• Sonuç bulunamadı

2.1. ARAŞTIRMADA KULLANILAN TEMEL KAVRAMLAR

2.1.3. Aidiyet

2.1.3.2. Aidiyet Türleri

Aidiyet kavramı son yıllarda çeşitli disiplinlerden araştırmacıların dikkatini çekmeye başlamıştır. İlk olarak fenomolojik paradigma alanında çalışılmaya başlanan aidiyet, daha çok spesifik alan veya çevrelerdeki öznel deneyimler üzerinde yoğunlaşmaya yol açmıştır. Pozivitist felsefenin baskınlığı ve deneysel kesinliğin olmayışı aidiyet kavramı ile ilgili çalışmaların yavaş bir şekilde gelişmesine neden oluşturmuştur (Low ve Altman, 1992). Birçok çalışma bireysel deneyimlere dayalı olduğu için aidiyet kavramı ile ilgili yapılan tanımlar tek noktada toplanamamaktadır. 1970’lerin başlarında, batı kültürü konusunda yapılan çalışmalar daha çok yer değiştirmeler ve yeni çevreye adaptasyon üzerinde yoğunlaşmakta, insanların neden veya nasıl kendileri ile çevre, mekan veya alanlar arasında bir bağ kurduğunu ise dikkate almamaktadır (Bracato, 2006:12).

Çevre ve insan davranışları arasında yapılmış ilk çalışmalar psikolojik yaklaşımlar, bilgi, inanışlar ve bakış açılarının etkisinde kalmıştır. Fiziksel çevre ile bireyler arasındaki duygusal bağların araştırılmaya başlanması bu etkinin azalmasıyla beraber ortaya çıkmıştır. Daha sonraları sosyoloji ve sosyal psikoloji araştırmaları kişisel alanlar, bölgeselcilik, alan kullanımı ve kutsal alanlar ile birey ilişkileri konularına kaymaya başlamıştır (Low ve Altman, 1992).

51

Günümüzde aidiyet ile ilgili akademik çalışmalar beşeri coğrafya ve kültürel boyuta doğru bir genişleme içerisindedir. Şehir planlaması ve geliştirmesi, turizm, sosyoloji, sosyal psikoloji ve çevre psikolojisi alanlarında da popüler bir kavram haline gelmiştir (Hummon, 1992). Ayrıca tüketici davranışları ve aidiyet üzerine yapılan çalışmalar konunun disiplinler arası bir araştırma konusu olmasına katkı sağlamaktadır (Bracato, 2006:12). Kavram ile ilgili genişlemeler, yapının çeşitli biçimlerde kavramsallaştırılmasına olanak tanımakta ve bir çok çalışma duygular, hisler ve duyguları yapının merkezine yerleştirmektedir (Low ve Altman, 1992). Zengin anlamları içerisinde barındıran yer veya mekan kavramı coğrafi, mimari ve sosyal çağrışımların meydana getirdiği çevresel bir deneyimdir. Deneyimler ise sosyal ve fiziksel çevre olarak adlandırılabilecek ortamlarda ortaya çıkmaktadır. Aidiyet ile ilgili yapılmış çalışmalar hem çevrenin fiziksel unsurlarının oluşturduğu fiziksel çevreyi hem de kişiler arası ilişkilerden oluşan sosyal çevreyi ele almaktadır (Bracato, 2006:13).

2.1.3.2.1. Fiziksel Alanlara Karşı Aidiyet

Bir alan veya mekâna karşı aidiyet hissetmek, kapsam ve ölçüm bakımından çok çeşitli anlamlara sahiptir. Alanda bulunan küçük nesneler, evler, komşular, şehirler ve bölgeler fiziksel unsurlara karşı geliştirilen bağın araçları arasındadır. Birçok çalışma bireylerin fiziksel unsurlara karşı geliştirmiş olduğu aidiyet üzerine odaklanmaktadır. Çalışmalarda bireylerin fiziksel çevre ile etkileşime girmesi sonucunda fiziksel alanlar, aidiyet kavramının bir unsuru olarak belirtilmektedir (Kyle, Graefe ve Manning, 2005).

Riley’e (1992:13) göre fiziksel alanlar insanların yaşadığı ve deneyim sahibi olduğu alanlar olarak tanımlanmaktadır. Biyolojik gelişimler, kültürel değişimler ve deneyimler fiziksel bir mekana karşı aidiyet duygusunun temelini oluşturmaktadır. Yazara göre mekansal aidiyet sadece etki-tepki ile oluşan bir olgu değildir aynı zamanda mekan ile ilgili hafızada yer alan tüm bilgilerin oluşturduğu karmaşık bir yapıdır.

52

Low, (1992:166) fiziksel çevreye karşı gelişen aidiyet duygusunun kültürel bir bakış açısından türediğini ancak içinde bulunduğumuz zamanda dünyanın fiziksel unsurlarına odaklanmış olduğunu belirtmektedir. Yazar aidiyet duygusunun belirli çevresel unsurlara yüklenen duygusal ve bilişsel anlamlara bağlı olarak geliştiğini ifade etmektedir. Bireyler ile fiziksel alanlar arasında altı çeşit ilişkiden bahsedilmektedir (Bracato, 2006:140). Bunlar;

 Soy İlişkisi  Yıkım ve Hüzün İlişkisi  Ekonomik İlişki  Dinsel İlişki  Milliyetçilik İlişkisi  Öyküsel İlişki

Soy ilişkisi bir yer ile ilgili bireyin sahip olduğu soy ilişkisinden söz edilmektedir. Kişi, soy köklerinin bulunduğu alan ile tarihsel ve kültürel bir bağ kurmaktadır. Yıkım ve hüzün ilişkisin de birey, alan ile ilgili yaşanmış bir takım olumsuz olayların kişide yarattığı duygular üzerinden ilişki kurmaktadır. Ekonomik ilişki daha çok kişiye ekonomik kazanımlar sağlayan çevre ile ilişkilidir. Kişinin evi, çalıştığı işyeri ve sahip olduğu gayrimenkullerin bulunduğu alan ile birey arasında ekonomik bir bağ kurulur. Dinsel ilişki bireyin inanışlarına göre şekillenir. Kişinin inanışları doğrultusunda bazı kutsal yer ve mekanlar ile bağlantılar oluşmaktadır. Tarihsel ilişkide bireyin etnik kökeni ve mensubu olduğu etnik kültürün ortaya çıkarttığı değerler üzerinden ilişki yaratılmaktadır. Son olarak öyküsel ilişkide ise birey ait olduğu toplumun geçmişteki başarıları ile gururlanmakta, başarıların sembol alanları ile kendisi arasında bağ kurmaktadır.

2.1.3.2.2. Sosyal Alan Aidiyeti

Çeşitli yazarlar aidiyet kavramını sosyal bir mekan veya alana karşı aidiyet yönüyle araştırmışlarıdır. Sosyal aidiyet kavramından yola çıkan araştırmacılar aidiyetin sadece fiziksel unsurlara karşı oluşan bir olgu olmadığını, bir takım sosyal

53

aktörler ve kişisel etkileşimler sonucunda da meydana gelebileceğini belirtmektedirler (Cooper-Marcus, 1992; Hidalgo ve Hernandez, 2001).

Hidalgo ve Hernandez, (2001) yılında aidiyet türlerinin (sosyal ve fiziksel) ev, mahalle veya semt ve şehir üzerindeki ilişkilerini test ettikleri çalışmada sosyal aidiyetin fiziksel aidiyete göre daha güçlü etkiye sahip olduğunu ortaya koymuşlardır. Davidson (1979), komşuluk ilişkilerinin sosyal yönlerini araştırdığı çalışmasında komşuluk ilişkilerinin hem birey hem de toplum için faydalı olduğunu belirtmektedir (Bracato, 2006:16). Milligan, (1998) etkileşime dayalı aidiyet teorisinde kafenin fiziksel yapısının içerideki sosyal hayatı nasıl etkilediğine dair bir çalışma gerçekleştirmiştir. Çalışmada yazar herhangi bir alan veya mekanda gerçekleşen insanlar arası etkileşimin, bireylerin o alan veya mekana bir anlam yüklemesine neden olduğunu yüklenen bu anlamında aidiyet olduğunu belirtmektedir. Sosyal etkileşimler aracılığıyla alan veya mekana yüklenen anlamlar o alan veya mekanı kişi için özelleştirmekte ve bir başka alan veya mekanın aynı anlama gelmemesine yol açmaktadır. Mesch ve Manor’un İsrail’de 1998 yılında gerçekleştirdikleri çalışmalarında bazı arkadaş grupları ve komşular arasındaki ilişkinin gücü arttıkça o alan veya mekâna karşı hissettikleri aidiyet duygusunun seviyesinin de arttığından söz etmektedirler (Bracato, 2006:17).