• Sonuç bulunamadı

2.1. DEĞERLERLE İLGİLİ KAVRAMLAR (DEĞER İLİŞKİLERİ)

2.1.4. Ahlak Değer İlişkisi

Değerler ve ahlak birbiriyle yakın ilişki içinde olan iki kavramdır. Ahlak, bir toplumun değer ölçütüdür. Toplumların değer ölçütleri olmadan kurulmaları mümkün değildir. Uzun yıllar boyunca oluşan değerler, ahlak için de ölçüt oluşturur. Doğru- yanlış, iyi- kötü, uygun iş- uygunsuz iş vs. ahlak ölçütlerine göre belirlenir.

Ahlak bir toplumda var olan insanların birbirleriyle olan ilişkilerinde ve toplumsal eylemlerini düzenleyen kuralların bütünüdür, bir toplumu ayakta tutan mihenk taşıdır.

42

Ahlak bir yönüyle değerler dünyasının önemli bir parçası, birey ve toplum hayatında önemli bir yer ve işleve sahiptir. İnsan ilişkilerinde “iyi” ve “kötü” başta olmak üzere hemen her türlü ahlaksal hüküm, aynı zamanda birer değer yargısı olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, Marx’çı görüş bu tür bir yaklaşıma eleşririsel bakmakta ve toplumsal yaşamdaki olaylara ve fenomenlere salt değer öğretisi açısından bir yaklaşımı, ahlaksal bilincin ya da genelliğin sınırları içinde kalması olarak yorumlanmaktadır (Froloz, 1997). Ahlaktaki en temel vurgu, bilinçlilik halidir. Ahlaki davranışlar, refleks veya içgüdüsel davranışlarımızdan ayırt edilmekte ve “iyi” ile “kötü” tanımlamasına konu edilen davranışların bilinçli- iradi davranışlar olduğu belirtilmektedir.

Genel manada ahlak; “ belli bir dönemde belli insan topluluklarınca benimsenmiş olan, bireylerin birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen törel davranış kurallarının, yasalarının ilkelerinin bütünü veya farklı toplumlarda ve zamanlarda kapsamı ve içeriği değişen ahlaki değerler alanı” olarak açıklanabilir. Bir başka ifadeye göre ahlak, “ bir kişi ya da bir insan öbeğince benimsenen eylem kurallarının bütünü” olarak da izah edilebilir.(Akarsu, 1988). Çoğu zaman bizler, insanlar, nesnel olaylar, insanların davranış ve niyetleri hakkında değer hükümleri veririz; üretkenlik iyi bir niteliktir, demokrasi iyi bir rejimdir, filan marka, eşya çok güzeldir gibi. Ahlak da böyle bir değer hükmüdür. Ahlak, toplumsal bilinç biçimlerinden biridir. Bu bilinç biçimi, toplumca belirlenen ve tarihsel olarak gelişen, töresel ilkelerin, değer yargılarının, normların ve kuralların meydana getirdiği bir sistem tarafından oluşturulur ve insanların gerek birbirleri karşısındaki, gerekse toplumsal fenomenler karşısındaki pratikteki davranışlarını yönlendirir.

Toplumdaki bireylerin birbirleriyle olan ilişkilerini düzenleyen birçok kural vardır. Bunlardan biri ahlak kurallarıdır. Ahlak kuralları toplumdan topluma değişiklik gösteren ve yaşanan sosyal akımlarla beraber yeniliklere uğrayan bir yapıya sahiptir. “ Ahlak kuralları, belli bir kişi, grup ya da toplum için geçerli olan değer yargılarıdır. Ahlaki kurallar genel geçerliliğe sahip değillerdir. Bir başka ifade ile neyin doğru, neyin yanlış, neyin iyi ya da kötü olduğu kişiden kişiye, gruptan gruba ve nihayet toplumdan topluma değişebilir. Örneğin, bir kişi için doğru olan, diğeri için doğru olmayabilir. Özetle, ahlak kuralları sübjektif yani kişiden kişiye değişen değer yargılarını ifade eder. Ahlak kuralları belli bir zamanda geçerli olan değer yargılarıdır. Bugün geçerli olan bir ahlak kuralı önemini zamanla kaybedebilir hatta değersiz olabilir”(Tepe, 2004).

43

Değerlerin ahlaki davranış bağlamında yapılan bir tanıma göre değer; bir kimsenin çeşitli insanları, insanlara ait nitelikleri, istek ve niyetleri, davranışları değerlendirirken başvurduğu bir ölçüt olarak vurgulanmaktadır (Güngör, 2010).

Ahlak bir değerler manzumesidir, ahlaksal değer yargılarının birbiriyle çelişmediği bir dizgedir. Bir ahlak yargısı bütün insanlarca kabul edilmiş olsa bile, bu onun nesnel olduğu anlamına gelmez.

Ahlak kuralları, belli bir yerde geçerli olan değer yargılarıdır. Herkes için genel geçerliliğe sahip ahlaki kurallar olmadığı gibi her yerde genel geçerliliğe sahip ahlaki kurallar da yoktur. Bununla birlikte, bazı davranış ve eylemlerin ( Örneğin, yalan söyleme, hırsızlık yapma vs.) herkes tarafından ve her yerde kabul edildiğini söylemek mümkündür. Burada ifade edilmek istenen tüm ahlak kurallarının her yerde geçerli olmadığıdır.

Değer yargısı, öznenin, kendisinde bulunan bir değer duygusunu nesne kavramına yükleyerek elde ettiği bir yargı olması anlamında öznel bir yargıdır. Onun ahlaksal anlam dışında bir doğruluğu söz konusu değildir; fakat geçerliliğinden söz edilebilir.

Bireylerin hiçbirinin hiçbir ahlaksal değere sahip olmadığı bir toplum var olamaz. Onların birlikte yaşaması olanaklı değildir. Demek ki bir toplumun bireylerinden en azından bazılarının değer duygusuna sahip olması kaçınılmazdır. Ahlak birlikte yaşama için gerekiyorsa, ahlaksal buyruğun temeli de bu birlikte yaşamada bulunması gerekir. Toplumsal yaşamın her alanında yazılı olmayan, bozulması durumunda, kimsenin ceza görmediği kurallar vardır; onlara karşı yalnızca kınama, ayıplama gibi tutumlar sergilenir. Ahlak kuralları bunlardandır ( Soykan, 2004).

Değer denilen kavramın ontolojik( varlıkla, toplumla ilgili) bilgi ile ahlakla ilgili boyutları var. Bu bakımdan o, değişik şekillerde tarif edilmektedir. Mesela Hilmi Ziya Ülken değeri “ fiillerimizin yöneldiği gaye” olarak tanımlıyor. Bu tanım doğru görülebilir, ama bize göre değeri tam ifade etmiyor. Mesela bir soyguncunun, bir katilin de fiillerinin bir gayesi vardır. Bu gaye değer olmamalı. Çünkü hem kötülükten alıkoymuyor, hem de insanlara zarar veriyor. Bir başka tarif ise “ olguya karşı insanın aldığı bir tavır” şeklindedir. Bu tanım da kapsamlı görünmüyor, yanlışlardan alıkoyucu görünmüyor. Aslında bu tarif zihniyetin tarifi sayılır. Bu bakımdan değeri “insanları kötülüklerden ve hatta günahlardan alıkoyan inançlardır.” Diye tarif etmek daha doğru olacaktır. Çünkü

44

değerler inançlara dayanır. Mesela “ben inanıyorum ki arkadaşım yalan söylemez” demek, onun bütün zaman ve mekanlar boyunca yalan söylemeyeceğine inanmaktayım demektir ki bu da devamlılık ifade eden sübjektif bir haldir (Ülken, 2001).

Ahlak konusundaki değer yargıları ve normlar, tanrısal bir güç tarafından buyurulmuş ya da herhangi bir üstün töre yasasından türetilmiş, ebediyyen geçerli normlar ve buyruklar olmayıp, insanların maddi toplumsal gereksinimlerinden kaynaklanır, bunları yansıtır veya bunlarla birlikte değişime uğrarlar.

Benzer Belgeler