• Sonuç bulunamadı

Çalışma alanının coğrafi konum özelliklerinden dolayı, Ege ve Akdeniz’den Anadolu’ya geçişte kapı özelliği göstermektedir. Ege Bölgesi’nin en yüksek kesiminde bulunan bu bölge, avantajlı konumundan dolayı çok eski tarihi dönemlerden beri önemli bir yerleşim merkezidir. Ege, Akdeniz, Marmara ve Orta Anadolu’dan gelen yolların kesiştiği bir konumda bulunan Afyonkarahisar İli, tarihte Kral Yolu Bölgenin yerleşim merkezi olarak seçilmesinde; coğrafi konumu, toprak özellikleri, su kaynakları, ulaşım ve güvenlik faktörleri etki etmiştir.

Eski tarihi dönemlerden başlayarak, günümüze kadar yerleşim yeri olan Afyonkarahisar İli sınırları içerisinde Hitit, Frig, Grek, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı gibi medeniyetler yaşamıştır. Bölgeye göçebe gelen insanlar, sonraki dönemlerde yerleşik hayata geçmişlerdir. Bölgede ilk yerleşmeler mağara (kaya) yerleşmeleri ve höyük yerleşmeleri şeklindedir. Sahada volkanik kayalar geniş alan kapladığı için, kayalar oyularak yerleşim yeri olarak kullanılmıştır. Örneğin; Ayazin, Kırkinler (İscehisar), İnpazarcık (Bayat), Ağın İnleri (İscehisar), Memeç Kayalıkları (Döğer), Asar Kayalığı (Döğer) ve birçok alanda bu tür yerleşmelere rastlanılmaktadır. Bu yerleşmeler, Frig Turizm Kuşağı diye adlandırılan bölgede bulunmaktadır. Kaya yerleşmelerinin bulunduğu bölgeler, akarsu kenarları ve hafif yamaçlı alanlardır. Afyonkarahisar ilinde yapılan arkeolojik kazılarda birçok höyük yerleşmeleri ortaya çıkarılmıştır (Kusura ve Sandıklı Höyüğü, Şuhut Höyüğü, Eğret Höyüğü gibi). M.Ö. 3000 yılından itibaren, yerleşim yeri olarak kullanıldığı tahmin edilen bu bölgelerde, kazılarda ortaya çıkan birçok antik eserden anlaşıldığı üzere, bölge toplu yerleşim yeri olarak kullanılmış ve farklı yerlerde antik kentler (Harita 15) oluşturulmuştur (Synnada, Apemeia, Amorium, Metropolis vs.). O dönemde yerleşim yeri olarak kullanılan bu bölgeler, çalışma alanının en önemli Kültürel Turizm kaynaklarını oluşturmaktadır.

Çalışma alanının yerleşim yeri olarak kullanılmasında Frigya bölgesinin önemi büyüktür. Frig Vadisi, Frig Krallığı’na ev sahipliği yapmış olması sebebiyle Frig tarihi kentleri ve eserleri barındırmaktadır ve tarihi, kültürel ve doğal kaynaklara sahiptir. Alanda Frigler, Romalılar ve Bizanslılara ait yerleşimlerin kalıntıları bulunmakta olup, tarihi açıdan zengin bir dokuya sahiptir. Vadi, Romalılar ve Bizanslılar tarafından iskan edilmiştir ve çok geniş bir alanı kapsamaktadır, kaya

102

oyma ve yontma mağaralar, Bizans döneminde bunlara eklenmiş olan kilise ve şapeller, kaleler, yer altı şehirleri, kaya mezarları antik kentler ve doğal peyzaj unsurları yer almaktadır (Harita 15). Önemli bir doğa ve kültür turizmi potansiyeline sahiptir. Bölgenin sağlık ve termal turizm çerçevesinde termal kentlerin ve nitelikli kür ve tedavi merkezlerinin geliştirilmesi hedeflenmektedir. Bölge, Türkiye’deki termal turizmin geliştirilmesi amacıyla başlatılan “Termal Turizm Kentleri Projesi” kapsamında jeotermal potansiyelleri diğer turizm türleri ile entegre olabilecek ve turizm bölgesi oluşturabilecek kapasiteye sahip olması nedeniyle öncelikli geliştirilecek bölgeler arasında yer almaktadır, ancak hâlihazırda turizmden neredeyse hiç pay alamamaktadır (Çıracı, 2008).

Türklerin 1071 yılında Anadolu’yu fethinden sonra, Afyonkarahisar Türk egemenliğine geçmiştir. Bu tarihten itibaren Afyonkarahisar; sırasıyla Selçuklu Devleti Sahipoğulları Beyliği, Germiyanoğulları Beyliği hükümdarlığı altında yaşadıktan sonra 1428’de Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılmıştır.

Karahisar-ı Sahip, 1428-1660 yıllarında merkezi Ankara olan Anadolu Beylerbeyi’ne bağlı bir sancak olarak yönetilmiştir. Daha sonra Kütahya’ya bağlanmıştır. 1839 yılında Hüdavendigar Eyaleti’ne bağlı sancak olmuş ve 1840’da her sancağın kaymakamlık olması kararlaştırılmıştır. 1867 yılında, eyaletler vilayete dönüştürülmüş ve Hüdavendigar valiliği kurulmuş, Karahisar Mutasarrıflık olmuştur. Karahisar-ı Sahip, 1917’de bağımsızlık mutasarrıflık olmuştur (Özey, 2002).

Bu dönemde kurulan yerleşim yerleri incelendiğinde, yerleşmelerin özellikle akarsuya yakın, verimli topraklara sahip ve ulaşım açısından uygun olan hafif yamaçlı yerler olduğu görülmektedir. Bu dönemde kent yerleşmelerinin sayısı gittikçe artmış ve tarım ve hayvancılık şehirlerinin yanında, faklı fonksiyonlara sahip şehirlerin geliştiği görülmektedir.

Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyetin ilk yıllarına ait mimari, tarihi ve dini yapılar, çalışma alanındaki termal turizmin yanına, dini ve kültürel turizm çeşitlendirmesi yapma avantajını sağlarlar. Bu alanların çoğu tarihi sit alanı haline getirilmiş, bir kısmı da turizm amaçlı kullanılmaya başlanmıştır. Yerleşme alanlarındaki konutlarda kullanılan taş ve ahşap malzemeli yapılar, gelen ziyaretçiler açısından dikkatle incelenmektedir.

103

Afyonkarahisar ilindeki eski mahalle ve sokak yerleşmeleri, bölgenin doğal, sosyal ve kültürel yapısına göre şekillenmiştir. Hafif yamaçlı alanlarda kurulduğundan, dar sokaklardan ve bitişik evlerden oluşmaktadır. Taş, ahşap ve toprak malzemelerin kullanıldığı evlerde kışın ısıyı tutucu, yazın serinletici ortam oluşur. Evlerin tarihi, kültürel ve mimari özelliği dolayısı ile, Afyonkarahisar Valiliği bu bölgeleri kentsel sit alanı haline getirerek restorasyon çalışmaları yapılmıştır. Eski yerleşim yerlerindeki konutlar, Afyonkarahisar’a gelenler tarafından ziyaret edilen önemli turizm mekanlarıdır.

Çalışma alanında günümüzdeki yerleşmeler kentsel ve kırsal yerleşmeler diye ikiye ayrılır. Kentsel yerleşmeler genelde ova tabanlarında ve anayollara yakın yerlerde ve dağınık bir şekilde kurulmuştur. Kırsal yerleşmeler ise genelde toplu yerleşmeler şeklinde, dağ ve vadi yamaçlarında, akarsu kenarlarında ve az bir kısmı da yüksek yerlerde kurulmuştur. Köy yerleşmelerinde nüfusun büyük çoğunluğu tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Bu yerleşmeler içerisinde geçici köy yerleşmelerinden yaylalar, Emirdağ, Bayat, Sultandağı, Sandıklı gibi ilçelerde bulunmaktadır. Köy yerleşmelerinden ilkbahar döneminde yaylaya çıkılır ve Eylül ayı sonu itibari ile tekrar geri dönülür.

Afyonkarahisar ilinde, yükselti ile birlikte, yerleşmelerin dokusu, tipi ve sayısında birtakım değişimler gözlenmektedir. Afyonkarahisar ilinin yüzölçümünün nispeten büyük olması ve çok sayıda ilçe idari alanına sahip olması, beraberinde yerleşmelerin sayısının da artmasına neden olmuştur. Yüzey şekilleri bakımından da çeşitlilik gösteren Afyonkarahisar ilinde yerleşmelerin belirli kuşaklarda kümelendiği gözlenir. Özellikle ova alanları ile bu ovaların kenar kesimleri, dağlık kütlelerin yamaçları ve plato alanları yerleşmelerin büyük çoğunluğuna ev sahipliği yapan yer şekillerini oluşturur. Buna karşın dağlık kütleler, yerleşmelerin seyrekleştiği hatta belirli bir yükseltinin üzerinde ortadan kaybolduğu alanlara karşılık gelmektedir. Bu durum, Afyonkarahisar ilinde doğal koşulların insan yaşamı ve yerleşmeler üzerinde ne derece etkili olduğunu göstermektedir. 1400 m yükseltinin üzerindeki dik eğimli dağ kütlelerinin, taşlık-kayalık alanlardan oluşması, bu kesimlerin ekonomik anlamda kullanılamamasına neden olduğundan yerleşmelerden mahrumdurlar. Mevcut yerleşmeler ise hayvancılıkla uğraşan, dağınık dokulu, az nüfuslu, göç veren köylerden oluşmaktadır (Taş ve Yakar, 2009).

104

Eskiden yamaçlara kurulan yerleşim merkezleri, günümüzde verimli topraklardan oluşan ovalık alanlara doğru kaymaktadır. Örneğin Afyonkarahisar Şehri Afyonyonkarahisar Ovası’na doğru, Sandıklı İlçesi Sandıklı Ovası’na doğru, Dinar İlçesi Dombay Ova’ya doğru, Şuhut İlçesi Şuhut İlçesi’ne doğru ilerlemekte ve verimli tarım arazileri yerleşme ve sanayi yapıları ile doldurulmaktadır. Bunun sonucu olarak yerleşime açılan arazilerde sorunlar ortaya çıkmaktadır.

Yeni yerleşime açılan arazilerde oluşan sorunlara örnek olarak Afyonkarahisar şehri verilebilir. Güvenlik fonksiyonuna bağlı olarak kurulan kale şehirlere güzel bir örnek oluşturan Afyonkarahisar, zamanla bu özelliğini kaybetmiş, hizmetler sınıfının, özellikle de ulaşım fonksiyonunun öne çıkmasıyla ovaya doğru gelişme göstermiştir. Halbuki Akarçay tarafından yeterli drene edilemeyen ovada taban suyu ve sıvılaşma sorunu bulunmaktadır. Yörenin ikinci derece deprem sahası oluşu dikkate alındığında, gevşek alüvyonlardan oluşan ova arazilerinin yerleşmeye açılması çok büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır (Yazıcı vd., 2007).

Afyonkarahisar ilinde turizm yatırımları, özellikle son yıllarda gelişme göstermektedir. Bunun en önemli kanıtı ise, on yıl öncesine kadar yerleşimin olmadığı alanlarda, özellikle Ömer-Gecek Turizm Merkezi ile Afyonkarahisar şehri arasında, anayolların kenarlarında, turizm tesislerinin artmasıdır (Şekil 1). Bir taraftan turizmin gelişmesi için yatırımlar yapılmakta, ancak diğer taraftan doğal kaynakların kullanımının yanlış planlanması sonucu sorunlar oluşmaktadır.

Diğer yandan jeotermal enerji bakımından zengin olan Afyon ilinde, termal merkezlerinin çevresinde de hızla gelişen bir kooperatifleşmenin olduğunu ve verimli tarım topraklarının amaç dışı kullanılarak yüksek birrantın ortaya çıktığını görmekteyiz. Afyon’da bulunan hemen her termal kaynağın uğradığı bu süreç, hem bu doğal kaynağın paylaşım oranını azalttığı gibi, konut yapımıyla da verimli tarım alanlarını elden çıkarmaktadır (Yılmaz, 2001b).

Özellikle Gazlıgöl’de, Turizm Merkezi’ne yakışmayan yanlış yerleşme görüntüleri oluşmuştur. Turizm olarak gelişmeyi hedefleyen Afyonkarahisar ilinde, bu tür yanlış uygulamaların yapılması, yöredeki turizmin geleceğini tehdit etmektedir. Afyonkarahisar’ın “Termal Kent” olarak marka şehir haline gelmesi için; modern, nitelikli, ferah, yeşilin bol olduğu, her türlü kirlilikten uzak ve çevreye duyarlı düzenlemelerin yapılması zorunluluk oluşturmaktadır.

105

Benzer Belgeler