• Sonuç bulunamadı

Ġyelik 1. teklik kiĢi eki bazı sözcüklerde kalıplaĢmıĢtır:

44. ķaraŋu “karanlık”

Tuncer Gülensoy sözcüğün kökünün “kara” ad kökü olabileceğini bildirmiĢtir: karanlık < *ķara+ŋġu+luk (Gülensoy, 2007: 465).

45. ıśız

Tuncer Gülensoy sözcüğün “idi” ad kökünden gelebileceği görüĢündedir: ıssız < ıs+sız < *idi+siz. Talat Tekin tarafından da “ıssız” sözcüğünün “idisiz” sözcüğünden geldiği belirtilmiĢtir: ET idisiz >> *iyisiz > *i:siz > EAT isüz [i:süz] >> ıssuz > ıssız (T. Tekin 323). NiĢanyan (SS, 188) “ıssız” sözcüğünün Eski Türçedeki biçimini belirsiz göstermiĢtir: ıssız = isiz, sahipsiz, metruk (XIV) < ET. ? is sahip (XIII) (Gülensoy, 2007: 420, 421).

Yeni Tarama Sözlüğünde “sahip, malik” anlamında is [issi], “boĢ, tenha, sahipsiz, ıssız” anlamında da isüz [ıśız, ısuz, ıśuz, isiz, issüz] sözcükleri geçmektedir (YTS, 117-118).

46. oħĢa-

Tuncer Gülensoy okĢa- sözcüğünün “oġuĢ” ad kökünden gelebileceğini belirtmiĢtir: okĢa- < *oġuĢ „oymak, hısım, akraba‟ + a- „akrabadan saymak‟ (Gülensoy, 2007: 618).

Bize göre sözcük ok „boy, soy‟+ (u)Ģ + a- yapısındadır.

47. ķanat

Tuncer Gülensoy sözcüğün “ķānat” biçiminden geldiğini göstermiĢtir: kanat < ķānat. Talat Tekin “+t” eski çokluk ekiyle türetildiğini bildirmiĢtir: < kana „kuĢ kanadındaki tüy‟ [Moğ. kana] + ŧ „eski bir çokluk eki‟ (Gülensoy, 2007: 457).

48. ögüt

Gürer Gülsevin‟e göre ögüt sözcüğü ög+ü-t yapısındadır. Bu ekin [+ü- eki] varlığının mukayese yolu ile çıkarılabileceğini, -t ekinin geçiĢli fiillere gelerek isim yapdığını belirtmiĢtir (Gülsevin ve Boz, 2004:157, 159).

49. diz

A. Von Gabaın, tiz sözcüğünün ikilik bildiren +z addan ad yapım ekiyle türetildiğini bildirmiĢtir. Gabaın‟a göre kögüz “göğüs”, köz “göz”, biz, siz, müyüz “boynuz”, meñiz “beniz”, aġız “ağız”, boġuz “boğaz” sözcükleri de bu ekle türetilmiĢtir (Gabaın, 2007: 46).

50. deñiz

Tuncer Gülensoy sözcüğün teñ „göl, bataklık‟ ad kökünden gelebileceğini belirtmiĢtir: deniz < *teñ „göl, bataklık‟ + (i)z (Gülensoy, 2007: 276).

Hasan Eren sözcüğün Orta Türkçeden baĢlayarak kullanıldığını (teñiz), Eski Kıpçakçada da teñiz olarak geçtiğini bildirmiĢtir. Eren‟e göre sözcüğün Türkçe bir türev olduğu açıktır. Eski bir açıklamaya göre, Türkçe teñ „eĢit‟ kökünden –(i)z ekiyle yapılmıĢtır. Bu açıklamanın daha köklü olarak gözden geçirilmesi gerekir. Buna karĢılık Orta Türkçede „göl, bataklık‟ olarak kullanılan teñ köküyle teñiz (> deñiz)

arasında da derin bir benzerlik göze çarpıyor. Teñiz (> deñiz) teñ kökü arasındaki bağ düĢündürücüdür. Teñiz ile teñ „göl‟ arasında anlam bakımından büyük bir ayrım olduğundan söz edilemez. Örn. Orta Türkçede köl „göl‟ anlamına geldiği gibi „deniz‟ olarak da kullanılır (Eren, 1999: 108, 109).

51. ķına-

Tuncer Gülensoy sözcüğün „iĢkence etmek, cezalandırmak‟ anlamında Eski ve Orta Türkçede geçtiğini, kökünün ķīn „ceza, iĢkence‟ olabileceğini göstermiĢtir:

kına- < ET, OT ķına- „iĢkence etmek, cezalandırmak‟ (DLT); ķın, ķıyın „ceza,

iĢkence‟, ķına- (KB)

< * ķīn „ceza, iĢkence‟ (T.Tekin)

~ kīn „zor, çetin‟, gīna- „iĢkence etmek‟ (Trkm.) (Gülensoy, 2007: 509).

52. sına-

Tuncer Gülensoy‟a göre sına- sözcüğü “sī- „bozmak; kırmak; yenmek‟ + -n „gözlem, deneme‟+ a-” yapısındadır (Gülensoy, 2007: 768).

53. sıva-

Tuncer Gülensoy sıva- „sıva ile kaplamak, sıva vurmak‟ sözcüğünün suw „su‟ ad kökünden gelebileceği görüĢündedir: ET suva- (EUTS, 213) ~ OT suwa- (DLT) < *suw [< *suβ] „su‟+ a- (Gülensoy, 2007: 774).

54. ve 55. aġar- ve ķarar-

Zeynep Korkmaz bazı sıfatlara ve renk adlarına gelerek “olma” bildiren geçiĢsiz fiiller kuran +Ar- ekinin, Eski Türkçedeki er- fiilinin bir süre sonra birleĢtiği sözlerle kaynaĢarak ekleĢmesinden oluĢtuğunu belirtmiĢtir: ağar, sarar. Kaşgarlı Mahmut DLT‟te bu ekin er- yardımcı fiilinden oluĢtuğunu örneklere dayanarak açıklamıĢtır:

kızardı = kızıl erdi, karardı = kara erdi vb. (Korkmaz, 2003; 113).

56. ķabar-

Tuncer Gülensoy kabar-1 „ağırlığı artmadan hacmi büyümek‟ sözcüğünün

kökünün “kāp” olabileceğini göstermiĢ, Clauson ve Talat Tekin‟in açıklamalarına da yer vermiĢtir:

<*kāp+ar-

Clauson (EDPT, 585): < kāb ve kabar-; (EDPT, 580): kaba (yanlıĢ okuma)

KrĢ. TT kaba „puffed „ĢiĢmiĢ‟, bushy „gür‟, spongy „süngersi‟‟ ~ Trkm. ġāba „bushy; big; swollen „kabarık‟‟ < *ķāpa

T. Tekin (Mak. II, 439):< kāpar- <* Uyg., OT (DLT): kapar-//*kāpa

= Moğ. ķabuda- „to swell, puff; Khal. xavda- id (Gülensoy, 2007: 447).

57. yalvar-

Tuncer Gülensoy sözcüğün Eski Türkçede yalvar-, yalwar-, yalbar-; Orta Türkçede yalwar- „dileğinin yapılmasını istemek‟ biçimlerinde geçtiğini, yapısının “*yala- „töhmetlemek‟ + w(b/f/v) + ar-” biçiminde olabileceğini bildirmiĢtir (Gülensoy, 2007: 1049).

58. ŧazıġ-

Tuncer Gülensoy‟a göre tazık- “hayvan baĢını alıp gitmek” sözcüğü taz „* bitkisiz, çorak‟ + ık- „çorak yere gitmek (= araziye kaçmak)‟ yapısındadır (Gülensoy,

2007: 873).

59. dirilt-

Tuncer Gülensoy dirilt- sözcüğünün diri [ti:rig] ad kökünden türediğini bildirmiĢtir: dirilt- < diri [ti:rig]+l-t- (Gülensoy, 2007: 289).

60. dırnaġ

Tuncer Gülensoy sözcüğün “tırnga- / tırna-” eylem kökünden türediğini göstermiĢtir: tırnak < tırnga- / tırna- „tırmalamak‟ + -k (Gülensoy, 2007: 895, 896).

Hasan Eren‟e göre de sözcük, tırna- „jucken, kratzen‟ + -k yapısındadır (Eren, 1999: 407).

Zeynep Korkmaz sözcüğün -Ak < -gAk eylemden ad yapma ekiyle türetildiğini bildirmiĢtir (Korkmaz, 2003: 70).

Bize göre sözcük dır-n-aġ yapısındadır.

61. ķulaħ

Tuncer Gülensoy sözcüğün kul- eylem kökünden türemiĢ olabileceğini göstermiĢtir: kulak < * kul- „iĢit-‟ + -ġaķ / -ķaķ (Gülensoy, 2007: 565, 566).

Hasan Eren de sözcüğün yaygın bir inanca göre, *kul- „iĢitmek‟ kökünden geldiğini, eski kulgak biçiminde gördüğümüz –gak (~ ak) ekinin eski ve yeni diyalektlerde yaygın olduğunu bildirmiĢtir (Eren, 1999: 264).

62. ķalħan

Tuncer Gülensoy sözcüğün Moğolcadan geldiği görüĢündedir: kalkan < * Moğ. (KWb. 163): kalka „schild‟, „Khalka-Mongolen‟ (Gülensoy, 2007: 456).

Zeynep Korkmaz kalkan sözcüğünün -(y)An ekiyle türetildiğini bildirmiĢtir (Korkmaz, 2003: 73).

63. oran

Tuncer Gülensoy sözcüğün “or-” eylem kökünden türediğini göstermiĢtir: < ET or- „kesmek‟ + -an (Gülensoy, 2007: 629)

64. ŧavĢancıl

Hasan Eren tavĢan sözcüğünün tabıĢ- ~ tavıĢ- kökünden türediğini bildirmiĢtir:< tabıĢ- ~ tavıĢ- „koĢmak, kımıldamak, atlamak, sıçramak‟ + -ġan (Eren, 1999: 397, 398).

Tuncer Gülensoy tavĢan sözcüğünün farklı biçimlerde açıklanabileceğini belirtmiĢtir: tabıĢ- ~ tavıĢ- „koĢmak, kımıldamak, atlamak, sıçramak‟ + -ġan „zıplayan, sıçrayan‟ veya taw- „sıçramak, zıplamak‟ +-rı-Ģ-ġan. KrĢ. OT tap-rı-„sıçramak (yalnız deve için)‟~ tap-ra-Ģ- „sıçraĢmak‟ (DLT); tawrak „çabuk, acele, kıvrak‟ (DLT); ET tawra- „acele etmek‟ (TT VII, 99)]. NiĢanyan (SS, 435): tavĢan = ET tavıĢġan tavĢan (VIII) < tawramak hızlı koĢmak → DAVRAN-1 (Gülensoy, 2007: 870).

Zeynep Korkmaz‟a göre tavĢan sözcüğü “tabıĢkan” biçiminden gelir (Korkmaz, 2003: 74).

65. burca

Tuncer Gülensoy burcu „güzel koku, ıtır‟, buram sözcüklerinin būr- eylem kökünden türediğini göstermiĢtir: burcu < OT būr- [< * bū-r-] + -cu; buram < ET, OT būr- „(iyi) kokmak, buğusu yükselmek‟ (DLT)+a-m [bu „buhar‟]. Gülensoy, NiĢanyan‟ın (SS, 77) buram < buramak güzel kokmak (XIV) sözcüğünün kökünü ? Fa. bū „güzel koku, parfüm → BU2 olarak açıklamasının yanlıĢ olduğunu, çünkü bu sözcüğün kökünde ET, OT‟deki būr- fiilinin olduğunu, NiĢanyan‟ın bu fiil kökünü

göremediğini de bildirmiĢtir (Gülensoy, 2007: 184, 185)

Yeni Tarama Sözlüğünde burca burca [burcu burcu], burcala- “buram buram tüterek her yana koku yay-” sözcükleri geçmektedir (YTS, 40).

66. gölge

Tuncer Gülensoy gölge sözcüğünün Eski Türkçede köligä (EUTS, 115), Orta Türkçede kölik ~ kölīkē „koyu gölge‟ (DLT) biçiminde geçtiğini, yapısının “kö- „toplanmak‟ l+īg-e” biçiminde olduğunu belirtmiĢtir (Gülensoy, 2007: 378, 379).

Zeynep Korkmaz‟a göre sözcük, köli- / köle- „koyulaĢtırmak, karanlaĢtırmak‟ eyleminden -ge eylemden ad yapım ekiyle türetilmiĢtir (Korkmaz, 2003: 78, 79).

67. dizgin

Tuncer Gülensoy sözcüğün Eski ve Orta Türkçede tizgin biçiminde geçtiğini, kökünün tiz- olabileceğini belirtmiĢtir: dizgin <*tiz-gin (Gülensoy, 2007: 291).

Hasan Eren‟e göre sözcüğün Türkçe tiz- (>diz- ) veya tüz- (düz-) kökünden geldiği anlaĢılmaktadır (Eren, 1999: 116).

68. dügün

Orta Türkçede (DLT‟te) tüg- „düğ-, düğümle- bağla-‟ eylemi geçmektedir. Tuncer Gülensoy‟a göre düğün sözcüğü tüg- eylem kökünden türetilmiĢtir: düğün < tüg-ǖn (Gülensoy, 2007: 311).

69. egin

Hasan Eren‟e göre eğin sözcüğü eg- kökünden gelir: eg- + -in (Eren, 1999: 130). Tuncer Gülensoy da eğin sözcüğünün *ēk- kökünden gelebileceğini belirtmiĢtir: eğin < *ēk-(i)n (Gülensoy, 2007: 321-322).

70. karın

Hasan Eren sözcüğün kökünü bilmediğini bildirmiĢtir (Eren, 1999: 213, 214). Tuncer Gülensoy sözcüğün kar “omuz, kolun üst kısmı” (EUTS, 166) + (ı)n yapısında olduğunu göstermiĢ, sözüğün yapısı hakkında yapılan farklı açıklamalara da yer vermiĢtir: Ligeti (Nyk 49: 235): Moğ. qarbisun ~ garbing = Tü. Karın, Şçerbank

(GrOTJaTT 108): < karı-, Doerfer (TMEN 652): < karı-n [burun, taban, bıkın, erin,

karın/karn- =ET karın (IX), Joki (LwSS 166-167) Radloff‟a uyarak karın biçimiyle diyalektlerde „bağırsak, göden‟ olarak kullanılan karta arasında yakınlıktan söz etmiĢtir (Gülensoy, 2007: 469).

Bize göre sözcük kar- eyleminden –ın eylemden ad yapma ekiyle türetilmiĢtir.

71. śıġın

Tuncer Gülensoy sözcüğün kökünün sīġ- eylem kökü olabileceğini belirtmiĢtir: sığın < *sīġun < sīġ-(u)n (Gülensoy, 2007: 775, 776).

Hasan Eren görüĢ belirtmemiĢtir (Eren, 1999: 363).

Benzer Belgeler