• Sonuç bulunamadı

Alınan 31 BOS örneğinin 14’ünün (% 43,8) görünümü berrak; 14’ünün (%43,8) görünümü ksantokromik; 3’ünün (% 9,4) ise görünümü bulanık idi.

BOS hücre sayısı açısından değerlendirildiğinde en az 20 mm³ ve en çok 2400 mm³ hücre saptandı ve hücre sayısı ortalaması 725 mm³ olarak bulundu.

Alınan 31 örneğin 15’inde (% 46,9) BOS protein değeri çok yüksek olduğu için ölçülemedi. Kalan 16 (% 53,1) örneğin hepsinde BOS mikrototal protein oranı > 45 mg/dL olarak saptandı. Ortalama BOS proteini 175,8 mg/dl idi. Ayrıca BOS’ da bakılan pandy pozitiflikleri karşılaştırıldı. Buna göre 4 örnekte (% 12,5) pandy (+), 8 örnekte (% 25) pandy (++),9 örnekte (% 28,1) pandy (+++) ve kalan 9 örnekte (%28,1) pandy (++++) olarak saptandı.

Alınan BOS örnekleri aynı zamanda glikoz açısından da değerlendildi. BOS glikoz değeri en düşük 4; en yüksek 62 olarak saptanırken ortalama değer ise 28 olarak saptanmıştır. Bir hasta dışında tüm hastaların kan şekeri 45’in altındadır. İki hasta (% 6,2) dışındaki tüm hastalarda BOS/KAN şekeri ranı 2/3 ‘ün altında saptanmış olup; 9(% 27,9) hastanın kan şekeri de 20’nin altındadır.

Giemsa boyama yapılan bu örneklerin başlangıçta PMNL hâkimiyeti veya eşit dağılım görülmekle birlikte yapılan seri LP’lerde hâkim hücre tipinin lenfosit lehine kaydığı görüldü. Daha önce de belirtildiği gibi bakteriyel etkenleri atlamamak adına her örneğe gram boyama da yapılmış olup hiç birinde mikroorganizma saptanmadı. Bir hastamızın EZN boyamasında ARB saptanarak tanı konmuş; bir hasta da aynı şekilde dış merkezde BOS EZN boyamasında basil saptanarak kliniğimize yönlendirilmiştir. Yani toplamda 2 (% 6,3 ) hastaya bu şekilde tanı konmuştur.

Kültürde üreme açısından hastalar değerlendirdiğinde 11 hastanın kültüründe tüberküloz basili üredi. ARB boyamada basil görülen hastanın da kültüründe üreme oldu. Toplamda 11 hastaya (% 37,5) altın standart tanı yöntemi ile tanı konulmuş oldu.

Hastaların gebe olan bir tanesi hariç tümüne kraniyel BT çekildi. Hastaların 19’unda (% 38,7) bulgu vardı. Bu bulgular; 2 hastada (% 6,3) infarkt; 3 hastada (% 9,4) gyrus tutulumu; 11 hastada (% 34,4) hidrosefali; 2 hastada (% 6,3) ise tüberkülom şeklinde idi. Hastaların 5 ‘inde (% 15,6) kraniyel BT de 2 ‘den fazla bulgu vardı.

Hastaların biri hariç (% 3,1)hepsine kranial MRG çekildi.31 MRG çekilen hastanın 24’sinde (% 75) MR de bulgu saptandı.17 hastada (% 53,1) hidrosefali; 10 hastada (% 31,3) bazal sisternalarda eksuda; 4 hastada (% 12,5 ) sylivin fissurda eksuda; 8 hastada (% 25) infarkt ve 18 hastada (% 56,3) gyrus tutulumu saptandı. Hastaların 10’unuda (% 31,3) MRG de tüberkülom saptandı. On beş (% 46,9) hastanın MRG sinde bu bulgular içinden birden fazla radyolojik bulgu vardı. MRG çekilemeyen hasta genel durum bozukluğu nedeniyle radyolojiye götürülemediği için çekim yapılamadı.

Radyolojik olarak hidrosefaliyi yakalama açısından karşılaştırıldığında MRG 17 hastada (% 53,1) ; kraniyel BT ise 11 hastada (% 34,4 ) hidrosefaliyi yakalayabilmiştir. Bu iki görüntüleme yöntemi hidrosefaliyi yakamla açısından karşılaştırıldığında MR istatistiksel olarak anlamlı derecede üstün saptandı.

Gebe olan hasta dışında tüm hastalara PAAC filmi çekildi. Hastaların 22’ sinde (% 68,8) AC filmi normal idi.4 hastanın (% 12,5) PAAC filminde tüberküloz ile uyumlu olabilecek infiltrasyon varken; 2 hastada (% 6,2) mililer AC görünümü vardı.

Hastaların hepsine izoniyazid, rifampisin, etambutol ve pirazinamidi içine alan 4’lü tedavi rejimi başlandı. 1 hasta hariç tüm hastalara (% 96,9) kortikosteroid tedavisi başlandı. Bu tedavi 60 mg prednizolon tedavisin parenteral olarak başlanması ve daha sonrasında ise haftada 10 mg şeklinde kademeli doz azaltılmasına gidilerek oral form ile devam edildi. Steroit verilmeyen bir hasta BMC evre 1 ‘de başvuran; genel durumu oldukça iyi olan ve hiçbir nörolojik komplikasyonu olmayan bir hastaydı ve bu nedenle nedeniyle steroid eklenmedi. Hastaların tedavilerine ilaç yan etkilerinden kaçınmak amacı ile B vitamin grubu eklendi. İlaçların olsaı GİS yan etkilerini önlemek amacı ile Proton pompa inhibitörü mide koruyucu ilaçlar da tedaviye eklendi. Hastalar 2 ay boyunca 4’lü; 10 ay boyunca da 2’li tedavi alacak şekilde toplam 1 yıl tedavi öngörülerek izlendi. Exitus ile sonuçlanan hastalar dışında tüm hastaların takibi polikliniğimizden yapıldı. Gerekli ilaç düzenlemeleri konusunda hastalar bilgilendirildi.

Takip boyunca 3 hastada ( %9,4 ) nörolojik sekel görüldü; bu sekeller 2 hastada (% 6,2 ) nörojenik mesane; bir hastada ise (%3,1) yutma güçlüğü şeklinde idi.

Tüberküloz menenjit tekrarı bir hastada (%3,1) görüldü. Nüks hasta tedavi altında iken; tedavisin 6 ayında 2’li tedavi ile izlenirken gerçekleşti ve hastada tekrar 4 ‘lü tedaviye geçildi.

Toplamda 17 ( % 53,1 ) ile hidrosefali çeşitli düzeylerde saptanmış olmakla birlikte; bu hastaların 5 tanesinde (% 15,6 ) cerrahi girişim ile müdahale edilmesi gerekti. Tüm hastalarımıza uygulanan cerrahi girişim yöntemi ‘ventiküloperitonel şant ‘ uygulanması idi. Hastalardan birine (% 3,1) önce external ventriküler drenaj kateteri takıldı daha sonra VPS uygulandı. Bu hastaların tümü hastanemiz Beyin Cerrahisi servisi ile birlikte takip edildi.

Kafa çifti tutulumu toplamda 7 (% 21,9) hastada görülürken hepsine 6. Kraniyel sinir tutulu vardı. Bir hastada (% 3,1 ) 3. 4. Ve 6. Sinirlerin hepsinin tulumu birlikte gözlendi.

Yan etkileri açısından hastalar değerlendirildiğinde toplamda 3 (%9,4) hastada yan etki saptandı. Bu hastaların hepsinde yan etki olarak karaciğer enzim yüksekliği saptanırken hiçbirinde tedavi kesmeyi gerektirecek düzeyde yükseklik saptanmadı.

Tedavi uyumu sorgulandığında bir hastada (% 3,1) ile tedavi uyumu kötüydü. Bu hastada tedavi uyumunu bozan faktör günlük alınan ilaç sayısın fazla olmasından kaynaklanmaktaydı.

Klinik şüphe olmakla birlikte; BOS bulguları; radyolojinin direk olarak desteklemediği 3(%9,4) hastada tedaviden tanıya gidildi. Klinik şüphe ile başlanılan tedavi ile yanıt alınması nedeniyle tedavilerine devam edildi. Bu hastaların bir tanesinde (% 3,1) takip için çekilen MRG de hidrosefali saptanması tanıyı destekleyen bir unsur olarak düşünüldü.Hastaların takip sürelerine bakıldığında en kısa takip süresi 4 gün; en uzun takip süresi ise 210 gün idi. Ortalama takip süresi ise 26.50 gün idi.

Toplamda 20 hasta (% 62,5 ) şifa ile sonuçlanırken 12 hasta ise ( % 37,5) eksitus ile sonuçlandı. Eksitus ile sonuçlanan hastaların başvuru anındaki BMC evreleri incelendiğinde evre 2 de başvuran hastaların 8’i (evre 2 hastaların % 50 ‘si) ve evre 3 ‘te başvuranların ise 4 (evre 3 ‘te başvuranların % 80 ‘i) tanesinin exitus ile sonuçlandığı görülürken evre 1 ‘ de başvuran hastalardan exitus ile sonuçlanan olmadı. Böylece mortalitenin tanı anındaki evre ile ilişkili olduğu görüldü. Evre 1 de

başvuran hastalardan exitus ile sonuçlanan olmaz iken; evre 3 ‘te başvuran hastaların ise % 80 ‘i eksitus ile sonuçlandı. Toplamda 20 hasta sağ kalım ile sonuçlandı ve sağ kalımın evrelere göre dağılımı tabloda görülmektedir.

11 8

1

Benzer Belgeler