• Sonuç bulunamadı

5. BÖLÜM: ROMANLARDAKİ YAPI ÖZELLİKLERİ

5.1. Anlatıcı ve Bakış Açısı

Romanlarda yazarın esere göre konumunu belirleyen yapı unsurları anlatıcı ve bakış açısıdır. Yazarın eserlerinde tercih ettiği anlatıcı ve bakış açısı eserin aktarım özelliklerinin belirlenmesini sağlar. “Bir romancı, tıpkı bir mimar gibi, anlatımı gerçekleştirecek kişiyi (anlatıcıyı), bu kişinin konumunu (duracağı yeri) ve yine bu kişinin, olaylara hangi noktadan ve nasıl bakacağını (bakış açısını) belirlemek zorundadır.” (Tekin, 2003: 49).

Anlatıcı roman türünün en temel yapı taşlarından biridir. Yazar anlatıcı tercihiyle birlikte eserinin rotasını büyük oranda çizmiş sayılır. Bu tercihleri ise sanatçının toplumu ve insanı algılama şekli belirler. “Sanatçının toplumu ve

insanı anlatma konusundaki tercih ve eğilimleri, ‘anlatıcı’nın konum ve işlevini de tayin etmiştir diyebiliriz.” (Tekin, 2003: 18).

Anlatma gayesinde olan edebi metinlerde tercih edilen üç çeşit anlatıcı vardır. Yakın dönem edebiyatında en yoğun şekilde kullanılan 3. tekil kişi (O), daha çok otobiyografik eserlerde kullanılan 1. tekil kişi (Ben) ve çok nadir kullanılan ve genel olarak topluma ya da insanlığa seslenmeyi amaçlayan yazarların kullandığı 2. çoğul kişi (Siz).

Yazarın eser oluşturma sürecinde ürettiği kurguda kendine belirlediği yer, eserin bakış açısını belirler. Yani yazarın anlattığı hikâyeye göre aldığı konumdur bakış açısı. Yazar, bazen kendisini kurgunun merkezine yerleştirip olan ya da olacak olan her şeye hâkim konumda yer alırken; bazen de olayı sadece dışarıdan seyrederek, okuyucusuna aktaran konumunda bulunabilir. İşte bu tercihler eserin bakış açısını belirler. Edebi eserlerde kullanılan dört çeşit bakış açısı vardır:

1.Tanrısal (Hâkim) Bakış Açısı: Bu bakış açısını anlatıcıya sınırsız imkânlar sunar. Anlatıcı kahramanın her özelliğine hâkimdir. Kahramanın geçmişini ve gelecekte başına neler geleceğini bilen ilahi bir konumdadır.

2.Gözlemci Figürün (Tanık) Bakış Açısı: Anlatıcının objektif olarak olayları okuyucusuna aktardığı, sınırlı imkânlara sahip olduğu, kendi duygu ve düşüncelerine yer vermekten kaçındığı bakış açısıdır.

3.Tekil (Kahraman) Bakış Açısı: Eserin kahramanı anlatıcı konumundadır. Bu sebeple hikâye, okuyucuya sadece kahramanın bakış açısıyla aktarılır.

4. Çoğul (Karma) Bakış Açısı: Diğer bakış açılarının ikisinin ya da üçünün bir arada kullanıldığı bakış açısıdır.

İncelediğimiz çocuk romanlarında farklı anlatıcı ve bakış açılarının tercih edildiğini görüyoruz. İncelediğimiz yirmi çocuk romanının altısı 1. tekil kişi anlatıcıyla ve tekil (kahraman) bakış açısıyla yazılmışken; geriye kalan on dört eser 3. tekil kişi anlatıcıyla ve tanrısal (ilahi) bakış açısıyla yazılmıştır.

Tekil (Kahraman) Bakış Açısı ve 1. Tekil Anlatıcıyla Yazılmış Romanlar

İncelediğimiz eserlerin küçük sayılacak bir bölümünde tekil bakış açısı kullanılmıştır. Bu durumun temelinde yazarın anlatmak istediklerini anlatırken bu bakış açısı nedeniyle kısıtlı imkânlara sahip olmasıdır. Tekil bakış açısı ve 1. Tekil anlatıcı, “özü gereği dar ve sınırlı imkânlar sunan bir bakış açısıdır.” (Tekin, 2003: 54).

İpek Ongun’un Bir Genç Kızın Gizli Defteri ve Mektup Arkadaşları isimli eserlerinde tekil bakış açısı ve 1.tekil anlatıcı kullanılmıştır. Yazarın bu bakış açısı ve anlatıcıyı tercih etmesinde yazdığı bu eserlerin içeriği etkili olmuştur. Bir Genç Kızın Gizli Defteri, Serra adlı bir kahramanın başından geçenleri Serra’nın gözünden okuyucuya aktaran ve Serra’nın tuttuğu günlük sayfalarından oluşan bir eserdir. Serra karakterinin içinde bulunduğu zor dönemi okuyucuya anlatırken Serra ve okuyucu arasında bir bağ kurmak ve Serra’nın hislerini okuyucuya doğrudan aktarmak için en uygun bakış açısı ve anlatıcı, tekil bakış açısı ve 1.tekil anlatıcıdır.

“Tüm hıçkırıklarım, bağırmalarım uzaktan geliyordu. Sanki başka biri ağlıyor, başka biri isyan ediyordu, ben de öylece onu dinliyordum.” (2010: 29).

Ongun’un Mektup Arkadaşları adlı eserinde de, içerik nedeniyle tekil bakış açısı ve 1. tekil anlatıcı kullanılmıştır. Eser Nilgün ve Şerife adlarında iki arkadaşın yazdıkları mektuplar aracılığıyla, günlük yaşantılarını ve bu yaşantıların hissettirdiklerini birbirlerine anlatmalarından oluşmuştur. Kahraman anlatıcı bazen Şerife, bazen de Nilgün’dür. Onların birbirlerine yazdıkları samimi mektuplar onların duygu ve düşüncelerinin doğrudan okuyucuya aktarılmasını sağlamıştır.

“Sevgili Nilgün’cüğüm,

Bugün çok üzücü bir haberim var. Babamın ortakçısı Hüseyin Ağabey ölmüş. Haber geldiğinde hepimiz donduk kaldık. Gepegenç, aslan gibi bir adamdı. Evimize ilk gelişini bugün gibi anımsıyorum.” (2011: 87).

Eserlerini incelediğimiz yazarlar arasında tekil bakış açısını en çok kullanan yazar Muzaffer İzgü’dür. Yazar, incelediğimiz beş eserinden dördünde bu bakış açısını ve 1. tekil anlatıcıyı kullanmıştır. Bu eserler Karlı Yollarda, Çizmeli Osman, Bülbül Düdük ve Can Dayım’ dır.

Karlı Yollarda adlı eserde Cemşit isimli karakterin yokluklar içinde yaşadığı köy hayatı kahramanın gözünden anlatılmıştır. Cemşit’in her türlü

yokluğa rağmen mutlu olmayı bilmesi ve ailesi ile köyündeki insanlara beslediği sevgi kendi ağzından anlatılmıştır.

“Bu çok hoşuma gitmişti. Artık büyümüştüm, babamın yanında; babam canavara, kara kışa karşı beni yardımcı olarak yanında götürüyordu. Köyün hiçbir erkeği göze alamamıştı bu tehlikeli işi.” (2011: 55).

Yazarın Çizmeli Osman isimli eserinde ise maddi yoksulluk içinde yaşayan bir ailenin hayatı o evin çocuğuna alınan plastik çizmenin gözünden anlatılmıştır. Yazar bu noktada oldukça farklı bir yöntem seçmiştir. Cansız bir varlığı konuşturarak hikâyesini anlatmıştır. Çizmenin tarafsız bakış açısı ile gecekondu mahallelerinde yaşanan yoksulluk okuyucuya aktarılmıştır.

Osman fırladı, beni giyecekken, kadın bir bana baktı, yüzünü buruşturuverdi,

“Aaa onu giyme sakın,” dedi. “O pis şeyi… Kızım arabanın sürücüsünü çağır, gelsin kucaklasın götürsün Tanju’yu…” (2009: 84).

Bülbül Düdük’ te ise olay Mirza isimli kahramanın bakış açısıyla anlatılmıştır. Zorluklar içinde de olsa köyünde mutlu bir yaşantısı olan Mirza ve ailesinin babanın kararıyla büyük şehre göçmesi ve Mirza’nın büyük şehirdeki yaşama uyum sağlamakta çektiği sıkıntılar Mirza’nın ağzından okuyucuya aktarılmıştır.

Anlatamadım. Ona, köyde anamın nasıl ekmek yaptığını, onu nasıl tandırda pişirdiğini söyleyemedim. O ekmeğin kokusunun hiçbir kent ekmeğinin kokusuna benzemediğini diyemedim. (1999: 129).

İzgü’nün Can Dayım adlı eserinde, Ümit isimli karakterin dayısına olan sevgisi ve ona verdiği değer kendi gözünden aktarılmıştır. Dayısı Ümit’in gözünde kusursuz bir kişidir. Ümit, ona olan hayranlığını eser boyunca anlatır.

“Can Dayım garsonluk yapamaz, ona buna pasta şunu bunu dağıtamaz… Ah boğazım kurumasa, ah bağırabilsem, “Dayıcığım, sen garsonluk yapamazsın, olmaz yapamazsın” diyebilsem.” (2010: 80).

Tanrısal (Hâkim) Bakış Açısı ve 3. Tekil Anlatıcının Kullanıldığı Romanlar

Roman yazarının görünen ya da görünmeyen her şeyi biliyor olması onun işini oldukça kolaylaştırır. Tanrısal bakış açısıyla yazılan eserlerde, yazar yarattığı kahramanların hayatlarıyla ilgili olarak kendilerinin bile bilmediği her detayı bilmektedir. Bu sayede yazar hikâyesini anlatırken her

şeye hâkim konumdadır. Roman sanatında tanrısal bakış açısının oldukça sık tercih edilmesinin sebebi budur. İncelediğimiz eserlerin de büyük bölümü tanrısal bakış açısı ve 3. tekil anlatıcı kullanılarak kaleme alınmıştır.

Gülten Dayıoğlu’nun Ben Büyüyünce isimli eseri tanrısal bakış açısının kullanıldığı eserlerden biridir. Yazar eserdeki her şeyden üstündür. Zaman zaman hikâyenin dışındaki dünyaya bile seslenir. Yazar, kahraman ölürken bile aklından geçenleri bilecek güçtedir.

“Son soluğunu verirken tüm silahları, kurşunları, barutları, dinamitleri, atom ve nötron bombalarını bulanlara, yapanlara ve insan öldüren insanlara selam ederek diyordu ki: Doyasıya yaşamak varken, ölmek niye?...” (2011: 111).

Söz konusu bakış açısı ve anlatıcının kullanıldığı eserlerden bir tanesi de Ayla Kutlu’nun Merhaba Sevgi isimli eseridir. Eserde yazar Sevgi isimli karakterin yaptıklarını okuyucuya karşı savunur. Karakterin aslında neler düşündüğü ile ilgili bilgi verir.

“Sevgi’yi eleştirenleriniz olabilir. Haklı da sayılabilirsiniz. Ancak Sevgi’nin doğaya bakışı biraz farklı. O doğadaki her hayvanı ayırt etmeksizin seviyordu. (2009: 124).

İncelediğimiz diğer eserlerde de tanrısal bakış açısının temel özelliklerinin görülmektedir. Çocuk romanlarında bu bakış açısının ve anlatıcının yoğun kullanılması, yazarların çocuklara vermek istedikleri mesajı doğrudan ve tartışmaya yer bırakmayacak şekilde aktarma isteklerinden kaynaklanır.