• Sonuç bulunamadı

1.2. Döviz Kuru Sistemleri

1.2.3. Alternatif Döviz Kuru Sistemleri

Döviz kuru sistemleri üzerine olan literatür, alternatif uygulamaların gerektirdiği

"kredibilite" ve "esneklik" kavramları arasındaki tercih üzerinde önemle durmaktadır. Ġki uç örnek üzerinde durulursa: Esnek kur sisteminde Merkez bankası müdahalesi en aza indirgenmekte ve bağımsız para politikası uygulamasına olanak tanınmaktadır. Bu sistem döviz kuru değiĢimleri ile içsel ve dıĢsal Ģokların gerektirdiği ayarlamaların hemen tümünü yansıtmaktadır. Sistemin getirdiği esnekliğin maliyeti daha yüksek enflasyon ve kredibilite kaybıdır. Diğer uç örnek olan sabit kur sistemi ise uygulamada daha yüksek kredibilite ancak daha az esneklik sağlamaktadır. Sistemden çıkıĢ yapılmadığı sürece gerçekleĢen makroekonomik disiplin olumlu bekleyiĢler yaratacak ve enflasyon oranı daha düĢük seviyede gerçekleĢebilecektir. Esnek ve sabit kur sistemi, iki uç döviz kuru sistemi uygulamasını oluĢturmaktadır. Ancak, bu iki uygulama arasında farklı sistemler mevcuttur. AĢağıda esnek kur sisteminden sabit kur sistemine kadar esneklik derecesine göre sıralanan 9 farklı döviz kuru sistemine iliĢkin açıklamalar yer almaktadır (ġahinbeyoğlu, Özdemir, 2000).

1.2.3.1. Serbest Dalgalanma (Free Float)

Serbest dalgalanan kur sisteminde ülke parasının değeri piyasa tarafından belirlenmektedir. Döviz piyasasına yapılan müdahaleler kurların istenilen düzeyde oluĢmasını sağlamak yerine, bu piyasadaki gereksiz dalgalanmaları önlemek ve değiĢimleri daha ılımlı hale getirmek için yapılmaktadır. Bu sistemde para politikası daha etkin hale gelmekte ve ülkenin tutması gereken uluslararası rezerv miktarı azalmaktadır. Diğer bir avantaj ise dıĢsal Ģokların ilk etapta nominal kurlar tarafından

2 http://www.tbb.org.tr/turkce/arastirmalar/Kurrejimlerieyl%C3%BClverileri.doc

emilmesi sonucu ülke içindeki istikrara olumlu katkıda bulunmasıdır. Serbest dalgalanan döviz kuru sisteminden kaynaklanan olumsuzluk ise dıĢ ekonomik iliĢkilerde belirsizlikleri ve riskleri artırması nedeniyle kaynak dağılımını olumsuz etkilemesidir. Ayrıca para politikası için nominal çıpa özelliğini taĢıyabilen döviz kuru bu özelliğini kaybettiğinden, serbest dalgalanan kur sistemi enflasyona elveriĢli bir sistem haline gelebilmektedir.

1.2.3.2. Gözetimli Dalgalanma (Managed Float)

Bu kur sisteminde parasal otorite döviz kurlarına müdahale etmekle birlikte, bu müdahaleler önceden belirlenmiĢ kurallara göre yapılmamaktadır. Parasal otorite bu müdahaleleri, kendi karar alma mekanizmasını bir takım ekonomik göstergeler doğrultusunda o an için iyi olduğunu düĢündüğü bir Ģekilde çalıĢtırarak gerçekleĢtirmektedir. Önceden açıklanmıĢ kurallara bağlı olarak yapılmayan bu müdahaleler, ülke ekonomisinin hareket alanını geniĢletmektedir. Ayrıca bu Ģekilde yönlendirilebilen kurlarla, serbest dalgalanan kur sisteminin yol açtığı bir takım risk ve belirsizlikler azaltılabilmektedir. Diğer yandan kurallardan yoksun bu tür müdahaleler ekonomiler genelinde düĢünüldüğünde birbirleriyle çeliĢen yönleri olabilmektedir. Kurların gözetimli bir Ģekilde dalgalandığı bir ekonomide, yapılan müdahaleler sonucu elde edilmeye çalıĢılan ekonomik yararlar diğer ülkelerin bundan olumsuz etkilenmesi sonucu oluĢuyorsa bu sistem "kirli dalgalanma" olarak adlandırılmaktadır (ġahinbeyoğlu, Özdemir, 2000).

1.2.3.3. Aralık Ġçinde Dalgalanma (Floating within a Band)

Bu tür bir sistemde, kurların belirlenen bir aralık içinde serbestçe dalgalanmasına izin verilmektedir. Serbest dalgalanan ve sabit kur sisteminin bir birleĢimi gibi algılanabilecek bu kur sistemi esnekliği ve istikrarı beraberinde getirir. Merkez parite olarak belirlenen aralığın ortalama değeri kurlara bir belirlilik kazandırırken, kurların bu aralık içinde dalgalanabilmesi dıĢsal Ģokların etkisini azaltmaktadır. Bu sistemde aralığın belirlenmesi bir problem niteliğini taĢımaktadır. Çok dar belirlenen aralık istikrarsızlığı ve spekülasyonu beraberinde getirebilmektedir. Ayrıca bu aralığın

sürdürülebilir olması bu sisteme güven için Ģarttır. Devamlı ayarlanan aralık beklenen faydaları yok edebilmektedir.

1.2.3.4. Kaygan Aralık (Sliding Band)

Kaygan aralık sisteminde, bir önceki sistemden farklı olarak, aralığın ortalama değeri (merkez kur) sabitlenmemiĢtir. Bu ortalama değer belli olmayan sürelerle ayarlanmaktadır. Genelde yüksek enflasyon gözlenen ekonomilerde uygulama alanı bulan bir sistemdir. Ayarlanabilir merkez kur sayesinde kurun olası aĢırı değerlenmesi engellenmektedir. Fakat kaygan kur sisteminde ayarlama süresinin ve sıklığının bilinmemesi piyasalarda belirsizlik yaratabilmektedir.

1.2.3.5. YönlendirilmiĢ Sabit Aralık (Crawling Band)

YönlendirilmiĢ sabit aralık sisteminde, ülke parasının değeri önceden açıklanmıĢ sabit bir değer etrafında belirli limitler içinde dalgalanmaktadır. Fakat esas alınan sabit değer seçilmiĢ ekonomik göstergeler ve özellikle ödemeler dengesindeki geliĢmelere bağlı olarak ayarlanabilmektedir. Uygulamada aralık sistemi yönlendirilmiĢ sabit parite sistemi ile karĢılaĢtırıldığında daha esnek bir yapıya sahiptir. YönlendirilmiĢ sabit aralık sistemin alıĢılmıĢ sabit kur sistemlerinden farkı, sabit kur üzerinde bir baskı oluĢtuğunda, gerekli ayarlamanın bir anda değil belirli aralıklarla ve sıklıkla yapılıyor olmasıdır. Ayrıca bu ayarlamalar arasında belirlenen limitler içinde dalgalanmasına da izin verilmektedir. Yapılan bu ayarlamalar sayesinde, diğer sabit kur sistemlerinde gözlenen ve beklentiden kaynaklı spekülatif hareketler engellenebilmektedir. En büyük olumsuzluk ise faiz politikasının kurları destekleme zorunluluğudur. Bu nedenle faizler ekonominin gerekleri doğrultusunda istenildiği gibi kullanılamamaktadır (ġahinbeyoğlu, Özdemir, 2000).

1.2.3.6. YönlendirilmiĢ Sabit Parite (Crawling Peg)

Bu kur sisteminde ülke parasının değeri sabitlenmiĢtir. Ancak bu sabit değer, aynı yönlendirilmiĢ sabit aralık sisteminde olduğu gibi, o ülkenin seçilmiĢ ekonomik göstergelerine ve özellikle ödemeler dengesindeki geliĢmelere bağlı olarak ayarlanabilmektedir. Bu sistem yönlendirilmiĢ sabit aralık sistemi ile karĢılaĢtırıldığında daha katı bir yapıya sahip olmakla birlikte alıĢılmıĢ sabit kur sistemleri ile karĢılaĢtırıldığında, bu sistemlerden farklı olarak sabit kur üzerinde bir baskı oluĢtuğunda, yine gerekli ayarlamanın bir anda değil belirli aralıklarla ve sıklıkla yapılıyor olmasıdır. Bu nedenle bu sistem, yönlendirilmiĢ sabit aralık sistemin avantajlarını ve dezavantajlarını beraberinde getirmektedir. Bunlara ek olarak, aralığın olmaması nedeniyle belirsizlikler daha aza indirgenmiĢtir.

1.2.3.7. Ayarlanabilir Sabit Kur Sistemi (Fixed-but-adjustable exchange rate)

Bretton Woods sistemi olarak bilinen bir sistemdir. Bu sistemde kur sabit olmakla birlikte parasal otorite süresiz bir Ģekilde bu kuru sürdürmek zorunda değildir.

Belirlenen kur uygulanan ekonomik politikalarla tutarsızsa arzu edilen yönde değiĢtirilebilmektedir. Bu sistem dıĢ ticaret üzerindeki kur belirsizliğini azaltarak ekonomik istikrara katkıda bulunur. Diğer yandan olası bir ayarlama beklentisi (devalüasyon) yoğun spekülasyonlara yol açabildiğinden ekonomide kriz yaratmaya elveriĢli bir sistemdir.

1.2.3.8. Para Kurulu (Currency Board)

Ülke parasının seçilecek olan yabancı bir para ile sabit kurdan değiĢimini öngören ve belirli yasal düzenlemeleri gerektiren bir sistemdir. Bu sistemde para otoritesi ülke parasını yalnız yabancı para giriĢi karĢılığı basmaktadır. Ayrıca Merkez Bankasının parasal düzenlemeler ve son kredi mercii gibi geleneksel fonksiyonlarına son vermektedir. Diğer yandan bu sistemin uygulanması kolay olmakla beraber para ve

maliye politikalarının güvenirliliğini artırması, döviz kuruna istikrar kazandırması, faiz oranları birleĢtirmesi ve finansal derinliği artırması gibi faydaları da vardır.

Bunun yanında bir takım maliyetler de getirmektedir. Para kurulu sisteminde bankalar daha duyarlı hale gelmekte, Merkez Bankası fonksiyonlarını kaybetmekte, mali politikalar üzerine sınırlama gelmekte ve nominal kurlar esnekliğini kaybetmektedir. Bu sistemin uygulanacağı ekonomide güçlü bir kamu finansmanı, sağlıklı bir finansal yapı ve yeterli miktarda döviz kaynakları gerekli görülmektedir (ġahinbeyoğlu, Özdemir, 2000).

1.2.3.9. Tam Dolarizasyon (Full dollarization)

Bu sistemi uygulayan ülke parasal bağımsızlığına son vermekte ve baĢka bir ülkenin para birimini kullanmaktadır. Para kurulu sisteminin uç Ģeklidir. Parasal disiplini artırması nedeniyle güvenirliliği fazladır. Ayrıca istikrarsız bir döviz kurunun yol açtığı olumsuzlukları ortadan kaldırır. En önemli maliyetleri ise senyoranj gelirinin kaybı, Merkez Bankasının son kredi mercii rolüne sınırlaması, ekonomiyi döviz kuru krizlerine karĢı duyarlı hale getirmesidir.

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

TÜRKĠYE’DE UYGULANAN DÖVĠZ KURU SĠSTEMLERĠ VE POLĠTĠKALARI

Türkiye‟nin geçmiĢ 50 yıldaki dıĢ ticaret performansı iki dönem halinde incelenebilir. Birincisi, 1950-1980 arasındaki dönem, ikincisi ise, kendi içerisinde çeĢitli dönemlere ayrılabilecek olan 1980 sonrası dönemdir. Ġlk dönemde, ithal ikameci politikalar nedeniyle, ihracat ihmal edilmiĢ ve çok düĢük oranlarda büyümüĢtür. 1980 sonrasında ise, dıĢ ticaret politikası köklü bir Ģekilde değiĢime uğramıĢtır. Bu ikinci dönemin en temel ayırıcı özelliği, ihracata dayalı büyüme politikalarının uygulamaya konulmuĢ olmasıdır. Bu politikalar sonucunda, yüksek ihracat artıĢ oranları yakalanabilmiĢtir. Ancak, bu dönemdeki politikaların tümü belirli bir amaca (liberalizasyon) yönelik olmasına karĢılık eĢgüdüm içinde uygulanamamıĢlardır. Yani mal piyasalarında görülen serbestleĢme ancak 1989‟dan sonra gerçekleĢtirilebilmiĢ ve gerçekleĢen bu serbestleĢme bazı ekonomistler tarafından aĢırı bulunmuĢtur. Bu ekonomistlerin temel çıkıĢ noktası, aĢırı serbestleĢmenin, mal piyasaları ile eĢgüdümlü olamaması sebebiyle, kısa dönemli hareketleri özendirdiği Ģeklindedir.

2.1. 1980 Dönemine Kadar Uygulanan Döviz Kuru Sistemleri ve Politikaları

Dünyadaki ekonomik trendlere paralel olarak, Türkiye 1980‟lere kadar sabit kur sistemi uygulamıĢtır. Bu durum, zaman zaman Türk Lirasında aĢırı değerlenmelere yol açmıĢ ve sonuç olarak Türkiye ödemeler dengesi krizleri ile karĢı karĢıya kalarak bir kaç kez devalüasyon yapmak zorunda kalmıĢtır. 1970-80 döneminde çok büyük dıĢ ticaret açıkları ile karĢı karĢıya kalmıĢ ve bu sorun karĢısında yürütülen tek politika aracı ise devalüasyon olmuĢtur. Çünkü ekonomiyi üretir hale getirebilmek için gereken kaynaklar tükenmiĢ ve dıĢ ticaret açıklarının ihracatı teĢvik politikaları

ile azaltılması mümkün olamamıĢtır. Elbette bu durum bir politika tercihi olarak karĢımıza çıkmaktadır. 1970 yılında, TL % 40 oranında devalüe edilmiĢtir. Takip eden yıllarda ihracat artıĢ oranı ortalamanın üzerine çıkmıĢtır. Yani, sabit kur rejimlerinde, hükümetin kur aracılığıyla dıĢ ticareti etkileyebilme gücü az da olsa mevcut idi. Bu etkinin özellikle kısa dönemde görülebileceği bir çok ampirik çalıĢmada kanıtlanmıĢtır. Bu noktada, ihracatın ve ithalatın fiyat esnekliklerinin de önem taĢıdığı göz ardı edilmemelidir (Ertekin, 2004).

Kaynak: TCMB

Grafik-1‟de 1950-1979 dönemindeki reel döviz kuru ve ihracattaki yüzde değiĢmeler görülmektedir. Bu dönemde, reel döviz kurunun genellikle sabit olduğu söylenebilir.

Ancak, 1959‟da ve 1970‟te iki devalüasyon görülmektedir. Devalüasyon ve ihracat artıĢı arasındaki teorik iliĢkinin söz konusu dönem için de geçerli olduğu söylenebilir. Cumhuriyet‟in ilk yıllarından günümüze kadar yürütülen kur rejimleri ve politika uygulamaları ana hatlarıyla incelendiğinde, uzun süre devam eden sabit kur rejimlerinin ağırlıkta olduğu görülmektedir. Cumhuriyet kurulduktan 1950 yılına kadar referans para olarak Ġngiliz Sterlini kullanılmıĢ, bu tarihten sonra ABD Doları referans para olarak kullanılmaya baĢlanmıĢtır. 1923-1929 döneminde altın, döviz ve menkul kıymetler borsasının oldukça aktif olduğu görülmektedir. Bu dönemde döviz çek ve senetleri borsada iĢlem görmektedir. Bu dönem, serbest döviz kuru uygulaması özelliklerini yansıtmaktadır. Söz konusu dönemde TL Sterlin‟e bağlı olarak dalgalanmaya bırakılmıĢ, her çeĢit kambiyo serbestliği sağlanmıĢtır. Ancak,

1929 yılındaki büyük buhran ile birlikte TL‟nin Sterlin karĢısında hızla değer kaybettiği görülmüĢ, Mart 1929‟da 1 Sterlin=0.888 kuruĢ iken, Aralık 1929‟da 1 Sterlin=1.125 kuruĢa yükseltilmiĢtir. Türkiye‟de 1929 krizinden sonra liberal ekonomi görüĢü yavaĢ yavaĢ terk edilmiĢtir (Ertekin, 2004).

Döviz piyasalarının doğrudan denetlenmesi amacıyla 25.02.1930‟da 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu (TPKK) yürürlüğe konmuĢtur. Döviz piyasasının denetimi için alınan bu tedbirler, ülke para politikasını yürütecek

“Merkez Bankası”nın bulunmaması nedeniyle tam baĢarılı olamamıĢtır. Bu nedenle 11.06.1930‟da T.C Merkez Bankası kurulmuĢtur. Aynı Ģekilde 1933‟de “Ödünç Para Verme ĠĢleri Kanunu” yürürlüğe konmuĢ, bu kanunla serbest faiz uygulaması kaldırılarak TL‟nin konvertibilitesine de son verilmiĢtir. Bu dönemden itibaren Türkiye‟de sabit kur rejimi uygulanmaya baĢlanmıĢ ve oldukça uzun zaman aralıklarıyla kurların devalüe edildiği görülmüĢtür. Bu bağlamda ilk devalüasyon 7 Eylül 1946‟da gerçekleĢtirilmiĢ ve TL„nin dolar karĢısında değeri % 53.6 dolayında düĢürülmüĢ ve 1 ABD Doları =1.30 TL iken 2.80 TL‟ye yükseltilmiĢtir. Söz konusu devalüasyon, II. Dünya SavaĢı sonrası dönemin koĢullarına ve yeni ekonomi politikalarına uyum sağlanmasına yönelik olarak yapılmıĢtır. Bu devalüasyonu daha sonraki devalüasyonlardan ayıran en önemli fark, devalüasyonun döviz sıkıntısının olmadığı bir ortamda yapılmıĢ olmasıdır. Bu devalüasyondaki temel amaç ithalat artıĢını sınırlı tutmak ve sınırlı ihraç mallarının dolar cinsinden fiyatını düĢürmektir.

Bunlara ek olarak hükümetin, biriktirdiği altın ve dövizin değerini yükselterek iç borçların gerçek değerini düĢürmek eğiliminde olması ve IMF‟ye üyelik sonucu devalüasyon yetkisinin kısıtlanacak olması bu devalüasyon kararında etkili olmuĢtur.

Türkiye 19.02.1947‟de IMF ve Dünya Bankasına üye olmuĢ ve ayarlanabilir sabit döviz kuru politikası uygulamaya baĢlamıĢtır. DıĢ ödemelerin 1953‟ten itibaren sorun haline gelmeye baĢlamasıyla hükümet yeni önlemler almak zorunda kalmıĢtır.

1956‟da turist ve benzeri dövizlerde 2.80 olan TL‟nin ABD Doları karĢısındaki paritesi 5.25-5.5 olarak yeniden tespit edilmiĢtir. Kambiyo denetiminin arttırılması,

dıĢ ticaret dengesinde olumlu geliĢmeler sağlayamadığı gibi, sabit tutulan resmi döviz kurları ile karaborsa döviz kurları arasındaki fark büyümüĢ, karaborsa fiyatları 20 TL‟ye kadar çıkmıĢtır. Bu ise dıĢarıya sermaye kaçıĢını hızlandırmıĢ, kaçakçılığı arttırmıĢ ve enflasyon oranını yükseltmiĢtir. 4 Ağustos 1958‟de 1 ABD Doları =9 TL olacak Ģekilde devalüe edilmiĢtir. Benzer Ģekilde 10 Ağustos 1970 tarihli TPKK Hakkında 18 sayılı Karar ile yeni kur ayarlanmasına gidilmiĢ ve 1 ABD Doları = 15 TL olarak saptanmıĢtır. Bu devalüasyonun amacı olarak da ithalat talebini kısmak, ihraç mallarımızın dıĢ piyasalardaki rekabet gücünü yükseltmek olduğu belirtilmiĢtir.

Ayrıca devalüasyonun o zamana kadar bir kısmı, resmi yollarla yurda girmeyen turizm gelirlerini ve iĢçi dövizlerini artırıcı yönde etkileyeceği beklentisi de söz konusu kararı almada önemli rol oynamıĢtır. Bu tarihten sonra kur ayarlamalarının daha sıklıkla yapıldığı görülmektedir.

1974‟de kur siteminde yeni uygulamaya geçilmesi, sık devalüasyonların temel nedenini oluĢturmuĢtur. 1974‟de uluslararası kambiyo kurları arasında gerekli uyumun sağlanması için IMF tarafından konulan kurallara uygun tedbirler alınmıĢtır.

IMF‟in hazırladığı yönteme göre, ülkelerin kendi paraları ile diğer üyelerin paraları arasındaki kurlarda herhangi iki alıĢ veya iki satıĢ kuru arasında en çok % 2‟lik fark olması gerektiği belirtilmiĢtir. Böylelikle, herhangi bir yabancı paranın uluslararası piyasada değer kazanması ya da kaybetmesi sonucu öteki yabancı paraların kurlarına göre % 2‟yi aĢan fark meydana geldiğinde kurlar ayarlandığı için, 1974 yılında çeĢitli tarihlerde bazı dövizlerin TL karĢılığında kurları ayarlanmıĢtır. Kurlar 1976‟da üç kez, 1977‟de de 2 kez 1978‟de 3 kez, 1979‟da da 3 kez kur ayarlamasına gidilmiĢtir (Ertekin, 2004).

2.2. 1980-1988 Döneminde Uygulanan Döviz Kuru Sistemleri ve Politikaları

DıĢ ticarette ve mali sektörde serbestleĢme, 1980 sonrası dönemin temel politika seçimidir. Bu seçimin uygulamaya konulması yolunda en önemli adımlardan birisi, 1989 yılında, sermaye hareketlerinin tamamen serbestleĢtirilmesi ve Türk Lirası‟nın konvertibl hale getirilmesidir. 1980-1982 döneminde, temel kaygı bankacılık sektörünün liberalizasyonu idi. Bankalar arasında rekabetin geliĢtirilmesi, mali piyasaları geliĢtirmenin temel aracı olagelmiĢtir. Ġlk adım olarak, mevduat faizindeki limit 1981 yılında kaldırıldı. Döviz piyasası 1984 yılında serbestleĢtirildi. 1986 yılında Ġnterbank piyasası kuruldu ve Merkez Bankası açık piyasa iĢlemlerine baĢladı. Özel bankaların döviz tevdiat hesabı açmalarına izin verildi ve döviz piyasasında iĢlem yapabilmeleri sağlandı. Bu haklar, bankaların finans piyasalarındaki belirleyici kurumlar olması sonucunu doğurdu. Bu dönemin bir diğer önemli özelliği ise serbestleĢme idi. Finans piyasalarındaki etkinliğin bu serbestleĢme süreci sonucunda sağlanacağı yönünde genel bir ön kabul söz konusu idi (Atiyas ve Ersel, 1992). “Diğer yandan, mevduat faizleri ve kredi tanımlamasındaki sınırlamaların 1980 ortalarında çok hızlı bir Ģekilde kaldırılması, tasarruf sahiplerine çok yüksek faizler teklif ederek ortaya çıkan bankerlerin bir kaç tane küçük bankayla birlikte batmaları sonucunda mali bir skandala yol açmıĢtır”

(Boratav and Yeldan, 2001). Türkiye‟de 24 Ocak 1980‟de alınan ekonomik tedbirler paketine kadar döviz kuru 1 ABD Doları= 26.50 TL olarak devam etmiĢ ve bu tarihte kur rejiminde değiĢikliğe gidilerek sürünen parite rejimine geçilmiĢ ve 1 ABD Dolarının değeri 70 TL‟ye yükseltilmiĢtir. Bu tarihten itibaren kurlardaki ayarlamalarının daha sıklıkla yapılmaya baĢlandığı görülmektedir. Uluslararası piyasalar ve para piyasalarındaki geliĢmeler göz önüne alınarak 1980 yılı içerisinde kurlar 16 defa değiĢtirilmiĢtir. 1 Mayıs 1981‟e kadar 6 kur ayarlaması daha yapılmıĢ, söz konusu tarihe kadar çoklu kur uygulaması sürdürülmüĢtür.

Liberalizasyon programının ikinci döneminde (1983- 1987), temel vurgu mali kurumların oluĢturulması üzerine kurulmuĢtu. Bu çerçevede, bir kanun hükmünde kararname ile 1983 yılında Sermaye Piyasası Kurulu kuruldu: ikincil piyasa iĢlemleri için düzenlemeler yapıldı ve 1986 yılında Ġstanbul Menkul Kıymetler Borsası açıldı.

1985 yılında, bankacılık sistemindeki yapısal zayıflığı gidermeyi amaçlayan yeni bankacılık yasası TBMM‟de kabul edildi. Daha sonra, 1986 yılında, Ġnterbank para piyasası oluĢturuldu ve 1987 yılında Merkez Bankası “açık piyasa iĢlemleri”

yapmaya baĢladı. Bunlara ilaveten, döviz kuru rejiminde de bir değiĢiklik yaĢandı.

1984‟te, Türk vatandaĢlarının bankalarda döviz tevdiat hesapları (DTH‟ler) açmalarına izin verildi. Aynı yıl, bankalara kendi kurlarını belirli bir band içerisinde belirleme hakkı verildi (Atiyas ve Ersel, 1992).

Türkiye‟nin finansal liberalizasyonu sürecindeki en son aĢama, 1989 yılında döviz piyasalarının kurulması ile baĢlamıĢ oldu. Bu dönemdeki en temel geliĢme, döviz ve yabancı sermaye alanlarında gerçekleĢmiĢtir. 1989 yılında, döviz piyasası operasyonları ve uluslararası sermaye hareketleri tamamen liberal hale getirildi ve TL konvertibl oldu. Sonraki yıl, bankalar, uygulayacakları faiz oranlarını belirlemekte tamamen serbest oldular. Bu geliĢmeler mali derinleĢmeye yol açtı.

Örneğin, toplam mali varlıklar (yani dolaĢımdaki para, toplam mevduat ve toplam menkul kıymet) içerisinde toplam menkul kıymetler (kamu ve özel) önce küçük bir miktar artarak 1982 yılındaki %22 seviyesinden 1986 yılında %25 seviyesine yükseldi daha sonra, hızlı bir tırmanıĢla 1990 yılında % 43‟e ulaĢtı (Atiyas ve Ersel, 1992).

Bu dönemde, politika yapıcılar döviz kurunu günlük olarak belirledi. Uygulanan rejim, “sabit fakat ayarlanabilir döviz kuru sistemi” ne benzerlikler göstermektedir.

Politikaların temel amacı, Türk Lirasının aĢırı değerlenmesinin önlenmesi idi.

Hükümet, döviz kurunu enflasyon ve ekonomik büyüme rakamlarına göre belirlemekteydi. 1 Mayıs 1981‟den itibaren, döviz kurları Merkez Bankası tarafından günlük olarak ilan edilmeye baĢlanmıĢ ve uluslararası piyasalar ve yurt içi para piyasasındaki geliĢmelere göre 1981‟de 164 kez, 1982‟de 245 kez, 1983‟te 246 kez kurlar değiĢtirilmiĢtir (Arat, 2003). Yani, politika yapıcılar ülke içerisinde uluslararası ekonomideki değiĢmelere uyum sağlayabilmekteydiler. DıĢ ticaret rejimindeki değiĢiklikler de bu uyuma yardım edecek Ģekilde yapılmıĢtır. Sonuç olarak, ihracat ithalattan daha hızlı büyüdü ve dıĢ ticaret açığı düĢmeye baĢladı.

Fakat 1985‟ten sonra, kur politikasının etkinliği para ikamesi sebebiyle

sınırlanmıĢtır. Beklentiler kötüleĢtikçe, Türk Lirası cinsinden varlıklar azalırken, yabancı para cinsinden tutulan varlıklar önemli oranda artmıĢtır. Türkiye ekonomisi 1981-1988 döneminde ihracata dayalı büyüme stratejisi uyguladı. Bir baĢka deyiĢle, 1994 yılına kadarki ihracat büyümesi ekonomik programın en önemli baĢarılarından biridir. Bu dönemde, hem büyüme hem de ihracatın kompozisyonundaki değiĢme dikkate değer bir geliĢme göstermiĢtir. Gerçekten, ihracat üç katından fazla arttı ve imalat sanayinin ihracattaki payı önemli ölçüde artmıĢtır.” (Uygur, 1997). Ancak, bu büyüme yatırım üzerine geliĢen bir büyüme değildi. Sözü edilen ihracat performansı daha çok, imalat sanayinde mevcut olan kapasitenin kullanılması ile gerçekleĢtirilebilmiĢtir. Diğer bir ifadeyle, ihracata dayalı bu büyüme stratejisinin sürdürülebilir olması için gerekenlerden en önemlisi yatırım artıĢıdır. Devalüasyon da ihracata dayalı büyüme politikalarının önemli uygulamalarından birisidir, ancak yatırım mallarının göreli fiyatlarını saptırmakta ve piyasaya yanlıĢ sinyaller verilmesine sebep olmaktadır. Çünkü, geliĢmekte olan ülkeler, söz konusu yatırım malları konusunda geliĢmiĢ ülkelere bağımlıdır ve devalüasyon yatırım mallarının geliĢmiĢ olan ülkelerdeki fiyatlarını artırır. Yani tüketim malı fiyatlarındaki artıĢ yatırım malı fiyatlarındaki artıĢtan daha küçüktür.

Kaynak: TCMB

2.3. 1989 – 1993 Döneminde Uygulanan Döviz Kuru Sistemleri ve Politikaları 1989 yılında, finansal liberalizasyona yönelik çok sayıda yasal düzenleme Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edildi. Sermaye hareketlerini serbestleĢtiren 32 Sayılı Kararname bu düzenlemelerin omurgasını oluĢturmaktadır. Bu kararnamenin kabulü ile birlikte, Türkiye‟nin döviz kuru sistemi daha esnek hale gelmiĢtir. Türk Lirası konvertibl olmuĢ ve sermaye hareketleri geliĢmekte olan ülkelerde pek görülmedik ölçüde serbestleĢtirilmiĢtir. Bu Kararnamenin temel

2.3. 1989 – 1993 Döneminde Uygulanan Döviz Kuru Sistemleri ve Politikaları 1989 yılında, finansal liberalizasyona yönelik çok sayıda yasal düzenleme Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edildi. Sermaye hareketlerini serbestleĢtiren 32 Sayılı Kararname bu düzenlemelerin omurgasını oluĢturmaktadır. Bu kararnamenin kabulü ile birlikte, Türkiye‟nin döviz kuru sistemi daha esnek hale gelmiĢtir. Türk Lirası konvertibl olmuĢ ve sermaye hareketleri geliĢmekte olan ülkelerde pek görülmedik ölçüde serbestleĢtirilmiĢtir. Bu Kararnamenin temel

Benzer Belgeler