• Sonuç bulunamadı

Karaman’ın binlerce yıllık geçmişi vardır. Bu nedenle çok sayıda uygarlığın izlerini taşır. Ancak asıl gelişmeyi Selçuklular, Karamanoğulları ve Osmanlılar döneminde gösterdiği için bir Türk ve Osmanlı şehri hüviyetini kazanmıştır. Çünkü Türkler, fethettikleri şehirlere kurdukları dinî ve sosyal kurumlarla kendi damgalarını vurmuşlar, buraları hızla Türkleştirmişlerdir91. Bununla birlikte eski uygarlıklara ait kent dokularını değiştirerek yapılanma yönüne de gitmişlerdir92. Bu durum, aynı zamanda şehirlerin tıpkı toplumlar gibi canlı, dinamik, sürekli değişen bir yapıya sahip olmasıyla da izah edilir93.

Erken dönem Anadolu kentleri, Türk fethinden önceki durumları göz önünde bulundurularak henüz yeterince incelenmemiştir. Ele geçirilen Bizans şehirlerinin çöküş içinde mi yoksa canlı birer şehir mi oldukları dahi bilinmemektedir94. Türk şehirlerinin oluşumunda en önemli etkenin, XI. yüzyıldan sonra ele geçirdikleri Bizans şehirleri olduğu da bir gerçektir. 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu’ya

89 Aynı eser, s. 53.

90 KKS, No: 282, s. 91/1. (Bk. EK- I).

91 Pars TUĞLACI, Osmanlı Şehirleri, İstanbul 1985, s. 1. 92 Kemal Ahmet ARÛ, Türk Kenti, İstanbul 1998, s. 11.

93 Yılmaz CAN, “Anadolu Öncesi Türk Kenti”, Türkler, III, Ankara 2002, s. 155. 94 Uğur TANYELİ, Anadolu Türk Kenti, İstanbul 1987, s. 2.

resmen gelen Türkler, kendilerini güvende hissetmek için kale şehirleri tercih etmişler, kalıcı olmak için de hızlı bir imar faaliyetine girişmişlerdir. Bu yapılanmada eski yaşadıkları yerlerdeki şehirlerle Türkistan’dan gelirken gördükleri İran şehirlerinin de etkisi olmuştur. Özellikle 1220–1237 yılları arasında tahtta kalan I. Alâeddin Keykubat döneminde Anadolu’da95, CERASI’nin bir sentez olarak yorumladığı Türk şehirciliği96, özgün bir şekil almıştır.

Osmanlı döneminde şehirleşme ve şehri meydana getiren unsurlar, devletin kontrolü altında bulunuyordu. KÜÇÜKDAĞ, Osmanlı şehirlerindeki cami, kilise, han, hamam, tekke, mektep, medrese gibi vakıf yapıların kamu binası kabul edildiğini, bu gibi binaların onarımlarının merkezden gönderilen resmî görevlilerin kontrolünde yapıldığını tespit etmiştir97. Tamirlerdeki bu duyarlılık, kamu binalarının ilk inşası aşamasında da mevcut olmalıdır98. XVII. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren bazı kentlerde şehir mimarlarının görevli olduğuna dair belgeler varsa da99 incelenen

dönem içinde Karaman için böyle bir bilgi ve belgeye rastlanmamıştır. Ancak şehir mimarı olsa da olmasa da yapılaşmayı düzenleyen yerleşmiş kuralların olduğu anlaşılmaktadır. Yapılaşmada bir yanlışlık yapılması durumunda konu şehrin aynı zamanda belediye işlerine bakan kadıya aktarılmış, işler onun verdiği karar doğrultusunda yürütülmüştür. Bu durum, mahkeme kararı haline gelen yazılı kuralların da bulunduğunu gösterir. Örneğin şehirde her evin en az bir cephesinin “tarîk-i ‘âmm” olarak adlandırılan kamuya açık yola bakması şart koşulmuştur100.

Aynı şey dükkânlar101 ve tarlalar102 için de aranmıştır.

95 BAYKARA, Türk, s. 394–395.

96 Maurice M. CERASI, Osmanlı Kenti, Osmanlı İmparatorluğu’nda 18. ve 19. Yüzyıllarda Kent

Uygarlığı ve Mimarisi, (Çev: Aslı ATAÖV), İstanbul 1999, s. 24.

97 Yusuf KÜÇÜKDAĞ, “Mevlânâ Türbesi ve Çelebi Efendi Konağı Tamiri Defteri”, Konya Şehrinin

Fiziki ve Sosyo-Ekonomik Yapısı, Makaleler- I, Konya 2004, s. 226.

98 Karapınar kasabasının kuruluş aşamasında devletin izlediği yol için Bk. KÜÇÜKDAĞ, Sultan

Selim, s. 28–40.

99 Zeki SÖNMEZ, “Osmanlı Mimarisinin Gelişiminde Hassa Mimarlar Ocağının Yeri, Örgütlenme

Biçimi ve Faaliyetleri”, Osmanlı, (Ed: Güler EREN), X, Ankara 1999, s. 187; Cengiz ORHONLU, “Şehir Mimarları”, Osmanlı Araştırmaları II, (Neşir Heyeti: Halil İNALCIK-Nejat GÖYÜNÇ- Heath W. LOWRY), İstanbul 1981, s. 14.

100 KKS, No: 281, s. 45/2; No: 287, s. 23/2; No: 287, s. 24/1; No: 287, s. 49/2; No: 288, s. 77/2; No:

289, s. 31/3; No: 289, s. 33/1; No: 332, s. 51/1; No: 333, s. 104/3.

101 KKS, No: 281, s. 41/3; No: 287, s. 16/3; No: 287, s. 50/2; No: 289, s. 22/2; No: 289, s. 30/3; No:

289, s. 35/1.

Klasik bir Osmanlı şehrine dışarıdan bakıldığında ilk göze çarpan mimari unsur, şehrin kale surları ve surlardaki kapılardır. Şehir merkezlerinde yapılan ilk temel eser ise camilerdir. Yine merkezde bir uzun çarşı ve bu çarşıya açılan farklı iş kollarının yer aldığı küçük çarşılar, bedesten ve hanlar103, salhane, dükkânlar, fırınlar, değirmen, mumhane ve boyahane gibi imalathaneler; pazaryerleri, saray, medreseler, mescitler, kilise, suyolu, imaret, tabhane, bimarhane, hamam, kervansaray, tekke, zaviye, mektep, bayram yeri gibi dinî, kültürel ve sosyal tesisler; mahalle, sokaklar ve konutlar gibi diğer mimari unsurlar bulunurdu. Bu mekânların her biri, kentin sosyal, idari, ticari ve kültürel ihtiyaçlarına göre meydana getirilmiş olmaları sebebiyle hem kentin hem de kentli nüfusun kimliğini yansıtırdı104. Çarşıdaki sokaklar Saraçlar Çarşısı, Bakırcılar Çarşısı gibi çoğunlukla içinde bulunan esnaf grubunun adı ile anılırdı. Saman Pazarı, Hayvan Pazarı ise şehrin dışında yer alırdı105.

Kaleler, saraylar ve kentlerdeki bazı evler bir kenara bırakılırsa, Osmanlı’da kamu yapılarının çoğu, dinî ya da hayırsever amaçlarla yaptırılmıştır. Cuma namazı kılınan büyük camilerin yanında, günde beş vakit namazın kılındığı daha küçük semt mescitleri de vardı. Ayrıca kentlerde, din görevlileri ile müderris, müftü ve kadıların yetiştirildiği medreseler, çocuklara okuma, yazma ve dinî bilgilerin verildiği sıbyan mektepleri de bulunurdu106.

Karaman, XVIII. yüzyılda klasik bir Türk şehir yapısının özelliklerini taşıyordu. Şehirle ilgili ilk izlenim 1332 yılında Lârende’yi ziyaret eden İbn Battuta’ya aittir. İbn Battuta, şehirdeki suyun bolluğuna, bağ ve bahçelerin çokluğuna dikkat çekmiştir107.

Şikârî ise Karaman’ı anlatırken, Fatih’in emriyle Gedik Ahmet Paşa’nın şehri ele geçirdiği sırada; 117 mahalle ve dört selâtin camisinin, mescidin, 29 hamamın, dört medresenin, 33 tekkenin, yedi hânkahın bulunduğunu yazmıştır108. Kanuni döneminde şehirde bir imaret, dört cami, 25 mescit, yedi medrese, bir darülhadis, üç darülhuffaz,

103 Mehmet KARAGÖZ, “Osmanlıda Şehir ve Şehirli Mekân-İnsan-Beşerî Münasebetler (XV-XVIII.

Yüzyıl)”, Osmanlı, (Ed: Güler EREN), IV, Ankara 1999, s. 106.

104 Yunus KOÇ, “Osmanlı’da Kent İskânı ve Demografisi (XV-XVIII. Yüzyıllar)” , Türkiye

Araştırmaları Literatür Dergisi, III, S. 6, (2005), s. 163.

105 HALAÇOĞLU, Osmanlı, s. 432; İbrahim ATALAY, “Anadolu’nun Yerleşmesi Üzerinde

Osmanlıların Etkileri”, Yeni Türkiye Dergisi,( Osmanlı Özel Sayısı), II, (Ankara 2000), s. 360.

106 FAROQHI, Gündelik Yaşam, s. 147. 107 İbn Battuta, Seyahatname, I, s. 413. 108 Şikârî, Karamannâme, s. 238.

bir muallimhane, 10 zaviye, bir kalenderhane, bir haydarhane, yedi hamam, 246 dükkân, 20 tanesi bedestende, 45 tanesi iplikçilerde olmak üzere 65 sandık vardır109.

Evliya Çelebi, 1671 yılındaki şehrin mimarisi hakkında ayrıntılı bilgiler vermiştir. Buna göre Karaman Kalesi yüksek bir yerde, kare şeklinde ve üç katlıydı. Şehirde 7080 ev, 23 çeşme ve geniş bir cadde üzerinde 470 dükkân, bir darülkurra, meşhur üç han, altı hamam, dört medrese ve bazı türbelerin mevcudiyetinden bahsetmiş, bağ ve bahçelerinin dünyaca meşhur olduğunu yazmıştır110.

Kadı sicillerinde şehrin mimari yapısı hakkında fikir veren çok sayıda belge vardır. Mimari yapılar, ya bizzat sicilin ana konusu olmuş ya da sicilde dolaylı olarak geçmiştir.

Yukarıda yapılan kısa girişten sonra XVIII. yüzyılda Karaman şehrinde bulunan yapılar gruplandırılarak aşağıda verilecektir.

V. ŞEHRİ OLUŞTURAN MİMARİ UNSURLAR

Benzer Belgeler