• Sonuç bulunamadı

AB’de Bankacılık Sektörünün Vergilendirilmesi

BÖLÜM 3:AB UYUM SÜRECİNDE TÜRKİYE’DE BANKA VE SİGORTA

3.1. AB’de Bankacılık Sektörünün Vergilendirilmesi

AB serbest piyasa rekabet kurallarına sahip tek pazarı kurmak amacıyla kurulmuş bir birliktir. Bu nedenle haksız rekabeti engelleyecek ve malların, kişilerin, sermayenin, paranın serbest dolaşımını sağlayacak politikalar geliştirmiştir. Her üye ülkenin uygulamakta olduğu farklı vergi politikaları ise serbest piyasayı etkilediği gibi haksız rekabete yol açmaktadır. Dolayısıyla AB her ne kadar vergilemenin ulusların egemenlik yetkileri altına girdiğini kabul etmişse de vergilendirme ile tek pazarın kurulması doğrultusunda ilgilenmek zorunda kalmıştır (Özdemir, 2008:1).

Vergi politikası Avrupa bütünleşmesinde ikincil bir politika olarak oluşturulmuştur. Nitekim Roma Anlaşması, vergi ile ilgili hükümleri Avrupa Birliği’nin temel hükümleri arasına almamış, “Topluluğun Temelleri” başlığında değil, “Topluluğun Politikası” baslığını taşıyan üçüncü kısımda yer vermiştir. Yani Birliğin vergi politikası rekabet kurallarından sonra, mevzuatın yakınlaştırılmasından önce ele alınmıştır (Özdemir, 2008:37).

1 Ocak 1958’de yürürlüğe giren Roma Antlaşması’nın resmi baslığı Avrupa Topluluklarını Kuran Anlaşma’dır. Bu anlaşma çeşitli tarihlerde yine üye ülkelerin katılımıyla ve yapılan anlaşmalarla bazı değişikliklere uğramıştır. Bunlar 1 Temmuz 1987’de yürürlüğe giren Tek Senet, 1 Kasım 1993’te yürürlüğe giren Maastricht Anlaşması, 1 Mayıs 1999’da yürürlüğe giren Amsterdam Anlaşması ve 26 şubat 2001’de imzalanan Nice Anlaşması’dır (Bilici, 2007:56).

78

AB’de vergi politikasının amacı, üye devletlerarasındaki vergi ile ilgili sorunları çözüme kavuşturmaktır. Ortaya çıkan büyük sorunlar; çifte vergilendirme, vergide haksız rekabete gitme veya vergi cennetlerinin varlığı ile ulusal ayrımcılığa dayalı vergicilik anlayışıdır.

AB’yi kuran Roma Anlaşması’nın vergi ile ilgili düzenlemelerin yer aldığı 95, 96, 97 ve 98. maddeleri aşağıdaki gibidir.

− “Hiçbir üye devlet, diğer üye devletlerin ürünlerine, kendi benzer ürünlerine doğrudan veya dolaylı olarak uygulandığından daha yüksek herhangi bir iç vergiyi doğrudan ve dolaylı olarak koyamaz. Ayrıca hiçbir üye devlet diğer üye devletlerin ürünlerine diğer ürünlere dolaylı koruma sağlayacak şekilde herhangi bir iç vergi uygulayamaz” (md.95).

− “Bir başka ülkeye ihraç edilen ürünlere içerde doğrudan ya da dolaylı olarak tabi oldukları vergilerden daha fazla vergi iadesi uygulanamaz” (md.96).

− Muamele vergileri, özel tüketim vergileri ve diğer dolaylı vergiler dışında kalan yükümlülükler konusunda, diğer üye devletlere yapılan ihracatlarda vergi iadesi veya indirim uygulaması ve diğer ülkelerden yapılan ithalatta telafi edici vergi uygulaması ancak Komisyon’un teklifi üzerine Konsey’in nitelikli çoğunlukla alacağı karar ve sınırlı bir süre için söz konusu olabilir” (md.97).

− “Konsey komisyonun önerisi ve Avrupa Parlamentosu’nun görüsü üzerine muamele vergileri Özel tüketim vergileri ve diğer dolaylı vergilere ilişkin mevzuatın uyumlaştırılmasını 14. maddede öngörülen sürede iç pazarın kurulmasını ve işleyişini sağlaması için gerekli olduğu ölçüde oybirliği ile kararlaştırır” (md.98).

Ortak pazarın kurulması ve işlemesi amacı ile vergi ile ilgili mevzuatların uyumlaştırılmasını öngören hüküm Anlaşma’nın 98. maddesidir. Bu madde AB’de bankacılık sektörünün vergilendirilmesinin de yasal dayanağını oluşturmaktadır. Birlik genelinde sektörün benzer şekilde vergilendirilmesi amaçlanmaktadır.

AB’de finans sektörünün vergilendirilmesinde temel tartışma finansal hizmetlerin KDV ile vergilendirilmesinin zorluğu üzerine olmuş, çeşitli uzmanlar, basit modeller

79

uygulayarak KDV’nin nasıl finansal işlemleri ele alacağını saptamaya çalışmışlardır. Maalesef ulaştıkları sonuçlar ihtilafa yol açmıştır. Bu nedenle başta AB ülkeleri olmak üzere birçok ülkede finansal hizmetler KDV’den muaf tutulmuştur (Auerbach ve Gordon, 2002:411).

Genellikle, muafiyet alanı gelişmiş ülkelerde gelişmekte olan ülkelerden daha dardır. Tüm finansal hizmetler içerisindeki sadece hizmet komisyonları vergilendirilse bile, finans sektörünün önemli bir bölümüne sahip özellikle bankacılık sektörünün borç verme ve mevduat toplamadan oluşan aracılık faaliyeti muaf kalacaktır. Bu da milli gelirleri içerisinde özellikle gelişmiş ülkelerde önemli bir paya sahip olan finans sektörünün, tanınan muafiyetler ile önemli ekonomik sapmalara neden olacağı ve gelecek yıllarda muafiyet yaklaşımından sapmalar olacağı öngörülmektedir (Zee, 2004:3).

AB’de bankacılık hizmetlerinin vergilendirilmesinin temelini KDV hakkında çıkarılan 1977 tarihli AET 6. Konsey Direktifi oluşturmaktadır.

6. KDV Direktifi, üye ülkelere vergi mükelleflerini bankacılık işlemlerinin vergilendirilmesinden muaf tutulmaktansa KDV altında vergilendirilebilmesi hususunda seçim hakkı vermiştir. Bu da üye ülkelere hangi finansal işlemlerin sürekli muaf tutulacağı ve mükelleflerin isteğine bağlı olarak hangi işlemlerin muaf olacağı veya vergilendirileceğini karar vermelerini sağlamaktadır. Almanya, Fransa ve Belçika vergi mükelleflerine bu seçenekleri sunmuştur (Huizinga, 2002:497).

Avrupa Birliği ülkelerinde KDV uyumlaşmasını öngören 6. Direktifin 13. maddesine göre KDV’den istisna olan bankacılık işlemleri şunlardır (Vural, 1999:6):

- Mevduat hesabı açılması, ödeme ve tahsilâtların yapılması, kredi açılması gibi bankacılık hizmetleri,

- Kredi kartı hizmetleri,

- Menkul kıymet alım satım hizmetleri,

80

6. direktifin 13. Maddesi uyarınca istisna kapsamında bulunan bankacılık işlemlerinin istisna konusu edilip, edilmemesi hususu direktifin 28. Maddesi ile tanınan yetki uyarınca, ülke içi istisnaları kapsar biçimde üye ülkelerin kararına bırakılmaktadır. Bu doğrultuda belirtilen işlemlerin katma değer vergisi konusu edilmesi mümkündür. Bu işlemlerin istisna kapsamına alınması, bankacılık işlemlerindeki katma değerin hesaplanmasındaki zorluktan kaynaklanmaktadır. Gerek sigorta ve reasürans gerek bankacılık ve finansal hizmetler bakımından öngörülen katma değer vergisi istisnalarında temelinde bu işlemler anlamında kişi ve kuruluşlarla ilgilenilmemekte, işlemin niteliğinden hareketle istisna uygulamasına yönelinmekte, işlemin niteliği aranan özellikleri içerdiği sürece kimin yaptığı sorgulanmadan istisna konusu edilmektedir (Kırman, 2001:38).

Bugün gelinen noktada AB ülkeleri ve diğer birçok ülkede özellikle bankacılık faaliyetlerinin gelişmesi açısından büyük önem taşıyan maliyet unsuru dikkate alınarak, bu işlemler KDV’den istisna edilmiştir. Bu istisna yukarıda da bahsedildiği gibi tam anlamıyla bir vergilendirilmeme anlamına gelmemekle birlikte ülkelerin çoğu bankacılık işlemlerinden vergi almamayı tercih etmektedirler (Seyhan, 2008:100).

3.2. Türkiye’de Bankacılık Sisteminin Vergisel Anlamda AB mevzuatına