• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: AKADEMİSYENLER VE AKADEMİSYENLERDE İŞ AİLE YAŞAMI ÇATIŞMASIAİLE YAŞAMI ÇATIŞMASI

2.1. Akademisyen Tanımı

Modern toplumda çeşitli üretim ve hizmet sektörleri incelendiğinde yükseköğretim ve araştırma kurumlarının çeşitli açılardan diğerlerinden farklı olduğu görülmektedir. Yükseköğretim kurumları göreceli olarak açık hedefleri olan, gevşek baskı mekanizmalarına sahip, üst makamdan kontrol ve idare edilen, asıl emekçilerin yani akademisyenlerin güçlü etkisiyle hedeflerin belirlendiği, günlük iş rutinleri olan kurumlar olarak karakterize edilmektedir (Enders, 2007: 7).

Üniversiteler, sürekli değişim ve gelişim içinde olan, yüksek düzeyde bilimsel bilginin, kültürel ve sanatsal değerlerin üretildiği, entelektüel insan yetiştirmeyi amaçlayan ve bütün bunlarla insanlığa yön veren yükseköğretim kurumları olarak ifade edilebilir. Üniversitelerin bütün bu özelliklerine bakıldığında bu kurumların toplum için çok önemli olduğu anlaşılmaktadır. Bu kurumlara anlam katan deyim yerindeyse üniversiteyi üniversite yapan en önemli faktörlerden biri de bu kurumlarda bilgi üreten, eğitim veren ve araştırmalar yapan akademisyenlerdir. Yükseköğretim kurumlarının anahtar unsuru olan akademisyenler, akademik kurumların hedeflerine ulaşmasında önemi yadsınmayacak bir role sahiptir (Rowley, 1996: 11). Bu sebeple akademisyen, bilgisini toplum yararına kullanarak bilginin uygulama alanı bulmasını sağlayan ve bilgisini öğrencileri ile paylaşarak öğretim etkinliğini gerçekleştiren kişi olarak tanımlanmaktadır (Odabaşı ve diğ., 2010: 131).

Bilim, sanat veya edebiyat gibi alanlarda belirli standartları geliştirmek ve sürdürmek için oluşturulmuş akademinin bir üyesi olarak tanımlanan akademisyenler, ilmi, sanatsal veya felsefi bir geleneğin, fikirlerin geliştirilmesinde takipçi olarak görülmektedir (akt. Özdemir ve Çağlar,2018: 835).

Bunun yanında farklı üretim ve hizmet sektörleri arasındaki karşılıklı ilişkilere bakıldığında, akademisyenlik mesleğinin diğer mesleklerin şekillenmesinde son derece önemli olduğu anlaşılmaktadır.

39

Literatürde akademisyenliğin bir meslek olup olmadığına yönelik farklı görüşlerin tartışıldığı görülmektedir. Akademisyenliğin, mesleki eğitimle kazandırılan bilgi, beceri, mesleki ehliyete, mesleki etik kurallarının bulunmasına ve çeşitli sınavlarda gösterilen başarılar gibi temel mesleki özelliklere sahip olduğunu kabul eden araştırmacılar akademisyenliği tek başına bir meslek olarak görmektedirler (Parsons, 1968; Freidson, 2001; Henkel, 2005; Kolsaker, 2008; Teichler ve diğ., 2013). Aksi görüşe sahip olan araştırmacılar her uzmanlık alanının farklı bir meslek olarak kabul edilebileceği düşüncesiyle akademisyenliğin tek başına bir meslek olma özelliğini taşımadığını iddia etmektedirler (Biglan, 1973; Piper, 1994; Taylor, 2000).

İngiliz sosyal tarihçisi Harold Perkin akademisyenlik mesleğini ‘kilit meslek’ olarak görmekte ve “diğer meslekleri eğiten meslek” olarak tanımlamaktadır (Perkin, 1969: 13). Akademik yaşam diğer mesleklerde olduğu gibi çalışanların çalışma ortamında günlük görevlerini bitirip evlerine döndükleri bir yaşam değildir. Çalışma biçimi ve çalışma saatleri değişkendir. Öğrenci yetiştirme, ders saatlerinin dönemlere göre farklılık göstermesi, ikinci öğretim sınıflarda ders verme, bilimsel araştırmalar, toplantılar, kongreler, sempozyum ve paneller gibi birçok faktör bu değişkenliğin kaynakları olarak sıralanabilir. Bu bağlamda Yılmaz ve Özdemir (2012: 50) tarafından akademisyen, mesai saatleri ile sınırlı kalmayıp yaşamın her anında kendini sürekli geliştiren, bilimsel çalışmaları takip edip ürettiği kitap, makale vb. bilimsel eserler ve bildiri sunmak için katıldığı kongre, konferans ve sempozyumlarla bilimsel gelişmelere katkı sağlayan, öğrencilerin ve toplumun gelişmesi için ders veren ve sürekli çaba içinde olan kişi olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla akademisyen, bilimsel konularla ilgili yaptığı bilimsel çalışmalar ve takip ettiği gelişmelerle toplumsal gelişmeye yardımcı olan ve toplum için model oluşturan kişiyi ifade etmektedir (Kırkkılıç ve diğ., 2015: 376).

Çeşitli sınavlar, not ortalamaları, puan sıralamaları, bireyin alandaki çalışmaları gibi faktörler öğretim elemanı olmak için gereken koşullar arasında yer almaktadır. Fakat bu koşullar ülkeden ülkeye değişmektedir. Dünya genelinde akademisyenler bağımsız çalışan olarak görülse de iş güvencesizliği sebebiyle uygulamada böyle değildir. Türkiye’de akademisyenlerle ilgili Kamu Personeli statüsünde düzenlemeler yapılmaktadır (Yenihan, 2015: 25). Aynı zamanda akademik personel olmaya ilişkin hukuki düzenlemeler bulunmaktadır.

40

Buna göre Türkiye’de 2547 sayılı yükseköğretim Kanunu, 2914 Sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu, Öğretim Üyesi Dışındaki Öğretim Elemanı Kadrolarına Yapılacak Atamalarda Uygulanacak Merkezi Sınav ile Giriş Sınavlarına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik ve üniversitelerin kendilerinin belirledikleri atama kriterleri esaslarına göre yükseköğretim kurumlarına akademik personel olarak yerleşme düzenlenmektedir.

2018 yılında gerçekleştirilen düzenlemeler doğrultusunda 2547 sayılı Yükseköğretim kanununun 3. Maddesinde akademisyen tanımlarına yer verilirken, aynı Kanunun beşinci bölümündeki ilgili maddelerde Araştırma Görevliliğine, Öğretim Görevliliğine, Doktor Öğretim Üyeliğine, doçentliğe, profesörlüğe atanma ile doçent olma ve Profesörlüğe yükselme şartları ve bu unvanlara dair görevler ayrı ayrı ve ayrıntılı olarak düzenlenmektedir. Buna göre;

“Öğretim Elemanları: Yükseköğretim kurumlarında görevli olan öğretim üyeleri, öğretim görevlileri ve araştırma görevlileri olarak tanımlanmıştır. Öğretim Üyeleri: Yükseköğretim kurumlarında görevli bulunan profesör, doçent ve doktor öğretim üyeleridir.

Profesör: En yüksek düzeydeki akademik unvana sahip kişidir.

Doçent: Üniversitelerarası Kurul tarafından verilen doçentlik akademik unvanına sahip kişidir.

Doktor Öğretim Üyesi: Doktora çalışmalarını başarı ile tamamlamış, tıpta, diş hekimliğinde, eczacılıkta ve veteriner hekimlikte uzmanlık unvanını veya Üniversitelerarası Kurulun önerisi üzerine Yükseköğretim Kurulunca tespit edilen belli sanat dallarının birinde yeterlik kazanmış olan akademik unvana sahip kişidir.

Öğretim Görevlisi: Yükseköğretim kurumlarında okutulan dersleri vermek, uygulama yapmak veya yaptırmakla yükümlü olan öğretim elemanıdır.

Ayrıca, Madde 32 – (Mülga: 22/2/2018-7100/6 md.) ile okutmanlık unvanı öğretim görevliliği unvanına dönüştürülmüştür. Buna göre;

41 Araştırma görevlileri (2)

“Madde 33 – (Değişik: 17/8/1983- 2880/16 md.)

(Değişik: 12/8/1986- KHK 260/3 md.) Araştırma görevlileri, yükseköğretim kurumlarında yapılan araştırma, inceleme ve deneylerde yardımcı olan ve yetkili organlarca verilen ilgili diğer görevleri yapan öğretim elemanıdır. Bunlar ilgili anabilim veya anasanat dalı başkanlarının önerisi, Bölüm Başkanı, Dekan, enstitü, yüksekokul veya konservatuvar müdürünün olumlu görüşü üzerine rektörün onayı ile araştırma görevlisi kadrolarına en çok üç yıl süre ile atanırlar; atanma süresi sonunda görevleri kendiliğinden sona erer. (Ek cümle: 21/4/2005 – 5335/10 md.) Bunlar aynı usulle yeniden atanabilirler. (2)”

Türkiye’de öğretim üyelerinin görevleri 2547 sayılı Türkiye Yüksek Öğrenim Kanunu’nda düzenlenirken çoğu Avrupa ülkesinde akademik personelin görevleri ve görev tanımları mevzuat, resmi tüzük ve iş sözleşmesi ile düzenlenmektedir (Kasalak ve diğ., 2016:509). Buna göre 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun beşinci bölümündeki Madde 22’de Öğretim üyelerinin görevleri şu şekilde düzenlenmektedir;

“a. Yükseköğretim kurumlarında ve bu kanundaki amaç ve ilkelere uygun biçimde önlisans, lisans ve lisansüstü düzeylerde eğitim - öğretim ve uygulamalı çalışmalar yapmak ve yaptırmak, proje hazırlıklarını ve seminerleri yönetmek,

b. Yükseköğretim kurumlarında, bilimsel araştırmalar ve yayımlar yapmak, c. İlgili birim başkanlığınca düzenlenecek programa göre, belirli günlerde öğrencileri kabul ederek, onlara gerekli konularda yardım etmek, bu kanundaki amaç ve ana ilkeler doğrultusunda yol göstermek ve rehberlik etmek,

d. Yetkili organlarca verilecek görevleri yerine getirmek, e. Bu kanunla verilen diğer görevleri yapmaktır.”

“Öğretim Üyesi Dışındaki Öğretim Elemanı Kadrolarına Yapılacak Atamalarda Uygulanacak Merkezi Sınav ile Giriş Sınavlarına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkındaki

42

Yönetmelik” te ise bütün öğretim elemanları için geçerli olan merkezi sınav, genel şartlar

ve özel şartlar gibi bazı şartlar düzenlenmektedir.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 5772 sayılı kanunla değiştirilen 23,25 ve 26. Maddeleri ile bu kanunun 65. Maddesine göre düzenlenmiş olan Öğretim Üyeliğine

Yükseltilme ve Atanma Yönetmeliği’nin ilgili maddelerinde,Öğretim üyeliği kadrolarına

yükseltilme ve atanma işlemlerine ayrıntılı olarak yer verilmektedir.