• Sonuç bulunamadı

Aile Ahlakı, Siyasetü’l-Menzil adıyla Ahlâk-ı Adudiyye Şerhi’nin üçüncü bölümünü oluşturur. Siyâsetü’l-Menzil kavramı Îcî’ye ait olup, Tusî, Devvani ve Kınalızâde’nin kullandıkları başlık Tedbîru’l-Menzil’dir.69 Taşköprülüzâde, şerhinde Îcî’yi esas alarak onunla aynı kavramı kullanmayı tercih etmiştir. İslam ahlak felsefesinde her iki başlık da aynı anlamı ifade eder ve ev idaresi kastedilir.

Ev Yönetimi İlmi (Aile Ahlakı), Taşköprülüzâde’nin ilimler tasnifinde Ulûmu’l-Hikmeti’l-Ameliyye içinde yer alan bir ilimdir. Buradaki tanıma göre; İlmu Tedbîri’l-Menzil: “Anne, baba, çocuk ve hizmetçiden oluşan aile bireylerinin birbirlerine karşı sorumluluklarını öğreten ve davranışlarını düzenleyen ilimdir.”70 Taşköprülüzâde, şerhin mukaddimesinde ev yönetimini, pratik felsefe içinde konumlandırır.71

Taşköprülüzâde’nin bu bölümdeki esas kaynağı Tusî’dir. Tusî, ev yönetimi ilminin (hikmet-i menzil) tanımını Ahlâk-ı Nasırî adlı eserinde şöyle yapar: “Geçim araçlarını kolaylaştırmada ve işbirliği gereğince aranılan yetkinliğe ulaşmada umumun yararına olacak şekilde bu topluluğun (ev halkının) durumunu incelemektir.” 72

Bu ilmin amacı, insanın her iki dünyasını huzura kavuşturacak, insanlar arasında dostluk ve birliktelik oluşturacak şeylerin araştırılıp ortaya çıkarılmasıdır.73 Faydası ise kişinin kendisini hem bu dünyada hem ahirette mutluluğa ulaştıracak şeyleri bilmesidir.

      

69 Aykıt, Müneccimbaşı Ahmed Dede’nin Şerhu Ahlâk-ı Adûd Adlı Eseri,Metin Tahkiki ve Değerlendirme, s. 104.

70 Çaldak, “Taşköprülüzâde’nin Mevzû’âtu’lulûm’undaki İlimler Tasnîfi üzerine”, s. 137.

71 Taşköprîzâde, Şerhu’l-Ahlâki’l-Adudiyye, s. 32.

72 Nasîruddin Tûsî, Ahlâk-ı Nâsırî, çev. Anar Gafarov, Zaur Şükürov, 3. b., İstanbul: Litera Yayıncılık, 2016, s. 189.

73 Taşköprîzâde, Şerhu’l-Ahlâki’l-Adudiyye, s. 32.

Ahlâk-ı Adudiyye şârihlerinden İstanbulî, ev yönetimi ilmini, “şer’an, örfen ve aklen hane halkıyla işbirliği içinde olmanın keyfiyetini bilmek” olarak tanımlar.74

Taşköprülüzâde, şerhinde ahlak felsefesinin pratik alanına daha çok vurgu yaptığından tanımlamalara pek yer vermez. Biz, müellifin takip ettiği kaynaklardan ve diğer şerhlerden de yararlanarak konu ile ilgili tanımları da vermeye çalıştık.

İnsanın sosyal bir varlık olarak yaratılması onun, hemcinsleriyle bir arada yaşama ihtiyacını doğurur. Zamanla bu ihtiyaçtan kaynaklanan pek çok oluşum ortaya çıkar.

Bunların ilki “ev”dir. Evle beraber anılması gereken eş, çocuk ve hizmetçi de bu ilmin konusunu oluşturur.

1.1. EVİN TANIMI

Ahlak felsefesi geleneğinde evin tanımı birbirine benzer şekilde yapılmıştır.75 Taşköprülüzâde’nin, şerhinde “ev (menzil)” ile kastettiği, sadece bir maddi yapı değil, o yapıyı oluşturan ve onun içini dolduran, aynı zamanda onun korunmasını ve devamını sağlayan insanların birlikteliğidir.76 Bu ev ister taştan, ister kerpiçten, ister ağaçtan yapılmış olsun, onu ev yapan içindeki karı, koca, çocuklar ve hizmetçilerin bir arada yaşamalarıdır.

Ev yönetiminde ikinci kavram siyasettir. Taşköprülüzâde bu bölümde siyasetin tanımını yapmamış, fakat Müneccimbaşı Ahlâk-ı Adudiyye Şerhi’nde kısa bir tanım vermiştir. Ona göre siyaset, işlerin yönetimi ve düzenlenmesi anlamına gelir.77 Seyislik de siyaset kökünden gelir ve “at bakımı ve yönetimi” demektir. Siyaset bazen zorla ve sert bir şekilde yola getirme manasında da kullanılır.78

      

74 İsmail Müfîd İstanbulî, Şerhu’l Ahlâki-l Adudiyye, çev. Selime Çınar, İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2014, s. 144.

75 Farabi, Fusulü’l Medeni, çev. Hanifi Özcan, İzmir: İzmir İlahiyat Vakfı Yayınları, 1987, s. 36; Tûsî, Ahlâk-ı Nâsırî, s. 189; Aykıt, Müneccimbaşı Ahmed Dede’nin Şerhu Ahlâk-ı Adûd Adlı Eseri,Metin Tahkiki ve Değerlendirme, s. 105; Alâüddin el-Kâzerûnî, Şerhu’l Ahlâki-l Adudiyye, çev. Mehmet Demir, Güvenç Şensoy, 1. b., İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2014, s.

132; İstanbulî, Şerhu’l Ahlâki-l Adudiyye, s. 144; Derya Topalcık, Kirmânî’nin Şerh-u Ahlâk-ı Adudiyye Adlı Eseri, (yüksek lisans tezi), Sakarya: Sakarya Üniversitesi, 2007, s. 28; Kınalızâde Ali Çelebi, Ahlâk-ı Alâî (Günümüz Türkçesiyle), çev. Murat Demirkol, 1. b., Ankara: Fecr Yayınevi, 2016, s. 297.

76 Taşköprîzâde, Şerhu’l-Ahlâki’l-Adudiyye, s. 174.

77 Aykıt, Müneccimbaşı Ahmed Dede’nin Şerhu Ahlâk-ı Adûd Adlı Eseri,Metin Tahkiki ve Değerlendirme, s. 105.

78 Kâzerûnî, Şerhu’l Ahlâki-l Adudiyye, s. 132.

1.2. EVE DUYULAN İHTİYAÇ

Taşköprülüzâde, insanın diğer canlılardan farklı olarak mükemmel bir yaratılışa sahip olduğunu, bu nedenle onun arzu duyduğu yaşam biçiminin ileri düzeyde olacağını söyler. İnsanın beslenmesi hayvanın beslenmesi gibi değildir. Onun tabiatı, besinlerin işlemden geçirilerek tüketilmesine uygundur. Çünkü insanın mizacı yumuşaktır, bu nedenle alması gereken gıdanın da yumuşak ve temiz olması gerekir.79 Müellif, eve duyulan ihtiyacın sebeplerinden birinin, insanın varlığını devam ettirebilmesi için gerekli olan beslenme ihtiyacının karşılanması olduğunu ifade eder.

Yiyeceklerin toplanıp saklanması ve pişirilerek gıda haline getirilmesi, pek çok kişinin çalışmasıyla mümkündür. Ekinin ekilmesi, biçilmesi, öğütülmesi ve pişirilmesi aşamalarında iş bölümüne ihtiyaç vardır. Bu yiyeceklerin toplandıktan sonra bir mekânda korunması ve insanların hayatını devam ettirebilmeleri için hazırlanması, ancak bir evin varlığıyla mümkündür. Bu sebeple müellif, insanların güvenli bir yerde sağlıklı bir şekilde hayatlarını devam ettirebilmeleri için bir mekâna ihtiyaç duyduklarını vurgular.

Taşköprülüzâde ortaya çıkan bu ihtiyacın bireysel bir ihtiyaç olduğunu belirtir.

Bunun yanında türün devamı için de eve ihtiyaç vardır. Zira insan neslinin üremesi ve devam ettirilmesi rastgele yaşanan bir süreç değildir. Soyun karışıp bozulmaması, ailenin belli olması, babanın çocuğu üzerindeki sorumluluğunun sağlanması için evlilik şarttır.

Öte yandan çocukla birlikte aynı mekânı paylaşan eşlerin yapmaları gereken iş yükü artar ve bunun için yardımcılara ihtiyaç duyulur.Yardımcılarla da artan bu küçük topluluğun düzenini sağlamak için evde bir yöneticiye ihtiyaç vardır. Bu ise evin reisi olan babadır.

Kınalızâde, bu çokluk içindeki birlik durumunu “sanatsal düzen” ifadesiyle tanımlar.80 Fârâbi’ye göre evin yöneticisi, şehrin yöneticisi gibidir. Onun şehrin yöneticisi için verdiği doktor örneği, evin yöneticisi için de geçerlidir.81 Aynı örnek Tusî’nin Ahlâk-ı NâsAhlâk-ırî’sinde de yer alAhlâk-ır.82 Taşköprülüzâde de selefleri gibi bu örneğe şerhinde yer verir.

Evin reisi, tıpkı bir doktorun vücudun denge halini gözetmesi gibi, ev halkının durumunu ve ihtiyaçlarını gözetmeli, varsa eksikleri gidermelidir. Doktor, nasıl her bir organın sağlığını düşünerek, bir hastalık durumunda onun için özel tedavi uygular ve bedenin       

79 Kınalızâde, Ahlâk-ı Alâî (Günümüz Türkçesiyle), s. 295.

80 a.g.e., s. 296.

81 Farabi, Fusulü’l Medeni, s. 37.

82 Tûsî, Ahlâk-ı Nâsırî, s. 190.

bütünsel sağlığını da önemseyerek onu bedenle uyumlu hale getirirse, evin reisi de evin her bir ferdinin sorunlarıyla tek tek ilgilenmeli, onları çözüme kavuşturmalı ve onu evin diğer unsurları ile uyumlu hale getirmelidir. Tedavisi mümkün olmayan bir organın varlığı söz konusu ise, o organın vücudun diğer azalarına zarar vermemesi için kesilip atılması uygun görülür. Bunun gibi, ev halkından birinin diğerlerine vereceği zarar da aynı yöntemle ortadan kaldırılmalıdır.83 Taşköprülüzâde, tedavisi mümkün olmayan bu hastalıklı organın kesilip atılması işlemini, böyle bir yapıdaki kişinin evden uzaklaştırılması şeklinde açıklar.84