• Sonuç bulunamadı

ŞEM˘-İ ŞEBİSTÂN’IN TERTİP ÖZELLİKLERİ

2. ŞEM˘-İ ŞEBİSTÂN

2.3. ŞEM˘-İ ŞEBİSTÂN’IN TERTİP ÖZELLİKLERİ

Şem˘-i Şebistân, mürettep bir mesnevi değildir. Çoğunlukla mesnevilerde bulunan pek çok alt bölüm eserin içinde dağınık bir hâldedir. Bölümleri birbirinden ayıran başlıklar Şem˘-i Şebistân’da bulunmamaktadır. Şem˘-i Şebistân’ın kendine has bir başlık sistemi vardır. Birkaç şiir ve mesnevi nazım türü hariç, eserde yer alan nazım türleri kırmızı ya da koyu siyah mürekkeple “Gazel, Kıtˇa, Murabba˘, Muhammes, Müseddes” şeklinde şiirlere başlık oluşturacak biçimde yazılmıştır. “Hu, Na˘t, Kelimât, Târîh” eserde yer alan diğer başlıklardır. Bunların dışında, “El-âyet, El-hadîs, El-hadîs-i Kudsî,” şeklinde başlık verilmiş ayetler ve hadîs-i şerifler yer almaktadır. Ayrıca konunun işlendiği bölümde, “Hitâb-ı Şem˘, Fasl-ı Evsâf-ı Aşk, Fasl-ı Evsâf-ı Âşık, Fasl-ı Evsâf-ı Ma˘şûk” başlıkları bulunmaktadır. Eserin bitiş bölümünde eserin tamamlandığı anlamına gelen “hatm” ya da “temme” kökünden gelen her hangi bir başlık bulunmamaktadır.

Şem˘-i Şebistân’ın giriş bölümü, mesnevi tertibine uygun bir şekilde metnin dışında yer alan “Hû” ve müstakil bir besmele “Bismillahirrahmanirrahim” lafzı ile başlamaktadır. Mesneviye geçmeden önce iki nazma yer verilmiş bunların ilkinde Üveysîler ve Cenâb-ı Hak; diğerinde Hz. Peygamber ve Hz. Ali methedilmiştir. Bu ikinci nazmın ilk beytinde besmele lafzı;

Mìm-i Aģmed ŝubģ-ı bismillāh-i ˘aşķ Vez ˘Alì Şem˘-i şebistāngāh-ı ˘aşķ (1b/III)

58

şeklinde beyit içinde de yer almaktadır.

Mesnevinin giriş bölümünde; aşk, âşık, âşıkın hâlleri, şairin kendini ve sözünü methetmesi, Cenâb-ı Hak, Hz. Peygamber, Hz. Ali, Hz. Ya˘kûb, Hz. Yûsuf, Hz. Mûsâ, Hz. Eyyûb, Cebrâil, Çâr yâr, Âl-i abâ, Leylâ ve Mecnûn; beyitlerde dağınık bir hâlde, kendilerine has özellikleri ve konuları ile dile getirilmektedir.

Şems Osman Efendi eserin giriş bölümünde mesnevinin iki kahramanından bahsetmektedir. Bunlardan birisi aşka yeni tutulmuş “Tecrübesiz âşık”, diğeri ise aşk ile olan münasebeti çok eskilere dayanan okuyucuya tecrübeli bir âşık olarak tanıtılan “Şem˘-i şebistân”dır. Eserin giriş bölümünde bu iki âşık birbiri ile sohbet etmektedir. Tecrübesiz âşık, aşk hakkında merak ettiklerini Şem˘-i şebistân’a sormakta, bir köşede sessiz ve sakin bir şekilde yanan Şem˘-i şebistân’ın bu sorulara kayıtsız kalmayıp aşk hakkında bildiklerini anlatmaya karar vermesi ile hikâye başlamaktadır. Eserin kurgusu tecrübeli olan âşıkın, tecrübesiz olan âşıka kendi yaşadıklarından hareketle tecrübelerini aktarması, ona doğru yolu göstermesi şeklindedir. Eserin tamamı ele alındığında farklı kişilermiş gibi görünen bu iki âşıkın aslında Şems Osman Efendi’nin kendisi olduğu anlaşılmaktadır. Tecrübesiz âşık, Şems Osman Efendi’nin mürşidi ile karşılaşmadan önceki dönemini temsil etmekte, tecrübeli olan âşık (Şem˘-i şebistân) ise mürşidi ile karşılaştıktan sonraki dönemi yansıtmaktadır. Ayrıca mesnevinin ilerleyen bölümlerinde Şems Osman Efendi karşımıza mürşitlik vasfı ile de çıkmaktadır. Bütün bunlar değerlendirildiğinde Şems Osman Efendi’nin bu eserde üç dönemini ele alıp kendi seyr ü sülukuna dair bilgiler verdiği, tecrübelerini diğer âşıklara aktararak onlara doğru yolu göstermek istediği anlaşılmaktadır.

Sebeb-i telif bölümüne;

Gūş ķıl imdi kelām-ı ģāleti

59

beyti ile geçiş yapılmakta eserin yazılma sebebi şu şekilde açıklanmaktadır: Bir köşede sessiz ve sakin bir şekilde aşk acısı çeken Şem˘-i Şebistân, henüz yeni aşka tutulmuş olan tecrübesiz âşık ile sohbet ederken bir anda bu âşıkın kendisine aşkla ilgili sorular sorması üzerine aşkının arttığını, duygularının harekete geçtiğini ifade etmektedir. Artık Şem˘-i şebistân için aşk denizi coşmuş aşk şarabının verdiği neşe yenilenmiş aşk ateşi artmış gönülde sabır ve tahammül kalmamış kısacası aşkı anlatma vakti gelmiştir.

Konunun işlendiği bölümde mesnevinin kahramanları olan iki âşıka, sevgili de dâhil edilmektedir. Eserde dile getirilen sevgili, “Cenâb-ı Hak”tır. Her şey o yüce sevgiliye kavuşmak içindir. Şem˘-i şebistân, sevgiliden ayrılış hikâyesini diğer âşıka anlatmakla bu bölüme (4b/125) başlamaktadır. Şem˘-i Şebistân; ruhlar ülkesi ve dünya yaratılmadan önce sevgilinin en gizli yerinde misafir olduğunu sevgilinin ülkesini kendi evi bildiğini; ancak sevgilinin sunduğu bir şarap ile kendinden geçtiği bir sırada gurbete düşüp ayrılık belasına uğradığını ifade etmektedir. Artık yeni mekân (dünya), Şem˘-i şebistân için “Ayrılık Cehennemi” ve “Cehennem Vadisi” olarak isimlendirilmektedir. Bu vadiye düşen Şem˘-i şebistân gece gündüz ah edip ağlayıp inlemekte bu vadiden kendisini kurtarması için sevgiliye yalvarıp yakarmaktadır. Şem˘-i şebistân’ın feryadı yeri göğü titretmekte; fakat bir türlü sevgiliye ulaşmamaktadır. Şem˘-i şebistân sevgili için gözyaşı döküp takatinin tükendiği bir anda ansızın gümüş tenli bir yiğit olarak tasvir ettiği o zatı görür (7b/243). Bu zat, mesnevinin son kahramanı olan ve eserde ismi açıkça anılmayan Şems Osman Efendi’nin mürşidi “Abdürrahîm-i Ünyevî Hazretleri”dir. Bu zat Şem˘-i şebistân’ı içine düştüğü hâlden kurtaracak ve onu sevgiliye kavuşturacak olan yegâne kişidir (9b/309). Çünkü kendisi yüce bir Nur’un (Hz. Muhammed’in) peşinden gitmektedir. Kim o Nur’un peşinden giderse sevgiliye (Cenâb-ı Hakk’a) kavuşacaktır. Bundan sonra Şem˘-i şebistân’ın mürşidine olan intisabı (11a/371), mürşidinin onu irşat etmesi ve belli bir mertebeye ulaştıktan sonra Şem˘-i şebistân’a, “Sırlara talip olanlara hâl lisanı ile gizli sırları açıkla!” izninin verilerek irşat vazifesi ile görevlendirilmesi (18a/628) konu edilmektedir. Şem˘-i şebistân eserin sonuna kadar bu vazifeyi yerine getirmekte özel olarak tecrübesiz âşıka genel olarak bütün

60

âşıklara sevgiliye giden yolları gösterip aksini yapanların uğrayacakları akıbetten onları haberdar etmektedir.

Mesnevinin bitiş bölümünde yukarıda da ifade ettiğimiz üzere eserin tamamlandığı anlamına gelen “hatm” ya da “temme” kökünden gelen her hangi bir başlık, bir beyit, bir ifade yer almamaktadır. Bu sebeple “Bitiş Bölümü” denilen kısmın tespiti yapılamamıştır. Eser, münacat türünde bir gazel ile sona ermektedir. Bu gazelde Şem˘-i şebistân, “Allah’ı görmenin ve O’nu layıkıyla idrak etmenin mümkün olmadığını; bunun tersini iddia edenlerin yalan söylediğini; Cenâb-ı Hakk’ın merhametinin bir deniz kadar sonsuz olduğunu, bütün kullarının işlediği günahların O’nun merhametinin yanında çer çöp mesabesinde kalacağını dile getirmekte ve kıl kadar olan günahının bağışlanmasını dilemektedir. Şem˘-i şebistân ayrılık gecesinde parlayan bir mum olup yandığını, bunu kavuşma sabahında “Şems-i ilâhî” (ilahi güneş) olmak muradıyla yaptığını ifade etmektedir. Son beytte ise, yüreğinin yaraları için lütuf merhemini; ciğerinin yaraları için sevgilinin cefasını şifa olarak istemekte ve bu niyaz ile mesneviyi sonlandırmaktadır.

2.4. ŞEM˘-İ ŞEBİSTÂN’IN MUHTEVASI

Benzer Belgeler