• Sonuç bulunamadı

Adnan Menderes

Belgede DP’nin iktidara geliş süreci (sayfa 156-159)

3. BÖLÜM: SİYASET ALANININ YENİDEN TANZİMİ ve DP

3.3. DP’nin Kurucuları

3.3.2. Adnan Menderes

Menderes, Aydın’da Sarayiçi Mahallesinde büyük dayısı Sadık Bey’in konağında 1899 yılında İbrahim Ethem Bey'in oğlu olarak dünyaya geldi (Sarol, 1983: 9). Babasının hukuk öğrenimi gördüğü, kâtiplik yaptığı ve Menderes Nehri'nin çevresinde 40 bin dönüm dolaylarında arazisi bulunan Hacı Ali Paşa'nın kızı Tevhide(Tevfika) Hanım ile evlendiği bilinmektedir (Kısakürek, 1986; 153-54). Fakat sağlığı doğumlarla büsbütün bozulan genç annesi iyi değildir. Babaanne Fitnat Hanım gelini ve torunlarını yanına alarak İzmir’e gider. İzmir’de yerleştikleri ev, dar bir sokak içindedir, havasızdır, Menderes’in annesinin hastalığı için uygun değildir. Genç annenin ateşi yükselir, öksürüğü artar, tükürüğüne kan da karışır. Tedbirler, ihtimamlar, ilaçlar fayda sağlamaz. Tevfika Hanım hayata veda eder. Baba da ana gibi veremdir. Ayrıca kalbinden de hastadır. Ethem Bey de eşinden kısa bir süre sonra vefat eder. Menderes ve ablası Melike babaannelerine kalır. Bu arada verem, ablası Melike’nin de ciğerlerine yerleşmiştir. Melike altı yaşına kadar bir yandan Menderes’e küçücük yapısına rağmen manevi annelik yapar bir yandan da hastalıkla pençeleşir, sonunda vereme yenik düşerek ölür (Sarol, 1983: 9).

Adnan, çok küçük yaşta veremden anne-babasını kaybetmiş ve Babaannesi Fıtnat Hanım tarafından büyük bir özenle yetiştirilmiştir (Aydemir, 1969: 19). Adnan, önce İttihat ve Terakki Mektebi'ne devam etmiş, burada ilk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra, İzmir Kızılçullu'daki Amerikan Koleji'ne gönderilmiş, Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine, öğrenim hayatını yanda bırakmak zorunda kalmıştı. Menderes, İzmir'in işgalinden sonra Yörük Ali Efe'nin yanında Kuvay-i Milliye’ye katılmış, Aydın, Ödemiş ve Akhisar Cepheleri'nde görev almıştır (Aydemir, 1969: 31-32).

Adnan Bey, Atatürk'ün yakın arkadaşlarından ve eski Başbakanlarından Fethi (Okyar) Bey'in, 5 Ağustos 1930 tarihinde kurduğu Serbest Laik Cumhuriyet Fırkası'na katılarak, bu partinin Aydın İl Başkanı seçilmiştir. Aynı yıl içinde Serbest Parti'nin kapatılması sonrasında Aydın'a gelen ve bu ildeki CHP örgütünü ziyareti sırasında Atatürk'ün dikkatini çeken Adnan Bey, Atatürk tarafından "şayanı dikkat bir genç" olarak övülmüştü (Aydemir, 1969: 89). 1931 seçimleri yaklaşınca da Atatürk, Adnan Menderes’in adaylığını emretmişti (Goloğlu, 1982: 29). 1931 yılında CHP'den aday

147

olan Adnan Bey, yine aynı yıl Aydın milletvekilliğine seçilmiştir. (Goloğlu, 1982: 29). Milletvekili olduktan sonra Ankara Hukuk Fakültesi'ne devam ederek, bu okulu bitiren Adnan Bey'in, 1934'te Soyadı Yasası çıkınca, önce Ertekin soyadını aldığı, ancak daha sonraki yıllarda bunu, Menderes olarak değiştirdiği anlaşılmaktadır. Menderes, 1938 yılına gelindiği zaman evli, bir çocuklu, hukuk mezunu olmasına karşın, ihtisasını" çiftçilik" olarak kabul eden genç bir milletvekili idi. Atatürk'ün, "bana bir Tarım Bakanı bulamadınız..." diye yakındığı yıllarda, Tevfik Rüştü Araş, "damadım" diye tanıttığı Menderes'i, bu göreve hazırlamaya çalışmıştı (Toker, 1990: 69). CHP içinde ve Meclis Komisyonları'nda görev alan Menderes, 1946 yılına kadar Arzuhal Encümeni’ninde çalışmış, milletvekilliğinin bu döneminde etkili çalışmaları ile dikkat çeken; "hatta kendisinden biraz da çekinilen biri..." olmuştu (Aydemir, 1969: 103). Siyasi yaşamda yeterince deneyim kazandıktan sonra bir defasında Alaattin Tiritoğlu aracılığıyla, Saraçoğlu Kabinesi'ne Tarım Bakanı olarak alınmasını rica etmiş, fakat bu isteği kabul edilmemişti (Baban, 1970: 130). Uzun bir süre CHP Parti Müfettişi olarak görev yapan Menderes, 1945 yılı yedi aylık bütçe yasa tasarısına kırmızı oy veren yedi kişiden biri olmuş ve o günlerde Bayar ile olan yakınlığı artmıştır (Bayar, 1969: 29-30).

Çiftçiyi Topraklandırma Yasası'nın görüşülmesi sırasında, bu yasa tasarısını en ağır eleştiren milletvekili Menderes olmuş, özellikle de Başbakan Saraçoğlu ve CHP ileri gelenlerinden Recep Peker ile sert tartışmalarda bulunmuşlardı. Bu yasanın TBMM'de görüşülmesinden önce, hazırlık çalışmalarının başladığı anlaşılan Dörtlü Önerge'nin hazırlanmasında en önemli kişinin Menderes olduğu söylenebilir. Menderes, Dörtlü Önerge'nin verilmesinden sonra, CHP ileri gelenlerinin kendilerini sert şekilde eleştirmeleri üzerine, 13-14 Eylül 1945 tarihlerinde Vatan Gazetesinde yayınlanan "Başbakan'ın Demeci Münasebetiyle" başlıklı yazısında, bu eleştirilere ve Başbakan'ı şu sözleriyle eleştirmişti; "Bütün dünyaca meşhur olan dört hürriyetin ve siyasi, iktisadi, içtimai bütün veçheleriyle demokrasinin yurdumuzda yerleşmesinin gaye olduğunu Başbakan'ın lisanında pürüzsüz ifade olunduğunu işitmek isterdik..." (Vatan, 13-14.09. 1945). Bu yazı üzerine, zaten parti yönetimiyle arası açık olan Menderes'in yazılı olarak savunması istenmiş ve CHP Parti Divanı, 21 Eylül'de kendisinin partiden çıkarıldığını bildirmiştir (Ahmad,1979: 15). Böyle bir gelişimin beklendiği o günlerde

148

Menderes yeni bir muhalefet partisinin kurulması için hazırlıklarını tamamlamış görünmektedir.

Başar, Menderes’i dış görünüm olarak; "Güler yüzlü, sempatik tavırlı, orta boylu, yuvarlak çehreli, zeki bir taşra çocuğuydu. Mütevazı gözüküyor, lüzumundan fazla nezaket gösteriyordu. İnsanın üzerinde, her tarafta rastladığımız orta ve basit düşünceli münevver tesiri yapıyordu. Basit hürriyet ve serbesti fikrine bağlı idi," diye tanımlıyor (Başar, 1960: 32). Diğer tanımlamalara göre; kimi zaman çok sert ve en yakın arkadaşlarına karşı bile kinci olabiliyordu. Usta bir söylevci olup; "Çekici, söylev verme gücü yüksek, rahat, seçmenlerin hoşuna gitme konusunda endişeleri olmayan bir kişiliğe sahipti. Halk düzeyine inmeyi biliyordu... Kibirli, aşırı duygulu bir kişiliği vardı. Bütün bunların yanı sıra, aşırı duygusal, heyecanlı ve çabuk kırılan bir kişiliği olan Menderes, daha Başbakanlığının ilk aylarında, bir ara Cumhurbaşkanı Bayar'a kızdığı için, Ankara'yı terk ederek, Aydın'daki Çakırbeyli Çiftliği'ne çekilip ortadan kayboluvermişti" (Baban, 1970: 52-53).

Menderes'in siyasi yaşamı, Serbest Cumhuriyet Fırkası'nda tek partili sisteme karşı bayrak açmakla başlamış ve çıraklığını bu partide, kalfalığını Cumhuriyet Halk Partisi'nde yapmış ve ustalık devresinde de, Demokrat Parti içinde yerini almıştı. Menderes, 1930 yılında liberal düşünceleri yansıtmak amacıyla kurulan SCF'de olduğu gibi, yeni kurulacak ve yine liberal amaçlara hizmet etmesi düşünülen Demokrat Parti'de düşüncelerine uygun bir ortam bulmuştu (Albayrak, 2004: 50-51). Demokrat Parti kurulurken Atatürk döneminin güçlü İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’yı da çağırmışlardı. O, daveti reddetmiş. Adnan Menderes’e de “Adnan Bey siz yumuşak ve uysal bir insansınız. Bu iki değirmentaşı arasında sizi öğütürler,” demişti. İki değirmentaşı dediği de İsmet İnönü ile Celal Bayar’dı (Esin, 2005:163). Tarih, Şükrü Kaya’yı maalesef haklı çıkaracaktı.

Menderes söylenildiği gibi hiçbir zaman Demokrat Parti içinde tek adam olamadı. En güçlü dönemleri diye bilinen 1955 yılında bile DP’nin “ispat hakkı” meselesiyle bölünerek içinden bir Hürriyet Partisi çıkması, daha sonra da grupta Ticaret Bakanı Sıtkı Yırcalı’yla başlayıp Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’la devam eden istifaların yaşandığı bir hükümet bunalımı ve dördüncü hükümetini kurmak için Bayar’ın yardımına gereksinim duyması, Menderes’in hiç de öyle söylenildiği gibi tek

149

adam, en güçlü adam olmadığını gösteriyordu. Yine Menderes’in 27 Mayıs darbesinden kısa bir süre önce istifa etmek istediği ve bunun Bayar tarafından engellendiği de dönemle ilgili kaynaklarda yer almaktaydı.

Menderes, bir rivayete göre, toplam 40.000 dönüm olan dede yadigârı çiftliğin bir kısmını hediye, diğer bir kısmını taksitle ve bir bölümünü de uzun vadeli satışlarla Çakırbeyli köylülerine mal etmiştir. Öldüğünde Menderes’in elinde, bir kolu Çine çayı ile Menderes nehri arasında yekpare takriben 3.500 dönümlük düz, ova gibi bir toprak parçası kalmıştır (Sarol, 1983: 22).

Belgede DP’nin iktidara geliş süreci (sayfa 156-159)