıyorsa onları inceler, değiĢtirmek ister” (Deniz, 2007: 65). TartıĢmacı anlatımda, bir konuyu tartıĢma amacı duyan yazar, alıcısının beklentileri doğrultusunda bir anlatım biçimi izler. Alıcıyı ikna amacı taĢıyan yazar, “alıcıyı inandıracak düĢüncenin ortaya konulmasına, alıcının da buna katılmasını sağlamaya” çalıĢmaktadır (Günay, 2001: 247).

TartıĢmacı anlatım tarzında baĢarı sağlanabilmesi için:

1. Konuyu ve konu üzerinde ileri sürülecek öneriyi iyice kavramak, 2. Kanıtları iyi seçmek,

3. Konu dıĢına çıkmamak,

4. KarĢıt olduğumuz fikrin, doğru olmayan yönlerini bulmak ve ortaya koymak,

5. Konunun gerektirdiği ölçüde, örneklere, karĢılaĢtırmalara ve istatistiklere baĢvurmak gerekmektedir (Kantemir, 1991:229 „dan aktr: Onan ve BaĢ, 2009: 124).

TartıĢmacı anlatımın kanıtlayıcı anlatım ile ortak yanları bulunmaktadır. Kimi metinlerde tartıĢmacı ve kanıtlayıcı öğeler iç içe geçebilir ve anlatım türünü ayırmak zorlaĢabilir. Ancak temel olarak tartıĢmacı anlatım içeren metinler, bir tezi ortaya koymak, bir baĢka tezi çürütmek ya da tezler arasında kıyaslama yapmak amacıyla ortaya koyulan metinlerdir (Günay, 2001: 247). Diğer bir deyiĢle, tartıĢmacı anlatımda kanıtlayıcı öğelere sonraki aĢamalarda baĢvurulmaktadır. Ancak bu metinlerde kanıtlayıcı özelliklerden tamamen kaçınıldığı söylenememektedir. Diğer yandan “zamansal ya da uzamsal bir yerleĢtirme” gereksinimi duymayarak hem biçim hem de içerik olarak anlatısal metinlerden ayrılmaktadır (Günay, 2001: 246).

1.8.1.3.9. Kanıtlayıcı Anlatım

Kanıtlamak “bir Ģeyin gerçekliğini kanıtla ortaya koymak, ispat etmek” tir (www.tdk.gov.tr). Kanıtlayıcı anlatım ise anlatıcının, ortaya atılan bir konu, düĢünce, görüĢ ya da yargıyı okuyucu ya da dinleyiciye ispatlama yolu ile anlatmasını ifade eder (Deniz, 2007: 67).

Kanıtlayıcı anlatım çoğunlukla makale, eleĢtiri, fıkra, röportaj, deneme gibi yazılı ya da konferans, açık oturum, münazara gibi sözlü kompozisyonlarda kullanılmaktadır (Deniz, 2007: 67).

Kanıtlanması gereken bir konudan hareketle, öncelikle konunun tüm yönlerinin tanıtılması ve ardından kanıtlanacak öğelere yer verilmesi sıralaması ile ilerleyen kanıtlamacı anlatımda belgeler, baĢkalarının konu ile ilgili görüĢleri ve yapılmıĢ ise deney ve gözlem sonuçları birer kanıt olarak ortaya sürülebilir (Deniz, 2007: 67).

1.8.1.3.10. DüĢsel (Fantastik) Anlatım

Büyük Türkçe Sözlük‟te düĢsel “düĢ ile ilgili, hayali” olarak tanımlanırken, bir edebiyat terimi olarak fantastik “Onsekizinci yüzyıldan baĢlayarak Fransa‟da geliĢen bir edebi tür” olarak açıklanmaktadır (www.tdk.gov.tr).

Tarihsel olarak bir değerlendirme yapıldığında düĢsel diğer bir deyiĢle fantastik metinlere insanların her dönemde ilgisinin olduğu gözlenmektedir (Deniz, 2007: 78). Masallardan günümüze uzanan düĢsel anlatımın, edebiyat tarihinde sözlü ve yazılı çeĢitlerine rastlamak mümkündür.

1.8.1.3.11. Gelecekten Söz Eden Anlatım

Gelecekten söz eden anlatımın önemli türlerinden biri olan bilimkurgu, “büyük bir düĢ gücünün sonucu” olarak masalla teknolojinin bir araya gelmesi Ģeklinde açıklanabilmektedir (Deniz, 2007:86). Bilimkurgunun temel özellikleri ise Ģu Ģekilde sıralanmaktadır (Deniz, 2007: 86):

Uzayla ilgili olanlar: Uzayla ilgili çalıĢmalar, savaĢlar önemli bir yer tutar. Galaksiler arasında yolculuk yapan uzay gemileri, farklı uygarlıkta yaĢayan imparatorluklar en çok iĢlenen konulardır.

Zaman içinde yolculuklar: Bilimkurgu ürünlerinde görülen temel konulardan biri de zamana yöneliktir. Zaman içinde yapılan düĢsel bir deneyim olarak bilimkurgu türünün haritasında önemli bir yer tutar zaman içinde yolculuklar.

Makinelerle savaĢ: Makineler, dev bilgisayarlar, uzay gemileri, robotlar bilimkurgu ürünlerinde çokça yer alırlar. Ġnsanoğlunun yaptığı makineler insanoğlunu buyrukları altına almak isterler. Ġnsanoğlu kendi yarattığı makinelerle savaĢmaya baĢlar sonunda. Bu ise insanın mutsuz olmasına yol açar genellikle.

Yeni bir insan yaratma: Yeni bir insan tipi yaratmak için yapılan arayıĢlar ve çalıĢmalar bilimkurgu ürünlerinde en çok iĢlenen konulardır. ĠĢlediği konu ne olursa olsun bilimkurgu ürünleri yaĢanılan zamanın dıĢına çıkar. Bilinenden bilinmeyene yolculuk, gelecek zamanın getireceklerini düĢleme bilimkurgunun en belirleyici özelliklerinden sayılmaktadır.

1.8.1.3.12. SöyleĢmeye Bağlı (Diyalog) Anlatım

Yunanca dialogos sözcüğünden gelen diyalog karĢılıklı konuĢma olarak tanımlanır (Deniz, 2007: 103).

Diyalog, oyun, roman, öykü gibi edebiyat türlerinde iki ya da daha fazla kiĢi arasındaki konuĢma biçiminde karĢımıza çıkabilir. Özellikle tiyatroda bir oyunun kuruluĢu diyaloga dayanmaktadır. Oyun metinlerinde, oyunun sahneleĢini sırasında hareketle birlikteliği nedeniyle “doğallıktan uzak biçimdeki bir diyalog kurgusu tiyatro biçimine ters” düĢecektir. Nitekim diyalog sözlü anlatımın ya da konuĢma dilinin bütün özelliklerini taĢımalıdır (Deniz, 2007: 103).

1.8.1.3.13. Mizahi Anlatım

ġaka, eğlence, nükte, latife anlamlarına gelen mizah güldürme amacı taĢır. Ancak küçük düĢürmenin söz konusu olmaması ile hicivden ayrılmaktadır (Deniz, 2007: 108).

Hayatın içinden çıkarılan mizah, sözlü olarak doğmasına karĢın yazıya geçirildiğinde edebi bir tür olarak geliĢir (Deniz, 2007: 108).

Kültürel etkiler ile biçimlenen mizahın ülkemizde Batı‟dan alınan kimi sözcüklerle kullanılan farklı biçimleri mevcuttur. Deniz (2007: 108) bu sözcükleri Ģu Ģekilde özetlemektedir: “..Bunlardan humor Latincedir. AlıĢık olunmayan, normalin dıĢında kalan davranıĢlardan veya olaylardan çıkan mizahtır. Espri Fransızcadır. Bir olay veya davranıĢı gülünç duruma sokarak baĢkalarını güldürmektir. Ġğneleme yönü vardır. Dilimizde espri karĢılığı nükte de kullanılır. Yunanca kökenli bir sözcük olan ironi alaya alma anlamına gelir. Ġğneleme gibi görünse de incelikten uzaklaĢıp kabalaĢabilir. Küçümseme vardır”.

Benzer Belgeler