• Sonuç bulunamadı

Simgesel motifler barındıran bu rüyada, İstanbul’da Yemiş İskelesi’ndeki Ahi Çelebi Câmi’nde; Hz. Peygamber’i aşere-i mübeşşereden olan ashab ve kalabalık bir cemaatle birlikte gören Evliyâ Çelebi, heyecan içinde Hz. Peygamber’in elini öperken şaşkınlıkla “Şefâ‘at yâ Resûlallâh” diyeceği yerde “Seyâhat yâ Resûlallâh” der. Hz. Peygamber de tebessümle ona iltifat ederek, şefaati, seyahati ve ziyareti müjdeler.

98 Ülkü Çelik Şavk, a.g.e., s. 9.

99 Zekeriya Kurşun, “Dünyanın En Büyük Gezgini Evliyâ Çelebi”, Dil ve Edebiyat Dergisi, Sayı: 15,

İstanbul 2010, s. 17.

100 Evliyâ Çelebi’nin rüyada kendisini gördüğü cami (Ahi Çelebi Cami) Yemiş İskelesi’ndedir.

Evliyâ Çelebi, sırayla cemaatte bulunan ashabın elini öper ve dualarını alır.101 Evliyâ Çelebi, en ince detayına kadar anlattığı bu rüyasının sonunda Sa‘d b. Ebu Vakkas’ın, gördüklerini yazmasını öğütleyen sözlerini de şu şekilde anlatmaktadır:

“Hemân Sa‘d-ı Vakkâs hazretleri belinden sadağın çıkarup hakîrin beline kuşadup tekbîr edüp; “Yürü sehm [ü] kavs ile gazâ eyle ve Allâh'ın hıfz [u] emânında ol ve müjde olsun sana bu meclisde ne kadar ervâh ile görüşüp dest-i şerîflerin bûs etdinse cümlesini ziyâret etmek müyesser olup seyyâh-ı âlem ve ferîd-i âdem olursun. Ammâ geşt [ü] güzâr etdüğin memâlik-i mahrûseleri ve kılâ‘-ı büldânları ve âsâr-ı acîbe ve garîbeleri ve her diyârın memdûhât, sanâyi‘ât, me’kûlât [ü] meşrûbâtını ve arz-ı beledi ve tûl-ı nehârların tahrîr edüp bir âsâr-ı garîbe eyle. Ve benim silâhımla amel edüp dünyâ ve âhiret oğlum ol. Tarîk-i hakkı elden koma, gıll [u] gışdan berî ol, nân u nemek hakkın gözle, yâr-ı sâdık ol, yaramazlarla yâr olma, eyilerden eylik öğren” deyü va‘z [u] bendler edüp ve alnım bûs edüp Ahî Çelebi câmi‘inden taşra çıkup gitdiler.”102

Resim 5: Evliyâ Çelebi’nin Rüyası103

101 EÇS, 1. Kitap, s. 12.

102 EÇS, 1. Kitap, s. 12-13.

103 Şermin Ciddi, “Evliyâ Çelebi’nin Rüyası, Evliyâ Çelebi Minyatür Koleksiyonu”,

Evliyâ Çelebi bu rüyasını önce Kasımpaşa’da rüya yorumcusu İbrahim Efendi’ye, sonra da Kasımpaşa Mevlevihânesi şeyhi Abdullah Dede’ye yorumlatmıştır. Abdullah Dede rüyasını yorumladıktan sonra, kendisinden Sa’d b. Vakkas’ın nasihati üzere önce İstanbul’un tahririni yapmasını söylemiştir ve kendisine yedi ciltlik bir tarih kitabı da hediye ederek uğurlamıştır. Genellikle Evliyâ Çelebi’den bahsedenler bu rüyadan hareketle onun daha işin başında mübalağa ile söze başladığını iddia etmektedirler. Bu şekilde de eserindeki bilgilere gölge düşürmek isterler. Halbuki Evliyâ Çelebi rüyasını anlatması akabinde, çeşitli tarih kitaplarından hazırlık yaptıktan sonra İstanbul’u dolaşıp yazmaya başladığını belirterek âdeta gelecekteki iddialara cevap hazırlamıştır.104

Evliyâ Çelebi, rüyasında aldığı öğüt üzere gezip gördüğü her yeri çıkarmış olduğu bir şablon çerçevesinde incelemiş; kaleler ve camiler başta olmak üzere diğer mimari yapıları, “acaip ve garaip” diye nitelediği eserleri, bölgelerin menkıbe ve efsanelerini, yiyecek ve içeceklerini, coğrafi özelliklerini kısacası dikkate değer her şeyini kaydetmiştir.105

İstanbul’u semt semt gezerek eserinin birinci cildini oluşturan Evliyâ Çelebi; bu ciltte, İstanbul hakkında bir şeyler yazmak isteyenlerin asla müstağni kalamayacakları ve başka yerde bulamayacakları bilgiler vermektedir.106

Babası Derviş Mehmed Zıllî Efendi, Evliyâ Çelebi’nin İstanbul dışına çıkmasına uzun süre razı olmamış ve izin vermemiştir. Buna rağmen Evliyâ Çelebi, ilk il dışı seyahatini ailesinden habersiz ve 1640 yılının Nisan ayında eski dostu Okçuzâde Ahmed Çelebi ile Bursa’ya yapmıştır.107 Seyahat dönüşünde artık oğlunu tutamayacağını anlayan babası, Evliyâ Çelebi’nin bundan sonraki seyahatlerinde kulağına küpe olacak bir nasihatta bulunarak oğlunun seyahate çıkmasına izin vermiştir.

104 Zekeriya Kurşun, Seyyah-ı Alem..., s. 89. 105 Zekeriya Kurşun, Dünyanın..., s. 18. 106 Zekeriya Kurşun, Seyyah-ı Alem..., s. 89. 107 Abdülkerim Doğan, a.g.e., s. 12.

Evliyâ Çelebi’nin yapmış olduğu seyahatlerde ilk amacı, Osmanlı İmparatorluğu’nun ve çevresinin eksiksiz bir tasvirini sunmaktır. Bu amaç doğrultusunda, uzamsal ya da topoğrafik inceleme metodunu tercih etmiştir. Evliyâ Çelebi’nin ikinci amacı ise seyahatlerinin eksiksiz bir kaydını sunmaktır.108

1.2. Seyahatnâme

1.2.1. Seyahatnâme’nin Yazılışı

Evliyâ Çelebi, 10 cilt, yaklaşık 6.500 daktilo sayfası tutan Seyahatnâme’sini hayatının son yıllarında yazmış ya da dikte edip yazdırmış olduğu düşünülmektedir. Kendisi eserine “Tarih-i Seyyah” (“Seyyah’ın Tarihi”, “Gezgin’in Tarihi”) ismini vermiştir. Ama Seyahatnâme bildiğimiz tarihlerden değildir. Farklı bir amaçla ve üslupla yazılmıştır.109

Evliyâ Çelebi, Seyahatnâme’yi neden, nasıl ve nerede yazdığı gibi merak edilen soruları Seyahatnâme’nin farklı yerlerinde cevaplamıştır. Seyahatnâme’yi neden yazdığını birinci ve ikinci ciltte belirtmiş, diğer cilltlerde de yeri geldikçe hatırlatmalarda bulunmuştur. Yazma konusunda karşımıza çıkan birinci tavsiye, rüyasında gördüğü Sa’d b. Vakkas’tan gelmiştir. Evliyâ Çelebi, bu rüyayı eserinde şu şekilde anlatmaktadır:

“Yürü sehm [ü] kavs ile gazâ eyle ve Allâh'ın hıfz [u] emânında ol ve müjde olsun sana bu meclisde ne kadar ervâh ile görüşüp dest-i şerîflerin bûs etdinse cümlesini ziyâret etmek müyesser olup seyyâh-ı âlem ve ferîd-i âdem olursun. Ammâ geşt [ü] güzâr etdüğin memâlik-i mahrûseleri ve kılâ‘-ı büldânları ve âsâr-ı acîbe ve garîbeleri ve her diyârın memdûhât, sanâyi‘ât, me’kûlât [ü] meşrûbâtını ve arz-ı beledi ve tûl-ı nehârların tahrîr edüp bir âsâr-ı garîbe eyle. Ve benim silâhımla amel

108 Robert Dankoff, Seyyah-ı Âlem…, s. 40.

109 Semih Tezcan, “Bir Dahinin Seyahatnâmesi”, Doğumunun 400. Yılında Evliyâ Çelebi, Ed: Nuran

edüp dünyâ ve âhiret oğlum ol. Tarîk-i hakkı elden koma, gıll [u] gışdan berî ol, nân u nemek hakkın gözle, yâr-ı sâdık ol, yaramazlarla yâr olma, eyilerden eylik öğren”110

İkinci tavsiye ise rüyasını yorumlattığı Kasımpaşa Mevlevihanesi Şeyhi Abdullah Dede’den gelmiştir. Evliyâ Çelebi bunu da eserinde şöyle kaleme almaktadır:

“On iki imâmın destin bûs etmişsin, dünyâda hümâm olursun. Aşere-i Mübeşşere ellerin öpmüşsün, dâhil-i cinân olursun. Çâr-yâr-ı güzînin yed-i mübâreklerin bûs etmişsin, dünyâda cemî‘i pâdişâhların şeref-i sohbetleri ile müşerref olup nedîm-i hâsları olursun. Ol kim Hazret-i Risâlet'in cemâlin görüp dest-i şerîflerin takbîl edüp hayr du‘âsın almışsın, sa‘âdet-i dâreyne vâsıl olursun. Ve Sa‘d-ı Vakkâs'ın nasîhatı üzre ibtidâ bizim İslâmıbolcuğazımızı [8a] tahrîr etmeğe bezl-i himmet edüp var makdûrun sarf eyle, 'El-mukadder kâ’in' fehvasınca sana dahi takdîr olan nasîbin elbette gelir”111

Üçüncü tavsiye ise ikinci cildin başında, ailesinin izni olmadan çıktığı Bursa gezisinin ardından, artık ona istediği gibi seyahat etme izni veren babasından gelmiştir. Evliyâ Çelebi babasından gelen izni de şu sözlerle betimlemektedir:

“Geşt ü güzâr etdiğin yerde iki yerden gayret kuşağın kemerine bend edüp kendüni dâima muhâfazada ol. Su uyur hizmetkâr u ağyâr u ayyâr düşmanları uyumaz. Kibâr-ı evliyâullah ziyâretleriyle meşgul olup cümle ziyâretgâhları ve her diyârın menâzillerinde olan deşt [u] hâmûn ve kûh-ı bülend, ahcâr [u] eşcârâtları ve büleydelerin evsâfıyla tahrîr edüp âb [u] hevâsı ve ibret-nümâ âsârları ve kal‘aların fâtihi ve bânîsi ve dâiren-mâdâr cirmiyle tahrîr edüp Seyâhatnâme nâmıyla bir tomar te’lîf eyle. Âhirin ve âkıbetin hayr olup düşman şerrinden emîn olup Hak celle ve alâ mu‘în [u] zahîrin olup dünyada emn ü emân, âhir nefesde îmân müyesser edüp alem- i Resûlullah dibinde haşr olayız. Bu pendlerimi gûşına menkûş eyle”112

110 EÇS, 1. Kitap, s. 13.

111 EÇS, 1. Kitap, s. 13. 112 EÇS, 2. Kitap, s. 37.

Evliyâ Çelebi, bu üç tavsiyeyi hiç unutmamış, her gittiği yerde, savaş aralarında bile, kaleler, şehirler, camiler, han ve hamamlar, yenilenler ve içilenler hakkında bilgiler toplamış, notlar almıştır.113 Seyahatnâme’nin yazılış öyküsünü İkinci cildin başındaki şu ifadelerde özetlemiştir:

“Bin elli tarihinde maskat-ı re'simiz olan mahmiye-i Kostantıniyye'den ibtidâ seyahate çıkup Bursa'ya revâne olduğumuz menâzilleri ve kurâ ve kasabâtları ve ibret- nümâ âsârları ve sevâd-ı muazzam şehr-i kadimleri im'ân-ı nazar ile temâşâ etmeğe bezl-i himmet edüp nass-ı katı'la âmil olup (Yeryüzünde dolaşın!) emrine imtisâlen edîm-i arzı deverân [u] seyerân edüp (Gecelerce ve gündüzlerce oralarda korkusuz gezin, dolaşın!) nassı üzre şeb [ü] rûz cezire-i dünyâda çâr-küşe-i seb'a(y)ı seba-i seyyâre-vâr seyr etdiğimiz cibâl u hâmûn ve berr u bahrde çekdiğimiz Mâm-ı şedâ'idi ve ömr-i nâzenin (Yolculuk bir fersah da olsa cehennemden bir parçadır.) mazmûnunca ömr-i girân-mâye niçe geçdi, anı beyân eder.”114

İkinci cildin başındaki bu ifadeleri değerlendirdiğimizde Evliyâ Çelebi’nin Kur’an’ın emriyle iş işleyip “Yeryüzünde dolaşın!” emrine uyup yeryüzünü gezip dolaştığını; “Gecelerce ve gündüzlerce oralarda korkusuz gezin, dolaşın!” âyeti gereğince de gece gündüz dünya denilen adada, yedi iklimin dört köşesini, yedi gezegen gibi dolaştığını; “Yolculuk bir fersah da olsa cehennemden bir parçadır.” sözüne uygun olarak seyahatlerini geçirdiğini görmekteyiz.

Evliyâ Çelebi kendini bir tarihçi, eserini de bir tarih olarak görmemiştir. Bugünden bakıldığında, anlattığı birçok olay değerlendirildiğinde çok önemli bir tarihi kaynak olarak görülmelidir, ancak eser bir tarih kitabı yazma amacıyla oluşturulmamıştır. Plan olarak da bir tarih kitabına uymaz. Mesela Osmanlı sultanlarının birbiri ardınca gelen hayat hikâyelerini vermez de onların yaptıkları camileri anlatırken, camiden (veya bir başka yapıdan) yola çıkarak onu yapanın

113 Hayati Develi, Evliyâ Çelebi’nin…, s. 36. 114 EÇS, 2. Kitap, s. 8.

tarihini anlatır. Böylece bize kuru bina tanımlamaları yapmak yerine yapanı ve kullananıyla bütünleşmiş, hayatiyet kazanmış bir yapının hatıralarını anlatır.115

Evliyâ Çelebi gezip gördüğü yerlere ait bilgileri kaydetmek için kendisine bir şablon hazırlamıştır. Bir ülkeye, bir yere, bir şehre gittiği zaman neler yazacak, neleri araştıracak, kimlerle görüşecek, kimlerden ne gibi bilgiler alacaksa bunu önceden tespit edip başlıklar yapmış ve buna göre bilgilerini tasnif etmiştir. Eğer bu şablonda bulunan başlıklara ait bilgileri bulamamışsa boş bırakmış, daha sonra bilgi edinmişse bunları da ilave olarak sayfanın kenarına yazmıştır. Evliyâ Çelebi bazı yerlere birkaç defa gitmiştir. Bu seyahat notlarını bazen birleştirmiş, bazen de bir diğerine gönderme yapmıştır. Örneğin H.1059 Muharreminde (M.1646 Şubat) Ortadoğu’da bazı yerlere vergi tahsil etmek için gitmiş, burada uğradığı yerlere ait ya bilgi vermemiş veya kısa bilgilerle geçiştirmiştir. Bu yerlere ait bilgileri, 1082’de Hacca gittiği yıla ait olan notlarını yazdığı 9. ciltte geniş bir şekilde vermiştir. Yani daha 3. ciltte bu cilde ait seyahatinin kapsadığı yıl olan H.1059 yılından 23 sene sonra yapacağı seyahatin ve yazacağı yazının haberini vermektedir. Evliyâ Çelebi gittiği, gezdiği yerlere ait bilgileri, önceden hazır olan şablonu, büyük kağıtlara anında yazmamıştır. Ancak notlarını almış ve sonradan bunları kitap haline getirmiştir.116 Birkaç yerde notları kaybolmuş ya da okunamaz bir hale gelmiş olsa da kayda geçirebileceği zamana kadar büyük bir kısmını güvenli bir biçimde saklamayı başarmıştır.

Evliyâ Çelebi, eserini sadece seyahat notlarına dayandırmamış, bunun yanında pek çok kaynak kullanmıştır. Evliyâ Çelebi’nin “gencine-i kitaba mâlik olduğu”117 daha eserin başlarında, Kasımpaşa Mevlevihanesi şeyhi Abdullah Dede’ye rüyasını tabir ettirip, onun: “İbtida bizim İslâmbolcağızımızı tahrir eyle”118 tavsiyesine uyarak yazmaya başladığındaki şu ifadelerden anlamak mümkündür:

“Ba‘dehu hakîr-i fakîr anca hâne-i bî-minnetimiz olan savma‘amız küncünde gencîne-i kitâba mâlik olup ba‘zı tevârîhât tetebbu‘ ederek maskat-ı re’simiz olan

115 Hayati Develi, Evliyâ Çelebi’nin…, s. 31-32.

116 Seyit Ali Kahraman, “Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’nin Yazılış Hikayesi” Çağının Sıradışı Yazarı: Evliyâ Çelebi, Haz. Nuran Tezcan, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2009, s. 210.

117 EÇS, 1. Kitap, s. 13. 118 Gös. yer.

hasretü'l-mülûk ve liman-ı bahr-i fülûk olan vilâyet-i Makdon'un hısn-ı hasîni ve sedd-i metîni olan İslâmbol'un tahrîrâtına şurû‘ eyledik.”119

Evliyâ Çelebi, Seyahatnâme’yi yazarken adını belirtsin ya da belirtmesin başka kaynaklardan ve kayıtlardan faydalanmıştır. Bahse konu olan kaynak eserlerin neler oldukları, Meşküre Eren’in birinci cilt için yaptığı kaynak çalışmasıyla az çok ortaya çıkarılmıştır. Birinci cildin kaynakları üzerine yapılan bu çalışmanın gösterdiği tarih, coğrafya, edebiyat, din vb konulu eserler Seyahatnâme’ye kaynaklık etmişlerdir: Menazirül-Avalim (Aşık Mehmed), Kitab-ı Bahriyye (Piri Reis), İskendernâme (Ahmedi), Taberi Tarihi ve Zeyli, Tevarih-i Âl-i Osman (Ayn Künhüil-Ahbar (An Tarih-i Solakzade, Fütüvvetnâme (Seyyid Muhammed), Şakaik Zeyli (Nev’izade Atayi), Peçevi Tarihi, Tezkiretü’l-Bünyan, Sâ’ Cevr’i Divanı (özellikle manzum tarihler için).

Bu eserleri Meşkure Eren şu şekilde sınıflandırmıştır:

a. Seyahatnâme’de adı geçen ve Evliyâ Çelebi tarafından faydalanılmış bulunan eserler,

b. Seyahatnâme’de zikredilmediği halde Evliyâ Çelebi’nin istifada ettiği eserler,

c. Seyahatnâme’de kaynak olarak gösterildiği halde Evliyâ Çelebi’nin istifade etmediği eserler.

Ayrıca Zahabi, Makrizi gibi müelliflerden, Yunan, Latin ve Macar dillerinde yazılı tarihlerden, Atlas Minor’dan yararlandığı, gittiği yerlerdeki tahrir kayıtlarının, bazı kanunnâmelerin de Evliyâ Çelebi’nin kaynakları arasında olduğu bilinmektedir. Bu açıdan bakıldığında Seyahatnâme, Evliyâ Çelebi’nin bizzat görüp işittikleri, tespit ettikleri yanında, konuştuğu insanlardan naklettikleri, halk arasında inanılan ve anlatılan olağanüstü yaratıklar, olaylar, büyüler ve başka yazarlardan bazen

119 Gös. yer.

değiştirerek, bazen kısaltarak ve çoğu zaman müellif zikretmeyerek aktardığı bilgileri de ihtiva etmektedir.120

Evliyâ Çelebi, adını ansın ya da anmasın yararlanmış olduğu önemli kaynaklarla oluşturduğu Seyahatnâme’nin birinci cildi yazarken, onuncu ciltte neler yazacağını bilmesi, onları yaşadığı göstermektedir. İlk satırlar yazılırken en baştaki olayların kahramanlarından ki bunların başında Sultan IV. Murad gelir, merhum olarak bahsedildiğini dikkate alırsak, elimizdeki eserin bir hatırat gibi kurgulandığı anlamı çıkarabilir.121

Ölüm tarihi ve yeri kesin olarak bilinmeyen Evliyâ Çelebi, eserini her ne kadar Mısır’da tamamlandığını zikrediyorsa da notlarını Mısır’da noktalayıp başka bir yerde tamamlamış olması ihtimalini ortadan kaldırmamaktadır. İstanbul’dan sıkıldığı ve devamlı seyahat etmek istediği bilinmekle birlikte hacca giderken oradan İstanbul’a dönmeyip Mısır’a giderek orada yerleşmeye mi karar vermişti bu bilinmemektedir. Fakat böyle bir şey önceden belli ise o zaman notlarını yanında götürmüş olması gerekmektedir. Eğer böyle bir şey yoksa notları başka bir yerde belki de İstanbul’da bırakmış olma ihtimali ortaya çıkmaktadır. Böyle bir ihtimal karşısında bir müddet Mısır’da ikamet ettikten sonra İstanbul’a dönmüş olma ihtimali de bulunmaktadır.122

1.2.2. Seyahatnâme’nin Üslubu ve Anlatımı

Evliyâ Çelebi, Osmanlı Devleti’nin 17. yüzyıla gelinceye kadarki tarihi serüvenini; üç kıtada sahip olduğu coğrafyayı, bu coğrafyanın insanlarını, kültür birikimini anlatmayı amaçlamıştır. Seyahatnâme, içerdiği konu çeşitliliği ve bunların yapı özellikleri bakımından tarih, şehir monografisi, biyografi, otobiyografi, menakıbname, letaifname vb. türlerin karışarak, iç içe geçtiği, alışılmışın dışında bir eser olmuştur. Bu nedenle Seyahatnâme’yi farklı kılan önemli özelliklerden biri, onun tek bir türün örneği değil, değişik türleri bünyesinde bulunduran türler arası bir eser olmasıdır. Farklı türlerin eserde iç içe bulunması; Evliyâ Çelebi’nin dönemin nesir

120 Musa Duman, a.g.m., s. 174-175.

121 Hayati Develi, Evliyâ Çelebi’nin…, s. 454. 122 Seyit Ali Kahraman, a.g.m., s. 215-216.

geleneğini iyi tanıyıp onu başarıyla sergileme isteğinin bir tezahürü olabileceği gibi; daha çok eserine farklılık, zenginlik dolayısıyla seçkinlik kazandırma isteğinin de bir tezahürü olmalıdır. Bu bakımdan Seyahatnâme, 17. yüzyıl Osmanlı nesrinin gerek türlerin varlığı gerekse yüzyılın nesir diliyle bu türlerin işlenişi açısından güzel bir örnektir.123

Evliyâ Çelebi, eserin akıcılığını sağlamak, üslubu derinleştirmek ve zenginleştirmek amacıyla genellikle birkaç beyti aşmayan parçalara yer vermiştir. Atasözleri gibi kıssadan hisse çıkarmaya yarayan, anlatılan konuyu daha özlü bir biçimde ortaya koyarak verilmek istenen öğüdün daha açık ve etkili bir biçimde anlatılmasını kolaylaştıran şiirler de Seyahatnâme’de bulunmaktadır. Eserinde andığı kişilerle veya olaylarla ilgili olarak Evliyâ Çelebi’nin duygu ve düşüncelerini daha yoğun ve etkili bir dille anlatmasına yardımcı olan şiir parçaları da önemli bir yer tutmaktadır.124

Evliyâ Çelebi’nin konuları ele alırken özellikle olayların anlatımında ve kişilerin tasvirlerinde ciddi ya da mizahi, külfetli, sade, tekdüze, alaycı, ironik vb. anlatım olmak üzere hemen bütün anlatım yollarını denediği görülür. Bu özellikleri nedeniyle Evliyâ Çelebi bir nesir ustasıdır. Zekâsı, aldığı eğitim ve saraydaki görevi zengin bir bilgi birikiminin yanı sıra ona eğlendirme yeteneğini de kazandırmış ve sayıları şişirmekten, mizahi fıkralara, uydurma masallara vb. kadar anlattıklarıyla üslübunu renklendirmekte onu başarılı kılmıştır.125

Evliyâ Çelebi, kendine özgü üslubuyla gerçekle kurmacayı, nesnel doğrularla batıl inançları, olgularla rüyaları büyüleyici bir şekilde sentezlemiştir.126 Eserinde sık sık karşılaştırmalara gitmiştir ve bu yolla anlattığı şeyleri okuyucunun zihninde somutlaştırmıştır. Kendisine İstanbul’un yanı sıra birçok referans noktası belirlemiştir. Erzurum’un soğuğunu, Van’ın kedilerini, Bursa’nın sıcak su kaplıcalarını, Silistre’nin balık dalyanlarını, Van Gölü yakınındaki Ahlat harabelerini, Teselya Maskoluri’deki

123 Mine Mengi, “Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi’nde Bir Üslup Özelliği Olarak Türler Arasılık” Çağının Sıradışı Yazarı: Evliyâ Çelebi, Haz. Nuran Tezcan, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2009. s. 290. 124 Şükrü Halûk Akalın, a.g.e., s. 20.

125 Mine Mengi, a.g.m., s. 290.

126 Cebe Ayaydın-Özlem Günil, “Bir Anlatı Ustası Seyyahla Asırlar Arası Seyahat”, Çağının Sıradışı Yazarı: Evliyâ Çelebi, Haz. Nuran Tezcan, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2009, s. 56.

karnavalı andıran panayırı, Viyana’daki saat düzeneğini, yukarı Nil bölgesinde bulunan üzeri hiyerogliflerle kaplı dikilitaşlar ve daha nicelerini referans belleğine yerleştirmiş, duruma göre bunları kullanmıştır.127

Evliyâ Çelebi’nin kendine has üslubunda bir tür “sosyolojik okuma” da önemli bir yer tutmaktadır. Seyyahımız, gördüğü yerlerde geçerli toplumsal ilişki biçimlerini, kültürel yapıyı, dini durumu, bazı teknik gelişmeleri, bazı olay ve olguları vs. bazen sebep-sonuç ilişkisi içerisinde ve en ince ayrıntılarıyla bir tür okumaya tâbi tutmaktadır ki bu bir “sosyolojik okuma” olarak adlandırılabilir. Evliyâ Çelebi, sosyolojik okuma bağlamında örneğin iklim ve tabiatın bazı durumları ile insanların bedenleri ve bazı şahsiyet özellikleri arasında ilişki kurmaktadır. Bu modern klasik sosyolojide önemli bir kuram olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin cerrahlığın gelişmesini kavga ve savaşın çokluğuna bağlar. Yine namus ve kadın anlayışı ile din ve dindarlığın yoğunluğu arasında ilişki kurar. Ev hamamlarının oluşmasında da bu namus yaklaşımının etkisini belirlemeye çalışır. Kadınların çarşı ve pazara çıkmamalarıyla namuslu olmaları arasındaki ilişkiyi tespit eder. Benzer bir bakış açısıyla Evliyâ Çelebi, insanlara lakap takılmasını Diyarbakırlıların eğlenceye düşkün ve şakacı insanlar olmasına bağlamaktadır. Bütün bu ve diğer deterministik ilişki kurmalarda, Evliyâ Çelebi’nin sosyal olayları sosyal olaylarla izahının örneklerini görmek mümkündür.128

Seyahatnâme’nin Evliyâ Çelebi tarafından seyahatler sırasında değil de, yaşamının son yıllarında artık yerleşik bir düzendeyken yazılmış olması ve bu bütünlüğüne seyahatlerden sonra ulaşmış olması, Evliyâ Çelebi’nin metni üzerindeki çalışma biçimi ve kurgu tekniği yapıtın bir bütün olarak tasarladığını bizlere göstermektedir. Dolayısıyla, Seyahatnâme, baştan sona büyük ölçüde belleğe dayalı bir şekilde “tasarlanmış”, ilk bakışta eklektik gibi görünen parçaları birbiriyle ilişkilenecek biçimde “kurgulanmış” ve “anlatılmış” bir metindir. Karakter-anlatıcı olarak Evliyâ Çelebi, kendi deneyimini anlattığı bölümlerle âdeta seyahat anlatısının parçalarını birleştirmiş, onların arasındaki ilmekleri dokumuştur. Evliyâ Çelebi metni

127 Robert Dankoff, Seyyah-ı Âlem…, s. 7-8.

128 Ejder Okumuş, Evliyâ Çelebi’ nin Gözüyle: Gezdi, Gördü, Yazdı, Lotus Yayınevi, Ankara 2012. s.

oluştururken rüyalarıyla bağlantılar kurmuş, ciltler arası göndermelerde bulunmuştur. Farklı bir anlatı tekniği olarak da beklenti yaratma yoluna gitmiştir. Örneğin ikinci cildin başında, arkadaşı Okçuzâde Ahmed Çelebi’nin önerisiyle hemen oracıkta kabul edip karar verdiği Bursa yolculuğuna ailesinin haberi olmadan gittiğini özellikle belirtmiştir. Okuyucunun zihninde bu şekilde bir soru işareti uyandıran Evliyâ Çelebi,

Benzer Belgeler