• Sonuç bulunamadı

GÜRCİSTAN’DA ÖZERKLİK SORUNLARI

1. Abhazya Sorunu

Gürcistan’ın bağımsızlık mücadelesinin 1991’de sonuç vermesiyle birlikte, Abhazların Gürcistan’a karşı bağımsızlık talepleri de başlamış oldu. 1991’de başlayan silahlı çatışmalar devam ederken, Osetya sorununu fırsat bilen Abhazya 1992 yılında bağımsızlığını ilan etmiştir. Bu tarihten sonra aşırı milliyetçi Gürcü gruplar Abhazya’yı işgal etmiştir. Söz konusu işgal karşısında, aşırı milliyetçi Gürcü gruplar Abhazya’ya girdi. Abhazya’nın Gürcü milliyetçiler tarafından işgali karşısında, Kafkasya Federasyonu’na bağlı gönüllüler de Abhazlar yanında savaşmaya başladılar. Bu destek ve Rusya’nın gizli yardımları sayesinde Abhazlar büyük bir başarı sağladılar. O kadar ki, bu tarihe kadar Gürcistan ile federatif bir ilişki kurulması yönündeki istekleri, ancak konfederatif bir yapının kabul edilebileceği şeklinde revize edildi.

1993’te 90 bin kişilik Abhaz grubu, Gürcistan’dan ayrılma talebiyle savaşmaya başladılar. Abhazya’nın kontrolünün Abhazların eline geçmesinden sonra, 300 bin Gürcü evlerini terk etmek zorunda kaldı. (Cohen, 1998: 6) Boris

Yeltsin, bu fırsattan yararlanarak Gürcistan’a bir teklifte bulundu. Kapatılan dört Rus askerî üssünün tekrar açılması ve 1000 kişilik Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) barış gücü askerinin Abhazya’ya yerleştirilmesi karşılığında, Gürcistan’ın siyasi birliğinin yeniden sağlanmasına yardım edeceğini teklif etti.

Uzun bir süre teklife hayır diyen, BM ve NATO’yu yardıma çağıran Gürcistan, beklediği uluslararası yardımı sağlayamadı. 1995’te imzalamak zorunda kaldığı, Rusya’ya topraklarında üs kurma ve sınır güvenliğini kontrol hakkını veren anlaşmayı, parlamentosunda onaylayabilmek için, Rusya’nın Güney Osetya ve Abhazya üzerinde Gürcistan’ın hâkimiyetini desteklemesi şartını koymuştur.

(Güney, 2002: 349) Gürcistan’dan istediğini alan Rusya, hiçbir zaman anlaşmanın kendi üzerine düşen kısmını yapmadığı gibi aksine ayrılıkçı Abhazlara olan desteğine devam etti.

Rusya ile Gürcistan arasındaki bu vb. askerî antlaşmalara rağmen, Gürcistan bir taraftan da ABD ve NATO ile askerî antlaşmalar yapıyordu. Ayrılıkçı hareketlere karşı umduğu uluslararası desteği bulamayan Tiflis, hiç değilse bu antlaşmalarla oyunun tarafları arasında bir denge kurmaya çalışıyordu. Rusya Amerika’nın ve diğer batılı devletlerin Gürcistan ile, ya da diğer Kafkasya ve Orta Asya ülkeleri ile kurmaya çalıştığı ilişkilere göz yumarken, 1998’den sonra buralardaki hâkimiyetini kesinleştirecek hareketlerde bulunmaya başlayacaktır.

(Güney, 2002: 367)

Rusya’nın verdiği destekle Gürcistan’a karşı bağımsızlık savaşı veren Abhazlar; 1995 yılında Moskova’ya bir çağrıda bulunarak, Abhazya’nın Rusya’nın koruması altına girmek istediği açıkladılar. (Çolakoğlu, ?) Fakat 1995 yılı Rusya’nın Abhazya politikasının değiştiği bir tarihtir. Bu tarihe kadar, bütün ayrılıkçı faaliyetlerde kaşı tarafın yanında yer alan Rusya, artık Gürcistan lehine bir tavır almıştı. Abhaz-Gürcü savaşları sırasında Çeçenler, Abhazların yanında yer almışlardı. Artan Rus-Çeçen savaşında Abhazların yardım borçlarını ödemesinden korkan Rusya, Abhazya üzerindeki Gürcü kontrolünün artmasının kendisini Çeçenler karşısında rahatlatacağını umuyordu. Abhazlar ve Çeçenler, Kafkasya Konfederasyonu içinde bir birlik oluşturmuştu bile.

Çeçenlerin Karadeniz’e tek çıkış kapısı olan Abhazya üzerinden, silah ve gönüllü yardımı aldığı biliniyordu. Gürcistan karşısında iyice güçlenmiş Abhazya, Rusya karşısında daha fazla yardım alan Çeçenistan demekti. Ayrıca son zamanlarda kamuoyunun baskısıyla Abhazya ile yakın ilişkiler kurmaya başlayan Türkiye’nin de karşı politikalarla yavaşlatılması gerekiyordu. 1995 yılının sonlarından itibaren, önce Abhaz limanları Rus ablukası altına alındı, Rusya’ya giriş çıkışlarda Abhaz pasaportları kabul edilmedi. 1996 yılında ise Gürcistan’ın uzun yıllardır uğraştığı BDT’nin Abhazya’ya ekonomik ambargo uygulaması isteği kabul edildi. Bu uygulamalara rağmen, Rus askerlerinin ve milliyetçilerinin gerek Abhazlara gerekse Osetlere yardımları gizliden gizliye devam ediyordu.

1998 yılında Abhazların, Gürcü gerillalarının faaliyetlerine misillemeleriyle çatışmalar daha kanlı bir hâl aldı. Gürcü nüfusun yoğun olarak yaşadığı Gali’de

çıkan olaylar sonrasında, evleri yakılıp yıkılan 30 bin Gürcü daha göç etmek zorunda kaldı. Gürcistan’a yardım etmek için bölgeye yerleştirilmiş olan BDT askerleri ise bu çatışmaları izlemekle yetindiği gibi Abhazların, kullandıkları ağır silahları Rus askerlerinden temin ettikleri iddiaları ortaya atıldı. (Cohen, 1998: 6) Gürcistan’ın Amerika’ya her yakınlaşmasında, Rusya’nın Abhazlara verdiği destek artmış ve çatışmalar şiddetlenmiştir. Rusya Gürcistan’ı elinde tutmak için bu yolu izlerken, Gürcistan’da Rusya’yı dengeleyebilmek için Amerikan kozunu oynamaktan çekinmemiştir. Nitekim Shevardnadze, Rusya’yı, takındığı bu tavır karşısında Amerika’dan yardım isteyeceği yönünde tehdit bile etmiştir.

11 Eylül 2001 sonrasında Amerika’nın yardımını alabilmek için tek bir söz yeterli hâle gelmiştir. Gürcistan Millî Güvelik Bakanı Valeri Khaburdzania, Abhazya’nın De Facto Hükûmeti’nin El-Kaide militanlarına yataklık ettiğini ileri sürdü. Bu açıklamanın hemen ardından ABD sözcüsü, böyle bir iddianın doğruluğu yönünde bir kanıt olmadığını açıkladı. (Devdariani-Hancilova, 2002:

11-12)

Gürcistan Hükûmeti hâlâ Rusya’yı olaylara müdahale etmekle ve Abhazya tarafını cesaretlendirerek Gürcistan’ın sorunun çözümüne yönelik attığı adımları engellemekle suçlamaktadır. Gürcistan bu suçlamaların bir kısmında haklıdır.

Abhazların çoğunda Sovyet pasaportlarıyla değiştirdikleri özel Rus seyahat belgeleri vardır. Rus rublesi Abhazya’da resmî para olarak tedavüldedir.

Rusya’nın Abhazya’ya olan bu yakınlığı, doğal olarak onu sürece dâhil etmektedir. Nitekim Rusya; nasıl Kosova’nın bağımsızlığı önceden tahmin edilemeyen, fakat kanlı bir şekilde gerçekleştiyse, bu gidişle Abhazya’nın sonunun da aynı olacağını söylemektedir. (Hill-Taşpınar, 2006) Bu bir öngörü müdür, yoksa Rusya’nın Gürcistan’a verdiği bir gözdağı mıdır? Bunun çok dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi gerekir. Gürcistan’ın ekonomik ya da siyasi olarak Rusya’dan uzaklaştığı ya da karşı karşıya kaldığı dönemlerde bölgedeki tansiyonun yükseldiği göz önüne alındığında, bunun açık bir tehdit olduğunu kabul etmek gerekir. Ayrıca Abhazların çoğunda Rus yapımı askerî techizat mevcuttur. Rusya çok büyük ekonomik sıkıntılar çektiği dönemlerde bile Abhazlara silah yardımı yapacak parayı her zaman bulmuştur. (Cohen, 1998: 7)

Dönemin BM Genel Sekreteri Boutros Bouttros-Gali’nin barış görüşmeleri sırasında söylediği gibi Abhazya sorunun çözümü için gereken anahtar Rusya’nın ellerindedir. (Cohen, 1998: 7)

Günümüzde Abhazya ile Gürcistan arasındaki bölgede yerleşik 102 kişilik BM Askerî Gözlemci Misyonu ve yaklaşık 2000 kişilik BDT Barış Gücü asvardır.

Güney Osetya Sorunu

İkiye bölünmüş bir halk olan Osetler, “Birleşik Osetya” Projesi altında tekrar birlikte yaşama savaşı vermektedir. Güney Osetya bölgesindeki nüfusun % 70’ini oluşturan Osetler, Gürcistan’ın bağımsızlığı kazanmasının hemen arkasından egemenliklerini ilan etmiş ve “Osetya Demokratik Sovyet Cumhuriyeti”ni ilan etmişlerdir. Gamsakhurdiya bu kararı tanımayıp bölgeye asker göndermiş ve Ocak 1991’de başlayan silahlı çatışmalar, Boris Yeltsin ve Eduard Shevardnadze’nin çabaları sonunda 1992 Haziranında imzalanan ateşkes anlaşması ile durağan bir döneme girmiştir. İç savaş boyunca yaklaşık 100 bin Oset, Kuzey Osetya’ya göç etmiştir. (Çolakoğlu, 2005: 30) Dagomis Antlaşması ile, Rus, Gürcü ve Osetlerden oluşan barış gücü bölgeye yerleştirilmiştir. Barış gücü sayesinde silahlı çatışmaların durmasına rağmen henüz siyasi bir çözüm sağlanamamıştır. Güney Osetler’in amacı Kuzey ile birleşerek Rusya’nın yönetimi altına girmektir. Gürcistan ise Rusya’nın tamamen keyfi bir kararla bu bölgeye özerklik verdiğini, Osetlerin özel bir statüye sahip olmak için hukuki ve tarihî hakları olmadığını iddia etmektedir.

Tiflis Hükûmeti, Osetlerin kültürel farklılıkları sebebiyle normalde en fazla kültürel ayrıcalıklara sahip olabileceğini söylemesine rağmen gene de Kuzet Osetya’nın sahip olduğundan çok daha geniş bir özerklik teklif etmektedir.

(Çolakoğlu, 2005: 30) Güney Osetya fiilî olarak Gürcistan’dan bağımsız bir siyasi yapı gösterse de, Tiflis Hükûmeti’nin bu tekliflerini kabul etmemektedir.

2. Acaristan

Acaristan’daki durum Gürcistan’ın diğer etnik bölgelerinden biraz daha farklı görünmektedir. Her şeyden önce Türkiye sınırında yer alması, en azından coğrafi olarak bölgeyi Rus müdahalelerinden korumuştur. Ayrıca Acaristan Merkezî Hükûmet Başkanı Aslan Abashidze, Gürcistan’ın yaşadığı iç siyasi sorunlarda tarafını açıkça belli etmiş ve Gamsakhurdiya’ya karşı Shevardnadze tarafını desteklemiştir. Abashidze’nin lideri olduğu Gürcistan Renesans Partisi, genel seçimlerde büyük bir oy alarak Gürcistan’ın en büyük üç partisinden biri olmuştur. Abashidze’nin hem yerel hem de genel siyasetteki bu etkin konumu, Shevardnadze yönetiminin Acaristan’a biraz daha ılımlı bakmasını sağlamıştır.

(Tanrısever, 2002: 400-401)

Saakashvili Hükûmeti’nin en önemli başarılarından biri Acaristan sorununun çözümü olmuştur. Bu başarı aynı zamanda, Saakashvili Hükûmeti’nin diğer politikaları için de uygun bir ortam hazırlamıştır. Abashidze, Tiflis Hükûmetlerini ekonomik anlamda sıkıştıran bir tutum izlemekteydi. Batum limanı ve Sarp sınır kapısını kontrolünde tutan Abashidze, gümrük vergilerini ve halktan toplanan vergileri Tiflis’e aktarmadığı gibi Tiflis aleyhine kendi otoritesini güçlendirmek üzere kullanıyordu. (Ağacan, 2006: 10-11) Abashidze Hükûmeti’nin devrilmesi Gürcistan’ın ekonomik sıkıntılarını büyük ölçüde rahatlatmış ve aynı zamanda Saakashvili’ye büyük bir prestij sağlamıştır.

Ayrılıkçı lider Aslan Abashidze’nin devrilmesinden sonra yapılan yerel parlamento seçimlerinde, Saakashvili’nin desteklediği Muzaffer Acara Partisi, 30 sandalyenin 28’ini kazanmıştır. (Broers, 2005: 344)