• Sonuç bulunamadı

AB Uyum Sürecinde Türk Turizm Politikaları

3. TÜRK DIġ POLĠTĠKASININ TEMEL ESASLARI VE TURĠZM

3.3. Türk DıĢ Politikası ve Turizm

3.3.1. AB Uyum Sürecinde Türk Turizm Politikaları

Modern Cumhuriyetin kurulusundan bu yana yüzünü Batıya çevirmiş olan Türkiye, İkinci Dünya Savası sonrasında Avrupa kıtasında hızla gelişmekte olan uluslararası örgütlenme çabaları içinde yer almıştır. Türkiye, 1949 yılında Avrupa Konseyi‟ne, 1952 yılında ise Kuzey Atlantik İttifakı Örgütü‟ne (NATO) katılmıştır. Bu doğrultuda, AET‟nin 1958 yılında kurulmasının ardından, 31 Temmuz 1959 tarihinde topluluğa ortaklık başvurusunda bulunmuştur. AET Bakanlar Konseyi, Türkiye‟nin yapmış olduğu başvuruyu kabul ederek üyelik koşulları gerçekleşinceye kadar geçerli olacak bir ortaklık anlaşması imzalanmasını önermiş ve 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanan Ankara Anlaşması‟nın 1 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe girmesiyle Türkiye-AB ortaklık ilişkisi başlamıştır (İKV, 2005).

Ankara Anlaşması‟nın amacı, 2. maddede, „Türkiye ekonomisinin hızlı kalkınmasını ve Türk halkının istihdam düzeyinin ve yasam koşullarının yükseltilmesini sağlama gereğini göz önünde bulundurarak, taraflar arasındaki ticari ve ekonomik ilişkileri aralıksız ve dengeli olarak güçlendirmeyi özendirmektir‟ olarak belirtilmektedir (İKV, 2005).

Ankara Anlaşması, Türkiye‟nin üyeliği hedefine yönelik olarak hazırlık dönemi, geçiş dönemi ve son dönem olmak üzere üç devreden oluşan bir entegrasyon modeli öngörmüştür. İlk dönem, Anlaşmanın yürürlüğe girdiği 1 Aralık1964 tarihi itibariyle başlamıştır. Taraflar arasındaki ekonomik farklılıkları azaltmaya yönelik “Hazırlık Dönemi” olarak belirlenen bu dönemde, Türkiye herhangi bir yükümlülük üstlenmemiştir. Buna karşılık, Topluluk, 1 Ocak 1973 tarihinde yürürlüğe giren Katma Protokol çerçevesinde 1971 yılından itibaren, tek taraflı olarak, bazı petrol ve tekstil ürünleri dışında Türkiye‟den ithal ettiği tüm sanayi mallarına uyguladığı gümrük vergileri ve miktar kısıtlamalarını tek taraflı olarak sıfırlamıştır. Katma Protokol‟ün yürürlüğe girmesiyle, hazırlık dönemi sona ermiş ve geçiş dönem‟ine ilişkin koşullar belirlenmiştir. Bu dönemde, taraflar arasında sanayi ürünleri, tarım ürünleri ve kişilerin serbest dolaşımının sağlanması ve Gümrük Birliği‟nin tamamlanması öngörülmüştür. Türkiye, geçiş dönem‟inde, AB‟den ithal ettiği sanayi ürünlerine uyguladığı gümrüklerini 12-22 yıllık listeler dâhilinde kademeli olarak azaltarak sıfırlamayı ve Topluluğun Ortak Gümrük Tarifesi‟ne (OGT) uyum sağlamayı üstlenmiştir (İKV, 2006).

Türkiye-AB ilişkilerinin dönüm noktası, 10-11 Aralık 1999 tarihlerinde Helsinki‟de yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi‟dir. Helsinki Zirvesi‟nde Türkiye‟nin adaylığı resmen onaylanmış ve diğer aday ülkelerle eşit konumda olacağı açık ve kesin bir dille ifade edilmiştir. Helsinki Zirvesi‟nde, diğer aday ülkeler için olduğu gibi Türkiye için de Katılım Ortaklığı Belgesi hazırlanmasına karar verilmiştir. Türkiye için hazırlanan ilk Katılım Ortaklığı Belgesi 8 Mart 2001 tarihinde AB Konseyi tarafından onaylanmıştır. Katılım Ortaklığı Belgesi‟nde yer alan önceliklerin hayata geçirilmesine yönelik program ve takvimimizi içeren Ulusal Program, 19 Mart 2001 tarihinde Hükümetimiz tarafından onaylanarak Avrupa Komisyonu‟na 26 Mart 2001 tarihinde tevdi edilmiştir. Katılım Ortaklığı Belgesi Avrupa Birliği tarafından, 2003, 2005, 2006 ve 2008 yıllarında tekrar gözden geçirilmiştir. Ulusal Program ise, 2003, 2005 ve 2008 yıllarında güncelleştirilmiştir (ABB, 2013: 4).

Türkiye ile AB arasındaki katılım müzakerelerinin çok önemli bir parçasını oluşturan bu politikalara uyum çerçevesinde gerçekleştirilecek reformların,

ülkemizin hukuki, ekonomik ve sosyal sisteminde önemli değişikler meydana getireceği ve bu kapsamlı değişikliklerden özel sektörlerin önemli ölçüde etkileneceği açıktır. Bu nedenle, müzakere sürecinde özel sektörlerin dikkat etmesi gereken hazırlıklar: AB ortak politikaları konusunda bilgi sahibi olması, Türkiye‟nin bütünleşmekte olduğu AB sisteminin parametrelerini uygulayabilir duruma gelmesi, Özel sektörlerin korunması ve uyum stratejileri geliştirmeleri, Bilgi birimleri kapasiteleri ve kaynaklarını arttırmaları hayati önem taşımaktadır. Söz konusu hazırlıkların sağlıklı yapılması halinde yapılan değişiklikler fırsatlara, aksi halde riske dönüşebilir (TÜRSAB, 2013).

Türkiye, Avrupa Birliği çeşitliliği ile aralarındaki farklılıkları koruyarak birçok ortak değere sahip yenileşme ve bütünleşme sürecindedir. Turizm, halklar arasındaki bütünleşme açısında son derece önemlidir. Turizm, Avrupa kimliğine güç katmakta ve Avrupa değerlerinin uluslararası sahnede tanıtılmasına katkı sağlamaktadır.

AB‟nin birçok sektörle ilgili ortak politikası olmasına rağmen turizm sektörüyle ilgili henüz “ortak politika” geliştirilmemiştir. Ancak turizm sektörü aşama aşama AB‟nin gündemine girmiştir. AB‟de Turizm sektörüne yönelik politika üretilmesi amacıyla AB Komisyonu 1 Haziran 1982‟de “Topluluk Turizm Politikası Başlangıç Çerçevesi” adı altında bir Raporu Konseye sunmuştur. 1986 yılında Turizm Danışma Komitesi kurulmuş, kuruluşta bulunan kişiler üye devletlerin temsilcilerinden oluşmuştur. 1990 Avrupa Turizm yılı olarak ilan edilmiştir. Avrupa üye devletleri arasında, 7 Şubat 1992‟de imzalanan Avrupa Birliği Antlaşması‟nın 3 sayılı maddesinde, Topluluk hedeflerine ulaşmak için turizmin geliştirilmesine yönelik “tedbirler” veya temel ilkeler için yetki verilmiştir (TÜRSAB, 2013).

Turizmin geliştirilmesi ve yönetilmesi, her şeyden önce üye devletlerin yetki alanı içinde olduğundan, bu yeniliğin, turizme bir Avrupa boyutu verme fırsatı anlamına geldiğini söylemek yerinde olur. Ayrıca, Bilgi, uygulama ve uzmanlık alışverişi yoluyla, Topluluk ve ülke politikalarında, hem kamusal hem de özel, sınır ötesi işbirliğini desteklemek bir öncelik haline gelmiştir. Ekonomik ve sosyal gelişmenin ve kaynaşmanın teşvik edilmesi bir turizm stratejisi hedefi olmuştur.

Türkiye de tıpkı Avrupa Birliği gibi turizm ile ilgili ciddi çalışmalarına 1980‟li yıllardan sonra başlamıştır. Türkiye‟nin 80‟li yıllardan önceki çalışmaları genelde planlı dönem ile şekillenmiş ve bu dönemlerde hizmetler sektörü alt başlığında yer alan turizm için çeşitli hedefler, düzenlemeler öngörülmüştür. 1982 yılında Turizm Teşvik Kanunu‟nun çıkarılması ile Türkiye‟de turizm sektörü büyük bir gelişme göstermeye başlamıştır. Türkiye, sadece Avrupa Birliği‟nin ortak politikalarını değil; Birlik içindeki ülkelerin turizm politikalarını da takip etmektedir. Türkiye‟nin sektördeki en önemli rakipleri olan Yunanistan, İtalya, İspanya ve Fransa aynı zamanda birer Avrupa Birliği ülkesidir. Bu nedenle bu ülkelerde uygulanan turizm politikaları da Türkiye‟yi yakından ilgilendirmektedir (Ünal, 2007:1-2).