• Sonuç bulunamadı

Aile İşletmeleri ve Örgüt Kültürü Bağlamında Ortaklık Kültürü

Günümüz ekonomisinde birlikte iş yapma girişimleri daha doğrusu ortaklık büyük önem taşımaktadır. Ekonomik hayatta ortaklığın sağlamış olduğu çokça kolaylık bulunmaktadır. Özellikle finansal kaynak sağlamak, riski paylaşmak, yetki sorumlulukların paylaşılması, bilgi, beceri ve tecrübeyi paylaşarak güç oluşturmak ve ekonomik kazanç sağlamak gibi nedenlerden dolayı pek çok insan ortaklık kurmaya yönelmektedir.

Aile işletmeleri de hem bu nedenlerden dolayı hem de aile olmuş olmasının getirmiş olduğu çocuklarına ve diğer aile üyelerine fırsat ortaya çıkarmak, aile mirasını kalıcı hale getirmek, aileyi bir arada tutmak, aileye finansal getiri sağlamak işletmeyi kendisinin çok iyi bildiği kan bağı bulunan kişilere emanet etmek gibi nedenlerden dolayı ortaklık kurmaktadırlar.

Böylece insanlar yukarıda sayılan nedenlerden dolayı her ülkenin kendi durumuna göre farklı şekilde hukuki bir yapı içerisinde ortaklık kurarlar. Ancak bu ortaklıklar o yerin hukuki çerçevesi ve ortaklıların genel geçer kuralları dışında, o bölgenin kendi kültürel özelliklerini taşır. Yani kurulan ortaklıklar kültürden tamamen bağımsız değildir. O bulunduğu kültür içerisinde şekillenir, dönüşür. Bu yüzden ortaklık kültürü kavramı içerisinde tüm dünyada aynı şekilde oluşabilecek bir ortaklık kültüründen bahsetmek mümkün değildir.

Genç’e göre (2007: 28) ortaklık kültürü, insanların birlikte hareket ederek amaçlara ulaşabilmek için geliştirdikleri farklı ortaklık şekillerinin toplamıdır. Bu yönüyle ortaklık kültürü tek bir kişinin bakış açısını değil, ortak olmuş ve tecrübe kazanmış, sonra bunu gelecek nesillere aktarmış insanların ortak bakış açılarını yansıtmaktadır.

Tanımdan da anlaşılacağı üzere ortaklık kültürü, o örgüt içinde bulunan insanların zamanla geliştirmiş oldukları ve ortaklığı daha iyi yürütmek amacıyla

belirlemiş oldukları zaman içerisindeki durumlarla ve de o toplum içerisindeki değerleri, inançları ve normlarıyla şekillendirmiş oldukları kültürel bir bütünlüktür. Ortaklık kültürü, o örgüt içerisindeki insanların iş yapış şekilleridir, olaylara durumlara bakış açılarıdır.

İnançlarla, değerlerle, normlarla ve de edinilen tecrübe ile şekillenen ortaklık kültürü, o bölgenin, o yerin kültüründen bağımsız değildir. Toplumun belirlemiş olduğu kurallar veya iş yapış/işi algılayış şekilleri ortaklık kültürünü gösteren unsurlardır. Bu unsurlar, ülkeden ülkeye farklılık gösterdiği gibi, ülke içerisindeki farklı bölgelerde bile değişik uygulamaları görülebilir. Hatta bir kent içerisindeki bulunan farklı işletmelerde, farklı ortaklık kültürlerinin gelişmiş olması çok doğaldır. Çünkü ortaklığın uygulanış biçimleri hem o örgüt içerisindeki örgüt iklimi, ortakların iletişimleri, beraber iş yapma yetenekleri, birbiriyle ilişkileri gibi iç öğeler, hem de örgüt dışındaki kanunlar, yönetmelikler, politik çevre, dini kurallar gibi öğelerin yanında, o toplumda uzun zaman içerisinde yerleşmiş örgüt kültürü tipleri gibi dış öğeler tarafından şekillenir. Yani ortaklık kültürü daha makro düzeyde değerlendirebileceği gibi, daha mikro düzeyde de değerlendirilebilir.

Toplumların yapısındaki uzun zaman içerisinde yerleşmiş ve devamlılığı olan bazı davranışsal farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıklar hem kişilerin yaşamlarını etkilemekte hem de o bölgenin sosyal ve kültürel düzeylerini göstermektedir. Farklı toplumlarda yaşayan kişilerin hayatı algılama biçimleri birbirinden farklıdır. Bu farklılıklar da hem kişilerin hem de organizasyonların ekonomik hayata yaklaşımlarını, bakış açılarını, çalışma usullerini ve yönetim tarzlarını da farklılaştırabilmektedir. Birçok bilim adamı bu farklı bakış açılarını o toplumların örgütleniş biçimlerine ve de dayanmış oldukları kuramsal temellere bakarak farklı sınıflandırmalarda bulunmuşlardır. Özellikle birçok kaynakta toplumları örgüt kültürü açısından sınıflandırmada güçlü kültürlü toplumlar veya zayıf kültürlü toplumlar olarak ele alınıp değerlendirilmiştir. Bunlarla beraber kaynaklarda önde gelen sınıflamalar şunlardır: “Harrison ve Charles Handy’nin güç kültürü, rol kültürü, görev kültürü ve birey kültürü sınıflaması; Diana Pheysey’in rol kültürü, başarı kültürü, güç kültürü ve destek kültürü sınıflaması; Quinn ve McGrath’ın

rasyonel kültür, gelişmeci kültür, uzlaşmacı kültür, hiyerarşik kültür sınıflaması ve Cameron ve Quin’in girişimci kültür, işbirliğine dayalı kültür, yapılaşmış kültür ve pazar kültürü sınıflaması” (İşcan ve Timuroğlu, 2007: 122).

Bu tür sınıflamalar o toplumlar için genel bir çerçeve sunmasına rağmen, tamamen o toplumu kapsayan bir niteleme olamaz. Çünkü toplumların içerisinde, farklı örgüt kültürü inançlarına, değerlerine, normlarına sahip örgütler bulunabilmektedir. Bu da özellikle konumuz ortaklık kültürlerinin farklılaşmasına neden olabilmektedir. Yani bir toplumda aynı ortaklık kültürünün gelişmiş olmasını beklemek mümkün değildir. Türkiye’nin doğusunda ve batısında ortak değer ve inançlarla oluşmuş, ancak o yörenin kendine has iş yapış şekliyle, işi algılayış şekliyle ve de farklı değer ve inançlarıyla ortaklık kültürleri farklılaşabilmektedir. Hatta yörenin içerisinde bile, daha mikro düzeyde, işletmeden işletmeye ortaklık kültürü farklılaşabilmektedir.

Her işletmenin ortaklık kültürünün farkına varması, ortaklık kültürünün içerisindeki öğeleri işletmeyi anlamlı kılacak, işletmeye değer kazandıracak ve de gelecek kuşaklara aktaracak bir hale getirmesi gerekir.

Ortakları olan herhangi bir işletme mutlaka bu bilincin farkında olması gerekir ancak, bir aile işletmesi, böyle bir bilince ya da kültüre daha fazla ihtiyaç duyar. Aile işletmeleri kendilerine has özelliklerinden dolayı, diğer işletmelere göre daha hızlı karar alma, uygulama, finans kaynaklarını hızlı bir şekilde kullanma, birbirlerine karşı sadakat ve güvenin fazla oluşu, aile şirketlerinde bireylerin birbirine kan bağı ile bağlanmaları, birbirine anlayış göstermeleri, paylaşılan bir geçmiş ve kimlik duygusuna sahip olmaları onlara çokça avantaj sağlamaktadır. Ancak özelikle aile işletmelerinde aile çıkarları ile iş çıkarlarının birbirine karışması, harcamaların düzenli yapılamaması, yetki ve sorumlulukların tam olarak belirlenmemiş olması, çatışmaların yayılması ve aile üyelerinin dahil olması gibi nedenler aile işletmelerinin bunlardan daha olumsuz bir şekilde etkilenmesine neden olmaktadır. Bu yüzden aile işletmeleri kendi içerisinde ortaklık kültürü için değerler üretmeli, hem işletmeyi hem de bu değerleri gelecek kuşaklara aktarmalıdır.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ VE ALAN ARAŞTIRMASI VERİLERİNİN ANALİZİ