• Sonuç bulunamadı

ANLAŞMALI BOŞANMANIN EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA

D. Mahkeme Kararıyla Mal Ayrılığı Rejimine Geçilmesi

I. ANLAŞMALI BOŞANMANIN EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA

Anlaşmalı boşanmanın şartları TMK md.166/3' de düzenlenmiştir. Buna göre hakimin anlaşmalı boşanmaya karar verebilmesi için evlilik en az bir yıl sürmüş olmalı, taraflar bizzat dinlenerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirilmeli ve tarafların boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu konuları hakkında düzenledikleri protokol uygun bulunmalıdır.

Anlaşmalı boşanmanın gerçekleşebilmesi için eşlerin, boşanmanın mali sonuçlarını içeren her konuda anlaşmaları şarttır. Maddede yer alan ''mali sonuçlar'' ibaresiyle TMK md.174 ve 175.’ te düzenlenen maddi ve manevi tazminat, yoksulluk nafakası, çocuklar için bağlanacak nafaka ve boşanmanın fer-i niteliğindeki diğer haklar kastedilmektedir. Mal rejimlerinin tasfiyesinden doğabilecek malvarlığı değerleri üzerindeki haklar her ne kadar boşanmayla istenebilse de kesinlikle boşanmanın mali sonuçları içinde değerlendirilmemelidir. Kanun koyucunun mal rejimlerini düzenleyerek herhangi bir şekilde evlilik sona erdiğinde yasal mal rejiminde eşlere talepleri halinde evlilik birlikteliği içerisinde kazanılan malvarlığı değerleri üzerinde bazı haklar tanıması seçimlik mal

51

rejimlerinde ise evlilik birlikteliği içinde kazanılan mallar üzerinde yasal sınırlar içerisinde irade serbestisi tanıması; evlilik sonucunda malvarlığı değerlerinin adil bir şekilde paylaştırılıp hak kayıplarının önlenmesine yöneliktir. Bununla beraber evlilik içerisinde de herhangi bir mal rejiminin biterek diğer mal rejiminin başlayabileceği unutulmamalıdır. Bu sebeplerden dolayı mal rejimlerinden doğabilecek malvarlığı üzerindeki hakların boşanmanın mali sonucu olmayıp tamamen aksi yönde evlenmenin sonucu olduğunu söylemek gerekir. Bu bilgiler ışığında tarafların anlaşmalı boşanma protokolünde mal rejimiyle alakalı hususlarda anlaşmaları zorunlu değildir. Hakim protokolü incelerken mal rejimiyle alakalı hususlarda anlaşılamadığından davanın reddine ilişkin karar vermemelidir. Diğer konularda anlaşılmışsa ve şartlarda uyuyorsa hakimin anlaşmalı boşanmaya karar vermesinde herhangi bir sakınca yoktur.

Düşüncemizi destekler mahiyette uygulamadaki baskın görüşe göre mal rejimleri ile ilgili davaların boşanmanın eki niteliğinde davalar olmadığı onlardan bağımsız bir dava oldukları yönündedir86. Nitekim Yargıtay 15.03.2016 T.

2014/24971 E. 2016/4701 K. sayılı kararında; eşlerin aralarında düzenledikleri boşanmanın fer’ileri niteliğindeki velayet, nafaka, şahsi münasebet dışında kadının erkek adına tapuda kayıtlı evde ikinci bir evlilik yapıncaya kadar oturmaya devam etmesi gibi protokol maddelerinin genel olarak mal rejiminin tasfiyesinden doğabilecek hertürlü malvarlığı değeri üzerinde anlaşmaya varıldığı anlamına gelmeyeceğini, “... Davacı Nazan'ın boşanma protokolündeki ve bu protokolü doğruladığı 05.02.2013 tarihli oturumdaki boşanma dava dosyasındaki beyanı, boşanmanın fer'i niteliğindeki mali konulara yönelik olup, mal rejiminin tasfiyesi dolayısıyla eldeki dava konusu yapılan malvarlığına ilişkin bir açıklama içermemektedir. Mal rejiminin tasfiyesi boşanma davasının eki niteliğinde olmadığından, boşanmayla birlikte karara bağlanması zorunluluğu bulunmamaktadır.” şeklinde ifade ederek ilk derece mahkemesinin kararını bozmuştur87.

86Özdamar, Kayış, s.60-61; Özuğur, s.108; Şıpka Şükran, Özdoğan Ayça,s.321

87 Y.8HD E.2014/24971 K.2016/4701 T.15.03.2016, Yargıtay Kararları Dergisi, Cilt 43, Sayı 4, Nisan

52

Yine uygulamada sıkça karşılaşılan konulardan birisi protokolde geçen salt ''karşılıklı mal talebimiz yoktur'' ibaresinin mal rejiminin tasfiyesine konu olan mallarıda kapsayıp kapsamadığı hususudur. Yargıtay genel olarak tarafların karşılıklı olarak mal taleplerinin bulunmadığına dair protokoldeki ifadenin mal rejiminden kaynaklanan alacakları da kapsadığını kabul etmektedir88. Doktrinde geçen bizim de

katıldığımız diğer görüşe göre ise tarafların anlaşmalı boşanma protokolüne tek tek malvarlıklarını belirtmeleri halinde, bu sayılanlar dışındaki malvarlıkları ile ilgili tasfiye talebinde bulunmaları mümkündür. Ancak genel olarak tüm malvarlıklarının tasfiye edildiği ve tarafların karşılıklı olarak katılma alacağı, değer artış payı alacağı ve başkaca alacaklarından feragat ettiklerinin belirtilmesi halinde, Yargıtay uygulaması karşısında artık taraflar arasında yeni bir mal rejiminin tasfiyesi davası açılamayacaktır. Bu sebeple protokol hazırlanırken bu açıdan değerlendirme yapılması ve tarafların iradeleri doğrultusunda protokolde malvarlıklarının tek tek belirtilmesi veya bütün olarak tüm alacaklardan feragat edilmesi gerekir89. Gerçekten

de “karşılıklı mal talebimiz yoktur” ibaresi oldukça kapalı ve belirsizdir. Protokolde mallara ilişkin yapılan böyle bir feragatin Yargıtay'ın bir kararında belirtildiği üzere mal rejiminin tasfiyesine de konu olabilecek tüm taşınır ve taşınmazları kapsar şekilde düşünülmesi mal rejimi davalarının mantığına ve hakkın özüne aykırı düşer90. Fakat tarafların protokole mal rejimine ilişkin olarak örneğin,

katılma alacağı ile değer artış payına konu mallar üzerinde herhangi bir talebimiz yoktur” veya bir eşin “katkı alacağına dair talebim yoktur” şeklinde madde koyması ve bu hususta anlaşmalarının önünde hiçbir engel yoktur. Yani eşlerden biri boşanma gerçekleştikten sonra diğer eşin mal rejiminin tasfiyesine konu olabilecek mallar üzerinde hak iddiasında bulunmasını istemiyorsa böyle bir iddianın ileri sürüleceğini bilseydim anlaşmalı boşanma protokolünü imzalamazdım diyorsa protokolün hazırlanma sürecinde hangi malvarlıkları üzerinde diğer eşin hak iddiasında

88Yargıtay HGK 2013/8-185 E. 2013/ 1601 K. 27.11.2013 T. www.kazanci.com

89Şıpka Şükran, Özdoğan Ayça, Yargıtay Kararları Işığında Soru ve Cevaplarla Eşler Arasındaki

Malvarlığı Davaları, 1. Baskı, İstanbul 2015, s.325

90Y. 8.HD. 2012/3587 E. 2012/ 5314 K. 05.06.2012 T. http://istanbulhukuk.net/mkl_33_mal-rejimi-

53

bulunamayacağını tek tek saymalı veya mal rejiminden doğabilecek haklar bakımından karşı tarafın iddiada bulunmayacağı hususunda garanti almalı ve bu durumların açıkça protokolde geçmesini sağlamalıdır.

Nitekim Yargıtay bir kararında: “Somut olayda; davacı H.D. 11.04.2011 tarihli boşanma dava dilekçesinde , '... herhangi bir nafaka veya tazminat talebim bulunmamaktadır. Mal veya eşya paylaşımı ile ilgili herhangi bir isteğim yoktur '' şeklinde beyanda bulunmuş, 02.06.2011 tarihli yargılama oturumunda da, dava dilekçesini tekrar ettiğini, herhangi bir nafaka, tazminat ve eşya talebinin olmadığını bildirmiş, Mahkemece, taraflar arasındaki protokolün uygunluğu saptanmadan boşanmaya karar verilmiş ve hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Protokole yönelik yukarıdaki açıklamalar ışığında davacının boşanmanın fer'ilerinden olan maddi, manevi tazminat, yoksulluk nafakası vb. açıkça feragat ettiği sabit ise de, mal rejiminin tasfiyesine konu olan evlilik birliği içinde edinilen taşınır veya taşınmazlardan kaynaklanan haklarından feragat ettiği kabul edilemez. Anlaşmalı boşanma protokolünde mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenlemelerin bulunması ve bu yöndeki anlaşmanın geçerli olabilmesi için düzenlemenin mal rejiminin tasfiyesine ilişkin olduğunun duraksamaya yer vermeyecek şekilde tek tek ve ismen sayılmak suretiyle açıkça belirlemiş olmaları gerekir. Uyuşmazlık konusu protokolün bu haliyle mal rejiminin tasfiyesini de kapsadığını söylemek güçtür. Hangi hususları içerdiği muğlak olan protokolün TMK' nun 166/3 maddesine uygunluğu kabul edilemeyeceğinden davacının boşanma davasına ilişkin dava dilekçesi ve yargılama oturumundaki beyanları esas alınarak aleyhine karar verilemez.'' 91 şeklinde yukarıda

açıkladığımız hususları dikkate alarak katıldığımız görüşü desteklediği görülmektedir.

54

II. TASFİYE ANLAŞMASI, TASFİYE DAVASI, YASAL