• Sonuç bulunamadı

Paul A. Samuelson, merkez bankacılığının ateş ve tekerleğin yanında tarihte meydana gelen üç önemli buluş arasında belirtmiştir (Zarakolu, 1989: 55). Kamunun finansmanı durumu öne çıksa dahi merkez bankasının asli görevi ülke parasının içerde ve dışarıda değerini korumaktır.

Merkez bankaları, ilk olarak kâr amacı gütmeyen kamu kuruluşları olmaktan ziyade özel olarak kurulan ticari bankalardır. Merkez bankalarına dönüşmelerinde ticari durumlar rol alırken özellikle savaş zamanlarında kamunun finansmanını sağlamak amacıyla devlet fazla kâğıt para basmıştır. Bu durum aşırı enflasyona yol

açması nedeniyle devletten bağımsız bir kuruma ve banknotlar ihraç edebilecek güvenilir olan kuruluşlara ihtiyaç doğmuştur. 17. yy sonlarında banknot ihraç eden ilk bankalar ortaya çıkmıştır. Stockholm Bankası 1661 yılında ilk banknotu ihraç etmiştir. Fakat bu banknotların geçerlilik düzeyi yok denecek kadar azdır. Daha sonra olan Riksbank (İsveç Devlet Bankası) 1668’de bir merkez bankasına eş değer şekilde banknot basmıştır. Riksbank kurucusu Palmstruch ticari senet iskontoları ile banknot ihracı arasında olan ilişkiyi belirlemiş ve iskonto işlemini yaptıranlara da bankanın çıkardığı banknotları vermiştir (Aktaran: Önder, 2005: 10).

Günümüzdeki merkez bankalarının özelliklerini taşıyan ilk Merkez Bankası İngiltere (BOE) merkez bankasıdır ve 1694 yılında kurulmuştur. 1844 yılında BOE kâğıt para ihraç etmeye başlamıştır. 1870 yılında ise diğer bankaların bankası haline gelmiştir. Bu banka 1844 tarihinde çıkarılmış olan Peel Kanunuyla yeniden düzenlenmiştir. BOE aynı zamanda merkez bankacılığı tekniğini ve ilkelerini geliştirmiştir. İngiltere Merkez Bankası banknot ihracı ve devletin bankerliğini yapmak için diğer bankalara göre sahip olduğu ayrıcalıklı durum, onun bankaların bankası haline gelmesine neden olmuştur. Hükümetin bankerliğini yaptığı için ülkedeki diğer bankalar İngiltere merkez bankasında hesap açmışlardır. 1854 yılında ise çeşitli bankalar aralarında BOE nezdinde ki hesaplarından karşılıklı nakil yapılarak takas edilmesini kabul edilmiştir. Bu yolla İngiltere Merkez Bankası zaman içinde bankaların nakit rezervlerini de muhafaza eden ve geçici likidite ihtiyaçlarını karşılayan bir kurum haline gelmiştir (Deane vd., 1994: 4-5).

BOE zaman içinde reeskont haddini para politikası aracı olarak sıklıkla kullanmaya başlamış ve kredi politikasının yöneticisi olmuştur. Özellikle 1870 yılında Bankasının son borç veren mercii olma özelliğini kabul etmesi, merkez bankacılığı özellikleri için atılmış en önemli adım olarak kabul görmüştür. Zamanla, her bağımsız ülke, bağımsızlıklarını simgelemek için bir Merkez Bankası kurmaya yönelmiş ve gerçek anlamda merkez bankacılığı gelişmeye başlamıştır.

18. yüzyılda merkez bankacılığının gerçek anlamda ortaya çıkmasına sebep olan üç önemli fonksiyonu aşağıda sıralanmıştır. Bunlar; likiditenin son borç verme kurumu olması, para basma tekeline sahip olması ve devletin tek bankası olması olarak sıralanabilir (Capie vd., 1994: 5-6).

Tablo-3:1900 Yılından Önce Merkez Bankası Kurumları

Merkez Bankaları Bankaların

Kuruluş Tarihleri

Banknot İhraç Tarihleri

Son Borç Verme Mercii Tarihleri

Sverige Riksbank 1668 1897 1890

Bank Of England 1694 1844 1870

Banque De France 1800 1848 1880

Nederlandsche Bank 1811 1886 1890

Austrian National Bank 1814 1863 1870

Noerges Bank 1816 1818 1870

Danmarks National bank 1818 1818 1880

Banço De Espana 1846 1888 1870 Reichsbank 1876 1876 1910 Bank Of Japan 1882 1883 1880 Banca D’italia 1893 1926 1900 TCMB 1930 1930 2002 Kaynak: Capie vd., 1994: 6 (TCMB)

Tablo 3 de 21. Yüzyıldan önce kurulan ve orijinal tarihleri bu şekilde olan Merkez Bankası kurumları kronolojik olarak gösterilmiştir. Kuruluşlarına baktığımızda 1900 yıllardan önce kurulan Merkez Bankası sayısı Tabloda gösterildiği gibi azdı. Fakat 21. Yüzyılın başlarında sonra merkez bankacılığı kavramı iyice oturmuş ve çok yaygın olarak bağımsız ülkeler tarafından kurulması zorunlu kurumlar halin gelmiştir. Her ne kadar merkez bankacılığı kurumlarından önce onun görevlerini yerine getiren bazı kurumlar olsa da günümüzde her bağımsız ülkede mutlaka Merkez Bankası yer almaktadır (Capie vd., 1994: 5-6).

19. yüzyılın sonlarında Alman Merkez Bankasının altın standardına geçmeye karar vermesiyle birçok ülkenin de bu durumu takip etmesinin ardından etkin ve istikrarlı bir sistem oluşmuştur. Böylece merkez bankaları sadece altın rezervleri karşısında para basmaya başlamışlardır. Birinci Dünya Savaşı sonrasında da merkez bankaları arasındaki iş birliği artmış ve BOU başkanı Montagu Norman, 1921 yılında merkez bankasında olması gereken dört ilkeyi yayınlamıştır. Bu yayının ilk ilkesi merkez bankalarının her zaman hükümetlerden bağımsız olması gerekliliği yer

almaktadır. Diğer ilkeleri ise; merkez bankalarının diğer bankalardan ayrı tutulması, bankacılık sisteminin önemle izlenmesi ve merkez bankalarının kendi aralarında iş birliğinin sağlanması yer almaktadır (TCMB, 2012: 4-5).

David Ricardo merkez bankalarının bağımsız olması gerekliliğini ilk 1824 yılında ekonomi literatürüne eklemiştir. Ricardo ’Bir Milli Bankanın Kurulmasına

İlişkin Plan’ başlığı altında yayınladığı çalışmasında ele aldığı görülmüştür. Ricardo

bu çalışmasında şimdilerde Merkez Bankası olarak anılan para arzı sağlayıcı kurumun, harcamaları olan hükümetten farklı olması gerekliliğini vurgulamıştır (TCMB, 2012: 4).

Merkez bankalarının bağımsızlık kavramı ekonomi literatüründe çeşitli sınıflandırmalara ayrılmıştır. Bunlar; uygulayacağı politikaları seçmesi olarak bilinen amaç bağımsızlığı, merkez bankalarının yasalarla belirlenen amaçlara ulaşmak için kullanacağı yöntemleri ifade eden araç bağımsızlığı, yeterli mali kaynak ve kendi bütçesine sahip olmasını ifade eden finansal bağımsızlık ve üst düzey yöneticilerinin ataması, görev süreleri, çalışma ve ayrılmalarını kapsayan kurumsal bağımsızlıktır (TCMB, 2012: 2-3).

Merkez bankalarının bağımsız olması için belirlenen argümanlardan biri olan araç bağımsızlığı için mali baskınlığın olmaması gerekmektedir. Mali baskınlıktan (bütçe açığı/GSMH oranı) bağımsız Merkez Bankası olursa hükümet merkez bankasından borçlanmak zorunda kalmaz ve ihtiyacı olan fonları mali piyasadan kullanabilir. Bu durum tersine işlevlidir ve mali baskınlığın olduğu bir Merkez Bankası olursa hükümet o merkez bankasından piyasanın altında borçlanabilmek için düşük faiz oranları isteyecek ve bu durum o ülkedeki merkez bankasının bağımsız araç uygulamasına engel teşkil edecektir (Mangır ve Ertem, 2016: 168-169). Araç bağımsızlığının diğer ön koşulu ise enflasyon hedeflemesi uygulayan Merkez Bankasının ücret, istihdam seviyesi veya döviz kuru gibi diğer hedefleri doğrudan gerçekleştirme hedefinde bulunmamasıdır. Bu hedeflerin göz ardı edilmesi enflasyondan sapmaya neden olacak böylece para politikasının başarılı olması için kredibilitesini azaltacaktır.

Bağımsızlık Merkez Bankası için önemli bir koşuldur. Hükümetler zaman zaman büyümeyi arttırıcı politikalara yönelebilirler. Özellikle bunu seçim zamanlarında yaparlar. Seçim sürecine odaklananlar hükümet önceden ilan edilen politikaları göz ardı edip kısa vadede ekonomik büyümeyi sağlamak için ideal görünen politikaların uygulanmasından vazgeçebilirler. Bu duruma literatürde ‘Zaman Tutarsızlığı’ olarak anılmaktadır. Kısa dönemde oluşan bu zaman tutarsızlığı problemi durumu kısa dönemde yüksek büyüme ve istihdamı sağlamış olsa da uzun dönemde enflasyona sebep olacağından ekonomi için negatif bir durumdur (Akay, 2006: 141-142).

Merkez bankasının bağımsızlığının diğer bir koşulu Amaç bağımsızlığıdır. Bu şart merkez bankalarının politikalarda kullanacağı temel amaçlarının veya hedeflerinin seçilmesinde bağımsız olmasını gerektiğini ifade etmektedir. Merkez Bankasını politika yapıcının, etkilemek istediği hedef değişkenler ve merkez bankasının kontrol edebileceği değişkenler gibi belirli hedefleri vardır. Merkez bankası, parasal aktarım mekanizmasının bu durumunda, araçların hedeflenen değişkenleri nasıl etkilediğine dair bir ekonomi modeline sahiptir. Merkez Bankası daha sonra enstrümanların optimum ayarlarında düşündüğünü uygular. Bu, kullandığı yararlı bir çerçevedir ancak kurumsal bir bağlamda çalıştığını ve bu kurumsal bağlamın mevcut seçimleri şekillendirdiğini kabul etmek önemlidir. Örneğin, Merkez Bankası en uygun politikaları geliştirebilse dahi bağımsızlığı üzerindeki politik kısıtlamalar nedeniyle bunları uygulamada sıkıntı yaşayabilirler (Body ve Smith, 2003: 4).

Modern merkez bankalarının büyük kısmına günümüzde yasayla fiyat istikrarını sağlama amacı verilmiştir. Amaçları yasalar tarafından verilen merkez bankalarının dolayısıyla amaç bağımsızlıkları bulunmaktadır (TCMB, 2012: 2-3). Genel olarak ülkelerin para politikası amaçları fiyat istikrardır. Son dönemde fiyat istikrarının yanında finansal istikrarda para politikası amaçları arasında yer almıştır. Fiyat istikrarını çalışmamın bu bölümünde ilerleyen kısımda aktarırken finansal istikrarı konumunda özünü barındırdığı için daha ayrıntılı bir şekilde üçüncü bölümde ele alacağım.