• Sonuç bulunamadı

3.5. Mısır’daki Siyasal Durumun Analizi

3.5.1. Aktörlerin Tutum ve Davranışları

Mısır’ın siyasal durumunu analiz ederken kullanılacak yöntem daha önce de belirtildiği gibi Galtung’un üçgen teorisidir. Aşağıdaki şekilde görüleceği gibi aktörlerin tutum ve davranışları, yapısal faktörler ile çatışmayı körükleyen ve uzlaşıyı mümkün kılacak faktörler olarak ele alınmıştır.

Aktörlerin tutum ve davranışları

Yapısal Faktörler Çatışmayı körükleyen/Uzlaşıyı

mümkün kılan faktörler

Analizde ele alınan aktörler Mısır’da etkili olan Müslüman Kardeşler Örgütü ve Mısır Ordusudur. Her iki aktör de ülkedeki siyasal havayı olumlu ya da olumsuz etkileyecek güce sahip olan aktörlerdir. Bu iki ana aktörün tutum ve davranışlarını ele alarak Mısır’daki mevcut siyasal durumu analiz etmeye çalışacağız. Tarafların göstermiş oldukları davranışlar sürecin şekillenmesinde önemli rol oynamaktadır. Aktörlerin hangi duygulara sahip olduklarını, hangi duygularla hareket ettiklerini ve olaylar karşısında nasıl tepki gösterdiklerini bilmek siyasi durumu daha iyi değerlendirmemize yardımcı olacaktır.

İlk olarak tutum ve davranışlarını analiz edeceğimiz aktör Müslüman Kardeşler Hareketi’dir. Mısır nüfusunun % 90’ı Müslüman olan bir ülkede İslamcı çizgilere sahip olan Müslüman Kardeşler Hareketi ve onun desteklediği siyasi parti sosyal, siyasal bir hareket olarak ciddi bir taban desteğine sahiptir. Hemen hemen her kesimden, hareketi ve hareketin

savunucularını destekleyen insanlar bulunmaktadır. Bu desteği artıran ve devamlı kılan bir diğer etmen ise hareketin yıllarca baskı altında olmasıdır. İnsanlar her zaman ‘mağdur’ olan kesime destek vermiş ve o kesimi kendisine yakın hissetmiştir. Yıllarca baskı altında olması, üyelerinin ağır hapis cezaları ile yargılanması, üyelerin yurtdışına kaçmak ya da sürgün hayatı yaşamak zorunda kalmaları gibi durumlar halkın Müslüman Kardeşler Hareketi’ne daha sıcak bakmasına neden olmuştur. Çünkü bu durumlar hareketin toplumdan, sosyal ve siyasal sistemden dışlandığını göstermektedir. Halkın yönetime karşı ciddi bir muhalefetin var olması isteği ve bu muhalefetin yıllarca baskı altında kalması, hareketin daha da güçlenmesini sağlamıştır.

Halk ayaklanmasının ardından yapılan adil seçimler sonrası halkın seçtiği partinin iktidara gelmesi, partiyi destekleyen kesim nezdinde seçimlerin demokratik olduğu ve cumhurbaşkanının meşru olduğu inancına sahip olunması yapılanların darbe olarak algılanmasına yol açmıştır. Ordunun devreye girip meşru cumhurbaşkanını indirmesi Müslüman Kardeşler Hareketi’ne destek veren insanları sokaklara çıkartmıştır. Meşru yollardan cumhurbaşkanlığına gelen kişinin gayri meşru yollar ile gönderilmesi halkın bazı kesimlerinde tepkilerle karşılanmıştır.

Müslüman Kardeşler, kendilerinin dürüst yöneticiler olduklarını, bir yıl gibi kısa bir sürede ülkedeki kronik sorunların tamamen iyileşmesinin mümkün olmadığını ve zamana ihtiyaçları olduklarını söylemektedirler. Ayrıca kendilerine zaman tanınmadığı gibi, ordu ve polisin taraf tutarak yönetimdeki partiye ve yönetimi destekleyen harekete karşı haksızlık yapıldığını belirtmektedirler.

Yıllarca baskı altında yaşayan hareketi partileştirip yönetimde söz sahibi olmak istemeleri, onların halk nezdinde de yasal statüye kavuşma isteklerini göstermektedir. Ancak son yapılan değişiklik ile beraber yine baskı yıllarının yaşanacağı korkusu ve hapis, öldürülme, sürgün endişeleri hareket üyelerinde ve destekçilerinde mevcuttur.

Aktörler başlığı altında ele alınacak diğer aktör ise Müslüman Kardeşler’in karşısında yer alan Mısır Ordusudur. Mısır’ın bağımsızlığını kazandığı dönem dâhil olmak üzere o tarihten itibaren ülkenin etkin bir aktörü de ordu olmuştur. Yaşanan savaşlar ve darbeler ordunun gücünü pekiştiren ve halkın üzerinde de etkinliğini artıran faktörler olmuştur. Bağımsızlık sonrası Mısır’ın kısa tarihine baktığımız zaman hiç bir dönem sivil bir yönetimin iktidarlaşmadığını görmekteyiz. Her zaman asker kökenli liderler iktidar olmuş ve orduda görevli askerler yönetimin üst kademelerinde yer almıştır.

Yaşanan halk ayaklanması sonrası yapılan seçimlerin ardından sivil bir oluşumun yönetime gelmesi elbette ki ordunun iktidar üzerindeki gücüne gölge düşürmüştür. Yıllarca etkin bir şekilde siyasete katılan ve ülkeye yön veren bir aktör olan ordu, sivil yönetim ile

birlikte ülkedeki gücünü kaybetme korkusuna kapılmıştır. Bu endişenin altında yatan esas nedenlerden biri de ordunun ülkede ciddi bir ekonomik aktör olmasıdır. Ekonomik çıkarların zarar görecek olması beraberinde ordunun ülkedeki etkinliğini de kaybetmesine neden olacaktır. Orduyu harekete geçiren ana nedenlerden en önemlileri siyaset üzerindeki gücünü kaybetme ve ekonomik çıkarların zarar görmesi endişesidir.

Ortadoğu bölgesinde en önemli aktörlerden ve batının önemli müttefiklerinden biri olan Mısır’da batının ve özellikle ABD’nin desteğini Mısır ordusu almaktadır. Siyasal İslam karşısında batının desteğini alan askerler, sivil yönetim sonrası bu desteği kaybetme endişesi taşımaktadırlar. Etkin güç olma konusunda maddi ve manevi destek gören kesim bu desteğin yokluğunda ciddi sorunlarla karşılaşabilir.

İslami değerler taşıyan partinin iktidara gelerek askerlerin siyasetteki etkinliğini azaltması üzerine harekete geçtiği düşünülen ordu, halkta İslamcı terör endişesi yaratarak kendi gücünü meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Müslüman Kardeşler Örgütü’nü terör örgütü ilan etmesi de bu çabanın bir kanıtıdır.

Tarihsel açıdan her zaman siyasetin ve ekonominin üzerinde etkin bir güç olan ordu, bu gücünü sivil yönetime hatta İslamcı bir yönetime kaptırmak istememektedir ve bu yüzden yönetimin birinci yılında harekete geçmiştir.

Basın ve medyayı da kullanan ordu/askeri konsey yaptığı müdahalenin haklılığına ve gerekliliğine olan inancı halk nezdinde sağlamıştır ve ciddi bir taraftara sahiptir.